Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/914 E. 2018/144 K. 08.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BAKIRKÖY
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/914
KARAR NO : 2018/144

DAVA : Yönetici Sorumluluğundan Kaynaklanan Tazminat
DAVA TARİHİ : 10/10/2017
KARAR TARİHİ : 08/03/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/03/2018

Mahkememizde görülmekte olan yönetici sorumluluğundan kaynaklanan tazminat tazminat (haksız fiilden kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkili davacıların …A.Ş.’nin eski yönetim kurulu başkanı ve büyük ortağı olan ….’ın 12/05/2008 tarihinde vefat etmesi nedeniyle mirasçılık yoluyla şirkete %39,11 oranında hissedar olduklarını, davalı …’ın ise yapılan sermaye artırımı üzerine şirketteki hissesinin %33,51’den %51,63’e yükseldiğini ve şirketin yönetim kurulu başkanı olduğunu, davalı …’ın sermaye artışında kullandığı 12.1 milyon TL ve kısa sürede meydana gelen şahsi servetinde on milyonlarca liralık artış ile ilgili olarak Bakırköy C.Başsavcılığının ….eski soruşturma, …. yeni soruşturma sayılı dosyası ile soruşturmanın halen devam ettiğini, davalı …’ın …A.Ş.’nin yönetimini ele geçirdikten sonra yasaya, şirketin esas sözleşmesine ve hakkaniyete aykırı kararlar alıp işlemler yaparak kısa sürede servetine servet kattığını, davacı müvekkillerinin şirketteki hissesinin ise hukuka aykırı sermaye artış kararları ile %39,11’den %31,64’e kadar gerilediğini, …’ın 2008-2017 yıllarında sahip olduğu sermaye şirketlerine ait bilgilerin ayrıntılarını belirttiklerini, ….’ın vefatından sonra …A.Ş.’nin 2012 tarihine kadar herhangi bir sermaye artışına gitmediğini ancak sermaye dağıtım kararı da almadığını, 05/09/2012’de peş peşe sermaye artışları yapılmaya başlandığını, 02/09/2015’de sermayenin 72,5 milyon TL’ye çıkartıldığını, halihazırda …’ın kontrolünde olan …’a ait hisselerin büyük bir kısmı … Pazarlama …üzerinden elde bulundurulduğunu, böylelikle … hisselerinin %60,86’sının …’ın , %3,86’sının ….’ın ve %31,64’ünün müvekkili … ve çocuklarının kontrolünde olduğunu, davalı …’ın …’a ait ürünlerin yurt içinde ve yurt dışında satışı için 03/10/2009 tarihinde %99,9’u kendisine ait …. Pazarlama San.ve Tic….isimli şirketi kurduğunu, …’dan aldığı ürünleri pazarlayan, piyasadan topladığı ürünleri de geri …’a satarak muazzam bir ciro ve kar oranı yakalayan bu şirketin 22/07/2015 tarihinde sermayesini 85 milyon TL’ye çıkardığını, bu şekilde davalı …’ın hakim hissedarı olduğu çok sayıda şirket ile esasen …’ın elde etmesi gereken karı kendi servetine aktardığını, … Pazarlama Tic….nin …. şirketine yani davalı …’a ait olduğunu, bu şirketin de kuruluşundan kısa süre sonra sermayesini iki katına çıkardığını, yine …. A.Ş.’nin 13/04/2015’te … tarafından kurulduğunu, bu şirketin de …’a ait ürünlerin web sayfası üzerinde pazarlanmasını yaptığını, …. A.Ş.’nin …’ın kardeşi ….’ın kontrolünde olduğunu, daha önceden …’ın yürütmekte olduğu döviz ve kıymetli maden faaliyetlerinin …. Döviz Şirketi üzerinden yapılmaya başlandığını, 05/11/2014’te …’ın yönetim kuruluna katılarak şirket yönetimini eline aldığını, ….. A.Ş.’nin de 31/03/2014’te tek pay sahibi olarak … adına tescil edildiğini, şirkette kısa sürelerde ve yüksek miktarda sermaye artışları yapıldığını, davalı …’ın … ismini ve tescilli markasını kullanarak esasen …’ın elde etmesi gereken karı kendi servetine kattığını, … yönetim kurulu üyelerinin şirketi diledikleri gibi yönettiklerini, hukuka ve mevzuata aykırı bir şekilde sermaye artışları yapıldığını, kurulduğu günden bu yana kar dağıtılmadığını, …’ın karının dolaylı ve doğrudan …’ın sahibi olduğu diğer şirketlere aktarıldığını, müvekkillerinin 2009-2016 yılları arasında yapılan olağan ve olağanüstü genel kurullara katılarak olumsuz oy kullandıklarını, bu hususlarda çok sayıda dava açtıklarını, anne …’ın hak arama mücadelesine ilişkin olarak Bakırköy ….Asliye Ceza Mahkemesinin …. Esas, Bakırköy C.Başsavcılığının …. sayılı soruşturma dosyasının bulunduğunu, …’ın vekili hakkında görevi kötüye kullanma suçunda mahkumiyet kararı verildiğini, Bakırköy ….ATM’nin …. Esas sayılı dosyasında rekabet yasağına ilişkin izinlerin verilmesine ilişkin 10 nolu kararın mahkemece iptal edildiğini ve kararın kesinleştiğini, Bakırköy …. ATM’nin …. Esas sayılı dosyasından 05/09/2012 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan … ve … nolu kararların iptaline karar verildiğini, 2009,2010 ve 2011 yıllarına ait …’ın uğradığı zararların tazmini için yönetim kurulu üyelerine karşı Bakırköy….ATM’nin …. Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, yine Bakırköy …. ATM’nin …. Esas sayılı dosyasında 2016 yılına ait olağan genel kurul toplantısında alınan tüm kararların iptali talebiyle dava açıldığını, ayrıca davalı şirkete özel denetçi atanmasının talep edildiğini, müvekkillerinin TTK 555 maddesi uyarınca huzurdaki davayı açma hakkına sahip olduklarını, davalı …’ın genel kurullarda oy kullanma hakkı olmadığı oy kullanarak yasaya aykırı bir şekilde TTK 394 ve 395 maddelerinde yer alan izinlerin alınmasını sağlayarak şirkete zarara uğrattığını, rekabet yasağının ihlali halinde yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gidileceğini, bu hususta Yargıtay kararları ile öğretideki görüşlerin bulunduğunu, diğer taraftan yönetim kurulunun ibrasının usul ve yasaya aykırı olup yönetim kurulu üyesi davalıların …’a verdikleri zararlara karşı şahsi mal varlıkları ile sorumlu olduklarını, diğer yandan 10/04/2017 tarihinde yapılan 2016 yılına ait olağan genel kurul toplantısında yönetim kurulu ibrasının yapıldığı 8.maddede kararın oy çokluğu ile alındığının yazıldığını, oylamaya katılmayan yönetim kurulu üyelerinin kimler olduğu ve bu kişilerin hisse oranlarının tutanağa yazılmadığını, tutanağın gerçeği yansıtmadığını, benzer ihlalin gündemin 12.maddesinde de yapıldığını, davacıların paydaşı olduğu …’ın 2016 yılında elde etmesi gereken kârın davalıların ortağı, yönetim kurulu üyesi ya da hissedarı olduğu şirketlere doğrudan ve dolaylı olarak aktarıldığını, bu zararın bilirkişi incelemesiyle ortaya çıkacağını ileri sürerek fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla 01/01/2016 ile 31/12/2016 tarihleri arasında esasen …’ın daha önceden yürüttüğü ve halihazırda kendi imkanları ile yürütebileceği faaliyetlerin, davalıların yöneticisi ya da hissedarları olduğu şirketler üzerinden yürütülmesi nedeniyle …’ın mahrum kaldığı kazancın tespitine, davalılardan …’ın , … ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren şirketler kurması onlarla işlemler yapması, kendi şirketlerini kamuoyuna sanki …’ın iştiraki gibi sunarak kamu oyunu yanıltması, …başta olmak üzere …’ın itibarını teknik bilgi ve birikimini, sermayesini, markalarını, müşteri portföyünü, teknik malzeme ve makinalarını kullanarak …’ı zarara uğrattığının ve esasen …’ın elde etmesi gereken karı kendi şirketleri vasıtasıyla elde ettiğinin ve miktarının tespitini, davalıların rekabet yasağı kendi ile işlem yapma yasağı ve sadakat yükümlülüğü başta olmak üzere, yasa, esas sözleşme ve hakkaniyet ile dürüstlük kurallarını ihlal etmeleri nedeniyle …’a verdikleri şimdilik 100.000,00 TL’lik zararın müştereken ve müteselsilen davalılardan tazmini ile … (…A.Ş.) a ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; usule ilişkin olarak davanın TTK.nun 396.maddesinin birinci fıkrası uyarınca zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirketin … A.Ş.’de tüzel kişi yönetim kurulu üyesi olmadığını, davanın husumetten reddi gerektiğini, TTK.m.395 ve 396 uyarınca bu tür bir davanın yalnızca şirket tarafından açılabileceğini, davacıların dava açma haklarının bulunmadığını, esasa ilişkin olarak ise; …’ın ….Borsası elinde bulunan paylarının 6362 sayılı kanun uyarınca….’nin tüzel kişiliğinin sona ermesi ile ….’a intikal ettiğini, dava dilekçesinde müvekkilinin hangi kusurlu eylemleri ile zarara sebebiyet verdiğinin ortaya konmadığını ve bunları ispatlayıcı deliller sunulmadığını, müvekkilinin herhangi bir kusurlu eyleminden bahsedilmediğini, …’ın müvekkilinin kusurlu eylemleri nedeniyle zarara uğradığının ispat edilemediğini, müvekkili şirketin …’ı zarara uğratacak herhangi bir faaliyette bulunmadığını, TTK 395 ve 396.maddeleri kapsamında … A.Ş. genel kurullarında yönetim kurulu üyelerine izin verilmiş olup söz konusu izinlerin geçerli olduğunu, davacı tarafın genel kurulda alınan kararlar nedeniyle yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna karar verilmesi talebinin hukuki temelden ve mantıktan yoksun olduğunu, davacı tarafın müvekkilinin yasaklı olduğu halde genel kurulda oylamaya katıldığı ve bu şekilde yönetim kurulunun ibra edildiği iddiasının işbu davanın konusu olmamakla beraber dayanaksız olduğunu, hiç kimsenin kontrolü dışında kalan kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamayacağını, kesinlikle kabul anlamına gelmemek koşuluyla yönetim kurulunun eylemleri ile …’ın zarara uğradığını ve …’un müteselsilen sorumlu olduğuna karar verilmesi durumunda kusurun ağırlığına ve diğer indirim olgularına göre TTK m.557 uyarınca farklılaştırılmış teselsül uygulanması gerektiğini belirterek davanın zamanaşımından reddine, husumet itirazının kabulü ile davanın husumetten reddine, herhangi bir kusurlu eylemi ile …’ın zararına sebebiyet vermemiş olan ve davacı taraflarca da …’ı herhangi bir zarara uğrattığı iddia ve ispat edilmemiş olan …’nin sorumluluğu bulunmadığından davanın esastan reddine, kesinlikle kabul anlamına gelmemekle koşuluyla müvekkili şirketinin müteselsil sorumluluğuna hükmedilmesi halinde ise TTK.m.557/1 uyarınca şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde zarardan sorumlu tutulmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar …, …, …, … cevap dilekçelerinde özetle; davacıların TTK.395 ve 396 maddelerine göre yönetim kurulu üyelerine karşı dava açma haklarının olmadığını, bir an için davacıların TTK. 395 ve 396.maddelerine göre dava hakları olduğu düşünülse bile bu kez de üç aylık hak düşürücü süre içerisinde işbu davanın açılmamış olduğu, bu nedenle de reddi gerekeceğini, davacıların TTK 555.maddesine dayandırdıkları taleplere ilişkin hak düşürücü sürenin TTK 558.maddesine göre belirleneceğini, 10/04/2017 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyeleri ibra edilmiş olup hak düşürücü süre içerisinde açılmamış bulunan huzurdaki davanın esasa girilmeden zamanaşımı/hak düşürücü süre yönünden reddedilmesi gerektiğini, TTK.560.maddesinde düzenlenen iki yıllık zamanaşımı süresinin de dolduğunu, hissedarların TTK 395 ve 396.maddelerine aykırılık iddiasıyla yönetim kurulu üyelerine sorumluluk/tazminat dava açma haklarının bulunmadığını, hissedar davacıların huzurdaki davayı açma hakları bulunmadığından davanın öncelikle taraf ehliyeti/husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, şirket genel kurulu tarafından ibra edildiklerinden haklarında tazminat davası açılmasının mümkün olmadığını, genel kurul tarafından TTK 395 ve 396 maddelerinde bildirilen izinlerin verilmesine dair alınmış geçerli bir genel kurul kararı varken aleyhlerinde sorumluluk davası açılamayacağını, … A.Ş.’nin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi adlarına ya da başkası hesabına yapmalarının söz konusu olmadığı gibi aynı tür ticari işlerle uğraşan herhangi bir şirkette sorumluluğu sınırsız ortak da olmadıklarını, … …ile kendileri ya da başkası adına herhangi bir iş ya da işlem yapmadıklarından şirketle işlem yapma yasağına aykırı herhangi bir davranışlarının da söz konusu olmadığını, TTK 395.maddesine aykırılık durumunda ancak şirketin işlemin batıl olduğunu ileri sürebileceğini, bunun dışında şirket ya da pay sahiplerine tazminat ödenmesinin söz konusu olmadığını, yönetim kurulu üyesi oldukları dönemde şirketin zarara uğratılması mümkün olmadığı gibi ticari olarak dahi herhangi bir zarar etmediğini, davacılar tarafından şirkete karşı açılan pek çok dava olduğunu ve bu davaların hiçbirisinde şirketin en ufak bir zarara uğratıldığına karar verilmediğini, davacı tarafından şirkete özel denetçi atanması talebi ile Bakırköy ….Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyasından açılan davanın reddine karar verildiğini, davacının afaki iddialarının tamamını şirket yönetim kurulu başkanı ile aralarındaki şahsi husumete dayandırdığını belirterek yasal ve maddi gerekçeler karşısında haksız ve yersiz davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; … …yönetim kurulu üyeliğinden 12/07/2016 tarihinde istifa ettiğinden şahsına dava açılmasının doğru olmadığını, iddia ve taleplerin 2016 yılı ile sınırlı tutulduğunu, TTK 395 ve 396.maddelerinde sayılan izinlerin de davacının dayandığı 10/04/2017 tarihli toplantıda verilmiş olup toplantının yapılmasının üzerinden yasada belirtilen üç aylık süreden çok daha fazla süre (altı aydan bile fazla süre) geçmiş olduğundan haksız davanın öncelikle bizzat davacının dayanmaya çalıştığı TTK 396/3 maddesindeki hak düşürücü süre/zamanaşımı yönünden reddedilmesi gerektiğini, TTK 560.maddesinde düzenlenen iki yıllık zamanaşımı süresinin de dolduğunu, ibranın üzerinden altı ay geçmiş olduğundan davacıların genel kurul toplantılarında müvekkilinin ibra edilmemesi yönünde oy kullanmış olsalar dahi davacıların dava haklarının düştüğünü, hak düşürücü sürenin sona erdiğini, hissedarların TTK 395 ve 396 maddelerine aykırılık iddiası ile yönetim kurulu üyeleri aleyhinde sorumluluk / tazminat dava açma haklarının olmadığını, yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı döneme ilişkin olarak şirket genel kurulu tarafından ibra edildiğinden hakkında tazminat davası açılmasının mümkün olmadığını, genel kurul tarafından TTK 395 ve 396 maddelerinde bildirilen izinlerin verilmesine dair alınmış geçerli bir genel kurul kararı varken aleyhinde sorumluluk davası açılamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde yer alan ölçüsüz ve gerçeğe aykırı beyanların aksine …A.Ş.’nin müvekkili yönetim kurulu başkanı olduğundan itibaren çok başarılı ve kârlı yönetildiğini, özellikle 2010 yılından itibaren doğru planlama ve ticari hamleler yapıldığını, davacı …’ın eşinin ölümünden sonra hak etmediği halde müvekkili ve babasından haksız birtakım taleplerde bulunmaya başladığını, bu taleplerinin bazılarının karşılanmaması üzerine ise şirketi çalışmaz hale getirebilmek için elinden gelen her şeyi yaptığını, davacı annenin kendi lehine bile olsa şirket genel kurulu tarafından alınan hemen her karara muhalefet ederek bu kararlar aleyhinde davalar açtığını, davacı ve velayeti altındaki çocukların tüm masraflarının amcaları olan müvekkili ve dedeleri (müvekkilin babası) tarafından karşılandığını, yönetim kurulu üyelerinin TTK 395 ve 396 maddelerine aykırı davrandıkları iddialarına dayalı tazminat taleplerinin üç aylık hak düşürücü süreye tabi olup dava süresinde açılmadığından reddi gerektiğini, şirketin zarara uğratıldığı iddialarına ilişkin ise iki yıllık zamanaşımı süresinin söz konusu olup süresinde açılmamış davanın reddi gerektiğini, TTK 395 ve 396 maddelerine aykırı davranıldığı iddiasında ise sorumluluk davasının ancak şirket (diğer yönetim kurulu üyeleri) tarafından açılabileceğini, davacıların TTK 396.maddesine dayalı olarak dava açma haklarının olmadığını, davacıların işbu davadaki gerçeğe aykırı iddialarının aynıları ile şirkete özel denetçi tayin edilmesini istedikleri davanın mahkeme tarafından reddedildiğini, ibra edilen yönetim kurulu üyelerine karşı sorumluluk davası açılamayacağını, ibra üzerinden altı aydan fazla zaman geçtiğinden yönetim kurulunun ibra edilmemesi yönünde oy kullanan pay sahiplerinin dava hakkının da düştüğünü, 2016 yılına ait genel kurul toplantısında alınan ve şirket yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396 maddelerinde belirtilen izinlerin verilmesine dair genel kurul kararının iptal edilmediğini, işbu davanın dava şartı yokluğundan reddedilmesi gerektiğini, …A.Ş.’nin müvekkilinin yönetim kurulu başkanı olduğu dönemde hiçbir zararının söz konusu olmadığını, müvekkilinin yönetim kurulu başkanı olduktan sonra 2010 yılından itibaren doğru planlama ve ticari hamleler yapıldığını, bu şekilde şirketin kusursuz yönetimi ile 2010-2017 yılları arasında yaklaşık sekiz kat büyüdüğünü, TTK 553 maddesinde kusur sorumluluğunun düzenlendiğini, yönetim kurulu üyelerinin kusuru nedeniyle meydana gelmiş herhangi bir zarar söz konusu olmadığını, davanın reddi gerektiğini, şirketin zarara uğratıldığını ispat yükünün davacılara ait olduğunu, müvekkili ve diğer yönetim kurulu üyelerinin TTK 395 ve 396 maddelerine aykırı bir davranışlarının söz konusu olmadığını, şirketin tüm kayıtlarının mahkeme tarafından defalarca uzman bilirkişilere inceletildiğini ve tek bir usulsüz işlem ya da şirketin zararının tespit edilemediğini, dava dilekçesinin talep bölümünde yer verilen tespit taleplerinin huzurdaki davada ileri sürülemeyeceğini belirterek haksız ve yersiz davanın esasa girilmeden özellikle zamanaşımı, hak düşürücü süre ve husumet yönünden reddine, davanın esastan da tümüyle reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava; Anonim şirketin bir kısım ortakları tarafından açılan yöneticilerin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Dilekçe teatisi safhası tamamlanmış, ön inceleme duruşması yapılmak suretiyle dosyada tahkikat aşamasına geçilmiştir.

Bakırköy ….Asliye Ticaret Mahkemesinin….Esas sayılı dava dosyasının Uyapta kayıtlı örneği celp edilmiş, incelendiğinde; davacıların …., …. ,….ve …, davalıların …, …., …., …, … A.Ş, …oldukları, dava konusunun davalıların yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde yönetim kurulu üyelerinin genel kurullarda aldıkları kararların usul ve yasaya aykırı olması, dolaylı ve doğrudan eylem ve davranışları ile … A.Ş.’ni zarara uğrattıkları iddiasıyla 2009, 2010 ve 2011 yıllarına ait genel kurullarda alınan kararlar nedeniyle … yönetim kurulu üyelerinin …’ı uğrattığı zararların tespiti ve zararların davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile …’a ödenmesine karar verilmesi istemini içerdiği, Uyap’tan yapılan sorgulamada davanın 04/09/2017 tarihinde açıldığı, derdest olup duruşmasının 11/04/2018 tarihine bırakılmış olduğu anlaşılmıştır.

HMK.nun 166/1-4 maddesinde “aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar…. Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır. ” düzenlenmiştir.
Mahkememize açılan işbu dosya ile Bakırköy …Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyasında aynı şirketin uğradığı iddia olunan zararlarının talep edildiği, taraf ve konu birliğinin mevcut olduğu, sadece dönemlerin farklı olduğu, dayanılan delillerin ve maddi vakıaların müşterekliğinin, delillerin birlikte değerlendirilmesini gerektirdiği, yapılacak değerlendirme sonucunda dosyalardan biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte olduğu ve bağlantı bulunduğu anlaşılmakla, usul ekonomisi de dikkate alınarak HMK.nun 166/1, 4 madde ve bendleri uyarınca mahkememiz dosyasının daha önce açıldığı anlaşılan Bakırköy …Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin … Esas sayılı dosyası ile Bakırköy…. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğundan mahkememiz dosyasının, daha önce açılan Bakırköy … .Asliye Ticaret Mahkemesinin…. Esas sayılı dosyası ile HMK.nun 166/1, 4 madde ve bendleri uyarınca BİRLEŞTİRİLMESİNE,
2- Mahkememiz esasının birleştirme nedeniyle kapatılmasına,
3-Yargılamanın Bakırköy ….Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas sayılı dava dosyası üzerinden yürütülmesine,
4-Birleştirme kararı verildiğinin HMK.nun 166/3 maddesi uyarınca derhal ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilmesine,
Esas hükümle birlikte istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili, davalı … vekili ile davalı …vekilinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/03/2018

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …