Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/319 E. 2018/769 K. 30.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/319 Esas
KARAR NO : 2018/769

DAVA : Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
DAVA TARİHİ : 29/03/2018
KARAR TARİHİ : 30/11/2018
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/12/2018
Mahkememizde görülmekte olan Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin her ne kadar mevcut durumda şirket borçlarını ödeyemez hale gelseler dahi, şirketin karlılık oranı ve cirosu gözetildiğinde yaratılacak kaynak ve ek kaynakları ile şirket özvarlığı açığının kapatılabileceğini, devam eden borcun yapılandırma çalışmalarının müvekkillerinin konkordato projesinin öngörülen şekilde uygulandığını, gerekli tedbirlerin mahkemece alınması ve devam eden işlerden beklenen gelirin şirket aktifine girmesi halinde şirketin borcunu ödeyemez durumundan kurtulabileceğini, bu durumda müvekkilerine borçlarını yapılandırma mühleti ve fırsatı vermeden iflasa sürüklenmesi durumunda yüzlerce alacaklıyı, sektöründe başarı göstermiş bir işletmenin kapanmasına, şirket çalışanlarını ve ailelerini mağdur edecek, doğrudan ve dolaylı olarak piyasadaki birçok gerçek kişiye zincirleme şekilde büyük zararlar doğmasına neden olacağını, davacı şirketler arasında organik bir bağ ve tam bir entegrasyon olduğunu, her iki şirketin alacak ve borç ilişkilerinin aynı olduğunu, müvekkili şirketlerin yüksek kapasite ile çalışan, işleyen, üretime devam eden ve ekonomik krize rağmen yüzlerce kişiye ekmek kapısı olan kuruluşlar olduğunu, müvekkilerinin OHAL sürecinden ve ekonomik krizden etkilendiğini, bu durum yüksek hadlerdeki kredi faizlerinin vadelerinde ödenmesini engellediğini, kur farklarının sürekli artığı, iç piyasada kendisini gösteren satış güçlüklerinin de müvekkili şirketin ödeme güçlüğüne düşmesinin nedenlerinden olduğunu, müvekkili şirketlerin borca batıklıktan dolayısıyla iflastan kurtarmak ve yine borçlarını vadesinde ödeyememesi dolayısıyla borçlarını ödeyebilmek ve şirketin faaliyetlerini devam ettirebilmek için İİK 285 maddesi uyarınca konkordato mühleti talep ettiklerini, müvekkili şirketlerin büyük rakamlara ulaşan haciz ve iflas yoluyla takiplerle karşılaştığından, paraya çevrilmesi durumunda, aktifi piyasa şartlarından çok düşük kar meblağlarla paraya çevrileceğini ve bir çok alacaklı alacağını tahsil edemeyeceğini, müvekkili şirketin iflası halinde ise, alacaklılar konkordato sonucunda elde edebilcekleri paya oranla çok daha az bir garame ile yetinmek zorunda kalacaklarını, buna karşılık konkordato talebinin kabulü halinde, müvekkilinin takiplerinden korunması sayesinde ödeme projesi çerçevesinde borçlarını aktifi ile orantılı düzeyde ödemesi ve bu suretle tüm alacaklılarını haciz ve iflasın sağlayacağı sonuçlarından çok daha elverişli bir düzeyde tatmin etmesinin mümkün olabileceğini belirterek bu nedenlerle İİK 287.maddesi uyarınca geçici mühlet kararı verilmesini ve konkordatonun başarıya ulaşabilmesi için müvekkili şirketin malvarlığının korunmasını, prosedürün işletilmesi kapsamında müvekkili şirketlere bir yıl süre ile kesin mühlet verilmesini talep ve dava etmiştir.
Konkordato geçici komiser heyetinin 13/11/2018 tarihli raporunda; Davacı … firmasının rayiç değer bilançosuna göre 30/04/2018 Öz Varlık tutarının (-) 12.040.403,10 TL hesaplandığını, bu itibarla geçici mühlet içindeki şirketin gerek kaydi gerekse rayiç değer bilançosuna göre borca batık durumda olduğunun tespit edildiğini, diğer davacı .. firmasının rayiç değer bilançosuna göre 30/04/2018 Öz Varlık tutarının (-) 2.051.555,44 TL hesaplandığını, bu itibarla geçici mühlet içindeki şirketin rayiç değer bilançosuna göre borca batık durumda olduğunun tespit edildiğini, geçici mühlet kararı verilmesinden itibaren borçlu şirketin sunmuş olduğu konkordato ön projesindeki proforma satış tablosundaki karlılıklara ulaşmadığı gibi zararının giderek arttığını, bu itibarla şirket konkordato kesin mühlet süresinde öngördüğü karlılıklara ulaşamayacağının anlaşıldığı bu nedenle sürecin borçluların aleyhine işleyeceğini, borçlu tarafından konkordato ön projesinde yer alan iyileştirme tedbirlerinin geçici mühlet ve kesin sürede geçen zaman içerisinde etkili olmadığını, şirket faaliyetlerinin proforma satış tablosundaki karlılıklara ulaşmadığı gibi zararının giderek arttığı bu doğrultuda konkordato ön projesinde uygulanan tedbirler ile borçlu şirketin işleyişi göz önüne alındığında borçların ödenebilecek durumda olmadığını, şirket faaliyetlerinin proforma satış tablosundaki karlılıklara ulaşmadığı gibi zararının giderek arttığının, bu doğrultuda konkordato ön projesinde uygulanan tedbirler ile borçlu şirketin işleyişi göz önüne alındığında borçların ödenebilecek durumda olmadığını, alacaklılara iflasa nazaran daha fazla ödeme yapılması olasılığı ihtimalinin bulunmadığını, davacı şirketin rayiç değerlere göre çıkartılan bilançosunda varlıkların muhtemel satış değerlerinin borçlarını karşılamaya yetmediğini, borca batık olduklarının belirlendiğini, geçici mühlet kararı verilmesinden itibaren borçlu şirketin satışlarının devam ettiğini, ancak yapılan satışlardan karlılık elde edilmediğini, aksine geçen süre zarfında şirketin zararının daha da arttığını, bu doğrultuda alacaklılara olan borçların ödenebilmesi kapasitesinin azaldığını, projesinde öngördüğü karlılık oranlarına ulaşma imkanının kalmadığını, geçici mühlet sonunda şirketlerin yabancı sermayeye satışına yönelik olarak da herhangi bir çalışmasını ortaya koymadığını, davacı şirketlerin %60 ‘ının devri ile yabancı sermayeder alımına ilişkin ortaklık aşamasına gelindiğinin beyan edildiğini, ancak bu çerçevede herhangi bir yeni vesaik sunulmadığını, sözleşme kapsamında sözleşmenin koşullarının henüz yerine getirilmediğinden gerçekleşme ihtimalinin çok düşük olduğunu, davacı şirketlerin %60 devri ile alacaklılar lehine menfaat sağlanacağının hedeflendiğini ancak gelinen aşamada bu ihtimalin zayıfladığını bu nedenle konkordato kesin süresinin devamının tarafların mağduriyetine sebep olabileceğini, davacılar ile ilgili son raporda şirketin %60 ve/veya tamamının satışına yönelik revize etmelerinin estendiğini, ancak davacılar tarafından buna ilişkin bir çalışma yapılmadığını, şirketlerin tek çıkış noktası olan yabancı sermaye girişinin 2 aylık kesin mühlet süresinde somut bir gelişme sağlamadığı görüldüğünden kesin mühlet içerisindeki davacı firmaların kesin mühletlerinin devam ettirilmesinin uygun olmadığını bildirdiği görülmüştür.
Davacı vekili 29/11/2018 havale tarihli dilekçesinde; Borca bataklığın kesin olarak tespiti için ek rapor alınmasını, sermaye artırımı ve yeni ortak alımı işlemlerinin devamı için kesin sürenin devamına karar verilmesini talep etmiştir.

Dava, İİK 285 ve devamı maddeleri gereği konkordato talebine ilişkindir.

İİK. MADDE 292 ‘İflâsa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra aşağıdaki durumların gerçekleşmesi hâlinde komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflâsına resen karar verir:
a) Borçlunun malvarlığının korunması için iflâsın açılması gerekiyorsa.
b) Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa.
c) Borçlu, 297 nci maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa.
d) Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse.
İflâsa tabi olmayan borçlu bakımından ise birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerindeki hâllerin kesin mühletin verilmesinden sonra gerçekleşmesi durumunda, komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine resen karar verir.
Mahkeme, bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder; diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder. ‘ hükmüyle konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa iflasa tabi borçluların resen iflasına karar verilmesi gerektiğini düzenlenmiştir.
Bu bağlamda konkordatonun başarıya ulaşamayacağı 13.11.2018 tarihli komiser heyeti raporundan anlaşıldığından kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine davacının iflasına dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Kesin mühletin kaldırılarak konkordato TALEBİNİN REDDİNE,
2-İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün …. sicil nosunda kayıtlı davacı …. LİMİTED ŞİRKETİ ve …. sicil nosunda kayıtlı davacı …. LİMİTED ŞİRKETİ’ nin İFLASINA,
3-İflasın 30/11/2018 günü saat 15.31 İtibariyle açılmasına,
4-İflas avansının ve gider avansını karar kesinleştiğinde iflas müdürlüğüne aktarılmasına,
5-İflas ile ilgili olarak Bakırköy Nöbetçi iflas Müdürlüğüne müzekkere YAZILMASINA,
6-İflas ile ilgili olarak İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirimde BULUNULMASINA,
7-İflasın iflas Müdürlüğü tarafından İİK.nun 166.maddesinde yazılı usullere göre İLANINA
8-Komiser heyetinin görevine SON VERİLMESİNE
9-Hüküm ile birlikte mahkememiz tarafından verilen tüm tedbirlerin KALDIRILMASINA,
10-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 35,90 TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından yatırılan peşin harçtan mahsubuna, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
11-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 35,90 TL maktu karar ve ilam harcının müdahale talep edenler/müdahiller …., …i Ltd. Şti., …. Ltd. Şti., İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Halkalı Vergi Dairesi Müdürlüğü,…. A.Ş., ….Bankası A.Ş., ….A.Ş., ….A.Ş., …. AVM Yönetimi A.Ş.’nden ayrı ayrı tahsili ile hazineye irad kaydına,
12-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5235 Sayılı Kanunun geçici 2.maddesine göre Bölge Adliye Mahkemelerinin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 ve 29525 sayılı Resmi Gazetede ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile 10 gün içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve duruşmada hazır olan müdahillerin yüzüne karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.30/11/2018

Başkan ….
E-imzalıdır ¸
Üye ….
E-imzalıdır ¸
Üye …
E-imzalıdır ¸
Katip ….
E-imzalıdır ¸