Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/572 E. 2018/519 K. 13.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/572
KARAR NO : 2018/519

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 08/05/2012
KARAR TARİHİ : 13/07/2018

Mahkememizin 14/03/2016 Tarih …. Esas, …. Karar sayılı ilamı Yargıtay …Hukuk Dairesi’nin 19/04/2018 Tarih …. Esas, …. Karar sayılı ilamı ile bozulmakla, mahkememizce bozmadan sonra yapılan yargılama sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkili …’ın eşi, diğer müvekkilleri …. ile …. ve …’ın babaları ….’ın davalı havayolu şirketine ait uçak ile 20/05/2011 tarihinde Güney Kore (Seul)’den Türkiye’ye yolculuk yaparken uçağın havalanmasından kısa bir süre sonra Çin üzerlerinde rahatsızlandığını, yapılan muayenesinde GİS kanaması (mide kanaması) teşhisi konulduğunu, hastanın ağır şekilde fenalaşmasına rağmen bu şekilde havada 8-9 saat seyahata zorlandığını, acil iniş yapılmaksızın hastanın bu şekilde Türkiye’ye kadar getirildiğini, uçağın 21/05/2011 sabahı saat 05:10 sıralarında Atatürk Havaalanına indiğini, hastanın saat 5:44 de havalimanında acil hizmet veren …. Hastanesi doktor ve görevlileri tarafından uçaktan alınarak acil vaka olarak Bakırköy Dr.Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürüldüğünü, kanaması olan ve ishal olduğu görülen ….’a acil bölümü doktoru tarafından GİS (mide kanaması) teşhisi konulduğunu, doktorundan kanamayı durdurmaya çalıştıkları ve hastanın hayati tehlikesi olduğunun öğrenildiğini, bilahare….’ın bilincini tamamen kaybetmesiyle solunum makinesine bağlanarak yoğun bakım ünitesine alındığını, 31 Mayıs 2011 tarihinde ise vefat ettiğini, Seul-İstanbul arası uçuş süresinin ortalama 10 saat olduğunu, mide kanaması geçiren ….’ın tedavisinin hastanede uzman doktor nezdinde yapılmasının mümkün ve zorunlu olduğundan uçağın en yakın havalimanına acil iniş yaparak hastanın hastaneye ulaştırılmasını sağlaması gerektiğini, aksi davranışların suç teşkil ettiğini ve hastanın kan kaybetmesinin daha da fenalaşması ve hayati tehlike neticesini doğurduğunu, müteveffanın denizci ve fitter olarak görev yaptığını ve en son 2.000,00-TL ücret ile çalıştığını, bakıma muhtaç ev hanımı olan eşi ….ile çalışmayan ve üniversite öğrencisi olan oğlu … ın destekten yoksun kaldıklarını, bununla birlikte ağır kusur sonucu hayatını inanılmaz şekilde yitiren müteveffanın kızı ve büyük oğlunun da ağır elem ve ızdırap içinde kaldıklarını, yaşamlarını ilaç kullanarak sürdürmek zorunda kaldıklarını, olayın davalı havayolu şirketi yetkilileri ve çalışanlarının kusurlu tutum ve eylemleri neticesinde hastanın uzun süre uçuşa zorlanması neticesinde meydana geldiğini ileri sürerek HMK 107 maddesi uyarınca fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla, davacı … ve … için ayrı ayrı şimdilik 5.000,00 TL olmak üzere toplam 10.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının ölüm tarihi olan 31/05/2011 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte, ayrıca her bir davacı için ayrı ayrı şimdilik 50.000,00-‘er TL olmak üzere toplam 200.000,00-TL manevi tazminatın ölüm tarihi olan 31/05/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili ortaklığın 20/05/2011 tarihli Seul-İstanbul seferi yolcularından …’ın uçağın Seul’dan kalkışından birkaç saat sonra Moğolistan üzerinde rahatsızlandığını, bunun üzerine uçağın sorumlu kaptan pilotu tarafından doktor anonsu yapıldığını ve Kore vatandaşı olan bir doktor tarafından ….’a ilk müdahalenin yapıldığını, doktor tarafından acil bir durumun olmadığı, ilk durumun stabil olduğu, ihtiyaten iniş meydanı olan İstanbul’da ambulans çağırılabileceğini kaptan pilota beyan etmesi üzerine acil iniş yapılmayarak uçağın yoluna devam ettiğini, bu arada yolcunun sağlık durumu hakkında sorumlu kaptan pilota düzenli bilgi verildiğini, yolcunun sağlık durumunda olumsuz bir gelişme olması durumunda yol boyunca acil durum iniş hazırlıkları yapıldığını, ayrıca aynı uçakta seyahat eden ….’ın yakınları tarafından kabin amirine verilen bilgiye göre ….ın Kore’deyken bir iş kazası geçirdiği, işyeri doktorunun tedaviye gerek olmaksızın Türkiye’ye dönmesi gerektiğini söylediklerini belirttikleri, ….ın uçak İstanbul’a inene kadar tüm uçuş boyunca doktor ve kabin ekibinin gözetimi altında tutulduğunu, uçağın İstanbul ‘a inişi ile yolcunun ambulansla hastaneye nakledildiğini, bu nakil sırasında hayati tehlike altında olduğuna dair herhangi bir emareye de rastlanılmadığını, nitekim davacılar tarafından dava dilekçesi ekinde dosyaya ibraz edilen ek 2/b nolu Port Clinic (Hasta Teslim Formu) formuna göre ….’ın bilincinin ve solunum durumunun açık olduğunun sabit olduğunu, yolcunun vefatı uçuşta veya uçuşla ilgili yaşanan bir durum veya bir kaza sonucu meydana gelmediğinden müvekkili ortaklık ve personelinin sorumlu tutulmasının hukuken mümkün olmadığını, manevi tazminat istemine ilişkin olarak ise fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasının mümkün olmadığı gibi her bir davacı için 50.000,00 TL olmak üzere toplam 200.000,00 TL manevi tazminat talebinin son derece fahiş olduğunu, müteveffa ….’ın uçaktaki rahatsızlığından itibaren 11 gün sonra vefat etmesinde müvekkili ortaklığa ve personeline atfı kabil hiçbir kusur bulunmadığını belirterek her türlü delil sunma ve beyanda bulunma hakları saklı kalmak kaydıyla tamamen yersiz ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava; Uluslararası havayolu ile yolcu taşımasından kaynaklanan uçağın acil iniş yapmadığı iddiası ile davacıların murisinin vefatı nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Taraf vekilleri delil listeleriyle yazılı delillerini ibraz etmişler, diğer deliller mahkememizce toplanmış, taraf tanıkları dinlenmiştir.
Mahkememizce toplanan deliller doğrultusunda; 14/03/2016 tarihinde davanın kısmen kabulüne, davacıların maddi tazminat talepleri konusuz kaldığından buna ilişkin talepler yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne, davacı … için 30.000,00 TL, davacı … için 20.000,00 TL, davacı … için 20.000,00 TL, davacı … için 20.000,00 TL manevi tazminat takdirine, ancak davacı … yönünden 20.000,00 TL , diğer davacılar için 15.000,00’er TL’si dava dışı işverenlerce taraflar arasında yapılan protokol kapsamında davacılara ödenmiş olduğundan bu miktarlar için talepler konusuz kalmakla karar verilmesine yer olmadığına, bakiye olarak davacı … için 10.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL , davacı … için 5.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara ödenmesine, davacıların fazlaya ilişkin manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay …Hukuk Dairesinin 19/04/2018 Tarih ….Esas, ….Karar sayılı ilamı ile;
” Uyuşmazlık uluslararası hava yolu ile yolcu taşımacılığından kaynaklanmaktadır. Hava taşıyıcısı olan davalının sorumluluğunun Montreal Sözleşmesi’nin 17. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Nitekim, mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi heyeti raporunda hava taşıyıcının sorumluluğu kapsamında meydana gelen bir kaza olmadığı anılan sözleşmenin 17. maddesi kapsamında taşıyıcının sorumlu olamayacağı görüşü de açıklandığı halde mahkemece yazılı şekilde kısmen kabul kararı verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile mahkememiz hükmünün davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
Davacı vekili; Önceki kararda direnilmesini, davalı vekili bozma ilamına uyulmasını istemiştir.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmuştur. Bozmadan önce ibraz olunan 15/06/2015 tarihli bilirkişi raporunda ifade edildiği üzere müteveffanın uçuş öncesinde zatürre hastası olduğu ve ….’nden 18/05/2011 tarihinde (uçuştan iki gün önce) “gemicilere mahsus tıbbi rapor formu” alınmış olduğu, söz konusu hastane raporunda; hastalığın tanısı konarak bir hafta süreyle antibiyotik alınması, hastalığın şiddetlenmesi halinde hastaneye başvurulması gerektiğinin belirtildiği, 18/05/2011 rapor tarihinden itibaren iki hafta süreyle istirahat verildiği, dolayısıyla müteveffanın dinlenmesi gerektiği raporlanan bir süreçte aksine hareket edilerek bu hususun uçuş ekibine çeşitli nedenlerle iletilmediği, hastalığın gizlenerek ortalama 11 saat süren bir uçak yolculuğuna çıkılmış olduğu anlaşılmıştır. Müteveffa, uçuş esnasında dosyadaki kabin ekibi ve kaptan pilottan oluşan davalı tanıklarının ifadesine göre 3-4 saat sonra fenalaşmıştır. Olay sırasında uçakta bulunmayan davacı tanık ifadelerine göre ise, uçak havalandıktan 30-40 dakika sonra rahatsızlandığı ifade edilmektedir.İlk rahatsızlanma sonucunda yapılan doktor anonsu üzerine uçakta bulunan doktorun hastayı muayene ettiği ve görüş bildirdiği dosya kapsamıyla net ve tartışmasızdır. Diğer yandan tüm tanık ifadelerinden ve yine “Doktor Kit Tıbbi Rapor Formu”ndan yolcunun bu esnada bilincinin açık olduğu tanımlanmaktadır. Bunun üzerine doktor uçuşa devam edebileceği yönünde kaptana bilgi vermiştir. Kaptan havacılık usullerine uygun olarak acil iniş ihtimaline karşı Astana veya Almaata gibi yedek meydanları planlamasına almakla birlikte doktorun bu görüşüne binaen uçuşa devam etme kararı almış ve hasta kontrol altında tutulmuştur. Uçuş kuralları doğrultusunda doktor gözetiminde hareket edildiği ve uçuş sonuna kadar hastanın doktor kontrolünde olduğu anlaşılmıştır. Mevcut prosedürler ve kaptana ulaşan bilgiler ışığında kaptanın bu şekilde uçuşa devam kararı vermesinin operasyon usullerine ve uçuş kurallarına uygun olduğu değerlendirilmiştir. Uçuş sonrasında Ankara yakınlarında hastanın tekrar rahatsızlandığı bilgisi kaptana iletildiğinde, doktorun raporun 3.ve 4.maddesini doldurduğu, bu maddelerde dışkısında kan görüldüğü ve acil endoskopik müdahale gerektiği belirtilmektedir. Kaptan, doktor ile yaptığı görüşmede İstanbul’a iniş süresini vermiş ve doktor görüşü sonrasında muhtemelen mevcut irtifa gözönüne alınarak İstanbul’a inmeye karar vermiştir. İniş sonrasında ise yerdeki sağlık prosedürleri uygulanmıştır. Kaptanın bu şekilde karar vermesi de operasyon usullerine uygun olarak değerlendirilmiştir.
Uyuşmazlık uluslararası havayolu ile yolcu taşımacılığından kaynaklanmaktadır. Hava taşıyıcısı olan davalının sorumluluğu Montreal Sözleşmesi’nin 17.maddesi kapsamında değerlendirilmelidir.Montreal Sözleşmesi’nin 17.maddesine göre, taşıyıcının, yolcunun ölümü veya yaralanması halinde meydana gelen zararlardan sorumlu tutulabilmesi için, ölüm veya yaralanmaya neden olan kazanın yolcunun hava aracı içinde bulunduğu sırada meydana gelmesi gerekir. Türk Sivil Havacılık Kanunu’nun 120.maddesinde yolcunun ölümü veya herhangi bir cismani zarara uğraması halinde, bu zarara sebebiyet veren kaza hava aracında veya iniş veya biniş sırasında meydana geldiği takdirde taşıyıcının sorumlu olduğu düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere yasal düzenlemelerde ölüm hadisesinin taşıma sırasında ve taşıyıcının sorumluluk alanı içinde meydana gelen kazaya dayalı olması öngörülmüştür. Diğer bir ifade ile Türk Sivil Havacılık Kanunu ve ilgili uluslararası konvansiyonlarda huzurdaki ihtilafın çözümüne uygulanabilecek bir düzenleme yer almamaktadır. Kaldı ki yolcunun ölümü dolayısıyla meydana gelen zararlardan ne anlaşılacağına ve kimlerin tazminat talebinde bulunabileceğine dair konvansiyonlarda doğrudan bir hüküm yoktur. Bu durumda tazminatın neleri kapsayacağı ve kimlerin tazminat talebinde bulunabileceği davaya bakan mahkemenin kendi hukukuna göre belirlenecektir. Somut olayda mevcut yasal düzenlemeler karşısında, yaşanan ölüm hadisesinin Borçlar Kanunu hükümlerine göre değerlendirilmesi gerekir. Bu noktada olayla zarar arasında uygun nedensellik bağının mevcut olup olmadığının tespiti önem arzetmektedir. Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere her ne kadar doktor bilirkişi tarafından ….’ın ölüm nedeni olan mide kanamasının hiç vakit geçirmeden acilen müdahale edilmesi gereken bir tıbbi durum olduğu nitelendirilmekte ise de, uçuş öncesi ve sırasındaki mevcut değerlendirmeler ışığında uçuşta görevli davalı taşıyıcının uçuş ve kabin ekibinin uçuş kurallarını ve operasyon usullerini gerekli şekilde uyguladıkları, hastanın uçuş öncesi rahatsızlığından kaynaklanan durumunun uçakta bulunan doktorla koordineli şekilde takip edildiği ve uygulanan prosedürlerde doktor görüşüne göre karar alındığı, uçuşun sonlarına doğru hastanan ağırlaştığı ve dışkısından kan gelmesi üzerine doktor ile pilot arasındaki görüşme sonucu ve inişe yaklaşık bir saat kalması sebebiyle İstanbul Havalimanı’na öncelikli iniş yapılarak ilk yolcu olarak hastanın havalimanında hazır tutulan ambulansa teslim edildiği, yolcunun uçuş boyunca ve ambulansa teslim edilidği sırada bilincinin açık olduğu ve Port Klinik Hasta Teslim Formunda hastanın genel durumunun “orta” seviyede olduğu ve uçuştan sonra kaldığı hastanede tedavisi devam ederken 31/05/2011 tarihinde ölüm hadisesinin gerçekleştiği birlikte değerlendirildiğinde ölüm nedeninin uçuşa ve uçuş ekibine yüklenemeyeceği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Tüm bu nedenlerle; uçuşta görevli kokpit ve kabin ekibinin görevlerini uçuş ve havayolu prosedürlerine uygun olarak yaptıkları, hastanın uçaktan bilinci açık ve genel durumunun “orta” seviyede olarak ambulansa teslim edildiği ve uçuştan sonraki tedavinin devamı sırasında hayatını kaybetmesinden uçuş, uçuş ekibi ve davalı taşıma şirketine sorumluluk yüklenemeyeceği anlaşılmakla davacıların davalı taşıyıcı aleyhinde açmış oldukları maddi ve manevi tazminat davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar … ile …’ın maddi tazminat taleplerinin reddine,
2-Tüm davacıların manevi tazminat taleplerinin reddine,
3-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 35,90 TL maktu ilam harcının davacılar tarafından peşin yatırılan 623,70 TL peşin harçtan mahsubuna, artan 587,80 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
4-Maddi tazminat talebinin reddi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/2 maddesi uyarınca tayin ve takdir olunan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacılar … ile …’tan alınarak davalıya verilmesine,
5-Manevi tazminat talebinin reddi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/3 maddesi uyarınca 2.180,00 TL vekalet ücretinin tüm davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacılar tarafından yapılan masrafların kendileri üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan 76,20 TL tebligat, 19,00 TL müzekkere, 25,20 TL dosyanın Yargıtay’a gidiş-dönüş posta gideri, 120,00 TL tanıklık ücreti olmak üzere toplam 240,40 TL yargılama giderinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
8-Avanslardan artan olur ise karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/07/2018
Katip …

Hakim …