Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/667 E. 2020/571 K. 16.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/667
KARAR NO : 2020/571

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/02/2015
KARAR TARİHİ : 16/09/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 20 yılı aşkın süredir sahibi olduğu patenti yenilenebilir kompozit ürünleri üretmekte ve bunları özellikle inşaat sektöründe kullanmakta olduğunu,bazı kötü niyetli şahısların bu patenti kullanarak müvekkilinin haklarına tecavüz edildiğini, müvekkili şirkette çalışan bazı işçilerin, rakip firmalarda çalışma yasakları olduğu hâlde bu firmalarda çalıştıklarını, böylece müvekkiline ait bazı gizli bilgileri sızdırdıklarını, müvekkiline ait olan ….,….,….,….,…,….,….,…,…,…. numaralı tasarım modellerinin hukuka aykırı bir biçimde kötü niyetli olarak pazarlandığını,ürünlerin taklit edildiğini,bu hususta …. Yapı Sistemleri San. Ve Tic. AŞ aleyhine Bakırköy ….’nci Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasında bilirkişi ve mahkeme heyeti ile keşif yapıldığını,keşif sonucu hazırlanan raporda …. … … numaralı tasarımların iltibas yaratacak durumda olduklarının belirtildiğini,sonrasında aynı mahkemenin … Esas sayılı dosyasında tazminat davası açtıklarını,rekabet yasağı ve gizlilik sözleşmesi kapsamında rekabet yasağına aykırı davalı eski işçinin sözleşmeyi bu ihlâli nedeniyle, müvekkilinin zararının bu aşamada belirlenmesinin mümkün olmadığını, bu sebeple belirsiz alacak davası açtıklarını belirterek şimdilik ¨2.000,00 maddi, ¨5.000,00 manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini,yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin de karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davacının eski çalışanı olduğunu, bu sebeple görevli mahkemenin İş Mahkemesi olduğunu,ayrıca müvekkilinin yerleşim yerinin …. olduğunu, bu sebeple de yetkili mahkemelerin Bakırköy Mahkemeleri olduğunu,davacının husumetinin, dava dışı …. Yapı Sistemleri San. ve Tic. AŞ ile olduğunu,dava dilekçesinde belirtilen savcılık dosyaları ile bilirkişi raporlarının bu davaya dayanak teşkili etmediğini belirterek mahkememizin yetkisizliğine karar verilmesini,ayrıca görevli mahkeme olmamakla mahkememizin görevsizliğine karar verilmesini,davanın haksız ve kötü niyetli açılması olması nedeniyle tazminat talebinin de reddine karar verilmesini,ayrıca yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin de karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. esas, …. karar sayılı yetkisizlik kararı ile dosya mahkememize gönderilerek mahkememizin …. esasını almıştır.
Davacı vekilinin temyiz etmesi üzerine Yargıtay …. Hukuk Dairesinin …. esas ve … karar sayılı ilamıyla bozularak gelmiş, mahkememizce bu ilama uyularak yargılama sürdürülmüştür.
ÖNCEKİ HÜKÜM
Mahkememizin … esas ve … sayılı kararı ile;
“Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 8. Maddesinde “…Çalışan /Danışman ile şirket arasında yapılan istihdam veya danışmanlık sözleşmesinin feshedilmesinden sonra, fesih nedeni ne olursa olsun , beş (5) senelik bir zaman süresi şirket ve/veya halefleri ve/veya tayin ettiklerinin işiyle doğrudan veya dolaylı olarak rekabet etmeyeceğini… kabul ve beyan eder” hükmünün yer aldığı, Anayasa’nın 48. maddesi uyarınca herkes çalışma hürriyetine sahip olduğu uyuşmazlığa uygulanması gereken 6098 sayılı TBK’nın 26,27,176,182 ve TMK’nın 23’ncü maddeleri karşısında davalının sözleşmenin sona ermesinden sonra 5 yıl süre ile aynı alanda faaliyet gösteren bir başka şirkette çalışamamasının, bir rekabet etmeme koşulu değil, kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde olduğu ve davalının ekonomik özgürlüğünü kısıtlayan bir hüküm olduğu gerekçesiyle buna dayalı cezai şartının da geçersiz olduğu ve davalının davacı firmada çalışırken edindiği ticari sır niteliğindeki bilgilerin ne şekilde kullandığının ve davacı şirketin bu yolla ne tür bir zarara uğradığının ispat edilmemiş olması gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava hukuksal niteliği itibariyle, TBK’nın 444’üncü maddesi uyarınca işçi ile işveren arasında düzenlenen işçinin rekabet yasağı sözleşmesine aykırılık iddiasından kaynaklanan cezai şart istemine ilişkindir.
Mahkememizce öncelikle davalı tanıkları dinlenmiştir.
Davalı tanığı … beyanında; kendisinin …. Firmasında çalıştığını, davacı şirkette 2 yıl kadar çalıştığını, şirketin preshanesinden sorumlu olduğunu, 2011 ve 2013 yılı arası bu görevi ifa ettiğini, davalının da davacı şirkette montaj işinde çalıştığını, kendisini bu vesileyle tanıdığını, davalının oradan kendisinden öne ayrıldığını, davalı …’ın ayrılıp …. Yapı adlı firmaya geçtiğini, o firmada da montaj işi yaptığını, davalı …’ın davacı şirketten kendi isteğiyle ayrıldığını, yani istifa ettiğini, davacı şirketten ayrıldıktan sonra belli bir süre izin kullandığını, sonra hemen …. Yapı Şirketine geçtiğini, orada da 2 yıl çalışıp ayrıldığını, ….’ı önceden çalışmış olduğu … Şirketinden tanıdığını, ….’ın davacı şirket ile ve …. Yapı ile bağlantısı olup olmadığını bilmediğini, davalının ve birlikte çalışan tanık işçilerin pozisyonları gereği davacı firmanın ticari bilgilerine ve müşteri çevresine erişim imkanının ve bir sonraki çalıştıkları işyerinde özel bir bilgiyi gerektiren görevlerinin olmadığını beyan etmiştir.
Davalı Tanığı … beyanında, kendisinin …. Yapı Sistemlerinde hamurhaneci olarak 5 yıldır görev yaptığını, davacı şirkette de aynı görevde çalıştığını, işe 2010 yılının sonlarında girdiğini, 2013 yılının sonlarında çıktığını, davacı şirketten çıktıktan sonra …. Yapı Sistemleri Şirketine girdiğini, kendisinin davalı ile davacı şirkette birlikte çalıştıklarını, davalı …’ın montaj bölümünde çalıştığını, sonra davalı …’ı …. Yapı Sistemlerinde’ de gördüğünü, davalının davacı şirketten kendi isteği ile ayrıldığını, davacı şirketin hiçbir zorluk çıkarmadan ….’ın çıkışını verdiğini, davalının bir süre sonra …. Yapı Sistemlerine geçerek bu şirkette montajcı olarak çalıştığını, davalının gerek davacı şirkette gerekse …. Yapı Sistemlerinde yaptığı iş konumu itibariyle özel bir bilgiyi gerektirmediğini, kendisinin …’ı tanıdığını, …’ın davacı şirketin müdürü olduğunu, sonra …. Yapı’ya geçtiğini, bildiği kadarı ile o şirkette de müdür olduğunu, davalı …’ın …. Yapı Şirketinden ayrılalı bir buçuk sene olduğunu, şu an davalı …’ın …’da elektronik işinde çalıştığını beyan etmiştir.
Dava, davalının imzaladığı rekabet yasağı taahhüdüne aykırı davrandığı, davacının müşterilerine ulaşmak suretiyle iş yaptığı iddiasına dayanmaktadır. Davalının, davacının iş yerinde 19/03/2011-11/07/2013 tarihleri arasında yapı ev montaj sorumlusu olarak çalıştığı, iş akdini 11/07/2013 tarihinde istifa ile sonlandırdığı, davacıyla aynı faaliyet alanında faaliyet gösteren dava dışı …. Yapı Sistemleri San ve Tic. A.Ş şirketinde çalışmaya başladığı hususlarında bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Dava dilekçesi ekindeki 25/04/2011tarihli gizlilik ve rekabet etmeme sözleşmesinin 8. Maddesinde “…Çalışan /Danışman ile şirket arasında yapılan istihdam veya danışmanlık sözleşmesinin feshedilmesinden sonra, fesih nedeni ne olursa olsun , beş (5) senelik bir zaman süresi şirket ve/veya halefleri ve/veya tayin ettiklerinin işiyle doğrudan veya dolaylı olarak rekabet etmeyeceğini… kabul ve beyan eder” hükmü yer almıştır.
6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesi uyarınca, dava konusu rekabet yasağı sözleşmesinin geçerliliği hususunda 818 sayılı eski Türk Borçlar Kanunu (eBK) hükümleri uygulanacaktır. eBK m.348 vd. Hükümleri, rekabet yasağı sözleşmesinin hangi sınırlar dahilinde hakkaniyete uygun olacağını, hangi sınırların aşılması halinde artık bu sözleşmenin bir kelepçeleme sözleşmesi olarak nitelendirilebilecek sonuçlara sebebiyet vereceğini özel olarak düzenlemiştir. Dolayısıyla iş sözleşmeleri açısından bu özel hükmün uygulanması; sorunun bu hüküm çerçevesinde çözülmesi gerekmektedir.
EBK m.348 hükmüne göre;
“İş sahibinin müşterilerini tanımak veya işlerinin esrarına nüfuz etmek hususlarında işçiye müsait olan bir hizmet akdinde her iki taraf, akdin hitamından sonra, işçinin kendi namına iş sahibi ile rekabet edecek bir iş yapamamasını ve rakip bir müessesede çalışamamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alakadar olamamasını, şart edebilirler, rekabet memnuniyetine dair olan şart ancak işçinin müşterileri tanımasından ve esrara nüfuzundan istifade ederek iş sahibine hissolunacak derecede bir zarar husulüne sebebiyet verebilecek ise caizdir,
İşçi, akdin yapıldığı zamanda reşit değil ise rekabet memnuniyetine dair olan şart batıldır.” Yine BK m.349, rekabet yasağı şartının hangi sınırlar dahilinde geçerli olacağını ” Rekabet memnuniyeti ancak işçinin iktisadi istikbalinin hakkaniyete muhalif olarak tehlikeye girmesini menedecek surette zaman, mahal ve işin nevi noktasından hal icabına göre münasip bir hudut dahilinde şart edilmiş ise muteberdir” hükmüyle düzenlemektedir.
Görüldüğü üzere, rekabet yasağı şartının, işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürmemesi gerekir. Bunun için de yer, zaman ve yasağın kapsamı bakımında hakkaniyete uygun sınırlamalar içermesi gerekir.
6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu (BK) bu noktada, özellikle süre konusunda açık bir hüküm içermektedir. Yeni BK m.445 hükmüne göre, ” Rekabet yasağı, (…) suresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.” Her ne kadar huzurdaki ihtilafa uygulanacak olan 818 sayılı eBK’da süre konusunda açık bir hüküm yoksa da, gerek öğreti gerekse yargı uygulaması, bu sürenin işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye atacak boyutta olmaması gerektiğini belirtmektedir
Bu bağlamda ele alındığında, davacının davalıya, kendisiyle rekabet etmesini 5 yıl boyunca yasaklamasının aşırı olduğu ve hakkaniyete uygun bir süre olmadığı sonucuna varmak mümkündür.
Diğer yandan somut olayda, davalı …’ın ev montaj sorumlusu olarak çalışmaya başlaması sonucu davacının müşterilerini, satış ve pazarlama rakamlarını ve tekniğini iyi tanıyan ve dolayısıyla da davacının ticari sırlarını öğrenen kişi konumunda olacağı belirgindir. Buna göre iş ilişkisi kapsamında işçinin davacı işverenin müşteri çevresi ya da ticari sırları hakkında bilgi edinme imkanı varsa zarar verme şartının gerçekleşebileceğinin kabulü gerekir.
Esasen rekabet yasağına aykırılığın tespitinde davalının davacı müşterilerini ele geçirip geçirmediği ya da maddi olarak zarara uğratıp uğratmadığı önemli değildir. Burada rekabet yasağına aykırı olarak davacıya zarar verebilecek şekilde aynı iştigal konusu bir başka rakip şirkette çalışmaya başlamak yeterlidir.
Bozmadan sonra alınan bilirkişi raporunda, davalının çalıştığı firmanın davacıya rakip olabilecek firmalardan olduğu, benzer görevde(yönetici vasfında) çalıştığı gözetilerek, davalının davacıya zarar verme ve sırlara vakıf olma potansiyelinin yüksek olduğu kanaatine varılmakla davacının sunduğu delillerle davalının zarara uğradığı davacının müşterilerine ulaşıp iş yaptığına ilişkin delil bulunmamaktadır
Mahkememizce her ne kadar Bakırköy … Fikri Hukuk Mahkemesinin …. esas sayılı dosyası bekletici mesele yapılmışsa da marka ve patente ilişkin olup eldeki davaya esaslı tesir edecek nitelikte kesin delil etkisi yaratmayacağı görülmekle vazgeçilmiştir.
Mahkememiz kararı Yargıtay … Hukuk Dairesi tarafından Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin 445 maddesinde, rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamayacağı belirlenmiştir. Aynı maddenin 2. Fıkrasında ise hakimin, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabileceği belirlenmiştir. Burada hakime aşırı nitelikteki rekabet yasağının kapsamını veya süresini sınırlama yetkisi verilmiştir.
Bu itibarla, somut olaya uygulanması gereken TBK’nun 445/2 maddesi uyarınca bir değerlendirme yapılmaksızın, 5 yıl süre ile aynı alanda faaliyet gösteren bir başka şirkette çalışamamasının kelepçeleme sözleşmesi olduğu ve bu nedenle de sözleşmenin geçersiz olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamış denilerek bozulmuştur.
Bilirkişi tespitleri ve dosya içerisindeki delilerle davalının işten ayrılması sonrası davacının zarara uğradığına ve haksız rekabet yaratacak bilgi ya da sırların nakline imkan tanıdığına yönelik iddiaların da ispata muhtaç kaldığı ve aşırı nitelikteki rekabet yasağının kapsam veya süresinin hakim tarafından sınırlanabilmesi yetkileri de dikkate alınarak işçi aleyhine hakkaniyete aykırı görülmekle mahkememizce taraflar arasındaki 25/04/2011 tarihli gizlilik ve rekabet etmeme sözleşmesinin 8 maddesindeki düzenlemenin geçersizliğinin tespit ile diğer tüm taleplerin reddine karar vermek gerekmiştir. (Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 01/07/2014 tarihli ve 2014/6520-12577 sayılı ve aynı dairenin 13/05/2013 tarih ve 2012/17736-2013/9814 sayılı ilamları da bu yöndedir.)
Açıklanan nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın REDDİ ile,
1-25/04/2011 tarihli gizlilik ve rekabet etmeme sözleşmesinin 8.maddesinin davacı şirket aleyhine REKABET YASAĞINI ÖNGÖREN DÜZENLEMENİN GEÇERSİZLİĞİNİN TESPİTİNE,
2-Rekabet yasağı nedeniyle talebin konusuz kaldığı tespit edildiğinden bu hususta karar verilmesine YER OLMADIĞINA,
3-Tazminat talebinin yukarıdaki açıklanan gerekçeyle REDDİNE,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40TL maktu ilam ve karar harcının davacı tarafından peşin yatırılan 119,55 TL harçtan mahsubuna, artan 65,15 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1 maddesi gereğince tayin ve takdir olunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerine bırakılmasına,
7-Gider avansından artan olur ise karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, 6100 sayılı yasanın 341 ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere taraflar vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/09/2020

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza