Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/495 E. 2018/57 K. 06.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

BAKIRKÖY
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/495
KARAR NO : 2018/57

DAVA : İstirdat
DAVA TARİHİ : 14/05/2015
KARAR TARİHİ : 06/02/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/02/2018

İstanbul ….Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas, …. karar 29/02/2016 tarihli yetkisizlik kararı üzerine dosya mahkememize tevzi edilmiş olmakla; Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin uzun yıllardır ticari hayatta faaliyet gösterdiğini, bu faaliyetlerini sürdürebilmek için davalı elektrik şirketlerinden farklı dönemlerde elektrik hizmeti aldığını, … A.Ş ‘den Ocak 2011- Eylül 2012 tarihleri arasında,…A.Ş ‘den Ekim 2012-Aralık 2012 tarihleri arasında, …A.Ş ‘den Ocak 2013-Aralık 2014 tarihleri arasında müvekkili şirketin elektrik hizmeti satın aldığı, davalı elektrik şirketlerinin müvekkil şirketin işyerlerine sağladığı elektrik hizmeti için müvekkil şirkete her ay fatura düzenlediğini, ancak bu faturalarda elektrik tüketim bedelinin haricinde herhangi bir hizmet karşılığı olmayan kayıp kaçak elektrik bedelleri, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve iletim sistemlerini kullanma bedeli gibi bedelleri haksız ve hukuka aykırı olarak tahsil ettiklerini, bu nedenle … A.Ş ‘den Ocak 2011- Eylül 2012 tarihleri arasında, davacı şirketten haksız olarak tahsil ettiği bedellerin iadesi için kayıp kaçak elektrik bedeli için 2000 TL, iletim bedeli için 500,00 TL olmak üzere şimdilik 2.500,00 TL nin tahsil tarihlerinden itibaren işleyecek ticari işlerde uygulanan avans faizi ile birlikte davalı …den alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının davasını yetkisiz mahkemede açtığını, müvekkili şirketin adresinin Denizli’de bulunduğunu,müvekkili ile diğer davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı mevcut olmayıp davaların birbirinden bağımsız olduğu, bu nedenle, müvekkili açısından davanın tefriki ile beraber yetkisizlik kararı verilerek dosyanın yetkili Denizli mahkemelerine gönderilmesi gerektiği, yine işbu davada müvekkile şirkete husumet yöneltilemeyeceği gibi davanın esastan da reddinin gerektiği, zira tüketicilere gönderilen faturaları oluşturan bileşenler ve bu bileşenlerin birim fiyatlarının EPDK tarafından belirlenmekte olduğu, dağıtım sisteminde oluşan kayıp kaçağın EPDK tarafından fiyata dahil edilmesinin mevzuat gereği olduğu, ülkemizde yasa gereği fiyat eşitleme mekanizmasının olduğu, itirazı kayıt olmadan yapılan ödemenin iadesinin talep edilemeyeceğinden bahisle açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği savunulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ KABUL :
Dava; elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp kaçak ve elektrik ( iletim ) sistemi kullanma bedellerinin davalı taraftan istirdadı istemine ilişkindir.
Yargıtay ….Hukuk Dairesi’nin …. Esas, … Karar ve 07/06/2017 tarihli ilamı ile;
“Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve … Esas …. K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 Sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek,Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 Sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen;
Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri birlikte değerlendirildiğinde; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan (ve halen derdest olan) davalar, (açıklanan yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte) konusuz kalmıştır.” şeklinde karar verilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında elektrik mühendisi bilirkişi ve mali müşavir bilirkişiden rapor alınmış olup, bilirkişiler tarafından düzenlenen 05/09/2017 tarihli raporda ; davalı şirket tarafından dava konusu dönemde tahsil edilen ve davacının talebi olan dava konusu bedellerin 01/2011 – 09/2012 tarihleri arasında kayıp kaçak bedeli olarak 42.506,22 TL tahsil edildiği, davacının talebinin 2.000 TL olduğu, elektrik sistemi kullanım bedelinin 01/2011 – 09/2012 tarihleri arasında 63.425,61 TL olduğu, davacının talebinin ise 500,00 TL olduğu, davalı tarafça tahsil edilen bu bedellerin her fatura döneminde davacının tarife grubuna ait EPDK tarafından yayınlanmış olan Ulusal Tarife Birim fiyatlarına uygun olarak faturaya yansıtılmış ve tahsil edilmiş olduğunun tespit edildiği bildirilmiştir.
Davalı tarafça düzenlenen faturalara yansıtılarak davacı taraftan tahsil edildiği iddia olunan kayıp kaçak, dağıtım ve iletim sistemlerini kullanma bedeli, parakende satış hizmet bedeli, sayaç okuma bedellerinin davalı taraftan istirdadı için açılan iş bu dava 14/05/2015 tarihinde açılmış olup, 30/03/2013 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6446.Sayılı Elektrik Piyasası Kanununda, dava açıldıktan sonra 17/06/2016 tarih ve 29745 Sayılı Resmi Gazete yayınlanarak yürürlüğe giren 6719.Sayılı Kanunla yapılan değişiklik kapsamında 6719.Sayılı Kanu’nun 21.maddesi ile 6446.Sayılı Elektrik Piyasası Kanu’nun 17.maddesinin 1., 3, ve 4.fıkraları ile 6.fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmünün getirildiği, yine, 6719 Sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19.madde ile; “Bu maddeyi ihdas eden kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, geçici madde 20.ile de; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Davacı tarafça mahkememize açılan işbu davada dava dilekçesi incelendiğinde davacı tarafça davaya konu edilen faturalar kapsamında kayıp kaçak ve elektrik ( iletim ) sistemi kullanma bedeli olarak faturalara yansıtılmak suretiyle davacı taraftan haksız ve hukuka aykırı olarak tahsil edildiği belirtilen bedellerin davalı taraftan istirdadı talep edilmiş olup, davanın açıldığı tarihten sonra yürürlüğe giren 6719.Sayılı Yasanın 21.maddesi ile 6446.Sayılı Kanunun 17.maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile 6. fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile de ; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek, Mahkemelerinin bu konuda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkilerinin sadece dağıtım, sayaç okuma, parakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerini kurumun bu konudaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlandırıldığı ve aynı yasanın 17.maddesi hükümlerinin, aynı yasanın geçici 20.maddesi gereğince eldeki davalarada uygulanması gerektiğinden davacı tarafça davaya konu faturaların düzenlendiği tarih itibarı ile EPDK tarafından dönemlik olarak belirlenen tarifelere aykırı olarak düzenlendiği yönünde bir iddianın dile getirilmediği gibi mahkememizce yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda faturalara yansıtılmak suretiyle davacıdan tahsil edildiği tespit edilen dava konusu kalemlerin her fatura döneminde davacının tarife grubuna ait EPDK tarafından yayınlanmış olan Ulusal Tarife Birim fiyatlarına uygun olarak faturalara yansıtıldığı ve davacıdan tahsil edildiğinin bildirildiği anlaşılmakla yasal düzenleme gereği konusu kalmayan dava nedeni ile bir karar verilmesine yer olmadığına karar verme gereği doğmuştur.
Ayrıca Yargıtay ….Hukuk Dairesi’nin …. Esas, … Karar Sayılı ve 07/06/2017 tarihli kararında da belirtildiği üzere; yargılama harç ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan tarafa, eş söyleyişle aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HMK m. 326/I). Bu cümleden olarak, davayı kazanan taraf, davayı bir vekil aracılığı ile takip etmişse, haksız çıkan taraf, yargılama gideri olarak vekalet ücreti ödemeye de mahkum edilir (HMK m. 323/1-ğ).Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur.Burada önemle vurgulanmalıdır ki, bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 günlü ve …. E.-…. K. sayılı ilamında da aynı ilkeye yer verilmiştir.). Dava konusu somut olayda; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. Bu itibarla, dava açıldığı tarihte, yapılan yasa değişikliği henüz ortada bulunmadığından, dava tarihi itibariyle davacının dava açmakta haklı olduğu kabul edilmiş olup, işbu davada davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilerek davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin de davalıdan tahsiline karar verme gereği doğmuştur.
Yine her ne kadar davacı tarafça dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6719.Sayılı Yasanın ilgili maddelerinin Anayasaya aykırılığı nedeni ile Anayasa Mahkemesi’ne yapılan müracatlarının sonucunun beklenmesine karar verilmesini talep etmiş ise de, Anayasanın 152/3.maddesi gereğince Anayasa Mahkemesi’nin işin kendisine gelişinden başlamak üzere 5 ay içerisinde kararını verip açıklayacağı, bu süre içerisinde karar verilmez ise mahkemenin davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandıracağı hüküm altına alınmış olmakla, başka mahkemelerce Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru tarihinden bugüne kadar geçen süre de dikkate alınarak davacı vekilinin bekletici mesele yapılması yönündeki talebi yerinde görülmemiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
Konusu kalmayan dava nedeniyle davanın esası hakkında BİR KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,

Dosya mahkememize tefrik ile gelmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 35,90-TL maktu karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 1.100,00-TL bilirkişi ücreti, 78,00-TL tebligat ve posta giderine ilişkin toplam 1.178,00-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafça yatırılan gider avasından geriye kalanın karar karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair;davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.06/02/2018

Katip … Hakim …