Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/676 E. 2019/485 K. 18.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/676 Esas
KARAR NO : 2019/485

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/07/2018
KARAR TARİHİ : 18/04/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/05/2019
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının sahibi olduğu ve aynı anlamda yöneticisi olduğu şirketten ticari ilişki kapsamında 4 adet çek aldığını, davalı şirket yetkilisi tarafından imzalanarak davacıya verildiğini, çeklerinin karşılıksız çıkması sonucunda icra takibine konulduğu ve kesinleşmesine rağmen ödeme yapılmadığını, şirketin davalı tarafından kasıt ve kusur ile kötü idare edilmesi nedeniyle alacağını tahsil edemediğini, şirketin kötü yönetimi nedeniyle ödenmeyen alacağın tespiti ile icra takibine konu alacak kapsamında 10.000,00-TL’nin takip tarihinden itibaren işleyecek faizi ile davalıdan alınarak dava dışı …. Ltd.Şti.ne ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı davaya cevap vermemiştir.
DELİLLER VE YARGILAMANIN ÖZETİ;
Dava; Alacaklı üçüncü kişi tarafından açılan TTK’nun 553. maddesi uyarınca yönetici sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Dosyaya delil olarak;
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkereye cevap verildiği, istenen bilgi ve belgelerin gönderildiği yapılan incelemede; 913140 sicil numaralı ….LİMİTED ŞİRKETİ’nin ana sözleşmesinin tescil tarihinin 07/03/2014 olduğu, şirketin … Mahallesi …. Caddesi …Sitesi C Blok No:…. Bahçelievler/İSTANBUL adresinde 09/05/2017 tarihinde…. karar sayılı hisse devri hakkında yapılan toplantıya … ile ….’ın katıldıkları, yapılan ortaklar kurulu toplantısında; şirket ortaklarından olan …’ın şirketin mevcut 860.000,00-TL sermaye payını şirket ortaklarından olan ….’a devir temlik senediyle devrettiği, devirin kabulüne ve keyfiyetin pay defterine işlenmesine, vaki hisse devri neticesinde şirket ortaklarıyla hisselerinin 2.000.000,00 TL’nin ….’a ait olduğu karara bağlandığı, şirketin son tescilini 25/05/2017 tarihinde yaptırdığı bildirilmiştir.
İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası Uyap üzerinden celp edilmiş incelenmesinde; davacı-alacaklı tarafından davalı-borçlu … ve dava dışı ….Limited Şirketi aleyhine 23/05/2017 tarihinde 134.217,42 USD asıl alacak, 632,55 USD asıl alaca işlemiş faizi olmak üzere toplam 134.849,97 USD ve 48.014,94 TL çek tazminatı, 1.440,45 TL çek komisyonu olmak üzere toplam 49.455,39 TL alacağın tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı görülmüştür.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davalının yönetici sorumluluğu kapsamında kusurlu şekilde şirketi idare edip etmediği, davacının alacağını bu şekilde şirkete ödenmesini talep edip edemeyeceği. hususlarından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
Yapılan yargılama , toplanan ve sunulan deliller, ticaret sicil kayıtları, celp edilen dosya örnekleri ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; imited şirket müdürlerinin sorumluluğu, 6762 sayılı TTK da olduğu gibi, 6102 sayılı TTK’nda da anonim şirket sorumluluk hükümlerine atıf yapılarak düzenlenmiştir. Gerçektende, TTK m. 644 fıkra 1 bent a hükmü açıkça, anonim şirketlere ilişkin sorumluluk hükümlerinin limited şirketlere de uygulanacağını, hüküm altına almıştır.
Atıf yapılan anonim şirketlere ilişkin hukuki sorumluluk hükümleri, TTK’nın ikinci kitabının dördüncü kısmının sonunda, onbirinci bölümde m. 549 ilâ 561 arasında toplu olarak düzenlenmiş ve m. 549-555 de sorumluluk halleri altı başlık altında toplanmış bulunmaktadır. Sorumluluk hallerinin özel olarak sayıldığı başlıklarda, sorumluluğun konusu, sorumlular ve sorumluluk şartları ile sorumluluğun hukuki sonucu gösterilmiştir.Böylece, TTK m. 555 ilâ 561 de düzenlenen ve ortak hüküm niteliği taşıyan, şirketin zararına, müteselsil sorumluluğa, ibraya, zamanaşımına ve yetkili mahkemeye ilişkin hükümlerin de limited şirkette uygulanmasına imkan verilmiştir.
Müdürlerin hukuki sorumluluğu esas itibariyle TTK’nun 553 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde organa özgü sorumluluğu, müdürlerin, yöneticilerin, tasfiye memurlarının sorumluluğu yanında, kurucuların sorumluluğunu da içerecek şekilde hüküm altına almıştır.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda çokça tartışılan doğrudan zarar ve dolaylı zarar kavramlarına 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yer verilmemiştir. Ancak yeni Kanunda da şirkete, pay sahiplerine ve alacaklılara uğradıkları zararlar için dava açma hakkı tanınmıştır. Bu kişiler, uğradıkları doğrudan zararların tazmini için kusurlu yönetim kurulu üyelerine yönelebilirler. Ayrıca şirketin uğradığı zararlardan yansıma yoluyla zarar gören yani dolaylı zarara uğrayan pay sahibi ve alacaklılar da belli koşullarda sorumluluk davası açabilirler (TTK 553, 556).
Doğrudan ve dolaylı zararlar, yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak sorumluluk davasında pay sahipleri ve alacaklılar bakımından önemli kavramlardır. Yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının şirketin, pay sahibinin veya alacaklının alanında doğrudan yol açtığı zararlara doğrudan zarar denir. Yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının şirketin malvarlığına zarar verdiği ve bu zararın pay sahiplerini veya alacaklıları etkilediği zararlara da dolaylı zarar denir.
Somut olayda öncelikle, söz konusu talebin davacıların doğrudan mı yoksa dolaylı zararını mı oluşturduğu hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Doğrudan ve dolaylı zarar ayrımı anonim şirketler hukukunda sorumluluk çerçevesinde, ortağın veya alacaklının doğrudan kendi malvarlığında mı, yoksa şirketin zararı dolayısıyla “yansıma” (…,) bir zarara mı maruz kaldığı sorusunu cevaplamaya yarar. Bu iki kavram yalnızca ortakların ve alacaklıların zararı halinde kullanılır, zira sorumluluk hükümleri çerçevesinde anonim şirket yalnızca doğrudan zarara uğrayabilir, ortaklar ve alacaklılar bakımından ise hem doğrudan hem de dolaylı zarar söz konusu olabilir.
Doğrudan doğruya zarar, şirket ortaklarının ve alacaklıların yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda şirketin zararından bağımsız olarak uğradıkları zarardır. Şirketin ortakları ve alacaklıları, ortaklık zarar görmeden de bir zarara uğrayabilirler. İşte ortaklık malvarlığında herhangi bir azalma meydana gelmeden ortağın ve alacaklının malvarlığında meydana gelen azalmaya anonim şirketler hukukunda doğrudan zarar denilmekte ve bu durumda pay sahibine hükmedilecek tazminatın kendisine ödenmesi talebiyle dava açma imkanı tanınmaktadır. Ortakların veya alacaklıların doğrudan doğruya zararı, yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda bu kimselerin ferdi ve hususi haklarının ihlali şeklinde ortaya çıkar. Ortakların ve alacaklıların doğrudan zararına ilişkin olarak başlıca şu örnekler verilebilir: Sermaye artırımında ortağın rüçhan hakkının kullanımının engellenmesi, ortağa payına uygun temettü ödenmemesi, ortağın genel kurul toplantısına katılmasına veya toplantıda oy kullanmasına haksız yere engel olunması, hazırlanan yanlış bilançoya istinaden ortağın hisselerini satması veya yeni hisse senedi alarak zarara uğraması, alacaklının yanlış bilgiye dayanarak şirkete kredi açması.
Alacaklıların ve ortakların doğrudan zarar görmeleri nedeniyle uğradıkları zararın tazminini talep etmeleri, genel hukuk prensibi olan sorumluluğun bir sonucudur. Doğrudan doğruya uğranılan zararlardan dolayı açılacak davalarda ortaklar ve alacaklılar tazminatın kendilerine verilmesini talep edebilirler. Birden fazla pay sahibi veya alacaklı aynı fiille zarara uğramış olsalar dahi talep edilebilecek tutar bizzat uğradıkları zarar ile sınırlıdır. Aslında ortakların ve alacaklıların doğrudan zararı anonim şirketler hukukuna özgü tipik bir sorumluluk davası olmayıp şirketin haksız fiilini teşkil eder. O nedenle bu davalarda anonim şirketlere özgü aktif ve pasif dava ehliyeti, doğrudan ve dolaylı zarar, farklılaştırılmış teselsül gibi özel düzenlemeler dışında esas itibarıyla haksız fiil sorumluluğuna ilişkin zarar, illiyet bağı, hukuka aykırılık ve kusura ilişkin kurallar uygulama bulur.
Doğrudan zarara istinaden dava hakkı her bir ortağa ve alacaklıya direk ve kişisel olarak tanınmıştır. Diğer ortakların, alacaklıların veya şirketin tazminat talebinden tamamen bağımsızdır. Zararın doğrudan zarar olması halinde, ortak bu davayı hem yönetim kurulu üyelerine hem de şirkete yöneltebilir.
Dolayısıyla zarar olarak nitelendirilen zarar ile kastedilen, ortakların veya alacaklıların, yönetim kurulu üyelerinin ortaklık malvarlığını kötüleştiren davranışlarından şirketin zarara uğraması neticesinde uğradıkları zarardır (yansıma zarar/Reflexschaden). Burada doğrudan zarar gören şirket olmakla birlikte, onun malvarlığında azalma meydana getiren bütün işlemler, ortaklar ve alacaklılar bakımından dolayısıyla zarar teşkil etmektedir, çünkü bu zarar nedeniyle şirketin ödeme gücünde meydana gelen azalma, alacaklıların ve ortakların taleplerinde bir kayba yol açmaktadır.
6102 s. TTK mülga TTK md. 309 dan farklı olarak dolaylı zarar kavramını kullanmamış, şirketin uğradığı zararın şirket ve ortaklar tarafından talep edilebileceğini belirterek dolaylı zarara üstü kapalı olarak yer vermiştir. Ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararından ancak şirketin zarara uğraması ve bu zararın ortakların ve alacaklıların malvarlığında bir azalmaya sebep olması halinde bahsedilebilir. Şirketin zararı ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararının “olmazsa olmaz/conditio sine qua non” şartıdır.
Dolaylı zararın talebi halinde ise davanın şirkete yöneltilmesi mümkün değildir. Zira bu durumda asıl zarara uğrayan şirketin kendisidir. Ortak ile alacaklı, şirketin zararının giderilmesi talebiyle bu davayı açmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler çerçevesinde davacı alacaklı her ne kadar şirket yetkilisi tarafından şirket adın verilen çeklerden dolayı alacağını alamadığını ve şirketin kötü yönetimi nedeniyle oluşan alacak zararını şirkete ödenmesini talep etmiş ise de ;
Alacaklıların, doğrudan doğruya uğradıkları zararlar bakımından dava hakları 6100 sayılı TTK m.553/I’de düzenlenmiştir. Buna göre; “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan veya esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri taktirde, (…) şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludur”. Maddede bahsi geçen “verdikleri zarardan”ibaresi doğrudan zararları ifade etmektedir.
İşbu dava alacaklı davacı tarafından tahsile edemediği çek bedelleri için dolaylı zarar olarak şirkete ödenmesi yönünde açılmış dava olduğu dikkate alındığında;
TTK.m.553/I’de sayılan kişilerin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal etmeleri halinde alacaklıların da dolayısıyla zararlar bakımından dava açma hakkını yalnızca şirketin iflası haline özgülemiştir. TTK.’nın 390.maddesine göre;”Şirketin iflaslı halinde pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının haiz oldukları haklar iflas idaresine ait olur. Bu hususta İcra ve İflas Kanununun 245.maddesi hükmü caridir”. Eski TTK döneminde anonim şirket iflas ettiği taktirde gerek alacaklıların gerekse pay sahiplerinn anonim şirketin faaliyette bulunduğu dönemdeki dolayısıyla zararlarını talep etme hakkı bulunmamaktaydı. Bu hak yalnızca iflas idaresine tanınmıştı. İflas idaresi ikinci alacaklılar toplantısında söz konusu davanın açılıp açılmayacağına karar verecek ve dava açmayı uygun görmemişse dava ikame edilmeyecektir. Ancak aynı maddede İcra İflas Kanunun 245.madde hükmü de saklı tutulmuştur. Bahsi geçen maddeye göre; “Alacaklıların masa tarafından neticelendirilmesine lüzum görmedikleri bir iddianın takibi hakkı isteyen alacaklıya devrolunur. Hasıl olan neticeden masraflar çıkarıldıktan sonra devralanın alacağı verilir ve artanı masaya yatırılır”.denmiştir.
TTK.m.556’da ise anonim şirketin faaliyette olduğu dönemde dolayısıyla zararı talep etme hakkı yalnızca pay sahiplerine tanınmış, alacaklılara böyle bir hak tanınmamıştır. Ancak eski TTK’dan farklı olarak anonim şirketin iflası durumunda, iflas idaresinin dava açmaması halinde, hem pay sahibi hem de alacaklılar (İİK.m.245’den bağımsız olarak) dava açma hakkına sahip olacaklardır. (TTK.m.556/II). T
TTK.m.556’ya göre alacaklılar ve pay sahiplerinin dolayısıyla zararları bakımından dava açılabilmesi için öncelikle bu taleplerini iflas idaresine karşı ileri sürmeleri gerekir.TTK.m.556’ya göre, iflas idaresi anonim şirketin uğradığı zararın tazmini için dava açmadığı taktirde, her bir pay sahibi veya şirket alacaklısı bu davayı açabilir. (TTK m.556/II). Burada pay sahipleri ve alacaklılar lehine (e) TTK’dan farklı bir düzenleme getirilmiş ve davayı açma hakkı pay sahipleri ile alacaklılara da tanınmıştır Sonuç olarak alacaklıların TTK. M.553’e dayanarak sorumluluk davasının davacısı olabilmeleri alacaklılar TTK.m.553/I’de sayılan kişilere karşı doğrudan uğradıkları zararlar bakımından zararın kendilerine ödenmesi yönünde TTK.m.553 hükümlerine dayanarak dava açabilirler. Ancak iş bu davada alacaklı zararın şirkete ödenmesini talep ederek dolaylı zarar talebinde bulunuğundan talep TTK 556.maddeye göre değerlendirilmesi gerekmiş olup davacı alacaklı ancak şirketin iflası halinde dolayısıyla zararlar bakımından zararın tazminini talep hakkını şirketin ancak iflası halinde ileri sürebileceğinden öncelikle iflas idaresine karşı ileri sürdükten sonra şayet iflas idaresi bu davayı açmaya lüzum görmezse TTK. m.556’ya dayanarak kendileri bu davayı açabilir. Sonuç olarak iş bu davadaki gibi alacaklı kendi zararından dolayı oluştuğu iddia ettiği zararın şirkete ödenmesini söz konu dava dışı şirket faaliyetteyken şirketin zararının (dolayısıyla zararın) tazminini isteme hakkı şartları oluşmadığından 6102 sayılı TTK’nun 556.maddesi uyarınca davanın reddine karar vermek geremiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 44,40-TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
5-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
18/04/2019

Başkan …
E-imzalıdır ¸
Üye …
E-imzalıdır ¸
Üye …
E-imzalıdır ¸
Katip …
E-imzalıdır ¸