Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/756 E. 2019/550 K. 10.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/756
KARAR NO : 2019/550

DAVA : TAZMİNAT (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 07/08/2018
KARAR TARİHİ : 10/05/2019
KARAR YAZIM TARİHİ : 20/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı …… Ve Tic, A.Ş. müvekkili şirket tarafından 102468713 nolu nakliyat emtia blok sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkili şirket sigortalısına ait ….. (kimyasal madde) emtiasının Ambarlı limanından Çorlu’ya nakliye işini davalının üstlendiğini, 06/11/2013’de emtianın taşındığı…… plaka nolu araçta yangın meydana geldiğini, bu yangın neticesinde araçtaki tüm emtianın zayi olduğunu, davalının, TTK’nun taşıma işleri hükümleri uyarınca hasarsız teslim aldığı emtiayı alıcısına hasarsız bir şekilde teslim etmekle yükümlü olduğunu, bu sorumluluğunu ihlal etmesi nedeniyle oluşan hasardan ve hasar miktarından sorumlu olduğunu, müvekkili şirket tarafından yaptırılan ekspertiz incelemesinde hasarın taşım aracının lastiklerinin yıpranmış olması sebebiyle ısınarak yanmaya başlaması şeklinde gerçekleştiğinin tespit edildiğini, yine söz konusu ekspertiz incelemesinde 97.281,00-TL hasar tazminatı olarak belirlendiğini, 97.281,00-TL’nin 01/07/2014’te müvekkil şirkete ödendiğini, bu ödeme ile müvekkili şirket sigortalısının haklarına TTK uyarında halef olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla toplan 97.231,00-TL maddi tazminatın ödeme tarihi olan 01/07/2014 tarihinden işleyecek avans faizi, mahkeme masrafları ve vekalet ücreti ile birlikte davalıdan tahsili ile davalıya ait araç ve gayri menkuller üzerine teminatsız olarak HMK madde 389 ve madde 392 uyarınca ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalının süresi içerisinde cevap dilekçesini sunmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; 6100 Sayılı HMK.nun 374 ve devamı maddelerine dayalı yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkindir.
Yargılamanın yenilenmesi talebinin kanuni süre içinde yapıldığı ve kaldırılması istenilen hükmün usulüne uygun olarak kesinleşmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere yargılamanın yenilenmesi kesin hükme bağlanmış davalar hakkında söz konusu olabilir. Ne var ki yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulabilmesi için 6100 sayılı HMK. nun m. 375 de belirtilen sebeplerin oluşması gerekir. Bu noktada davanın esasına yönelik inceleme yapılabilmesi için hazırlanan tensip zaptından da anlaşılacağı üzere talebin kanuni süre içinde yapılıp yapılmadığı, hükmün kesinleşmiş olup olmadığı öncelikle ele alınmalıdır.
Somut davada kararın kesinleşmiş olduğu, talebin süresi içinde yapıldığı açık ise de bu noktada taraflar arasındaki uyuşmazlığın ana noktası yargılanmanın iadesinin sebebi olarak gösterilen çelişkili kararların bulunduğu konusunun kanunda yazılı sebeplerden olup olmadığıdır.
HMK. m. 375 de belirtilen yargılanmanın yenilenmesi sebepleri, yargılanmanın yenilenmesi yolunun olağanüstü bir kanun yolu olması nedeni ile kanunda sınırlı olarak sayılmış olup, kanunda belirtilmeyen sebeplerden dolayı yargılanmanın yenilenmesi yoluna gidilmesi usulen mümkün görülmemiştir. Bu noktada m. 379 uyarınca mahkeme, ileri sürülen yargılanmanın iadesi sebebinin kanunda yazılı sebeplerden olup olmadığını kendiliğinden inceler.
Yargılamanın yenilenmesine esas olan Bakırköy ……Asliye Ticaret Mahkemesinin ……. Esas ve ……. Karar sayılı dosyasında davacı …….Şirketi davalı…….Ticaret Limited Şirketi aleyhine rücuen tazminat davası açtığı, davanın mahkememizce red edildiği, davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine İstanbul ……. Bölge Adliye Mahkemesinin ……. Esas ve ……. Karar sayılı ilamıyla yeniden hüküm kurularak kabul kararı verildiği, davalının bu ilamın icra takibine konu edilmesi nedeniyle haberdar olduğu, davalı …… Şirketince müvekkil şirket aleyhine açılan …….Esas sayılı davada, davacının şirket adresi olarak …….Mahallesi, …… Caddesi, no : …..iç kapı no : ….., Beylikdüzü/İSTANBUL olarak gösterildiğini, mahkemece yapılan tebligatlarının iadesi üzerine, adres araştırması yapılarak resmi kurumlardan müvekkilinin adresinin sorulduğunu, Belediyece 09/03/2018 tarihli yazıda …… Caddesi’nin ….. Caddesi olarak değişitirildiği yazısı üzerine, bundan sonra tebligatların davacı şirkete TK 35 e göre ……. Mahallesi……Caddesi, no : ……iç kapı no :…… Beylikdüzü/İSTANBUL adresine yapıldığını, ancak ….. Mahallesi,….Caddesi, no : …. iç kapı no :……., Beylikdüzü/İSTANBUL adresine yapılan tebligatların davacıya davadan İstanbul Anadolu …… İcra Müdürlüğü’nün ……. Esas sayılı icra takibinin tebliğiile haberdar olduğunu, bina numarası …… iken belediyece …… olarak değiştirildiğini ancak mahkemece tebligatların 31 numaralı binaya yapıldığını, belediyece yapılan numara değişikyiği nedeniyle tebligatların davacıya ulaşmaması sebebiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Gerek anayasamızda yer alan”Davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” düzenlemesi gerekse 6100 sayılı HMK’nun 27.maddesinde; Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını içerir düzenlemesine yer verilmiştir.
Bir davanın görülmesi için taraf teşkilinin sağlanması esas olup, hakimin bu hususu re’sen gözetmesi gerekir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılamanın aşamalarından haberdar edilmesi ile mümkündür.
“Hukuki dinlenilme hakkı, sadece belli bir yargılama için ya da yargılamanın belli bir aşaması için geçerli olan bir ilke değildir. Tüm yargılamalar için ve yargılamanın her aşamasında uyulması gereken bir ilkedir. Bu çerçevede gerek çekişmeli ve çekişmesiz yargı işlerinde gerekse bu yargılamalarla bağlantılı geçici hukuki korumalarda, icra takiplerinde, tahkim yargılamasında, hatta hukuki uyuşmazlıklarla ilgili yargılama dışında ortaya çıkan çözüm yollarında, her bir yargılama, çözüm yolu ve uyuşmazlığın niteliğiyle bağlantılı şekilde hukuki dinlenilme hakkına uygun davranılmalıdır.
Hukuki dinlenilme hakkına aykırılık bir istinaf gerekçesi ve temyizde de bozma sebebidir. Hakkın ihlalinin niteliğine göre, yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul edilebilir. Ayrıca adil yargılanma ihlali çerçevesinde de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurulabilir.
Kanunda da açıkça belirtildiği gibi hukuki dinlenilme hakkının temel üç unsuru bulunmaktadır (6100 sayılı HMK madde 27/2).
Bunlardan ilki “Bilgilenme hakkı” dır.
Buna göre, hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Bilgilenme hakkı, gerek karşı taraf gerekse yargı organlarının işlemleri ve dosya kapsamına girip yargılamayı etkileyen her şeyi kapsar. Tarafın bilgi sahibi olmadığı işlemler, belge ve bilgiler yargılamada esas alınamaz. Bilgilenmenin şekli bakımından, hukuki dinlenilme hakkına uygun davranılmalı, ilgilinin bilgilenmesi şeklen değil, gerçekten sağlanmaya çalışılmalıdır. Özellikle tebligat ve davetiye kurallarının uygulanmasında özen gösterilmelidir. Usulüne uygun tebligat yapılmadan, davetiye çıkarılmadan, tefhimi mümkünse tefhim gerçekleşmeden yapılan işlemler taraflar bakımından sonuç doğurmaz. Taraflardan gizli yargılama yapılamayacağı için, yargılamaya dahil olan her işlem bakımından taraflar, dosyanın korunması ve yargılamanın sağlıklı yürütülmesi dışında bir sınırlamaya tabi olmadan tam olarak bilgilenme hakkını kullanabilirler. Bu sınırlamalar da bilgilenme hakkını ortadan kaldırıcı nitelikte olmayıp sadece kullanılmasını yargılamanın sağlıklı işlemesi için belirli kurallara bağlamak şeklinde olabilir. Tarafların bilgisine açık olmayan hiçbir husus hükme esas alınamaz.
Hak arama özgürlüğü ve bunun somut unsurlarından biri olan savunmanın yapılabilmesinin ilk koşulu ise tebligattır. Bir yargılama sırasında taraflar, yargılama hakkındaki ilk bilgilere ve bunun sonucunda iddia ve savunma yapabilme haklarına ancak usulüne uygun tebligat ile kavuşabilecek ve bu şekilde savunma yapılabilecektir. Bunun tersi olarak geçerli ve usulüne uygun bir tebligat olmaksızın yargılama yapılması ise, savunma hakkının, dolayısıyla en temel insan haklarından birinin ihlali anlamına gelecektir (Mehmet Ruşen Gültekin, Adil Yargılanma Hakkının Gerçekleşmesini Sağlayan Araçlardan Milletlerarası Tebligat ve İstinabe, (Doktora Tezi), Ankara 2006, s. 17 vd.).
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden haberdar edilmesi ile mümkün olur. Kişinin hangi yargı merciinde duruşması bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilmesi, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile sağlanabilir (HGK’nın 04.03.2009 gün ve 2009/9-52 E. 2009/105 K.; 14.04.2010 gün ve 2010/21-200 E. 2010/216 K.; 20.04.2011 gün ve 2011/5-175 E. 2011/202 K. sayılı ilamları).
Öte yandan eldeki dava yargılanmanın yenilenmesi davasıdır.Taraflar arasında yargılamanın yenilenmesi koşullarının oluşup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Yargılamanın iadesi müessesesi 6100 sayılı HMK’nun 374 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
Yasanın, yargılamanın iadesi sebepleri başlıklı 375 inci maddesinde;
“(1) Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.
c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması.
ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.
d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.
e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.
f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.
g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.
ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.
h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.
ı)Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.
i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.
(2) Birinci fıkranın (e), (f) ve (g) bentlerindeki hâllerde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır. Delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya mahkûmiyet kararı verilememiş ise ceza mahkemesi kararı aranmaz. Bu takdirde dayanılan yargılamanın iadesi sebebinin, yargılamanın iadesi davasında öncelikle ispat edilmesi gerekir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yasanın, talebin ön incelemesi başlıklı 379 uncu maddesinde;
“(1) Yargılamanın iadesi talebi üzerine mahkeme, tarafları davet edip dinledikten sonra;
a) Talebin kanuni süre içinde yapılmış olup olmadığını,
b) Yargılamanın iadesi yoluyla kaldırılması istenen hükmün kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olup olmadığını,
c) İleri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin kanunda yazılı sebeplerden olup olmadığını kendiliğinden inceler.
(2) Bu koşullardan biri eksik ise hâkim davayı esasa girmeden reddeder.” denmiştir.
Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 378/1. maddesinde yargılamanın yenilenmesi talebini içeren dilekçe her ne kadar mahkememize verilmişse de yargılamanın iadesini talep ettiği hüküm İstanbul ……Bölge Adliye Mahkemesi Dairesine ait olup hüküm mahkemesi sıfatıyla karar verildiğinden mahkemesince incelenmesi gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 378/1 gereği dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ……Hukuk Dairesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yargılamanın yenilenmesi talebine ilişkin değerlendirme yapılması için dosyanın İstanbul BAM ……Hukuk Dairesine gönderilmesine,
MAHKEMEMİZ ESASININ BU ŞEKİLDE KAPATILMASINA,
2-Tedbir ara kararının DEVAMINA,
Dair, davanın niteliği itibariyle KESİN olarak verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/05/2019

KATİP ……
¸e-imza

HAKİM …..
¸e-imza