Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/685 E. 2019/332 K. 14.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/685 Esas
KARAR NO : 2019/332

DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ : 17/07/2018
KARAR TARİHİ : 14/03/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/03/2019

Küçükçekmece …Asliye Hukuk Mahkemesinin …Esas , …. karar sayılı 30/04/2018 tarihli görevsizlik kararı üzerinde süresinde verilen gönderme talep dilekçesi nedeniyle mahkememize tevzi edilen dava dosyasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; borçlu aleyhine Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını takibe borçlu tarafından haksız ve mesnetsiz şekilde itiraz edildiğinden takibin durdurulduğunu, 22/04/2013 tarihinde sürücüsü borçluların varisi …. yönetimindeki …. plakalı araçla D100 karayolu üzerinde Topkapı yönünde seyrederken olay yerinde aracının sağ ön kısımları ile sürücü dava dışı …. tarafından kendisi ile aynı yönde ve sağ şerit üzerinde dörtlü ikaz lambaları yanar vaziyette bırakılmış olan …. otomobilin sol yan arka kısımlarına çarpıp direksiyon hakimiyetini kaybederek bariyerlere çarpıp savrulması sonucu sürücü ….un vefat ettiğini, olay tarihi itibariyle gerçerli bir poliçenin bulunmadığını İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin …. Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını mezkur kazanın meydana gelmesinde araç sürücüsünün alkollü olduğu ve bu sebeple kazanın meydana geldiğini dosya kapsamı ile anlaşıldığını açıklanan nedenlerle haksız olarak yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, yapılmış olan yetki itirazı talebinin reddine, borçluların %40 ‘ından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, borçluların borca yetecek miktarda menkul, gayrimenkulleri ile 3. Şahıslardaki hak ve alacaklarının uygun bir teminat karşılığı ihtiyati haczine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesini özetle;görev itirazında bulunduklarını dosyanın mahkememiz yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi var ise görevsizlik kararı verilip Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, eğer yok ise yine görevsizlik kararı verilip dosyayı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakılmasına karar verilmesi gerektiğini, her iki halde de görevsizlik kararı verileceği için davanın usulden reddinin gerektiğini, alacaklı-borçlu sıfatının birleşmemesi, müvekkillerinin 3. Kişi konumunda bulunması ve kusurun kendilerine yansıtılamaması, güvence hesabının mirasçılara rücu edileceğine dair hüküm bulunmaması, mirasın borca batık olması sebebiyle mirasın hükmen reddi ve müvekkillerinin ilamsız icra takibine itiraz ederek defi hakkını kullanarak mirası hükmen reddettiklerini açıkça göstermeleri ve resen gözetilecek sebeplere binayen davacının hukuki dayanaktan yoksun ve yersiz iddialarının ve davasının reddine karar verilmesini bildirmiştir.
DELİLLER VE YARGILAMANIN ÖZETİ
Dava, İİK 67.madde uyarınca Güvence Hesabı tarafından zarar görenlere ödenen tazminatın rücuen tahsili istemine ilişkin itirazın iptali davasıdır.
Dosyaya delil olarak İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25.04.2018 tarihli …. E., … K. İlamı ve Bakırköy …. Ağır Ceza Mahkemesinin …. Esas-Karar … sayılı ilamı , İcra dosyası ve ekleri ibraz edilmiştir.
Küçükçekmece ….İcra Müdürlüğünün…. Esas sayılı takip dosyası celp edilmiş, incelenmesinde; davacı-alacaklı tarafından davalı-borçlular aleyhine 31/07/2017 tarihinde 302.931,89 TL asıl alacak, 3.958,86 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 306.890,75 TL alacağın tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı-borçlulara 03/08/2017tarihinde tebliğ edildiği, borçluların vekili aracılığıyla yasal süresi içerisinde borcun tamamına itiraz ettikleri, itirazın yasal 7 günlük sürede yapıldığı, işbu itirazın iptali davasının da yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı görülmüştür.
Takibin kaynağı İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25.04.2018 tarihli …. E., … K. sayılı ilamı gereği davalılara ödemesi yapılan 302.931,89-TL ödemenden kaynaklandığı anlaşılmış olup olayın 22/04/2013 tarihinde sürücüsü davalıların murisi …. yönetimindeki …. plakalı araçla D100 karayolu üzerinde Topkapı yönünde seyrederken olay yerinde aracının sağ ön kısımları ile sürücü dava dışı …. tarafından kendisi ile aynı yönde ve sağ şerit üzerinde dörtlü ikaz lambaları yanar vaziyette bırakılmış olan …. otomobilin sol yan arka kısımlarına çarpıp direksiyon hakimiyetini kaybederek bariyerlere çarpıp savrulması sonucu sürücü ….’un vefat ettiği ve olay tarihi itibariyle gerçerli bir poliçenin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Kesinleşen mahkeme kararına göre, Delillerin takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere; 22.04.2013 tarihinde meydana gelen trafik kazasında; A)Dava konusu olayda davalı kuruma sigortalı ve davacının içinde yolcu olduğu …. plakalı aracın ölen sürücüsü …’un % 100 (Yüzdeyüz) oranında asli ve tamamen kusurlu olduğu, Kazaya karışan diğer sürücü …’ın olayda kusursuz olduğu tespit edilmiştir.
Ancak Kesinleşen Bakırköy … Ağır Ceza Mahkemesinin….Esas-Karar …. sayılı dosyasında ise Yargıtay bozma kararına uyarak yapılan yargılama sonunda sanığın aracını yolun sağına dörtlü ikazları yanar vaziyette bırakıp olay yerinden ayrılmasından sonra arkadan gelen aracın çarpması sonucu bir kişinin öldüğü, iki kişinin yaralandığı, sanığın yolun özelliklerini dikkate almadan ve yeterli önlemide dikkate almadan aracını kusurlu biçimde yolun sağına bıraktığı olaydan dolayı tali kusurlu olduğu yönünden tespitte bulunulmuştur.
Uyuşmazlık konusunun; Davacı Güvence hesabının dava dışı detsek miraçılarına trafik kazası sebebiyle ödemiş olduğu tazminata ilişkin olarak davalılara rücu edip edemeyeceğini ve rucü edilecek ise tazminatın belirlenmesine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
İş bu davanın dayanağı 6102 sayılı TTK 1401-1520 maddelerinde sigorta hukukunun düzenlendiği, 5684 sayılı sigortacılık kanunun “Güvence Hesabı” başlıklı 14. Maddesinde de sorumluluk sigortalarına ilişkin Güvence Hesabı tarafından ortaya çıkacak zararların karşılanmasına ilişkin şartların yer aldığı görülmektedir.
Davacı ise kaza tarihi itibariyle aracın ZMMS poliçesinin bulunmaması sebebiyle ödeme yapıldığı ancak kazanın meydana gelmesinde araç sürücüsünün alkollü olduğu ve bu sebeple kazanın meydana geldiği dosya kapsamı ile anlaşıldığı gerekçesiyle davalılara rücu ettiği anlaşılmıştır.
Davanın dayanağı meydana gelen kazada destek mirasçılarına ödenen bedelin iadesi isteminden kaynaklanmış olup destekten yoksun kalam tazminatının niteliği üzerinde durmak gerekirse;
Tazminatın Niteliği: Bir insanın ölümü hukukî anlamda bir zarar olmamakla beraber, bu yüzden yine de bazı zararlar meydana gelmiş olabilir. İşte BK. 45/11’nin öngörmüş olduğu hal, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, sorumludan isteyebilirler. Buna «destekten yoksun (muinden mahrum) kalma tazminatı» denir. Yargıtayın ifadesiyle, destekten yoksun kalma davası ile, davacı miras bırakanların (ölenin) doğmuş bir dava hakkını değil, kendilerine yardım eden kimsenin gelirinden ve yardımından yoksun kalmaları sebebiyle muhakkak olan, fakat halele uğratılan menfaatleri oranında uğradıkları zararın giderilmesi istenir (4.HD. 14.10.1963, K. 9019, Çenberci, s. 807). Haksız bir eylemden yalnız ondan doğrudan doğruya zarar görenler tazminat isteyebilecekleri halde, kanun iki halde bu kuralın istisnasını hükme bağlamıştır: Bunlardan birincisi, yakınların ölümü halinde duyulan üzüntü acı için manevî tazminat isteme (BK. 47) ve yardımcıdan yoksun kalanların isteyebilecekleri maddî tazminat (BK. 45/11) halidir. Bu nedenle, maddî tazminata ilişkin kurallar, bu tür tazminat hakkında da uygulanır. Şu kadar ki, BK 45/II hükmü, maddî tazminata ilişkin kurallara nazaran özel nitelikte olduğundan diğerlerine nazaran tercihen uygulanacaktır (von Tuhr, § 48 I. s. 383).Yoksun kalma tazminatını isteme hakkı, miras yoluyla ölenin mirasçılarına intikal edebilen bir hak değildir. Yani bu tür bir tazminatı isteme hakkının ölenle veya onun terekesiyle hiç ilgisi yoktur (4 HD. 14.10.1963, 15237/9018, Karahasan, s. 414, 4 HD. 27.6.1968, 5516, Karahasan, s. 481, 4. HD. 12.12.1957, 7163/7371, Karahasan, s. 490).(Detekten yoksun Kalma Tazminatı ,Prof. Dr. Kemal Tabir GÜRSOY, Ankara Barosu Derigisi)
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nun 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
Borçlar Kanunu’nun 45.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Desteğin kusurunun üçüncü kişi konumunda bulunan mirasçılara yansıtılamayacağı ilkesi Nitekim Yargıtay HUKUK genel KURULU ( E: 2012/17-215 K:2012/413 T:27.06.2012) kararıyla öteden beri istikrarlı şekilde uygulanagelmiştir.
” İşleten ile sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkindir.
İşletenin; eşi, usul ve füru, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanlar ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölüm ve yararlanmaları halinde bundan kaynaklanan zararların zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.
Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Davacıların ölenin salt mirasçısı değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıkları, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı; dolayısıyla kusurlu araç şoförünün ve onun eylemlerinden sorumlu olan işletenin kusurunun, araç şoförünün desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği; aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda sürücü kusurlu, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduklarından, davalı sigorta şirketi zarardan sorumlu olup, davacılar davalı sigorta şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilirler. (2918 s. Trafik K. M. 85, 86,91,92) (818 s. BK m. 41, 44, 45)” denmiştir
Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan işleten üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacıların zararı, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez.
Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.
Bu ilkeler ışığında güvence hesabının iddialarına göre müteveffa salt alkol etkisiyle ya tam kurulu olsa dahi veya ceza mahkemesindeki karar göre asli tali kusur ayrımına göre kısmen kusurlu olsa da desteğin kusurundan dolayı davalılara rücu edemez en fazla kusur oranına göre ödediği bedeli tali kusurlu olan dava dışı kişiden isteyebilir.
Olayın gerçekleştiği tarihin 22/04/2013 tarihinde olduğu dikkate alındığında 06.01.2015 tarihli ZMMS genel şartlarının da uygulanma imkanı bulunmadığı dikkate alınarak kesinleşen mahkeme kararında da desteğin tam kusuru mirasçılara yansıtılamayacağı gerekçesi karşısında güvence hesabının bu defa mirasçılara rücu hakkı anılan ilkeler ve yargıtay İBK kararına göre mümkün görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle; davanın reddi ile davacının rücu talebi inancıyla takibi yaptığı nazara alındığında, takipte kötü niyetli olduğu kanıtlanamaması yönündeki şartların oluşmaması sebebiyle davalıların icra inkar tazminatı taleplerinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Şartları oluşmaması sebebiyle davalıların icra inkar tazminatı taleplerinin reddine,
3-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 44,40-TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 3.706,48-TL harçtan mahsubuna, artan 3.662,08 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalılar yararına tayin ve takdir olunan 24.363,45 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı Keziban Bulmuş tarafından sarf edilen 12,50-TL tebligat giderinin davacıdan alınarak davalı Keziban Bulmuş’a verilmesine,
7-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
8-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/03/2019

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye ….
¸
Katip …
¸