Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/945 E. 2019/794 K. 11.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/945 Esas
KARAR NO : 2019/794

DAVA : Haklı Sebepten Ötürü Ortaklıktan Çıkma Olmadığı Taktirde Fesih ve Tasfiye
DAVA TARİHİ : 18/10/2017
KARAR TARİHİ : 11/07/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/07/2019
Mahkememizde görülmekte olan Haklı Sebepten Ötürü Ortaklıktan Çıkma Olmadığı Taktirde Fesih ve Tasfiye davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ……’un İstanbul Ticaret Odası’nda….. sicil nosu ile kayıtlı ve iştigal alanı her türlü bina ve yapıların mimari statik makine tesisatı elektrik tesisatı projelerini yapmak bu konularda müşavirlik ve danışmanlık yapmak ve ana sözleşmesinde yazılı olan diğer işleri olan iki ortaklı davalı…. Limited Şirketi’nde %50 pay sahibi hissedarı olduğunu, diğer ortak ve yine %50 pay sahibi hissedar/yönetici …..’in münferiden 10/10/2026 tarihine dek yetkili ve müdür olduğunu, şirketin yaptığı bütün işlerin büyük yoğunluğunun danışmanlık ve laboratuvar işlemleri olup iştigal alanı “Yapı Test” hizmeti olduğundan sınırlı sayıda bakanlık izni ile kurulduğundan şirketin bu hali ile (İstanbul’daki taksi plakası gibi) ayrı bir değeri olduğu gibi kârlılığının yüksek olup az sayıda personel ve girdi gideri dışında harcaması bulunmayıp malvarlığı olarak (demirbaş) şirkete kayıtlı araçlar, bir kısım laboratuvar malzemeleri, büro malzemeleri bulunmasına rağmen yönetici ortak tarafından müvekkilinin bilgilendirilmediği gibi aktif azalmaya, fiktif işlemler ve müvekkilinin izni/bilgisi bulunmadan demirbaş satışı yaparak bedellerinin kendi ya da ortağı olduğu başkaca şirketlere aktarmasının öğrenilmesi üzerine yapılan tüm şifahi görüşmelerin sonuçsuz kaldığını, davalı şirket yönetici ortağı ve %50 pay sahibi ….. tarafından dava tarihine dek hiçbir kâr payı hesabı yapılıp bilgi verilmediği gibi var ise doğmuş bulunan kâr payı ödemesi yapılmadığını, sınırlı sayıda davalı şirkete verilen lisans hakkının layıkı ile işletilmeyerek kârlılığın engellendiği gibi aksine şirketin faaliyetinin durdurulmadığını, şirkete ait hizmetin ifası ve çalışanların iştigal konusuna uygun olarak alınan demirbaşa kayıtlı, araçların tamamının satılmaya çalışıldığını, bedellerinin ise zimmete geçirme ya da eşinin ya da kendisinin hissedarı olduğu şirketlere aktarıldığını, çeşitli marka ve modellerde 12 adet araç parkuruna sahip şirketin on adet aracının satıldığı sadece …… ve ……plakalı aracın kaldığını, bu araçların satış gerekçeleri ile bedellerine dair bilgi verilmediğini, şirket amacına tahsis edilen demirbaşa kayıtlı malların mülkiyetinin elden çıkarıldığını, bu yönde hiçbir toplantı, karar ve bilgilendirme yapılmadığıı, müvekkilinin sermaye koyması haricinde yüzbinlerce lira parayı (600.000,00-TL civarı) ayrıca şirkete araç alımı için borç olarak transfer rağmen bu bedelin yıllardır ödenmediği gibi şirketi imkanlarının kötü niyetli yönetici ortağın çıkarına kullanıldığını, ortakla görüşme randevusunda tarafsız inceleme amaçlı bulunan hakem SMMM’nin dahi kabul edilemeyerek bilgi saklandığını ileri sürerek öncelikle ve ivedilikle şirkete tedbiren yönetim kayyumu tayin edilmesine, …..Bankası …. şubesinde davalı ıban hesabı üzerine tedbir kararı verilerek bloke edilmesine, …… ve ……plakalı araçların kaydına tedbir konulmasına, müvekkilinin hissesinin davalı şirketin gerçek mal varlığına nispetle haiz olduğu gerçek değer karşılığında davalı şirkete veya ortağına devri ile pay bedelinin müvekkiline ödenmesine, karşılığında müvekkilinin şirketten çıkmasına, bu mümkün olmadığı taktirde şirketin fesih ve tasfiyesine, TTK gereğince şirketten çıkma payının emsal ve güncel değerlendirme ile yetkin bilirkişiler marifeti ile tespiti ile 6100 sayılı HMK.nın 107.maddesi gereği belirsiz alacak davası” ikame edilerek fazlaya dair dava ve talep ile ıslah hakları saklı kalmak ve gerçek bedel belirlendiğinde harcı tamamlanmak üzere şimdilik 100.000,00-TL’lik çıkma payının davalıdan reeskont faizi ile tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının huzurdaki davayı ikame ettikten sonra müvekkili şirket davadan haberdar olmadan önce müvekkili şirkete ödeme yapacağını söyleyerek 16/11/2017 tarihinde 148.000,00-TL değerindeki şirket aracını şahsı üzerine devraldığını, ancak bugüne kadar hiçbir ödeme yapmadığını, TTK 245/1-c bendine açıkça aykırı olan bu eylemi nedeniyle haklı sebeple şirketin feshini isteyemeyeceğini, müvekkili şirket zarar ettiğinden ortakların kâr payı alamadığını, aynı zamanda şirketin 2013, 2014 ve 2015 yıllarına ait SSK ve vergi borcu olmak üzere 340.000,00-TL borcu bulunduğunu, davacı ortağın bu ödemelere hiçbir şekilde katılmadığını, dava dilekçesinde davacının kendisinden habersiz satıldığını iddia ettiği 10 adet aracın satış bedelleri ile şirketin personel maaşları, kıdem tazminatları, işçiler tarafından açılan davalar nedeniyle İİK 36.maddesi gereğince icra dosyalarına teminat olarak yatırılan paralar vergi ve SSK borçları, araçların motorlu taşıtlar vergisi, trafik cezaları, kira, elektrik, su , telefon, internet, araçların kredi ödemeleri, şirket adına kullanılmış banka kredilerinin ödendiğini, hatta bu satış bedellerinden davacının hesabına paralar da gönderildiğini, bu nedenle davacının yıllardır zarar eden müvekkili şirketten kâr payı alamadığı yönündeki iddialarının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, şirketin 2016 yılında zararı oldukça fazlalaştığından dolayı davacı ve diğer ortağın birlikte şirketin faaliyetini durdurma ve şirkete numune alımını durdurma kararı aldıklarını, şirketin 22/06/2017 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığından alınmış olan faaliyet belgesinin askıya alındığını, çalışan personellerin işten çıkartıldığını, şirket elindeki işlerin başka laboratuarlara devredildiğini, alınan tüm kararlardan davacının haberi olduğunu, bu hususta tanık olarak şirketin yöneticisi ortağı ….. ile şirket muhasebecisini gösterdiklerini, iddia olunan lisans hakkının ise fiziki ve teknik şartları yerine getiren herkese verildiğini, şirketin faaliyetlerinin kârlılığın olmaması nedeniyle durdurulmasını önerenin davacı olduğunu, davacının bilgi alamadığına ilişkin iddialarının da asılsız bulunduğunu, zira müvekkili şirkete yönlendirdiği tek bir talebinin dahi bulunmadığını, davacının şirket müdürü ile bir araya gelmekten her daim kaçındığını, şirketin her işleminden haberdar olan davacının şirkete ait araçların satıldığından da haberdar olduğunu, hatta bir kısım şirket aracının tanıdığı kişilere satışını bizzat davacının organize ettiğini, ….. plakalı aracın satış bedelinin alıcı tarafından şirket hesabına ödenmediğini, araçların satışlarını gösterir noter satış sözleşmelerini cevap dilekçesi ekinde sunduklarını, davacının müvekkili şirketi ve diğer ortağı aldatarak 148.000,00-TL bedelli şirket aracının kendi adına devir aldığından ve 13/01/2017 tarihinde ….. plakalı aracı tanıdıklarına satarak 80.000,00-TL veya daha fazla satış bedelini tahsil etmiş olduğundan davacının şirketten talep edebileceği çıkma payı alacağının bulunmadığını, davacının şirketten çıkmak için haklı bir sebebi olmasa da şirket ortakları arasında güven ilişkisi zedelendiğinden ve bu aşamadan sonra ortakların bir araya gelip şirketi devam ettirmesi mümkün olmadığından davacının şirket ortaklığından herhangi bir bedel ödenmeden çıkartılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, yine davacının haklı sebeple şirketin feshini isteme hakkının bulunmadığını, ancak mahkemenin uygun çözüm yolu olarak çıkma payı ödenmeden davacının şirket ortaklığından çıkartılmasına karar verebileceğini ileri sürerek davacının fesih ve tasfiye talebinin reddine, herhangi bir çıkma payı ödenmeden davacının müvekkili şirket ortaklığından çıkartılmasına, şirketin amme borçlarının yargılama sonuna kadar tedbiren dondurulmasına, davacının ortaklıktan çıkartılmasına karar verilmesi halinde şirketin kamu borcundan davacının sermaye hissesi oranında sorumlu olduğunun belirtilmesine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Dava; TTK 636 madde uyarınca limited şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacı ortağın davalı limited şirket ortaklığından haklı sebeple çıkma koşullarının oluşup oluşmadığı, çıkma koşulları oluşmuş ise çıkma payının bulunup bulunmadığı, miktarının tespiti, davacının terditli talep olarak ileri sürdüğü şirketin fesih ve tasfiye koşullarının oluşup oluşmadığı, makul kabul edilebilir çözüm yolu bulunup bulunmadığı hususlarından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Her ne kadar davacı vekili tarafından dava dilekçesinin “konusu” bölümünde zarar verici işlemler ile aktif eksiltme ve zararın engellenmesi için şirket malvarlığı üzerine tedibr konularak yönetim/denetim kayyumu tayini , yine dava dilekçesinin netice-i talep kısmında ise şirkete tedbiren yönetim kayyumu tayin edilmesini, …..Bankası …. Şubesinde davalı ıban hesabı üzerine tedbir kararı ile bloka edilmesini, halen şirket adına kayıtlı görünen sadece …… ve ……plakalı araçların kaydına tedbir kararı verilmesinine ilişkin ihtiyati tedbir taleplerinde bulunulmuş ise de, dava dilekçesi dışında hiçbir delil sunulmadığı, ihtiyati tedbir kararı verebilmek için hâkimin somut sebep göstermesi ve ihtiyati tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil değerlendirmesi yapması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşması gerekli olup dava dilekçesi dışında hiçbir delil sunulmadığından yaklaşık ispat koşulu oluşmadığı nedeniyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, heyet ara kararı taraflara/vekillere tebliğ edilmiştir.
Davalı şirketin bağlı bulunduğu Sosyal Güvenlik Kurumuna yazılan müzekkereye cevabında, şirketin geçmiş dönem prim borçlarının 7143 sayılı yasa kapsamında takside bağlandığı ve ilk taksitin henüz ödenmediği bildirilmiş, borç durumuna dair istenen bilgi ve belgeler de gönderilmiştir.
….Bankası …..Şubesine müzekkere yazılarak; davalı şirkete ait ….. numaralı hesabın 01/01/2013-31/12/2017 dönemine ait hesap hareketleri gönderilmiştir.
Beylikdüzü Vergi Dairesi Müdürlüğü cevabi yazısında;29/04/2013-01/03/2018 tarihleri arasında 167.302,67 TL tutarındaki vergi borçlarının on sekiz eşit taksit ve 7020 sayılı Kanun kapsamında ise taksitlendirme ile 63.249,01 TL tutarındaki vergi borçlarının on sekiz eşit taksit halinde yapılandırıldığı, ancak 05/04/2018 tarihi itibariyle bu yapılandırmalara ilişkin 31/11/2017, 31/01/2018 ve 31/03/2018 vadeli borçlarının yasal süresi geçtiği halde ödenmediği, ayrıca 05/04/2018 tarih itibariyle tahakkuk edip vadesi geçen 81.265,66 TL vergi aslı ve 13.369,71 TL gecikme zammı olmak üzere toplam 94.635,37 TL vergi borcunun bulunduğu tespit edilmiş ve dayanak belgeler yazı ekinde gönderilmiştir.
. …..Bankası A.Ş……. Şubesine cevabi yazısıyla davalı şirkete ait istenen hesap hareketleri gönderilmiştir.
Davanın tarafı olmayan kamu kurumlarını ilgilendirecek şekilde şirketin kamu borçlarının dondurulmasına ilişkin tedbir kararı verilemeyeceğinden davalı yanın ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Taraf tanık beyanları alındıktan sonra davalı şirketin ticari defter kayıt ve belgeleriyle dosya kapsamı üzerinde; sunulan defterlerin muhasebeci bilirkişi tarafından incelenerek defterlerin TTK hükümlerine göre usulune uygun tutulup tutulmadığı, kapanış tasdiklerinin yapılıp yapılmadığı, 6335 sayılı yasayla değişik 6102 sayılı yasanın 64. maddesinin 3. fıkrası gereğince ticari defterlerin elektronik ortamda tutulup tutulmadığı, elektronik ortamda tutulan defterlerle İlgili açılış ve kapanış onaylarının Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ve Maliye Bakanlığınca müştereken çıkartılacak tebliğe uygun olup olmadığı, defter kayıtlarının birbirini doğrulayıp doğrulamadığı, sahibin lehine delil olma özelliği taşıyıp taşımadığı, tarafların ortak olduğu davalı Limited Şirketi’nin TTK’nun 636/3 maddesine göre haklı sebeple fesih koşullarının oluşup oluşmadığı, istem yerine duruma uygun düşen ve kabul edilebilir başka çözüm yolunun bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi, davacıların ve davalının sermaye koyma borçlarını yerine getirip getirmedikleri, şirketin karar tarihine en yakın tarih itibariyle rayiç değerler üzerinden değerinin tespiti ile davacıların ortaklıktan çıkma paylarının belirlenmesi hususlarında bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmasına karar verilmiş, 21/05/2019 tarihli raporda özetle; davalı şirketin rayiç değerli özkaynaklarının -226.733,70 TL hesaplandığı, davalı şirketin -226.733,70 TL borca batık olduğu, davalı şirket borca batık olduğundan, davacı ortağa dağıtılacak bir ayrılma akçesi söz konusu olmadığı, ancak davacı ortağın kaydı olarak davalı şirketten 315.008,66 TL alacağı bulunduğu, ortaklar arasında güven ortamının kalmadığı, bu duruma her iki ortağın birlikte sebebiyet verdiği, borca batık olduğu tespit edilen şirkette davacı ve dava dışı diğer ortağın birlikle karar alarak şirket faaliyetlerini durdurduğu vc Çevre ve Şehir Bakanlığından alınan faaliyet belgesinin askıya alındığı husulan dikkate alındığında davalı şirketin tasfiyeye sokulmasının menfaatler dengesi dc gözetilerek uygun bir çözüm olabileceği bildirilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, bilirkişi raporu, gelen yazı cevapları ile tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde; TTK’nun 636/3 maddesinde “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. ” düzenlemesi getirilmiştir. Kanun koyucu anonim şirketlerden farklı olarak limited şirketlerde haklı sebeple fesih davası açma hakkını şirkette belirli oranda pay sahibi olmaya bağlamamış, her bir ortağa şirkette sahip olduğu sermaye payı oranından bağımsız olarak bu hakkı tanımıştır. Şirketin haklı sebeple feshi, ikincil bir çözümdür. Bu talebin ikincilliği hem davanın açılması hem de davada verilecek hüküm bakımından geçerlidir. Haklı sebeple fesih davasının diğer hukuki yollarla ilişkisi konusu çok net bir biçimde ortaya konulmuş değildir. Ancak İsviçre doktrininde bugün hakim olan ve Türk doktrininde de benimsenen görüş davanın ikincil niteliğinin bu davaların açılmasının haklı sebeple fesih davasının ön şartı olmadığı yönündedir. Gerçekten de davanın ikincil nitelikte olması diğer davalar ile arasında bir bağlılık bulunduğu ve azlığın bu davaları açmadan haklı sebeple fesih davası açamayacağı anlamına gelmez. O nedenle örneğin genel kurul kararının iptali yolu yerine haklı sebeple fesih davasına başvurulmuş olması davanın reddini gerektirmez. Hakim fesih dışında alternatif bir çözüme karar verebileceğinden, diğer çözüm yollarına başvurulmadan bu davanın açılması sakıncalı sonuçlar doğurmayacaktır. Haklı sebebin varlığı hakimin haklı sebeple şirketin feshine karar verebilmesinin veya maddede öngörülen duruma uygun başka bir çözüme hükmedebilmesinin şartlarından birisidir. O nedenle haklı bir sebebin bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir. Haklı sebep kanunda tanımlanmamış, örnek olarak da gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. Bununla birlikte şirketin feshini gerektiren haklı sebebin somut olması gerektiğini, gelecekte meydana gelmesi mümkün uyuşmazlıklar veya zarar endişesi gibi nedenlerle şirketin feshinin talep edilemeyeceğini belirtmek gerekir. Bir başka anlatımla varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep kabul edilmezler. Haklı sebebin ekonomik olması şart değildir. Malvarlıksal olmayan pay sahipliği haklarının ihlali de haklı sebep oluşturabilir.
TTK.md.636 da nelerin haklı sebep sayılacağı gösterilmemiştir. Şahıs şirketlerinde olduğu gibi limited şirketlerde de ortakların aynı amacı gerçekleştirmek üzere müşterek gayret ve birbirlerine karşı güven ilişkisi içerisinde bulunmaları şirketin devamı için zorunludur. Şirketlerde olmazsa olmaz bu unsurların zedelenmesi, şirketin devamını ve kuruluş amacının gerçekleşmesini imkansız hale getirebilir. Ortaklar arasında özünde, aynı amaç için çalışma azminin olmaması şirketlerde güvensizliğe neden olacaktır. Böyle bir durumun varlığına rağmen, ortakları şirket sözleşmesi ile bağlı tutmak doğru değildir. Bu durumda ortağın şirketteki payını başkasına devrederek ayrılması düşünülebilirse de ortağın payını devrederek şirketten ayrılmasının zor veya imkansız olduğu hallerde, ortağın kendisini çekilmez bir hal alan ortaklık ilişkisinden kurtarabilmesi amacıyla haklı sebeple fesih hükümlerine yer verilmiştir. Taraf menfaatlerinin dışında fesih talebinin son çare olup olmadığı hususu da değerlendirilmelidir.
Somut olayda; şirketin Gelir İdaresi Başkanlığı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Beylikdüzü Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün dosyaya mübrez 06/04/2018 tarihli yazısı ile dosyaya celp geldiği, 05/04/2018 tarihi itibariyle ilgili yapılandırmalara ilişkin vadeli borçlarının yasal süresi geçtiği halde ödenmediği, vergi borcunun bulunduğunun tespit edildiği, şirketin amacının gerçekleştirilmesinin mümkün bulunmadığı, bu sebeplerle TTK m.636/11 kapsamında öngörülen şartların gerçekleştiği dikkate alınarak TTK’nun md.636/3 anlamında haklı sebeple fesih şartlarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.

TTK md. 636/3 hakime istem yerine duruma uygun çözüm konusunda geniş bir takdir hakkı verdiğinden mahkeme kural olarak bu talep ile bağlı değildir. Haklı sebeple fesih davasının arkasında yatan düşünce, hakimin kendiliğinden hatta davacının alternatif çözüm yönünde bir talebi olmadan dahi fesih yerine başka alternatif çözümler araması gerektiğidir. Davacı sadece fesih veya terditli olarak duruma uygun bir çözüm veya fesih talebinde bulunabileceği gibi, fesih talep etmeden sadece kendisi için uygun olduğunu düşündüğü somut çözüm talebiyle de dava açabilir.Ancak avalı şirketin rayiç değerli özkaynaklarının -226.733,70 TL hesaplandığı, davalı şirketin -226.733,70 TL borca batık olduğu, davalı şirket borca batık olduğundan, davacı ortağa dağıtılacak bir ayrılma akçesi söz konusu olmadığı, gelinen noktada mevcut duruma göre ortaklığın devamı yönünde ortaklar arasında güven ortamının kalmadığı, bu duruma her iki ortağın birlikte sebebiyet verdiği, borca batık olduğu tespit edilen şirkette davacı ve dava dışı diğer ortağın birlikle karar alarak şirket faaliyetlerini durdurduğu vc Çevre ve Şehir Bakanlığından alınan faaliyet belgesinin askıya alındığı husulan dikkate alındığında davalı şirketin tasfiyeye sokulmasının menfaatler dengesi dc gözetilerek uygun bir çözüm olduğu kanaatine varılmıştır.
Tüm bu nedenlerle: davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’nun ….. numarasında kayıtlı ….Limited Şirketi’nin 6102 sayılı TTK.nun 636/3.madde ve fıkrası uyarınca fesih ve tasfiyesine, tasfiye işlemlerini yürütmek ve sonlandırmak için tasfiye memuru olarak mali müşavir …. ‘ın atanmasına, tasfiye memuruna emek ve mesaisine karşılık toplam 5.000.-TL ücret takdirine, ücretin ileride davalı şirket hesaplarından tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafından kesinleşmesinden itibaren 1 haftalık süre içerisinde yatırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜNE,
İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’nun …… numarasında kayıtlı ….Limited Şirketi’nin 6102 sayılı TTK.nun 636/3.madde ve fıkrası uyarınca FESİH VE TASFİYESİNE,
2-Tasfiye işlemlerini yürütmek ve sonlandırmak için tasfiye memuru olarak mali müşavir …. ‘ın atanmasına,
3- Tasfiye memuruna emek ve mesaisine karşılık toplam 5.000.-TL ücret takdirine, ücretin ileride davalı şirket hesaplarından tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafından kesinleşmesinden itibaren 1 haftalık süre içerisinde yatırılmasına,
4- Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 44,40 TL maktu ilam ve karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 1.707,75 TL harçtan mahsubuna, artan 1.663,35 TL ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 2.725,00- TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 31,40- TL başvurma harcı, peşin harçtan mahsup edilen 44,40 TL peşin harç, 235,00 TL tebligat ve müzekkere 3.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.310,80-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
8-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı karar verildi 11/07/2019
Başkan ….
¸
Üye ……
¸
Üye …..
¸
Katip ……
¸