Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/854 E. 2019/793 K. 11.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/854 Esas
KARAR NO : 2019/793

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 28/09/2016
KARAR TARİHİ : 11/07/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/07/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkilleri … ve …’nın İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı davalı … A.Ş’nin ortağı olduklarını, davalı şirketin tescil edildiği 01/02/2013 tarihinden itibaren 2013, 2014 ve 2015 yılları faaliyet dönemlerine ilişkin genel kurul toplantılarının yasada öngörülen süre içerisinde gerçekleştirilmediğini, şirketin faaliyetleri ile ilgili hiçbir bilgi de verilmediğini, müvekillerinin Beyoğlu … Noterliğinin 18/05/2016 tarih ve …. yevmiye sayılı ihtarnamesiyle şirket genel kurulunun toplantıya çağrılmasını talep etmeleri üzerine 12/07/2016 tarihinde gerçekleştirilen genel kurul toplantısında alınan kararların yasaya, ana sözleşmeye ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı olmasının yanı sıra, müvekillerinin ortaklık haklarını zedelemekte ve şirket hakkında bilgi alma ve inceleme haklarını da kısıtlamakta olduğunu, genel kurul toplantısında alınan (2) nolu kararın yıllık faaliyet raporunun müzakeresine ilişkin olup, faaliyet raporunun TTK 514 ve devamı maddelerine uygun olarak düzenlenmediğini, şirketin finansal tablolarından da anlaşılacağı üzere son üç yıldır zarar ederek sermayesinin büyük kısmını kaybetmiş olmasına rağmen herhangi bir riskin bulunmadığı yönünde gerçeklere aykırı beyanlarda bulunulduğunu, toplantıda alınan (3) nolu karar ile bilanço ve kar-zarar hesaplarının onaylandığını, nitekim “Ortaklara Borçlar” kaleminde müvekkilleri hariç diğer bütün ortakların şirketi kendilerine borçlandırdıklarının ortaya çıktığını, ancak hangi ortağın ne zaman hangi amaçla şirkete borç para verdiğinin açıklanamadığını, yine sipariş avansı adı altında şirketin hakim hissedarlarının başka şirketlerine para aktarıldığını, genel kurulda alınan (4) nolu kararla yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiğini, şirketi sürekli zarar ettiren kişilerin ibra edilmesinin doğru olmadığını, (5) nolu kararla eski yönetim kurulu üyelerinin yeniden seçildiğini, bu kişilerin şirketi sürekli zarara uğratarak şirketi fesih ve iflasın eşiğine getirdiklerini, genel kurulun (7) nolu kararının sermaye artırımına ilişkin olduğunu, ancak 31/12/2015 tarihli bilançoya göre davalı şirketin zarar nedeniyle sermayesinin üçte ikisinden fazlasını kaybettiğini, arttırılan 2.000.000,- TL sermayenin yalnızca 622.940,- TL’lik kısmının taahhüt edildiği şeklinde düzenlenen tadil metninin somut gerçeklere aykırı olduğu gibi kendi içerisinde çelişkili olduğundan esas sözleşmeye de aykırılık teşkil ettiğini, toplantının (8) nolu kararıyla yönetim kurulunun iştirak taahhütnamesinin imzalanması, pay sahiplerine çağrıda bulunulması hususlarında yetkilendirildiğini, sermaye artırımı ve esas sözleşme değişikliğine ilişkin karar gerçeklere, yasaya ve esas sözleşmeye aykırı olduğundan sermaye artışı kararına dayanılarak alınan yönetim kuruluna yetki verilmesine ilişkin kararın dayanaksız kaldığını, bu nedenle genel kurulda alınan (7) nolu kararın iptali halinde akabinde alınan (8) nolu kararın da hiçbir dayanağı kalmayacağından iptalinin gerektiğini, (11) nolu kararla yönetim kurulu üyelerine TTK. m.395, 396 uyarınca şirketle işlem yapma ve rekabet yasağına aykırı işlemler yapma hususlarında izin verildiğini, oysa yönetim kurulu üyelerinin şirketi sürekli zarara uğrattıklarını, şirketin feshedilme noktasına geldiğini, yönetim kurulu üyelerine şirketle işlem yapma ve aynı alanda faaliyet gösteren başka bir şirkette görev alma imkanı tanınması halinde zaten zor durumda olan şirketin çok daha fazla zayıflatılacağını, ayrıca ortaklar cari hesabında kaydi işlemlerle şirketi borçlandırıp kendilerine alacak yaratan kişilere şirketle işlem yapma imkanı tanınması halinde bu tür muvazaalı işlemleri daha rahat yapma imkanı vereceğini, bu nedenle (11) nolu kararın yasaya ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan iptali gerektiğini ileri sürerek, davalı şirketin 12/07/2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan, 2, 3, 4, 5, 7, 8 ve 11 nolu kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; açılan davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, 12/07/2016 tarihli genel kurul toplantısının (2) nolu kararında 2013, 2014 ve 2015 yıllarına ait yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu okunarak müzakere edildiğini, yönetim kurulu faaliyet raporunun ilgili yönetmeliğe uygun olarak hazırlandığını, finansal tabloların, yönetim kurulu yıllık faaliyet raporunun genel kurul toplantısından 15 gün önce şirket merkezinde pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulacağının sicil gazetesinde ilan edildiğini, ayrıca pay sahiplerinin şirkette mevcut adreslerine iadeli taahhütlü mektup ile bildirimde bulunulduğunu, ana sözleşme gereği mahalli gazetede de yayınlandığını, ancak davacıların şirket merkezinde pay sahiplerinin incelemesine açık olan finansal tablolar üzerinde herhangi bir inceleme yapmadıklarını, müvekkili şirketin üzerine düşen yasal sorumluluğu itinayla göstermiş olup, inceleme için tüm imkanları pay sahiplerine sağladığını, sunulan mali tablo ve bilançonun kanunun aradığı şartları ihtiva ettiğini, soruların da yazılı olarak cevaplandırıldığını, (3) nolu karar ile bilanço ve kar-zarar hesaplarının onaylandığını, bilanço kayıtlarının yasaya uygun şekilde düzenlendiğini, inceleme yapmayan davacıların genel kurulda sordukları sorulara iyi niyet kuralları çerçevesinde Bakırköy …Noterliğinin 01/09/2016 tarih …. yevmiye nolu ihtarnamesiyle cevap verildiğini, (4) nolu karar ile yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiğini, davacı yanın iddiasının aksine olağan genel kurul toplantısının zamanında veya hiç yapılmamış olmasının kanuni müeyyidesi olmadığını, yönetim kurulu üyelerinin en fazla 3 yıllık süre için seçilmelerinden dolayı görev süresi sona eren yönetim kurulu üyelerini yeniden atayabilmek adına 3 yılda bir dahi olsa genel kurul toplantılarının gerçekleştirildiğini, (5) nolu kararla eski yönetim kurulu üyelerinin yeniden seçildiğini, genel kurulun yönetim kuruluna seçilecek nitelikteki kişileri seçme yetkisinin bulunduğunu, bu yöndeki davacı iddialarının yasaya aykırı olduğunu, (7) nolu karar ile TTK 376.maddesi uyarınca sermayenin tamamlanmasına karar verildiğini, kararın usulüne uygun olduğunu, (8) nolu kararın da usulüne uygun olarak sermaye tamamlama işlemi yapılmış olduğundan yasaya uygun olduğunu, (11) nolu karar ile yönetim kurulu üyelerine izin verildiğini, genel kurulda % 98 kabul oyuyla bu kararın alındığını, alınan kararın hukuka aykırı bir yanı olmadığını, genel kurulun yönetim kuruluna izin verdiğini, şirketi ayakta tutmak için hakim ortaklar tarafından şirkete borç verildiği, bu paraların şirket menfaatlerine uygun olarak kullanıldığı, ödemelerin banka kanalıyla yapıldığının kayıtlarla sabit olduğunu, işbu davanın müvekkili şirkete zarara uğratma ihtimali olduğundan muhtemel zararlara karşı davacıların teminat göstermesine karar verilmesini, açılan haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini istemiştir.
DELİLLER VE YARGILAMANIN ÖZETİ;
Dava, davalı şirketin 12/07/2016 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan 2, 3, 4, 5, 7, 8 ve 11 nolu kararlarının iptali istemine ilişkindir.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne, Ticaret İl Müdürlüğüne ve davalı şirkete yazılan müzekkerelere cevap verildiği, şirket merkez adresi itibariyle davaya bakmanın mahkememizin yetkisinde olduğu, davanın yasal hak düşürücü süre içerisinde açılmış olduğu anlaşılmıştır.

Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı şirketin 12/07/2016 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan 2, 3, 4, 5, 7, 8 ve 11 nolu kararlarının yasaya, ana sözleşmeye ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olup olmadığı, kararların iptali koşulların oluşup oluşmadığından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Davalı şirketin ticari defter, kayıt ve belgeleri ile dosya kapsamı üzerinde iddia ve savunmaların değerlendirilmesi için üçlü bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak davalı şirketin yıllık faaliyet raporlarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı, faaliyet raporunun yasal mevzuata uygun olarak düzenlenip düzenlenmediği, finansal tabloların incelenerek şirketin 3 yıldır zarar edip etmediği, zarar etmiş ise sermayesinin 2/3’ünden fazlasını kaybedip kaybetmediği, bilanço ile kar ve zarar hesaplarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı, davacılar hariç diğer ortakların davalı şirketten alacaklı olup olmadıkları, alacaklı iseler bu alacakların dayanaklarının neler olduğu, sipariş avansı adı altında başka şirketlere para aktarılıp aktarılmadığı, şirketin zarar etmesi durumu söz konusu ise bu zararın yönetim kurulu üyelerinin kusurlu veya özensiz davranışlarından kaynaklanıp kaynaklanmadığı, neticeten 12/07/2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan 2, 3, 4, 5, 7, 8 ve 11 nolu kararların yasaya, ana sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığı, anılan kararların iptali koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında rapor alınmasına karar verilmiştir.
31/10/2017 tarihli raporda; davalı şirketin 2013, 2014 ve 2015 yıllarına ilişkin olarak yapılan genel kurul toplantısına sunulan faaliyet raporunun, biçimsel yönüyle, ilgili yönetmelik hükümlerine uygun yapıda göründüğü, buna karşın yukarıda ayrıntılı olarak irdelendiği üzere, ilgili faaliyet raporunda davalı şirketin 3 yıllık faaliyet dönemine ilişkin temel süreçleri ile ilgili açıklama ve bilgililer ile ilgili eksikliklerinin gözlendiği, şirketin ilgili 3 yıla ilişken finansal tablolarına göre, davalı şirket sermayesinin, raporlanan kaydi değerler üzerinden olmak üzere, . 2/3’ünden fazlasının daha 2013 yıl sonundan başlayarak kaybolmuş durumda göründüğü ve öz kaynakların 2014 ile 2015 yıllarında düşmeye devam ettiği, davacı şirketçe sunulu bilançolar ile kâr/zarar hesaplarının gerçeği yansıtmadığı yönünde bir değerlendirme yapılmasının olanaklı görünmediği; davacılar hariç diğer ortakların şirketten alacaklı bulundukları tutarların oluşumu ile “Verilen Sipariş Avansları” hesabında raporlanan bakiyenin de ayrıntılı olarak incelendiği ve bu çerçevede başka şirketlere para aktarıldığı yönünde finansal bir değerlendirme yapılmasının da olanaklı görünmediği, zararlarının yönetim kurulu üyelerinin kusurlu ve davranışlarından kaynaklanıp kaynaklanmadığı ile olarak, gerek teknik, gerekse yönetsel fonksiyonlar somut verilere rastlanmadığı, iptali talep edilen genel kurul kararlarından yönetim kurulunca davalı şirketin 2013, 2014 ve 2015 yıllarına İlişkin olarak; sunulu faaliyet raporunun TTK md. 376 kapsamındaki surecin finansal boyutları ile ilgili açıklama eksiklikieri yanında, şirketin yatırım süreçlerinin teknik yönden geleceği ve finansal boyutlarına yönelik açıklama ve bilgi eksiklikleri içerdiği değerlendirilmekle, (2) sayılı gündem maddesi kapsamındaki kararın iptali koşulunun oluşmuş durumda göründüğü, iptali talep edilen genel kurul kararlarından (3) gündem maddesi kapsamındaki, finansal tabloların onaylanması ile ilgili kararın iptali için gerekli koşulların, uzmanlık alanımız ile sınırlı olarak doğduğundan söz etmenin olanaklı görünmediği, iptali talep edilen genel kurul kararlarından (4.)gündem maddesi kapsamında alınan yönetim kurulu üyelerinin ibra karan ile ilgili iptal: koşullarının oluşup oluşmadığı ile ilgili bir değerlendirmenin uzmanlık alanımızı aştığı, Aynı şekilde (5) gündem maddesi kapsamında alman ve yönetim kurulu üyelerinin yeniden seçimi ile temsil ve ilzama yönelik karara ilişkin iptal koşullarının oluşup oluşmadığı ile ilgili bir değerlendirmenin de uzmanlık alanını aştığı, iptalitalep edilengertel kurulkararlarından (7) gündem maddesi kapsamındaki s b rina ye artırımı ile ilgili karar çerçevesinde ise; davalı şirketin ek kaynak gereksinmesinin bulunduğu açıkça anlaşılmakla birlikte, TTK 376 uyarınca gerekli süreçler dikkate alındığında, davacı tarafın bu yöndeki iddialarının hukuki yönden takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere, borca batıklık tespiti ve sermaye planlamasına yönelik finansal belirsizlikler nedeniyle, bu madde kapsamında alınan; kararın .iptali koşulunun finansal yönden doğmuş durumda göründüğü, iptali talep edilen (8,) gündem maddesi kapsamı ndaki. kararın, (7) sayılı gündem maddesi kapsamındaki karar ile ilgili bulunduğu dikkate alındığında, bu karar yönünden iptal koşulunun da finansal yönden doğmuş durumda göründüğü, yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396. Maddeleri kapsamında izin verilmeisine yönelik 11. gündem maddesi kapsamındaki bu karar çerçevesinde iptal talebinde bulunulup bulunulmayacağı ile ilgili bir değerlendirmenin de uzmanlık alanımızı aştığı tespit edilmiştir.
Kök ve Ek rapor arasındaki farklılık sebebiyle 12/07/2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan 2, 3, 4, 5, 7, 8 ve 11 nolu kararların yasaya, ana sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığı, anılan kararların iptali koşullarının oluşup oluşmadığı taraf vekillerinin önceki rapora karşı itirazları hususlarında rapor alınmasına karar verilmiş, 22/05/2019 tarihli raporda; şirketin faaliyet raporunda şirketin geleceğine irişkîn herhangi bir risk öngörülmemiş ve olumsuz bir gelişmenin mevcut olmadığı belirtilmiş olsa da mali tespitlerimiz neticesinde şirketin orta ve uzun vadede borca batıklık riskinin bulunduğu, bu hususa finansal raporda yer verilmemesinin 2 numaralı genel kurul kararının iptali sonucunu doğuracağı, davalı şirketin 2013, 2014 ve 2015 yıllarında zarar ettiği, şirkette fiktif kayıt şüphesinin bulunması sebebiyle bilançoların şirketin gerçek durumuna ilişkin bilgileri hiç veya gereği gibi yonsıtmadığı, bu sebeple onaylanan bilançoların TK md, 424 anlamında örtülü ibra sonucu doğurmayacağı, dürüst resim ilkesine aykırı olarak tutulan bilançoların onaylanmasına ilişkin 3 numaralı genel kurul kararının iptale tabi olacağı, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin 4 numaralı genel kurul kararının mevcut dosyadaki veriler ışığında kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı olmadığı, yönetim kurulu üyelerinin seçilmesine ilişkin 5 numaralı genel kurul kararının anonim şirketlerde çoğunluk ilkesinin bir sonucu olduğu, anılan kararın kanunu ve dürüstlük kurallarını ihlal etmediği, 7 ve 3 numaralı genel kurul kararlarının birbiriyle bağlantılı olduğu, 7 numaralı genel kurul kararının iptali halinde 8 numaralı kararın da konusuz kalacağr, her ne kadar bilirkişi kurulumuz tarafından yapılan mali tespitler neticesinde şirket sermayesinin 2/3’ünün kaybedildiği sonucuna varılmaso cfa, daha önceki bilirkişi ra parlarında şirket sermayesinin 2/3’ünün kaybedildiği sonucuna varıldığı, bu hususun aksinin davalı şirket vekili tarafından da ileri sürülmediği ve sayın Mahkeme tarafından bu yönde bir kanaate varılması halinde sermaye artırımı kararının geçerlitiğinin tartışmalı olduğu, öğreti ve Yargıtay’daki hakim görüşün kararın geçersizliği yönünde olduğu, davacılar dışındaki pay sahiplerinin davalı şirketten alacaklı olarak kaydedildiği, ancak bu olacaklar için anlamlı ve kesin dayanaklar sunulmadjğından dolayı fiktif kayıt şüphesinin oluştuğu, anılan hususun sermaye artırımı kararının geçerliliğini etkileyeceği, zira sermaye artırımı sonucu taahhüt edilen pay bedellerinin pay sahiplerinin varlığı şüpheli olan şirketteki alacaklarından karşılanıyor olmasının kararın dürüstlük kuralına aykırı olarak alındığı sonucunu doğurduğu, bu sebeple 7 numaralı kararın iptalinin gerektiği ve 8 numaralı kararın konusuz kaldığı, sipariş avansı adı altında davalının grup şirketlerine para aktarıldığı, sipariş avansları hesabında yüksek tutarda bakiyelerin devam ettiği, verilen sipariş avanslarına konu mal ve hizmetin tamamlanmasının sağlanmasının, aksi halde verilen sipariş avanslarının geri alınmasının temini gerektiği, verilen sipariş avansı bakiyelerinin temininin gerektiği, davalı şirketin dönen varlıklarının etkin olarak kullanılmadığı, 11 numaralı genel kurul kararının şirketteki çoğunluk ilkesinin bir sonucu olarak alındığı, ilgili kararların pay sahipleri ve hatta şirket aleyhine sonuçlar doğurduğu kanaatine varılmış olsa dahi kanun ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğundan dolayı iptale tabi olduğunun ileri sürülemeyeceği bildirilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama ve toplanan deliller sonucunda;
Kural olarak TTK. m. 445 uyarınca yasaya, esas sözleşmeye veya iyiniyet kuralına aykın kararlara karşı iptal davası açılabilir. Dolayısıyla anılan kararlann iptalinin sağlanabilmesi için bu kararların kanun, anasözlesme veya afaki iyiniyete aykırı olması da gerekir. denmiştir.
Davaya konu davalı şirketin 12/07/2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan 2, 3, 4, 5, 7, 8 ve 11 nolu kararların yasaya, ana sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığı yönünden yapılan yargılama ve toplanan delillere göre
(2) sayılı gündem maddesi yönünden her iki heyet raporunda da tespit edildiği üzere şirketin, 2013,2014 ve 2015 yıllarına ilişkin olarak yapılan genel kurul toplantısına sunulan faaliyet raporunun,biçimsel yönüyle, ilgili yönetmelik hükümlerine uygun yapıda göründüğü buna karşın yukarıda ayrıntılı olarak irdelendiği üzere, ilgili faaliyet raporunda davalı şirketin 3 yıllık faaliyet dönemine ilişkin temel süreçleri ile ilgili açıklama ve bilgiler ile eksikliklerin olduğu tespit edilmiş olup TTK md, 516 hükmü uyarınca yıllık faaliyet raporu, şirketin o yıla ait faaliyetlerinin akışı ile her durumunu, doğru, eksiksiz gerçeğe uygun ve dürüst bir şeklide yansıtır. Ancak şirketle ilgili hazırlanan raporda şirketin orta ve uzun vadede borca batıklık riski taşıdığına dair herhangi bir tespit veya emareye yer verilmediği tespit edilmiştir. Ayrıca şirkete ait Küçükçekmece ilçesindeki taşınmazın ipoteğe konu teşkil ettiği hususuna da faaliyet raporunda yer verilmemiştir. Ancak bu husus dahi başlı başına şirketin finonsal durumuna İlişkin bir riski bünyesinde barındırmakta ve finansal raporlar içerisinde bulunması gereken bir işlem niteliği taşımaktadır. Sonuç olarak anılan sebeplerle davaya konu 2 numaralı genel kurul kararının, konunda belirtilen geçerfilîk koşullarını taşımamasından dolayı iptali gerektiği kanaatine varılmıştır.
(3) sayılı gündem maddesi yönünden;
Genel kurul toplantısının bu maddesinde şirketin 2013-2014-2015 yıllarına ait bilanço ve kâr/zarar hesaplan tasdik edildiği görülmüş ve TTK md. 515’ye göre dürüst resim ilkesi uyarınca “Anonim şirketin finansal tabloları Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin malvarlığını borç ve yükümlülüklerini. Öz kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve güvenilir olarak; gerçeği dürüst aynen ve aslına sadık surette yansıtacak şeklide çıkarılır. denmiş ve ayrıca Türkiye Muhasebe Standartlan Finansal Tabloların Sunuluşu” madde 15 uyarınca finansal tablolar, işletmenin finansal durumunu, performansını ve nakit akışlarım gerçeğe uygun olarak sunar, Gerçeğe uygun sunuş, işlemlerin sonuçlarının, diğer olayların ve koşulların Kavramsal Çerçeve’de belirtilen varlık, borç, gelir ve gider tanımlarına ve rnuhasebeleştirme kriterlerine sadık kalınarak sunulması anlamına gelir buradan hareketle ortaklara borçlar hesabı başlığının altında incelendiği üzere fîktif kayıt şüphesinin oluşması sebebiyle şirketin gerçek finansal durumunun kesin olarak bilançodan anlaşılmadığı tespit edilmiştir. Genel kurulda onaylanan bilançonun şirketin gerçek durumuna ilişkin birtakım bilgileri hiç veya gereği gibi yansıtmamasının ilk sonucu, bilançonun onaylanmasına İlişkin karar TTK 424. maddeye göre yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve denetçilerin ibrası sonucunu doğurmayacağıdır. Dürüst resim ilkesine aykırı olan bilançoların onaylanmasına dair kararların geçerliliği değerlendirilmelidir. Dürüst resim ilkesin düzenleyen TK md. 515 hükmüne aykırı unsurlar barındıran bilançolara ilişkin verilen bir genel kurul onama kararının iptali gerektiği kanaatine varılmıştır.
(7) ve (8) sayılı gündem maddeler yönünden;
31.10.2017 tarihli bilirkişi kök raporunda ve bu rapora ek olarak düzenlenen 08.11,2018 tarihli ek raporda şirketin sermayesinin üçte ikisinin kaybı sonuç ve kanaatine varılmış olup ayrıca bu hususta taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık sermayesinin 2/3’nü kaybetmiş şirketin sermaye artırım kararı alıp alamayacağı alınan kararın dürüstlük ilkesine aykırı olup olmayacağı noktasındadır.
Konuyu düzenleyen 6102 sayılı TTK md. 376/ 2 uyarınca sermayesinin 2/3’ünü kaybetmiş bir şirketin sermaye artırımı karan alıp alamayacağı değerlendirildiğinde TK md. 376 f. 2’de anf edilen şekilde sermayesi ile kanuni yedek akçeleri toplamının 2/3’ünün zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılan bir şirket, doğrudan sermaye taahhüdü yoluyla sermaye artırım kararı alamamalıdır. Eğer şirketin içinde bulunduğu durumdan kurtarılması gerekiyorsa önceiikle genel . TK md. 376 f. 2’de belirtildiği üzere ya “yetinme” ya da “tamamlanma” karan verilmesi zorunludur. Yani sermaye artrrımı karan veya şirket mali durumunun iyileştirilmesine yönelik diğer kararlar ancak anılan iki alternatif karardan birini takiben alınabilir.Genel kurulun, TTK 376/2 hükmü gereği ya mevcut sermaye ile yetinme kararı ya da sermayenin tamamlanması kararı alması zorunludur. Pay sahiplerinin bir kısmı tarafından gönüllü olarak kapatılarak sermaye tamamlanabilir veya alternatif olarak açığı kapatacak tutarda alacak hakkı sahibi, alacaklarından karşılıksız olarak vazgeçebilir.
Ancak somut olayda davalı şirket tarafından doğrudan sermaye artırımına gidilmiş ve sermayenin tamamlanmasına ya da yetinilmesine ilişkin ayrı bir karara yer verilmemiş, ayrıca sermaye artırımı öncesinde bilanço açığı oranında bir azaltım kararı da alınmamıştır. Anılan ilke ve yasal düzenlemenin amaca uygun yorumuna göre Burada söz konusu olan sermayenin azaltılmış olması değil, zararlar sebebiyle fiilen eksilmesi veya kaybedilmiş olmasıdır. Sermaye artırımı ifadesi de teknik anlamda sermaye artırımı değil, zararlar sebebiyle kaybedilen sermayenin en azından esas sermaye veya çıkarılmış sermaye miktarına tamamlanması olarak anlamak gerekmektedir. Bu sebeple davalı şirketin sermayesinin 2/3’ünün kaybedildiği tespit edildiği üzere anılan gerekçelerle 7 numaralı sermaye artırımı ve bu kararla bağlantılı şekilde iştirak taahhüdüne ilişkin 8 numaralı kararın da konusuz kalacağı dikkate alınarak 8 numaralı kararının iptaline karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Alınan diğer kararlar yönünden ise Yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin 4 numaralı genel kurul kararının mevcut dosyadaki veriler ışığında kanuna ve dürüstlük kuralarına aykırılık olarak ileri sürülmüş ise de şirketi belirli bir oranın üzerinde zarara uğratan yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesini engelleyen yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Somut olay bakımından incelenmesi gereken asıl mesele ibra kararının dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığıdır.
TK K md. 558 t. 2 uyarınca ibra karar» ibranın kapsadığı maddi olaylara ilişkin olarak ibraya olumfu oy veren pay sahiplerinin sorumluluk davası açma hakkını ortadan kaldırır, İbra kararına olumsuz oy kullanmış pay sahiplerinin dava hakkı ise ibra tarihinden itibaren 6 ay geçtikten sonra düşer, olayda anılan kararın dürüstlük kuralına aykırılığı sonucuna varılabilmesi için bu karann amacına aykırı olarak ve çoğunluğun azınlıkta bulunan pay sahiplerini kayba uğratmak üzere kullanılmış olması gerekir, Bununla birlikte dava konusu olayda ibra kararının tek başına ve doğrudan aoğruya azınlık konumda bulunan davacı pay sahiplerini kayba uğrattığını ifade etmek mümkün değildir, Zira onlar ibra kararına rağmen kararın afrnmasından itibaren 6 aylık süre içerisinde sorumluluk davası açma haklarım kullanabilecekleri dikkate alındığında kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı olmadığı anlaşılmıştır. Yönetim kurulu üyelerinin seçilmesine ilişkin 5 numaralı genel kurul karar yönünden ise genel kurul kararrnda eski yönetim kurulu üyeleri yeniden seçilmişlerdir. Davacılar şirketi kötü yönetimleriyle zarara uğratan pay sahiplerinin yeniden seçilmesine ilişkin kararın şirket ve davacı pay sahiplerinin menfaatlerinin ihlali sonucu doğuracağından bahisle kanuna ve objektif iyiniyet kurallarına aykırılıktan bahisle İptal edilmesini talep etmişler ise de talebin de dürüstlük kuralına aykırılık çerçevesinde incelemesinde TTK’da yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin gereklilikler arasında üyelerin daha önceden şirketi zarara uğratmamış olması gibi bir şart aranmamaktadır, Bir iptal davasında mahkemenin yetkisi, kararın hukuka uygunluğunun denetimiyle sınırlıdır, Dolayısıyla mahkeme, iptali istenen kararın isabetli, yerinde bir karar olup olmadığını hususunda bi inceleme yapamaz, Bu husus şirketler hukuku öğretisinde yerindelik denetimi yasağı olarak anılmaktadır-. Anılan yasak anonim şirketlerde çoğunluk ilkesinin bir sonucu olarak ortaya çımıştır. Somut olayda, genel kurulda çoğunluk tarafından alınan yönetim kurulu üyelerinin .eçimine dair kararın, üyelerin geçmişte şirketi zarara uğratıcı işlemler yapmış olmasından bahisle dürüstlük kuralına aykırı kabul edilerek iptali söz konusu olamayacaktır. Sonuç olarak Anonim şirketlerde çoğunluk ilkesinin bir sonucu olduğu, anılan kararın kanunu ve dürüstlük kurallarını ihlal etmediği anlaşılmıştır.11 no’lu genel kurul kararı yönünden ise Türk Ticaret Kanunu 395.ve 396 maddeleri;yönetim kurulu üyelerinin şirketle işlem yapmaya dair yönetim kurulu üyelerinin şirketle işlem yapma ve rekabet yasaklarının kaldırılmasına ilişkin verilen izne dair genel kurul kararıdır. Zira davacı pay sahipleri şirketin sürekli zarara uğratılmasından ve şirketin feshedilmesi noktasına gelmesinden hareketle izin kararının zaten zor durumda olan şirketin daha da kötü durumda olacağını beyan ederek iptalini talep etmiş ise de somut olayda da davacı tarafından ileri sürülen iddialar mevcut dava kapsamında kararm geçerliliğini etkileyecek nitelikte olmayıp bu iddialar ancak yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin açılacak olası bir davada ileri sürülebileceği ve genel kurul kararının şirketteki çoğunluk ilkesinin bir sonucu olarak alındığı dikkate alınarak davacının iptal talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle; davanın kısmen kabulü ile davalı şirketin 12.07.2016 tarihli Genel Kurul Toplantısında gündemin Faaliyet raporuna ilişkin 2 no.lu kararı Finansal tabloların onaylanmasına ilişkin 3 no.lu kararı Gündemin sermaye artırımına ilişkin kararı 7 .no.lu karar ile bu kararla bağlantılı şekilde iştirak taahhüdüne ilişkin 8 no’lu kararı yönünden anılan ayrı ayrı iptallerine, davacıların genel kurulun diğer maddelerinin iptaline ilişkin talebinin esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
Davalı şirketin 12.07.2016 tarihli Genel Kurul Toplantısında gündemin Faaliyet raporuna ilişkin (2) numaralı kararı Finansal tabloların onaylanmasına ilişkin (3) numaralı kararı Gündemin sermaye artırımına ilişkin kararı (7) numaralı karar ile bu kararla bağlantılı şekilde iştirak taahhüdüne ilişkin (8) numaralı kararı yönünden anılan ayrı ayrı İPTALLERİNE
2-Davacıların genel kurulun diğer maddelerinin iptaline ilişkin talebinin esastan REDDİNE,
3-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 44,40 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan 29,20 TL harcın mahsubuna, bakiye 15,20 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı yararına tayin ve takdir olunan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 2.725,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 29,20 TL başvurma harcı, 29,20 TL peşin harç, 210,10 TL tebligat ve müzekkere gideri, 4.800,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.068,50 TL yargılama giderinin davanın kabul oranı dikkate alınarak takdiren 2.534,25 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı tarafından yapılan 3.000,00 TL posta masrafından oluşan yargılama giderinin davanın red oranı dikkate alınarak takdiren 1.500,00 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
11-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı karar verildi. 11/07/2019

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸