Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/547 E. 2019/1368 K. 25.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/547
KARAR NO : 2019/1368

DAVA : TAZMİNAT (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/06/2012
KARAR TARİHİ : 25/12/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı işçinin işe başlamadan evvel müvekkili şirketle belirli süreli iş sözleşmesi imzaladığını, iş bu iş sözleşmesi uyarınca davalı yanın çalışma bölgesi İstanbulAvrupa Yakası ve Çorlu olduğunu,davalı işçinin hiçbir neden belirtmeksizin 03/01/2012 tarihinde sözleşmede belirtilen şartlara ve kanuni yükümlülüklerine uymaksızın haklı bir neden de göstermeksizin işten ayrıldığını,iş akdinin son bulmasının ardından diğer davalı … Kimya Profesyonel Hijyen Ürün. ve Bakım Kimyasalları San Tic Ltd Şti nde işe başladığını,bu işyerinin merkezinin İstanbul’da olan, müvekkili şirket ile aynı iştigal konusuna sahip bulunan, kimyasal temizlik malzemeleri üreten ve pazarlayan bir şirket olduğunu,müvekkili şirket elemanlarının müvekkil şirketten ayrılarak kendi bünyesinde çalıştırmaya başladığı gibi şirketin bölgesinde mevcut bulunan müşterileriyle de irtibata geçerek müvekkili şirketin müşterilerine malzeme sattığını, müvekkili şirketin müşterileri ile olan ticari ilişkisine oldukça zarar verdiğini beyanla davanın kabulünü,davalı işçinin,iş akdi sona erdikten sonra rekabet yasağına aykırı davranmasından dolayı ve davalı …. in BK 339 ve iş kanunu 23 ncü md uyarınca 20.000,00 Amerikan dolarının fiili ödeme günündeki merkez bankası efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk lirası karşılığı olan cezai şartın dava tarihinden itibaren işyecek devlet bankalarınca bir yıl vadeli dolar hesabına uygulanan en yüksek faizi oranında faizi yürütülerek davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesin .talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin kendisine ait unifab markasıyla ürünlerini satıp pazarlayan saygın bir firma olduğunu,özel olarak davacının müşterileriyle irtibat kurulması ve bu şirketlere özel bir çalışma yapılmasının söz konusu olmadığını,davalı işçinin www….net isimli internet sitesinde yer alan ilanlarının üzerine müvekkil şirkete başvurduğunu,mülakatının yapıldığını, 2 haftalık eğitimden geçirildiğini ve kabul gördüğünü, bu şekilde davalı şirkette işe başladığını, anılan rekabet yasağı nedeniyle konulmuş cezai şarttan müvekkilinin sorumluluğu olmadığını, keza belirsiz süreli akitte ihbar süresi geçtikten takribi 2 ay sonra davalı şirkette işe başladığını beyan etmiş, müvekkili davalı işçinin de iş akdini haklı olarak feshettiğini,müvekkili davalının dava tarihinde yerleşim yerinin İstanbul Büyükçekmece olduğunu, genel yetkili mahkemenin davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğu, izmir mahkemesinin yetkili mahkeme olmadığı, bu nedenle mahkemenin yetkisine itiraz ettiklerini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İzmir …’nci İş Mahkemesi’nin 21/09/2012 gün ve …. esas, … karar sayılı yetkisizlik kararı ile dosya Bakırköy …’nci İş Mahkemesi’ne gönderilmiştir.
Bakırköy …’nci İş Mahkemesi’nin 03/07/2013 gün ve …. esas, …. karar sayılı görevsizlik kararı ile dosya mahkememize gönderilmiştir.
ÖNCEKİ HÜKÜM:
Mahkememiz … esas ve …. sayılı kararı ile “……Davacı ile davalı işçi arasında imzalanan sözleşmenin 8’nci maddesinde “Hizmetli, hiçbir surette …. ile rekabete giremez. Hizmetli işbu Hizmetli sözleşmesinin herhangi bir nedenle feshini takip eden 1 YILLIK SÜRE İÇİNDE gerek kendi nam ve hesabına ve gerekse başka bir şirket veya kişi aracılığıyla ….’in iştigal konusu ile ilgili olarak satmaya yetkili olduğu ürünler veya benzeri ürünleri Hizmetliyi şirket yetkilisi veva Temsilcisi olarak tanımaya devam eden şirket va da şahıslara veva hizmetli sözleşmesi süresi içinde ….’in müşteri olmuş şirket ya da şahıslara satmayacağını,satmaya teşebbüs etmeyeceğini, teklif vermeyeceğini, satışlara aracılık etmeyeceğini kabul ve taahhüt etmektedir.Hizmetli bu madde hükmüne aykırı davranırsa ….’e kayıtsız ve şartsız olarak ve nakden ve defaten o günkü merkez bankası efektif döviz satış kuru üzerinden 20.000 Amerikan doları cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt eder. Ayrıca ….’in bu meblağı aşan zararları söz konusu olursa bu zararları da karşılamayı şimdiden gayrikabili rücu olmak üzere kabul ve taahhüt eder.” hükmü yer almaktadır.Anayasa’nın 48. maddesi uyarınca herkes çalışma hürriyetine sahip olup uyuşmazlığa uygulanması gereken mülga 818 sayılı TBK’nun 19,20,155,161 ve TMK’nın 23’ncü maddeleri karşısında davalının sözleşmenin sona ermesinden sonra 1 yıl süre ile kendi nam ve hesabına ve gerekse başka bir şirket veya kişi aracılığıyla ….’in iştigal konusu ile ilgili olarak satmaya yetkili olduğu ürünler veya benzeri ürünleri Hizmetliyi şirket yetkilisi veva Temsilcisi olarak tanımaya devam eden şirket va da şahıslara veva hizmetli sözleşmesi süresi içinde ….’in müşteri olmuş şirket va da şahıslara satmayacağını,satmaya teşebbüs etmeyeceğini, teklif vermeyeceğini, satışlara aracılık etmeyeceğini kabul ve taahhüt etmesi bir rekabet etmeme koşulu değil, kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde olup, davalı işçinin ekonomik özgürlüğünü kısıtlayan bir hükümdür.Çünkü belli il veya coğrafi bölgeyi kapsamayan tüm Türkiye’yi kapsayacak şekilde getirilen çalışma yasağının davalının içine düşeceği mali koşullar açısından başlı başına sözleşmenin geçersizliği için bir sebeptir.Dolayısıyla buna dayalı cezai şart koşulu da geçersizdir.Davalı işçiye tüm Türkiye genelinde çalışmama şartının empoze edilmesi hakkaniyete uygun değildir.Yine, davalı işçinin davacı firmada çalışırken edindiği ticari sır niteliğindeki bilgileri ne şekilde kullandığı ve davacı şirketin bu yolla ne tür bir zarara uğradığı iddia ve ispat edilmemiş olup davanın her iki davalı yönünden de reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyiz etmesi üzerine Yargıtay …. Hukuk Dairesinin …. esas ve …. karar sayılı ilamıyla bozularak gelmiş, mahkememizce bu ilama uyularak yargılama sürdürülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava hukuksal niteliği itibariyle, TBK’nın 444’üncü maddesi uyarınca işçi ile işveren arasında düzenlenen işçinin rekabet yasağı sözleşmesine aykırılık iddiasından kaynaklanan cezai şart istemine ilişkindir.
Davalının, davacı ve davalı şirkette çalıştığı dönemler; …’ın davacı şirkette 11/10/2010-03/01/2012 tarihleri arasında çalışmış olduğu, 03/01/2012 tarihinde istifa ile işten ayrıldığı, davalı …. firmasında 17/03/2012 tarihinde SGK girişi yapıldığı, davalının davacı şirkette ….’in ticari temsilcisi olduğu, davalı şirkette benzer pozisyonda çalıştığı anlaşılmıştır.
Dava dilekçesi ekindeki 03/01/2012 tarihli rekabet yasağı ve ticari sır saklama taahhüdü sözleşmesinin 8. maddesinde ”Hizmetli işbu hizmetli sözleşmesinin herhangi bir nedenle feshini takip eden 1 yıllık süre içinde gerek kendi nam ve hesabına ve gerekse bir başka şirket veya kişi aracılığı ile ….’in iştigal konusu ile ilgili olarak satmaya yetkili olduğu ürünler veya benzeri ürünleri hizmetliyi şirket yetkilisi veya temsilcisi olarak tanımaya devam eden şirket ya da şahıslara veya hizmetli sözleşmesi süresi içerisinde ….’in müşterisi olmuş şirket ya da şahıslara satmayacağını, satmaya teşebbüs etmeyeceğini, teklif vermeyeceğini, satışlara aracılık etmeyeceğini kabul ve taahhüt etmektedir…” hükmü düzenlenmiştir.
6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesi uyarınca, dava konusu rekabet yasağı sözleşmesinin geçerliliği hususunda 818 sayılı eski Türk Borçlar Kanunu (eBK) hükümleri uygulanacaktır. eBK m.348 vd. Hükümleri, rekabet yasağı sözleşmesinin hangi sınırlar dahilinde hakkaniyete uygun olacağını, hangi sınırların aşılması halinde artık bu sözleşmenin bir kelepçeleme sözleşmesi olarak nitelendirilebilecek sonuçlara sebebiyet vereceğini özel olarak düzenlemiştir. Dolayısıyla iş sözleşmeleri açısından bu özel hükmün uygulanması; sorunun bu hüküm çerçevesinde çözülmesi gerekmektedir.
EBK m.348 hükmüne göre;
“İş sahibinin müşterilerini tanımak veya işlerinin esrarına nüfuz etmek hususlarında işçiye müsait olan bir hizmet akdinde her iki taraf, akdin hitamından sonra, işçinin kendi namına iş sahibi ile rekabet edecek bir iş yapamamasını ve rakip bir müessesede çalışamamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alakadar olamamasını, şart edebilirler, rekabet memnuniyetine dair olan şart ancak işçinin müşterileri tanımasından ve esrara nüfuzundan istifade ederek iş sahibine hissolunacak derecede bir zarar husulüne sebebiyet verebilecek ise caizdir,
İşçi, akdin yapıldığı zamanda reşit değil ise rekabet memnuniyetine dair olan şart batıldır.” Yine BK m.349, rekabet yasağı şartının hangi sınırlar dahilinde geçerli olacağını ” Rekabet memnuniyeti ancak işçinin iktisadi istikbalinin hakkaniyete muhalif olarak tehlikeye girmesini menedecek surette zaman, mahal ve işin nevi noktasından hal icabına göre münasip bir hudut dahilinde şart edilmiş ise muteberdir” hükmüyle düzenlemektedir.
Görüldüğü üzere, rekabet yasağı şartının, işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürmemesi gerekir. Bunun için de yer, zaman ve yasağın kapsamı bakımında hakkaniyete uygun sınırlamalar içermesi gerekir.
6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu (BK) bu noktada, özellikle süre konusunda açık bir hüküm içermektedir. Yeni BK m.445 hükmüne göre, ” Rekabet yasağı, (…) suresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.” Her ne kadar huzurdaki ihtilafa uygulanacak olan 818 sayılı eBK’da süre konusunda açık bir hüküm yoksa da, gerek öğreti gerekse yargı uygulaması, bu sürenin işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye atacak boyutta olmaması gerektiğini belirtmektedir
Bu bağlamda ele alındığında, davacının davalıya, kendisiyle rekabet etmesini 2 yıl boyunca yasaklamasının aşırı olmadığı ve hakkaniyete uygun bir süre olduğu sonucuna varmak mümkündür.
Somut olayda, davalı …’ın 2 yıllık süre içerisinde dava dışı şirkette çalışmaya başlaması sonucu davacının müşterilerini, satış ve pazarlama rakamlarını ve tekniğini iyi tanıyan ve dolayısıyla da davacının ticari sırlarını öğrenen kişi konumunda olacağı belirgindir. Buna göre iş ilişkisi kapsamında işçinin davacı işverenin müşteri çevresi ya da ticari sırları hakkında bilgi edinme imkanı varsa zarar verme şartının gerçekleştiğinin kabulü gerekir.
Esasen rekabet yasağına aykırılığın tespitinde davalının davacı müşterilerini ele geçirip geçirmediği ya da maddi olarak zarara uğratıp uğratmadığı önemli değildir. Burada rekabet yasağına aykırı olarak davacıya zarar verebilecek şekilde aynı iştigal konusu bir başka rakip şirkette çalışmaya başlamak yeterlidir.
Bozmadan sonra alınan bilirkişi raporunda, davalının çalıştığı firmanın davacıya rakip olabilecek firmalardan olduğu, benzer görevde(yönetici vasfında) çalıştığı gözetilerek, davalının davacıya zarar verme ve sırlara vakıf olma potansiyelinin bir hayli yüksek olduğu kanaatine varılıp cezai şartın ödenmesi ile davalı şirketin davacı şirkete karşı TTK 56/1-e gereği 8.266,43-TL tazminat ödemesi gerektiği bildirilmiştir.
Sonuç olarak 1 yıllık rekabet yasağı süresi içerisinde aynı coğrafi alanda aynı sektörde davacının sırlarına vakıf olarak ona zarar verebilecek potansiyelde davalının bir başka firmada pazarlama müdürü olarak çalışmaya başladığı, kelepçeleme sözleşmesinin olmadığı ve buna göre cezai şartın talep koşullarının oluştuğu anlaşılmıştır.
Yapılan zabıta araştırması ve uyaptan alınan entegrasyon raporları göz önüne alınarak talep edilen cezai şart olan 20.000,00 USD ekonomik olarak davalının mahvına sebep olabilecek fahiş oranda olduğu kanısına varılmıştır. BK 182/3 maddesinde “Hakim aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir” hükmü yer almaktadır. Bir olayda cezai şart miktarının fahiş olup olmadığı belirlenirken, tarafların ekonomik durumları, borçlunun ödeme gücü, alacaklının, asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği yararla cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul ve adil ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar, borçlunun borcunun yerine getirmemek suretiyle sağladığı yarar, borçlunun kusur derecesi ve borca aykırı davranışının ağırlığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Mahkememizce günümüzün ekonomik koşulları ve dosya kapsamına göre 2.000,00 USD tutarındaki cezai şartın ödenmesi kanısına varılmıştır.
(Ayrıca hakimin takdir hakkını kullanarak BK 161/ son (6098 sayılı TBK 182/son) maddesini uygulamak suretiyle yapmış olduğu indirim miktarı vekalet ücretinin hesabında dikkate alınamayacağından reddolunan kısım üzerinden davalı lehine karşı vekalet ücretine hükmedilmemiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/18/421 Esas, 2009/526 Karar sayılı 18/11/2009 günlü içtihadı)
Davalı şirket yönünden yapılan incelemede hem cezai şart yönünden müteselsil sorumluluğa ilişkin bir kanun hükmü olmaması hem de Yargıtay bozma ilamına uyulmakla davalı şirket yönünden önceki hüküm kesinleştiğinden karar tesisine yer olmadığına karar verilerek yargılamaya son verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının KISMEN KABULÜNE, 2.000,00- USD tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi (devlet bankalarınca bu para cinsinsinden açılan 1 yıl vadeli hesaplara uygulanan en yüksek faiz ile birlikte fiili ödeme tarihindeki TL karşılığı) davalı … den tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-Davalı …. şirketi yönünden önceki hüküm kesinleştiiğinden yeniden karar tesisine YER OLMADIĞINA,
3-Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 255,57-TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 546,05-TL harçtan mahsubuna, artan 290,48-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
5-Davacı tarafından peşin yatırılan 21,15-TL başvurma harcı ile 546,05-TL peşin harcın davalı …’dan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davanın kabul miktarı dikkate alınarak karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1 maddesi uyarınca tayin ve takdir olunan 2.725,00-TL maktu vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davacı tarafından yapılan 285,65-TL tebligat, 121,50-TL müzekkere, 30,00-TL tanıklık ücreti ve 1.600,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.037,15-TL yargılama giderinden davanın kabul miktarı dikkate alınarak 207,28-TL’sinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
8-Davalı … tarafından yapılan 176,85-TL yargılama giderinden davanın red miktarı dikkate alınarak 158,85-TL’sinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, kalan kısmın bu davalı üzerinde bırakılmasına,
9-Avanslardan artan olur ise karar kesinleştiğinde yatıran tarafa İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı davalı Saniyenin yokluğunda tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük süre içerisinde YARGITAY temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/12/2019

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza