Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/398 E. 2021/221 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/398 Esas
KARAR NO : 2021/221

DAVA : TESPİT
DAVA TARİHİ : 19/04/2018

BAKIRKÖY 5.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
2018/1106 ESAS, 2019/379 KARAR SAYILI DOSYASI

BİRLEŞEN DAVA : Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
BİRLEŞEN DAVA TARİHİ : 14/11/2018

KARAR TARİHİ : 25/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :25.03.2021

Mahkememizde görülmekte olan Tespit, Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl dosyada davacılar vekili dava dilekçesinde; her İki davalı şirketin büyük pay sahiplerinin aynı olduğu ve davacıların aynı hukuki sebeple iki şirketten de talep hakkı olması sebebi ile usul ekonomisi gözetilerek dava birlikte ikame edildiğiini, yine davalı şirketlerin gerek ticaret sicil gerek kaşe adresleri, gerek internet sitelerinde yer alan adreslere bakıldığında sürekli … ile … sokakları ve kapı numaralarını farklı farklı adres olarak verdikleri görüleceği, aslında her durumda adres tek bir yere ait olduğu ve sadece her iki sokaktan da kapı numarası aldığı bu sebeple her iki adreste yazıldığı, her iki davalı şirkette de pay sahibi olan davacılardan …’ın eşi, … ve …’nın babası olan …. TC numaralı … 16.04.2013 te vefat ettiği, davalı şirketlerde mevcut paylar, mirasçılarına kalmış olmasına rağmen, mirasçı davacıların şirkete ne kadar paylarının olduğu, adlarına tescili ve benzer tüm hususlarda şifai başvurulan ve talepleri şirket yetkilileri tarafından, çeşitli bahaneler ile geri çevrilmiş ve davamız tarihine kadar oyalandıkları, her iki davalı tarafa 13.02.2018 tarihinde Kadıköy … Noterliğinin … ve … yevmiye numaralan ile ihtarname gönderilerek payların davacıların adına tescili yahut TTK 493/4 te yer alan haklarını kullanmalarını çağrısı yapıldığını, fakat davamız tarihine kadar hiçbir cevaba dönüş elimize ulaşmadığını, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde ve Güngören Tapu Sici Müdürlüklerinde imkanları dahilinde araştırma yapıldığı … Tıbbi Mamulleri İmalat San.Tic. A.Ş nin … sicil numarası ile … Tıbbi Mamuller Paz. A.Ş’nin ise …. sicil numarası ile odaya kayıtlı olduğu şirkete ait adreste yer alan gayrımenkulün Güngören Tapu Sicil Müdürlüğüne bağlı … Ada .. parsel üzerinde davalı … Tıbbi Mamuller İmlat San. Tic. A.Ş adına kayıtlı olduğu tespit edildiğini, İTO müdürlüğünde yapmış olduğu çalışmalarda vefat eden …’e ait paylara ve haklarına ilişkin yaklaşık bir kanaate ulaşılmış ise de en sağlıklı neticenin mahkemece tayin edilecek alamnda uzman bilirkişi incelemesi ile tespit edileceği bu sebeple pay miktarının bilirkişi aracılığı ile tespitini talep ettiği ileri sürerek davalı şirketlerde, …’den davacılara kalan miras paylanmn aidiyetinin tespiti ile bu payların davacılar adına müştereken tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl dosyada davalılar vekili cevap dilekçesinde; davalı şirket ortaklarından …’in yasal mirasçıları olan Davacılar tarafından açılan davada; Muris …’e ait şirket paylarının mirasçıları adına tescili talep edildiğini, davalı şirkete Kadıköy … Noterligi’nin 13.02.2018 tarihli ihtarnamesi ile murisini yasal mirasçıları olan Davacılar tarafından gönderilen ihtarname sonrasında, ihtarname ekinde Davalı şirkete gönderilen “Mirasçılık Belgesi” bilgileri dikkate alınarak payların Davacılar adına payları oranında devri ve pay defterine işlenmesi işlemleri ivedilikle gerçekleştirildiğini, Muris …’in yasal mirasçıları ve pay oranları haricen tespit edilemediği için ihtarnamenin Davalı şirket tarafından tebliğ alındığı 15.02.2018 tarihi öncesinde murisin paylarının devrine yönelik herhangi bir işlem yapılamadığını, muris …’in davalı şirkette mevcut paylarının tespiti ve Mirasçıları adına tescili talepli olarak açılan davada, davaya konu talepler 15.02.2018 tarihi itibariyle gerçekleştirilmiş olduğundan dava konusuz kaldığı ve reddi gerektiği belirterek her türlü fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile; Konusuz kalan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Birleşen dosyada davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin …’inn mirasçıları olduğunu, murisin her iki şirkette ortaklıkları bulunduğunu, 16/04/2013 tarihinde vefat ettiğini, müvekkillerinin ölümden çok sonra şirketlerde ortaklıklarının bulunduğunu öğrendiklerini, yapılan şifahi başvuruların sonuç vermemesi üzerine ihtarname keşide ederek Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesine … Esas sayılı dosyasını pay tespiti için dava açtıklarını, müvekkillerinin pay oranını yanlış hesaplandığını şirketin defter ve belgelerini inceleme için sunulmadığını, şirketin birçok mal varlığının bulunduğunu, ancak kötü yönetimden kaynaklı olarak mal varlığının azaltıldığı gibi kar payının müvekkillerine ödenmediğini ileri sürerek, murisin paylarına doğru belirlenerek müvekkillerine verilmesine, murisin vefatı öncesi ve sonrası dağıtılmayan kar paylarının müvekkillerine ödenmesine, şirketin defter ve kayıtlarını incelemek üzere taraflara tevdine her iki şirket yönünden haksız rekabet mal kaçırma, şirketlerin içinin boşatılması, kar aktarma, hileli ortaklık vesair ilişkileri tespiti ile ilan edilen hakların iadesine şimdilik 5.000 TL kar payından kaynaklı alacak ile, şirketteki hukuksuz işlemler nedeniyle 5.000 TL maddi tazminat olmak üzere toplam 10.000 TL nin faizi ile birlikte müvekkillerine ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen dosyada davalılar vekili cevap dilekçesinde; aynı taleplerle ilgili Bakırköy .. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında dava açıldığını derdestlik bulunduğunu, aksi halde bekletici mesele yapılması gerektiğini, alacağın zaman aşımına uğradığını tedbir talebinin yerinde olmadığını savunarak, usul ve esas yönünden davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Asıl dava; TTK 493/5 uyarınca payların tespiti ile devri istemine, Birleşen davanın ise; TTK 553.madde ve devamı uyarınca yönetici sorumluluğuna dayalı alacak talebi ile kâr payı alacağı istemine ilişkindir.
Asıl davada taraflar arasındaki uyuşmazlığın; TTK 493/5 uyarınca murisin davalı şirketler nezdinde bulunan paylarının dava tarihi itibariyle tespiti ile bu payların devrinin sağlanması hususlarından kaynaklandığı, birleşen davada ise uyuşmazlığın; taraflar arasında davacıların davalı şirkette ortaklarının bulunup bulunmadığı varsa sermaye payının miktarı, kâr payı alacağı bulunup bulunmadığı, şirketin zarara uğratılıp uğratılmadığı uğratılmış ise miktarı noktasında uyuşmazlık olduğu tespit edilmiştir.
Asıl dava dosyasında; alınan rapor sonrası muris …’in hisse değerinin 597.918,72 TL olduğu, belirlenen dava değeri doğrultusunda davacı vekiline eksik harcı tamamlaması için verilen süre sonunda eksik harcın tamamlandığı, 20/01/2021 tarihli celsede 6545 Sayılı yasanın 45.md uyarınca dosyanın miktar iitbari ile heyette görülmesi gerektiğinden dosyanın heyete tevdii ile duruşma gününün heyetçe değerlendirilmesine karar verildiği görülmüştür.

Birleşen Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/03/2019 tarihli … Esas, …. Karar sayılı birleştirme kararı ile dosyanın mahkememizin … Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilerek dosyanın mahkememiz dosyası içerisine gönderildiği, incelenmesinde; taraf teşkilinin sağlanarak ön inceleme duruşmasının tamamlandığı anlaşılmıştır.
Güngören Tapu Müdürlüğüne, Güngören Vergi Dairesi Müdürlüğüne, Marmara Kurumlar Vergi Dairesi Müdürlüğüne yazılan müzekkerelere cevap verilmiştir.
Sicil kayıtlarının incelenmesinde; … sicil nolu …’nin 26/12/1980 tarihinde kurulduğu, … Mahallesi … Cad. … Sokak No:.. …/… adresinde sicilde kain olduğu, meslek grubunun ilaç ve tıbbi cihaz olduğu, şirket yetkilisinin … olduğu, … sicil nolu …’nin 26/12/1980 tarihinde kurulduğu, … Caddesi … Sokak No:… …/… adresinde sicilde kain olduğu, meslek grubunun ilaç ve tıbbi cihaz olduğu, şirket yetkilisinin … olduğu anlaşılmıştır.
Tarafların iddia ve savunmaları, davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu haklı feshine ilişkin iddiaların bulunup bulunmadığı, şirketin kaydi ve rayiç değeri dikkate alınarak davacıların tespit yapıldığı tarihteki hisselerinin gerçek değerinin tespiti hususunda şirketin faaliyet konusu da dikkate alınarak mimar(gayrimenkul değerleme uzmanı), tıbbi mamul uzmanı, mali müşavir, finans uzmanı bilirkişi tarin edilerek şirketin ticari deftre ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına, incelemenin 23/09/2019 tarihinde saat 14:00 yapılmasına,…“ karar verilerek dosyanın bilirkişi heyetine tevdii edilmesi üzerine davalı şirketlerin 2013 yılı ticari defter kayıt ve belgeleri ile dosya muhteviyatı belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak rapor alınmasına karar verilmiş, 13/08/2020 tarihli raporda özetle; dosya mevcudu, davalı şirketlerin 2013 yılına ait ticari defterleri, dava dosyası ile yine bu kayıtların dayanağı belgelerin muhasebesel ve teknik yönden tetkiki sonucunda; icelenen davalı .. Tıbbi Mamuller İmalat San. Tic. A.Ş. ile davalı … Tıbbi Mamuller Pazarlama A.Ş’ye ait 2013 yılı Ticari defterlerinin açılış tasdikleri ile yıl sonunda yaptırılması gereken kapanış tasdiklerinin yasal süresinde TTK. hükümlerine göre usulüne uygun yaptırılmış olduğu ve davalı şirketler 2013 yılı ticari defterlerini TTK. hükümlerine göre usulüne uygun tutmasından dolayı davalı şirketlerin 2013 yılı ticari defterlerinin sahibi lehine delil niteliği taşıdığı, davalı … Tıbbi Mamuller İmalat San. Tic. A.Ş. Davalı şirketin 2013 yılı net satışlarının 974.863,68 TL olduğu, davalı şirketin 2013 yılında herhangi bir stoğunun bulunmadığı, davalı şirketin … İli,… İlçesi, .. Mevkii, – Ada, … Parselde, … adına kayıtlı, 528 m2 yüzölçümlü anagayrimenkul rayiç değerinin 5.000.000 TL (BeşmilyonTürkLirası) olduğu, şirketin 2013 yılında Maddi Duran Varlıklarından olan Binalar Hesabı incelendiğinde; binanın kaydi değerinin 1.471.579,57 TL olduğu, davalı şirketin 2013 yılında Maddi Olmayan Duran Varlıklarından olan Haklar Hesabı incelendiğinde; Haklar hesabının kaydi değerinin 442.023,55 TL olduğu, Davalı Şirketin Sermayesi 500.000,00 TL olup, …’in 16.04.2013 tarihinde vefat ettiği ve …’in şirketteki hisse değerinin 48.742,00 TL olduğu, davalı … Tıbbi Mamuller Pazarlama A.Ş’nin 2013 yılı net satışlarının 983.747,78 TL olduğu, davalı şirketin 2013 yılında herhangi bir stoğunun bulunmadığı, …’in 16.04.2013 tarihinde vefat ettiği ve …’in … Tıbbi Mamuller İmalat San. Tic. A.Ş hisse değerinin 31.12.2013 kaydi bilanço özvarlık hesaplaması sonucu 250.461,05 TL olduğu, Rayiç değerleme sonucu ise …’e ait hisse değerleri 597.918,72 TL olduğu, …’in 16.04.2013 tarihinde vefat ettiği ve …’in .. Tıbbi Mamuller Pazarlama A.Ş.’de hisse değerinin 31.12.2013 kaydi bilanço özvarlık hesaplaması sonucu 10.624,75 TL olduğu sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Pay defterinin davacı tarafça mahkememize sunulduğu, bir örneği dosya arasına alınarak defter asılları davalı vekiline iade edildiği görülmüştür.
Asıl ve birleşen davalarda yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, alınan bilirkişi raporu, sicil kayıtları, cevabi yazılar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Asıl davada TTK 493/5 uyarınca murisin davalı şirketler nezdinde bulunan paylarının dava tarihi itibariyle tespiti ile bu payların devrinin sağlanması hususlarından, birleşen davada ise taraflar arasında davacıların davalı şirkette ortaklarının bulunup bulunmadığı varsa sermaye payının miktarı, kâr payı alacağı bulunup bulunmadığı, şirketin zarara uğratılıp uğratılmadığı uğratılmış ise miktarı noktasında uyuşmazlık bulunduğu açıktır.
Davacıların esas sermaye payının murislerinin vefatı nedeniyle değerini tespiti ile ilgili konuyu düzenleyen TTK.nun 493.maddesinde; (1) Şirket, esas sözleşmede öngörülmüş önemli bir sebebi ileri sürerek veya devredene, paylarını, başvurma anındaki gerçek değeriyle, kendi veya diğer pay sahipleri ya da üçüncü kişiler hesabına almayı önererek, onay istemini reddedebilir. (2) Pay sahipleri çevresinin bileşimine ilişkin esas sözleşme hükümleri, şirketin işletme konusu veya işletmenin ekonomik bağımsızlığı yönünden onayın reddini haklı gösteriyorsa, önemli sebep oluşturur. (3) Bundan başka, devralan, payları kendi adına ve hesabına aldığını açıkça beyan etmezse şirket, devrin pay defterine kaydını reddedebilir. (4) Paylar; miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebrî icra gereği iktisap edilmişlerse, şirket, payları edinen kişiye, sadece paylarını gerçek değeri ile devralmayı önerdiği takdirde onay vermeyi reddedebilir. (5) Devralan, paylarının gerçek değerinin belirlenmesini, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden isteyebilir; bu hâlde mahkeme şirketin karar tarihine en yakın tarihteki değerini esas alır. Değerleme giderlerini şirket karşılar. (6) Devralan, gerçek değeri öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde bu fiyatı reddetmezse, şirketin devralma önerisini kabul etmiş sayılır. (7) Esas sözleşme devredilebilirlik şartlarını ağırlaştıramaz.”düzenlemesi yer almaktadır.
Söz konusu hukuki sorun şirket paylarının devri ve devir edilecek payların gerçek değerlerinin ödenip ödenmemesi noktasındadır. Bu konuda TTK 490 “Kanunda veya esas sözleşmede aksi öngörülmedikçe, nama yazılı paylar, herhangi bir sınırlandırmaya bağlı olmaksızın devredilebilirler” şeklinde hüküm yanında TTK 491 de devrin sınırlandırılmasına ilişkin ” Bedeli tamamen ödenmemiş nama yazılı paylar, ancak şirketin onayı ile devrolunabilir; meğerki, devir, miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebrî icra yoluyla gerçekleşsin” şeklindedir. Buna istisnada 491/2 de “Şirket, sadece, devralanın ödeme yeterliliği şüpheli ise ve şirketçe istenen teminat verilmemişse onay vermeyi reddedebilir. ” şeklindedir. TTK 492 de ise “Esas sözleşme, nama yazılı payların ancak şirketin onayıyla devredilebileceğini öngörebilir” şeklinde hüküm ile pay senedinin devrinde esas sözleşeme de hüküm bulunduğu taktirde devre şirketin sınırlama koyabileceği açıkça ifade edilmiştir.
Anonim şirketler bakımından TTK 493 de ise “Şirket, esas sözleşmede öngörülmüş önemli bir sebebi ileri sürerek veya devredene, paylarını, başvurma anındaki gerçek değeriyle, kendi veya diğer pay sahipleri ya da üçüncü kişiler hesabına almayı önererek, onay istemini reddedebilir. ” Şeklinde hüküm koymuştur. Bu hükümlerin uygulanması için şirket hissesini devralan kişinin bu kişi ister daha önceki hisse sahibinden satın almış olsun ister miras yada mal tasfiyesi sonucu almış olsun şirkete hisseleri aldığını ve kendi payına düşen senedin üzerine geçirilmesini istemesine rağmen, şirketin devralanı pay defterine kaydetmeyi reddetmesi , pay defterine geçirmemesi halinde ; şirket aşağıdaki hüküm doğrultusunda pay defterine geçirmediği hisseleri devralan kişilerin hisselerini almayı talep edebilir. Şirket hisseleri devralan kişiyi şirket pay defterine geçirmez ve bunu reddederse, devralanın hisselerini gerçek değerini ödeyerek satın alabilir TTK 493/5″ Devralan, paylarının gerçek değerinin belirlenmesini, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden isteyebilir; bu hâlde mahkeme şirketin karar tarihine en yakın tarihteki değerini esas alır. Değerleme giderlerini şirket karşılar” şeklinde düzenleme kapsamında konu iredelenmiştir.
Somut olayda davacılar mirasçılık belgelerini şirkete bir ihtarname ile sunmuş olup davalı şirketin davadan önce söz konusu mirasçılık oranları ile orantılı olarak davacıları pay defterine geçirdiği gelen pay defterinden anlaşılmıştır. Davalı şirket davacıların söz konusu hisselerin üzerine geçirilme talebini reddetmemiş davacıları miras payına göre pay defterin kaydetmiştir. özetle davalı şirket söz konusu payları davacılar üzerine geçirmeyi reddeTmesi halinde iş bu davanın görülmesi gerekeceğinden davacıların bu aşamada paylarını alarak şirketten ayrılma gibi bir durumu söz konusu olmadığından iş bu eldeki davayı açma hakkı bulunmadığından pay değerini tespitini ve kendilerine ödenmesini isteme koşulları oluşmadığından asıl dava yönünden talepleri yerinde görülememiştir.,
Birleşen Bakırköy … ATM dosyası yönünden ise , Davacılar davalıların şirketin defter ve belgelerini inceleme için sunulmadığını, şirketin birçok mal varlığının bulunduğunu, ancak kötü yönetimden kaynaklı olarak mal varlığının azaltıldığı gibi kar payının müvekkillerine ödenmediğini ileri sürerek, murisin paylarına doğru belirlenerek müvekkillerine verilmesine, murisin vefatı öncesi ve sonrası dağıtılmayan kar paylarının müvekkillerine ödenmesine, şirketin defter ve kayıtlarını incelemek üzere taraflara tevdine her iki şirket yönünden haksız rekabet mal kaçırma, şirketlerin içinin boşatılması, kar aktarma, hileli ortaklık vesair ilişkileri tespiti ile ilan edilen hakların iadesine şimdilik 5.000 TL kar payından kaynaklı alacak ile, şirketteki hukuksuz işlemler nedeniyle 5.000 TL maddi tazminat olmak üzere toplam 10.000 TL nin faizi ile birlikte müvekkillerine ödenmesini talep etmiş olup iki ana talep olduğu görülmekle ilki kar payının dağıtılmaması nedeniyle kar payı alacağına ilişkindir.
Bu alacak kalemi bakımından konuyu düzenleyen TTK’nun 408/2-d maddesinde; kâr payları ile kazanç paylarının belirlenmesi yedek akçenin sermayeye veya dağıtılacak kara katılması dahil kurullanılmasının genel kurulun devredilmez görev ve yetkilerinden olduğu düzenleme konusu yapılmış olup; TTK nun 409/1. Maddesinde de belirlendiği şekilde kârın kullanım şekli, dağıtılacak kâr ve kazanç paylarının oranlarının belirlenme yetkisi genel kurula aittir. Esas Sözleşmede belirli bir oranda kâr payı ön görülmüş ve dağıtılabilir bir oranda kâr var ise bu pay sahipleri için müktesep bir hak teşkil eder ve genel kurulun pay sahiplerine dağıtımı ön görülen bu kâr payının dağıtımı konusunda karar alınması zorunludur. (Prof Dr. H. Güzin Üçışık, Yardımcı Doç Aydın Çelik Anonim Ortaklıklarda Finansal Tablolar , Yedek Akçeler ve kâr Dağıtımı Sayfa 357)
Anonim şirketin kuruluş amacı, bir ticaret şirketi olması nedeniyle, faaliyetleri sonucunda kâr elde etmek ve bunu ortaklarına dağıtmaktır. Anonim şirketler açısından kâr; bir hesap dönemi içinde şirketin faaliyeti sonucunda, kâr ve zarar hesabının kâr bakiyesi vermesi hâlinde şirket bilânçosunun pasif tablosuna yazılan ve kural olarak kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre pay sahiplerine dağıtılmak üzere ayrılan bir kalemdir. Şirketin elde ettiği kira gelirleri de bilanço hesabında gelir ve kar hesabına dahil edilmesi gereken kalemlerden olup, kira gelirlerinden doğrudan pay istenemez. O halde, davada doğrudan kira gelirinden pay istenmiş ise de, anonim şirketlerin yapısı ve yasal düzenlemelere göre, dava kar pay alacağıdır.6102 sayılı TTK.nın 408/2-d madde hükmüne göre, şirketin kar paylarının belirlenmesi ve kullanılmasına dair kararlarının genel kurul tarafından alınması zorunlu olup, bu yetkiler devredilemez . Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas No : 2020/1377 Karar No: 2021/495 emsal içtihadı da bu yöndedir.
T.T.K.’nun 408 (2/d) maddesinde finansal tablolara, yönetim kurulunun yıllık raporuna, yıllık kâr üzerinde tasarrufa, kâr payları ile kazanç paylarının belirlenmesine, yedek akçenin sermayeye veya dağıtılacak kâra katılması dahil kullanılmasına dair kararların alınmasının genel kurula ait görevler ve devredilemez yetkiler arasında olduğunun düzenlendiği T.T.K.’nun 408 (2/d) maddesi hükmü uyarınca dava konusu edilen kâr payı alacağı ve maaş ödenmesi talebi şirket genel kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez yetkileri arasında olup şirket genel kurul tarafından ortaklara kâr payı dağıtılması yönünde olumlu veya olumsuz bir karar alınmadığı, davacı tarafça kâr payı dağıtılması konusunda gerek genel kurul tarafından alınmış olumlu ya da olumsuz bir karar olduğunun da iddia edilmediği, davalı tarafın da bu konularda alınmış bir karar bulunmadığını bildirdiği, kâr payı ödenmesi gibi konularda karar alındığına dair ticaret sicil kayıtlarında da bir belge görülmediği, buna göre davacı tarafça kâr payı ve ortak sıfatıyla maaş ödenmesi konusunda davalı şirket tarafından alınmış bir karar dava konusu edilmeyip bu alacakların doğrudan mahkemeden hükmedilmesinin talep edildiği de gözönünde tutularak mahkemenin genel kurul yerine geçerek doğrudan ortaklara kâr payı veya maaş ödenmesi konusunda karar vermesinin mümkün bulunmadığı gibi davacının bu alacak talepleri yönünden doğrudan dava açma hakkının bulunmadığı, ancak genel kurul tarafından alınmış bir kararın dava konusu edilebileceğinden bu konuda yetkili kurul tarafından alınmış karar dava şartı olup bu alacak kalemleri yönünden de dava şartının oluşmadığı kanaatine ulaşılmakla mahkememizce ortaklık sıfatına bağlı olarak kâr payı alacağı talebi yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacıların ikinci kalem alacağı yönünden ise, her iki şirket yönünden haksız rekabet mal kaçırma, şirketlerin içinin boşatılması, kar aktarma, hileli ortaklık vesair ilişkileri tespiti ile kendilerine ödenmesini talep etmişler ise de dava yönetici sorumluluğuna ilişkin olup davalı olarak şirketi gösterilmiş ve zararın kendilerine ödenmesini talep etmişlerdir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda çokça tartışılan doğrudan zarar ve dolaylı zarar kavramlarına 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yer verilmemiştir. Ancak yeni Kanunda da şirkete, pay sahiplerine ve alacaklılara uğradıkları zararlar için dava açma hakkı tanınmıştır. Bu kişiler, uğradıkları doğrudan zararların tazmini için kusurlu yönetim kurulu üyelerine yönelebilirler. Ayrıca şirketin uğradığı zararlardan yansıma yoluyla zarar gören yani dolaylı zarara uğrayan pay sahibi ve alacaklılar da belli koşullarda sorumluluk davası açabilirler (TTK 553, 556).
Doğrudan ve dolaylı zararlar, yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak sorumluluk davasında pay sahipleri ve alacaklılar bakımından önemli kavramlardır. Yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının şirketin, pay sahibinin veya alacaklının alanında doğrudan yol açtığı zararlara doğrudan zarar denir. Yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının şirketin malvarlığına zarar verdiği ve bu zararın pay sahiplerini veya alacaklıları etkilediği zararlara da dolaylı zarar denir.
Somut olayda öncelikle, söz konusu talebin davacıların doğrudan mı yoksa dolaylı zararını mı oluşturduğu hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Doğrudan ve dolaylı zarar ayrımı anonim şirketler hukukunda sorumluluk çerçevesinde, ortağın veya alacaklının doğrudan kendi malvarlığında mı, yoksa şirketin zararı dolayısıyla “yansıma” (Reflexschaden) bir zarara mı maruz kaldığı sorusunu cevaplamaya yarar. Bu iki kavram yalnızca ortakların ve alacaklıların zararı halinde kullanılır, zira sorumluluk hükümleri çerçevesinde anonim şirket yalnızca doğrudan zarara uğrayabilir, ortaklar ve alacaklılar bakımından ise hem doğrudan hem de dolaylı zarar söz konusu olabilir.
Doğrudan doğruya zarar, anonim şirket ortaklarının ve alacaklıların yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda şirketin zararından bağımsız olarak uğradıkları zarardır. Şirketin ortakları ve alacaklıları, ortaklık zarar görmeden de bir zarara uğrayabilirler. İşte ortaklık malvarlığında herhangi bir azalma meydana gelmeden ortağın ve alacaklının malvarlığında meydana gelen azalmaya anonim şirketler hukukunda doğrudan zarar denilmekte ve bu durumda pay sahibine hükmedilecek tazminatın kendisine ödenmesi talebiyle dava açma imkanı tanınmaktadır. Ortakların veya alacaklıların doğrudan doğruya zararı, yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda bu kimselerin ferdi ve hususi haklarının ihlali şeklinde ortaya çıkar. Ortakların ve alacaklıların doğrudan zararına ilişkin olarak başlıca şu örnekler verilebilir: Sermaye artırımında ortağın rüçhan hakkının kullanımının engellenmesi, ortağa payına uygun temettü ödenmemesi, ortağın genel kurul toplantısına katılmasına veya toplantıda oy kullanmasına haksız yere engel olunması, hazırlanan yanlış bilançoya istinaden ortağın hisselerini satması veya yeni hisse senedi alarak zarara uğraması, alacaklının yanlış bilgiye dayanarak şirkete kredi açması.
Alacaklıların ve ortakların doğrudan zarar görmeleri nedeniyle uğradıkları zararın tazminini talep etmeleri, genel hukuk prensibi olan sorumluluğun bir sonucudur. Doğrudan doğruya uğranılan zararlardan dolayı açılacak davalarda ortaklar ve alacaklılar tazminatın kendilerine verilmesini talep edebilirler. Birden fazla pay sahibi veya alacaklı aynı fiille zarara uğramış olsalar dahi talep edilebilecek tutar bizzat uğradıkları zarar ile sınırlıdır. Aslında ortakların ve alacaklıların doğrudan zararı anonim şirketler hukukuna özgü tipik bir sorumluluk davası olmayıp şirketin haksız fiilini teşkil eder. O nedenle bu davalarda anonim şirketlere özgü aktif ve pasif dava ehliyeti, doğrudan ve dolaylı zarar, farklılaştırılmış teselsül gibi özel düzenlemeler dışında esas itibarıyla haksız fiil sorumluluğuna ilişkin zarar, illiyet bağı, hukuka aykırılık ve kusura ilişkin kurallar uygulama bulur.
Doğrudan zarara istinaden dava hakkı her bir ortağa ve alacaklıya direk ve kişisel olarak tanınmıştır. Diğer ortakların, alacaklıların veya şirketin tazminat talebinden tamamen bağımsızdır. Zararın doğrudan zarar olması halinde, ortak bu davayı hem yönetim kurulu üyelerine hem de şirkete yöneltebilir.
Dolayısıyla zarar olarak nitelendirilen zarar ile kastedilen, ortakların veya alacaklıların, yönetim kurulu üyelerinin ortaklık malvarlığını kötüleştiren davranışlarından şirketin zarara uğraması neticesinde uğradıkları zarardır (yansıma zarar/Reflexschaden). Burada doğrudan zarar gören şirket olmakla birlikte, onun malvarlığında azalma meydana getiren bütün işlemler, ortaklar ve alacaklılar bakımından dolayısıyla zarar teşkil etmektedir, çünkü bu zarar nedeniyle şirketin ödeme gücünde meydana gelen azalma, alacaklıların ve ortakların taleplerinde bir kayba yol açmaktadır.
6102 s. TTK mülga TTK md. 309 dan farklı olarak dolaylı zarar kavramını kullanmamış, şirketin uğradığı zararın şirket ve ortaklar tarafından talep edilebileceğini belirterek dolaylı zarara üstü kapalı olarak yer vermiştir. Ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararından ancak şirketin zarara uğraması ve bu zararın ortakların ve alacaklıların malvarlığında bir azalmaya sebep olması halinde bahsedilebilir. Şirketin zararı ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararının “olmazsa olmaz/conditio sine qua non” şartıdır.
Dolaylı zararın talebi halinde ise davanın anonim şirkete yöneltilmesi mümkün değildir. Zira bu durumda asıl zarara uğrayan şirketin kendisidir. Ortak ile alacaklı, şirketin zararının giderilmesi talebiyle bu davayı açmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler çerçevesinde; Davacıların dava konusu ettikleri işlemler nedeniyle zarara uğrayacak olan, ortağı bulundukları ve davalı olarak gösterdikleri anonim şirkettir. Burada davacıların doğrudan zararlarından bahsedilemeyecektir. Davacıların 6102 sayılı TTK ‘nun 555/1 maddesi gereğince dolaylı zarar nedeniyle tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilecekleri, davacıların ise tazminatın doğrudan kendilerine ödenmesini talep ettikleri, bu şekilde dava açılamayacağı ( Yüksek Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 17/11/2016 gün ve 2016/7730 esas , 2016/8878 karar, 15/11/2016 gün ve 2015/11797 esas, 2016/8840 karar, 02/05/2016 gün ve 2015/9695 esas, 2016/4941 karar sayılı ilamları ) anlaşıldığından davacıların sorumluluk davasının bu yönüyle reddine ayrıca dolaylı zarar nedeniyle tazminat talebinin şirkete yöneltilmesi mümkün olmadığından zira, dolaylı zararda asıl zarara uğrayan şirketin kendisi olduğundan davalı şirketlere karşı açılan dava yönünden ise pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Tüm bu nedenlerle; asıl dava yönünden davanın reddine, birleşen Bakırköy .. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-ASIL DAVA YÖNÜNDEN DAVANIN REDDİNE,
1-a)Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 59,30-TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 35,90 TL harç ile 10.176,00-TL tamamlama harcından mahsubuna, artan 10.152,60 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE,
1-b)-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/4 maddesi uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 4080 TL TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
2-BİRLEŞEN BAKIRKÖY .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN … ESAS SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN DAVANIN REDDİNE,
2-a)Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 59,30-TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 170,78-TL harçtan mahsubuna, artan 111,48 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE,
2-b)-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/4 maddesi uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
3-Asıl ve birleşen davalarda davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Asıl ve birleşen davalarda kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacı tarafa İADESİNE,
5-Asıl ve birleşen davalarda HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara TEBLİĞİNE,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.25/02/2021

Başkan …
¸
Üye … ¸
Üye …
¸
Katip …
¸