Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
BAKIRKÖY
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/80
KARAR NO : 2019/188
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 19/01/2018
KARAR TARİHİ : 19/02/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/02/2019
Mahkememizde görülmekte olan ticari şirket (genel kurul kararının iptali istemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin davalı şirketin ortağı olduğunu, şirketin 20/10/2017 tarihinde olağanüstü genel kurul toplantısı yapıldığını, gündemin 3.maddesiyle şirket sermayesinin 64.600.450,00-TL’den 141.600.450,00-TL’ye çıkarılmasına, müvekkilleri ve diğer azınlık ortakların olumsuz oy ve muhalefetlerine rağmen çoğunlukla hukuka aykırı olarak karar verildiğini, ancak söz konusu sermaye artırımının Türk Parasının Kıymetini Koruma Kararına ve Hazine Müsteşarlığı düzenlemelerine aykırı olup şirketin borca batık olması nedeniyle TTK 376/3 maddesine de aykırı olduğundan geçersiz sayılması gerektiğini, davalı şirketin TTK.nın md 376/3 uyarınca iflas durumunda olup sermaye artırımı kararı alınmasının mümkün olmadığını, esasen şirket münfesih durumda olduğundan sermaye açığı tamamlanmadığı sürece başkaca bir karar alınmasının da olanaksız bulunduğunu, şirket öz varlığının yeminli mali müşavir ….tarafından düzenlenen 02/05/2017 tarihli raporda -9.784.182,63-TL olarak belirlendiğini, üstelik söz konusu bilançonun 31/12/2016 tarihine ilişkin olup sermaye artırımının yapıldığı tarih itibariyle zararın çok daha büyük boyutlarda olduğunu, genel kurulun TTK.nun 376.maddesi hükümlerini uygulamak yerine sermaye artırımı kararı aldığını, anılan maddenin emredici nitelikte olduğunu, Yargıtay …. .Hukuk Dairesinin 17/03/2015 tarih, … Esas, …. Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere şirket münfesih olup açık kapatılmadan sermaye artırımı da dahil olmak üzere herhangi bir genel kurul kararı alınmasının mümkün olmadığını, dolayısıyla sermaye artırımı kararının bu açıdan batıl olduğunu, bu arada davalı şirket yöneticileri hakkında Bakırköy … .Asliye Ticaret Mahkemesinin .. Esas sayılı dosyası ile sorumluluk davası açıldığını, 2015 yılı bilançosunda sermayeye eklenebilir fon bulunmasına rağmen sermaye taahhüdü yoluyla sermaye artırımı yapılamayacağını, TTK md 462/3 maddesine aykırılık oluşturduğunu, tadil tasarısında nakit sermaye artırımı yapıldığı belirtilmesine rağmen artırılan kısmın sadece 35.500.000,00-TL’sinin nakit yapılacağı, kalan 41.500.000,00-TL’nin ortakların şirketten olan alacaklarına mahsup suretiyle yapılacağı yönetim kurulu kararında belirtildiğini, dolayısıyla gerçeğe aykırı bir sermaye artırım kararının söz konusu olduğunu, bu şekildeki sermaye artırımı yöntemiyle ayın sermayeye ilişkin emredici hükümlerin kanuna karşı hile yolu ile dolanıldığını, ortakların şirketten olan alacaklarının da ayın sermaye olarak kabul edildiğini, TTK.nun 342 ve 343.maddelerine aykırılık bulunduğunu, davalı şirket yöneticilerinin şirketi müflis hale getirdiklerini, müvekkillerinin ödeme gücü olmadığını bildikleri halde rüçhan hakkını kullanmasını önleyerek hisselerini cüz’i bir hale getirmeye çalıştıklarını, davalı şirkete karşı çok sayıda dava açıldığını, bir kısım dosyalarda bilirkişi raporları alındığını, Bakırköy … .Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyasında sermaye artırımının iptali ve şirketin müflis durumda olduğuna ilişkin davanın bilirkişi incelemesi aşamasında bulunduğunu, davalı şirketin tekrar sermaye artırımı girişiminde bulunduğunu ileri sürerek öncelikle davalı şirketin 20/10/2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında gündemin 3.maddesinde alınan sermaye artırımı kararının yürütmesinin geri bırakılması konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini, akabinde yapılacak yargılama sonucunda davaya konu kararın geçersizliğinin tespitine, bu mümkün olmadığı takdirde kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı kararın iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesinin kendi içinde çelişkilerle dolu olduğunu, zira sermaye sıkıntısı çeken bir şirketin ilk yapması gereken işlemin sermaye artışı olduğunu, müvekkili şirketin kurulup faaliyete geçtiği günden beri işletme sermayesi sıkıntısı çektiğini, bu sebeple elde ettiği kârı, faiz ve finansman giderlerine harcadığını, bir türlü verimli çalışma yapısına kavuşamadığını, bütün bu yanlış gidişatın sonucu olarak verimli çalışamayan şirketin bankalar konsorsiyumuna olan borçlarını dahi ödeyemeyecek duruma gelmesi nedeniyle sermaye artışı yapılarak şirketin bilanço değerinin kredibilitesi artırmak ve bankalarla bir borç yapılandırılmasının zaruri hale geldiğini, nitekim bankalara yapılan müracaat sonrasında da bankaların sermeye artışını şart koştuğunu, bunun üzerine arabulucu nezdinde 24/06/2016 tarihinde… Sanayi A.Ş.’nin sermaye artırımına katılımının şekli ve yöntemine ilişkin taraflar arasında protokol imzalandığını, bu protokolde müvekkili şirketin sermaye artırımına gitmesi hususunda ortaklar arasında mutabakat sağlandığını, bu durum karşısında şirketin kâr üretmesi, verimli çalışması, güçlü bir sermaye ve bilanço yapısına kavuşması için sermaye artışına gidilmesi ve şirketin mali durumu, bankalarca istenilen seviye göz önünde bulundurularak sermayesinin 141.600.450,00-TL’ye çıkarılmasına 20/10/2017 tarihli genel kurulda karar verildiğini, sermaye artırım kararının 16/01/2018 tarihinde tescil edilmiş olup yapılan arabuluculuk protokolüne uygun olarak müvekkili şirket ortağı ….Ltd.Şti.tarafından davacılara noter ihtarnameleri gönderilerek yükümlülüklerin yerine getirilmesinin istenildiğini, sermaye artırımının amacının şirketin öz kaynaklarını artırarak müvekkili şirketi üreten, verimli çalışan, faiz ödemeyen, finansman giderleri azalmış sağlam ve güçlü bir şirket haline getirmek olduğunu, bu nedenle şirketin içinde bulunduğu durum karşısında sermaye artırımının kaçınılmaz bir zorunluluk olduğunu, davacıların dava dilekçesinde bahsettiği YMMM ….tarafından düzenlenen rapordaki -9.784.182,63-TL öz kaynağın Vergi Usul Kanunu hükümlerince hesaplanan öz kaynak olup VUK’un müvekkili şirketin aktif toplamının yaklaşık %80’ini oluşturan duran varlıkların enflasyon şartları oluşmadığı için değerlenmesine izin vermeyip satın alma değerleri ile bilançoda gösterilmesini istediğini, müvekkili şirketin davacıların iddia ettiği gibi borca batık durumda olmadığı için sermaye artırım kararı alınmasına engel bir durumun bulunmadığını, Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyası ile davacılar tarafından sermayenin ödenmediği iddiası ile genel kurul kararlarının batıl olduğunun tespitine yönelik açılan davada sermayenin ödendiği ve davacıların iddialarının gerçeği yansıtmadığı tespit edilerek davanın reddine karar verildiğini, bu karara karşı davacıların yaptığı istinaf başvurusunun da reddedildiğini, davacılar tarafından 06/05/2017 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında alınan sermaye artırım kararının batıl olduğunun ve şirketin borca batık olduğunun tespiti talebiyle Bakırköy …. .Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyası üzerinden açılan davanın derdest olduğunu ve dosyanın bilirkişi heyetine tevdi edildiğini, anılan genel kurul kararının tescil edilmemiş olup yok hükmünde olduğunu, yine davacılar tarafından Bakırköy …. ATM’nin .. Esas sayılı dosyası üzerinden tamamen soyut iddialarla şirket yönetim kurulu ve genel müdürü aleyhine sorumluluk davası açıldığını, müvekkili şirketin sermaye artışına gitmesinin kaçınılmaz olduğunu, sermaye artırımına esas tutar belirlenirken bankaların talepleri ve şirketin içinde bulunduğu finansal durumun gözönüne alındığını, asıl davacıların kötüniyetli davranış içerisinde bulunduklarını ileri sürerek öncelikle şirketin varlığını sürdürmesi açısından elzem olduğundan kararın yürütmesinin geri bırakılmasına yönelik talebin reddine, haksız ve mesnetsiz davanın da reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket yönetim kurulu üyeleri …, … ve … 23/02/2018 havale tarihli beyan dilekçelerinde; davaya ilişkin verilen cevap dilekçesindeki beyanlara aynen katıldıklarını, şirketin borca batık olmadığını, bağımsız denetçi raporu ile de sabit olduğu üzere şirketin 2016 yılı sonundaki öz kaynak toplamının 36.237.100,00-TL, ödenmiş sermayesininde 64.600.450,00-TL olup negatif öz kaynağın söz konusu olmadığını, şirketin kurulup faaliyete geçtiği günden beri işletme sermayesi sıkıntısı çektiğini, bu sebeple elde edilen kârın faiz ve finansman giderlerine harcandığını, bankalarla borç yapılandırılmasının zaruri hale geldiğini, nitekim bankalara yapılan müracaat sonrasında sermaye artışını şart koştuklarını, aksi taktirde şirket ve kefiller hakkında takibata geçeceklerini bildirdiklerini, yine taraflar arasında arabulucu nezdinde 24/06/2016 tarihinde sermaye artırımına gidilmesi hususunda protokol imzalanarak mutabakat sağlandığını, şirketin mali durumu ve bankalarca istenilen seviye gözönünde bulundurularak sermayenin 141.600.450,00-TL’ye çıkarılmasına 20/10/2017 tarihli genel kurulda karar verildiğini, bu doğrultuda banka kredilerinin yeniden yapılandırılması ve ek işletme kredi tesisi görüşmelerinin tamamlanma aşamasına geldiğini, sermaye artırımındaki amacın şirketin öz kaynaklarını artırarak şirketi üreten, verimli çalışan, faiz ödemeyen, finansman giderleri azalmış, sağlam ve güçlü bir şirket haline getirmek olduğunu, bu durumun sağlanabilmesi için de sermaye artırımının kaçınılmaz bir zorunluluk olduğunu, bu sebeple sermaye artırım kararının yürütmesinin geri bırakılmasının şirketin bankalar ve piyasa karşısında tüm imkanlarını kaybetmesine sebep olacağını belirtmişlerdir.
Dava; 20/10/2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan sermaye artırımına ilişkin gündemin 2.maddesiyle ilgili alınan kararın batıl olduğunun tespiti, bu mümkün olmadığı takdirde iptali ile davalı şirketin münfesih olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkereye cevap verildiği, istenen bilgi ve belgelerin CD olarak gönderildiği, çıktısının alınarak dosyaya eklendiği, İstanbul Ticaret İl Müdürlüğüne ve Bakırköy … .Asliye Ticaret Mahkemesine yazılan müzekkerelere cevap verildiği, davalı vekilinin 15/02/2018 havale tarihli dilekçesiyle tensip tutanağının 15 maddesi gereğince gerekli ilanların yaptırıldığını bildirerek ilanı içerir 13 Şubat 2018 tarihli ticaret sicil gazetesi örneğini sunduğu, davacıların iptali talep edilen kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına ilişkin talebinin mahkememizin 15/03/2018 tarihli heyet ara kararı ile incelenerek reddine karar verildiği, heyet ara kararının taraf vekillerine tebliğ edildiği görülmüştür.
Davacıların 18/02/2019 tarihinde kimlik tespitli dilkeçelerinde davadan feragat ettiklerini, yargılama gideri ile vekalet ücreti talepleri olmadığını, feragat nedeniyle gereğinin yapılmasını istediklerini beyan ettikleri, davalı vekili Uyap sisteminden e-imzalı olarak gönderdiği dilekçesiyle davacı tarafından yapılan feragat nedeniyle müvekkili şirket adına yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmediklerini beyan etmiş, vekaletnamesinin incelenmesinde feragat yetkisinin bulunduğu görülmüştür.
Feragat, tek taraflı ve davayı sona erdiren kesin bir hükmün hukuki sonuçlarını doğuran işlem olup, feragatın hüküm ifade etmesi mahkemenin ve karşı tarafın kabulüne bağlı değildir. Dava, tarafların serbestçe tasarruf edebileceği davalardandır. Davacılar davadan usulüne uygun feragat ettiğinden davacıların davasının feragat nedeniyle reddine, davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına, talep edilmediğinden davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, davalının avansından harcama yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına ilişkin aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın feragat nedeniyle reddine,
2-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 44,40-TL maktu karar ve ilam harcının davacılar tarafından peşin yatırılan 35,90-TL harçtan mahsubuna, bakiye 8,50-TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Talep edilmediğinden davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Davalı tarafından harcama yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
6-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacılara iadesine,
7-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yokluğunda oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/02/2019
Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸