Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/769 E. 2020/1022 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/769 Esas
KARAR NO : 2020/1022

DAVA : Alacak (Ticari Mümessillik Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 22/08/2017
KARAR TARİHİ : 10/12/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Mümessillik Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki ticari ilişkinin 24/08/2015 tarihli danışman hizmet sözleşmesi ile başladığını, sözleşme çerçevesinde davacı tarafından davalıya danışmanlık hizmetleri verildiğini, sözleşmenin süresinin belirlendiği üzere 20/07/2016 tarihinde sona erdikten sonra tarafların sözlü olarak devamı konusunda anlaşmaları nedeniyle şubat 2017 tarihine kadar devam ettiğini ve davalı şirkete danışmanlık hizmeti verildiğini, davalının dava ve icra takibi konusu 2 fatura hariç davacı müvekkile ödeme yapmış olduğunu ancak son 2 faturanın alınan hizmete rağmen ödenmediğini, icra takibi başlatıldığını ve kötüniyetli olarak itiraz edildiğini, bu sebeplerle davanın kabulüne, alacağın 09/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının dava dilekçesindeki iddialarının tümünün asılsız olduğunu ve haksız kazanç almaya yönelik olduğunu, davanın itirazın iptali olmamakla mahkemece düzenlenen tensip tutanağında da alacak davası olarak nitelendirildiğini, danışman hizmet sözleşmesi imzalandığı ve bitiş tarihi olarak 27/07/2016 tarihinin kararlaştırıldığını ancak sözlü olarak anlaşılmış olsa da davacının iddia ettiği gibi şubat 2017 değil sözleşmenin 31 aralık 2016 tarihinde sonlandığını, bu hususun delil listesinde yer alan e posta yazışmalarından görülebileceğini, davacı şirketin sözleşme sonrası hizmet vermesinin söz konusu olmadığını, iddanın aksile müvekkilin davacı şirkete sözleşmeden faturadan veya cari hesaptan kaynaklanan herhangi bir borcunun olmadığını, davacının iddialarını kanıtlamak zorunda olduğunu, davacı şirketin tek başına fatura düzenlemesi hatta bu faturayı kendi ticari defterine işlemiş olmasının alacağın varlığına kanıt teşkil edemeyeceğinin, bu sebeplerle haksız davanın reddine, takip konusu asıl alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında düzenlenen danışman hizmet sözleşmesi kapsamında davacının, faturaya dayalı bakiye cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
İstanbul …….’nci İcra Müdürlüğü’nün …… esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhine ¨12.000,00 asıl alacak , ¨337,32 işlemiş faiz ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsili için faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu vekilinin süresinde, borca itiraz ettiğini belirterek takibin durmasına sebebiyet verdiği,İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği,bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği,davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222 nci maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişiler …… ve ……. ‘tan rapor alınmış, benzer mahiyette olduğu görülmüştür.
Alınan bilirkişi raporlarına göre; davacının 2017 yılı ticari defterlerinin delil niteliğinin bulunduğu, dava tarihi itibari ile davacının davalıdan 84.000,04 TL alacağının bulunduğu, davalının da 2017 yılı defterlerinin delil niteliği bulunduğu, davalının ise davacıya 2.08 TL borçlu olduğu, davacı tarafça hizmetin verildiğine ilişkin dosyaya tutanakların sunulduğu, tutanaklarda bulunan kişilerin hizmet alımında onay yetkisine sahip olup olmadıkları hususunun mahkememiz takdirinde bulunduğu, dava konusu faturaların içeriğindeki hizmetin sunulduğuna ilişkin davacının alacağının ispata muhtaç olduğunu bildirmişlerdir.
Dava konusu hizmetin verildiği tutanaklarda, davalı adına …… ve ……. isimlerinin yer aldığı görülmekle, mahkememizce davalı şirket çalışanları olup olmadığı hususunda SGK’ ya yazı yazılmış, yazı cevabında davalı çalışanları olmadıkları anlaşılmış olup bu kez İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne adı geçen kişilerin davalının ticari vekili ya da mümessili ya da şirket ortağı olup olmadıklarına ilişkin yazılan yazı cevabında şirkete ilişkin kayıtlarda bu isimlerin yer almadığı anlaşılmıştır.
Dava itirazın iptali davasıdır.Bilindiği üzere, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67.maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66.maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlayan bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süre içinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına da hükmedilebilir.(Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219,223) Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu usulü dairesinde ispat etmesi gerekir. İspatın konusu , ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu 6100 sayılı HMK.nun 187 ,190 ve 200’ncü maddelerinde açıkça belirtilmiştir.
İspatın konusu HMK.nun 187’nci maddede “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.” Şeklinde belirtilirken, ispat yükünün kimde olduğu ise HMK.nun 190’ncı maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”düzenlemesi ortaya konmuştur.
İspat vasıtaları ise HMK.nun 200’ncü maddesinde “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”düzenlemesi ile ispatın nasıl yapılacağı gösterilmiştir.
Akdi ilişki taraflar arasında düzenlenen bir sözleşme ile , faturaya konu malların teslim edildiğine yada verilen hizmete dair bir irsaliye , teslim fişi ve teslim alındığına dair yazılı bir belge ile ispat edilebilir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/07/2011 tarihli kararında “Hemen belirtmelidir ki, satılanın tesliminin “hukuki işlem” niteliğinde olup, buna ilişkin savunmanın hangi delillerle kanıtlanabileceğinin belirlenmesinde, hukuki işlemlerin varlığının kanıtlanmasına ilişkin genel usul hukuku kurallarının (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 288 ve devamındaki hükümler) göz önünde tutulması gerekir.Bunun sonucu olarak ta; herhangi bir hukuki işlem gibi, teslim de anılan hükümdeki senetle (yazılı delille) ispat kuralı çerçevesinde, ilişkin bulunduğu malın miktar ve değerine göre belirlenmelidir. (Kuru Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 1990 5.basım,C:2,S:1534, S:1603, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06/11/2002 gün 2002/13-875 E., 2002/885 K. sayılı ilamı da bu yöndedir.).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na göre “faturanın onu teslim alan muhatabı borç altına sokabilmesi için her şeyden evvel borç doğurucu bir hukuki ilişkinin mevcudiyeti ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatabı tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya 8 gün içinde itiraz edilmemiş olmasının onu borç altına sokacağı şeklinde görüş hem mantıki hem de hukuki dayanaktan yoksun olur. O halde öncelikle taraflar arasında böyle bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının göz önünde tutulması zorunludur.”Akdi ilişki ispat edilemediği sürece davacının davalı adına fatura düzenlemesi ve ticari defterlerine göre bu faturalar nedeniyle alacaklı gözükmesinin davalıyı bağlayıcı bir yanı yoktur. “
Örneğin faturalara dayalı olarak karşı taraftan alacaklı olduğunu iddia eden taraf faturadaki mal ve hizmetin karşı tarafa teslim edildiğini belge ile ispat etmelidir.Tek taraflı düzenlenen faturalar hiçbir zaman bir akdi ilişkiyi ispat vasıtası olmayıp , akdi ilişkinin ifası aşamasında düzenlenen bir belgedir.Bu nedenle faturanın geçerli olabilmesi için teslime dair belge sunulamaması durumunda faturaların karşı tarafın defterlerinde de kayıtlı olması gerekir.
Davacı yan icra takibinde ödenmediğini iddia ettiği toplam 12.337,34 TL tutarındaki alacak için takibe girişmiştir.Taraflar arasında yazılı bir akit olmadığı sözlü olarak ticari ilişkiye girdikleri anlaşılmıştır. Davalı yan ise davacının faturaya konu hizmeti almadığını belirtmiştir. Kendisi lehine bir olaydan hak çıkaran taraf ispat külfeti altındadır.Davacı yanın tek taraflı olarak tanzim ettiği fatura davalı yanca kabul edilmemiştir. Faturaya konu edilen hizmetin davalıya teslim edildiği de yazılı belgeler ile ispat edilememiştir.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı hizmeti verdiğini HMK.nun 200. vd. maddeleri uyarınca yazılı delille kanıtlamakla yükümlüdür.Davacı taraf fatura tebliğini ve hizmeti verdiğini yazılı delille kanıtlayamadığından ve delil listesinde açıkça yemin deliline dayanmadığından yemin delili hatırlatılmaksızın ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken maktu 54,40 TL ilam ve kara harcının davacı tarafından başlangıçta yatırılan 210,70 TL harcından mahsubuna, artan 156,30 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T gereğince hesaplanıp takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/12/2020

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza