Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/543 E. 2020/1003 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/543 Esas
KARAR NO : 2020/1003

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 12/06/2017
KARAR TARİHİ : 03/12/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 31/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; 07/03/2017 günü … yönetimindeki … plakalı minibüsün kaza mahallindeki yolda hız sınırını fazlasıyla aştığını, öndeki araç ile mesafesini korumadığını ve şerit değiştirmenin yasak olduğu yolda şerit tecavüzünde bulunduğunu, önünde dörtlüleri yakarak yavaşlayan …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracı sollamak isterken dengeyi ayarlayamadığını, … plakalı aracın sol arka tekerleğinden sürtmeye başlayarak aracı önüne kaydırdığını ve ön kısma baskı yapmak suretiyle … plakalı araçta maddi hasar meydana getirdikten sonra bu aracı savurduğunu, aldığı hızın da etkisiyle yolun karşı tarafından beklemekte olan yayalardan müvekkili … ve beraberindeki arkadaşı …’a çarptığını, müvekkilinin ayağınn kopma derecesine geldiğini, bu haliyle beden gücü kaybına uğradığnı, … plakalı aracın sürücüsü …’ın herhangi bir kusurunun bulunmadığını, trafik kaza tutanağının da usulsüz düzenlendiğinden geçersiz olduğunu, müvekkilinin 07/03/2017 kaza tarihinde ameliyata alındığını ve 20/03/2017 tarihinde taburcu edildiğini, aynı konu ile ilgili başka ameliyatlar da geçirdiğini, beden gücünün kaybına yönelik rapor verilmediğini, müvekkilinin 01/10/1990 doğumlu olup kaza tarihi itibari ile 27 yaşında olduğunu, kaza öncesi kepçe operatörü olarak çalışmakta iken geçirdiği kaza nedeniyle çalışamadığını, bundan sonra da mesleğini yaparken beden gücü kaybı oranında zorlanacağını, yüksek oranda sakat kaldığını, kazanç elde edemez durumuna düştüğünü, kaza tarihinden dava tarihine kadar müvekkilinin birçok masraflar yaptığını ve tedavisi henüz son bulmadığından bu masrafların katlanarak devam ettiğini, davalılardan istenebilecek tedavi ve tüm iyileşme giderlerinin uzman bilirkişi aracılığı ile hesaplatılması ve ortaya çıkan zararın davalılardan tahsili ile müvekkile verilmesini talep ettiklerini, müvekkilinin evli ve eşinin hamile oluşu da dikkate alındığında eşinin kendisine en çok ihtiyaç duyduğu dönemde eşine yardımcı olamadığını, kaza yapan … plakalı aracın kaza tarihi itibari ile geçerli … numaralı trafik sigortası ile davalı … şirketine sigortalı bulunduğundan sorumluluk sınırları içinde sigorta şirketinin de dava edildiğini, davadan önce sigorta şirketine başvuru yapılmadığını, müvekkilinin genç yaşta davaya konu trafik kazasının mağduru olduğunu, maddi anlamda bir birikiminin bulunmadığını, evli olduğu halde olay neticesinde ailesinin desteği ile yaşadığını, eşinin de doğum aşamasında olduğunu, yeterince mağdur olan müvekkilinin davayı yürütmek için maddi imkanlarının son derece sınırlı olduğunu, kaza neticesinde davalıların hiçbir şekilde müvekkili ile ilgilenmediklerini, ayrıca sigorta şirketinden de herhangi bir ödeme yapılmadığını, müvekkilinin dava konusu masrafları karşılayacak durumda olmadığını ileri sürerek trafik kazasında bedensel zarara uğraması nedeni ile toplanacak delillere göre maddi tazminat tutarı belirlenerek (fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla) şimdilik 10.000,00-TL’nin işleten ve sürücü yönünden olay tarihinden, sigortacı yönünden sigorta limitini aşmamak üzere temerrüt tarihinden işletilecek avans faizi, yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte ortaklaşa ve müteselsilen davalılara ödetilmesine, ayrıca 300.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden işletilecek avans faizi, yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte ortaklaşa ve zincirleme işleten ve sürücüye ödetilmesine, işleten ve sürücünün taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki ve bankalardaki hak ve alacakları, müvekkiline çarpan … plakalı araç üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …vekili cevap dilekçesinde; davanın açılmasından ve kazanın meydana gelmesinden önce 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı kanun ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 97.maddesinin değiştirildiğini, trafik kazasından doğan tazminat talepleri için dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta şirketine yazılı olarak başvuru yapılmasının dava şartı haline getirildiğini, somut olayda davacı tarafından müvekkili şirkete herhangi bir başvuru yapılmadan dava ikame edildiğinden dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesini istediklerini, esasa ilişkin olarak ise kabul anlamına gelmemekle beraber kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili nezdinde 25/11/2016-25/11/2017 tarihleri arasında trafik sigorta poliçesi ile sigortalı bulunduğunu, müvekkilinin ZMSS poliçesi gereğince sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olup sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve zarar nispetinde olduğunu, dolayısıyla KTK 86.maddesi gereğince araç işleteninin ve sürücünün kusursuz olduğu hallerde sigortacının da tazminat ödeme yükümlülüğünün olmayacağını, bu sebeple olayda kusur durumunun net olarak tespitinin gerektiğini, davacının malul olması sebebiyle müvekkilinden daimi iş göremezlik tazminatı talep ettiğini, ancak yönetmeliğe göre kişinin tüm tedavileri tamamlandıktan sonra sakatlığın 12 ay boyunca stabil ve kalıcı olmasının gerektiğini, dava konusu kaza 07/03/2017 tarihinde meydana geldiğinden kaza tarihi üzerinden 12 ay geçmediğini, daimi sakatlık iddialarının reddi gerektiğini, müvekkili şirket nezdindeki trafik sigorta poliçesinin 01/07/2015 tarihinde tanzim edilmiş olması nedeniyle 01/06/2015 tarihli trafik sigorta poliçesi genel şartlarına tabi olduğunu, maluliyet tazminatına ilişkin hesaplamanın güncel TRH -2010 kadın-erkek hayat tabloları esas alınarak yapılması gerektiğini, kaza nedeniyle davacının talep ettiği geçici iş göremezlik gideri bu döneme ait tedavi giderleri ve tedaviye bağlı diğer giderlerden müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, zira bu hususta sorumluluğun Sosyal Güvenlik Kurumuna ait olduğunu, 6704 sayılı Kanun ile KTK.nun 92.maddesine yeni bentler eklendiğini, 6111 sayılı Kanunun 59.maddesi ile 2918 sayılı KTK.nun yeniden düzenlenen 98.maddesinde trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağının düzenlendiğini, dolayısıyla KTK 98.maddesi ve 6111 sayılı yasanın geçici 1.maddesi kapsamında müvekkili şirketin tedavi giderleri ve geçici iş göremezlik tazminatı bakımından sorumluluğunun bulunmadığını, kaldı ki yeni trafik sigorta poliçesi genel şartlarının A.5.B kapsamına giren teminat türleri başlıklı maddesinde açıkça kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderlerin sağlık gideri teminatı kapsamında olduğunu, sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğunun 2918 sayılı KTK 98.maddesi hükmü gereğince sona erdiğini, bu nedenle davacı yanın tedavi giderleri, geçici iş göremezlik tazminatı ve tedaviye bağlı giderler bakımından sorumluluk SGK’ya ait olduğundan bu hususlara ilişkin istemlerin reddi gerektiğini, davacının herhangi bir sosyal sigorta kurumuna bağlı olup olmadığının araştırılmasını talep ettiklerini, zira SGK tarafından yapılan ödemeler var ise mükerrer ödemeye sebebiyet verilmemesi gerektiğini, davacının gelir durumunu somut belgelerle ispat etmesi gerektiğini, yine kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkiline dava öncesinde başvuru yapılmadığından sigorta bedelini ödeme yükümlülüğünün dava tarihinde muaccel hale geleceğini, bu sebeple faizin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiz olduğunu, davacının avans faizi talebinin haksız olduğunu, haksız fiilden doğan tazminat davasında ticari iş niteliğinin bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde; dava konusunun haksız fiilden kaynaklandığını, ticari iş mahiyetinde olmadığını, bu sebeple asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğunu, gerek haksız fiilin gerçekleştiği yer gerekse davalıların ikametgahı itibariyle Bakırköy mahkemelerinin yetkili olmadığını, yetkili mahkemelerin Küçükçekmece veya Büyükçekmece yahut İstanbul Anadolu asliye hukuk mahkemesi olduğunu, esasa ilişkin olarak ise müvekkili …’nın kazaya karışan … plakalı aracın ruhsat sahibi, diğer müvekkili …’in ise aynı aracın sürücüsü olduğunu, olay günü … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile seyir halinde iken davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın yol ortasında duraklamaması gereken bir yerde durduğunu, müvekkili …’in araca kontrollü bir şekilde yaklaştığını, aracın yanından geçerek yoluna devam etmek istemiş ise de davalı …’ın sevk ve idaresindeki aracın aniden işaret vermeksizin ve dönüş kurallarına da uymaksızın manevra yapması sonucunda müvekkili …’in kullandığı araca çarptığını, müvekkilinin kullandığı aracın istemsiz ve kontrolsüz bir şekilde savrulduğunu, yol kenarında yine kurallara aykırı olacak şekilde refüjle ayrılmış yolda refüjün arkasında bulunması gerekirken yolun içerisinde bulunan davacıya çarptığını, dava dilekçesinde her ne kadar arabayı …’in kullanmadığı iddia edilmiş ve kaza tespit tutanağına itiraz edilmiş ise de davacının bu iddialarının somut delillerle ispat edilemeyeceğini, müvekkili …’in dava konusu olayda yaralandığını, polise verdiği ifadesinde hastaneden geldiğini söylediğini, müvekkilinin olay günü …. Hastanesinde tedavi olduğunu, …’in hız sınırını aşmadığını, kazanın tamamen davalı …’ın kusurlu eylemi neticesinde gerçekleştiğini, çarpışma noktasına bakılacak olur ise müvekkilinin ifadesinin doğru olduğunun anlaşılacağını, kazanın gerçekleştiği yerin özellikleri itibariyle müvekkilinin kullandığı aracın hızlı olmasının mümkün olmadığını, maluliyet durumu tespit edilmeden buna ilişkin tazminat talep edilemeyeceğini, davacının kepçe operatörü olarak çalıştığına dair dosyaya ehliyet belgesi, sigorta kaydı ibraz edilmediğini, tedavi giderlerine yönelik talebin trafik kazalarında SGK tarafından karşılanacağına dair yürürlüğe giren yasal düzenleme nedeniyle reddine karar verilmesini istediklerini belirterek öncelikle görev ve yetki itirazlarının kabulüne, dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine, davalı müvekkillerinin kazada kusuru bulunmaması nedeniyle haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı …’a dava dilekçesi ve tensip zaptı tebliğ edilmiş ise de, davaya ilişkin herhangi bir cevap dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ;
Dava; 6098 sayılı TBK 49.madde ve 2918 sayılı KTK uyarınca trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma talebine dayalı araç sürücüleri, araç işletenleri ile araçların zorunlu sigortacıları aleyhinde açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dosyaya delil olarak;
Taraflara ait Sosyal ekonomik durum, araç tescil bilgileri, nüfus kaydı, kaza tespit tutanağı, SGK kayıtları,Savcılık Sorşturma dosyası, davalı Sigortaca yapılmış Zorunlu trafik poliçesi, hasar dosyası, bilirkişi raporları dosya arasına alınmştır.
Taraf vekilleri delil listeleriyle yazılı delillerini ibraz etmişler diğer taraf delilleri mahkememizce toplanmıştır. Kazaya karışan aracın trafik kayıtları celp edilmiştir.
Gerçek kişi tarafların ekonomik ve sosyal durumları araştırılmış, gelen yazı cevapları dosyaya konulmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, dava konusu trafik kazasından dolayı davacı, davalı … ve diğer davalı …’ın kusurlu olup olmadıkları, kusur oranlarının tespiti , davacının kazadan dolayı yaralanması nedeniyle geçici iş göremezliği olup olmadığı, süresi, kalıcı maluliyeti olup olmadığı, var ise maluliyet oranının tespiti, davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin yerinde olup olmadığı, maddi tazminat miktarının tespiti hususlarından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Davacı yanın ihtiyati tedbir talebinin tensip tutanağının 28.maddesi gereğince reddine karar verildiği, ayrıca 13/06/2017 tarihli heyet ara kararı yazılarak taraflara/vekillerine tebliğ edildiği, davalı gerçek kişilerin mernis kayıtlarının ve davacının vukuatlı nüfus aile kaydının Uyap üzerinden çıkartılarak dosyaya eklendiği, davacı vekilinin tensip tutanağının 22.maddesi gereğince Savcılık soruşturma dosya nosunu ve müvekkilinin tedavi gördüğü hastanelere ilişkin beyanda bulunduğu, bunun üzerine Küçükçekmece C.Başsavcılığının soruşturma dosyasının örneğinin gönderilmesi için müzekkere yazıldığı, müzekkereye henüz cevap gelmediği, …. Eğitim ve Araştırma Hastanesine, …. Üniversitesi …. Tıp Fakültesi Hastanesine yazılan müzekkerelere cevap geldiği, davacının tedavi evraklarının gönderildiği, Davalı …ne, SGK İl Müdürlüğüne ve Zonguldak İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Şube Müdürlüğüne, Beylikdüzü İlçe Emniyet Müdürlüğüne, Ankara Emniyet Müdürlüğlü Trafik Tescil Şube Müdürlüğüne, Avcılar İlçe Emniyet Müdürlüğüne , Esenyurt İlçe Emniyet Müdürlüğüne yazılan müzekkerelere cevap geldiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin Uyap üzerinden e-imzalı olarak gönderdiği 31/07/2017 tarihli dilekçesiyle müvekkilinin talimatı üzerine davalılardan … hakkındaki davalarından feragat ettiklerini, diğer davalılar yönünden davaya devam ettiklerini bildirdiği, davacı vekilinin vekaletnamesi incelendiğinde, davadan feragat yetkisinin bulunduğu görülmüştür.
Davada Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesine dayalı olarak zorunlu sigortacının da taraf olduğu, zorunlu sigortanın TTK.nun 1483 ve devamı maddelerinde düzenlendiği, bu durumda Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları uyarınca TTK 4.maddesi uyarınca davanın ticari dava olması nedeniyle mahkememiz görevli bulunduğundan davalılar … ve … vekilinin göreve ilişkin itirazının reddine, HMK 6 ve 16.maddeleri uyarınca gerek davacının ikametgahı gerekse sigorta şirketi dışındaki diğer davalıların ikametgahları ve kaza yeri itibariyle Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili bulunması karşısında davalılar … ve … vekilinin yetkiye yönelik itirazının reddine karar verilmiştir.
Karayolları Trafik Karununun 97.maddesindeki özel dava şartı sonradan tamamlanabileceğinden ve davacı vekilince bu husus dava açıldıktan sonra yerine getirilmiş olduğundan davalı …vekilinin dava şartı yokluğuna ilişkin itirazının sonradan dava şartının tamamlanmış olması karşısında reddine karar verilmiştir.
Davacının dava konusu trafik kazasından dolayı geçici iş göremezliği olup olmadığı, geçici iş göremezlik süresi ile kalıcı maluliyeti olup olmadığı , maluliyeti var ise maluliyet oranının tespiti, mevcut yaralanması itibariyle bakıcı hizmetine ihtiyacı olup olmadığı, bakıcı hizmetine ihtiyacı var ise ne kadar süreyle bu hizmete ihtiyaç duyacağı konularında Adli Tıp … İhtisas Kurulundan rapor alınmasına, dosyamız aslının da Adli Tıp … ihtisas Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
Eksik tıbbi belgelerin tamamlandığı , davacı vekili tarafından 30/05/2018 tarihli dilekçe ile Adli Tıp tarafından istenilen hususta müvekkilinin kaza öncesi İstanbul’da inşaat hafriyat işiyle ilgilenmekte olduğunu, bu işte şoför yük taşıma olarak çalıştığını, buna dair meslek kodunun … olduğunu bildirdiği anlaşılmıştır.
Davacının dava konusu trafik kazasından dolayı geçici iş göremezliği olup olmadığı, geçici iş göremezlik süresi ile kalıcı maluliyeti olup olmadığı , maluliyeti var ise maluliyet oranının tespiti, mevcut yaralanması itibariyle bakıcı hizmetine ihtiyacı olup olmadığı, bakıcı hizmetine ihtiyacı var ise ne kadar süreyle bu hizmete ihtiyaç duyacağı konularında Adli Tıp … İhtisas Kuruluna yeniden müzekkere yazılarak rapor alınmasına karar verilmiş, Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Başkanlığı … İhtisas Kurulu tarafından tanzim edilen 03/10/2018 tarihli raporda; mevcut tıbbi belgelere göre; … oğlu, 1990 doğumlu … 07.03.2017 tarihinde geçirdiği araç dışı trafik kazasına bağlı yaralanmasının, 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak ve meslek grup numarası şoför, inşaat yük taşımacı olduğu bildirilmekle;Gr41 XII (33Aa……..10)C %18 E cetveline göre %15.2 (yüzdeonbeşnoktaiki) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 9 (dokuz) aya kadar uzayabileceği bildirilmiştir.
Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/20959 sayılı soruşturma dosyasının incelenmesinde; müşteki … tarafından 26/04/2017 tarihli dilekçe ile, şüpheliler araç şoförü ve … aleyhine suç tarihi 07/03/2017 olan yaralama, suç üstlenme, suçu bildirmeme suçlarından soruşturma yapılarak kamu davasının açılmasının talep edildiği, tanıklar .., … ve …’in Esenler İlçe Emniyet Müdürlüğünce ifadelerinin alındığına dair ifade tutanaklarının, kaza tespit tutanağının, hastane tedavi ve işgöremezlik belgelerinin dosyada mübrez olduğu, … adına düzenlenmiş … Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 07/03/2017 tarih ve 0 sayılı raporunda gastroknemius kasındna kesi, periferik namızlar ayak bileği seviyesinde açık sağ tibia fibula şaft fraktürü, tibia ön yüzde 10 cm’lik kesi olduğu kayıtlı olduğu, kafa kemiklerinde kırık, kafa içi travmatik değişim, iç organ, büyük damar ve sinir lezyonu tarif edilmediği anlaşılmakla Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Küçükçekmece Adli Tıp Şube Müdürlüğünde adli tıp uzmanı Uzman Dr. … tarafından tanzim edilen 30/07/2018 tarihli raporda; …’in yaşamını tehliyeke sokanbir durum olmadığı, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, vücuttaki kemik kırıklarının yaşam fonksiyonlarına etkisinin Hafif (1), Orta (2-3) ve Ağır (4-5-6) olarak sınıflandırıldığında; kişide saptanan kırığın yaşam fonksiyonlarının Ağır (5) derecede etkileyecek nitelikte olduğu kanaati bildirildiği, (Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının … sayılı soruşturma dosyasında) bilirkişi … tarafından tanzim edilen 09/05/2020 tarihli raporda; trafikte kendi adına kayıtlı … plakalı araç ile … yan yoldan … istikametine seyir halindeyken dörtlülerini yakmak suretiyle sola dönmek için manevra yaptığı ancak sola sinyal vererek diğer sürücüleri uyarmadığı görüşüne varıldığı, Karayolları Trafik Kanununun 84.maddesinin (f) bendine göre müşteki şüpheli sürücü …’ın asli kusurlu bulunduğu, … plakalı araç ile … yanyoldan .. istikametine doğru seyir halindeyken önünde seyreden aracı sollama yasağı bulunan yol bölümünde solladığı ve bu hareketi sırasında da hızını da azami oranda azaltmadığı anlaşıldığından müşteki şüpheli sürücü …’in 2918 sayılı Kanunun 52.maddesinin (b) bendine aykırı davranışı nedeniyle kusurlu bulunduğu, .. plakalı araç ile seyir halinde iken önünde seyir halinde bulunan araç ile arasında güvenli bir takip mesafesi bulundurmadığından şüpheli sürücü …’in 2918 sayılı Kanunun 52.maddesinin (b) bendine aykırı davranışı nedeniyle tali kusurlu bulunduğu, mağdur yaya …’in olay sırasında araç yolu dışında yasaya olarak nizami bir şekilde bulunması dolayısı ile atfı kabil kusurunun bulunmadığı, müşteki şüpheli sürücü …’ın 1.dereceden asli kusurlu, müşteki şüpheli sürücü …’in 2.dereceden asli kusurlu, şüpheli sürücü …’in tali kusurlu bulunduğu sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
14/02/2019 tarihli duruşmada celse arasında Adli Tıp Anabilim Dalı hazırladığı raporda; 30 Mart 2013 tarihinde resmi gazetede yayımlanan 28603 sayılı “Özgürlük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmenlik” esas alınmadan rapor oluşturulduğundan Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kuruluna yeniden müzekkere yazılarak Sakatlık Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporlarına İlişkin Mevzuat doğrultusunda ek rapor alınmasına, yönelik itirazda bulunduğu görülmüştür. 14/02/2019 tarihli duruşmada dava, trafik kazasından kaynaklanan iş göremezlik zararının karşılanması istemi olup söz konusu maluliyet Sakatlık Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporlarına ilişkin yönetmelik kapsamında tespiti talebi söz konusu yönetmeliğin 1.maddesindeki Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar hükmüne göre; Bu Yönetmelik; özürlü sağlık kurulu raporlarının alınışı, geçerliliği, değerlendirilmesi ve özürlü sağlık kurulu raporu verebilecek yetkili sağlık kurumlarının tespiti ile ilgili usul ve esasları belirlemek; özürlülerle ilgili derecelendirmelere, sınıflandırmalara ve tanımlamalara gereksinim duyulan alanlarda ortak bir uygulama geliştirmek ve uluslararası sınıflandırma ve ölçütlerin kullanımının yaygınlaştırılmasını sağlamak amacıyla hazırlanmıştır.hükmü dikkate alındığında ve Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşleri Yönetmeliğine uygun şekilde davacının maluliyetinin olup olmadığı, varsa maluliyet oranının tespiti ve maluliyetinin davaya konu kaza sonucu meydana gelip gelmediğine ilişkin Üniversite hastanelerinin Adli Tıp kürsüsünden veya Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği yönündeki 17.HD.21.03.2017, E.2014/19206 K.2017/2847 emsal karar dikkate alınarak alınan ATK raporu mevzuata uygun olduğundan davalının ek rapor alınması itirazının reddi ile itirazlar mahkememizce yerinde görülememiştir.
26/09/2019 tarihli duruşmada ceza dosyasındaki beyan ve tutanaklar, bilirkişi veya ATK raporları, dikkate alınarak kusur durumunun tespiti tespiti için dosyanın Makina Mühendisi bilirkişi ….’e günsüz tevdiine karar verilmiştir.
16/01/2020 tarihli duruşmada taraflar celse arasında beyanda bulunduktan sonra 2020 yılı Asgari Ücret Tarifesi ve tarafların beyan ve itirazlarının değerlendirilmesi amacıyla dosyanın yeniden aktüerya uzmanına gönderilmesine karar verilmiştir.
Davacının dava konusu trafik kazası nedeniyle talep edebileceği (geçici ve kalıcı ) iş göremezlik tazminat hesabının yapılması, davacının talep edebileceği tazminatın tespiti suretiyle rapor hazırlanması için dosyanın AKTÜERYA HESABI konusunda uzman bilirkişi …’a tevdiine karar verilmiştir.
16/07/2020 tarihli duruşmada gelen rapor, davanın mahiyeti , kaza tarihi mevzuat hükümleri dikkate alınarak davalıların ek rapor yönündeki kusur ve hesaplama yöntemine olan itirazlarının reddine karar verilmiştir.
10/09/2020 tarihli duruşmada davacı vekilinin talep artırım dilekçesi sunduğu ve davalılardan … hakkında davadan feragat ettiğine dair dilekçe sunduğu görülmüştür.
Davacı vekili duruşmadaki beyanında; tedavi giderleri yönünden dosyanın sürüncemede kalmaması bakımından atiye bıraktıklarını, … yönünden davadan feragat ettiklerini, talep artırım dilekçesini sunduklarını, tamamlama harcını yatırdıklarını beyan etmiş, beyanını imzası ile tasdik etmiş, 16/07/2020 tarihli ıslah dilekçesini ibraz etmiş, ıslah harcını yatırmıştır.
13/01/2020 tarihli bilirkişi Prof. Dr. Mak. Yük. Müh…. tarafından tanzim edilen 24/11/2019 tarihli raporda; 12/06/2017 tarihli dava dilekçesinde delil olarak gösterilen ceza mahkemesi dosyasının, kazaya karışan … plakalı araç sürücüsü ….’in ifadesinin, kazaya karışan üç aracın da kaza sonrası hasarlı durumunu gösterir (tüm darbelerini) fotoğrafların üzerinde inceleme yapılabilir kopyalarının (CD’sinin) dava dosyasına sunulması gerektiği kanaati bildirilmiş, 13/01/2020 tarihli ek raporda ise; … plakalı aracın davalı sürücü …’ın %75 oranında kusurlu olduğu, … plakalı aracın davalı sürücü …’in %25 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
Bilirkişi Yüksek Mühendis … tarafından tanzim edilen 26/08/2019 tarihli raporda; dosyada kusur durumuna ilişkin teknik bilirkişi raporu bulunmadığından kusur durumu dışlanarak hesaplama yapıldığı, davacının nihali ve gerçek geçici iş göremezlik maddi zararının 8.444,85 TL olduğu, davacının nihai ve gerçek sürekli iş göremezlik maddi zararının 113.030,33 TL olduğu, , dava dilekçesinde tedavi giderleri talep edilmekle birlikte; davacının SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinin alanında uzman tıp doktoru bilirkişi tarafından değerlendirlimesi gerektiği ve bu nedenle değerlendirme yapılmadığı, temerrüt başlangıcının davalı … şirketi yönünden 12/06/2017 dava tarihi, diğer davalılar yönünden ise 07/03/2017 kaza tarihi ve faiz nev’inin yasal faiz olduğu görüş ve kanaati bildirilmiş, 29/05/2020 tarihli raporda ise; 02/08/2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Sigorta Genel Şartları ekinde maddi zarar hesabına esas sakatlıklarının “Özürlülük Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmeliğe Göre”tespit edilmesi gerektiği belirtilmekle birlikte; dosyadaki maluliyet raporu Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı olarak belirlenmiş ve dosya mahkemece hesaplama yapılmak üzere tevdii edildiğinden dosyada mevcut ATK Adli … İhtisas Kurulunun 28/09/2018/… Karar sayılı raporuna göre hesaplama yapıldığı, dosyada kusur durumuna ilişkin teknik bilirkişi raporu bulunmadığından kusur durumu dışlanarak hesaplama yapıldığı, davacının nihai ve gerçek geçici iş göremezlik maddi zararının 8.444,85 TL olduğu, davacının nihai ve gerçek sürekli iş göremezlik maddi zararının 130.171,15 TL olduğu, dava dilekçesinde tedavi giderleri talep edilmekle birlikte; davacının SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinin alanında uzman tıp doktoru bilirkişi tarafından değerlendirilmesi gerektiği ve bu nedenle değerlendirme yapılmadığı, temerrüt başlangıcının davalı … şirketi yönünden 12/06/2017 dava tarihi, diğer davalılar yönünden ise 07/03/2017 kaza tarihi ve faiz nev’inin yasal faiz olduğu, işbu ek raporda hesaplanan sürekli iş göremezlik maddi zararının kök raporda hesaplanan tutarlardan fazla olmasının 2020 yılında uygulanan asgari ücretlerin işleyecek dönemde hesaba esas alınmasından kaynaklandığı hususları tespit edilmiştir.
Öte yandan iş bu dosyaya kaza tarihi itibariyle 6704 sayılı yasa nedeniyle ZMMS genel şartlarının uygulanması söz konusu olduğundan 14/02/2019 tarihli duruşmada davaya konu talebin dayanağı olan ve bu davadaki taleplerin sonucuna doğrudan etki eden 2918 sayılı KTK’nın 6704 sayılı kanun ile bir kısım değiştirilen hükümleri bakımından
I) 2709 sayılı 1982 Anayasanın 2,9,10,13,19/son 36. ve 138. Maddelerine aykırılık teşkil eden; 6704 sayılı kanunla değişik 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun
90.maddesini değiştiren;(6704/3 md)
…. ”bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” ….”ve genel şartlarda”… ibarelerinin
92.maddesine eklenen ;
g) (Ek: 14/4/2016-6704/4 md.) Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri,
h) (Ek: 14/4/2016-6704/4 md.) İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri,
i) (Ek: 14/4/2016-6704/4 md.) Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler. İlgili bentleirn
97.madde değiştiren(6704/5 md.)
”Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir.” ibaresinin
99.madde değişitiren (6704/6md.)
”Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri” ibaresinin iptali için 2709 sayılı 1982 Anayasanının 152. Maddesi gereğince ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURULMASINA karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarihli … Esas, … Karar sayılı kararı ile;
13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun;
A.1.14/04/2016 tarihli ve 6704 sayılı Kanunun 3.maddesiyle değiştirilen 90.maddesinin;
a.Birinci cümlesindne yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanlan genel şartlarda…”ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, (oyçokluğuyla)
b.”…bu Kanun …” ve “…öngörülen usul ve esaslara tabidir.”ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve itirazın reddine, ( oy birliğiyle)
2.İkinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda..” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, (oyçokluğuyla)
B.92.maddesine 6704 sayılı Kanunun 4.maddesiyle eklenen;
1. (g) ve (h) bentlerinin Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve itirazın reddine, ( oy birliğiyle)
2.(i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, (oyçokluğuyla)
C.3.17/10/1996 tarihli ve 4199 sayılı Kanunun 34.maddesiyle değiştirilen 93.maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Zorunlu mali sorumlululk sigortası genel şartları…”ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine, ( oy birliğiyle)
Ç. 6704 sayılı Kanunun 5.maddesiyle değiştirilen 97.maddesinin birinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine, ( oy birliğiyle)
D.99.maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belilrlenen belgeleri….”ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine, ( oy birliğiyle) karar verilmiştir.
Mahkememizce somut norma denetimi sonrasında itiraz üzeirne AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları, idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamındabir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve … esas .. sayılı kar.rına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı,dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmüktedir
Bu kapsamda açılan ve devam eden davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir
Bu ilkeler ışığından mahkememizce ara kararla Anayasa Mahkemesi Başkanlığının 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli … Esas … Karar sayılı iptal kararı ile 14/04/2016 tarihli ve 6704 sayılı kanunun 3.maddesi ile değiştirilen 2918 sayılı KTK’nun 90.maddesinin 1.cümlesinde yer alan ” … Ve bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin anayasaya aykırı olduğundan bahisle iptal edildiği, eldeki davada uygulanan genel şartlarda düzenlenmiş özürlülük ölçütü yönetmeliğinin artık uygulanma imkanı kalmadığı anlaşıldığından HMK’nın 30.maddesi ile Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 2016/19841 Esas 2020/6786 krar sayılı 01/07/2020 tarihli emsal nitelikli içtihadı uyarınca iptal kararının kesinleşmiş tüm davaları da etkileyeceği nazara alınarak ; somut olaya uygulanması gereken tazminat hesabında PMF-1931 Yaşam Tablosu ve Progresif rant yöntemi dikkate alınarak ve davalıların da itirazlarında değerlendirmek üzere ek rapor düzenlenmesine karar verilmiş, bilirkişi Yüksek Mühendis … tarafından tanzim edilen 26/10/2020 tarihli raporda; davacının nihai ve gerçek geçici iş göremezlik maddi zararının 8.444,85 TL olduğu, davacının nihai ve gerçek sürekli iş göremezlik maddi zararının 170.493,90 TL olduğu, dava dilekçesinde tedavi giderleri talep edilmekle birlikte; davacının SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinin alanında uzman tıp doktoru bilirkişi tarafından değerlendirilmesi gerektiği ve bu nedenle değerlendirme yapılmadığı, temerrüt başlangıcının davalı … şirketi yönünden 12/06/2017 dava tarihi, diğer davalılar yönünden ise 07/03/2017 kaza tarihi ve faiz nev’inin yasal faiz olduğu, işbu 2.ek raporda hesaplanan sürekli iş göremezlik maddi zararının 26/05/2020 tarihli 1.ek raporda hesaplanan tutarlardan fazla olmasının sebebinin işbu 2.ek raporda PMF-1931 Tablosu ve progressive rant yönteminin kullanılmasından kaynaklandığı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama ve toplanan delillere göre;
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişilerden alınan denetime elverişli rapor içeriklerine göre; 07/03/2017 günü meydana gelen trafik kazasının oluşumunda … plakalı aracın davalı sürücü …’ın %75 oranında kusurlu olduğu, … plakalı aracın davalı sürücü …’in %25 oranında kusurlu olduğu anılan trafik kazasında davacının bedensel zarara uğraması sebebiyle sürekli ve geçici ve manevi tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmıştır.
Söz konusu olayla ilgili kaza tarihinden beri yürütülen derdest K.Çekmece CBS’nin … soruşturma nolu dosyanın incelenmesinde; soruşturmanın devam ettiği, uzlaştırma bürosuna dosyanın gönderildiği, aynı zamanda kazada kusur tespiti için rapor alındığı, soruşturmanın sadece … ve … yönünden devam ettiği anlaşılmıştır. Soruşturmanın içeriği incelendiğinde davalı sürücü dışında başkasının olduğu iddiası sebebiyle uzun sürdüğü ancak devam eden süreçte soruşturmanın artık davalı … ve ava dışı Masum yönünden devam ettiği uzlaştırma bürosuna dosyanın gönderildiği ve kusur raporu alındığı dikkate alındığında her iki dosyada da alınan raporların birbiriyle örtüştüğü dikkate alındığında kusur ve olayın meydana gelişi bakımından Davalı … hakkında yürütülen soruşturmada alınan raporla mahkememizde alınan raporlara göre davalının kazanın oluşumunda … plakalı araç ile … yanyoldan .. is.ikametine doğru seyir halindeyken önünde seyreden aracı sollama yasağı bulunan yol bölümünde solladığı ve bu hareketi sırasında da hızını da azami oranda azaltmadığı anlaşıldığından müşteki şüpheli sürücü …’in 2918 sayılı Kanunun 52.maddesinin (b) bendine aykırı davranışı nedeniyle kusurlu bulunduğu hususu somut olayda kazanın meydana gelişi şekli şüphelilerin ve diğer tanıkların savcılık aşamasında verdikleri ifadelerle örtüşmesi sonucunda mahkememizde davalını sürücünün tali de olsa kusurlu olduğu kanaati oluşmuş olup sonuç olarak davalı sürücünün davacıya karşı haksız fiili olduğu sabittir. Bu sebeplerle usul ekonomisi ve makul süre içinde yargılamanın bitmesi ilkeler gözetildiğinde ayrıca soruşturma sonucunun beklenmesi usul ekonomisi bakımından yerinde görülmemiştir. Böylece olaydaki hukuka aykırı fiil uygun illiyet bağı ve kusur durumu tespit edilerek haksız fiilin davalı sürücü tarafından soruşturma aşamasında ve mahkememizde alınan raporlarla davalı sürücü tarafından tali kusurlu olarak meydana getirildiği tespit edilmiştir ve bu hususu sabit olmuştur. Borçlar kanunu uyarınca davacının zararını tazminle araç sürücüsü ve işleten sorumludur. Söz konusu meydana gelen olayda kaza anında araç sürücüsü ve ruhsat sahibi işletenin haksız fiil ve yasa uyarınca meydana gelen zarardan sorumlu oldukları kanaat ve inancı mahkememizde oluştuğundan ruhsat sahibi şirketin sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik kanunun 85.maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa,… motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmünü içermektedir. Sonuç olarak davalıların kaza kapsamında meydana iş göremezlik tazminat alacağından kusurları oranında sorumlu oldukları sabit olmuş olup, hesaplanan tazminattan davalı sürücünün kusuru oranında bütün davalıların -kazaya karışan aracın ZMMS poliçesi kapsamında TTK’nun 1483. Madde ve devamı hükümlerinde de belirtildiği üzere, sigorta şirketinin sorumluluğu poliçedeki limitle sınırlı olmak üzere- sorumlu olduğu anlaşılmakla, davalı …’un yolun yolun karşısına geçmeye çalışan davacıya çarptığı, meydana gelen kaza sonucunda davacının basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek, hayati tehlike oluşturmayacak, vücutta ağır şekilde kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandığı sabit olup bu haksiz fiilden sürücü sorumlu olup davacıya çarpması ile meydana gelen yaralamalı kazadan dolayı iş göremez duruma gelen davacı geçici iş göremezlik ve sürekli iş göremezlik maluliyet için süresine göre yapılan hesaplama ve soruşturma dosyasına alınan kusur raporu ve hükme esas alınan aktüerya raporu usul ve yasaya uygun bulunmuş olup davalıların itirazları yerinde görülmemiştir.
Hükme esas alınan, denetime elverişli 26/10/2020 tarihli bilirkişi raporunda davacının nihai ve gerçek geçici iş göremezlik maddi zararının 8.444,85 TL olduğu, davacının nihai ve gerçek sürekli iş göremezlik maddi zararının 170.493,90 TL olduğu, dava dilekçesinde tedavi giderleri talep edilmekle birlikte; davacının SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinin alanında uzman tıp doktoru bilirkişi tarafından değerlendirilmesi gerektiği ve bu nedenle değerlendirme yapılmadığı, temerrüt başlangıcının davalı … şirketi yönünden 12/06/2017 dava tarihi, diğer davalılar yönünden ise 07/03/2017 kaza tarihi ve faiz nev’inin yasal faiz olduğu, işbu 2.ek raporda hesaplanan sürekli iş göremezlik maddi zararının 26/05/2020 tarihli 1.ek raporda hesaplanan tutarlardan fazla olmasının sebebinin işbu 2.ek raporda PMF-1931 Tablosu ve progressive rant yönteminin kullanılmasından kaynaklandığı görüş ve kanaati bildirildiği görülmekle, bu halde Aym tarafından verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması gerekmekte olduğu dikkate alındığında nitekim iş bu dosyada aktüer bilirkişi PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile destekten yoksun kalma tazminatını hesapladığı ve davacıların da bu hesaplama üzerinden ıslah dilekçesi sunduğu anlaşıldığından ek rapor almaya gerek kalmamış aktüer bilirkişinin genel şartları esas almadan yaptığı hesaplama mahkememizce hükme esas alınarak maddi olayda kısmen de olsa kusuru bulunan davalılardan müştereken sorumlu olmaları nedeniyle müteselsil borçlulukta alacaklı tamamını bir borçludan isteyebileceğinden tamamının feragat edilen diğer davalılardan tahsiline karar vermek gerekmiştir.
Somut olayda davacı kaza nedenicesinde büyük acı ve elem duymuşlardır. Davalı sürücünün olayda %25 oranında kusurlu bulunduğu görülmekle; davacıl acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli/kusur durumu da göz önünde tutularak TBK.m.56 ve TMK.m.4 uyarınca hak ve nasafet kuralı çerçevesinde KTK.m.85 ve TBK.m.49-(1) uyarınca davalı …’nın ve sürücü …’in haksız fiili işleyen sıfatıyla davacılara karşı sorumluluğunun bulunduğu değerlendirilmiştir.
Manevi tazminat ise meydana gelen olay nedeniyle duyulan acı ve üzüntünün kısmen de olsa giderilmesine yöneliktir. Bir teselli ve avunma tatmin aracı yaratmaktan ibarettir. Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine erilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. (bkz. Yargıtay 17. HD, 23/10/2018 T., 2015/18074 E., 2018/9484 K. sayılı kararı) Hâkim manevi tazminatı belirlerken somut olayın özelliğini, zarar görenin ve zarara yol açanın ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, ölüm ya da beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir. (bkz. Yargıtay HGK 28.05.2003T., 2003/21-368-355 sayılı; 23.06.2004 T. 2004/13-291-370 sayılı kararları)
Davacının ıslah dilekçesi ile talep etmiş olduğu maddi tazminat kalemleri yönünden davacının talebiyle bağlı kalınarak tazminatının kaza tarihinden tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte talep etmiş ise de, Sigorta Şirketi yönünden poliçedeki limitle sınırlı olmak üzere Karayolları Trafik Kanunu’ nun 99. Maddesi ve yerleşmiş Yargıtay Kararları gereğince, gerekli belgelerin eklenmesi sureti ile şirkete müracaat tarihinden öncesinde şirketin temerrüdü söz konusu olmadığını, Sigortacı yönünden sigorta bedelini ödeme yükümlülüğü belgelerin ibrazından itibaren (8) iş günü içinde, böyle bir başvuru olmadığı takdirde ödeme tarihinde muaccel hale geldiğinden sigorta şirketi yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine şeklinde karar vermek gerekmiştir. Davacının avans faizi talebi ise davacının ve haksız fiil faili sürücünün de tacir olmadığı dikkate alındığında ,diğer davalılar tacir olsa da her iki taraf için de ticari iş sayılması gereken bir fiil olması yanında TTK’da ticari iş, ticari işletme esasına göre belirlendiğinden dolayısıyla söz konusu aracın haksız eyleminin de TTK’nın 3. maddesi uyarınca ticari iş niteliği taşımamasına, bu durumda davalılardan ancak yasal faiz istenebileceğine, bu davalının hukuki sorumluluğunu üzerine alan davalı … şirketinden de ancak aynı oranda yasal faizi istenebileceğinden davacının avans faizi talebi yerinde görülmeyerek yasal faize hükmedilmiştir.
Tüm bu nedenlerle; davanın kısmen kabul kısmen reddine, maddi tazminata ilişkin davanın ıslah edilmiş miktar üzerinden kabulü ile davacı için toplam 138.616,00 TL geçici ve sürekli iş göremezlik maddi tazminatın sigorta şirketi yönünden dava tarihinden itibaren diğer davalılar … ve … yönünden kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle ile birlikte davalılar … ve … Sigorta poliçesindeki limitle sınırlı olmak üzere … den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, manevi tazminata ilişkin davanın kısmen kabulü ile takdiren 12.500,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine, davacının, davalı … aleyhine açtığı davanın feragat nedeniyle reddine, tedavi giderleri bakımından dosyanın atiye bırakılması sebebiyle tedavi giderlerine yönelik talepler bakımından davanın açılmamış sayılmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİNE,
Maddi tazminata ilişkin davanın ıslah edilmiş miktar üzerinden KABULÜ ile davacı için toplam 138.616,00 TL geçici ve sürekli iş göremezlik maddi tazminatın sigorta şirketi yönünden dava tarihinden itibaren diğer davalılar … ve … yönünden kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle ile birlikte davalılar … ve … Sigorta poliçesindeki limitle sınırlı olmak üzere … den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Manevi tazminata ilişkin davanın KISMEN KABULÜ ile takdiren 12.500,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine
3-Davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin REDDİNE,
4-Davacının, davalı … aleyhine açtığı davanın feragat nedeniyle REDDİNE,
5-Tedavi giderleri bakımından dosyanın atiye bırakılması sebebiyle tedavi giderlerine yönelik talepler bakımından DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
-Maddi tazminata ilişkin dava yönünden;
1.a)-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gerekli 9.468,85 TL ilam ve karar harcından davacı tarafından yatırılan 1.058,81 TL peşin harç ile 2.196,43 TL tamamlama harcının mahsubuna, bakiye 6.213,61 TL ilam harcının davalılar … ve … ile sigorta poliçesindeki limitle sınırlı olmak üzere … den müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına alınarak hazineye GELİR KAYDINA,
1.b)-Davacı tarafından peşin yatırılan 31,40 TL başvurma harcı, 1.058,81 TL peşin harç ile 2.196,43 TL tamamlama harcının davalılar … ve … ile sigorta poliçesindeki limitle sınırlı olmak üzere …’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
1.c)-Maddi tazminat talebinin kabulü yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13.maddesi uyarınca tayin ve takdir olunan 17.118,52 TL vekalet ücretinin davalılar … ve … ile sigorta poliçesindeki limitle sınırlı olmak üzere … den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
-Manevi tazminata ilişkin davanın KISMEN KABULÜ yönünden;
2.a)-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 853,87 TL ilam ve karar harcının davacı tarafından yatırılan 1.058,81 TL peşin harç ile 2.196,43 TL tamamlama harcının mahsubuna, artan 2.401,37 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2.b)-Manevi tazminat talebinin kısmen kabulü yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1.maddesi uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
2.c)-Manevi tazminat talebinin kısmen reddi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/2.maddesi uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar … ve …’ya verilmesine,
6-Davacı tarafından sarf edilen 1.789,60 TL tebligat gideri ve müzekkere gideri, 1.250,00-TL bilirkişi ücreti , 562,00 TL Adli Tıp Faturası olmak üzere toplam 3.601,60 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahisli ile davacıya verilmesine,
7-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
8-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.03/12/2020

Başkan …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza