Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/564 E. 2019/1192 K. 20.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/564
KARAR NO : 2019/1192

DAVA : MENFİ TESPİT (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/06/2016
KARAR TARİHİ : 20/11/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/11/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; takip müstenidi ve dava konusu olan senetler altındaki imzaların kendisine ait olmadığını, senetlerde alacaklı görünen ….’a böyle bir senetlerin vermediğini, imzaların kendisine ait olmadığını, ….’a en son kumaş siparişi nedeniyle kendisine takip konusu senetlerle aynı tarih ve meblağları taşıyan 5 adet senet verdiğini, …. siparişe konu kumaşları teslim edemeyince sipariş karşılıklı mutabakatla iptal edildiğini ve ….’a verdiği ve imzasını taşıyan gerçek senetleri kendisinden geri aldığını ve senetleri yırtarak iptal ettiğini, bundan sonrada bu şahısla herhangi bir alış verişinin olmadığını, bu olaydan bir süre sonra davalı tarafından dava konusu senetlere dayanılarak icra dosyası ile takip yapılıp borçlu sıfatıyla hakkında ödeme emri çıkartıldığını , bu takibe mücbir sebepler nedeniyle süresinde imza inkarında bulunamadığını, alacaklı vekiline hacze gelindiğinde imzanın kendisine ait olmadığını beyan ettiğini ancak itibar edilmediğini, bu arada bir adet Gayrimenkulünün haczedildiğini, yapılacak muhakeme ve imza incelemesi neticesinde bu senetlerden dolayı borçlu ve sorumlu olmadığının sübut bulacağını, sonuç olarak Bakırköy … İcra Dairesi’nin …. sayılı icra takibine dayanak yapılan senetlerden dolayı borçlu bulunmadığının tespiti ile adı geçen senetlerin ve icra takibinin iptaline ,%40 dan aşağı olmamak üzere haksız inkar tazminatına, masraf ve ileride tutulacak vekil için vekalet ücretinin karşı tarafa tahmili suretiyle karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, davanın dayanağını teşkil eden icra dosyasında davanın konusunu teşkil eden icra takibi 22/12/2006 tarihinde başlatıldığını ve ödeme emri davacı-borçlunun “….. mah. … sok. No:… …/….” adresinde 29/12/2006 tarihinde davacı-borçlunun bizzat kendisine tebliğ edildiğini, davacı 29/12/2006 tarihinde kendisine tebliğ edilen ödeme emrinde belirtilen süre için de icra takibine ve takibe konu senetlere hiçbir itirazının olmadığını bu şekilde icra takibi kesinleştiğini, bunun üzerine 03/05/2007 tarihinde davacının ödeme emrini tebliğ edildiği adresine hacze gidildiğini, haciz orada bulunan davacının yengesi huzurunda gerçekleştiğini ve mahalde bulunan televizyon, buzdolabı ve bulaşık makinası haczedildiğini, borçlunun bu hacze de hiçbir itirazı olmadığını, daha sonra da davacının muhtelif adreslerine birçok kez hacze gidildiğini, dolayısıyla davacı tarafın davaya konu ettiği icra takibinden yıllardır haberdar olduğunu, bu husus davacı tarafça dava dilekçesinde de açıkça kabul edildiğini, davacının huzurdaki davaya konu senetlerin icra takibine konu edildiğini ödeme emrinin kendisine bizzat tebliğ edildiği tarih olan 29/12/2006 tarihinde öğrendiğini, davacının bu davayı takipten ve senetlerden haberdar olduğu yani imzanın kendisine ait olmadığını öğrendiğini 29/12/2006 tarihinden itibaren bir yıl içinde açmasının gerektiğini, dolayısıyla davacının talepleri gerek öğrenme ve gerekse senedin tazmin tarihleri göz önüne alındığında zamanaşımına uğradığını, bu nedenle davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, davacı taraf dava dilekçesinde senetlerin verilişiyle ilgili açıklamasında senette cirosu bulunan ….’a kumaş alışverişi yaptıklarını ve bu alışveriş nedeniyle kendisine takip konusu senetlerle aynı tarih ve aynı meblağlı 5 adet senet verdiğini, kumaşlar teslim edilmeyince siparişin karşılıklı mutabakatla iptal edildiğini, ….’a verdiği kendisinin imzasını taşıyan gerçek senetleri yırtarak iptal ettiklerini bildirdiklerini, bu olaydan sonra bir süre sonra müvekkili tarafından dava konusu senetlere dayanılarak takip yapılıp ödeme emri çıkartıldığını ileri sürmüşse de dosyaya bu iddiasıyla ilgili yazılı herhangi bir delil sunmadığını, dosyada davacı tarafın bu iddiasıyla ilgili somut hiçbir bilgi ve belge olmadığını, dolayısıyla davacının bu iddiasına itibar edilmesinin mümkün olmadığını,davacı dava ve icra takibine konu senetlerden yıllar öncesinden haberdar olduğunu, bu husus davacı tarafça dava dilekçesinde de kabul edildiğini, bu nedenle öncelikle icra takibinin durdurulmasına yönelik olarak verilen tedbir kararının kaldırılmasını ve müvekkil aleyhine haksız ve hukuka aykırı olarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı tarafından açılan dava, icra takibine konu senetlerdeki imzanın davacıya ait olmaması nedenine dayanan ve İİK. 72. maddesinde düzenlenen menfi tespit davasıdır.
Taraflar arasında tartışmalı olan husus ise davaya ve takibe esas senetlerdeki imzanın davacıya ait olup olmadığı, vade tarihi öncesi itibari ile davacıya atfedilebilecek herhangi bir mukayese imzanın bulunup bulunmadığı, davacının senetlerden dolayı borçlu bulunup bulunmadığı, taraflar lehine tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Dava dilekçesinde belirtilen Bakırköy … İcra Dairesi’nin ….. Esas sayılı dosyası kapsamına göre alacaklının dosyamız davacısı, borçlunun dosyamız davalısı, 40.000,00-TL asıl alacak, 173,61-TL işlemiş faiz, 120,00-TL komisyon olduğu, takibe esas olan senetlerin vade tarihlerinin 10/11/2006, 10/12/2006, 10/01/2007, 10/02/2007 ve 10/03/2007 olduğu, senetlerin toplam bedelinin 40.000,00-TL olduğu tartışmasızdır.
Dayanak senet asılları, dayanak icra dosyasında ve tüm belgelerde davacıya atfedilen imzalı belgeler var ise bunların asılları ve tüm dosya kapsamı gözetildiğinde, dava konusu senetlerdeki imzanın diğer mukayese konusu belgelerdeki imzalar ile kıyaslandığında, aynı el ürünü olduğuna dair teknik bir veri olup olmadığı, senetlerdeki imzanın davalının yokluğunda atıldığının, davalı tarafından savunulması da gözetildiğinde, senetlerdeki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığı, bu konuda davacıyı bağlayan teknik veri olup olmadığı hususlarında bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Grafolog bilirkişi Prof. Dr. ….. tarafından düzenlenen 26/11/2018 tarihli bilirkişi raporunda; inceleme konusu senetlerdeki imzalar ile …’in karşılaştırma belgelerindeki imzaları arasında grafolojik ve grafometrik tanı unsurları açısından saptanan önemli derecedeki uyumsuzluk ve benzemezlikler nedeni ile dava konusu senet asıllarındaki imzaların, karşılaştırma belgelerindeki imzalarına kıyasla, …’in eli ürünü olmadığı kanaatine varıldığının bildirildiği görülmüştür.
10/10/2019 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda; … adına atılı borçlu imzaları ile …’nin mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu imzaların mevcut mukayese imzalarına kıyasla …’in eli ürünü olmadığı kanaatine varıldığının bildirildiği görülmüştür.
Esasen bilirkişi ve Adli Tıp raporları gerekçeli, ayrıntılı hükme elverişli olup teknik olarak yeterli niteliktedir. Zaten çıplak gözle yapılan incelemede dahi imzalar arasındaki farklılık hayatın olağan akışı içinde normal bir kişi tarafından dahi tespit edilebilecek niteliktedir.
T.T.K. ‘nun 818/1-c maddesi yollamasıyla ve TTK’ nun 677. maddesi uyarınca bir senet üzerinde bulunan imzanın sahte olması halinde imza sahibinin bu senet ile bağlı olamayacağı sonucuna varmak gerekir. Elbette bu durum diğer imzaların sıhhatini etkilemediği halde kendisine imza atfedilen şahsen sorumlu olmasını ise engeller.
Davacının söz konusu icra takibine konu senetlerden dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine ve menfi tespit davalarında İİK 72/V maddesi gereğince alacaklının kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulabilmesi için borçluyu meni tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olması gerekir. Somut olayda mahkememizde alacaklının davacının borçlu olmadığı hakkında bilgi sahibi olmasına rağmen takip yapmış ve birden çok kez haciz işlemi gerçekleştirdiğinden kötü niyetli olduğu kanaati oluşmuştur.
Hal böyle olunca tarafların iddia ve savunmalarına, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgelere tüm dosya kapsamına göre davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜNE davacının davalı tarafından Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı dosyasına konu edilen keşidecinin davacı, lehtarının davalı olduğu, 10/11/2006 tarihli 5.000,00-TL bedelli, 10/12/2006 tarihli 5.000,00-TL bedelli, 10/01/2007 tarihli 7.500,00-TL bedelli, 10/02/2007 tarihli 10.000,00-TL bedelli, 10/03/2007 tarihli 12.500,00-TL bedelli toplam 5 adet senetten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-40.000,00-TL üzerinden %20 oranında (8.000,00-TL) kötüniyet tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gerekli 2.732,40-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 683,10-TL harcın mahsubu ile bakiye 2.049,30-TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
4-Davacının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 4.750,00-TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından ödenen 29,20-TL başvurma harcı, 683,10-TL peşin harç, 292,00-TL tebligat, 193,00-TL posta, 900,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.097,30-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde BIRAKILMASINA,
7-Avanslardan artan olur ise karar kesinleştiğinde yatıran tarafa İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve …. sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı,davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 20/11/2019

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza