Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1211 E. 2019/469 K. 16.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1211
KARAR NO : 2019/469

DAVA : Sözleşmenin Feshi
DAVA TARİHİ : 12/12/2018
KARAR TARİHİ : 16/04/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin Kartal … Noterliğinin 30.12.2014 tarihli sözleşmesinde belirtildiği üzere …plakalı …. Marka 2003 model aracı davalıya 129.500,00 TL satış bedelinin 46 taksitte ödeneceği sözü karşılığında teslim ettiğini, sözleşmeden doğan borcunu yerine getirdiğini, davalı tarafın sonuncusunun vade tarihi 27/10/2018 olan senetlerden kaynaklı borcunu ifa edemediğini, Beyoğlu …. Noterliği tarafından 20/11/2018 tarihinde düzenlenen …. yevmiye numaralı ihtarnamenin borçluya tebliğ edildiğini, bahsi geçen ihtarnamede borçluya imzalanan sözleşmenin 8.maddesi gereği senetlerden bir tanesi dahi ödenmediğinde tüm borcun muaccel olacağının kararlaştırıldığı, hali hazırda gelen noktada pek çok senedin ödenmediği, imzalanan sözleşmenin tek taraflı olarak olarak haklı sebeplerle feshedildiğini belirtilerek sözleşmenin feshi ile aracın iadesinin istenildiğini, davalının aracı teslim etmediği gibi ödeme de yapmadığını belirterek, taraflar arasında yapılan mülkiyetin saklı tutulması kaydıyla satış sözleşmesinin iptal edilmiş olduğunun tespitine, dava konusu aracın müvekkiline iadesine, bilirkişi tarafından hesaplanacak kira, hor kullanım, bozulma ve hasar bedellerinin davacı tarafından ödenen miktardan düşülmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin tacir olmadığını, uyuşmazlığın tüketici işleminden kaynaklanması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, mülkiyetin saklı tutulması kaydıyla araç satış sözleşmesinin feshi ve bundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar ise, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda taraflar arasındaki hukuki ilişkinin, taraflar arasında düzenlenmiş olan mülkiyetin saklı tutulması kaydıyla satış sözleşmesinin feshi ile kira bedeli, hor kullanım ve hasar bedeli talep koşullarına ilişkin olduğu, davanın TTK.’nın 4. maddesinde sayılan ve Türk Borçlar Kanununa atıf yapılan sözleşmelerden kaynaklanmadığı, davacının tacir olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle ticari olmayan işbu davada görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup, asliye hukuk mahkemesi ile ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki TTK.nn 5/3.maddesi uyarınca görev ilişkisidir. Göreve ilişkin usul kuralları ise dava şartıdır. Bu itibarla davanın dava şartı yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın reddine,
2-Kararın kesinleşme tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize başvurulması halinde dosyanın yetkili ve görevli Bakırköy Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-Yargılama harç ve giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı karar verildi. 16/04/2019

Katip …

Hakim …