Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/801 E. 2018/847 K. 19.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/801
KARAR NO : 2018/847

DAVA : İTİRAZIN İPTALİ (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/08/2018
KARAR TARİHİ : 19/12/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıya 44 adet kameranın site güvenliğini sağlama amaçlı teslim edildiği, montajının yapıldığı, avans aldıkları fakat bakiye alacaklarının ödenmemesinden kaynaklı itirazın iptali davası olduğunu ileri sürerek, Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazının 38.778,67-TL asıl alacak, 1.941,06-TL takip tarihine kadar işlemiş faiz, toplam 40.719,73-TL üzerinden iptaline, asıl alacak miktarı olan 38.778,67-TL’ye takip tarihi olan 23/07/2018 tarihinden itibaren %9 yasal faiz yürütülmesine, davalının %20 icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına, masraf ve vekalet ücretinin davalı yönetime yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; mahkememizin görevsiz olduğu ve davacıların karşı borcunu usulüne uygun ifa etmediği, davanın yöneticiye açılmasından ötürü husumetten ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, güvenlik kamera sistemine ilişkin hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda hangi mahkemenin görevli olduğunun belirlenmesi için öncelikle taraflar arasındaki ilişkiyi saptamak gerekli olup, taraflar arasında hizmet sözleşmesi vardır. Buna göre dava hukuk davası yani nispi ticari dava da değildir. Taraflar arasındaki hukuki ilişki hizmet sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. Maddesinde; bu kanunun amacının, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulandaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmek olduğu açıklanmış; “Kapsam” başlıklı 2.maddesinde de aynen ; “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Yine aynı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3.maddesinin (k) bendinde tüketicinin “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, (i) bendi kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden tüketiciye mal sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder hükmünü içermektedir.
6502 Sayılı Kanunun tanımlar başlıklı 3/1 maddesinin (L) bendinde tüketici işlemi açıklanmıştır. Buna göre mal ve hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek ve tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem tüketici işlemi olarak kabul edilmiştir.
Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin hukuki işlemin olması gerekir.
Somut olayda davacı güvenlik hizmeti sağlayan tüzel kişi, davalı hizmet alan tüketicidir. Site Yönetimleri kat maliklerinin vekili sıfatıyla imzalanmış olduğu sözleşmelerde kat malikleri de sözleşmenin tarafı haline gelir. Bu nedenle aralarındaki hukuki ilişki de 3-1-L maddesinde tanımlanan hizmet akdinden doğmaktadır. Dolayısıyla taraflar arasında tüketici işlemi söz konusudur.
6502 sayılı yasanın 73.maddesi tüketici işlemleriyle tüketiciye yönelik uygulamalardan uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu hüküm altına alınmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık tüketicinin korunması hakkındaki kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmakla görevli mahkeme tüketici mahkemesidir.
HMK 114/C maddesine göre görev dava şartlarındandır. HMK 138.maddesine göre dava şartları hakkında dosya üzerinde karar verilebileceğinden davanın HMK 114/1-C 115/2 maddesi gereğince görev dava şartı yokluğundan usulden reddine, mahkememizin görevsizliğine, karar kesinleştiğinde HMK 20.maddesinde belirtilen süre içerisinde talep halinde dosyanın Bakırköy Tüketici Mahkemesine gönderilmesine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Dosyanını karar kesinleştiğinde ve talep halinde Bakırköy Nöbetçi Tüketici Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK 331/2 Gereği yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ilekararın tebliğinden itibaren iki haftaiçerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeyevereceği cevap dilekçesi ileiki haftaiçerisindeİSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili yüzüne karşı davalının yüzene karşı verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 19/12/2018

KATİP ….
¸e-imza

HAKİM …
¸e-imza