Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/905 E. 2019/739 K. 27.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/905 Esas
KARAR NO : 2019/739

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 28/07/2017
MAHKEMEMİZE TEVZİ
TARİHİ : 06/10/2017
KARAR TARİHİ : 27/06/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/07/2019

İstanbul…Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas, ….Karar, 12/09/2017 tarihli kesin yetkiye ilişkin yetkisizlik kararı üzerine davacı tarafça süresinde verilen gönderme talep dilekçesi nedeniyle mahkememize tevzi edilen genel kurul kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilin, davacı şirkette 1.226.715 adet paya sahip olduğunu, 28.04.2017 tarihli genel kurul toplantısında müvekkilin olumsuz oylarına karşılık çoğunluk tarafından gündemin 4. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyeleri …. ibra edilmişse ibraya ilişkin söz konusu kararların hukuka ve yasaya aykırı alındığını, TTK 436/2 uyarınca yönetim kurulu üyeleri ve yönetimde görevli imza yetkisine haiz kişilerin oydan yoksun olması gerekirken oy kullanmış olduklarından alınan ibra kararının iptalinin gerektiğini, …şirket yönetim kurulunda olduğundan diğer yönetim kurutu üyeleri olan … hakkında ibra oylamasına katılmasının hukuka aykırı olup, yine pay sahiplerinden … de davalı şirketin avukatı ve imza yetkilisi olduğundan diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasında pay sahipliğinden doğan oy hakkını kullanmasının hukuka aykırı olduğunu davalı şirket yönetiminde bulunan ve birlikte şirket paylarının %99’una sahip olan …. %55 oranında, … %44 oranında ve …1se %0,001 oranında pay sahibi iken, ….’ın huzurdaki davaya konu genel kurul toplantısı öncesinde şirketteki paylarını pay sahibi …’e devrederek şirket ortaklığından ayrıldıklarının öğrenildiğini, davalı şirketin esas sözleşmesine göre pay devri yapılmak istendiğinde öncelikle diğer pay sahiplerine bildirim yapılması gerektiğini ve diğer pay sahiplerinin bu payları kendi payları oranında iktisap etme hakkına sahip olduklarını, ilgili pay devirlerinin yapılacağına ilişkin tarafa hiçbir bildirimde bulunulmadığı gibi, bu hususun genel kurul sırasında öğrenilince şirketin ortaklık yapısı ile yönetiminin tamamen başkasına bırakıldığı pay devirlerinin hangi tarihte ve ne amaçla yapıldığına ilişkin sorular soruların yanıtsız bırakıldığını, Yönetim Kurulu’nun ibrasına ve TTK 395-396’daki izinlerin verilmesine ilişkin alınan kararlann iptali talebiyle tarafça açılan davaların kazanıldığını ve genel kurulun ibraya ve TTK 395-396’daki izinlerin verilmesine İlişkin iptal edildiğini, yönetim kurulu üyeleri …’ın sırf bu hususu bertarafedebilmek için paylarını akrabaları ….’a ve hiçbir akrabalık bağları bulunmayan, şirketin uzun yıllardır avukatlığını yapan ….’e devrettiklerini, gerçekleşen devirler neticesinde …’ın payı 129.773.273 (%96), Tayfun özer’in payı ise 4.000.003 (%3) olduğunu, davalı şirket yetkililerinin müvekkilin paylannı düşürme çabasının sonuç vermes nedeniyle 2005 yılında %49 olan paylarının şu anda %0,9 seviyesine düşürüldüğünü, 28.04.2017 tarihinde yapılan 2016 yılı olağan genel kurul toplantısında 4, 5 ve 7. maddelerinin gündem maddeleri uyannca alınar kararlann müvekkilin yasadan kaynaklanan vazgeçilmez ortaklık haklarım sınırlar dırması ve ortadan kaldırması nedeni ile yokluklannın tespitine, bu istemin kabul görmemesi halinde alınan kararlann TTK 445. maddesi gereğince iptallerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; TTK 446/Son maddesi mucibince, müvekkil şirketin, işbu dava nedeni ile uğraması muhtemel zararlarına karşılık, davacı tarafından teminat yatırılmasına hükmedilmesi gerektiğini, davacı tarafça, müvekkil şirket tarafından yapılan genel kurulların iptaline karar verilmesini talep ettiğini, bu durumun, yaşanan ekonomik krizler de dikkate alındığında müvekkil şirketin kredi kuruluşları, bankalar ve 3. Kişiler nezdindeki itibarını olumsuz etkilediğini, davacının yıllardır süregelen şekilde müvekkil şirketin çalışmasını sekteye uğratmak saikiyle birbiri ardına onlarca dava ikame ettiğini, davacı tarafça ikame edilen işbu davanın müvekkil şirketin usul ve yasaya uygun şekilde gerçekleştirilen genel kurulunda alınan kararların iptaline yönelik olduğu ve müvekkil şirketin hissedarlık yapısı ile bir ilgisinin bulunmadığını, müvekkil şirketin işbu derdest davaya konu genel kurul toplantısının yapıldığı sırada yönetim kurulu üyesi olan … ile ….’ın kardeş olduklarını, diğer yönetim kurulu üyesi ..’ın ise …’ın eşi olduğunu, davacı tarafça her ne kadar ….ile …ın kardeş olmaları nedeniyle oy hakkından mahrumiyet bulunduğu yönünde Sayın Mahkemeyi yanıltıcı şekilde birtakım beyan ve iddialarda bulunulmuş ise de, sayın mahkeme de takdir edileceği üzere, davacı tarafın beyanlarına dayanak yapılmaya çalışılan kanuni düzenlemede aralarında yan soy hısımlığı bulunan herhangi bir şekilde alt soy veya üst soy olarak değerlendirilmesi mümkün olmayan kardeşlere ilişkin olarak herhangi bir ktsıtlama ve düzenleme bulunmadığım, işbu davaya konu edilen genel kurul toplantısında 7 nolu gündem maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerine izin verilmesine ilişkin genel kurul kararı incelendiğinde, söz konusu kararın alınması aşamasındaki oylamada yönetim kurulu üyeleri kendilerine ilişkin karar sırasında oy kullanmadıklarım ve yönetim kurulu üyelerine izin verilmesine ilişkin genel kurul kararı da toplantıya katılanların oy çokluğu ile usul ve yasaya uygun biçimde alındığını, yönetim kurulu üyelerinin şirketle işlem ve rekabet yasağının amacı çıkar çatışması halinde şirketi korumak olduğunu, davacı tarafça işbu dava konusu edilen genel kurul toplantısında alınan bir diğer karar ise davaya konu genel kurul toplantısında 4 nolu gündem maddesi uyarınca alınan yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin karar olduğunu, ancak davacı tarafın bu hususa ilişkin beyan ve iddialarının da kabul edilemeyeceğini, davacı tarafın somut olay bakımından emsal teşkil etmesi mümkün olmayan birtakım Yargıtay kararlarına atıfta bulunmak ve bu konudaki kanuni düzenlemeyi işine geldiği gibi yorumlamak suretiyle, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin genel kurul kararının da iptalinin gerektiği yönünde beyanda bulunduğunu, davacı tarafça 28.04.2017 tarihli 2016 yılına ait genel kurulun 5 nolu günde maddesi uyarınca alınmış olan mevcut yönetim kurulunun tekrar seçimi kararının dürüstlük kuralına aykırı olduğu yönündeki iddiaların haksız olduğunu, davacı tarafça işbu dava bakımından emsal olarak gösterilmeye çalışılan güncel tarihli Yargıtay Kararı içeriği incelendiğinde işbu dava konusu uyuşmazlık bakımından emsal teşkil edebilmesinin mümkün olmadığını, davacı tarafın 2004 yılından itibaren yönetim kuruluna seçitememenin verdiği rahatsızlık dolayısıyla yönetim kurutu üyelerinin yeniden seçimi hususunda verilmiş olan kararın iptalini talep etmekte olduğunu, davacının iddialarının reddine, müvekkil şirketin uğraması muhtemel zararlara karşılık davacı tarafça teminat yatırılmasına, davanın her halükarda reddine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Dava; TTK 448.madde ve devamınca açılmış davalı şirketin 28/04/2017 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne yazılan müzekkere cevabında anılan şirketin belirtilen tarihteki genel kurul toplantısı için Müdürlükten Bakanlık Temsilcisi görevlendirilmesi talebinde bulunmadığı bildirilmiştir.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkereye de cevap verildiği, istenen bilgi ve belgelerin gönderildiği, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı …’nin 21/02/1991 tarihinde kurulduğu, yönetim kurulu başkanının…, yetkililerinin münferiden imzaya yetkili …, B grubu imzaya yetkili …, B grubu imzaya yetkili… olduğu, .. Mahallesi, …Sokak No:…. Bağcılar /İstanbul adresinde kayıtlı olduğu, başta tekstil ürünleri olmak üzere her türlü malın ithalatı, ihracatı ve dahili toptan ticaret amaç ve konusu ile ilgili işlerle iştigal ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilince 28/04/2017 tarihli ihtilafa konu 2016 yılı Olağan Genel Kurul toplantı tutanağı, hazirun cetveli, yönetim kurulu kararı örnekleri ve genel kurul ve yönetim kurul kararlarının tesciline ilişkin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü yazısı dosyaya ibraz edilmiştir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davalı şirkete ait 28/04/2017 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 4,5 ve 7 nolu kararların emredici kanun hükümlerine ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçesiyle iptali talebinden ibaret olduğu ve bu kapsamda tahkikat aşamasının yürütülmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Bakırköy 5.Asliye Ticaret Mahkemesine, Bakırköy…Asliye Ticaret Mahkemesine, Bakırköy….Asliye Ticaret Mahkemesine yazılan müzekkerelere cevap verilmiş istenilen bilgi ve belgeler Uyap üzerinden dosyamıza gönderilmiştir.
26/04/2018 tarihli duruşmada taraf iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi için dosya kapsamı ile davalı şirketin ihtilaf konusu döneme ilişkin ticari defter, kayıt ve belgeleri üzerinde re’sen seçilecek bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak dava konusu 28/04/2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan 4, 5 ve 7 nolu kararların emredici kanun hükümlerine aykırı olup olmadığı, yokluk sebeplerinin bulunup bulunmadığı, ayrıca kanun, ana sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığı, iptal sebeplerinin bulunup bulunmadığı hususlarında rapor alınmasına karar verilmiş, 28/05/2019 tarihli raporda; dava konusunun davalı şirket …AŞ’nin 28.04.2017 tarihli 2016 yılı olağan genel kurul toplantısının 4., 5.ve 7. maddelerinin kanun, ana sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığı ve bu nedenle iptalinin gerekip gerekmediği, davalı …. şirketinin 21/02/1991 yılında kurulduğu, kuruluşundan itibaren sermaye artış ve azalışlarına bağlı olarak davacı yanın sermaye payının düşerek %0,91 oranına geldiği, 16/02/2016 tarihli TTSG kayıtlarıyla 04/12/2015 tarihli Olağanüstü genel kurul toplantısıhazirun cetvelinin karşılaştırılması sonucu ortaklardan …, …. ve…’in paylarını; (büyük çoğunlukla …. olmak üzere) … ve ….’e devrettikleri, oy yasaklarına uyulmaması ve yönetim kurulu üyeleri hakkında sorumluluk davası açılatarak özen ve sadakat yükümlülüklerini yerine getirmediklerinin, bu sebeple şirketi zarara uğrattıklarının mahkeme kararıyla tespit edilmesi nedenleriyle dava konusu kararların iptali şartlarının oluştuğu bildirilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, genel kurul toplantı tutanağı ve ekleri, sicil kayıtları, bilirkişi raporu ile tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde;
Uyuşmazlık davalı şirket …. AŞ’nin 28.04.2017 tarihli 2016 yılı olağan genel kurul toplantısının 4., 5.ve 7. maddelerinin kanun, ana sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığı ve bu nedenle iptalinin gerekip gerekmediği hususunda uyuşmazlık olup her ne kadar bilirkişi raporu iptali gerektiğini beyan etmiş ise de mahkememizce yapılan değerlendirme sonucunda ;
Kural olarak TTK. m. 445 uyarınca yasaya, esas sözleşmeye veya iyiniyet kuralına aykın kararlara karşı iptal davası açılabilir. Dolayısıyla anılan kararlann iptalinin sağlanabilmesi için bu kararların kanun, anasözlesme veya afaki iyiniyete aykırı olması da gerekir. Bir başkı deyişle sadece bir takım usuli eksiklikler bulunduğu gerekçesiyle alınan kararlann iptali sağlanamaz.İptal yaptırımı açısından, dava açılmasının maddi hukuka ilişkin şartlarından ilki ise ortada bir genel kurul kararının bulunmasıdır. Ortada şeklen dahi geçerli bir genel kurul kararı yok ise bu halde yokluk yaptırımı ile karşılaşılır. İkinci olarak kararın kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılık taşıması iptal için gerekli bir diğer maddi hukuk şartıdır (TTK. m.445). Üçüncü olarak aranacak şart ise karar ile aykırılık arasında illiyet bağı bulunmasıdır. 6762 sayılı ETK. 381 karar ile aykırılık arasında illiyet bağından söz etmemiş, daha doğrusu illiyet bağını varsaymış ise de TTK. 446/1’in (b) bendi toplantıya katılmış olsun olmasın her bir pay sahibine iptal davasını çeşitli şartlarla açma hakkı tanımış, ancak hakkın kullanılmasını sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olmasına bağlamıştır. TEKİNALP söz konusu yeniliği “etki kuralı” olarak nitelendirmekte, etki kelimesinin ifade ettiği anlamı, “ileri sürülen kanuna aykırılık yapılmasa idi iptali istenen genel kurul kararı alınamazdı veya genel kurul başka şekilde karar verirdi” şeklinde açıklamaktadır. (Ü.TEKİNALP, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul, 2013, N. 15-06 vd.) 6762 sayılı TTK.nun 331’nci maddesi uyarınca toplantıya katılıp karara muhalif oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten pay sahipleri iptal davası açabilir. .Anonim şirket genel kurul kararlarının iptali davası açabilecekleri düzenleyen TTK.nun 446/1-(a) maddesi uyarınca toplantıya katılıp karara muhalif oy kullanıp ve bu muhalefetini toplantı tutanağına geçiren kişiler iptal davası açabilirler.
Davaya konu 4 no’lu karar yönünden; talebe konu genel kurul toplantısında alınan genel kurul kararlarından gerek yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin olarak 4 no’lu gündem maddesi uyarınca alınan genel kurul kararının iptali talep nedeni dikkate alındığında davacı oydan yoksunluk haline dayanmış olup
.TTK’nun 436/1 maddesi “Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üst soyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz.
Davaya konu genel kurul toplantısının yapıldığı tarihte yönetim kurulu üyesi olan …. kardeş olduğu diğer yönetim kurulu üyesi …. ise yönetim kurulu üyelerinden….’ın eşi olduğu dosya kapsamı ile sabittir.
TTK m. 436 f. 1’deki oydan yoksunluk halinin gerçekleşmesi için de gündem maddesinin, pay sahibi veya eşi veya usul ve füru ile şirket arasındaki şahsi bir işe yahut davaya dair olması gerekmektedir.
TTK 436/1. maddesinde yer alan oy yoksunluğu halleri gözetildiğinde kardeş oldukları anlaşılan yönetim kurulu üyelerinin tamamının oydan yoksun olduğu, kalan ortakların oylarının ise yeterli olmadığı gerekçesiyle genel kurul kararının iptaline karar verilmiştir. TTK 436/1. maddesine bakıldığında düzenleme “pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz” şeklindedir. Oy yoksunluğunda yalnızca eş altsoy ve üstsoyun ortağı olduğu şirketlerle yapılacak işler zikredilmiş, kardeşler arasında böyle bir oy yoksunluğu hali düzenlenmemiştir. Bu durumda Kanun koyucunun yasa maddesinde açıkça altsoy ve üstsoy ibarelerine yer verdiği, kardeşler arasında ise TMK 17. maddesinde de ifade edildiği üzere yansoy hısımlığı bulunduğu, bu durumda, yönetim kurulu üyelerinin kardeş olması nedeniyle söz konusu genel kurul maddesinin oylamasında oydan yoksun olacağı şeklinde yorum yapılamayacağı, yapılan oylamada kararın gerekli çoğunlukla alındığı anlaşıldığından şirket genel kurulunun 4 numaralı kararının iptali talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/7190 Karar No: 2018/1960 emsal sayılı içtihadı da bu yöndedir.
Davaya konu 5 no’lu karar yönünden;…ın üç yıl süre ile yönetim kurulu üyeliğine seçildiği kararın oy çokluğuyla davacının muhalefetiyle alındığı analaşılmış olup iptal nedeninin dayanağı yönetici hakkında gösterilen sorumluluk davaları gösterilmiş olup incelenen mahkeme dosyaları ve kayıtlara göre yönetici hakkında kesinleşen bir dava olmadığı gibi olsa bile yönetim kurulu üyeliğine seçilen kişi hakkında sorumluluk davasının bulunmasının da yeniden seçime engele teşkil etmez çünkü ileride yönetici sorumluluğu yönündn usule aykırı işlemler olduğunda yönetici hakkında tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır. 6102 sayılı TTK’nun anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin görev süresini düzenleyen 362. Maddesine göre “Yönetim kurulu üyeleri en çok üç yıl süreyle görev yapmak üzere seçilir. Esas sözleşmede aksine hüküm yoksa, aynı kişi yeniden seçilebilir.” denilerek yönetim kurulu üyelerinin yeniden seçilebilmesi imkânı kanunen tanınmış bir hak olup, tekrar seçilememeye ilişkin olarak şirket esas sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunması durumu dışında da herhangi bir kısıtlama bulunmadığı dikkate alındığında salt yönetici hakkında açılmış davalar olması yeniden seçilmesine engel teşkil etmediğinden davacının iptal talebi yerinde görülmemiştir.
Davaya konu 7 no’lu karar yönünden ise yönetim kuruluna TTK 395 ve 396 maddleirne göre izin verilmesine ilişkin kararın dayanak hükümlerine göre;
TTK’nın 395/1 maddesinde ”Yönetim kurulu üyesi, genel kuruldan izin almadan, şirketle kendisi veya başkası adına herhangi bir işlem yapamaz; aksi hâlde, şirket yapılan işlemin batıl olduğunu ileri sürebilir. Diğer taraf böyle bir iddiada bulunamaz. ”, 396/1 maddesinde de ”Yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremez. Bu hükme aykırı harekette bulunan yönetim kurulu üyelerinden şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbesttir. ” düzenlemesi bulunmaktadır.
İptal talep gerekçesine göre kural olarak TTK md.395 ve 396 uyarınca yetki verilmesi yönündeki müzakerelere katılması ve oy kullanmasının mümkün olmadığını, TTK md. 436 uyarınca yasaktır. İncelene tuatanaklarda gündemin 7.maddeisndekioylamada….ın oylamaya kayılmadığı ve davacı vekilin 12226,715 ored oyuna karşılık 4000.003 adet kabul oyu ile oy çokluğuyla izin verilmesi kabul edildi denilerek kararın özel ğaırlaştırılmış bir nisap görmemeis nedeniyle oyçokluğuyla usulüne uygun alındığı anlaşılmakla yönetici hakkında davalar açılmış ise ileride rekabet etmeme yükümlülüğünün kaldırılması nedeniyle yöneticinin şirketi zararlandırıcı işlem yapacağı henüz gerçelşemeyen olaylar için ital gerekçeis olamayacağı gibi yönetici hakkında açgeçmişe yönelik açılan sorumluluk davalrı da buna engel dediğildir. Klaldı ki henüz ortada kesinleşmiş bir mahkeme kararı da bulunmadığı dikkate alındığında her ne kadar birlikişi heyeti söz konusu kararların dürüstlük iyiniyet kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle anılan kararların iptali gerekir yönünde beyan da bulunmuşlar ise de yönetici yönünden sorumluluk davasında verilen karar dayanak gösterilerek hakkında sorumluluk davası bulunan bir yönetim kurulu üyesinin ibrasının, bu yönetim kurulu üyesine izin verilmesinin ve hatta yeniden seçiminin mümkün olmayacağı yönünde görüş bildirilmiş ise dava dışı diğer hissedarların hisse devri yasağı olmayan devir iradelerinin kötü niyetle yapıldığı iddiası afaki soyut bulunmuş olup davacılar bu durumları ispata yarar delil de sunmadıklarından mahkememizce yukarıda anılan gerekçelere alınan kararların iptalini gerektiri nitelikte değildir.
Tüm bu nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 44,40-TL maktu karar ve ilam harcından peşin yatırılan 31,40-TL harcın mahsubuna, bakiye 13,00-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 2.725,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-İstanbul ….Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas, ….Karar, 12/09/2017 tarihli kesin yetkiye ilişkin yetkisizlik kararının ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra verilmesi nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/1 maddesi uyarınca davalılar yararına tayin ve takdir olunan 1.362,50-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
6-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
7-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.27/06/2019

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸