Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/762 E. 2021/102 K. 02.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/762 Esas
KARAR NO : 2021/102

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 08/08/2018
KARAR TARİHİ : 02/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı … ile Davalı … arasında sözleşme yapıldığını, bu sözleşmenin teminatı olarak davacı tarafından davalıya 11.10.217 düzenleme tarihli, 30.06.2018 vade tarihli, 85.000 TL bedelli teminat senedine haiz bir bono teslim edildiğini, davacı ile davalı arasında akit edilen sözleşmenin teminatı olarak verilen BONOnun mücerretlik özelliğini yetirdiğini, davalının taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamındaki edimlerini yerine getirmediğini, bononun bedelsiz kaldığını ifade etmiştir.
Davalının Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile ilamsız takip başlattığını, bu takibe itiraz edildiğini; yine davalı tarafından Büyükçekmece …. Asliye Hukuk Mahkemesi … E. Sayılı dosyası ile davacı aleyhine alacak davası açıldığını ifade etmiştir.
Davalı tarafça söz konusu teminat senedi vasfındaki bono ile Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus takip başlattığını, Büyükçekmece …. İcra Hukuk Mahkemesi … Esas Sayılı dosyasından yapılan itirazlar neticesinde Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü … Esas Sayılı takibin durduğunu, davalı tarafın takibin durdurulması kararına rağmen Bakırköy .. Asliye Ticaret Mahk. … D.iş sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararı alarak davacı aleyhine icra ve haciz tatbik ettiğini. Tüm bu sebeplerle huzurdaki iş bu dava ikame edilmek zarureti hasıl olduğunu ifade etmiştir.
Senedin teminat senedi olması, davalının sözleşme uyarınca edimlerini yerine getirmemesi ve senedin bedelsiz kalması sebebiyle Büyükçekmece … İcra Müd.nün … Es.sayılı Takibinde; HMK 389/1 maddesi gereğince öncelikle telafisi imkansız zararların doğmaması için icra takibinin durdurulmasına, dosyaya yatırılan paranın yargılama neticeleninceye kadar alacaklı tarafa ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davalının sözleşme kapsamında edimlerini yerine getirmemesi sebebi ile müvekkilin davalıya herhangi bir borcu bulunmadığına, davacının borçlu olmadığının tespitine, teminat senedi olarak verilen bonoya dayalı olarak müvekkil aleyhine başlatılan takibin iptaline, davalının asıl alacak üzerinden % 20 kötüniyet tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine dair karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı vekilinin dilekçesinde takibe konu senedin teminat senedi olduğunu ve müvekkilin üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğini iddia edildiğini, bu hususun gerçek dışı olduğunu, Senedin arka kısmında ”Teminat senedi olarak düzenlenmiştir. … ada … parsel ve … ada … parsel nolu sözleşmelere mahsuben …’ya bu senet verilmiştir.Teminat senedi” ibaresi mevcut olduğunu; davacı taraf, müvekkile yukarıda ada parsel numaraları belirtilen taşınmazları satacağına dair vaatte bulunmuş, bu nedenle de müvekkil, davacı tarafa toplam 200.000 TL ödeme yaptığını, ancak davacı tarafça herhangi bir taşınmazın devredilmediğini, 01.02.2017 Tarihli sözleşmeye ilişkin davacıya yapılan 85.000 TL ödemeden, yaklaşık 8 ay sonra 11.10.2017 tarihinde huzurdaki davadaki takibe konu senedin davalıya verildiğini, bu nedenle senedin teminat senedi olarak verildiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, teminat senedi olarak verilmesi halinde senedin aynı anda verilmesi gerektiğini; sözleşmeye konu edimlerini yerine getirmeyen tarafın davacı olduğunu, müvekkilden aldığı bedelleri iade etmek amacıyla senedin davalıya verildiğini ifade etmiştir.
Dava dilekçesinde belirtilen icra takiplerinin kaynaklarının farklı olduğunu, derdestlik bulunmadığını ifade etmiştir.
Senedin sözleşmelerden kaynaklanan borca mahsuben verildiğini, davacı vekili dilekçesinde Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi … D.İş dosyası ile alınan ihtiyati haciz kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia etmiş olup, bu husus gerçek dışı olduğunu, bu nedenle davanın reddi ile lehimize vekalet ücreti, yargılama gideri ve %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Büyükçekmece …. İcra Hukuk Mahkemesine, Büyükçekmece …. İcra Dairesine, Büyükçekmece …. Asliye Hukuk Mahkemesini, Büyükçekmece …. İcra Dairesine, Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesine ve Esenyurt Tapu Müdürlüğüne yazılan müzekkerelere cevap verilmiştir.
Davacı tarafça 15.05.2019 tarihli beyan dilekçesi ile davalı ile aralarındaki ticari ilişkiye yönelik beyanda bulunmuştur.
Davalı tarafça 18.02.2020 tarihli dilekçe ekinde davacı ile aralarında yapılan satış sözleşmelerinin dosyaya sunulduğu görülmüştür.
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, taraf beyanları, icra dosyası, yargılamaya konu bono içeriği ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Dava, 11.10.2017 düzenleme tarihli, 30.06.2018 vade tarihli, keşidecisinin davacı …, lehtarının davalı … olduğu, 85.000,00 TL miktarlı bonodan kaynaklı olarak davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti isteminden ibarettir.
Yargılamaya konu Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; 85.000,00 TL miktarlı davaya konu senet üzerinden kambiyo senetlerine mahsus takip başlatıldığı görülmüştür.
Her ne kadar davacı taraf 15.05.2019 tarihli dilekçesinde, davalı ile aralarında … ilçesindeki … Ada .. parsel ve … ada … parsel sayılı taşınmazlar üzerine inşa edilecek binanın sair boya-sıva-malzeme-işçilik vd. işlerin yapılması hususunda mutabakata vardıklarını; bu şekilde kurulan sözleşmenin teminatı olarak davacı tarafından davalıya dava konusu bononun teminat olarak verildiğini iddia etmişse de;
– İşi yaptıran davacı tarafın teminat senedi vermesi değil de, ödeme yapması gerektiği; zaten bono arkasında da “mahsuben” ibaresinin bulunduğu,
– Davacının iddia ettiği gibi bir iş yönünden anlaşma yapılmış olması halinde, bono arkasında “mahsuben” ibaresinin bulunmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı; hem işlerin yapılmadığı iddiasında bulunup, hem teminat senedi olarak ve yine mahsuben verildiği iddialarının birbiri ile çeliştiği,
– Davalı tarafça dosya içerisine … Ada … parsel ve … ada … parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki dairelerin davacı tarafından, davalıya harici satıldığına dair adi yazılı davacı ve davalı tarafça imzalı satış sözleşmelerinin sunulduğu,
– 01.02.2017 tarihli adi yazılı satış sözleşme içeriğinin “… ada … parsel 2 nolu Bahçe Kat daire 90.000 TL Bedel ile …ya satılmıştır. 85.000 TL Alınmıştır. Kalan 5000 TL’ dir. İnşaat bitiminde Tapu devri yapılacaktır.” şeklinde olduğu,
– Her ne kadar davacı taraf bu sözleşmeleri kabul etmese de; 01.02.2017 tarihli satış sözleşmesi içeriğindeki anlaşma, davalının cevap dilekçesi içeriği ile bono arkasındaki “Teminat senedi olarak düzenlenmiştir. … ada … parsel ve … ada … parsel nolu sözleşmelere Mahsuben …ya bu senet verilmiştir.Teminat senedi” ibarenin birbiri ile uyumlu olduğu, mahsuben yapılan bir ödemenin borç ödemesi olması gerektiği, teminat için verilmiş olmasının mümkün olamayacağı değerlendirilmiştir.
Dosya içerisine celp edilen tapu kayıtlarının incelenmesinde de; … ada … parsel 2 nolu Bahçe Kat dairenin davalıya devredilmediği görülmüştür.
* Yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınarak, davaya konu 11.10.2017 düzenleme tarihli, 30.06.2018 vade tarihli, keşidecisinin davacı …, lehtarının davalı … olduğu 85.000,00 TL miktarlı bononun … İli … ilçesi … Köyü … ada … parsel sayılı bodrum kat 2 nolu bağımsız bölümün davalıya devri için davacıya ödenen 85.000 TL’ nin, devir işlemlerinin gerçekleştirilmemesi üzerine davacı tarafından borcuna mahsuben davalıya verildiği kabul edilmiştir. Aksinin davacı tarafça yazılı delil ile ispat edilmesi gerektiği, ancak davacı tarafça aksini ispat edecek düzeyde herhangi bir yazılı delil dosya içerisine sunulamamıştır.
Teminat senedi olduğu iddiası yönünden yapılan değerlendirme;
6102 sayılı TTK’ ya göre bono veya emre muharrer senet, senet metninde (bono) veya (emre muharrer senet) kelimesini ve senet Türkçe’den başka bir dilde yazılmışsa o dilde bono karşılığı olarak kullanılan kelimeyi, kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedeli ödemek vaadini, ödeme yerini, kime ve kimin emrine ödenecek ise onun ad ve soyadını, senedin tanzim edildiği gün ve yeri, tanzim edenin imzasını içermelidir. Sıralanan bu kayıtlar bononun zorunlu ve geçerliliğini etkileyecek olan zorunlu unsurlardır.
Bu çerçevede belirlilik (muayyenlik) kambiyo senetlerinin temel unsurlarından biridir. Tedavül kabiliyeti de dikkate alındığında, bononun bütün unsurlarının açık, net, yoruma elverişli olmayacak biçimde belirgin olması gerekir. …’ın da ifade ettiği gibi poliçe ve bono keşidesi “şart kabul etmeyen” bir işlemdir (Öztan, F.: Kıymetli Evrak Hukuku, 2. B., Ankara 1997, s.451).
Nitekim TTK’ da zorunlu unsurları taşımayan senedin bono niteliğinde olmadığı; vade, tanzim ve ödeme yeri konusunda da yedek hukuk kuralı getirerek oluşabilecek boşlukları doldurmuş ve belirlilik ilkesini bu şekilde desteklemiştir. Bedel, faiz, protestodan muafiyet ve yetki şartı gibi kayıtların konulması kabul edilmekte ise de, illetten mücerretlik veya muayyenlik vasfını ortadan kaldıran kayıtların bono üzerine konması, onun kambiyo senedi vasfını ortadan kaldırır.
Hukuk Genel Kurulunun 11.04.2018 tarihli ve 2017/19-819 E., 2018/771 K. sayılı kararında da benimsendiği üzere, TTK’nın 688. maddede belirtilen şekli koşulların yanında taraflar bononun ihdas nedeni (malen/nakden ya da teminat kaydı ile alındığını), uyuşmazlık durumunda aralarındaki anlaşmaya göre yetkili olacak mahkeme, faiz gibi bononun geçerliliğine etki etmeyecek ihtiyari unsurları belirleyerek senede ekleyebilirler. Sıralanan şekil şartlarından da anlaşıldığı üzere, kambiyo senetleri temel hukuki ilişkiden bağımsız bir nitelik taşır ve soyut bir borç ikrarı içerir. Bu nedenle de bono düzenlenirken temel ilişkinin kaynağına yönelik “bedelin malen-nakden ya da teminat olarak alındığına” ilişkin ibarelerin senede yazılması zorunlu değildir. Taraflar bu ibareleri ticaret hayatındaki olası bir uyuşmazlık durumunda ispat hukukunda karşılaşabilecekleri zorlukları daha kolay aşmak amacıyla ihtiyari olarak kayıt altına almaktadırlar. Yoksa elbette ki bu kayıtlar bağımsız borç ikrarı içeren senetlerin niteliğine etki etmez.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; takip dayanağı senedin arka yüzünde “Teminat senedi olarak düzenlenmiştir. … ada … parsel ve … ada … parsel nolu sözleşmelere Mahsuben …ya bu senet verilmiştir.Teminat senedi’” ibaresinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bonoda teminat kaydı var ise de, neyin teminatı olduğu belirtilmediğinden bu kayıt bononun mücerrettik vasfını ortadan kaldırmaz. Sadece teminat olduğuna dair eklenen bu kayda doktrinde mücerret teminat kaydı denilmektedir.
Bononun teminat amaçlı verildiğinin kabul edilebilmesi için, neyin teminatı olarak verildiğinin ya bononun önündeki veya arkasındaki yazılar veya ayrı bir belge (İİK’nın 169/a maddesinde öngörülen) ile teminat senedi olduğunun kanıtlanması gerekir.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.03.2001 tarihli ve 2001/12-233 E., 2001/257 K.; 20.06.2001 tarihli ve 2001/12-496 E., 2001/534 K.; 24.02.2010 tarihli ve 2010/19-67 E., 2010/99 K. ile 28.03.2018 tarihli ve 2017/12-1140 E., 2018/563 K. sayılı kararlarında da aynı hususlar benimsenmiştir.
Hâl böyle olunca, takip konusu bononun arka yüzündeki kaydın senedin kambiyo vasfını etkilemeyeceği, borçlunun teminat senedi olduğuna ilişkin iddiasının alacaklının imzasını taşıyan ve senede açık atıf yapan İİK’nın 169/a maddesinde yazılı belgelerle kanıtlanamadığından ve yine arka yüzde mahsuben ibaresi de yer aldığından; 11.10.2017 düzenleme tarihli, 30.06.2018 vade tarihli, keşidecisinin davacı …, lehtarının davalı … olduğu, 85.000,00 TL miktarlı bono vasıflı senedin teminat senedi olmadığı kabul edilmiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 11.02.2020 Tarih ve 2017/12-743 E. – 2020/129 K. sayılı ilamı.)
Davacı tarafça dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmadığı görülmüştür. Bu sebeple yemin deliline başvuru hakkı hatırlatılmamıştır.
Her ne kadar mahkememizin 09.08.2018 tarihli tensip zaptının 11 nolu ara kararı ile %15 teminat karşılığında 2004 sayılı İİK’ nın 72/3. maddesi kapsamında icra veznesine yatan paranın alacaklıya ödenmemesi şeklinde karar verilmişse de; davacı tarafça teminat yatırılmadığından, tedbir kararı uygulanmamıştır. Bu sebeple 2004 sayılı İİK’ nın 72/4. maddesi kapsamında davalı alacaklı lehine tazminata hükmedilmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle aşağıdaki şekilde davanın reddine karar verilmiş ve hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
-Yasal şartları oluşmayan kötü niyet tazminat talebinin reddine,
2- Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 59,30 TL harcın davacı tarafça peşin yatırılan 1.451,59 TL peşin hartan mahsubu ile bakiye 1.392,29 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacı tarafa İADESİNE,
3- Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
– Davacı tarafça yatırılan gider avansından arta kalan miktarın karar kesinleştiğinde davacı tarafa İADESİNE, (Gerekçeli kararın tebliğe çıkarılma masraflarının kalan gider avansından karşılanmasına)
4- Davanın red miktarı dikkate alınarak karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 11.850,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/02/2021

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza