Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/510 E. 2020/546 K. 10.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/510 Esas
KARAR NO : 2020/546

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 16/05/2018
KARAR TARİHİ : 10/09/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; yurt dışında müvekkilinin %15 payına sahip bulunduğu davalı … Örme Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin İstanbul Ticaret Sicilinin 153624 sayısında tescilli 2.600.000 TL nominal sermayeli bir aile şirketi olup tekstil sektöründe faaliyet gösterdiğini, davalı şirketin uzun yıllardır paydaşlarına kâr dağıtmadığını, hem ticari performansı hem de organlarının yolsuz işlemleri sebebiyle paydaşlarına hiçbir fayda sağlamayan bu nedenle tasfiye edilmesi gereken bir yapıda olduğunu, davalı şirketin ticari faaliyetleri sonucu elde ettiği kârdan sadece şirketin hakim ortağı olan ve yönetimi elinde tutan Mihail Musaoğlu ve ailesinin yararlandığını, şirketin genel kurullarının toplanması ile yönetim kurulunun teşekkülü meseleyi ceza hukuku boyutuna sirayet ettirecek ölçüde yasa dışı olduğunu, genel kurulun çağrısız toplanmasına muvafakat ettiğine dair sözde yönetim kurulu üyeliğine atanmasının sağlandığını, müvekkilinin sahte imzası ile sözde atandığı yönetim kurulu üyeliği sebebiyle mali haklardan hiçbir pay almadığı gibi böyle bir arzu ve talebinin de hiç olmadığını, uzun yıllardır kâr dağıtmayan konusu suç teşkil eden yolsuz işlemlere yönetilen sadece hakim ortaklarına ekonomik fayda sağlayan davalı şirketin tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde;davalı şirketin kâr dağıtmamasının nedenlerinin şirket sermayesinin kifayetsiz olması ve son zamanlarda Türkiye genelinde ekonomik dar boğazlardan geçmesi nedeni ile şirketin kâr dağıtacak durumu olmadığını, şirkette kayyım tayini ile genel kurulların iptali hakkında dava açıldığını ve işbu davanın karara bağlandığını, sahte imzaların mevcut olduğu iddiasının da gerçek dışı olduğunu, dava ile ilgisinin bulunmadığını, sahte olarak atıldığı iddia edilen imzalar ile genel kurul ve yönetim kurulunun toplanması konusundaki olayların ve iddiaların bu dava ile ilgili olmayıp ayrı dava konuları olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Dava; TTK.nın 531.maddesi uyarınca davalı şirketin fesih ve tasfiyesi, davacı pay sahibine paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenerek davalı şirketten çıkarılması istemine ilişkindir.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkereye cevap verildiği , istenen bilgi ve belgelerin gönderildiği, incelenmesinde; ….sicil nolu …’nin 17/03/1978 tarihinde kurulduğu, sicil adresinin …. Mah. …. Cad. No:…. …./…. olduğu, şirketin yönetim kurulu üyelerinin …, …, …, şirket yetkililerinin …, …. oldukları, şirketin son tescilini 20/11/2017 tarihinde yaptırdığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacının ileri sürdüğü sebeplerin var olup olmadığı, var ise davalı anonim şirketin haklı sebeple feshinin gerekip gerekmediği, fesih yerine makul kabul edilebilir çözüm olup olmadığı hususlarından oluştuğu tespit edilmiştir.
Zeytinburnu Tapu Müdürlüğüne yazılan müzekkereye cevap verildiği, istenen bilgi ve belgelerin gönderildiği anlaşılmıştır.
Davacı iddiaları, davalı savunmaları, ön inceleme duruşmasında tespit edilen uyuşmazlık konularının halli için davalı şirketin haklı sebeple feshi koşullarının oluşup oluşmadığı, neticede takdir mahkememize ait olmak üzere davacının ortaklıktan çıkma payının hesap edilmesi konularında davalı şirketin ticari defter, kayıt ve belgeleri incelenmek suretiyle ayrıca davalı şirketin hissedarı bulunduğu taşınmazların ve hali hazırda üzerindeki inşaatın keşfen incelenmesi, şirkete ait başkaca demirbaşlar ve mal varlığının bulunması halinde incelenmesi suretiyle re’sen seçilecek bilirkişi kuruluna keşfen inceleme yaptırılarak rapor alınmasına karar verilmiş, 18/06/2019 tarihli raporda; davalı şirketin 2018 yılı ticari defterlerinin sahibi lehine delil niteliği teşkil ettiği, şirketin son on yıl içerisinde kâr payı dağıtmadığı, şirketler hukuku bakımından şirketin devamlılığının sağlanılması esas olup, düzenleme uyarınca ekonomik değer taşıyan şirketin feshi yerine şirketi ayakta tutacak diğer çözüm yollarının hakimce değerlendirilmesi zorunlu kılındığı, şirketin genel olarak mali yapısına bakıldığında, şirketlerin en temel hedefi ana faaliyet konusunda nakit yaratmak olduğu düşünüldüğünde davalı şirketin 2018 yılında brüt satış zararı verdiği, 2018 yılında ana faaliyetlerinden bir gelir elde etmediği, 2017 yılında ise net zarar kaydettiği, 2018 yılında net kar kaydı binalara ilişkin finansal kiralama faaliyetinden kaynaklandığı, ancak şirketin geçmiş yıl karlarından dolayı 2017 yılında sermayesini koruduğu, yapılan mali incelemelerden sonra şirketin haklı nedenlerle feshi konusunun hukuki yorum getirilmekle mahkemenin takdirinde olduğu, haklı nedenle feshi yerine karar tarihine en yakın tarihteki gerçek (rayiç) değerleri üzerinden düzenlenecek Mal Varlığı Bilançosuna göre hesaplanacak pay bedelinin davacıya ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesinin somut olaya uygun olup olmayacağı hususunun da hukuki yorum gerektirmekle mahkemenin takdirinde olduğu, buna karar verilmesi durumunda rapor içeriğinde ayrıntıları verilen şekilde verilen en son mali veri olan 31/12/2018 itibariyle rayiç öz sermaye değerinin hesaplandığı, davacı için 31/12/2018 tarihi itibariyle çıkma rayiç değerlerinin 3.257.607,00 TL olarak hesap edildiği bildirilmiştir.
Davacı tarafın itirazlarının değerlendirilmesi ve davalı şirketin 6102 sayılı TTK ‘nun 531.maddesinde düzenlenen haklı sebeple fesih koşullarının oluşup oluşmadığı, haklı sebepler var ise bunun yerine makul kabul edilebilir başkaca çözüm yollarının olup olmadığı, başkaca çözüm yolları var ise, bu çözüm yollarının ne yada neler olduğu, davacıların ortaklıktan çıkarılmalarına ilişkin çözüm yolu ihtimaline binaen davalı şirketin son bilanço, envanter ve demirbaşları incelenerek davacıların paylarının gerçek değerinin tespitine esas olmak üzere şirket mal varlığının ( menkul, gayrimenkul, stoklar, büro malzemeleri, alacaklar vs.) nelerden oluştuğuna dair liste çıkarılması hususlarında ve karar tarihine en yakın tarih itibariyle rayiç değerler üzerinden değerinin tespiti ile davacının ortaklıktan çıkma paylarının belirlenmesi hesaplanması hususlarında ayrıntılı şekilde EK rapor alınmasına için bilirkişi heyetine şirketler konusunda uzman Doç. Dr. …. ‘ın görevlendirilerek bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verilmiş, 20/12/2019 tarihli ek raporda özetle; kök raporda TTK m.531’in şartları, bir başka deyişle haklı sebeple fesih nedenlerin bulunup bulunmadığı değerlendirilmediği, bu nedenle öncelikli olarak bu hususun değerlendirilmesi için mahkemece ek rapor alınmasına karar verildiği, anonim şirketlerde haklı sebeple fesih TTK.m.531’de düzenlendiği, Kanunda “haklı sebep” kavramı yasal olarak tanımlanmadığından, TMK m.4 hükmü uyarınca kanun koyucunun hakime takdir yetkisi tanıdığı ve durumun gereklerini gözönünde tutarak hukuk ve hakkaniyete göre karar vermesi gereken “açık bir norm” hükmünde olduğu, davacı vekilinin dava dilekçesi incelendiğinde haklı fesih sebebi olarak davacının 31/12/2014 tarihli genel kurulda yönetim kurulu üyesi seçilmiş gözükmesine rağmen o toplantıda kendisinin hazır bulunmamasının ve yönetim kuruluna seçilmesine muvafakat etmediğini, davacı adına atılan imzaların davacıya ait olmadığını ileri sürdüğü, şirketin hiçbir şekilde on seneyi aşkın süredir kar dağıtımı yönünde karar almadığı, davacının şirketin iktisadi faaliyeti sonucu elde ettiği senetlerden o nedenle mahrum kaldığını ileri sürdüğü, davacı vekilinin dava dilekçesinde müvekkili adına diğer pay sahiplerine sahte imza atmak suretiyle ceza hukuku anlamında suç teşkil eder nitelikte davranışlarla şirketi yönetmeleri nedeniyle somut olayda haklı fesih sebebinin mevcut olduğunu ileri sürdüğü, ancak atılan bu imzaların sahteliğine dair kesinleşmiş bir mahkeme kararını dosyaya sunmadığı, ayrıca devam eden yargılama süreci ile ilgili de dosyada herhangi bir evrak bulunmadığından, davacı vekili tarafında ileri sürülen bu hususun sadece bir iddia olarak kaldığı, kaldı ki bu iddianın doğru olduğu kabul edilse bile Yargıtay uygulaması incelendiğinde anonim şirketin haklı sebeple feshi davalarında taraflar arasındaki şahsi uyuşmazlıkların haklı fesih sebebi olarak görülemeyeceğinin kabul edildiği, her ne kadar haklı fesih sebebi olarak şirketin kar dağıtmaması gösterilmişse de, azınlık pay sahibi olarak davacının geçmişte bu yönde bir talebi olmadığı ticaret sicilden gelen evraklardan anlaşıldığı, kar dağıtımı ile ilgili genel kurulda karar alınmamasına rağmen, daha sonra açılan haklı nedenle fesih davasında kar dağıtımında bulunulmamasının haklı fesih nedeni olarak ileri sürülemeyeceği, bu nedenlerle davacı vekili tarafından haklı sebep olarak ileri sürülen hususlar, anılan Yargıtay içtihatları dosyaya sunulan delillerle birlikte değerlendirildiğinde TTK m.531 uyarınca haklı sebep teşkil etmediğinden huzurdaki davada haklı sebeple feshin hukuki şartları gerçekleşmediği sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Davacının ortaklıktan çıkarılmalarına ilişkin çözüm yolu ihtimaline binaen davalı şirketin son bilanço, envanter ve demirbaşları incelenerek davacıların paylarının gerçek değerinin tespitine esas olmak üzere şirket mal varlığının ( menkul, gayrimenkul, stoklar, büro malzemeleri, alacaklar vs.) nelerden oluştuğuna dair liste çıkarılması hususlarında ve karar tarihine en yakın tarih itibariyle rayiç değerler üzerinden değerinin tespiti ile davacının ortaklıktan çıkma paylarının belirlenmesi hesaplanması ve davacının ek ve kök rapora olan itirazlarını değerlendirilecek şekilde , şirketin aktif bir şirket olup olmadığı, faaliyetine devam edip etmediği hususlarının şirketin bulunduğu binada yerinde inceleme yapılarak hususlarında yeni bilirkişi heyetinden ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli rapor alınmasına karar verilmiş, 23/06/2020 tarihli raporda özetle; davalı şirketin 2018, 2019 ve 2020 yılı ticari defterlerinin sahibi lehine delil niteliği teşkil ettiği, davalı şirketin son on yıl içerisinde kâr payı dağıtmadığı, şirketler hukuku bakımından şirketin devamlılığının sağlanılması esas olup; düzenleme uyarınca ekonomik değer taşıyan şirketin feshi yerine şirketi ayakta tutacak diğer çözüm yollarının hakimce değerlendirilmesi zorunlu kılındığı, davalı şirketin genel olarak mali yapısına bakıldığında şirketlerin en temel hedefinin ana faaliyet konusunda nakit yaratmak olduğu düşünüldüğünde davalı şirketin 2018 yılında brüt satış zararı verdiği ve ana faaliyetlerinden bir gelir elde etmediği, 2018 yılındaki net kâr kaydının binalara ilişkin finansal kiralama faaliyetinden kaynaklandığı, 2017 yılında net zarar kaydettiği, ancak şirketin geçmiş yıl kârlarından dolayı 2017 yılında sermayesini koruduğu, şirketin 2019 yılında -1.023.548,61 TL zarar kaydettiği, öz sermayesinin 15.707.616,66 TL olduğu, ödenmiş sermayesinin de 2.600.109,72 TL olduğun, ancak sermayesini koruduğu, şirketin 31/01/2020 tarihinde -99.958,06 TL zarar kaydettiği, öz sermayesinin 15.582.949,93 TL olduğu, ödenmiş sermayesinin de 2.600.109,72 TL olduğu, sermayesini koruduğu, şirketin haklı nedenlerle feshi konusunun hukuki yorum gerektirmekte olduğu ve mahkemenin taktirinde olduğu, haklı nedenle feshi yerine karar tarihine en yakın tarihteki gerçek (rayiç) değerleri üzerinden düzenlenecek mal varlığı bilançosuna göre hesaplanacak pay bedelinin davacıya ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesinin somut olaya uygun olup olmayacağı hususu da hukuki yorum getirmekle mahkemenin taktirinde olduğu, buna karar verilmesi durumunda rapor içeriğinde ayrıntıları verilen şekilde verilen en son mali veri olan 31.01.2020 tarihi itibariyle rayiç öz sermaye değerinin 26.198.760,25 TL olarak hesaplanmış olup, davacı için 31/01/2020 tarihi itibariyle çıkma rayiç değerlerinin 3.929.814,04 TL olarak hesap edildiği bildirilmiştir.
Dava, 6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi hükmü uyarınca davalı anonim şirketin haklı sebeplerle feshi istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir” hükmünü havidir. Anılan hüküm uyarınca sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahipleri ancak haklı sebeplerin varlığını kanıtlamaları halinde şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceklerdir. Haklı nedenler kanunla tanımlanmadığı için her somut olayın özelliğine göre mahkemelerce taktir edilecektir.
Davacının dava tarihi itibariyle ve halen davalı şirketteki pay oranı % 10 olduğundan işbu davayı açma yetkisi bulunmaktadır.
Haklı sebep; hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve ( bozucu ) yenilik doğaran bir bildirim veya dava ile hukuki ilişkiyi sona erdirmek veya değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgudur. Somut olayda, haklı sebebin varlığı olayın niteliklerine ve koşullarına göre değerlendirilecek ve hakimin takdir yetkisi haklı nedenlerin gerçekleşip gerçekleşmediği yönünden önem kazanacaktır.
Somut uyuşmazlıkta;
Davacı haklı fesih sebebi olarak; davacının 31.12.2014 tarihli genel kurulda yönetim kurulu üyesi seçilmiş gözükmesine rağmen o toplantıda kendisinin hazır bulunmamasını ve yönetim kuruluna seçilmesine muvafakat etmediğini, davacı adına atılan imzaların davacı ya ait olmadığını ileri sürdüğü, şirketin hiçbir şekilde on seneyi aşkın süredir kar dağıtımı yönünde karar almadığı, davacının şirketin iktisadi faaliyeti sonucu elde etliği semerelerden o nedenle mahrum kaldığı iddiaları soyut iddia olarak kalmış olup, davacı adına diğer pay sahiplerine sahte imza atmak sureliyle ceza hukuku anlamında suç leşkil eder nitelikte davranışlarla şirketi yönetmeleri nedeniyle somut olayda haklı fesih sebebinin mevcut olduğunu ileri sürdüğü, ancak atılan bu imzaların sahteliğine dair kesinleşmiş bir ceza mahkemesi kararını dosyaya sunmadığı gibi ayrıca devam eden yargılama süreci ile ilgili de dosyada herhangi bir evrak bulunmadığından davacı tarafından ileri sürülen bu hususun sadece bir iddia olarak kalmıştır. Kaldı ki bu iddianın doğru olduğu kabul edilse bile Yargıtay uygulaması incelendiğinde anonim şirketin haklı sebeple feshi davalarında taraflar arasındaki şahsi uyuşmazlıkların haklı fesih sebebi olarak görülemeyeceği de dikkate alınmıştır.
Her ne kadar haklı fesih sebebi olarak şirketin kar dağıtmaması gösterilmişse de, azınlık pay sahibi olarak davacının geçmişte bu yönde bir talebi olmadığı ticaret sicilden celb edilen kayıtlardan anlaşıldığı kar dağıtımı ile ilgili genel kurulda karar alınmamasına rağmen, daha sonra açılan haklı nedenle fesih davasında kar dağıtımında bulunamamasının haklı fesih nedeni olarak ileri sürülemeyeceği dikkate alınarak bir sermaye şirketi olan anonim şirkette ortaklığın feshini gerektirecek feshi meşru kılacak nitelikte ve ağırlıkta kabul edilemeyecektir.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler karşısında; davalı şirketin haklı sebeple feshini gerektirecek yasal koşulların oluşmadığı, haklı nedenin mevcut olmaması nedeniyle başka bir çözüm tarzı olarak çıkmaya izinin de haklı sebebin ağırlığı dikkate alınarak bu olaya uygulanmasının mümkün bulunmadığı dikkate alınarak davalı şirkete karşı açılan davanın ise esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gerekli 54,40 TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harçtan mahsubuna, bakiye 18,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davalı tarafından sarf edilen 200,00 TL bilirkişi yol gideri masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
6-Kullanılmayan gider avansı konusunda HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra karar verilmesine,
7-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.10/09/2020

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸