Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/31 E. 2020/499 K. 02.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/31
KARAR NO : 2020/499

DAVA : Sözleşmenin Uyarlanması
DAVA TARİHİ : 11/01/2017
KARAR TARİHİ : 02/09/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin Uyarlanması davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 2009 yılından beri cari hesap ilişkisi bulunduğu bu süreç içerisinde müvekkili şirkete Türk Lirası faturası kesildiğini karşılığında Amerikan Doları olarak ödemesi tahsil edildiğini ve müvekkili şirketin iyi niyetli olarak kur farkı artışından kaynaklanan farkı ödemekte olduğunu 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası Türk Lirasının Amerikan Doları karşısında değer kaybetmesi Ticari faaliyetlerin azalması OHAL ilanı sonucu yatırımların azalması yabancı sermayenin girişinin azalması neticesinde kurun yükselişinden kaynaklı artışı müvekkilinin daha fazla karşılayamaz hale gelmesi nedeniyle müvekkilinin keşide ettiği çek bedellerindeki Amerikan Doları kurunun 1,00$ (USD)=3,00 TL hesaplanarak ödenmesi, fazlaya ilişkin kısım için ise bankaya müzekkere yazılarak “karşılıksızdır” işleminin takbikinin ve ödenmesinin yasaklanmasını, dava konusu çeklerin icraya konulmaması yönünde öncelikle teminatsız olarak aksi halde teminatla ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dava ile iddia ettiği gerekçelerin tamamının mesnetsiz ve işlem temeline aykırı olduğunu, müvekkili şirket ile davacı arasında olan ticari alım satım faturalarının hiçbir zaman Türk Lirası olarak kesilmediğini, alım satımın konusunun telsiz, telsiz ürünlerinin hepsi yurt dışı …. firması kaynaklı olduğunu, müvekkili şirketin alışı Dolar üzerinden olduğundan faturaların hepsinin de Dolar olarak kesildiğini, tüm faturaların altında döviz karşılığı ve günlük kuran yazıldığını, davacının da bunu kabul ettiğini, borcunu ödemek için çekleri keşide ettiğini ileri sürerek, davanın reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında ticari ilişki nedeniyle ödeme yapılan çek bedellerinin uyarlanması talebine ilişkindir.
Davacı tarafından ihtiyati tedbir talebinde bulunulmuşsa da mahkememizin 12/01/2017 tarihli ara kararıyla talebi reddedilmiş olup İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin 23/03/2017 tarih, …. Esas ve …. Karar sayılı ilamı ile “tarafların tacir oldukları her tacir gibi davacının da ticari bir iş yaparken döviz kurundaki iniş çıkışları öngörmesi gerektiği, HMK’nın 389 maddesinde yazılı ihtiyati tedbir koşullarının bu aşamada mevcut olmadığı, aşırı ifa güçlüğü iddiasının yargılamayı gerektirdiği gözetilerek istinaf talebinin reddine” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
Taraflar arasındaki ticari kayıt ve defterler incelenmiş, öncelikle SMMM bilirkişiden kök ve ek rapor alınmış, yeterli görülmemekle ve davacının itirazları değerlendirilerek yeni heyet oluşturularak bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilerek yargılama yapılmıştır.
Smm bilirkişi raporunda özetle; davacı … davalı tarafın dava konusu döneme ait 2016 ve 2017 yılı defterlerinin mevcut hali ile lehine delil vasfının olduğu, davacı … davalı tarafın defter ve belgelerinde tespit edilen borç/alacak kalemlerinden doğan bir uyuşmazlıklarının bulunmadığı, yıl sonu kur değerlemesinden kaynaklı arkın uyuşmazlık konusu yapılmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın cari hesap ilişkisi kapsamında kesilen fatura karşılığı ödendiği söylenilen Amerikan Dolarından kaynaklanan kur farkı ifasının mümkün olap olmadığı yönünde olduğu, dava konusu çeklerin hem davacı hem de davalı taraf defter ve belgelerinde kayıtlı olduğunu bildirdiği görülmüştür.
Bilirkişi heyeti raporunda özetle; davacı keşide ve ödeme tarihleri arasında kurda oluşan farklılıktan dolayı uyarlama talebi söz konusu olduğu, ancak davacı borçlunun tacir olması ve döviz cinsinden borçlanmış olduğu nazara alındığında uyarlama talebinin dayanağı öngörülemezlik unsurunun oluşmadığını bildirdikleri görülmüştür.
Tarafların arasında ticari ilişkiden kaynaklı cari hesap olduğu, ödemelerin çeklerle yapıldığı konusunda uyuşmazlık bulunmamakla birlikte mahkememizdeki uyuşmazlık, dolar kurundaki artış sebebiyle sözleşmenin uyarlama şartlarının oluşup olmadığı, uyarlama şartları oluşmamış ise sözleşmenin feshi şartlarının oluşup oluşmadığı konusunda uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmıştır.
Dava; uyarlama talebine dairdir.
Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık ilkesi yanında sözleşme serbestisi ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre kişiler, özel hukuk alanında özel ve tüzel kişilerle olan ilişkilerini, var olan hukuk düzenini içinde kalmak koşuluyla diledikleri gibi düzenlemek, diledikleri gibi konuda diledikleri ile diledikleri tipte sözleşme yapmak hak ve özgürlüğüne sahiptirler. Bu olanak, Borçlar Kanunu’nda öngörülen (Sözleşme serbestliği) ilkesinin sonucudur ve bu hak idare özerkliği (sözleşme hürriyeti) kavramı, Anayasa tarafında teminat altına alınmıştır. Diğer taraftan Devletin para ve kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının düzenli işlemesini sağlayıcı tedbirler yanında tüketicileri koruyucu tedbirleri de alacağı Anayasa tarafından düzenlenmiştir.
Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında olan denge sonradan şartların olağan üstü değişmesiyle büyük ölçüde taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşme bağlılık ve sözleşme adaleti arasında bir çelişki hasıl olur ve artık bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kurallarına aykırı bir durum yaratır hale gelir. Tarafların iradelerini etkileyip sözleşmeyi yapmalarına neden olan şartlar daha sonra önemli surette değişmişse artı taraflar o sözleşme ile bağlı tutamaz, değişen koşullar karşısında objektif hüsniniyet gereğince sözleşmenin yeniden düzenlenmesi imkanı hasıl olur. Sözleşmenin edimleri arasındaki dengeyi bozan olağanüstü hallere harp, ekonomik kriz, aşırı enflasyon örnek olarak gösterilebilir.
Her talepte sözleşmeyi değişen hal ve koşullara uydurmak olanağı yoktur. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan “irade özgürlüğü” “sözleşme serbestisi” ve “sözleşmeye bağlılık” ilkelerinde sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye el atma (müdahale)kurumu ayrık (istisnai) ikinci derecede (tali), yardımcı niteliktedir.
-Sözleşme kurulduktan sonra onun ifası sırasında ortaya çıkan olaylar olağanüstü ve objektif nitelikte olmalıdır.
-Değişen hal ve şartlar nedeni ile tarafların yüklendikleri edimler arasındaki dengenin aşırı ölçüde bozulmuş olması baş koşuldur.
-Uyarlama isteyen yanın olağanüstü hal ve koşulların çıkmasına kendi kusuru ile neden vermemelidir.
-Değişen hal ve koşullar yanlarca önceden öngörülebilir; beklenebilir; olağan ve hesaba katılabilen nitelikte olmamalı ya da olaylar, öngörülebilir olmakla beraber bunların sözleşmeye etkileri kapsam ve biçim bakımından bu derece tahmin edilmemelidir.
Davanın açılış tarihi itibariyle 6098 sayılı Borçlar Kanunu hükümleri uygulanacaktır. Uyarlama davası açılması için sözleşme koşullarında taraflarca engellenmesi mümkün olmayan, önceden öngörülemeyen olağanüstü değişim meydana gelmesi gerekeceği, her ne kadar davacı taraf işlemin temelinden çöktüğünü bu nedenle sözleşmenin ilgili maddesinin uyarlanması gerektiğini, işlemin temelinden çökmesinin nedeninde 2016 yılındaki darbe sonrası OHAL olduğunu iddia etmiş ise de meydana gelen OHAL nedeniyle tarafların edimlerinde bir değişiklik olmadığı (mesela dövizin aniden birkaç kat artmadığı) yani cari hesap ilişkisi nedeniyle ödenecek çek bedelinin ödenmesi gereken bedelde bir değişiklik olmadığı, davacının borcu kalmadığı, aradaki ilişkinin ticari niteliği de dikkate alınarak uyarlama şartlarının oluşmadığı kanaatiyle aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40TL maktu ilam ve karar harcının davacı tarafından peşin yatırılan 1.023,63TL harçtan mahsubuna, artan 969,23 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince tayin ve takdir olunan 8.592,20 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerine BIRAKILMASINA,
5-Davalı tarafından yapılan 1.000,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-Gider avansından artan olur ise karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 02/09/2020

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza