Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1179 E. 2020/764 K. 15.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1179 Esas
KARAR NO : 2020/764

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 21/12/2017
KARAR TARİHİ : 15/10/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; 24/06/2017 tarihinde davalı …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile müvekkillerinin murisi …’a çarparak olay yerinden uzaklaştığını, kaza sonucu …’ın hayatını kaybettiğini, davalı …’ın kazaya karışan aracın hem sürücüsü hem de sahibi olduğunu, aracı ile seyir halindeyken hız sınırını aşarak ve aynı zamanda alkollü olarak araç kullanarak trafik kazasına sebebiyet verdiğini, kazanın meydana gelmesinde davalı …’in asli kusurlu olduğunu, diğer davalı …’nın ise davalı …’a ait kazaya karışan … plakalı aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğunu, işbu sebeplerle davalıların meydana gelen kazadan dolayı oluşan zararlarda Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu hükümleri gereğince müşterek ve müteselsilen sorumluluklarının bulunduğunu, kazanın meydana geldiği noktada yolun her iki tarafında İETT durağı bulunduğunu, davalı …’ın idaresindeki aracın …. yolu istikametinde seyrederken yaya olarak karşıdan karşıya geçmeye çalışan müvekkillerinin murisi …’a çarparak kafatası ve göğüs kemik kırılması ile birlikte iç organ yaralanmalarına sebebiyet verdiğini, davalı … hakkında Küçükçekmece ….Asliye Ceza Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyası ile ceza davası açıldığını, müteveffanın bir restorantta paket servisçilik yaptığını ve aylık 1.700,00-TL net maaş aldığını, ölmeden henüz iki gün önce işe girdiğini, sigortası yapılamadan vefat ettiğini, maddi tazminat hesabı yapılırken bu hususun hesaplamada göz önüne alınmasını talep ettiklerini, ölen …’ın müvekkilleri …. ile ….’in oğlu diğer müvekkillerinin ise kardeşleri olduğunu, anne ve babanın ölenin desteğinden yoksun kaldığını, tüm müvekkillerinin bu olay nedeniyle büyük acı ve üzüntü yaşadıklarını, davalı … tarafından müvekkillerine 11/12/2017 tarihinde 27.428,00-TL tutarında tazminat ödemesi yapıldığını, ancak yapılan bu ödemenin sigorta poliçesinde belirtilen miktarı karşılamadığı gibi destekten yoksun kalınan maddi zararı da karşılamadığını, bu nedenle davalı … şirketiyle yapılan ibranamede davaya ve fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğunu, müvekkilleri … ve …’in destekten yoksun kalma tazminatı miktarları bilirkişi incelmemesi neticesinde belirleneceğinden şimdilik belirsiz alacak olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100’er TL’den toplam 200,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren en yüksek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, davalı … şirketi bakımından başvuru tarihinden itibaren faiz işletilmesine ve poliçe miktarları kadar sınırlı sorumlu olmasına, yetersiz ödemeye ilişkin ibranamenin 2918 sayılı KTK.nın m.111/2’ye göre iptaline, manevi tazminat taleplerinin de kabulü ile müteveffanın babası ve annesi olan müvekkilleri … ve … için ayrı ayrı 60.000,00-TL, müteveffanın kardeşleri olan …, …, …, …, …, … için ayrı ayrı 30.000,00-TL olmak üzere toplamda 300.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faiziyle birlikte davalı …’ten tahsiline, manevi tazminat talebi yönünden müvekkillerinin olası mağduriyetlerinin önlenmesi amacı ile öncelikle ihtiyati haciz taleplerinin kabulüne, bu talebin reddi durumunda davalı …’a ait … plakalı araç ile … adına kayıtlı taşınır ve taşınmaz mallar, üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde;davanın görevsiz ve yetkisiz mahkemede açıldığını, haksız fiile dayalı tazminat davasının asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiğini, kaza yeri itibariyle Küçükçekmece mahkemelerinin yetkili olduğunu, esasa ilişkin olarak ise müvekkilinin meydana gelen olayda kusuru bulunmadığını, olay tarihinde trafik kurallarına uygun şekilde seyrettiğini, hızının ise 20-30 km olduğunu, müteveffanın hareket halinde olan tırın önünden aniden müvekkilinin kullanmakta olduğu aracın önüne fırladığını, müvekkilinin kendisinden beklenen her türlü önlemi aldığını, olay mahallinde çekilen fotoğraftan görüleceği üzere kazanın yolun ortasında gerçekleştiğini, yaya geçişine elverişli bir yer olmaması ve maktulün seyir halinde olan bir aracın önünden uyuşturucu madde etkisinde müvekkilinin kullanmakta olduğu aracın önüne çıkması nedeniyle tüm kusurun müteveffada olduğunu, davacı yanın iddialarının aksine müvekkilinin olay yerinden kaçmadığını, kaza anında müvekkili ile beraber arabada olan tanık ….’un polise verdiği ifadenin olayın nasıl meydana geldiğini ortaya koyduğunu, müvekkilinin kazanın gerçekleştiği gün alkol almış olmasının kazanın gerçekleşme şekline, öngörülebilirliğine ve sonrasındaki tutum ve davranışlarına bir etkisi olmadığını, otopsi raporuna göre maktulun kaza anında uyuşturucu madde etkisinde bulunduğunu, kaza sonrasında maktulun düştüğü yerden kaza yerine ilişkin tutanak tutulmadan hareket ettirildiğini, yine maktulun birçok sabıka kaydının bulunduğunu, sabıka kaydına esas dosyaların incelenmesi durumunda davacıların maktulden kaynaklı herhangi bir gelirlerinin olmadığının aksine maktulun davacılara maddi yönden zararı olduğunun görüleceğini, yine maktulun düzenli bir gelirinin olmadığını, ailesinin geçimini sağlamak üzere para kazanmadığını, uyuşturucu kullanan ve birçok sabıkası bulunan müteveffanın dokuz nüfuslu bir aileyi geçindirmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle müteveffanın hizmet dökümlerinin Sosyal Güvenlik Kurumundan celp edilerek aylık net kazancının belirlenmesini talep ettiklerini, davacı yanın maddi zararlarının diğer davalı … şirketi tarafından tazmin edildiğini, manevi tazminatın ise zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağını, Yargıtay içtihatlarının da bu doğrultuda olduğunu, talep edilen 300.000,00-TL manevi tazminatın fahiş olduğunu ileri sürerek hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ….’ne usulüne uygun tebligat yapılmış ise de, herhangi bir cevap dilekçesi ibraz etmemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ;
Dava; 6098 sayılı TBK 49.madde ve 2918 sayılı KTK uyarınca trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma talebine dayalı araç sürücüleri, araç işletenleri ile araçların zorunlu sigortacıları aleyhinde açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dosyaya delil olarak;
Taraflara ait Sosyal ekonomik durum, araç tescil bilgileri, nüfus kaydı, kaza tespit tutanağı, SGK kayıtları, ceza mahkemesi dosyası, davalı Sigortaca yapılmış Zorunlu trafik poliçesi, hasar dosyası, bilirkişi raporları dosya arasına alınmştır.
Taraf vekilleri delil listeleriyle yazılı delillerini ibraz etmişler diğer taraf delilleri mahkememizce toplanmıştır. Kazaya karışan aracın trafik kayıtları celp edilmiştir.
Gerçek kişi tarafların ekonomik ve sosyal durumları araştırılmış, gelen yazı cevapları dosyaya konulmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; meydana gelen trafik kazasında müteveffa yaya … ile sürücü …’in kusur durumları ve kusur oranlarının ne olduğu, davacıların maddi ve manevi tazminat taleplerinin yerinde olup olmadığı, ibranamenin iptali koşullarının oluşup oluşmadığı, talep edilebilecek maddi tazminat bulunup bulunmadığı, var ise miktarının tespiti, manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Küçükçekmece … Asliye Ceza Mahkemesinin …. Esas sayılı dosya örneğini Uyap üzerinden celp edilmiş, incelenmesinde; şüphelisi … olan taksirle ölüme neden olma suçundan 29/06/2017 Küçükçemece CBS’nin …. sayılı soruşturma dosyası ile iddianame düzenlendiği, 24/06/2017 tarihli ölen … adına tanzim edilen otopsi tutanağının dosyada mübrez olduğu, T.C.Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 23/11/2017 tarihli raporda; 24/06/2017 tarihinde öldüğü bildirilen …. ve …. oğlu, 15/02/1994 doğumlu …’ın cesedine 25/06/2017 tarihinde Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinde yapılan otopsiden ve tetkiklerden elde edilerek kaydedilen bilgi ve bulgular dikkate alındığında kanında ve idrarında uyuşturucu madde (kokain, eroin) saptanan kişinin ölümünün genel beden travmasına bağlı kafatası ve kosta kırıklarıyla birlikte iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama ve beyin kanaması sonucu meydana gelmiş olduğu kanaati bildirildiği, mahkemece 14/07/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar verilerek …. Esas sayısı ile ceza yargılamasına başlanıldığı, yapılan yargılama sırasında 04/04/2018 tarihinde keşif yapılmasına karar verildiği, trafik kazası uzmanı bilirkişi … tarafından tanzim edilen 22/06/2018 tarihli raporda; kazanın oluşumunda kasıt unsuru bulunmadığına, ancak kazanın öngörülebilir ve alınacak önlemlerle önlenebilir nitelikte bir kaza olduğu, olayın meydana gelmesinde sanık …’in asli kusurlu olduğu, müteveffa …’ın tali kusurlu olduğunun tespit edildiği , yapılan yargılama sonunda şüpheli hakkında 01/10/2019 tarihli 2019/650 karar sayılı karar ile HAGB kararı verildiği, 10/11/2019 tarihinde kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacıların ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerinin 22/12/2017 tarihli ara karar ile reddedildiği, tensiple birlikte taraflara/vekillerine tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar davalı … vekili Küçükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli ve yetkili olduğunu belirterek itirazda bulunmuş ise de, davada zorunlu sigortacının da taraf olduğu, zorunlu sigortanın TTK da düzenlendiği, TTK.nun 4.maddesi uyarınca bu kanundan doğan davaların mutlak ticari dava olduğu nedeniyle mahkememiz görevli olduğundan davalı yanın görev itirazının reddine, HMK 16 maddesi uyarınca kaza Küçükçekmece ilçesinde gerçekleştiğinden Küçükçekmece’nin ticari davalar yönünden Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri yetki alanında kalması karşısında davalı yanın yetki itirazının da reddine karar verilmiştir.
25/03/2019 tarihli heyet ara kararı ile davaya konu meydana gelen kazada müteveffa ve davalı tarafların kusurunun Ceza dosyası kaza tespit tutanağı tanık ve taraf beyanları ve dosyadaki tüm deliller ışığında tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, Yüksek Makine Mühendisi …., Prof. Dr. Öğretim Üyesi …, Prof. Dr. Öğretim Üyesi … tarafından tanzim edilen 25/06/2019 tarihli raporda özetle; davacılar murisi müteveffa yaya …’nın kazanın meydana gelmesinde asli ve %75 oranında kusurlu, … plakalı araç sürücüsü …’in kazanın meydana gelmesinde tali ve %25 kusurlu olduğu görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Davaya konu olayda 24/06/2017 tarihinde meydana gelen kazada ceza dosyasıdna ki tutanaklara yansıyan davalı sürücünün alkollü oluşu ve müteveffanın kanında ve idrarında uyuşturucu madde saptanması hususlarıda dikkate alınarak meydana gelen kazada ceza dosyasındaki soruşturmada ki tutanaklar raporlar tanık beyanları olay yeri tespit tutanağı İstanbul Morg İhtisas dairesi tarafından düzenlenen otopsi raporu, kolluk tutanakları ve tarafların sundukları deliller, kaza tespit tutanağı incelenerek meydana gelen kazada tarafların kusur oranlarının tespit edilmesi için dosyanın İstanbul ATK trafik ihtisas dairesine gönderilmesine karar verilmiş, T.C.Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 14/10/2019 tarihli raporda; 24/06/2017 günü saat 12:37 sıralarında, davalı sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı otomobil ile Halkalı gümrük yolunu takiben …. istikametinden … yönüne doğru sol şerit üzerinde seyir halindeyken olay mahalline geldiğinde, istikametine göre sağ tarafından hareket halindeki aracın önünden karşıdan karşıya geçmek isteyen müteveffa yaya …’a aracının sağ ön kısımlarıyla çarpması neticesi dava konusu trafik kazası meydana geldiği, olay mahalli yol; bölünmüş, üç şeritli, genişliği 9 metre, zemin asfalt-kuru, hava açık, vakit gündüz, azami hız limiti 50 km/h ve meskun mahal içi olduğu tespit edildiği, kaza tespit tutanağında; davalı sürücünün 0,50 promil alkollü olduğu, kaza saati ile alkol ölçüm saati arasında geçen yaklaşık 1 saat 31 dakikalık farktan dolayı trafik kanunun 97. maddesine istinaden 0,23 daha eklenerek 0,73 promil olarak yazıldığı, çarpma noktasına 10 metre mesafede 50 km/h hız tahdit levhasının bulunduğu, çarpma noktası ile otomobilin son konumu arasında 30 metre mesafenin olduğu belirtildiği, Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesi’nin 23/11/2017 tarihli raporunda; müteveffa yayanın kanında 6,8 ng/mL …, 1660 ng/mL …, 154,8 ng/mL …, 168 ng/mL …, 32,4 ng/mL …, 2936 ng/mL …, 3326,8 ng/mL … ve 38 ng/mL … bulunduğu, ayrıca ölümünün genel benden travmasına bağlı kafatası ve kosta kırıklarıyla birlikte iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama ve beyin kanaması sonucu meydana geldiği belirtildiği, Küçükçekmece … Asliye Ceza Mahkemesi’ne hitaben, bilirkişi … tarafından düzenlenen 22/06/2018 tarihli raporunda; davalı sürücü …’in asli kusurlu, müteveffa yayanın tali kusurlu olduğu belirtildiği, dosyada mevcut 25/06/2019 tarihli, … Makina Fakültesi Öğretim Üyeleri tarafından düzenlenen heyet raporunda; davalı sürücü …’in %25 oranında kusurlu, müteveffa yayanın %75 oranında kusurlu olduğu belirtildiği, tüm dosya kapsamı ve ekleri ile tüm beyanlar, bilirkişi raporları, kaza tespit tutanağı, Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesi’nin 23/11/2017 tarihli raporu incelendiğinde, kazanın yukarıda “OLAY” kısmında açıklandığı biçimde gerçekleştiği anlaşılmış olup, dosya içerisinde davalı sürücünün alkol durumunun güvenli sürüşe engel olup olmayacağı ile ilgili ve yine müteveffa yayanın kanında tespit edilen uyuşturucu maddelerinin yürüyüşüne ve görüşüne engel olup olmayacağı ile ilgili herhangi bir tespit ya da raporun bulunmaması, aracın son konumu ve kaza tespit tutanağının kroki kısmında belirtilen kan izlerinin konumları dikkate alınarak mevcut verilere göre; davalı sürücü … sevk ve idaresindeki otomobil ile seyrini; mahal şartlarını dikkate alarak kontrollü ve tedbir alabilecek vaziyette müteyakkız bir şekilde sürdürmesi gerekirken bu hususlara yeterince riayet etmeyip, istikametine göre sağ tarafta bulunan hareket halindeki aracın önünden karşıdan karşıya geçmeye çalışan müteveffa yayaya karşı kat etmiş olduğu mesafede dikkate alındığında zamanında etkin fren tedbiri almadan çarptığı olayda tali kusurlu olduğu, müteveffa yaya … istikametine göre sol tarafından gelmekte olan davalı sürücü idaresindeki aracın hızını ve konumunu dikkate almadan, ayrıca ilk geçiş hakkını bu araca vermeden, kendi can güvenliğini tehlikeye atarak akan taşıt trafiği arasından kontrolsüzce karşıya geçmeye çalıştığı sırada meydana gelen olayda asli kusurlu olduğu, olayda; davalı sürücü …’in, %25 (yüzde yirmi beş) oranında kusurlu, müteveffa yaya …’ın, %75 (yüzde yetmiş beş) oranında kusurlu olduğu kanaatini bildirilmiştir.
Davacı vekilinin 12/02/2020 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat talebinin içeriğini bildirmiş, ayrıca 16/09/2020 tarihli ıslah dilekçesini ibraz etmiş, ıslah harcını yatırmıştır.
Tarafların kusur yönünden yeniden rapor alınması talep ve itirazlarının reddi ile gelen ATK ve kusuru raporları dosyada sunulan deliller ve gelen kayıtlar incelenmek suretiyle davacının dava konusu trafik kazası nedeniyle talep edebileceği tazminat hesabının yapılması, davacının talep edebileceği tazminatın tespiti suretiyle rapor hazırlanması için dosyanın AKTÜERYA HESABI konusunda uzman bilirkişi ….’e tevdiine karar verilmiş, aktüerya uzmanı bilirkişi … tarafından tanzim edilen 03/06/2020 tarihli raporda; 01/06/2015 tarihli ZMMS Genel Şartlarına göre, TRH-2010 yaşam tablosu kullanılarak devre başı ödemeli rant formülüne göre (%1.8 teknik faiz) yapılan hesaplama sonucunda; davacı …’ın desteği …’ın vefat ettiği 24/06/2017 tarihli trafik kazası sonrası talep edebileceği bakiye destekten yoksun kalma tazminatının toplam 11.859,23 TL olarak hesaplandığı, davacı …’ın desteği …’ın vefat ettiği 24/06/2017 tarihli trafik kazası sonrası talep edebileceği bakiye destekten yoksun kalma tazminatının toplam 7.011,80 TL olarak hesaplandığı, davacıların zararlarından sorumlu oldukları tazminatı tespiti açısından 6098 sayılı TBK Genel hükümlerine göre PMF-1931 yaşam tablosuna göre %10 arttırım %10 iskonto uygulanarak yapılan hesaplamaya göre davacı …’ın desteği …’ın vefat ettiği 24/06/2017 tarihli trafik kazası sonrası talep edebileceği bakiye destekten yoksun kalma tazminatı toplam 11.794,72 TL olarak , davacı …’ın desteği …’ın vefat ettiği 24/06/2017 tarihli trafik kazası sonrası talep edebileceği bakiye destekten yoksun kalma tazminatının toplam 9.415,27 TL olarak hesaplandığı, sigorta şirketine ilk başvurunun ne zaman yapıldığı tespit edilememekle birlikte yapılan bir ödemenin mevcut olduğu dikkate alındığında geçerli bir başvuru yapıldığının kabulü gerektiği, işbu sebeple ilk başvuru tarihinin tespit edilmemesi durumunda temerrüt tarihinin eksik ödeme tarihi olarak dikkate alınması, ilk başvuru tarihi tespit edilir ise bu tarihe 8 iş günü eklenerek temerrüt tarihinin tespit edilmesi gerektiği, mevcut delillere göre eksik ödeme tarihi olan 11/12/2017 tarihinin temerrüt tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği, kazaya karışan … plakalı aracın ruhsatı incelendiğinde aracın hususi araç olduğu, hükmedilecek tazminata yasal faiz işletilebileceği, kaza tarihindeki ZMMS poliçe teminat limitinin 330.000,00 TL olup, hesaplanan tazminat teminat limiti kapsamında kaldığı, garameten paylaşım yapılmasını gerektiren bir limit aşımı mevcut olmadığı takdiri mahkemeye ait olmak üzere sonuç ve kanaati bildirilmiştir.

Gelen kusur tespiti raporu ve aktüer bilirkişi raporuna olan itirazların rapor kapsamı, dosyadaki deliller dikkate alınarak tarafların raporlara olan itirazlarının ve yeni bir rapor alınması taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama ve toplanan delillere göre;
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişilerden alınan denetime elverişli rapor içeriklerine göre; 24/06/2017 günü meydana gelen trafik kazasının oluşumunda … plakalı aracın sürücüsü …’in %75 kusurlu olduğu anılan trafik kazasında davacıların, destekleri …’ı yitirmeleri sebebiyle destekten yoksun kalma ve manevi tazminat talebinde bulundukları anlaşılmıştır.
6098 sayılı TBK m. 53 hükmü uyarınca ölenin yardımından faydalananlar, ölüm sebebiyle yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, “destekten yoksun kalma tazminatı” adı altında sorumlulardan isteyebilirler. Kanun hükmünde de açıkça ifade edildiği üzere, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır.
Hükme esas alınan, denetime elverişli 03/06/2020 tarihli bilirkişi raporunda 6098 sayılı TBK Genel Hükümlerine göre davacılar …’ın 11.794,72 TL ve …’ın 9.415,27 TL destekten yoksun kalma zararının bulunduğunun hesaplandığı görülmekle, davalı …’in TBK.49.maddesi uyarınca haksız fiili işleyen sıfatıyla davacılara karşı sorumlu bulunduğu; davalı … şirketinin de sigorta poliçesi kapsamında, davalının sorumluluğunu poliçe limiti dahilinde yüklendiğinden, davacıların karşılanmamış destekten yoksun kalma zararlarından sorumlu bulunduğu; davacıların, uğradığı zarardan davalıların sorumluluğunun müştereken ve müteselsilen olduğu değerlendirilmiş ve bu nedenlerle, davacılar …’ın 11.794,72 TL ve …’ın 9.415,27 TL destekten yoksun kalma tazminatın davalı …’ten olay tarihinden itibaren davalı …den temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılar … ile …’a ödenmesine karar vermek gerekmiştir.
Davann açıldığı tarihteki mevzuat bakımından Destekten yoksun kalma teminatı ilgili genel şartların A.5/ç maddesinde düzenlenmiş yine genel şartlara ek olarak çıkarılan cetvel Ek:2’de destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamasının ne şekilde yapılacağı, belirtilmiştir. Ek:2 cetvelin 3.maddesinde 01/06/2015 tarihinden sonra meydana gelecek trafik kazalarında TRH-2010 tablosunun dikkate alınacağı belirtilmiş, yine diğer maddelerde de, destekten yoksun kalma tazminatının ne şekilde hesaplanacağı ifade edilmiştir. Ancak olduğu kazaya karışan davalı … şirketi tarafından sigortalanan aracın ZMMS poliçesi incelendiğinde poliçenin 31/05/2017 tarihinde düzenlendiği bu kapsamda 01/06/2015 tarihinde değiştirilen genel şartlardan önceki genel şartlara tabi olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak somut dosyada aktüer bilirkişi iki ihtimali de nazara alarak Hem TRH 2010 hem de PMF 1931 yaşam tablolarına göre hesap yapmış olsa da,
Mahkememizce somut norma denetimi sonrasında itiraz üzeirne AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları, idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamındabir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve …. esas … sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı,dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmüktedir
Bu kapsamda açılan ve devam eden davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir
Bu halde Aym ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması gerekmekte olduğu dikkate alındığında nitekim iş bu dosyada aktüer bilirkişi PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile destekten yoksun kalma tazminatını hesapladığı ve davacıların da bu hesaplama üzerinden ıslah dilekçesi sunduğu anlaşıldığından ek rapor almaya gerek kalmamış aktüer bilirkişinin genel şartları esas almadan yaptığı hesaplama mahkememizce hükme esas alınarak maddi tazminatın davalılardan tahsiline karar vermek gerekmiştirç.
Manevi tazminat ise meydana gelen olay nedeniyle duyulan acı ve üzüntünün kısmen de olsa giderilmesine yöneliktir. Bir teselli ve avunma tatmin aracı yaratmaktan ibarettir. Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine erilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. (bkz. Yargıtay 17. HD, 23/10/2018 T., 2015/18074 E., 2018/9484 K. sayılı kararı) Hâkim manevi tazminatı belirlerken somut olayın özelliğini, zarar görenin ve zarara yol açanın ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, ölüm ya da beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir. (bkz. Yargıtay HGK 28.05.2003T., 2003/21-368-355 sayılı; 23.06.2004 T. 2004/13-291-370 sayılı kararları)
Somut olayda davacılar, desteğin annesi, babası ve kardeşleri olup, destek ölüm tarihinde 17 yaşındadır. Müteveffanın annesi, babası ve kardeşleri her zaman desteğin ilgi ve sevgisine muhtaç oldukları gibi, desteği çok erken yaşta ve çok elim bir kazada ani şekilde kaybetmişler, büyük acı ve elem duymuşlardır. Davalı/ sürücü …’in olayda %75 oranında kusurlu bulunduğu görülmekle; davacıların …’ın vefatı nedeniyle duydukları acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli/kusur durumu da göz önünde tutularak TBK.m.56 ve TMK.m.4 uyarınca hak ve nasafet kuralı çerçevesinde KTK.m.85 ve TBK.m.49-(1) uyarınca davalı …’in haksız fiili işleyen sıfatıyla davacılara karşı sorumluluğunun bulunduğu değerlendirilmiştir.
Davacının ıslah dilekçesi ile talep etmiş olduğu maddi tazminat kalemleri yönünden tazminatının kaza tarihinden tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte talep etmiş ise de, Sigorta Şirketi yönünden poliçedeki limitle sınırlı olmak üzere Karayolları Trafik Kanunu’ nun 99. Maddesi ve yerleşmiş Yargıtay Kararları gereğince, gerekli belgelerin eklenmesi sureti ile şirkete müracaat tarihinden öncesinde şirketin temerrüdü söz konusu olmadığını, Sigortacı yönünden sigorta bedelini ödeme yükümlülüğü belgelerin ibrazından itibaren (8) iş günü içinde, böyle bir başvuru olmadığı takdirde ÖDEME TARİHİNDE muaccel hale geldiğinden sigorta şirketi yönünden 11/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine şeklinde karar vermek gerekmiştir. Davacının avans faizi talebi ise davacının ve haksız fiil faili sürücünün de tacir olmadığı dikkate alındığında ,diğer davalılar tacir olsa da her iki taraf için de ticari iş sayılması gereken bir fiil olması yanında TTK’da ticari iş, ticari işletme esasına göre belirlendiğinden dolayısıyla söz konusu aracın haksız eyleminin de TTK’nın 3. maddesi uyarınca ticari iş niteliği taşımamasına, bu durumda davalılardan ancak yasal faiz istenebileceğine, bu davalının hukuki sorumluluğunu üzerine alan davalı … şirketinden de ancak aynı oranda yasal faizi istenebileceğinden davacının avans faizi talebi yerinde görülmeyerek yasal faize hükmedilmiştir.
Tüm bu nedenlerle; davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile maddi tazminata ilişkin davanın ıslah edilmiş miktar üzerinden kısmen kabulü ile davacılardan … için toplam 9.415,27 TL, davacı … için 11.794,72 TL destekten yoksun kalma tazminatının, sigorta şirketi yönünden 11/12/2017 tarihinden itibaren, diğer davalı … yönünden 24/06/2017 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle ile birlikte davalılar …’ten, sigorta poliçesindeki limitle sınırlı olmak üzere … Sigorta Kooperatifi’nden müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, manevi tazminata ilişkin davanın kısmen kabulü ile davacılar; … için 20.000 TL, … için 20.000 TL … için 10.000 TL, … için 10.000 TL, … için 10.000 TL, … için10.000 TL, … için 10.000 TL, … için 10.000 TL, manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’ten tahsili ile davacılara verilmesine, cenaze gideri yönünden usulüne uygun harçlandırılmış bir dava bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına, davacıların fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle ;

1-Davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİNE,
Maddi tazminata ilişkin davanın ıslah edilmiş miktar üzerinden kısmen KABULÜ ile Davacılardan … için toplam 9.415,27 TL, davacı … için 11.794,72 TL destekten yoksun kalma tazminatının, sigorta şirketi yönünden 11/12/2017 tarihinden itibaren, diğer davalı … yönünden 24/06/2017 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle ile birlikte davalılar …’ten, sigorta poliçesindeki limitle sınırlı olmak üzere … SİGORTA KOOPERATİFİ’nden (…) müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine,
2-Manevi tazminata ilişkin davanın KISMEN KABULÜ ile davacılar;
a) … için 20.000 TL
b) … için 20.000 TL
c) … için 10.000 TL
d) … için 10.000 TL
e)… için 10.000 TL
f) … için10.000 TL
g)… için 10.000 TL
h)… için 10.000 TL
Manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’ten tahsili ile davacılara verilmesine,
3-Cenaze gideri yönünden usulüne uygun harçlandırılmış bir dava bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına
4-Davacıların fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin REDDİNE,
5-Maddi tazminata ilişkin dava yönünden;
5.a)-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gerekli 1.448,85 TL ilam ve karar harcından davacılar tarafından yatırılan 1.025,34 TL peşin harç ile 358,80 TL ıslah harcının mahsubuna, bakiye 64,71 TL ilam harcının davalılar … ile sigorta poliçesindeki limitle sınırlı olmak üzere …. SİGORTA KOOPERATİFİ’nden (…) müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına alınarak hazineye GELİR KAYDINA,
5.b)-Davacı tarafından peşin yatırılan 31,40 TL başvurma harcı, 1.025,34 TL peşin harç ile 358,80 TL ıslah harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara VERİLMESİNE,
5.c)-Maddi tazminat talebinin kısmen kabulü yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13.maddesi uyarınca tayin ve takdir olunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ile sigorta poliçesindeki limitle sınırlı olmak üzere …. SİGORTA KOOPERATİFİ’nden (…) müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine,
6-Manevi tazminata ilişkin davanın KISMEN KABULÜ yönünden;
6.a)-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 6.831,00 TL ilam ve karar harcının davacılar tarafından yatırılan 1.025,34 TL peşin harç ile 358,80 TL ıslah harcının mahsubuna, bakiye 5.446,86 TL harcın. davalı …’ten tahsili ile hazineye gelir kaydına,
6.b)-Manevi tazminat talebinin kısmen kabulü yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1.maddesi uyarınca 13.450,00 TL vekalet ücretinin davalı …’ten tahsili ile davacılara verilmesine,
6.c)-Manevi tazminat talebinin kısmen reddi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/2.maddesi uyarınca 13.450,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı …’e verilmesine,
7-Davacı tarafından sarf edilen 515,10 TL tebligat gideri ve müzekkere gideri, 2.950,00-TL bilirkişi ücreti , 300,00 TL Adli Tıp Faturası olmak üzere toplam 3.765,10- TL’nin davanın kabul (maddi tazminat talebi yönünden) oranı dikkate alınarak takdiren 3.764,75-TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahisli ile davacılara verilmesine, kalan kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına, (davalı … şirketi poliçe limitiyle sınırlı olmak üzere)
8-Davacı tarafından sarf edilen 515,10 TL tebligat gideri ve müzekkere gideri, 2.950,00-TL bilirkişi ücreti , 300,00 TL Adli Tıp Faturası olmak üzere toplam 3.765,10- TL’nin davanın kabul (manevi tazminat talebi yönünden) oranı dikkate alınarak takdiren 1.255,03-TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahisli ile davacılara verilmesine, kalan kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına, (davalı … şirketi poliçe limitiyle sınırlı olmak üzere)
9-Davalı … tarafından sarf edilen 29,20 TL tebligat ve müzekkere masrafından oluşan yargılama giderinin davanın red oranı (maddi tazminat talebi yönünden) dikkate alınarak takdiren 29,19-TL’sinin davacılardan alınarak davalı …’e verilmesine, kalan kısmın davalı … üzerinde bırakılmasına,
10-Davalı … tarafından sarf edilen 29,20 TL tebligat ve müzekkere masrafından oluşan yargılama giderinin davanın red oranı (manevi tazminat talebi yönünden) dikkate alınarak takdiren 9,73-TL’sinin davacılardan alınarak davalı …’e verilmesine, kalan kısmın davalı … üzerinde bırakılmasına,
11-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
12-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/10/2020

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye … ¸
Katip …
¸