Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/483 E. 2020/619 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/483 Esas
KARAR NO : 2020/619

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/05/2018
KARAR TARİHİ : 24/09/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus icra yolu ile icra takibi başlatıldığını, müvekkiline icra dosyasında usule ve yasaya aykırı tebligat yapıldığını, borca, imzaya ve ödeme emrinin usulsüzlüğüne ilişkin yapmış oldukları itiraz ve şikayet üzerine ödeme emrinin iptal edildiğini, takibe itiraz edilmesine rağmen müvekkilinin üzerindeki haciz baskısının devam ettiğini, takibe konu 1.600.000,00 TL bedelli senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığını, senet alacaklısı görünen şahsın müvekkilinin davalık olduğu oğlu ….’ın kayınpederi olan … olup müvekkili ile bu şahıs arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, bu nedenle müvekkilinin davalıya hiçbir şekilde borcunun bulunmadığını, senedin müvekkilinin oğlu tarafından babasının kasasından alınıp …. tarafından davalıya verildiğini, bu sahte senet ile ilgili olarak Çanakkale C.Başsavcılığı’nın …. esas sayılı soruşturma dosyası ile şikayetçi olduklarını, ceza yargılamasının devam ettiğini, takip konusu senedin sahte yollarla tanzim edildiğini, müvekkilinin oğlu ….’ın babasının mallarına el koymak için Bakırköy Aile Mahkemesine vasi tayini davası açtığını, ancak davanın reddolunduğunu, davaya konu senedin ne şekilde ele geçirildiği anlaşılamamakla birlikte müvekkilinin tüp dolum şirketi işlettiği sırada yanında çalışan oğlu …. tarafından kasadan çalınmış olduğuna kanaat getirildiğini ve Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulduğunu, sonrasında …. tarafından davaya konu senedin babası ile olan kişisel husumeti nedeniyle …’a verilmiş olduğunu yaptıkları araştırımalar neticesinde tespit ettiklerini, takip konusu senet üzerinde YTL olarak yazılması ve müvekkili ile … arasında hiçbir ticari ilişkinin olmamasının iddialarını destekler mahiyette olduğunu, 2009 yılından önce müvekkiline ait olan senedin davalının damadı tarafından her nasılsa ele geçirilerek senedin vadesi geçtiği halde üzerinde oynamalar yapılarak icra takibine konu edildiğini, senedin kim tarafından ne zaman neye istinaden verildiğinin belli olmadığını, takip konusu senet incelendiğinde senedin zamanaşımına uğradığı ve düzenleme yerinin belli olmadığının görüldüğünü, ayrıca senet üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi ile senet üzerindeki yazılar üzerinde oynama ve tahrifat yapıldığının anlaşılacağını ileri sürerek davaya konu senet hakkında açılacak takibin teminatsız olarak durdurulmasına, müvekkilinin takibe konu senetten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine ve % 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili tarafından davacı aleyhine Bakırköy …. İcra müdürlüğünün …. Esas sayılı dosyası ile takibi başlatıldığını, iş bu takibe davacı tarafından kötüniyetli olarak itiraz edildiğini, ancak İcra Hukuk Mahkemesi tarafından yalnızca ödeme emrinin iptaline karar verildiğini, takibe konu senet bizzat davacının bilgisi dahilinde düzenlendiğini ve bizzat davacı tarafından imzalandığını, tarafların birbirlerinin dünürleri olup aralarında nakit alışverişi bulunduğunu, senedin davacının kasasından alınmadığını, takibe konu senedin sahte yollarla tanzim edilmediğini, ilgili senedin kırtasiyeden alınmış bir senet olup, senet üzerinde YTL yazmasının borcun gerçek olup olmamasına bir etkisinin olamayacağını, davacı aleyhinde bu takip dışında açılmış bir çok takip bulunduğunu, davacının yaklaşık 5-6 farklı icra takip dosyasından toplam olarak yaklaşık 3.500.000 TL (ÜçMilyonBeşYüzBin) civarında olduğunu, takibe konu senedin zaman aşımına uğramadığını, her ne kadar senet üzerinde düzenleme yeri yazılmamış olsa da düzenleme yerinin borçlunun ad ve soyadının yazılı olduğu yer kabul edilmekte olduğundan davacının bu iddiasının da asılsız olduğunu, öte yandan senet üzerinde oynama ve tahrifat yapılmış olmasının da söz konusu olmadığını, senetteki imzanın davacıya ait olduğunu, yaptırılacak imza incelemesinde haklılıklarının ortaya çıkacağını, davacının borçlu olmadığını yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini, davacının talebi ile müvekkilinin döviz olarak geri ödenmek üzere davacıya toplamda 500.000,00 TL borç verdiğini, yine 2014 senesinde davacının teklifi üzerine müvekkilinin torunlarının da geleceğini düşünerek evini satıp parasını davacıya vermeyi kabul ettiğini, davacının bunun için müteahhitin yapacağı yeni evlerden sıfır 500.000 TL ye tekabul edecek daireyi müvekkiline vermeyi kabul ettiğini, sonuç olarak tarafların kur farkı ile birlikte 1.600.000 TL lik bir senet düzenlenmesi hususunda karşılıklı mutabakata vardıklarını ve bu şekilde davacının takibe konu senedi imzalayarak müvekkiline verdiğini, müvekkilinin de senedi aldıktan 2 ay sonra evinin satışını gerçekleştirerek parasını davacıya ödediğini, bu nedenlerle senedin ve para alışverişinin gerçek olduğunu, imzanın davacıya ait olduğunu, senette tahrifat bulunmadığını, davacının ailevi sorunları ve taşınmazları üzerindeki diğer hacizlerinden dolayı bir türlü müteahhit ile anlaşma sağlayamadığını, müvekkilinin dünürü olduğu için ve davacının sorunlarını da bildiğinden alacağını hiç problem etmediğini, ancak son gelinen noktada davacının yeniden tefecilere bulaştığını öğrenmesi üzerine icra takibini başlattığını, senet üzerindeki imzanın bizzat davacıya ait olup senet üzerindeki imzayı davacının müvekkilinin gözü önünde attığını belirterek davanın reddine, alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata karar verilmesini istemiştir.
DELİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Dava;İİK.nun 72/3 maddesine dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
Bakırköy … İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı takip dosyası celp edilmiş, incelenmesinde; alacaklı … tarafından borçlu … aleyhinde 31/12/2014 düzenleme 31/12/2016 vade tarihli 1.600.000,00 TL bedelli bonodan dolayı 12/03/2018 tarihinde kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davacı – borçluya 24/03/2018 tarihinde tebliğ edildiği, senet sureti incelendiğinde keşidecinin davacı , lehtarın davalı olduğu, huzurdaki menfi tespit davasının ise icra takibinden sonra 15/05/2018 tarihinde açıldığı görülmüştür.
Bakırköy C.Başsavcılığının …. sayılı soruşturma dosyasının örneği celp edilmiş incelendiğinde; soruşturmanın devam ettiği, mahkememizdeki davaya konu senetten dolayı şüpheliler ….ve … haklarındaki soruşturmanın devam ettiği, müşteki …’ın 07/05/2018 tarihinde beyanının alınmış olduğu görülmekle davacı vekilince takipsizlik kararı verildiği duruşmadaki beyanı ile bildirilmiştir.
Davacı vekilinin 07/06/2018 tarihinde tensibin 18.maddesi uyarınca noksan 15.369,75-TL peşin harcı 07/06/2018 tarihinde tamamladığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, dava konusu 31/12/2014 düzenleme 31/12/2016 vade tarihli 1.600.000,00 TL bedelli bonoda davacı keşideci adına atfen atılan imzaların davacının eli ürünü olup olmadığı ve senedin teminat amaçlı verilip verilmediği, senedin bedelsiz olup olmadığı, davacının iradesi dışında senedin elden çıkarılarak doldurulduğu iddiaları kapsamında davacının davaya konu senetten dolayı menfi tespit talebinin yerinde olup olmadığından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Davacı yanın ihtiyati tedbir talebi değerlendirilerek, davanın İİK.nun 72.maddesine dayalı kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin olduğu, İİK.nun 72/3 maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında takibin tedbiren durdurulmasına karar verilemeyeceğinden icra takibinin durdurulmasına yönelik tedbir talebinin reddine, ancak çoğun içinde az vardır kuralına göre mevcut dosya kapsamı gözetilerek yaklaşık ispat koşulu sağlandığından İİK.nun 72/3 maddesi uyarınca Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı takip dosyasında icra veznesine yatan ve/veya yatırılacak paranın alacaklıya ödenmemesi konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesine, dava ve takip tutarının takdiren % 20’si tutarı 320.000,00 TL nakit veya kesin ve süresiz teminat mektubu alınmasına, ara kararın tebliğinden itibaren 1 haftalık yasal süre içerisinde teminat yatırılıp talepte bulunulduğunda ilgili icra müdürlüğüne ihtiyati tedbir kararından bir örneğin infazı için gönderilmesine karar verilmiş, teminatın yatırılmadığı ve ihtiyati tedbirin infaz edilmediği anlaşılmıştır.
Ayvacık İcra Hukuk Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyasının sureti celp edilmiş, incelenmesinde; şikayet eden (borçlu) … tarafından karşı taraf … aleyhine 10/10/2018 tarihinde icra takibine itiraz (borca itiraz) talepli davanın açıldığı, uyuşmazlığın; Ayvacık İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı dosyadan İcra Müdürlüğünce şikayetçi davacı (borçlu) ya yapılan tebligatın usulsüz olup olmadığı, bu nedenle ödeme emrinin ve takibin tamamen iptaline karar verilip verilemeyeceği, davacı borçlu heline %20 oranında tazminatın davalı (alacaklı) dan alınıp davacıya verilip verilemeyeceğinin, kambiyo senetlerine özgü takip yolu ile başlatılan Ayvacık İcra Müdürlüğünün icra dosyasında yer alan 31/12/2014 düzenleme tarihli 31/12/2016 vade tarihli 1.600.000,00 TL bedelli bonoda keşideci olarak yer alan davacı (borçlu)nun imzası olarak görülen imzanın borçluya ait olup olmadığı, söz konusu icra takip dosyasında bonoya ilişkin davacının davalıya borcu bulunup bulunmadığı, takibe konu bononun (senedin) zamanaşımına uğrayıp uğramadığından kaynaklandığı, dosyada davacı borçluya ait ıslak imzalı örnekleri ile ilgili belgelerin asıllarının celp edilmesine karar verildiği, 31/12/2014 düzenleme tarihli 31/12/2016 vade tarihli 1.600.000,00 TL bedelli bonodaki imzanın karşılaştırılarak bonodaki imzanın davacı borçluya ait olup olmadığı konusunda ATK’dan rapor alındığı, T.C.Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından tanzim edilen 19/08/2019 tarihli raporda; inceleme konusu senetteki basit tersimli imzalar ile davacı borçlu …’ın mukayese edilen imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu basit tersimli imzaların isim yazısıyla birlikte değerlendirildiğinde kuvvetle muhtemel …’ın eli ürünü olduğu hususları tespit edilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, icra dosyası, uyuşmazlık konuları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 1.600.000,00 TL bedelli bonoda davacı keşideci adına atfen atılan imzaların davacının eli ürünü olup olmadığı ve senedin teminat amaçlı verilip verilmediği, senedin bedelsiz olup olmadığı, davacının iradesi dışında senedin elden çıkarılarak doldurulduğu iddiasında bulunmuş olup
Takibe konu kambiyo senedine karşı açılmış menfi tespit davasında ispat yükü davacı yanda olup, davacı dava dilekçesindeki iddialarını ispata mecburdur.
Menfi tespite konu uyuşmazlık esasında kambiyo senedinden kaynaklanıyorsa ispat yükü bu sefer yine davacı üzerindedir. Zira kambiyo senedinden kaynaklanan borç illetten mücerrettir. Söz konusu kambiyo senedinin başka bir hukuki ilişkiye binaen verildiğini iddia eden bunu yazılı delille ispatla mükelleftir.
İcra Hukuk Mahkemesinde ATK’dan rapor alınmasına karar verilmiş, inceleme konusu senet aslında davacıya atfen atılan imzalar ile davacının karşılaştırma belgelerindeki imzaları arasında benzerlik açısından herhangi bir ilişki saptanmaması nedeni ile alacaklısı davacının eli ürünü olduğu tespit edilmiştir.
T.T.K. nun 589. maddesi uyarınca bir bono üzerinde bulunan imzanın sahte olması halinde imza sahibinin bu bono ile bağlı olamayacağı sonucuna varmak gerekir. Elbette bu durum diğer imzaların sıhhatini etkilemediği halde kendisine imza atfedilen şahsın sorumlu olmasını ise engeller .Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Dava konusu bono üzerindeki imzanın davacıya ait olduğu anlaşılmıştır.
Davacı,menfi tespit davasını sahtecilik iddiasına yanında davalı ile aralarında ticari ilişki olmadığını davalının damadı tarafından her nasılsa ele geçirilerek senedin vadesi geçtiği halde üzerinde oynamalar yapılarak icra takibine konu edildiğini, senedin kim tarafından ne zaman neye istinaden verildiğinin belli olmadığını, takip konusu senet incelendiğinde senedin zamanaşımına uğradığı ve düzenleme yerinin belli olmadığının görüldüğünü, ayrıca senet üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi ile senet üzerindeki yazılar üzerinde oynama ve tahrifat yapıldığının bedelsizlik tahrifat gibi diğer sebeplere de dayandırmıştır.
Bu iiadlarla

Bu iddialarla ilgili Bakırköy C.Başsavcılığının …. sayılı soruşturma dosyasının sonucu beklenmiş ama gelinen aşamada takipsizlik kararı verildiği görülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 778. maddesi yollamasıyla 680. maddesinde “Tedavüle çıkarılırken tamamen doldurulmamış bulunan bir poliçe, aradaki anlaşmalara aykırı bir şekilde doldurulursa, bu anlaşmalara uyulmadığı iddiası, hamile karşı ileri sürülemez; meğerki, hamil poliçeyi kötüniyetle iktisap etmiş veya iktisap sırasında kendisine ağır bir kusur isnadı mümkün bulunmuş olsun.” hükmü bulunmaktadır,Yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere,bu hüküm uyarınca açığa senet düzenlenmesi mümkündür. Senedin boş olan kısımlarının sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının yazılı delille kanıtlanması gerekir.(Yargıtay 19. H.D E. 2011/8731,K. 2011/11501 T. 27.9.

Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Bu çerçevede somut davada da davacının bono bedelinin ödenmiş olması nedeni ile dava konusu edilen ve takibe esas olan bonodan dolayı borçlu olmadığını ispat yükü altında olduğu açıktır.
O halde 6100 sayılı HMK.m.189 uyarınca davacı üzerine düşen ispat yükünü kural olarak kanunun belirlediği delillerle ispat etmek yükü altındadır.
Yine aynı Kanunun 6100 HMK m.200 uyarınca “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi,…itfası amacı ile yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar ve değerleri 2.500 TL’sini geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Oysaki davacı vekilinin dava konusu olan bonodan dolayı davalının doğan hakkının düşürülmesi ve itfası amacı ile yapıldığı ileri sürülen hukuki işlemin yani ödemenin bu bonodan doğan borcun sona erdirilmesine dair ve davalı tarafından düzenlenmiş ve davalı aleyhine sonuç doğuracak ve davalıyı usulen bağlayabilecek bir belge bulunmamaktadır. Zaten davalı taraf dahi tanık dinletilmesine de muvafakat etmemiştir.
İmza incelemesi sonrasında uyuşmazlığa ve takibe konu yapılan bononun hukuken geçerli olduğunun kabulü gerekir. Esasen kambiyo evrakı olan bono kural olarak sebepten bağımsız olduğundan davalı lehine olan bu karinenin aksi de davacı tarafından ispatlanamamıştır.
Sonuç olarak dava konusu bono içeriğinde veya herhangi bir belgede bonodan dolayı davalının alacak hakkının düştüğü noktasında davacı lehine bir ispat kaydı olmadığı gibi bononun ödendiği nedenine dair davacı lehine ispatlanabilmiş bir hal de olmadığından dava konusu bononun bedelsiz olduğuna dair iddianın ispatlanamadığı açıktır ve dava konusu bono bu şartlarda hukuken geçerli niteliktedir.
Diğer yandan ispat hukuku açısından ispat külfetinin kime ait olduğu değerlendirilirken davalı alacaklının davacıya nakden borç para verdiğini ödemem nedeniyle geçen süre için kur fakından dolayı davaya konu senedin düzenelndiğini borcun ödenmesi için yapıldığını bildirmesi karşısında, somut olayda, basit (adi) veya bileşik ikrarın söz konusu olamayacağı çok açıktır. O halde davalının savunduğu kira ilişkisi tartışmasız olmakla ödemenin dayanağı olan hukuki ilişki tartışmalı hale gelmiştir. Zira, adi veya bileşik ikrarın temel koşulu, ileri sürülen maddi vakıanın ve onun hukuki vasfının birlikte kabul edilmiş olmasıdır.
Somut olayda ödeme noktasında davalı tarafından vakıa kabul edilmekle birlikte, onun farklı bir hukuki vasıfta olduğunun ileri sürülmesi durumunda, vasıflı ikrardan söz edilmesi gerektiği ve vasıflı ikrarın bölünemeyeceği açıktır.
O halde, somut olayda davalı alacaklının savunması vasıflı ikrar (gerekçeli inkâr) niteliğindedir ve bu ikrar bölünemez. Çünkü, vasıflı ikrarda kanıtlama yükümlülüğü, ikrar eden tarafa (davalıya) değil, vakıayı ileri süren tarafa (davacıya) aittir. (Yargıtay 3.HD.’si 2015/12687 E.-2016/4808 K.sayılı karardan da hareket edilmiştir).
Bu durumda menfi tespit davası açan davacı taraf, davaya konu bono nedeniyle davalıya borcu olmadığını elinden iradesi dışında çıktığı yolundaki iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Buna bağlı olarak davalı savunmasını ispat ile yükümlü olmayacaktır.
Oysaki açıklanan delil durumu da gözetildiğinde davacının üzerine düşen ispat yükünü yerine getiremediği açıktır.
İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da , ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir. Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa: 4, 64)
Toplanan deliller ve yapılan açıklamalar gözetildiğinde; davacının imza inkarına rağmen senetteki imzanın kendisine ait olduğu anlaşılmış olup senedin kim tarafından ne zaman neye istinaden verildiğinin belli olmadığını, takip konusu senet incelendiğinde senedin zamanaşımına uğradığı ve düzenleme yerinin belli olmadığı ayrıca senet üzerinde senet üzerindeki yazılar üzerinde oynama ve tahrifat yapıldığının bedelsizlik tahrifat gibi diğer sebeplere de dayandırmış ise de bu iddialarla ilgili Bakırköy C.Başsavcılığının …. sayılı soruşturma dosyasının sonucu beklenmiş ama gelinen aşamada takipsizlik kararı verildiği dikkate alındığında davaya konu iradesine aykırı olarak olarak doldurulduğu yönündeki iddialarını ispatlayamadığı gibi senetteki tarihin sonradan yazıldığı zamanaşımına uğradığı iddiaları yönünden ise YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS NO: 2017/13-559 KARAR NO : 2017/576 ve YARGITAY 11. Hukuk Dairesi ESAS NO: 2016/6672 KARAR NO : 2018/862 sayılı içtihadında belirtildiği gibi ddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin yazı yaşı tayinine yarayan ve halen kullanılagelen bilimsel bir metod bulunmadığı, dolayısıyla kurumun Fizik İhtisas Dairesinde istenilen konuda inceleme yapılamadığının belirtildiği gerekçesiyle kanıtlanamayan ve yerinde görülmeyen davanın reddi kararını onadığı dikkate alınarak davacının dava açmakta kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine, davalının tazminat talebinin reddine ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Davalının kötüniyet tazminat talebinin şartları oluşmaması nedeniyle REDDİNE,
3-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40-TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 11.954,25-TL harç ile 15.369,75 TL peşin harçtan mahsubuna, artan 27.269,60 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 88.800,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı tarafından sarf edilen 14,00 TL tebligat masrafından oluşan yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
7-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
8-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/09/2020

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye … ¸
Katip …
¸