Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/75 E. 2020/828 K. 27.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/75 Esas
KARAR NO : 2020/828

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 02/12/2014
KARAR TARİHİ : 27/10/2020

İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas …. Karar sayılı 21/03/2016 tarihli yetkisizlik kararı davacı vekilinin süresi içerisinde vermiş olduğu gönderme talep dilekçesi üzerine mahkememize tevzi edilen dava dosyasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Kasım 2007 tarihinde davalı şirketin kendine ait olan % 50 hissesini …’e devrettiğini, ancak söz konusu kararın geciktirildiğini, müvekkilinin müdürlük yetkisinin sonlandırılmadığını, davalı şirkete şifahi ve yazılı başvurularda bulunulmasına rağmen cevap verilmediğini, davalı tarafın kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin davalı şirket nezdinde müdür olarak gözükmesi hususundaki yanlışlığın giderilmesine, müvekkilinin davalı şirket ile Kasım 2007 tarihi itibariyle bağının kesildiğinin tespit edilmesini, müvekkilinin davalı şirket nezdinde ticaret sicilinde 2087 yılına kadar müdürlük kaydının kaldırılmasına, her türlü yargılama gideri ve vekalet ücretinin de davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin dava tarihinden önce terkin edilip, taraf ehliyetinin mevcut olmadığını, müvekkil şirketin ihyasının gerektiğini, müvekkil şirkete yapılmış tüm tebligatların usulsüz olduğunu, davacının şirketi temsil yetkisinin 1994 yılında sona erdiğini, kurum tarafından talep edilen alacağın davacının kendisinden fiilen gerçekleştirdiği bir hukuki işlemden kaynaklanmadığı gibi kendisinin sorumlu olduğu dönemde ödenmesi gerektiği halde ödenmeyen bir prim borcuda olmadığını,kurum tarafından talep edilen alacağın oluşmasına temsil yetkisi sonra erdiği halde davacının yapmış olduğu bir hukuki işlem neden olmadığı gibi davalı kurum temsil yetkisi sona eren davacı ile dava dışı şirket yönünden 6762 sayılı Kanunun 38 ve 39.maddeleri anlamında üçüncü kişi de olmadığını belirterek davacının taraf ehliyeti bulunmaması sebebiyle reddine, reddedilmesi halinde müvekkil şirketin ihyası için davacıya süre verilmesine, müvekkil şirketin huzurdaki dava bakımından pasif husumet ehliyeti bulunmadığından huzurdaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini beyan etmiştir.
DELİLLER:
Davalı şirketin kuruluşundan itibaren tüm sicil kayıtları celbedilmiştir.
Eyüp …. Noteliği’nin yazı cevabı celbedilmiştir.
Bakırköy … ATM ‘nin … Esas … Karar sayılı 21/04/2016 tarihli ihya kararı incelenmiştir.
Mahkememizin … esas, …. karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiş olup, verilen karar İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesinin 07.12.2017 tarih ve …. E. – …. K. Sayılı ilamı ile kaldırılmış olup dosya mahkememizin … sayılı esasına tevzi edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 07/12/2007 tarihi itibari ile davacının tüm hisselerinin devrettiğinin tespiti ve davacının bu tarih itibari ile müdürlük sıfatının son bulduğunun tespiti talebini içermektedir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konuları; şirket hisselerinin 2007 yılında davacı tarafından …’e devredildiğinden ve şirketle ilişiğin o tarihten itibaren kesildiğinden bahisle davacının müdürlük görevinin ve ortaklığının sona erip ermediği noktalarında toplanmaktadır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin 07.12.2017 tarih ve … E. – … K. Sayılı ilamı kaldırılması sonrasında, davalı şirket mahkememizin iş bu dosyasına özgü olmak üzere Bakırköy … ATM ‘nin … Esas – … Karar sayılı ilamı ile ihya edilmiş olup, taraf teşkili sağlanmış ve yargılamaya devam olunmuştur.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; davacının davalı şirketin kurucu ortaklarından olduğu, diğer ortağın …. olduğu, davacının 02/09/1997 tarihli ortaklar kurulu kararı ile diğer ortak … ile birlikte 90 yıl süreyle münferit temsil ve imza yetkisine sahip şirket müdürü olarak seçildiği, kararın tescil ve ilanı 07/11/1997 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde yapıldığı; 07/12/2007 tarihli noter pay senedi ile davacının şirkette bulunan hisselerinin tamamını dava dışı …’e devir ve temlik ederek ortaklıktan ayrıldığına dair 29.01.2008 tarihli ortaklar kurulu kararı 05 Şubat 2008 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği; dava dışı diğer ortak ….’ın da 08/01/2008 tarihli noter hisse senedi ile hisselerinin tamamını bir kısmını diğer ortak dava dışı …’ e ve bir kısmını da dava dışı ….’e devir ve temlik ederek ortaklıktan ayrıldığı; 26.03.2008 tarihli ortaklar kurulu kararı ile şirkete ortaklar dışından … ve ….’ ın 10 yıl süre ile şirket müdürlüğüne atanmasına karar verildiği ve bu kararın 11 Nisan 2008 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği; 08.04.2008 tarihli ortaklar kurulu kararı ile şirket müdürü ….’ ın şirket müdürlüğünden istifa ettiği, şirkete ortaklar dışından … 10 yıl süre ile şirket müdürlüğüne atanmasına karar verildiği ve bu kararın 17 Nisan 2008 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği dosya içerisine celp edilen sicil kayıtlarından anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.01.2013 tarih, 2012/21-734 Esas ve 2013/152 Karar no’lu ilamında ayrıntıları açıklanıp benimsendiği üzere; ” limited şirketin üst düzey yöneticiliği veya şirket ortaklığından ayrılanlar yönünden, bu ayrılmanın ticaret sicilinde ilan edilmemiş olması halinde, ayrılma tarihinden sonraki döneme ilişkin prim borçlarından sorumlu olunup olunmayacağının belirlenmesi yönünden, uyuşmazlığa konu dönemde yürürlükte bulunan (Mülga) 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun konuya ilişkin hükümlerinin değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Bilindiği üzere, ticaret siciline tescil, kural olarak bildirici etkiye sahiptir. İstisnai olarak, ticaret ünvanı ve işletme adının korunması; ticaret şirketlerinin tüzel kişilik kazanabilmesi; esnaf işletmelerinde ticari mümessil tayini; anonim şirketlerde ana sözleşmenin değişikliğinin hüküm ifade etmesi ve ticari işletme rehni halleri için ticaret siciline tescil, zorunlu ve kurucu niteliktedir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 38. maddesinde sicil kayıtlarının etkisinin üçüncü şahıslar açısından başlangıcı düzenlenmiş ve ticaret sicili kayıtlarının, üçüncü kişiler hakkında kaydın ilan edildiği günü takip eden işgününde hüküm ifade edeceği belirtilmiştir.
Ticaret sicilinin dış etkileri ise, aynı Kanunun 39. maddesinde “Üçüncü şahısların, yukarı ki madde gereğince kendilerine karşı hüküm ifade etmeye başlayan kayıtları bilmediklerine müteallik iddiaları dinlenmez.
Tescili lazım geldiği halde tescil edilmemiş veya tescil edilip de ilanı gerekirken ilan edilmemiş olan bir husus ancak bunu bildikleri ispat edilmek şartıyla, üçüncü şahıslara karşı dermeyan edilebilir.” şeklinde açıklanmıştır.
Tescili gerektiği halde tescil edilmemiş veya tescil edilip de ilanı gerektiği halde ilan edilmemiş hususların üçüncü kişiler tarafından bilinmemesi asıldır–olumsuz etki-Örneğin ticari mümessil azledilmiş ancak durum tescil ve ilan olunmamışsa, bu ticari mümessilin üçüncü kişilerle yapacağı sözleşmeler müvekkili bağlar. Ancak azil keyfiyetini tescil ve ilan ettirmemiş olan müvekkil, üçüncü kişinin ticari mümessilin azledildiğini bildiğini ispat edebilirse, yapılan sözleşmeyle bağlı tutulmaktan kurtulur. TTK 39/II, üçüncü kişinin ticaret sicili kayıtlarına güvenerek tacirle ilişkiye girmesinin sözkonusu olduğu hallerde uygulanır. Dolayısıyla TTK 39/II esas itibariyle üçüncü kişinin ticaret sicili kayıtlarını inceledikten sonra tacirle yapacağı hukuki işlemler bakımından önem arzeder (Arkan, Sabih, Ticari İşletme Hukuku, Banka Ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 4.Bası, 1998, s.238).
TTK 38 ve 39 ile sicil kayıtlarına güvenerek tacirle hukuki işlemlere girişecek üçüncü kişilerin korunması amaçlanmıştır. Tacir ile üçüncü kişi arasında hukuki işlem yapılması sözkonusu olmayan hallerde, örneğin vergi hukuku ile ilgili konularda, TTK 38 ve 39’a dayanılması mümkün değildir (Karayalçın, Yaşar, Özel Hukukta Meseleler ve Görüşler, V, s.40).
Limited şirket ortağı veya müdür değişikliğinin ilan edilmemesi halinde, bu kişilerin şirket adına işlem yapmaları durumunda, değişikliği ilan etmeyen şirket iyiniyetli üçüncü kişilere karşı sorumlu olur.
Ancak, şirket temsilcisi veya ortağının kamu alacaklarına karşı sorumluluğu ilan edilmemenin sonuçlarına bağlanamaz, Zira kamu kurumu 6762 sayılı Kanunun 38 ve 39. maddeleri anlamında üçüncü kişi olmadığı gibi, tescil edilmemeye dayanılabilmesi için yetkisiz temsilcinin şirket adına işlem yapması zorunluluğu bulunmaktadır.
6762 sayılı Kanunun 540. maddesinde de,
“Aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortaklar hep birlikte müdür sıfatiyle şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecburdurlar.” hükmüne yer verilmiş olup, Kanunun bu açık düzenlemesi karşısında, limited şirkette yeni müdür atanmamış ise, tüm ortaklar müdür sıfatına sahip olduğundan, şirket müdürlüğünden ayrılan davacıdan sonra şirkete yeni müdür atanıp/atanmadığının araştırılmasına gerek bulunmamaktadır. “
Somut uyuşmazlıkta; her ne kadar, davacının şirket ortaklığından tüm paylarını devrederek çıkmasına rağmen açıkça şirket müdürlüğünden istifasına yönelik bir irade beyanı bulunmasa da, şirket tarafından müdürlük yetkisinin sona erdirildiğine dair herhangi bir karar alınmamışsa da ve yine ortaklıktan ayrılma kendiliğinden müdürlük yetkisini sona erdirmese de, ortak olmadan şirket müdürü olarak devam etme mümkün ise de; davacının niyetinin paylarını devredip, hem şirket ortaklığından hem de şirket müdürlüğünden ayrılma olduğu, davacının pay devri sonrasında hali hazırda diğer ortağın yetkili müdürlük sıfatının devam ettiği, daha sonrasında şirkete başka temsile yetkili müdürlerin atandığı ve yine davacının ayrılması sonrasında şirkete ilişkin herhangi bir fiili tasarrufta bulunmadığı, fiili olarak müdürlük sıfat ve yetkisinin kullanılmadığı, herhangi bir karar da dahlinin ve imzasının yer almadığı, bu hususlara ilişkin şirket tarafından aksini gösterir yazılı bir kaydın sunulmadığı da görülmüştür.
Bu haliyle davacının 07/12/2007 tarihi itibari ile tüm hisselerini devrettiği ve yine bu tarih itibari ile müdürlük sıfatının son bulduğu (Noter pay senedi devir tarihi olan 07.12.2007 ile Ticaret Sicil Gazetesi ilan tarihi olan 05 Şubat 2008 tarihi arasındaki 3. Kişiler yönünden sorumluluğu baki kalmak kaydıyla) anlaşılarak aşağıdaki şekilde karar verilmiş ve hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın davasının KABULÜ İLE,
-07/12/2007 tarihi itibari ile davacının tüm hisselerinin devrettiğinin tespiti ve davacının bu tarih itibari ile müdürlük sıfatının son bulduğunun TESPİTİNE,
2- Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40 TL harçtan davacı tarafça peşin yatırılan 25,20 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 29,20 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat KAYDINA,
– Davacı tarafça sarf edilen toplam 54,20 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3- Davacı tarafından sarf edilen bilirkişi, tebligat ve posta masrafı olmak üzere toplam 249,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
– Davacı tarafça yatırılan gider avansından arta kalan miktarın karar kesinleştiğinde davacı tarafa İADESİNE, (Gerekçeli kararın tebliğe çıkarılma masraflarının kalan gider avansından karşılanmasına)
– Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1 maddesi uyarınca tayin ve takdir olunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı karar verildi.27/10/2020

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza