Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/712 E. 2019/417 K. 28.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/712 Esas
KARAR NO : 2019/417

DAVA : Tapu İptali Ve Tescil (Yönetici Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/11/2016
KARAR TARİHİ : 28/03/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/04/2019
Silivri …Asliye Hukuk Mahkemesinin 18/04/2017 tarih …. Esas, …Karar sayılı görevsizlik kararı gereğince davacılar vekilinin süresi içerisinde verdiği gönderme talep dilekçesi üzerine mahkememize tevzi edilen dava dosyasının yukarıdaki esasa kaydı yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkilleri ile davalı …’ın davacı şirketin 1/3 oranında eşit paylara sahip ortağı ve … ile …’ın şirketi münferiden temsile yetkili kişileri olduklarını, müvekkili … ile ….’in Fransa’da yaşadıklarını, davalı … Fransız vatandaşı olduğundan Türkçe bilmediğini, müvekkilinin Türkçe bilmemesinden faydalanılarak şirket ortağı …’ın yeminli tercüman ve bakanlık temsilcisi bulundurmadan 12/09/2014 tarihli olağan genel kurul toplantı tutanağını müvekkiline imzalattırarak kendisini şirket kaşesi veya unvanı altına münferiden atacağı imza ile şirketi her hususta ve istisnasız olarak 3 yıl süre ile temsil ve ilzam etmesine oybirliğiyle karar verilmesini sağladığını, …’ın hukuka aykırı şekilde elde ettiği bu yetkiyle görevini kötüye kullanarak tamamı şirket mülkiyetinde olan … ili, …. ilçesi, …. Mahallesi …. mevkiinde bulunan tapuda …. parselde kayıtlı bulunan 4 katlı bina ve arsanın 1/3’ünü 25/12/2015 tarihinde 549.670,00- TL’ye davalılardan …’e müvekkillerinden gizli olarak muvazaalı, hileli satış ile şirketin içini boşaltmak, ortaklardan mal kaçırıp haksız kazanç elde etmek amacıyla devrettiğini, şirkete ait dava konusu gayrimenkulü oğlu …’a 18/01/2016 tarihinde 10 yıllığına emsal değerinin altında kiraya verdiğini ve kira akdini tapu kaydına şerh ettirdiğini, kira akdinde 2.el durumunda olan davalı …’ün de yer aldığını, şirketin 2/3 hissesine sahip olan müvekkilleri ile davacı şirketin davalı …’ın görevini kötüye kullanarak şirket adına yaptığı tasarruflar nedeniyle zarar ettiğini, bu nedenle davacı ortaklar tarafından Bakırköy ….Asliye Ticaret Mahkemesinin ….Esas sayılı dosyası ile yönetici sorumluğundan kaynaklanan tazminat davası açıldığını, davacı şirketin …’e devredilen hissesinin 1/6’sının … tarafından davalı …’a …. yevmiye nolu resmi senetle 285.000,00- TL’ye, kalan 1/6 hissesinin de 02/03/2016 tarihinde yine davalı … tarafından davalı …’a … yevmiye nolu resmi senetle 300.000,00-TL’ye satıldığını, şirket defterlerinin ve evraklarının müvekkillerinden kaçırıldığını, müvekkili …’in davacı şirketi temsilen davalı …’a Ankara …Noterliğinin 31 Ekim 2016 tarih …. yevmiye nolu ihtarını göndererek haricen bilgi sahibi olduğu 2.satışlar hakkında bilgi ve belge istediğini, ancak ihtara cevap verilmediğini, davalı … tarafından davacı şirketin önalım hakkının kullanılmasının diğer tüm davalılarla birlikte hareket edilerek engellendiğini, davacı şirketin muaccel hale gelmiş veya gelmemiş bir borcu olmadığı ve herhangi bir icra takibi ile karşı karşıya kalmadığı halde şirketin bir kısmının satışının yapıldığını, davacı şirkete ait gayrimenkulün satışının davalı … tarafından diğer davalılarla birlikte hareket ederek kötü niyetli olarak şirketi zarara uğratmak amacıyla yapıldığını, diğer yandan şirkete ait gayrimenkulün alımı ve tadilatı için müvekkili … tarafından şirket hesabına 1.083.000 Euro (3.519.750,-TL), 12/09/2014 tarihli Borç-Alacak protokolünde de görüleceği üzere davalı şirkete toplam 669.000,- Euro aktarıldığını, ayrıca bu müvekkilinin 21/03/2014 tarihinden 31/12/2015 tarihine kadar söz konusu gayrimenkulün alımı için şirketin kredi borç taksitlerini de ödediğini, müvekkili davacı ortakların şirketin asla aciz içine düşmesine imkan vermeyecek derecede ekonomik olarak güçlü ve basiretli olduklarını, gayrimenkulün satış tarihindeki gerçek değer ile tapu kaydındaki değerler arasında aşırı oransızlıklık mevcut olduğunu, bu nedenle yapılan satışların hayatın olağan akışına uyan gerçek bir satış olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, 12/09/2014 tarihli borç alacak protokolünde şirketin söz konusu gayrimenkul için 1.747.000,00- Euro harcama yaptığının tüm şirket ortaklarının ve yetkililerinin imzası ile sabit olduğunu, buna rağmen tamamı şirkete ait olan gayrimenkulün 1/3’ünün değerinin en az 1.900.000,00- TL olmasına rağmen çok cüzi bir rakamla 3.kişiye 534.000,00- TL’ye satıldığını, müvekkillerinin şirket adına satışı yapan …’ın satış parasını ne yaptığına ilişkin dahi bilgi sahibi olmadıklarını, davalı alıcıların gerçek alıcı olmadığını, davalı … ile birlikte davacı ortaklardan mal kaçırmak, şirketin içini boşaltmak suretiyle haksız kazanç elde etmek amacıyla birlikte hareket ettiklerini ileri sürerek, öncelikle dava konusu … ili, …. İlçesi, … Mah. …. mevkiinde bulunan …. parselde kayıtlı 4 katlı bina ve arsa üzerindeki davalılar … ve … adlarına kayıtlı 1/6’şar olmak üzere toplam 1/3 hissenin 3.kişilere satış ve temliğinin önlenmesi için teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve taşınmazın davalılar … ile … adlarına kayıtlı 1/6’şar hisse olmak üzere toplam 1/3 hissesinin tapu kayıtlarının iptaline, iptal kararının 2.el durumunda olan davalı … adına yapılmış kaydını da kapsadığına iptal edilen hissenin davacı …. ….A.Ş’ adına kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; öncelikle usule ilişkin olarak davacı iddialarını kabul anlamına gelmemekle beraber tapu iptal ve tescil yönünde bir karar çıkması halinde davacıların ancak iptal edilen tapunun… A.Ş’nin üzerinde tescil işlemi yapılabileceğini, böyle bir durumda diğer ortaklar … ile …’in hukuki menfaat ve husumet yönünden dava açma hakkının olmayacağını, bu nedenle bu davacılar yönünden davanın husumet ve hukuki menfaat yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, 06/05/2016 tarihinde otel ruhsatının kiracı ….Ltd. Şirketi tarafından alındığını, müvekkili tarafından satışı yapılan gayrimenkulün ise otel değil 2 yıldan fazla süredir atıl durumda bulunan taşınmazın 1/3’ü olduğunu, satışa ilişkin 12/09/2014 tarihli protokolün …. ve …’in tüm şirketlerinin mali müşavirliğini 10 yıldan fazla süredir yapan yeminli mali müşavir ….tarafından hazırlandığını ve yanlarında yine ….’in aile dostu olan ve ana dili gibi Fransızca bilen …. Emlakçısı olan …nun tercümanlığında yapıldığını, gerek görülmesi halinde tanık olarak dinlenebileceğini, yönetim kurulunda bulunan … ve …’a 12/09/2014 tarihinde münferit imza yetkisi verildiğini, ayrıca bu yetkiye gerek olmadan da şirket ana sözleşmesi ile münferit imza yetkisi olan kişilerin “satış” dahil her türlü yetkiye sahip olduğunu, davacı ortak … tarafından Büyükçekmece ….Noterliğinin 12/09/2014 tarih …. yevmiye numaralı vekaletnamesi ile gerekli evrakları kendi namına imzalamaları hususunda diğer davacı ortak …’e yetki verildiğini, buna rağmen davacıların ısrarla ….’in Türkçe bilmemesini bahane etmelerinin kötü niyetli olmalarından kaynaklandığını, davacıların söz konusu satışın gizlice, hileli ve muvazaalı olarak yapıldığı iddialarının gerçeğe aykırı olduğunu, şirket ortaklarının son olarak 18/12/2015 tarihinde bir araya gelerek şirkete ait taşınmazın işletilmeye açılması ve otel ruhsatı alınması yönünde karar aldıklarını, bu görüşmelerden sonra ortaklardan …’in şirkete ait taşınmazın satışı için broşür bastırarak birkaç emlakçıyla ve alıcıyla satış için görüştüğü ve emlakçılık sözleşmeleri yaptığı bilgisinin müvekkillerine ulaşması üzerine müvekkilinin davacıları aramasına rağmen kendilerine ulaşamadığını, bu durum karşısında inşaatın yapımından beri süre gelen borçların ödenmemesi ve taşınmazın kendilerinden habersiz bir şekilde satılacağı endişesiyle müvekkilinin tedbire konu edilen taşınmazda yapılan inşaat işleri ve işçilik ücretlerinin yanı sıra alınan eşyaların borçlarının kapatılması için taşınmazın 1/3’ünü satmak zorunda kaldığını, yapılan satışın tamamıyla gerçek bir satış olduğunu, davaya konu taşınmazın inşaatının bitmesinin üzerinden yaklaşık iki yıl geçmesine rağmen davacıların davranışları ve kararsızlıkları nedeniyle hiçbir şekilde işletilmeye geçilemediğinden … A.Ş’nin çok büyük maddi kayıplara uğradığını bu nedenle 13/04/2015 tarihli yönetim kurulu kararıyla gayrimenkulün işletilmesi amacıyla kiracı olarak kendi ortak olduğu şirkete veya ortak olmadığı herhangi bir gerçek veya tüzel kişi ile kira kontratı ve işletme sözleşmeleri yapmaya tam yetkili kılındığını, sözleşme aşamasına geçilmesine rağmen davacıların bu kişileri değişik bahaneler ile kabul etmediklerinden 18/12/2015 ve 13/04/2015 tarihli karardan dönülerek satışa engel olabilecek iş anlaşmaları yapmaksızın konaklama şeklinde faaliyet gösterme hususunda karar kılındığını, müvekkilinin yapmış olduğu kira sözleşmesinin özel şartlar bölümünün 3.maddesinde “kiracı, kiraya konu taşınmazın … satılması halinde ilk yazılı ihbar ile kiralananı tahliye etmek zorundadır.” şartı bulunduğundan kira sözleşmesinin satışa engel olduğu iddiasının yerinde olmadığını, taşınmazın aylık 9.000,00- TL den olmak üzere yıllık 108.000,00- TL ‘ye kiraya verildiğini, yine davacıların emlak komisyoncusu …. ile yapmış oldukları sözleşmede taşınmazın 10.000.000,00-ABD dolarına satılacağı maddesinin yer aldığını, müvekkilinin yapmış olduğu kira sözleşmesi ile binanın aylık masraflarından (aylık 12.000,00- TL civarı) kurtulmanın yanısıra işletilmeye açılarak her ay düzenli olarak kira geliri ile ilk kez kazançlı duruma geçtiğini, söz konusu taşınmaz üzerinde şirketteki tüm iş ve işlemler yönünden münferit imza yetkisi bulunan şirket ortakları ve müdürleri olarak davacı … ile müvekkilinin …Bankası A.Ş’den çekmiş oldukları 600.000,00 TL kredi nedeniyle 1.500.000,00 TL ipoteğinin bulunduğunu, tapu müdürlüğünün satışlardan bankayı haberdar ettiğini, bankanın da şirket ortaklarına ihtarname ile bilgi verdiğini, bu nedenle davacıların söz konusu satışlardan haberdar olmadıklarını iddia etmelerinin tamamıyla gerçek dışı olduğunu, davacıların ön alım hakkını kullanamadıklarına ilişkin iddialarını kabul etmediklerini, taşınmazın tadilatı ve işletmeye açılması için şirketin çekmiş olduğu kredi borçlarının ödenebilmesi için taşınmazın 1/3’ünün ….’e satışının yapıldığını, sonrasında diğer satış yapılan …’ın müvekkiline gelerek hem söz konusu binanın işletmesini yapmak hem de pay satın almak istediğini, müvekkilinin kendi yetkilisi olduğu şirkete ait 2/3 payın satılık olmadığını söylemesi üzerine …’ın diğer davalı … ile görüştüğünü ve satışın bu şekilde gerçekleştiğini, son satıştan ise müvekkilinin … Bankası A.Ş’nin Kadıköy …. Noterliği ile 15/03/2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle haberdar olduğunu, davacıların davalılların beraber hareket ettikleri ve satılan 1/3 payın halen müvekkili elinde bulunduğuna ilişkin iddialarının gerçek dışı olup ispata muhtaç olduğunu, taşınmazın satışının yapılmasından sonra …’ın çalışma arkadaşı ….’in kurmuş oldukları …isimli şirket ile 06/05/2016 tarihinde otel ruhsatı alındığını, böylece atıl durumdaki taşınmazın işler hale geldiğini, müvekkilinin yaptığı tüm işlemleri basiretli bir tacir mantığıyla yaptığını, yapılan satış ile işlemeyen mülkün işler hale getirildiğini, aylık 12.000,00-TL civarı masrafı olan taşınmazın masraflarından kurtularak kira gelirine kavuştuğunu ve şirketin ilk kez kâr elde etmeye başladığını, ayrıca tüm bu çalışmalar sayesinde taşınmazın ileride iyi bir paraya satılmasının da önünün açıldığını, davacıların ihtiyati tedbir taleplerinin müvekkili yönünden bir bağlayıcılığı olmadığından bu husustaki takdirin mahkemeye ait olduğunu belirterek öncelikle davanın usulden reddine, aksi takdirde esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; usule ilişkin olarak dava dilekçesinde taşınmazın değerinin 101.000,00 TL olarak gösterildiğini, oysa dava konusu taşınmazın tapuda 585.000,00 Tl’ye satıldığını, davacılardan …’in ….şirketini münferiden temsile yetkili ve eş konumda olduğunu, davacı … ….’in ise şirketin yabancı ortağı olduğunu, davacılar … ve … adına tapu tescilinin mümkün olmadığını, bu durumda da davacıların hukuki menfaatlerinin bulunmadığını, davanın eksik harç yatırıldığından husumet ve hukuki menfaat yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, esasa ilişkin olarak ise; huzurdaki davanın kötü niyetli olarak haksız çıkar sağlamak amacıyla açıldığını, yapılan satışın gerçek satış olduğunu, davacıların baştan itibaren davalı … tarafından müvekkili …’e yapılan dava konusu taşınmazın satışının muvazaadan ari gerçek satış olduğunu bildiklerini, bu nedenle ….aleyhine Bakırköy …Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/112 Esas sayılı dosyası ile dava açtıklarını, açılan bu davada taşınmazın 1/3 hissesinin düşük bedelle satıldığını ispat etmeleri halinde zararları varsa bu dava ile karşılanmış olacağından huzurdaki kötü niyetle ve haksız olarak açılan mükerrer davanın reddinin gerektiğini, müvekkilinin tüm kazançlarını gayrimenkul alarak ve satarak yatırıma dönüştürmekte olduğunu, 6.500.000,00 TL değerinde taşınmaz malvarlığı bulunduğunu, muvazaalı devir işleminin hukuki sonuçlarını bilebilecek durumda olduğunu, müvekkilinin şirket yetkilisi …’ın müvekkiline ….’da bulunan 3 yıldan fazla süredir atıl durumda bulunan binanın 1/3 hissesini satmak istediğini, satış bedeliyle binayı atıl durumdan kurtarıp otel ruhsatı alacaklarını, bu şekilde binayı otel haline getirip işler duruma getirerek para kazanacaklarını söylemesi üzerine bina atıl haldeyken müvekkilinin binanın 1/3 hissesini tapuda 25/12/2015 tarihinde 534.000,00 TL’ye satın aldığını, sonrasında binanın atıl durumdan kurtarılıp otel ruhsatı alınması ve gelir getirir duruma getirilmesi için öngörülenden fazla masraf ve zaman gerektiğini ve binanın her ay yüklü giderlerinin olduğunu gören müvekkilinin satın almış olduğu 1/3 hissesinin 1/6’sını 285.000,00 TL bedelle davalılardan …’a, kalan 1/6 hissesini de 300.000,00 TL bedelle diğer davalı …’a sattığını, tapu kaydında 1.500.000,00 TL ipotek bulunan taşınmazın uzun süre atıl kalarak çürümeye yüz tutan binanın müvekkilinin hissesini satmasından sonra çok büyük masraflar yapılarak otel ruhsatı alınarak işler bir duruma getirildiğini, binanın değerinin kat kat arttığını, davacıların şuf’a hakkının engellenmediğini, taşınmaz üzerinde ipotek bulunduğundan tapudaki alım satım işlemlerinin tapu memurları tarafından ipotek veren bankaya bildirildiğini, bankanın da taşınmaz satışını diğer hissedarlara Kadıköy …Noterliğinin 20 Ocak 2016 tarih …. yevmiye numaralı ve aynı Noterliğin 15/03/2016 tarih … yevmiye nolu ihtarnameleriyle tebliğ ettiğini, kaldı ki şuf’a hakkının davacı şirkete ait olduğunu, diğer davacıların şuf’a haklarının bulunmadığını, davacı şirketin ise süresi içerisinde şuf’a hakkını kullanmadığını, taşınmazın ….şirketi yetkilisi … ile oğlu …. arasında imzalanan kira sözleşmesiyle ….’a kiraya verildiğini, kira sözleşmesinde kiralayanın tek taraflı talebi ile kiracının taşınmazı tahliye edeceğinin kararlaştırılmış olması ve ayrıca …’ın oğlu ….’ın turizm işleriyle iştigal ettiğini, birkaç yabancı dil bildiğini, binayı işler hale getirebileceğini ve otel ruhsatı işlemlerinde koşturacağını, 3.kişilere güvenilemeyeceğini, aksi halde satış parasının da çarçur olacağını beyan ederek taşınmazın oğluna kiraya verilmesinin binanın otel olarak işler hale gelmesi için elzem olduğunu beyan etmesi üzerine, müvekkilinin de atıl durumdaki binanın kiraya verilmesi ve kira getirisi elde edecek olmasında bir sakınca görmeyerek kira sözleşmesini imzaladığını, aksine beyanları kabul etmediklerini, davacıların bina hissesinin değerinden 4 kat düşük bedelle satıldığını ve esasen sırf bu nedenle davalılar arasında muvazaa olduğuna ilişkin iddialarını dayandırdıkları … Esas sayılı dosyada alınan bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, mahkemece 25/12/2015 tarihi itibariyle atıl durumdaki binanın değerinin tespit edilmesi halinde dayanak bilirkişi raporunun gerçeği yansıtmadığının açıkça anlaşılacağını, müvekkilinin kazancını kara çevirmek amacıyla dava konusu taşınmazı gerçek değerinden düşük kelepir olarak aldığını, müvekkilinin alım ve satımında herhangi bir muvazaa olmadığını, gerçekten muvazaa olsaydı davalı …’ın taşınmazın 1/3 hissesini değil tamamını yani 3/3 hissesini satacağını, sadece bu hususun bile davalılar arasında herhangi bir muvazaanın olmadığını, yapılan satışın atıl durumdaki binanın otel ruhsatının alınarak işler ve gelir getiren bir hale gelmesi amacına yönelik olduğunu, satışların gerçek olduğunu gösterdiğini belirterek haksız, hukuka aykırı ve mesnetsiz davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; tamamı gerçek dışı olan iddiaları kabul etmediklerini, müvekkilinin yıllardır gayrimenkul alım satımı yapıp otel işletmelerinde bulunduğunu, çevresinde bulunan kelepir taşınmazların ve özellikle otellerin alım satımını ve işletmesini yaptığını, müvekkilinin emlakçı arkadaşı …’ün ….’da bulunan ve …. şirketine ait olduğu öğrenilen ve 3 yıldır atıl durumda bulunan bir bina olduğunu söylemesi üzerine müvekkilinin …. yetkilisi ve ortağı olan … ile bir araya geldiklerini, binanın satılık olması halinde kendisinin satın alarak işletebileceğini söylediğini, bunun üzerine davalı …’ın kendilerine ait olan mülkün 1/3’ünün …’e satıldığını, geriye kalan hisseyi satmayacaklarını, binanın bir an önce işletmeye açılıp otel ruhsatı alınması için çabaladıklarını söylemesi üzerine müvekkilinin …’e ulaşarak onun payını satın almak istediğini ve yapılan görüşmeler sonucunda gayrimenkulün kiracısı konumunda bulunan …. ile alt kira sözleşmesi yapıldığını, müvekkilinin …. ve arkadaşı …’in beraber …. Ltd. Şirketini kurduklarını ve aynı zamanda …’e ait payın yarısının da müvekkili tarafından satın alındığını, müvekkili ile yıllardır otel işinde çalışan ve bu alandaki becerisini kanıtlamış bulunan….ve …. ile davaya konu taşınmazın eksiklerini tamamlayıp otel ruhsatını aldıklarını, müvekkilinin taşınmazı satın aldığında atıl durumda olduğunu, söz konusu taşınmazın otel olma vasıflarına kavuşup ruhsat alınabilmesi için yaklaşık 270.000,00 TL faturalı 112.000,00 TL faturasız olmak üzere toplam yaklaşık 382.000,00 TL masraf yapıldığını, otelin tüm eksiklerinin müvekkilinin ortağı olduğu …Ltd. Şirketi tarafından karşılandığını, dolayısı ile davacıların iddia ettiği gibi ortada bir muvazaa bulunmadığını, aksine davacıların yıllardır ilgilenmedikleri mülkleri, müvekkili tarafından gösterilen bu çabalar sayesinde değer kazandığını, müvekkilinin taşınmazdaki hisseyi satın almadan önce taraflardan hiç birini tanımadığını, şirkete ortak olduktan sonra diğer ortaklar ile tanıştığını, yaklaşık 10 aydır her gün işyerine giden ve hem işletmenin kar elde etmesini hem de aynı zamanda mülkün de değer kazanmasını için gerekli tüm çabaları gösteren bir mülk sahibi/işletmeci konumunda olduğunu, …. şirketinin ortakları arasında vuku bulan anlaşmazlıklara müvekkilini de dahil etmeye çalışmalarının kabul edilemeyeceğini, huzurdaki davada müvekkiline yapılan isnatların haksız olduğunu, dosyaya savunmalarının aksini gösterir herhangi bir delil de sunulmadığını, mahkemece verilen tedbir kararının da hukuka aykırı olduğunu belirterek öncelikle tedbir kararının kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin 30 yılı aşkın süredir İstanbul’da tekstil işi yaptığını, ayrıca 20 yıla yakın süredir Güngören’de faaliyet gösteren “…” işlettiğini, müvekkilinin Silivri’de ve İstanbul’un çeşitli yerlerinde birçok mülkünün bulunduğunu, maddi durumunun son derece iyi olduğunu, yılın belli zamanlarında ve özellikle hafta sonlarını Silivri’de bulunan çiftliğinde geçirdiğini, müvekkilinin nakit sıkıntısı bulunmadığından burada bulunan emlakçıların da kendisine uygun fiyata satılık mülk alımı konusunda tekliflerde bulunduğunu, müvekkilinin de bu teklifleri değerlendirerek ona göre gayrimenkul alım-satımı yaptığını, davalı …’e ait payın da bedeli ödenmek suretiyle bu şekilde satın alındığını, davacıların iddia ettiği gibi taşınmazın ucuza kiraya verilmediğini, kira sözleşmesinin piyasaya koşullarına uygun olduğunu, ayrıca müvekkilinin gayrimenkuldeki hisseyi satın aldığında henüz otel ruhsatı bulunmadığını, taşınmaza otel ruhsatı alınarak otel olarak işletileceğinin sözleşme ile sabit olduğunu, kaldı ki kiracıların müvekkilinin hissesini satın almasından kısa bir süre sonra otel ruhsatını aldıklarını, böylece müvekkilinin hissesinin değerinin arttığını, davacı iddialarının yerinde olmadığını, müvekkilinin taşınmazdan hem kira geliri elde edeceğini hem de kendisine ait payın artışı ile de gelecekte yapılacak bir satımda daha fazla kazanç elde edeceğini, müvekkilinin yıllardır tekstil işi yaptığını ve ayrıca öğrenci yurdu işlettiğini, hem de emlak alım-satımı işi ile iştigal ettiğini, davacıların iddia ettiği gibi ticari ilişki içerisinde dahi bulunmadığı kişilerle gizli ve muvazaalı işlemler içerisinde olmasının söz konusu olamayacağını, ayrıca mahkemece verilen tedbir kararının da hakkaniyet ilkeleri ile bağdaşmadığını, konulan tedbirin müvekkilinin payına da zarar verdiğini belirterek tedbir kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Dava; davacı şirket…A.Ş’ye ait dava konusu taşınmazdaki davalılar adlarına kayıtlı hisselerin muvazaa ve yolsuz tescile dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır.
Silivri Tapu Müdürlüğüne, Silivri Kadastro Müdürlüğüne ve İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkerelere cevap verildiği, sicil kayıtlarının CD olarak gönderildiği, çıktısının alınarak ayrı dosya halinde dosyamıza eklendiği, Silivri 3.Asliye Hukuk Mahkemesince tensip tutanağının 14.maddesi gereğince Dava konusu …. İli, …. İlçesi, … Mah., …. Mevkii, …. parsel, 4 katlı bina ve arsa üzerine davalılar … ile …’un adlarına kayıtlı olması halinde (Bakırköy …Asliye Ticaret Mahkemesine sunulan 06/10/2016 tarihli bilirkişi raporunda belirlenen 1/3 hisse değeri olan 2.152,750,00-TL bedel üzerinden) %15 teminat karşılığında dava sonuçlanıncaya kadar 3. kişilere devir ve temlikinin önlenmesini için ihtiyati tedbir kararı verildiği, teminat yatırılmadığından ihtiyati tedbir kararının infaz olmadığı anlaşılmıştır.
Mahkememizin ….Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda, 08/06/2017 tarihinde davalı şirkete karşı açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı …’a karşı açılan davanın ise dolaylı zararın ancak şirkete ödenmesi istenebileceğinden bu sebeple reddine karar verildiği, dosyanın İstinaf incelemesinde olduğu, verilen kararın henüz kesinleşmediği görüldü. Gerekçeli karardan bir suret alınarak dosyaya konulmuştur.
Taşınmazların değerlerinin satış ve dava tarihi itibariyle tespiti amaçlı alınan 31/01/2019 tarihli raporda özetle; taşınmazın değerinin tespitinde tapu kayıtlarında bina ve arsa nitelikli taşınmaz olmasi göz önüne alındığı, taşınmazın içinde bulunan tefrişlerin heyette konuda uzman olmaması nedeni ile değerlemeye alınmadığı, taşınmazın bina içinde kalıcı olan bazı özellikler değerlendirilerek bu bedele eklendiği, taşınmazın ön bölümünde bulunan Milli i Emlak arazisinin değerlemeye alınmadığı, tüm bilgiler ve ülkenin ekonomisi de göz önüne alınarak bedel tespit edildiği, taşınmazın dava tarihindeki, keşif tarihindeki ve satış tarihindeki bedellerinde emsaller göz önüne alınarak TÜİK endeksi İle hesaplama yapıldığı, taşınmazın keşif (24/12/2018) tarihindeki toplam bedelinin 6.308.260 TL, dava (24/11/2016) tarihindeki toplam bedelinin 3.969.845 TL olduğu, 02/03/2013 tarih ve …. yevmiye nolu resmi senet belgelerine göre … 1/6 hissesinin tamamını 300.000 TL bedelle … ‘a sattığı, 02/03/2013 tarihindeki toplam hisse bedelinin 3.107.278 TL olduğu, 1/6 hissenin 02.03.2013 deki bedelinin 517.873 TL olduğu, 25.12.2015 tarih ve … yevmiye nolu resmi senet belgelerine göre …. A.Ş adına kayıtlı(temsilen … ) hissesinin 2/3 hissesi üzerinde kalacak şekilde 1/3 hissesini 534.000 TL bedelle … ‘e sattığı, 25.12.2015 tarihindeki toplam hisse bedelinin 3.718.520 TL olduğu, 2/3 hisse bedelinin 2.479.014 TL, 1/3 Hisse bedelinin 1.239.506 TL, 3/3 Hissenin toplam 3.718.520 TL olduğu, 22.02.2016 tarih ve … yevmiye nolu resmi senet belgelerine göre … 1/3 hissesinin 1/6 hissesi üzerinde kalacak şekilde 1/6 hissesini 285.000 TL bedelle …. ‘a sattığı, 22.02.2016 tarihindeki toplam hisse bedeli 3.731.201 TL, 1/6 hissenin 02.03.2013 deki bedeli 621.859 TL olduğu bildirilmiştir.
02/11/2017 tarihli duruşmanın (3) nolu ara kararında; davanın tapu iptali ve tescil istemini içerdiği, davalılar … ve …’a yapılan satışlarda tapudaki toplam satış bedelinin 585.000,00-TL olduğu, oysa dava dilekçesinde dava değeri olarak 101.000,00-TL gösterilerek bu miktar üzerinden peşin harcın yatırıldığı, tapudaki toplam satış bedeli olan 585.000,00-TL’nin binde 68,31’inin 1/4’ü olarak hesap edilen 9.990,34-TL peşin nispi harçtan davacı tarafça ilk dava açılırken yatırılan 1.724,83-TL’nin mahsubu ile kalan 8.265,51-TL noksan peşin harcın yatırılması konusunda davacılar vekiline gelecek duruşmaya kadar kesin süre verildiği, davacı tarafça eksik harcın ikmal edildiği anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE SONUÇ
Mahkememizce yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davacılar ortakları oldukları şirkete ait taşınmazın şirket yetkilisi tarafından muvazaalı olarak devredildiği iddiasıyla eldeki tapu iptali davasını açtığı anlaşılmıştır.
Bu noktada muvazaa kavramı ve hukuki niteliği üzerinde durulması yerinde olacaktır.
İrade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanan muvazaa, pozitif hukukumuzda 818 Sayılı Borçlar Kanunun (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun md.19) 18. maddesinde düzenlenmiş ve anılan maddede, “bir aktin şekil ve şartlarını tayinde, iki tarafın gerek sehven, gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmayarak, onların hakiki ve müşterek maksatlarını aramak lazımdır” hükmüne yer verilmiştir.

Muvazaa; tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır, şeklinde tanımlanabilir. Muvazaa iddiasını dile getiren kişinin muvazaalı işlemin tarafı olup olmaması ispat kuralları yönünden farklı sonuçlar doğurur. Muvazaalı sözleşmenin taraflarından biri akdin muvazaa nedeniyle hükümsüzlüğünü ileri sürmesi halinde bu iddiasını ispatla mükelleftir. Bu noktada önemli olan diğer tarafın muvazaayı inkarı halinde iddianın ne şekilde ispat edileceğidir. Kanunun muayyen bir delil ile ispatını emrettiği hususlar başka suretle ispat olunamazlar. Bu durumun bir tezahürü senede karşı senetle ispat kuralıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 201. maddesinde senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemlerin miktara bakılmaksızın tanıkla ispat olunamayacağı düzenlenmiştir.
Muvazaanın ispatı bakımından da aynı kural geçerlidir. Taraflar muvazaalı işlemini bir senede bağladıklarına göre bunun muvazaalı olduğunu da bir senede bağlayabilirler. Aksi yöndeki bir kabul senetlerin kıymetini azaltacak ve ciddi bir hukuki işlem ile sorumluluk altına giren kişi hal ve şartlar kendisi için uygun bulunmadığı takdirde sözleşmenin hüküm ve sonuçlarından kurtulmak için gerçekte mevcut olmadığı halde muvazaa iddiasında bulunup, bunu şahitle ispat edebilecektir.(Esener, T.: Türk Hususi Hukukunda Muvazaalı Muameleler, İstanbul 1956, s.85)
İspatı veya doğumu muayyen bir şekle bağlı olmayan işlemlerde muvazaa iddiası ise her türlü delil ile ispatlanabilir.(Esener, T.: s.89)
Muvazaa olgusu tarafların yanı sıra muvazaalı işlemin butlanını talep etmekte doğrudan doğruya veya dolaylı şekilde hukuki menfaati bulunan kişiler tarafından da ileri sürülebilir. Ancak bu halde yukarıda açıklanan ispatta sıkı şekil koşullarının varlığı aranmaz ve iddia tanık dahil her türlü delil ile ispat edilebilir. Bu durum 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 203. maddesinde açıkça düzenlenmiştir.
Somut olayda davacı Şirket, satış tarihinde şirket yetkilisi olan ve sözleşme altında şirket adına imzası bulunan kişinin muvazaalı eylemi iddiasına dayanmaktadır.
Bu durumda Şirketin muvazaada taraf mı yoksa üçüncü kişi konumunda mı olduğunun açıklığa kavuşturulması gerekir.
Öncelikle tüzel kişilerin organlarının fiillerinden dolayı sorumluluğunun esas ve şartları irdelenmelidir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 47. maddesinde başlı başına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal toplulukları olarak tanımlanan tüzel kişiler cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehildirler (m.48) ve kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla fiil ehliyetini kazanırlar (m. 49). Tüzel kişinin iradesi ise organları aracılığıyla açıklanır (m.50) Pozitif hukuk tarafından hak süjesi olarak kabul edilen tüzel kişilerin iradelerini açıklayabilmeleri, dış aleme tesir edebilmeleri veya dış alemde değişiklik yaratabilmeleri için ihtiyaç duydukları vasıta “organ” olarak isimlendirilir. (Öztan, B.: Medeni Hukuk Tüzel Kişilerinde Organ Kavramı ve Organın Fiillerinden Doğan Sorumluluk, Ankara 1970, s.152)
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca tüzel kişilere fiil ehliyetine sahip olabilme yeteneği sağlanmıştır. Tüzel kişinin hak sahibi olarak üçüncü şahıslarla ilişki kurabilmesi ve iradesini açıklayabilmesi için organlara sahip bulunmasının gerekli olduğu yasada hükme bağlanmıştır. 4721 sayılı Kanun’un 50. maddesine göre “Tüzel kişinin iradesi, organları aracılığıyla açıklanır. Organlar, hukukî işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokarlar. Organlar, kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumludurlar.” kuralı konulmuştur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 50. maddesinde kullanılan organ kavramının özel hukuk tüzel kişileri için ne şekilde uygulanacağı 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1/II ve aynı yasanın 138. maddesinde düzenlenmiştir. Her şirket nev’ine mahsus hükümler mahfuz kalmak şartıyla Medeni Kanun’un ilgili maddeleri, her şirket nev’inin mahiyetine uygun olduğu nispette, ticaret şirketleri hakkında da uygulanır.( YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2015/7-1 K. 2015/798 sayılı kararı)
Organ bir veya birden fazla kişiden oluşan ve bu kişilerin eylemleriyle tüzel kişiliği bağlayan bir kavramdır.
Davacı tüzel kişi bir anonim ortaklıktır. Davacı şirketin sicil kayıtları celp edilmiş incelenmesinde; şirketin 08/05/2013 tarihinde ticaret siciline tescil edilerek kurulduğu, şirket ortaklarının 1/3 ‘er oranda davacılar … , … ile davalı … oldukları görülmüştür. 12/09/2014 tarihli olağan genel kurul toplantı tutanağına göre davacı … veya davalı … şirket kaşesi veya unvanı altına münferiden atacağı imza ile şirketi her hususta ve istisnasız olarak 3 yıl süre ile temsil ve ilzam etmesine oybirliğiyle karar verildiği anlaşılmıştır. Organ teriminin anonim şirketlerde yönetim kurulu, denetçiler ve genel kurul olduğunda görüş birliği vardır. Şirketin zorunlu organlarından üçüncüsü ise yönetim kuruludur. Yönetim kurulu ile ilgili hükümler madde 359–396’da düzenlenmiştir. 6102 sayılı Kanun’da yönetim kurulu üyelerinin atama ve seçimine, üyeliğin boşalmasına, üyelikten azle, yönetim ve temsil yetkisine, üyelerin devredilemez görev ve yetkilerine, yönetim kurulu toplantı ve hükümlerine, üyelerin mali haklarına, üyelerin tabi olduğu yasaklara yer verilmiştir. Bu noktada yönetim kurulunun tanımına ve özelliklerine de yer verilmesi gerekir. Buna göre yönetim kurulu şirketin kanuni temsilcisidir. Anonim şirketler MK. md. 48. ve TTK. md 125 çerçevesinde bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Bu hüküm gereği yönetim kurulu MK. md. 48 kapsamı içinde kalmak kaydıyla bütün idari karar işlem ve tasarrufları yapan bir organdır.
Konuyla ilgili YARGITAY HUKUK GENEL KURULU’nun 03.05.2017 Tarih Esas No : …. Karar No : …. Sayılı emsal içtihadına göre ”Somut uyuşmazlıkta birleşen dosya davalısı …’in muvazaa iddiasına konu sözleşme tarihi itibari ile Şirketi temsile yetkili müdür olduğu konusunda çekişme bulunmamaktadır. Muvazaa iddiasının dayanağı Şirket temsilcisinin, şahsi borcunun Şirkete yüklenmesi sonucunu doğuracak şekilde gerçek dışı işlem yaptığı isnadıdır. Bu iddiayı birleşen dosya davalısı … 28.02.2012 tarihli dilekçesi ve duruşmada verdiği ifade ile doğrulamış, Mahkemece de bu beyan göz önünde bulundurularak asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulü ile sözleşmenin iptaline karar verilmiştir. Ne var ki yukarıda yapılan açıklamalar karşısında davalı-birleşen dosya davacısı Şirketin, organının eliyle gerçekleştiği ileri sürülen muvazaa iddiası yönünden, üçüncü kişi konumunda olduğunun kabulü mümkün olmadığından muvazaanın ispatlanamadığı gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde değildir. Sonuç itibari ile Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.” denilerek esas olarak Şirketin, organının eliyle gerçekleştiği ileri sürülen muvazaa iddiası yönünden, üçüncü kişi konumunda olduğunun kabulü mümkün olmadığı hususu iş bu davada mahkememizce de dikkate alınmış ve karara esas teşkil eden ana neden olmuştur.
Somut uyuşmazlıkta Davacı şirket davalı şirket yetkilisi …’nın muvazaa iddiasına konu sözleşme tarihi itibari ile davacı şirketin temsile yetkili kişi olduğu konusunda çekişme bulunmamaktadır. Muvazaa iddiasını yukarıda yapılan açıklamalar karşısında davacı şirketin organının eliyle gerçekleştiği ileri sürülen muvazaa iddiası yönünden üçüncü kişi konumunda olduğunun kabulü mümkün olmadığından muvazaanın yazılı delille HMK 201.madde ve devamı uyarınca ispatlanması gerektiğinden anılan ilke kurallar kapsamında sübuta ermeyen davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Kaldı ki ilk satış işleminden sonra da taşınmazdaki hisselerin satılarak el değiştirdiği dikkate alındığında üçüncü kişi konumunda bulunan diğer kayıt maliki davalıların kötü niyeti ve ya muvazaa iddiasını bilebilecek durumda olduğu ya da bildiği hususu da ispat edilememiş olup sonuç olarak ortada şirket zararı olduğu iddiası bakımında davalının yönetici sorumluluğu kapsamında da bu talebini ileri sürme imkanı bulunmkatadır.
Tüm bu nedenlerle; davacılar … ve… yönünden davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, davacı şirket yönünden davanın sübuta ermemesi nedeniyle esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar … ve … yönünden davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın REDDİNE,
2-Davacı şirket yönünden davanın esastan REDDİNE,
3-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gerekli 44,40-TL ilam ve karar harcından davacılar tarafından yatırılan 1.724,83 TL peşin harcın, 8.265,51 TL tamamlama harcının mahsubuna, artan 9.945,94 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalılar yararına tayin ve takdir olunan 37.350,00 TL nispi vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
5-Dosya Silivri ….Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararı üzerine mahkememize tevzi edildiğinden ve görevsizlik kararı ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra verilmiş olmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/1 maddesi uyarınca tayin ve takdir olunan ayrı ayrı 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak tek olarak davalılara verilmesine,
6-Davalı … tarafından sarf edilen 73,50-TL tebligat gideri, 6,50-TL müzekkere masrafı, 50,00 TL tanık ücreti olmak üzere toplam 130,00 TL yargılama giderinin davacılardan alınarak bu davalıya verilmesine,
7-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
8-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
9-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacılar vekilinin yüzüne karşı, davalılar … ve … vekillerinin yüzlerine karşı, diğer ttarafın yokluğunda oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.28/03/2019

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸