Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/324 E. 2019/360 K. 20.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/324
KARAR NO : 2019/360

DAVA : İPOTEK (İpoteğin Kaldırılması (Fekki))
DAVA TARİHİ : 31/03/2018
KARAR TARİHİ : 20/03/2019
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/03/2019

Mahkememizde görülmekte olan İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu İstanbul ili, Başakşehir ilçesi, Bahçeşehir Tapu Sicil Müdürlüğü ….. Mahallesi, …. Mevkii, …. Ada,… parsel…. Blok,…Kat …. numarası sayılı bağımsız bölüm üzerinde 30/06/2006 tarih-…. yevmiye sayılı 362.088,00-TL aksi ve 1.sıra ipoteğin mevcut olduğunu, lehine ipotek edilenin davalı … olduğunu, tapu kayıtlarının ve ipotek akit tablosunun Başakşehir Tapu Sicil Müdürlüğünden celp edilmesini talep ettiklerini, tapu kayıtlarının davacı tarafça 23/02/2018 tarihinde elden teslim alındığını, müvekkili ile davalı arasında imzalanan ve taşınmaz satış sözleşmesi başlığını taşıyan (02/01/2006 tarihli) sözleşme kapsamında anılan taşınmazın müvekkiline satışının taahhüt edildiğini, müvekkilinin edimlerini yerine getirdiğini, tapunun devri olduğunu, ancak ipoteğin kaldırılmadığının anlaşıldığını, ödemelerin TOKİ’nin hesabına yapıldığını, müvekkilinin ülkemizin önde gelen kadın doğum uzmanı hekimlerinden biri olduğunu, borçlarını günü gelmeden ödediğini, müvekkili ile davalı şirket arasında sözleşmelerin imzalandığını, müvekkilinin borçlu olduğu bonoların tanzim edildiğini, davalı tarafından ipotek bedelinin ödenmesine rağmen ipoteğin kaldırılmadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin maliki olduğu İstanbul ili, Başakşehir ilçesi, Bahçeşehir Tapu Sicil Müdürlüğü … Mahallesi, … Mevkii, 267 Ada, … parsel … Blok ….Kat … Numara sayılı bağımsız bölüm üzerinde ipoteğin kaldırılmasına, ipotek bedelinin ve tüm takdiyatların gelmesi sonrasında varsa eksik harcın ikmal edilmesine, delillerin celp edilmesine, avukatlık ücreti ve yargılama giderinin davalıya yükletimesine, yargılama sırasında ortaya çıkabilecek belge ve bilgiler kapsamında TOKİ’ye yönelecek dav haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; eksik yatırılan peşin harcın ipotek bedeli üzerinden ikmal edilmesi gerektiğini, davacı yanın ipoteğin fekki istemiyle huzurda ikame ettiği davada kadın doğum uzmanı olduğunu, ipoteğe konu taşınmazın dükkan vasfında olduğunu, ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu belirttiğini, oysaki huzurdaki davada taşınmazın satımına ilişkin sözleşmenin dükkan satışını konu almasının taraflar arasındaki ilişkinin ticari nitelikli sonucunu doğurmadığını, davacı yanın mesleği de göz önünde bulundurulduğunda işbu sözleşmeye ticari nitelik yüklenemeyeceğinin açık olduğunu, görevsizlik nedeniyle davanın reddini, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceği ve pasif dava ehliyeti yokluğundan davanın reddinin gerektiğini ileri sürerek, davacı tarafça eksik yatırılan harcın tamamlanmasına, aksi takdirde davanın reddine, mahkemenin görevsizliğine, davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karış tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan ipotek nedeniyle davacının borcunun olup olmadığı konusunda, ipotek lehdarı olan adi ortaklık adına herhangi bir beyanda bulunması veya herhangi bir belge sunabilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenlerle ipotek nedeniyle davacının borcunun bulunmadığının yargılama sırasında tespit edileceğini, bu konudaki nihai takdirin mahkemede olduğunu, müvekkili …’e yöneltilen davanın husumet yönünden reddine, tüm yargılama giderlerinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davanın; taşınmaz sözleşmesinden kaynaklı ipoteğin fekki davası olduğu anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda taraflar arasındaki hukuki ilişkinin taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklandığı yine dava dilekçesinde davacının bu satıştan doğan bedeli ödediği halde davalıların ipoteğinin kaldırılmadığı, eldeki dava dosyasında var olan uyuşmazlıkla ilişkilendirilmiş olduğunun anlaşıldığı, davanın TTK.’nın 4. Maddesinde sayılan ve Türk Borçlar Kanununa atıf yapılan sözleşmelerden kaynaklanmadığı, davacının dava dilekçesinde de belirtildiği üzere doktor olduğu ve işyeri satım alınmasına yönelik sözleşme akdettiği dava dilekçesindeki anlatımdan alım-satımın yatırım amacı güdülerek yapılmış olduğu nazara alındığında işlemin tüketici işlemi de olmadığı anlaşılmakla uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
Somut olayda uyuşmazlık, işyeri vasıflı taşınmaz vaadi sözleşmesinden kaynaklanmıştır. Anılan bu tür uyuşmazlıklar 6102 sayılı TTK’nın 4.maddesinde tahdidi olarak sayılan mutlak ticari davalardan değildir. Konuyla ilgili emsal İstanbul BAM …. Hukuk Dairesinin 26/04/2017 gün ve …. E-…. Karar sayılı kararı ile İstanbul BAM ….. Hukuk Dairesinin …. Esas-…. Karar sayılı ilamı da bu yöndedir. Dosya kapsamında davacının gerçek kişi tacir kaydı ve gerçek kişi mükellefiyet kaydının bulunmadığı, davacının doktorluk mesleğini icra ettiği anlaşılamaktadır. Bu durumda taraflar arasındaki ilişki 6102 ve 6502 sayılı kanunların kapsamı dışında kalmaktadır.
Ticari olmayan davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup asliye hukuk mahkemesi ile ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki TTK’ nun 5/3.maddesi uyarınca görev ilişkisidir. Göreve ilişkin usul kuralları HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartıdır.Dava şartları kamu düzeninden olup kamu düzenine ilişkin hususlarda resen dikkate alınacak hususlardan olup dava şartı yokluğu halinde HMK’nun115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının açtığı davada,mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla;açılan davanın, HMK’nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Bakırköy Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
6-Tedbirle ilgili hususun görevli mahkemece değerlendirilmesine,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıld. 20/03/2019

KATİP …
¸e-imza

HAKİM …
¸e-imza