Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/757 E. 2019/294 K. 07.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/757 Esas
KARAR NO : 2019/294

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 07/08/2018
KARAR TARİHİ : 07/03/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03.04.2019
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekillerinin davalı şirketin ortakları olduğunu, şirketin senelerdir faaliyetinin bulunmadığını, fiilen faaliyetine son verildiğini, borca batık olduğunu, şirketin devamının ve amacının mümkün olmadığını, davalı şirketin diğer ortakları olan davalı şahısların davacılardan … ile anlaşmazlık ve husumet içinde olduklarını, ortaklar arasındaki ihtilaf sebebiyle davalar bulunduğunu, Bakırköy ….. ATM nin …. Esas sayılı dosya ile davalı şirket ortakları tarafından ortaklıktan çıkma talebi ile dava açıldığını, Bakırköy …. ATM dosyasında alınan bilirkişi raporunda şirketin borca batık olması nedeniyle şirketin tasfiye edilmesine karar verilmesi gerektiğinin belirtildiğini, alınan rapor doğrultusunda şirketin tasfiyesine karar verilmesi beklenirken mahkeme tarafından “şirketin kanun gereği münfesih hale geldiğinin kabulü gerekirken, ortaklardan veya şirket alacaklarından birinin şirketin feshini talep etmediği, bu durumda davacıların, şirket hissedarlığından çıkmasına ilişkin talebinin konusuz kaldığına” dair karar verildiğini, bu dosya ile birleşen dava dosyasının davacıları konumundaki müvekkillerinin de ortaklıktan çıkma taleplerinin reddedildiğini, bu nedenle müvekkilleri tarafından şirketin feshi ve tasfiyesi talebi ile iş bu davayı açtığını belirterek davalı şirketin haklı nedenlerle feshine ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar … ve …’in cevap dilekçesinde özetle; davanın hasımsız olarak açılması gerektiğini, belirtilen uyuşmazlıklar şirket müdürü …’in tutum ve işlemlerinden kaynaklandığından bahisle davalı sıfatı ve sorumluluğunun bulunmadığını, şirketin diğer ortağı olan …. ‘ın davaya dahil edilmesi gerektiğini, Bakırköy … ATM nin …… Esas sayılı dosyasında red kararı verilmişse de, karar istinaf incelemesinden olduğnudan bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek öncelikle husumet nedeniyle müvekkileri bakımından davanın reddine, taraf husumetleri uygun görülmekte ise, davalı …’in haklı fesih nedenleri bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ….. San. Ltd. Şti.vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin feshi ve tasfiyesi talebine karşı kararı mahkemenin taktirine bıraktıklarını, diğer davalılar vekilinin şirkete kayyum atanması taleplerinin hukuk ve usule aykırı olduğunu beyan etmişlerdir.
DELİLLER VE YARGILAMANIN ÖZETİ
Dava; 6102 sayılı TTK’nun 636/3 madde ve fıkrası uyarınca limited şirketin haklı sebeple feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
Davalı şirketin sicil kayıtları celp edilmiş, incelenmesinde; 24/07/20007 tarihinde ana sözleşmesi tescil edilerek kurulduğu, ana faaliyet konusunun hazır giyim ve konfeksiyon olduğu, şirketin hali hazırda beş ortaklı olup, davacıların ve davalıların şirket ortakları oldukları, davacı …’in şirketi temsil ve ilzama yetkili münferit müdür olarak görevlendirildiği, şirket merkez adres itibariyle mahkememizin yargı alanında kaldığı görülmüştür.
Esenler İlçe Emniyet Müdürlüğü kanalıyla yaptırılan araştırmada Söz konusu işyerinin faal olmadığı tespit edilmiştir.
Beylikdüzü Vergi Dairesi Müdürlüğün’den davalı şirkete ait 2012,2013,2014 2015 2016 2017 ve 2018 yıllarına ait beyannameleri ile bilanço ve gelir tabloları celp edilmiş, verilen cevabi yazılarda; şirketin Esenyurt vergi dairesine nakil olduğunu bildirilmiştir. Esenyurt vergi dairesi ise mükellefin adresinde yapılan yoklamada adreste bulunmadığından resen terkin işlemleri başlatıldığını bildirmiştir.
Esenler Sosyal Güvenlik Merkezin’den gönderilen cevabi yazıya göre; şirketin 08/12/2015 tarihi itibariyle kuruma borcunun bulunmadığı anlaşılmıştır.
İncelenen sicil kayıtlarına göre; diğer ortak …. şirkete ortak olduktan sonra şirketin temsili ve ortak değişimine ilişkin 27/01/2009 tarihli ortaklar kurulu kararı dışında şirket ortaklarının bir araya gelerek genel kurul yapmadıkları görülmüştür
Davalı vekili ;Davayı kabul ettiğimize dair beyanımızı sunduk, ayrıca şirketin vergi kaydı kapatılmıştır, borca batık olduğu….. ATM deki raporda mevcuttur ,yeniden rapor alınması usul ekonomsi açısından gerek yoktur, bu sebeplerle şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini istediklerini beyan etmiştir.
Bakırköy….ATM’nin ….. esas sayılı dosya incelemesinde bu dosyadaki davalıların ortaklıktan çıkma istemli dava açtıkları yargılaması sonunda ; Yapılan incelemede ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini talep etmediği, bu durumda davacıların, şirket hissedarlığından çıkmasına ilişkin talep de konusuz kaldığından asıl dava ve birleşen davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Şeklinde karar veirlmiş ve iş bu eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, ticaret sicil kayıtları, gelen yazı cevapları ile tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde;
TTK’nun 636/3 maddesinde “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. ” düzenlemesi getirilmiştir. Kanun koyucu anonim şirketlerden farklı olarak limited şirketlerde haklı sebeple fesih davası açma hakkını şirkette belirli oranda pay sahibi olmaya bağlamamış, her bir ortağa şirkette sahip olduğu sermaye payı oranından bağımsız olarak bu hakkı tanımıştır. Şirketin haklı sebeple feshi, ikincil bir çözümdür. Bu talebin ikincilliği hem davanın açılması hem de davada verilecek hüküm bakımından geçerlidir. Haklı sebeple fesih davasının diğer hukuki yollarla ilişkisi konusu çok net bir biçimde ortaya konulmuş değildir. Ancak İsviçre doktrininde bugün hakim olan ve Türk doktrininde de benimsenen görüş davanın ikincil niteliğinin bu davaların açılmasının haklı sebeple fesih davasının ön şartı olmadığı yönündedir. Gerçekten de davanın ikincil nitelikte olması diğer davalar ile arasında bir bağlılık bulunduğu ve azlığın bu davaları açmadan haklı sebeple fesih davası açamayacağı anlamına gelmez. O nedenle örneğin genel kurul kararının iptali yolu yerine haklı sebeple fesih davasına başvurulmuş olması davanın reddini gerektirmez. Hakim fesih dışında alternatif bir çözüme karar verebileceğinden, diğer çözüm yollarına başvurulmadan bu davanın açılması sakıncalı sonuçlar doğurmayacaktır. Haklı sebebin varlığı hakimin haklı sebeple şirketin feshine karar verebilmesinin veya maddede öngörülen duruma uygun başka bir çözüme hükmedebilmesinin şartlarından birisidir. O nedenle haklı bir sebebin bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir. Haklı sebep kanunda tanımlanmamış, örnek olarak da gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. Bununla birlikte şirketin feshini gerektiren haklı sebebin somut olması gerektiğini, gelecekte meydana gelmesi mümkün uyuşmazlıklar veya zarar endişesi gibi nedenlerle şirketin feshinin talep edilemeyeceğini belirtmek gerekir. Bir başka anlatımla varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep kabul edilmezler. Haklı sebebin ekonomik olması şart değildir. Malvarlıksal olmayan pay sahipliği haklarının ihlali de haklı sebep oluşturabilir.
TTK.md.636 da nelerin haklı sebep sayılacağı gösterilmemiştir. Şahıs şirketlerinde olduğu gibi limited şirketlerde de ortakların aynı amacı gerçekleştirmek üzere müşterek gayret ve birbirlerine karşı güven ilişkisi içerisinde bulunmaları şirketin devamı için zorunludur. Şirketlerde olmazsa olmaz bu unsurların zedelenmesi, şirketin devamını ve kuruluş amacının gerçekleşmesini imkansız hale getirebilir. Ortaklar arasında özünde, aynı amaç için çalışma azminin olmaması şirketlerde güvensizliğe neden olacaktır. Böyle bir durumun varlığına rağmen, ortakları şirket sözleşmesi ile bağlı tutmak doğru değildir. Bu durumda ortağın şirketteki payını başkasına devrederek ayrılması düşünülebilirse de ortağın payını devrederek şirketten ayrılmasının zor veya imkansız olduğu hallerde, ortağın kendisini çekilmez bir hal alan ortaklık ilişkisinden kurtarabilmesi amacıyla haklı sebeple fesih hükümlerine yer verilmiştir.
Hakim, çoğunluğun davranışının haklı sebep olup olmadığını değerlendirirken TMK md. 2’de yer alan dürüstlük kuralını ve hakkın kötüye kullanımı yasağını esas almalıdır. Haklı sebepler yorumlanırken ikili sözleşmelerde uygulanan kriterlerden yararlanılabilirse de şirketler hukuku alanında bu kriterlerin birebir kullanılmasının mümkün olmadığına dikkat edilmelidir. Pay sahipleri arasında kişisel çekişmeler sermaye şirketlerinde kural olarak haklı sebep teşkil etmezler. Haklı sebebin nesnel olması aranır. Bununla birlikte bazı durumlarda şahıslar arasındaki ilişkiler de belirli bir ölçüde dikkate alınır. Örneğin aile tipi şirketlerde boşanmalar, aile üyeleri arasındaki çekişmeler, mirasçılar arasındaki anlaşmazlıklar, yine az sayıda ortağı olan küçük şirketlerde ortaklar arasındaki şahsi nitelikteki husumet ya da eşit paylara sahip olunan şirketlerde pay durumu haklı sebep olarak kabul edilebilir. Haklı sebep olduğu iddia edilen olayın, şirketin feshine neden olacak nitelikte olup olmadığı değerlendirilirken, şirketin yapısı, ortak sayısı, ortaklar arasındaki ilişkileri dikkate alınmalıdır. Örneğin iki ortak arasındaki ciddi bir anlaşmazlık, iki kişilik bir şirkette, şirketin çalışamaz duruma gelmesine neden olabilirken, daha fazla ortak sayısına sahip bir şirkette aynı anlaşmazlık şirketin faaliyetlerinin devamını etkilemeyebilir. Bunun yanı sıra talep edilen sonucun kabulünün menfaatler dengesine uygun olup olmadığı da değerlendirilmelidir. Feshi talep eden ortağın çıkması veya çıkarılması taraf menfaatlerine daha uygun ise feshe karar verilmemelidir. Taraf menfaatlerinin dışında fesih talebinin son çare olup olmadığı hususu da değerlendirilmelidir.
Somut olayda; davalı şirketinbeş ortağı olup, davacı ile davalıların bir araya gelemedikleri, nitekim 2009 tarihli ortaklar kurulu kararından sonra ticaret sicile tescil edilmiş ve 2017 tarihindeki istifanameden başka herhangi bir kararın bulunmadığı, şirket adresinin ise Esenler/İstanbul’da olduğu, şirketin sicilde kayıtlı adresinde bulunmadığı herhangi bir faaliyetinin olmadığı, şirket adresinde yaptırılan emniyet araştırmasına göre faal olmadığı tanınmadığının tespit edildiği, 20018 tarihi itibariyle şirketin vergi mükellefiyetinin vergi dairesince sona erdirilme çalışmaların başlandığı anlaşılmıştır.
Bakırköy ……ATM’nin ….. esas sayılı dosyada bilirkişi incelemesi yapıldığından yeniden bilirkişi incelemesi yapılması gerek görülememiştir. Çünkü ilgili mahkememde alınan raporda özetle; “…somut olayda borca batık durumda olduğu ve ayrılması söz konusu olacak ortağa herhangi bir ödeme yapılması söz konusu olamayacağından şirketin tasfiyesine karar verilmesinin daha uygun olacağı kanaati hasıl olmuştur…” denmiştir.
Davalı şirket ortakları arasında var olan ilişkiler, ortakların pay oranları şirketin fiilen aktif olmaması şirketin adresinde bulunmayışı, uzun süredir faaliyetinin mevcut olmaması karşısında TTK’nun md.636/3 anlamında haklı sebeple fesih şartlarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
TTK md. 636/3 hakime istem yerine duruma uygun çözüm konusunda geniş bir takdir hakkı verdiğinden mahkeme kural olarak bu talep ile bağlı değildir. Haklı sebeple fesih davasının arkasında yatan düşünce, hakimin kendiliğinden hatta davacının alternatif çözüm yönünde bir talebi olmadan dahi fesih yerine başka alternatif çözümler araması gerektiğidir. Davacı sadece fesih veya terditli olarak duruma uygun bir çözüm veya fesih talebinde bulunabileceği gibi, fesih talep etmeden sadece kendisi için uygun olduğunu düşündüğü somut çözüm talebiyle de dava açabilir.
Huzurdaki dava bakımından davalı şirket ortakları arasındaki güvensizlik ve iletişimsizlik, şirketin uzun süredir faaliyette olmaması, adresinde bulunmaması, fesih ve tasfiyesini talep noktasında haklı bir sebep teşkil etmekte olup fesih yerine duruma uygun çözümlerin tartışılması gerekmektedir. Davacının ortaklıktaki payının gerçek değerinin ödenmesi ve şirketten çıkarılması çözümünün mümkün olup olmadığı değerlendirildiğinde; böyle bir çözüm halinde davacı ortağın payının şirket tarafından alınması sonucu doğacaktır. Bu kararın uygulanabilmesi ise bazı koşulların gerçekleşmesine bağlıdır. Böyle bir durumda çıkan ortağın payının şirket tarafından iktisabı veya sermaye azaltımına gidilmesi gerekli olup TTK md. 612 (1) şirket kendi esas sermaye paylarını sadece, bunları alabilmek için gerekli tutarda serbestçe kullanabileceği öz kaynaklara sahipse ve alacağı payların itibari değerlerinin toplamı esas sermayenin yüzde onunu aşmıyorsa iktisap edebileceği, aynı maddenin 2.fıkrasında ise şirket sözleşmesinde öngörülen veya mahkeme kararıyla hükme bağlanmış bulunan bir şirketten çıkma ya da çıkarma dolayısıyla, esas sermaye paylarının iktisabı halinde, birinci fıkradaki üst sınırın yüzde yirmi olarak uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Şirketin sermaye azaltımı yoluna giderek diğer ortağın ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesi ise mümkün gözükmekle birlikte, dosyaya celp edilen kayıt ve belgelere göre davalı şirketin uzun süreden beri faaliyette bulunmadığı, adresinde olmadığı, herhangi bir gelirinin de bulunmadığı nedeniyle bu çözümün de uygulanmasının söz konusu olamayacağı anlaşılmıştır.
Yapılan tüm açıklama ve tespitler karşısında; uzun süreden beri faaliyeti bulunmayan, geliri olmayan, şirket ortakları arasında çıkma talebinden dolayı anlaşmalık ve iletişimsizlik bulunan, ortaklığın devamında gerek ortaklar gerekse şirket açısından hiçbir fayda kalmayan, faaliyet amacını gerçekleştiremeyecek hale gelen yukarıda açıklanan gerekçelere göre başkaca makul kabul edilebilir çözümlerin de uygulanması imkanı bulunamayan davalı şirketin TTK’nun 636/3 madde ve fıkrasına göre haklı sebeple fesih koşullarının oluştuğu kanaatine varılmakla, Bakırköy ……ATM dosyası çıkma talebine ilişkin olduğundan bu dosyaya doğrudan etki etmeyeceğinden beklenmesine gerek duyulamamış olup davacının davalı şirkete karşı açtığı davanın kabulüne, şirketin haklı sebeple fesih ve tasfiyesine, tasfiye memuru olarak mali müşavir ….’un atanmasına ayrıca fesih tasfiye sadece şirkete karşı açılabileceğinden diğer davalılar … ve … yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜNE,
İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’nun ….. numarasında kayıtlı …’nin 6102 sayılı TTK.nun 636/3.madde ve fıkrası uyarınca haklı sebeplerle FESİH VE TASFİYESİNE,
2-Tasfiye işlemlerini yürütmek ve sonlandırmak için tasfiye memuru olarak mali müşavir ……’un atanmasına,
3- Tasfiye memuruna emek ve mesaisine karşılık toplam 5.000.-TL ücret takdirine, ücretin ileride davalı şirket hesaplarından tahsil edilmek üzere şimdilik davacılar tarafından 1/2 şer oranda kararın kesinleşmesinden itibaren 1 haftalık süre içerisinde yatırılmasına,
4-Diğer davalılar … ve … yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 44,40-TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,5 TL harcın davalı …’nden alınarak hazineye irat kaydına,
6-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvurma harcı ile 35,90 TL peşin harcın davalı …’nden tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davanın kabulü dikkate alınarak; davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 2.725,00-TL maktu vekalet ücretinin davalı …’nden alınarak davacıya verilmesine,
8-Davanın diğer davalılar yönünden reddi dikkate alınarak; davalılar … ve … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 2.725,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … ve …’e verilmesine,
9-Davacı … tarafından sarf edilen 143,00-TL posta masrafının davalı …’nden alınarak davacı …’e verilmesine,
10-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra yatıran tarafa iadesine,
11-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.07/03/2019

Başkan …
E-imzalıdır ¸
Üye …
E-imzalıdır ¸
Üye …
E-imzalıdır ¸
Katip …
E-imzalıdır ¸