Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/641 E. 2018/447 K. 07.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/641
KARAR NO : 2018/447

DAVA : Alacak ve Tazminat
DAVA TARİHİ : 11/07/2017
KARAR TARİHİ : 07/06/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 11/06/2018

Mahkememizde görülmekte olan alacak, tazminat davasının dosya üzerinde yapılan incelemesi sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı … Şirketi arasında 18/06/2007, 08/03/2010, 22/04/2013 ve 12/07/2016 tarihli Uçak İşletme ve Bakım Sözleşmeleri imzalandığını, 12/07/2016 tarihli sözleşmenin davalı tarafından keşide edilen 22/05/2017 tarihli ihbarname ile tek taraflı olarak feshedildiğini, oysa müvekkili şirketin tüm sözleşmelerden kaynaklı edimlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, bu konuda taraflar arasında karşılıklı ihtarnamelerin düzenlendiğini, müvekkilinin taraflar arasında akdedilmiş tüm sözleşmelerden kaynaklanan ödenmeyen alacakları olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin her türlü hakları ve 12/07/2016 tarihli sözleşmeden kaynaklanan alacaklarına ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla 18/06/2007,08/03/2010 ve 22/04/2013 tarihli Uçak İşletme ve Bakım Sözleşmeleri gereğince şimdilik 100.000,00 USD alacağın fiili ödeme günündeki Merkez Bankası döviz kuru esas alınarak hesaplanmak üzere dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte, 18/06/2007 tarihli sözleşme ile işletme ve bakım hizmetleri müvekkili tarafından üstlenilen … seri numaralı uçağın yönetim giderlerinden kaynaklanan 31/03/2015 tarih ve … seri numaralı 110.836,75 USD bedelli ve 30/06/2015 tarih ve …. seri numaralı 7.822,42 USD bedelli 2 adet fatura toplamından oluşan 118.659,17 USD alacağın fiili ödeme günündeki Merkez Bankası döviz kuru esas alınarak hesaplanmak üzere fatura tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, sözleşmeye konu … numaralı hava taşıtının kaydının ve işletme lisansının 3.kişilere devri halinde telafisi mümkün olmayan zararların doğacağı aşikar bulunduğundan ilgili hava taşıtının kaydına ihtiyati tedbir konulmasına, davalı şirketin müvekkilini zarara uğratmak amacıyla T.C. sınırlarındaki mallarını kaçırma ihtimali bulunduğundan davalının borca yeter miktarda menkul ve gayrimenkul malları ile 3.şahıslardaki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … Türkiye tarafından 23/03/2017 tarihinde kurulduğunu, davacı şirketin taleplerine dayanak gösterdiği sözleşmelerin ise müvekkili şirket kurulmadan önce tanzim edildiğini, hali hazırda … Türkiye’nin %49 oranında pay sahipliği ile iştigal ettiğini, dava dilekçesinde ifade edildiği üzere davaya konu sözleşmelerin davacı şirket ile … Azerbaycan arasında tanzim ve imza edildiğini, müvekkilinin Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Petrolleri şirketinin acentesi veya temsilcisi olmadığını, yine müvekkili … Turkey Havacılık A.Ş ‘nin sözleşmelere taraf olmadığını, bu nedenle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, sözleşmelerde tahkim şartı bulunduğunu, bu nedenle davacı ile … Azerbaycan arasındaki sözleşmelerden kaynaklı uyuşmazlığın tahkim şartı karşısında tahkim hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile bir an için müvekkiline husumet yöneltileceği kabul edilse dahi davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, müvekkili şirketin adresi itibariyle yetkili mahkemenin İstanbul ( Çağlayan ) Adliyesi Mahkemeleri olduğunu, yetki yönünden davanın reddini istediklerini, davacının alacak taleplerine dayanak oluşturduğu sözleşmelere konu edilen hava araçlarının … Azerbaycan’ın mülkiyetinde bulunmadığından işbu davada hukuki yararın da olmadığını, yine alacak taleplerine konu edilen faturaların … şirketi namına düzenlendiğini, bu faturalardan dolayı da müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini,… Azerbaycan’ın müvekkili şirkette hissedarlığının bulunmadığını, … Azerbaycan ile müvekkili şirketin organik bağı mevcut olmadığını, müvekkilinin … Azerbaycan ile tek ticari ilişkisinin 22/06/2017 tarihinden itibaren … Azerbaycan’ın sahibi olduğu … tipi uçağın işleticisi olduğunu, davacının sözleşmelerden kaynaklı taleplerinin belirlenebilir nitelikte olup, HMK 107.maddesi uyarınca belirsiz alacak davası açma hakkı bulunmadığını, para ve teminat alacakları için ihtiyati tedbir talep edilemeyeceğini, tedbire konu hava taşıt aracının uyuşmazlığın konusunu oluşturmadığını, sözleşmelerde taraf sıfatı bulunmayan müvekkili aleyhine ihtiyati haciz istenmesinin de mümkün olmadığını ileri sürerek davanın öncelikle pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, aksi halde esastan reddine, davacının ihtiyati tedbir ve haciz taleplerinin de reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava, Uçak Bakım ve İşletme Sözleşmelerinden kaynaklanan alacak ve tazminat istemine ilişkindir.
Davacı tarafça dava konusu sözleşmelerin tercüme edilmiş şekilde suretleri, ihtarnameler dosyaya ibraz edilmiştir.
Davalı şirketin sicil kayıtları dosyaya celpedilmiş, şirketin 23/03/2017 tarihinde kurulduğu, halihazırda ortaklarının 24.500,00 TL sermaye miktarı ile … Turkey Enerji …ile 25.500,00 TL sermaye miktarı ile … olduğu, Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Petrol Şirketi’nin davalı şirkette ortaklığı bulunmadığı gibi sicil kayıtlarında davalının bu şirketin acentesi ya da Türkiye temsilcisi olduğuna dair hiçbir bilgi yer almadığı görülmüştür.
08/02/2018 tarihli duruşmanın 2 nolu ara kararı uyarınca dosyaya sunulan ve toplanan evraklara göre kendisine izafeten dava yöneltilen … A.Ş.’nin acente sıfatı olmadığından acentenin yanlış gösterilmesinin ise Yargıtay … Hukuk Dairesinin 23/03/2016 tarih … Esas … Karar sayılı ilamında da açıkça ifade edildiği gibi temsilde hata olduğu, bu durumda davalıya yani asıl dava yöneltilen şirkete dava dilekçesinin tebliği gerektiğinden ve davalı şirket yurt dışında mukim olduğundan asıl dava yöneltilen davalı … Şirketi’nin yurt dışındaki açık adresinin bildirilmesi ve gerekli tercümelerin hazırlanarak maliyenin muhtelif gelirler hesabına yurt dışı tebligat harcının yatırılması hususunda davacı vekiline ara kararın ve tutanağın tebliğinden itibaren 1 aylık kesin süre verilmesine, aksi halde taraf teşkilinin sağlanması zorunlu olduğundan davanın usulden reddedileceğinin ihtarına karar verildiği, duruşma tutanağı ile ihtarlı tebligatın davacı vekiline 25/04/2018 tarihinde tebliğ edildiği, verilen 1 aylık kesin sürenin dolduğu, bu süre içerisinde davacı vekilinin sadece 23/05/2018 tarihinde 57,00-TL yurt dışı tebligat harcını yatırarak makbuzu dosyaya sunduğu, ancak davalıya yapılacak yurt dışı tebligatı ile ilgili tercüme işlemlerinin ikmal edilmediği, davalı yurt dışı şirkete izafeten … A.Ş vekilinin Uyap üzerinden 30/05/2018 tarihinde beyan dilekçesi sunduğu görülmüştür.
08/02/2018 tarihli celsenin (2) nolu ara kararında verilen 1 aylık kesin sürenin hakim tarafından tayin edilen süre olduğu, bu halde kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için buna ilişkin ara kararın yasaya ve içtihatlara uygun şekilde oluşturulması hiçbir tereddüte yer vermeyecek derecede açık olması ve kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının ilgili tarafa ihtar edilmesi gerektiği, kesin süreye ilişkin ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak doğduğu, bu ilkenin doğal sonucunun yargısal kesin süreyle sadece tarafların değil hakimin de bağlı olduğu, dolayısıyla hakimin bu tür bir ara kararından dönmesinin hukuken geçersiz bulunduğu yani ister kanun ister hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesinin olanaklı bulunmadığı bilinmektedir.
Somut olayda; 08/02/2018 tarihli duruşma tutanağının (2) nolu ara kararında verilen 1 aylık sürenin hakim tarafından verilen kesin süre olduğu hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıktır. Davacı vekiline yüklenilen yükümlülüğün, yapılması gereken işin nelerden ibaret olduğunun hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde belirtildiği, 1 aylık kesin sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olduğu, yine söz konusu ara kararda bu süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatıldığı görülmektedir.
Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması davanın kaybedilmesine dahi neden olabilmektedir. Bu sebeple kesin süre kuralı kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Yani kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra tarafların yargılamadaki tutumlarının da göz önünde bulundurulması gerekir. 08/02/2018 tarihli duruşma tutanağının (2) nolu ara kararı gereğince davacı vekiline asıl dava yöneltilen davalı … Şirketi’nin yurt dışındaki açık adresini bildirmesi ve gerekli tercümelerin hazırlanarak maliyenin muhtelif gelirler hesabına yurt dışı tebligat harcının yatırılması hususunda ara kararın ve tutanağın tebliğinden itibaren 1 aylık kesin süre verildiği, aksi halde taraf teşkilinin sağlanması zorunlu olduğundan davanın usulden reddedileceğinin de tebligat üzerine şerh düşüldüğü, ayrıca tebligata 08/02/2018 tarihli duruşma tutanak örneğinin de eklendiği, tebligatın 24/04/2018 tarihinde gecikmeli olarak çıkartıldığı, davacı vekilinin söz konusu tebligatı 25/04/2018 tarihinde tebliğ aldığına ilişkin tebligat parçasının dosyada bulunduğu, buna rağmen davacı vekilinin ancak 23/05/2018 tarihinde yurt dışı tebligat harcına ilişkin makbuzu dosyaya sunduğu, 07/06/2018 tarihine dek yurt dışı tebligatı için gerekli istinabe evraklarını usulüne uygun tercüme edilmiş haliyle niçin sunamadığını herhangi bir şekilde açıklayamadığı gibi ek süre talebinin dahi bulunmadığı, yukarıda bahsi geçen sebeplerle verilen kesin süreye rağmen davacı vekilinin 08/02/2018 tarihli duruşma tutanağının (2) nolu ara kararını gereği gibi yerine getirmediği anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nun 114’ncü maddesinde dava şartları sayılmış olup taraf teşkili de dava şartlarındandır. Buna göre davacı vekilinin taraf teşkilini sağlamak için verilen kesin süre içerisinde yurt dışı tebligatı için gerekli istinabe evraklarını usulüne uygun tercüme edilmiş haliyle sunmadığı, dolayısıyla taraf teşkili verilen kesin süreye rağmen davacı vekili tarafından sağlanmadığından davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf teşkili dava şartı olup davacı vekilinin verilen kesin süre içerisinde yurt dışı tebligatı için gerekli istinabe evraklarını usulüne uygun tercüme edilmiş haliyle ibraz etmediği anlaşılmakla davanın HMK’nun 115/2 maddesi uyarınca usulden REDDİNE,
2-Harçlar Tarifesi uyarınca hesaplanan 35,90-TL maktu ret harcının davacı tarafından peşin yatırılan 13.480,29-TL harçtan mahsubuna, artan 13.444,39-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/2 maddesi gereğince izafeten dava yöneltilen davalı lehine tayin ve takdir olunan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendini vekille temsil ettiren izafeten dava yöneltilen davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Avanslardan artan olur ise karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
5235 Sayılı Kanunun geçici 2.maddesine göre Bölge Adliye Mahkemelerinin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 ve 29525 sayılı Resmi Gazetede ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile 2 hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle karar verildi. 07/06/2018

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …