Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/833 E. 2021/253 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/833 Esas
KARAR NO : 2021/253

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 10/09/2018
KARAR TARİHİ : 04/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25.03.2021

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı şirketin %12,5 hissedarı olduğunu, şirketin diğer ortaklarının ise …’ın %12,5, …’ün %12,5, …’nin ise %12,5, …’ın %50 hissedar oldukları, şirketin kurulduğundan bugüne kadar hiçbir kar dağıtımı yapılmadığını, müvekkilinin bilgi alma ve kontrol hakkının kasıtlı olarak engellenmeye çalışıldığını, şirketin feshi için haklı nedenlerden birisi olan ortaklar arasında güven ilişkisi kalmadığını, müvekkiline ortaklıktan çıkması için psikolojik şiddet uygulandığını, müvekkilinin darpedildiğini, ortaklıktan ayrılmaya zorlandığını, bu sebeple şirketin haklı nedenlerle fesih sebeplerinin oluştuğunu, olmadığı taktirde müvekkilinin hissesine düşen değerin hesaplatılarak müvekkilinin şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini ve şirketim tüm malvarlığına teminatsız olarak tedbir konulmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin cam, mobilya ve tekstil-dokuma sanayiinde iştigal edip stratejik-büyük odaklı yatırımları, keza sanayinin ve çeşitli sektörlerin ihtiyaçlarını nazana alarak ar-ge odaklı hareket eden istikbal vaad eden bir firma olduğunu, huzurdaki davanın nisbi harca tabi olması zımnında davacının eksik harcı ikmal etmesi gerektiğini, davacının şirketin feshine dair taleplerin haklı talepler olmadığını, davacı şirketin grup içi şirketleri ve diğer hissedarlarla arasındaki husumetin feshe dayanak teşkil etmeyeceğini, TBK 147.maddesi zımnında davacının kâr payı talep etme hakkının da zamanaşımına uğradığını, genel kurul kararlarına dair muhalefet şerhi düşülmediğini, iptal davası dahi açılmadığını, mezkur genel kurullarda kâr/zarar hesaplarının oy birliğiyle kabul edildiğini, ilgili mali yıllara ait kârın yasal sözleşmenin kâr dağıtımına ilişkin yedek akçelerden sonra kalan kısmının dağıtılması kararı alındığını, davacının iptal davası açmadığı gibi genel kurul kararlarına da iştirak etmediğini, davacı tarafın şirkete 25.000 USD borçlu olduğunu, müvekkili şirketin davacının talebi üzerine 07/05/2015 tarihinde 25.000 USD’yi davacının …bank A.Ş. .. Şubesindeki hesabına havale ederek borç verdiğini belirterek davacı tarafa iki hafta kesin mehil verilerek nisbi harcın ikmal ettirilmesi aksi halde davanın açılmaması sayılmasına karar verilmesini, davacının müvekkili şirketin malvarlığı değerleri üzerindeki tedbir uygulanması talebinin ihtiyati tedbir kurumunun özüyle uyuşmaması sebebiyle reddine, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Dava; davalı şirketin haklı sebeplerle fesih ve tasfiyesi, davacının ortaklıktan çıkma talebinin haklı olup olmadığından tespiti istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre HMK’nun 14/2 maddesi gereğince işbu davaya bakmaya mahkememiz kesin yetkili olup, dava 6102 sayılı TTK’nun 1521.maddesi gereğince basit yargılama usulünce incelenip sonuçlandırılmıştır.
Davalı şirketin sicil kaydını faal olarak devam ettiği, şirketin muamele merkez adresi itibariyle mahkememizin kesin yetkili olduğu anlaşılmıştır.
İstanbul …. Asliye Ceza Mahkemesinin dosyasının gönderildiği, davacının şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle kamu davasının düşürüldüğüne dair karar verildiği görülmüştür.
İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasının Uyap ortamından incelenmesinnde; davacı … tarafından davalı … Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi aleyhine 06/03/2018 tarihinde genel kurul kararının iptali davası açıldığı, İstanbul .. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı … tarafından davalılar …, … ve … aleyhine 06/03/2018 tarihinde yönetici sorumluluğuna dayalı tazminat davası açıldığı, İstanbul .. ğır Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; müşteki … tarafından sanıklar ..,…,…,… aleyhine suç tarihi 2016 yılı olan hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma, tacir veya şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticilerinin dolandırıcılığı suçundan iddianame düzenlendiği anlaşılmıştır.
Sunulan defterlerin muhasebeci bilirkişi tarafından incelenerek defterlerin TTK hükümlerine göre usulüne uygun tutulup tutulmadığı, kapanış tasdiklerinin yapılıp yapılmadığı, 6335 sayılı yasayla değişik 6102 sayılı yasanın 64. Maddesinin 3. Fıkrası gereğince ticari defterlerin elektronik ortamda tutulup tutulmadığı, elektronik ortamda tutulan ticari defterlerle ilgili açılış ve kapanış onaylarının Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ve Maliye Bakanlığınca müştereken çıkartılacak tebliğe uygun olup olmadığı, Defter kayıtlarının birbirini doğrulayıp doğrulamadığı, sahibi lehine delil olma özelliği taşıyıp taşımadığı, tarafların ortak olduğu davalı Anonim Şirketi’nin TTK 531. Maddesine göre haklı sebeplerle fesih koşullarının oluşup oluşmadığı, istem yerine duruma uygun düşen ve kabul edilebilir başka çözüm yolunun bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi, şirketin karar tarihine en yakın tarih itibariyle rayiç değerler üzerinden değerinin tespiti ile davacının ortaklıktan çıkma paylarının belirlenmesi hususlarında bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmasına karar verilmiş, 17/06/2020 tarihli raporda özetle; davalı şirketin hesaplanan rayiç değer bilançosunda yer alan Stok (İlk Madde ve Malzeme, Yarı Mamul, Mamul, Ticari Mal), Maddi Duran Varlıklar (Makine Tesis ve Cihazlar, Taşıtlar, Demirbaşlar) ve Maddi Olmayan Duran Varlıkların (Haklar ve Markalar) değerleri borçlu şirket defter ve belgeleri üzerinden tespit edilen kayıtlı defter değerleri (maliyet bedeli) üzerinden yapılmış olduğu, davalı şirkete ait heyetimizce hesaplanan RAYİÇ değer bilançosunda VARLIKLAR’ın RAYİÇ değerlerinin farklı olması durumunda hisse değerinin de değişebileceği, mevcut bilgi ve belgeler üzerinden heyetimizce davalı şirkete ait son mali yıl bilançosu olan 31.12.2019 tarihli bilanço üzerinden yapılan RAYİÇ değer hesaplamasına göre ÖZVARLIK tutarının 5.079.127,09 TL olduğu, bu ÖZVARLIK tutarı üzerinden davacı şirket ortağının % 12,50 hissesine isabet eden hisse değerinin 634.890,89 TL olduğu, dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelerden, haklı sebebin ispatlanamaması sebebiyle tarafların ortak olduğu davalı anonim şirketin TTK m. 531 kapsamında fesih koşullarının oluşmadığı tespit edilmiştir.
Gelen bilirkişi kök raporu dikkate alınarak bilirkişi heyetine marka konusunda duran maddi varlıklar bakımından makine mühendisi bilirkişi, stokların tespiti bakımından cam sanayii konularında sektör bilirkişisi de eklenerek stokların maddi duran mal varlıkları yanında marka değerlerinin rayiç değerleri n tespit edilerek rayiç bilanço çıkarıldıktan sonra karar tarihine en yakın tarihteki davacının çıkma payının yeniden belirlenmesi ve tarafların itirazlarının incelenmesi hususlarında bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verilmiş, 11/01/2021 tarihli ek raporda özetle; haklı sebebin takdiri tamamen mahkemee ait olduğundan, haklı sebebin varlığına kanaat getirilmesi ve son çare olan fesih kararı yerine alternatif çözüm yöntemi olarak davacının çıkarılmasına karar verilmesi halinde, davacı paylarının %12.5 olduğu ve karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin esas alınması gerektiği, teknik bilirkişiler tarafından yapılan tespitler de dikkate alınmak suretiyle, davalı şirkete ait son bilanço olan 30.09.2020 tarihli bilanço üzerinden yapılan RAYİÇ değer hesaplamasına göre ÖZVARLIK tutarının 861.459,27 TL olduğu, bu ÖZVARLIK tutarı üzerinden davacı şirket ortağının % 12,50 hissesine isabet eden hisse değerinin 861.459,27 TL olduğu, hesaplanan ortaklıktan çıkma payının Ortaklardan herhangi biri veya ortakların tamamı tarafından ödenmesinin şirket mali tablolarına bir etkisinin olmayacağı, hesaplanan ortaklıktan çıkma payının şirket tarafından ödenmesi durumunda; şirketin likidite durumuna, faaliyetlerini devam ettirmesine, işletmenin sürekliliğine olumsuz bir etkisinin olmayacağı ve şirketin ekonomik yönden mahvına da sebebiyet vermeyeceği hususları tespit edilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Dava, 6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi hükmü uyarınca davalı anonim şirketin haklı sebeplerle feshi istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir” hükmünü havidir. Anılan hüküm uyarınca sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahipleri ancak haklı sebeplerin varlığını kanıtlamaları halinde şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceklerdir. Haklı nedenler kanunla tanımlanmadığı için her somut olayın özelliğine göre mahkemelerce taktir edilecektir.
Davacının dava tarihi itibariyle ve halen davalı şirketteki pay oranı % 12,5 olduğundan işbu davayı açma yetkisi bulunmaktadır.
Haklı sebep; hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve ( bozucu ) yenilik doğaran bir bildirim veya dava ile hukuki ilişkiyi sona erdirmek veya değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgudur. Somut olayda, haklı sebebin varlığı olayın niteliklerine ve koşullarına göre değerlendirilecek ve hakimin takdir yetkisi haklı nedenlerin gerçekleşip gerçekleşmediği yönünden önem kazanacaktır.
TTK 531’inci maddenin gerekçesine göre; haklı sebep tasarıda tanımlanmamış, haklı sebepler örnek olarak da gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlali, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının düzenli azalması, haklı sebep sayılmıştır. Buna karşılık varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep sayılmamıştır. İleri sürülen sebeplerin haklı olup olmadığına karar verecek olan mahkemedir. Mahkeme sebepleri haklı bulsa bile fesih kararı vermek zorunda değildir. Şirketin feshini haklı kılan sebeplerin varlığına rağmen, yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına kanaat getiren mahkeme; şirketi feshetmek yerine, fesih talebinde bulunan pay sahiplerinin paylarının gerçek değerinin ödenmesine ve kendilerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir. Davacıya paranın kimin tarafından ve nasıl ödeneceği, bu payların geçici olarak şirketin iktisap edip edemeyeceği yargı kararlarına ve öğretideki görüşlere göre belirlenecektir.
Hakim, çoğunluğun davranışının haklı sebep olup olmadığını değerlendirirken TMK md. 2’de yer alan dürüstlük kuralını ve hakkın kötüye kullanımı yasağını esas almalıdır. Haklı sebepler yorumlanırken ikili sözleşmelerde uygulanan kriterlerden yararlanılabilirse de şirketler hukuku alanında bu kriterlerin birebir kullanılmasının mümkün olmadığına dikkat edilmelidir. Pay sahipleri arasında kişisel çekişmeler sermaye şirketlerinde kural olarak haklı sebep teşkil etmezler. Haklı sebebin nesnel olması aranır. Bununla birlikte bazı durumlarda şahıslar arasındaki ilişkiler de belirli bir ölçüde dikkate alınır. Örneğin aile tipi şirketlerde boşanmalar, aile üyeleri arasındaki çekişmeler, mirasçılar arasındaki anlaşmazlıklar, yine az sayıda ortağı olan küçük şirketlerde ortaklar arasındaki şahsi nitelikteki husumet ya da eşit paylara sahip olunan şirketlerde pay durumu haklı sebep olarak kabul edilebilir.
Haklı sebep olduğu iddia edilen olayın, şirketin feshine neden olacak nitelikte olup olmadığı değerlendirilirken, şirketin yapısı, ortak sayısı, ortaklar arasındaki ilişkileri dikkate alınmalıdır. Örneğin iki ortak arasındaki ciddi bir anlaşmazlık, iki kişilik bir şirkette, şirketin çalışamaz duruma gelmesine neden olabilirken, daha fazla ortak sayısına sahip bir şirkette aynı anlaşmazlık şirketin faaliyetlerinin devamını etkilemeyebilir. Bunun yanı sıra talep edilen sonucun kabulünün menfaatler dengesine uygun olup olmadığı da değerlendirilmelidir. Feshi talep eden ortağın çıkması veya çıkarılması taraf menfaatlerine daha uygun ise feshe karar verilmemelidir. Taraf menfaatlerinin dışında fesih talebinin son çare olup olmadığı hususu da değerlendirilmelidir.
Haklı sebeple fesihte, ana öge ortaya çıkan sebebin ortaklığın yaşamasını imkânsız hale getirmesidir. Her davada, hukuki ve maddi olayların özelliği dikkate alınarak iddianın haklı sebep teşkil edip etmeyeceklerinin irdelenmesi gerekir. Şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkân kalmaması, ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü gibi hususlar haklı neden olarak kabul edilebilir. Kişisel sebeplerin yanı sıra elbette nesnel sayılabilecek olgular da şirketin feshine yol açabilirler. Söz gelimi şirketin kar elde edemez hale gelmesi, uzun süredir gayrı faal olması da şirketin feshine sebebiyet verebilir. (Bkz. Yargıtay 11 HD’nin 01/12/2015 T., 2014/18024 E.,2015/12808 K. sayılı kararı)
Bu genel açıklamalar ışığında huzurdaki dava değerlendirildiğinde, somut olay bakımından davacı pay sahibine ortaklıktan çıkması için psikolojik şiddet uygulandığı, darp edildiği, ortaklıktan çıkmaya zorlandığı iddiaları karşısında ceza dosyası celb edilmiş olup bir diğer ortağı … tarafından darp edildiği savcılık dosyasında iddianame düzenlenmiş ve İstanbul …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … E. Sayılı dosyası üzerinden hakaret, yaralama ve tehdit suçlarından yargılanması sonrasında şikayetten vazgeçme nedeniyle kamu davasının dürüşülmesine karar verildiği anlaşılmıştır. Ayrıca ortaklar arasında ya diğer ortaklarla bir diğer husus ise ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıkların olması ve bunların yargıya intikal etmesi durumunun pay sahibinin şirketten çıkarılması için haklı sebep oluşturacağıdır. Bahtiyar öğretide genel olarak yapılan tanımlamadan hareketle, “azınlığın hakkaniyete uygun ve objektif olarak ortaklığın devam etmesinden umduğu faydaları ortadan kaldıran ve ortaklığın devamını çekilmez hale getiren olgular haklı sebep olarak ifade edilebilir” demektedir. Öte yandan ‘öğretide anonim ortaklıkta pay sahipleri arasındaki kişisel sebeplerin kural olarak haklı sebep teşkil etmeyeceği’ genel kural olsa da kişisel unsurların ve pay sahipleri arasındaki uyuşmazlıkların bütünü ile göz ardı edilemeyeceğinden hareketle dışarıya pay devrinin yasak olduğu somut ihtilafımıza konu şirket gibi kapalı tip ortaklıklar için taraflar arasındaki ilişkilerin/davaların mutlaka değerlendirmesi gerektiği yönündedir. Dosyaya yansıyan kayıtlardan taraflar arasında ortaklıktan kaynaklanan birçok dava bulunmaktadır.Haklı sebep, azınlık için şirketin devam etmesini çekilmez bir hale getiren veya şirket ilişkisini sona erdirmeyi gerektiren herhangi bir olgudur. Bu nedenler sübjektif olabileceği gibi objektif nedenlerde olabilir. Pay sahipleri arasında kişisel çekişmeler sermaye şirketlerinde kural olarak haklı sebep teşkil etmemekle birlikte somut durumun özelliklerine göre şirket ortakları arasındaki ilişkilerinde duruma göre dikkate alınması gerekir. Yüksek Mahkeme’nin kararları ile doktrin görüşüne göre aile tipi şirketlerde aile üyeleri arasındaki çekişmeler, mirasçılar arasındaki nizalı davalar, yine az sayıda ortağı olan küçük şirketlerde ortaklar arasındaki şahsi nitelikteki husumet ya da eşit paylara sahip olunan şirketlerde pay durumu haklı sebep olarak kabul edilmektedir. Haliyle haklı sebebin varlığı tespit edilirken şirketin tüm özellikleri (ortak sayısı, yapısı, ortaklar arasındaki her türlü ilişki) dikkate alınmalıdır.
TTK md. 531.madde hakime istem yerine duruma uygun çözüm konusunda geniş bir takdir hakkı verdiğinden mahkeme kural olarak bu talep ile bağlı değildir. Haklı sebeple fesih davasının arkasında yatan düşünce, hakimin kendiliğinden hatta davacının alternatif çözüm yönünde bir talebi olmadan dahi fesih yerine başka alternatif çözümler araması gerektiğidir. Hakim ortakların dengeleştirilmiş menfaati, ortaklığın mali yapısı, şirketlerin faaliyetinde devam etmesinin gerek ortaklar gerekse şirketin ilişkisi bulunduğu üçüncü kişiler yönünden etkisi de gözetilmelidir. Davalı şirketin bilirkişi raporu ile değerlendirilen ekonomik yapısı ve mali varlığı gözetildiğinde, şirketin feshinin hakkaniyetle bağdaşmayacağı açıktır. Davacının fesih ile elde edeceği sonuca çıkma ile de ulaşabileceği değerlendirilmiş, davalı şirketin ekonomiye katkısını sürdürmeye devam etmesi hakkaniyete uygun bulunmuştur. Bu sebeple, alternatif çözüm olarak davacının ortaklıktan çıkartılmasına karar verilmesinin yerinde olacağı kanaatine varılmış ve bu alternatif çözüm yönteminin iki taraf lehine olacağı değerlendirmesi yapılmıştır. Bu kapsamda, bilirkişi kurulunca denetime ve hüküm kurmaya elverişli raporda belirtilen karar tarihine en yakın reel değerler üzerinden yapılan hesaplamaya göre, davacının davalı şirketteki çıkma payının 861.459,27 TL olduğu sonucuna varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİ ile ;
Davacının fesih talebinin reddi ile, TTK.636/3.maddesi uyarınca davacının … CAM ÜRÜNLERİ MOBİLYA DEKORASYON TEKSTİL PAZARLAMA SANAYİ DIŞ TİCARET ANONİM ŞİRKETİ’den ÇIKARILMASINA, tespit edilen 861.459,27 TL çıkma payının davalı şirketten tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
2-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 59,30- TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 35,90 TL harçtan mahsubuna, bakiye 23,40 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvurma harcı ile 35,90 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Kısmen red yönünden; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından sarf edilen 287,00 TL tebligat ve müzekkere gideri, 10.500,00 TL bilirkişi ücret olmak üzere toplam 10.787,00 TL yargılama giderinin davanın kabul oranı dikkate alınarak takdiren 5.393,50 TL ‘sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından sarf edilen tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 63,80-TLyargılama giderinin davanın red oranı dikkate alınarak takdiren 31,90 TL’sinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, kalan kısmın bu davalı üzerinde bırakılmasına,
8-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
9-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.04/03/2021

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸