Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/767 E. 2019/366 K. 21.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/767 Esas
KARAR NO : 2019/366

DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/08/2017
KARAR TARİHİ : 21/03/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/03/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalının …. Ltd.Şti.’nde %50 hisse ile ortak olduklarını, şirketin müdürlüğüne 10 yıl süre ile davalının seçildiğini, TTK.nın 626.maddesinde öngörülen bağlılık ve özen ilkesine aykırı hareket eden davalı müdürün şirketi zarara uğrattığını, 2015 ve 2016 yıllarında genel kurul yapmadığını, müvekkiline bilgi ve belge vermekten kaçındığını, 2017 yılında sermaye artırımı yapılmasını sağlamak için 2016 bilançosunda bulunmamasına rağmen gayrimenkul alınmış gibi şirket muhasebecisine ve mali müşavirine 827.000,00-Euro gayrimenkuller alım bedelleri adı altında belge düzenlettirdiğini, şirketin bilançosunun müvekkili tarafından bir mali müşavire incelettirilmesi sonucunda 2016 yılı içerisinde herhangi bir gayrimenkul alımının yapılmadığının görüldüğünü, davalı müdürün şirketin parası ile 2016 yılında 12 tane gayrimenkul aldığını, şirket ortağı olmayan 3.kişi … adlı şahsa …. Bankası … Mahallesi Şubesinden davalı, şirket muhasebecisi ve şirket çalışanları tarafından toplam 372.000,00-TL maaş ödemesi adı altında paralar ödendiğini, müvekkilinin davalıdan bilgi almak için 12/05/2017 tarihinde ihtarname keşide ettiğini, ihtarname sonrası davalının müvekkiline baskı yaparak hisselerini küçük bedel karşılığında satmaya zorladığını, bu isteğin yerine gelmemesi üzerine gerçek olmayan nedenlerle Bakırköy ….Asliye Ticaret Mahkemesinde …. Esas sayılı dosya ile müvekkili aleyhine ortaklıktan çıkarılma davası ikame edildiğini, şirket defterlerinin usulünce tutulmadığını, şirketin banka hesaplarından yapılan ödeme ve tahsil işlemlerinin muhasebe kayıtlarına işlenmediğini ileri sürerek öncelikle dava sonuna kadar şirketin daha da zarar görmemesi için davalının yetkilerinin tedbiren kısıtlanmasını, davalı üzerine kayıtlı dava dilekçesinde dökümü yazılı taşınmazların tapusunun üçüncü kişilere devir ve temlikinin yapılmaması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yargılama sonucunda davalının şirket müdürlüğünden azledilmesini, azledilen müdürün yerine şirketin idaresini teminen kayyım atanmasını, fazlaya ait dava ve talep hakları saklı tutularak şimdilik 40.000,00-TL şirket zararının davalıdan faiziyle birlikte tahsili ile şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yönetici azli istemi yönünden müvekkilinin pasif husumetinin bulunmadığını, davacının bilgi alma hakkının kullandırılmadığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, dava dilekçesi içeriğindeki bilgilerden zaten davacının bilgi alma hakkını yasal kapsamın çok üzerinde elde ettiğinin açık olduğunu, davacıya her türlü bilgi ve belgenin verildiğini, hatta şirket defterlerini ve bilançosunu mali müşaviri tarafından incelemesine dahi izin verildiğini, kaldı ki davacının prosedür gereği genel kurula başvurması, genel kurulun da bilgi alma ve inceleme hakkını reddetmesinden sonra mahkeme aracılığı ile bu hakkını kullanabilecek olmasına, keza genel kurulu toplantıya çağırma hususunda yetkisi bulunmasına rağmen, tüm bu yolları atlayarak doğrudan doğruya ve gerçek dışı beyanlarla müvekkilinin azlini, yetkilerinin kısıtlanmasını talep etmesinin davacının kötüniyetini ortaya koyduğunu, müvekkili şirket müdürünün özen ve bağlılık yükümünü ihlal edici davranışlarının bulunmadığını, şirketin zarar da görmediğini, aksine müvekkilinin müdürlüğünde kısa sürede Almanya’da büyük bir müşteri çevresi edindiğini, cirosunu artırdığını ve neticesinde Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından şirkete başarılarından dolayı üç kez ödül verildiğini, diğer yandan şirketin bugüne kadar gerek bankalara olan özel borçları ve gerekse kamu borçlarının davalı şirket müdürünün başarılı ve özverili çalışması sayesinde herhangi bir aksama olmaksızın ödendiğini, ticari olarak herşeyin yolunda gittiğini, davacının ise şirketi batırmaya yönelik kötüniyetli tutum ve davranışları ile şirketin mahvını amaçlayan haksız ve dayanaksız ihtarnameler gönderdiğini, dilekçelerinde belirttikleri bankalara sorulduğunda davacının şirketi zarara uğratmaya yönelik eylemlerinin teyit edileceğini, …. adlı kişinin şirketin Almanya’daki faaliyetleri yönünden müşteri çevresi oluşturulması amacıyla şirket adına hareket ettiğini ve bunun karşılığı olarak kendisine ödeme yapıldığını, ….’un davacı ile birlikte hareket ettiğini, ancak davacının ortaklıktan çıkarılması talebi ile Bakırköy …Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyası ile dava açılmasından sonra bildiği, onayladığı, sorun görmediği her hususu davacının işbu davaya dayanak olarak gösterdiğini, keza davacının müvekkili tarafından on iki adet taşınmaz alınarak şirketin zarara uğratıldığına yönelik iddiasının tümüyle gerçek dışı olduğunu, işbu davadaki amacın davacının şirketteki hisselerinin değerinden 4-5 katı fazla bedel karşılığında müvekkilinin almaya zorlanmasından ibaret olduğunu, şirkete zarar verilmediğinden davacının tazminat talebinin de haksız ve dayanaksız olduğunu, davada taraf olmayan dava dışı şirkete kayyım atanmasının mümkün bulunmadığını, tedbir olarak şirkete kayyım atanması halinde esas davada elde edilmek istenen sonucun tedbir kararı ile sağlanmış olacağını, bu durumun ise tedbirin niteliğine tamamen aykırı olduğunu, yargılama sonucunda müdürün azli durumunda ancak şirketin organsız kalmasının söz konusu olacağını, yeni müdür atama görev ve yetkisinin ise genel kurula ait olduğunu, esasen şirkete geçici olarak kayyım atanması halinde şirketin müşterilerinin yurt dışı müşteriler olduğu dikkate alındığında müşteri çevresinin kaybına dolayısıyla şirketin zarara uğramasına yol açacağını, davacının amacının müvekkili ve şirketin zarara uğraması endişesiyle tüm haksız taleplerine boyun eğmesini sağlamak olduğunu belirterek husumet yönünden davanın reddine, bu mümkün olmadığı taktirde haksız ve dayanaksız davanın reddine, koşulları oluşmayan ihtiyati tedbir talebinin de reddine karar verilmesini istemiştir.
Davacı 12/03/2019 havale tarihli dilekçesi ile, davadan feragat ettiği, ayrıca vekillerini azlettiği ve ekinde azilname aslı sunduğu , kimlik tespitinin yapıldığı görüldü.
Feragat, tek taraflı ve davayı sona erdiren kesin bir hükmün hukuki sonuçlarını doğuran işlem olup, feragatın hüküm ifade etmesi mahkemenin ve karşı tarafın kabulüne bağlı değildir. Dava, tarafların serbestçe tasarruf edebileceği davalardandır. Davacı davadan usulüne uygun feragat ettiğinden davacının davasının feragat nedeniyle reddine, davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına ilişkin aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın feragat nedeniyle Reddine,
2-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 44,40-TL maktu karar ve ilam harcın davacı tarafından peşin yatırılan 683,10 TL harçtan mahsubu ile kalan 638,70-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4- Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 4.750,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5- Davalı tarafından sarf edilen 2.500,00 TL kayyımlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde artan olur ise avansların yatıran tarafa iadesine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere tarafların yokluğunda oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/03/2019

Başkan …
E-imzalıdır ¸
Üye …
E-imzalıdır ¸
Üye …
E-imzalıdır ¸
Katip …
E-imzalıdır ¸