Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/257 E. 2020/1079 K. 22.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/257 Esas
KARAR NO : 2020/1079

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 15/03/2017
KARAR TARİHİ : 22/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; 05/11/2015 tarihinde gerçekleşen ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazasında davacı şirket nezdinde ZMMS kapsamında sigortalı olan …….. plakalı aracın sağ şeritte park halindeki ……… plakalı aracın yanında bulunan …….. ‘ya çarptığını ve kaza neticesinde kişi vefat ettiğini, ZMMS poliçe hükümleri doğrultusunda müvekkili sigorta şirketi tarafından kazada vefat eden ………. mirasçılarına 14/03/2016 tarihinde 21.214,27 TL tazminat ödemesi yapıldığını, sigortacının ödemiş olduu tazinat dolayısıyla sigortalsınıa rücu hakkı bulunduğunu, kaza sonrası düzenlenen belgeler incelendiğinde ise kazaya karışan sigortalı araç sürücüsünün kaza sonrasında olay yerini terk etmesi için zorunlu ya da en azından makul hiçbir sebebinin bulunmadığı anlaşıldığını, bu sebeple 21.214,27 TL rücu alacağının 14/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; bahsi geçen trafik kazasında sürücünün ……….’in olmadığını, davalı şirketle hiç alakası olmayan ……… adlı şahıs olduğunu, bu hususun 07/11/2015 tarihli …….. Polis Amirliği’nde iş bu trafik kazasına kadar müvekkil şirket çalışanı olan ancak sonradan iş akdi haklı sebeple feshedilen ……….’in ek ifade tutanağında görüleceğini, ………’un aracı kullanırken kaza anında alkollü olmadığının kanından alınan örneklerin tahlili neticesinde ortaya çıktığını, sürücü ………’un kazada kusurlu olmadığını, ehliyetinin bulunduğunu, alkollü olmadığını, olay yerini terk etmenin başlı başına rücu sebebi sayılamayacağını, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Tarafların kazadaki kusur oranlarının tespit edilmesi için dosya Adli Tıp Kurumu’na gönderilmiş olup, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 19/11/2019 tarihli raporda; sürücü ………’un %50, müteveffa yaya ……..’nun %50 kusurlu olduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Davacının davalıya rücu edebileceği tazminat tutarının tespiti bakımından rapor aldırılmasına karar verilmiş olup, aktüerya bilirkişi tarafından düzenlenen 21/08/2020 tarihli raporda; rapor tanzim tarihi olan 21/08/2020 tarihi itibari ile müteveffanın hak sahibinin destekten yoksun kalma tazminat tutarının 72.552,53 TL olarak bulunduğunu, ödenen meblağ ile hesaplanan zarar arasında açık nispetsizlik tespit edildiğinden davacı sigorta irketinin müteveffanın dava dışı desteklerine babası ……….’ya ve annesi ………’ya ödenen tazminat dikkate alındığnıda davalı araç maliki ……….’dan asıl alacak 21.214,27 TL tazminatı rücuen talep etme hakkı olduğunu, davacı vekili tarafından 21.214,27 TL maddi tazminat talep edildiği sonuç ve kanatine varıldığı belirtilmiştir.
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Dava, ZMMS poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Davacı sigorta şirketi tarafından, davalıya ait olan …….. plakalı araca ilişkin başlangıç 09/05/2015, bitiş 09/05/2016 tarihli Motorlu Kara Taşıt Araçları Zorunlu Mali Sorumluluk Trafik Sigorta Poliçesinin dosya içerisine sunulduğu görülmüştür.
Büyükçekmece ……… Asliye Ceza Mahkemesinin …….. E. Sayılı dosyasının bir sureti dosya içerisine sunulmuştur.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan kusur ve hesap yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 19/11/2019 tarihli raporda; sürücü ………’un %50, müteveffa yaya ……..’nun %50 kusurlu olduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Oluşa göre belirlenen bu kusur oranlarına mahkememizce de dosya kapsamına uygun olması sebebiyle itibar edilmiştir.
Bilirkişi Dr. ……….’ dan alınan 21/08/2020 tarihli raporda; rapor tanzim tarihi olan 21/08/2020 tarihi itibari ile müteveffanın hak sahibinin destekten yoksun kalma tazminat tutarının 72.552,53 TL olarak bulunduğunu, ödenen meblağ ile hesaplanan zarar arasında açık nispetsizlik tespit edildiğinden davacı sigorta irketinin müteveffanın dava dışı desteklerine babası ……….’ya ve annesi ………’ya ödenen tazminat dikkate alındığnıda davalı araç maliki ……….’dan asıl alacak 21.214,27 TL tazminatı rücuen talep etme hakkı olduğunu, davacı vekili tarafından 21.214,27 TL maddi tazminat talep edildiği sonuç ve kanatine varıldığı belirtilmiştir. Davacının hak edeceği maddi tazminatın dosya kapsamına ve delillere göre uygun olması sebebiyle itibar edilmiştir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.4.a maddesinde; tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş ise, sigortacının sigortalısına rücu edebileceği hüküm altına alınmıştır. Genel Şartların bu maddesinde “tam kusur” dan değil, “kasıt” veya “ağır kusur” dan söz edilmekte olup, ağır kusur kavramının kasta yakın bir kusurun varlığını ifade ettiği kabul edilmektedir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.4.f maddesi de; Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde de, sigortacının sigortalısına rücu edebileceği hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda; araç sürücüsünün yola gereken dikkatini vermediğin, kontrolsüzce sağ şeride geçmek istediği sırada yolun sağ tarafında dörtlü ikaz ışıkları açık vaziyette durur haldeki araca ve araçtan inmiş olan, yol üzerinde bulunan yayay çarptığı, daha sonra olay yerinden kaçtığı, meydana gelen trafik kazasında araç sürücüsünün %50 kusurlu olduğu belirlenmiştir. Yukarıda anılan ilkeler doğrultusunda, sürücünün açıklanan bu ihlali kasıt veya ağır kusur olarak nitelendirilemez.
Ancak, sigortalı araç sürücüsünün kaza sonrası olay yerinden ayrılması tek başına hasarın teminat dışı kalmasına neden olmasa bile, davalıya ait araç sürücüsünün olay yerini terk etmesi ve alınan ifadelerde araç içerisinde alkol alındığının beyan edilmesi karşısında trafik kazasının münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşmediğinin ispat külfeti yer değiştirerek davalıya geçmiştir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin, 04.10.2017 Tarih ve 2016/17246 E. – 2017/8615 K. Sayılı ilamı)
Taraflar arasında güven ve iyiniyet esasına dayanan sigorta sözleşmelerinde, gerek sigortalının gerekse sigortacının haklarını kullanırken ve yükümlülüklerini yerine getirirken iyiniyetle hareket etmesi; rizikonun gerçekleşmesinden sonra doğru ihbar yükümlülüğü altında bulunan sigortalının, bu yükümlülüğüne uyup uymadığının saptanmasında da bu ilkenin gözönünde tutulması gerekir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin, 14.11.2019 Tarih ve 2017/3063 E. – 2019/10651 K. Sayılı ilamı)
Davalıya ait araç sürücüsünün olay yerini terk etmesi sebebiyle hemen yapılması gereken alkol muayenesinin yapılamadığı, bu sebeple trafik kazasının münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespit edilemediği, belirsiz kaldığı; bu belirsizliğin oluşmasına davalıya ait araç sürücüsünün sebebiyet verdiği, kendi kusurundan kaynaklı oluşan belirsizliğin davacıya değil de, davalı aleyhine sonuç doğurması gerektiği; davalıya ait araç sürücüsünün kaza anında alkollü olmadığı ve zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığının ispat yükünün dosyadaki mevcut deliler ile davalı tarafça ispatlanamadığı görülerek, aşağıdaki şekilde karar verilmiş ve hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının KABULÜ İLE,
-21.214,27 TL’nin ödeme tarihi olan 14/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yıllara göre değişen ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2- Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 1.449,14 TL harçtan davacı tarafça peşin yatırılan 362,29 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 1.086,85 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat KAYDINA,
– Davacı tarafça sarf edilen toplam 398,29 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3- Davacı tarafından sarf edilen 1.224,45 TL ATK fatura ücreti, bilirkişi, tebligat ve posta masrafı yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
– Davacı tarafça yatırılan gider avansından arta kalan miktarın (ATK fatura ücreti olan 323,00 TL ödendikten sonra) karar kesinleştiğinde yatıran tarafa İADESİNE, (Gerekçeli kararın tebliğe çıkarılma masraflarının kalan gider avansından karşılanmasına)
4- Davanın kabul miktarı dikkate alınarak karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1 maddesi uyarınca tayin ve takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/12/2020

Katip ………
¸e-imza

Hakim ………
¸e-imza