Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/2 E. 2020/360 K. 25.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ

ESAS NO : 2016/2 Esas
KARAR NO : 2020/360

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/01/2016
KARAR TARİHİ : 25/06/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/06/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketler ile davalı … arasında noterde bağıtlanan 21/03/2012 düzenleme şeklinde gayrımenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca müvekkillerinin yüklenici olarak inşaata başladıklarını, noterde 27/12/2013 tarihinde imzalanan ek sözleşme ile sözleşmeden doğan hak ve borçlarının diğer müvekkili “…. İnşaat Ltd. Şti.” ye devredildiği, ancak müvekkil “…. LTD. ŞTİ.” ‘nin sözleşmeden doğan sorumluluğunu sürdürdüğünü, aynı sözleşme ile davalı …’ın inşaatın otel kısmına ilişkin tüm hissesini hak ve borçları ile birlikte yetkilisi ve tek ortağı olan davalı şirkete devrettiğini, tarafların noterlikte 17/06/2014 tarihinde asıl sözleşmeye ek sözleşme imzalayarak karşılıklı edimlerini yeniden tasnif ettiklerini, bu şekilde davalı şirketin de cezai şart bedelinden sorumlu hale geldiğini, 17/06/2014 tarihli ek sözleşmenin imzalanmasından sonra davalıarın sözleşme ile yüklendikleri edimlere yerine getirmedikleri, inşaatın yapılamaması, durdurulması veya mühürlenmesine yönelik olarak her türlü şikayet ve kötüniyetli eyleme başvurmaya başladıklarını, sözleşmenin tüm amir hükümlerini ihlal etmeleri, gerekli resmi prosedürlerin yerine getirilmemesi nedenleriyle inşaatın devamının imkansız hale geldiğini, davalı …’ın bilgileri dışında müvekkili şirketin tapu payı üzerine 10 yıl süreli kat karşılığı inşaat hakkına ilişkin şerh koydurduğunu, bu şekilde müvekkileri zor duruma düşürmeye ve tapu haklarını kullanmayı sınırlamaya çalıştığını, 17/06/2014 tarihli ek sözleşmenin 25. Paragrafında “işbu sözleşme hükümlerine aykırı hareket edilmesi, taahhütlere uyulmaması halinde aykırı hareket eden taraf diğer tarafa 5 ayrı ekspertiz firmasınca tespit edilecek ve her iki bloğa ait aritmetik ortalama konut bedelinin %10’u oranında ceza şartı nakden ve defaten ödemeyi gayri kabili rücu kabul ve taahhüt ettiğini” tarafların asıl sözleşme uyarınca inşaatın konut ve ticari olarak yapımı konusunda anlaşmaya vardıklarını, asıl sözleşmenin 12. Maddesi gereğince teknik şartname ve 13/12/2011tarihli ön protokolde belirtilen işler haricinde herhangi bir işlem yapılması durumunda, bu işlere ilişkin tüm giderlere tarafların hisseleri oranında katılmalarının kabul edildiğini, 17/06/2014 tarihli ek sözleşmenin 5. Paragrafında konut alacaklarının kaba inşaat haliyle satışa sunulacağının, sözleşmenin imzalamasından itibaren bir ay içerisinde ticari kısımların paylaşılmasının kabul edildiğini, davalıların bu edimlerini yerine getirmediklerini, bu amaçla noterden gönderilen değişik tarihli uyarılara davalıların yanıtlarında kötü niyetle inkar ettiklerini,ek sözleşmenin 15. Paragrafı uyarınca davalı … tarafından makul süre içinde ödenmesi gereken 98.000 TL’nin ödenmediğini, 22. Paragrafında ise ana sözleşme ve teknik şartname haricinde yapılacak ekstra imalatlara ilişkin tüm giderlerin tarafların hisseleri oranında karşılanacağının tekrar edildiğini, bu şekilde tarafların ek sözleşmenin 11. Paragrafı uyarınca fiilen 20 kat olan inşaat alanına ilişkin artış olması halini öngörüp kabul ettiklerini, B.çekmece … SHM’nin …. D. İş sayılı dosyasında yaptırılan delil tespiti ile kaba inşaatın tamamlandığı, dış cephe işlemleri ile ek sözleşme gereğince kararlaştırılmamış olmasına rağmen ince işlerinde ciddi oranda yapıldığının bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, davalıların sözleşmenin yerine getirilmesini engelleme amacıyla her yola başvurduklarını,verilen şikayet dilekçelerinin bir örneğini sundukarını, şikayetlerin temel konusunu”imara aykırılık ve fazla imalat” iddialarının oluşturduğunu, inşaatın “ticari+konut” niteliğinin ticari+otel niteliğine dönüştürüldüğünü, bu nedenle dış silikon cephe giydirilmesi, havalandırma kanallarının yapılması, asma tavan,elektir, mekanik ve örnek daireler bazında çok ciddi ek harcamalar yapıldığını,sözleşme ile bu harcamaların hisseler oranında taraflarca karşılanmasının kararlaştırılmış olmasına rağmen davalıların hisselerine düşen bedeli ödemediklerini ve kötüniyetli şikayete başladıklarını, sözleşme ve teknik şartname dışı işlerle ilgili yaptıkları harcamaların davalıların payına düşen kısmının 2.346.000.00-TL olduğunu, bu tarihe değin ödenmediğini, inşaata devam edilebilme yetkisi alınmak üzere Bakırköy ….ATM’nin …. Esas sayılı dosyasında dava açtıklarını, davalıların mal kaçırma olasılıklarının bulunması nedeniyle adlarına kayıtlı araç ve taşınmaz malları üzerine ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir konulmasını, dava konusu …. ilçesi, …. ada, …. sayılı parsel üzerine inşa edilmiş her iki bloğa ait aritmetik ortalama toplam konut bedelinin %10 ‘u oranında cezai şart bedelinin tespiti ile davalılardan müştereken ve müteselsilen ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde harca esas değerin eksik gösterildiğini, rayiç değere göre eksik harcın tamamlanması gerektiğini, davacıların dava konusu yapıyı sözleşmeye, imar durumuna, projelere uygun inşa etme yükümlülüğü altında olmalarına rağmen bilerek ve kasıtlı olarak bu yükümlülüklerine aykırı davrandıklarını ve sonuçta yapının belediyece mühürlendiğini ve kaçak bir yapı haline geldiğini, davacıların kötü niyetle mahkemeye yanıltma çabası içine girdiklerini,kaçak inşa edilmesi nedeniyle ekonomik değeri olmayan yapı nedeniyle davacı yüklenicilerin davalılardan tazminat istemelerinin kötü niyetli olduklarını ortaya koyduklarını, onaylı projeye aykırı inşaat yapıldığının belediye tarafından tespit edilmesi üzerine yapı hakkında 18/05/2015 tarihinde yapı tatil tutanağı düzenlenerek inşaatın mühürlendiği, bu işlemden sonra davacı şirket hakkında işlem yapılması amacıyla belediye ve C.Savcılığı’na ihbarda bulunduklarını,…. ve ….’a yazı yazılarak su ve elektrik verilmemesinin istendiği, davacı şirket hakkında mühür fekkinden dolayı soruşturma başlatıldığını,davacı şirketin temel üstü yapı ruhsatı almaksızın ve yapı denetim şirketi olmaksızın inşaata başladığını,kaçak olması nedeniyle ekonomik değeri bulunmayan konutların %10 oranında ceza bedelinden bahsedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davalı Muammer Yıldız’ın sözleşmenin başında iyi niyetle sahibi olduğu taşınmazın %75 tapu payını avans olarak devir ettiğini, davacıların noterden gönderdikleri uyarılara verilen yanıtlarda defalarca usulsüzlüklerin giderilmesinin istenildiğini,davacı şirketin verdiği iş programında 27/11/2013 tarihinden itibaren ayda 2 kat olmak üzere kaba inşaatın 12 ila 15 ay içinde bitireleceğinden taahhüt edildiğini, 17/06/2014 tarihli ek sözleşmenin 2. Paragrafında dış cephenin yapımı, tüm çevre düzenlenmesi ve peyzajın tamamlanmasının, 4. Sıra numaralı noktasında ise kaba inşaat ile birlikte çevre düzenlenmesi ve peyzajın 17/12/2015 tarihinde tamamlanmasının kabul edildiğini, 03/11/2014 tarihli adli yazılı sözleşmede ile sözleşmede değişikliğe gidilerek iskan alınamaması hali de cezai şart kapsamında sayıldığını, davacıların bu maddelerde yazılı yükümlülüklerini yerine getirmeyip direnime düştüklerini,kendi kusurlu hareketi nedeniyle inşaatın durmasına ve kaçak bir yapı haline gelmesine neden olan davacıların ihtiyati tedbir ve cezai şart alacağı istemlerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE YARGILAMANIN ÖZETİ
Davacılar vekilinin delil olarak, inşaat sözleşmesi suretleri, ek sözleşme sureti, şikayet dilekçeleri sureti, ihtarname suretleri, Bakırköy …. ATM’nin dosyası, ticaret sicil kaydı, başvuru belgeleri suretleri, değişik iş sayılı dosyada bilirkişi raporu sureti, belediye yazısı sureti, tapu kaydı sureti, belediye kayıtları, şahit, bilirkişi incelemesi ve karşı tarafın delillerine karşı delil sunmak hakkı saklı kalmak kaydıyla her türlü yasal delillere dayandığı, davalılar vekilinin delil olarak, protokol, satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi, tesellüm belgesi, iş programı, ek sözleşme, sözleşme tadili, inşaat izleme ve değerleme raporu, yapı tatil tutanağı, ihbar yazısı nüshası, …. ve …. müdürlüklerine yazılan aynı tarihli yazı nüshaları, ihtarnameler, değişik iş sayılı dosyalar, soruşturma dosyası, dava konusu taşınmaza ilişkin projeler, ruhsatlar, imar işlem dosyasının tamamı, tüm yapı denetim dosyası ve imar ve yapı denetim müdürlüğü nezdindeki tüm belgeler, belediyeler kayıtları, tapu kayıtları, keşif, bilirkişi incelemesi, tanık ve sair tüm yasal delillere dayandığı anlaşılmıştır.
Davacılar vekilince 23/09/2019 tarihli dilekçe ile …. nolu Lisanslı Harita ve Kadastro Mühendislik Bürosu Aplikasyon belgelerini ibraz ettiği görülmüştür.
İstanbul Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne, ….. Belediye Başkanlığı’na, İstanbul …. İdare Mahkemesi’ne, Büyükçekmece … Sulh Hukuk Mahkemesi’ne yazılan müzekkerelere cevap verildiği, istenen bilgi ve belgelerin gönderildiği görülmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın varlığı tartışmasız olan sözleşme ve ek sözleşme içerikleri gözetildiğinde davalının teknik olarak üzerine düşen edimini haksız olarak yerine getirip getirmediği, davalının sözleşmenin ifasını engellemeye teknik olarak çalışıp çalışmadığı, bu konuda gelen kayıtlar ve somutlaştırılan deliller, inşaatın mühürlenmesi ve durdurulmasına dair kayıt içerikleri ve dosya kapsamı gözetildiğinde bu duruma hangi tarafın ve ne şekilde yol açtığı, bu noktada teknik olarak davalıya atfedilir kusur olup olmadığı, sonuç olarak 21/03/2012 tarihli sözleşmenin m.25 içeriği de değerlendirildiğinde davalının sözleşmeye teknik hususlar da gözetildiğinde aykırı hareket edip etmediği, ne şekilde aykırı hareket ettiği, sözleşmeden doğan taahhütlere uyup uymadığı, ne şekilde uymadığı, bu noktada davalıya atfı kabil kusurun varlığı teknik olarak anlaşılabildiği takdirde ise davacının davalıdan cezai şart talep etme şartlarının doğup doğmadığı noktasında toplandığı, taraflar arasında 21/03/2012, 17/06/2014, 27/12/2013 tarihli sözleşmelerin yapıldığı, davacıların mevcut sözleşmelere göre yüklenici, davalının iş sahibi konumunda bulundukları, adı geçen sözleşmelere konu inşaat ile ilgili olarak yıkım kararının 18/05/2015 tarihi itibari ile alındığı, davacının 21/03/2012 tarihli sözleşmenin eki olarak yapılan 17/06/2014 tarihli sözleşme kapsamında cezai şart talep ettiği, bu hususların tartışmasız olduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasında 21/03/2012, 17/06/2014, 27/12/2013 tarihli sözleşmelerin yapıldığı, davacıların mevcut sözleşmelere göre yüklenici, davalının iş sahibi konumunda bulundukları, adı geçen sözleşmelere konu inşaat ile ilgili olarak yıkım kararının 18/05/2015 tarihi itibari ile alındığı, davacının 21/03/2012 tarihli sözleşmenin eki olarak yapılan 17/06/2014 tarihli sözleşme kapsamında cezai şart talep ettiği, bu hususların tartışmasız olduğu anlaşılmakla, varlığı tartışmasız olan sözleşme ve ek sözleşme içerikleri gözetildiğinde davalının teknik olarak üzerine düşen edimini haksız olarak yerine getirip getirmediği, davalının sözleşmenin ifasını engellemeye teknik olarak çalışıp çalışmadığı, bu konuda gelen kayıtlar ve somutlaştırılan deliller, inşaatın mühürlenmesi ve durdurulmasına dair kayıt içerikleri ve dosya kapsamı gözetildiğinde bu duruma hangi tarafın ve ne şekilde yol açtığı, bu noktada teknik olarak davalıya atfedilir kusur olup olmadığı, sonuç olarak 21/03/2012 tarihli sözleşmenin m.25 içeriği de değerlendirildiğinde davalının sözleşmeye teknik hususlar da gözetildiğinde aykırı hareket edip etmediği, ne şekilde aykırı hareket ettiği, sözleşmeden doğan taahhütlere uyup uymadığı, ne şekilde uymadığı, bu noktada davalıya atfı kabil kusurun varlığı teknik olarak anlaşılabildiği takdirde ise davacının davalıdan cezai şart talep etme şartlarının doğup doğmadığı hususlarının araştırılması için mahallinde 18/10/2016 günü saat:14.00 itibari ile keşif icrasına karar verilmiş olup, keşif sonrası alınan 17/11/2017 tarihli raporda özetle; davalı arsa sahiplerinin sözleşmenin yerine getirilmesi amacıyla düzenlenen asıl sözleşme ve eklerine yapının onaylı yapı ruhsatına aykırı inşa edildiği gerekçesiyle hakkında 18/05/2015 tarihinde “yapı tatil tutanağı” düzenlenip mühürlenmesi öncesinde sözleşmeye aykırı davrandıklarına ilişkin kanıtlar bulunmadığı, davalılarm yapının mühürlenmesinden sonraki dönemde inşaatın devamının önlenmesi amacıyla girişimlerde bulunduğu, davacı yükleniciler tarafından raporda açıklanan şekilde onaylı mimari proje ve yapı ruhsatına aykın olarak toplamda 6.028,77 m² fazladan inşaat yapıldığı, yapının mühürlenmesine ve yapı tatil tutanağı düzenlenmesine raporun 10. sayfasını 2. p iragrafinda belirtilen şekilde ….. Belediyesinin 18.05.2015 tarih ve 000650 sayılı Yapı Tatil Tutanağındaki 1, 2„ 3., ve 4, Bodrum katlarındaki l,20m (genişlik) x 179,00 m (boyunda) x 4 kat = 859,2 m² kaçak kısım kolon dış yüzüne duvar örülerek binanın sınırının dışında kaldığı iddiasının neden olduğu, davalı arsa sahiplerinin bu durumu noterden gönderdikleri 03.07.2015 tarihli uyarı içeriğinden 22.04.2015 tarihinde öğrendiklerinin anlaşıldığı, dava dosyasında c avalıların yapının yapı ruhsatına aykırı bir biçimde yapılmasına göz yumduklanna ilişkin bir kanıt ve iddia bulunmadığı, noterde düzenlenen sözleşmelerde davacıların yapıyı mevcut onaylı proje ve yapı ruhsatına göre yapmayı taahhüt ettikleri, noterde düzenlenen 17.06.2014 tarihli ek sözleşmede yer alan yüklenicinin arsa sahibinden, arsa sahibi adına İSKİ’ ye ödemiş olduğu 98.000,00 TL ve sözleşme önce borç olarak verilmiş 790.000,00 USD alacağı vardır… arsa sahibi 98.000,00 TL’yi sözleşme tarihinden itibaren makul bir sürede yükleniciye nakden ve defaten ödemeyi taahhüt etmiştir…”şeklindeki kişisel borcun noterden gönderilen uyarı ile verilen 7 günlük süre içinde ödenmemesi nedeniyle, ek sözleşme ile belirlenen 17.07.2014 tarihine değin otel dışındaki ticari ilanların taraflar arasında paylaşılmamış olması nedeniyle davalıların asıl sözleşmeye aykırı davranıp davranmadıklarının ve buna bağlı olarak 21.03.2012 tarihli ek sözleşmenin 25.maddesinde yazılı cezai şarttan sorumlu tutulmaları gerekip gerekmeyeceğinin taktirinin mahkemeye ait olduğu yönünde tespitler bildirilmiştir.
16/10/2019 tarihli raporda özetle; dava konusu taşınmaz İstanbul ili, … ilçesi, …. Mahallesi, …. ve …. Sokak No:….’de bulunan, …. ada, …. parsel sayılı, 82814 m² yüzölçümlü taşınmaz üzerinde kaba inşaatı tamamlanmış durumda olan çalışmaların durdurulduğu, parsel üzerinde 4 bodrum kat+ zemin kat+19 normal kat kaba inşaatı tamamlanmış betonarme yapı bulunduğu, yapının ince inşaat işlerine de başlanmış olup toplam yapılan kaba ve ince inşaat işlerinin %60’lık bölümünün tamamlandığı, taraflar arasında arsa sahibi … tarafından, yüklenici aleyhine açmış olduğu davaların tamamı, raporda belirtildiği gibi aleyhine sonuçlandığı, sözleşme hükümlerine uymadığı, taraflar arasında Düzenleme Şeklinde Büyükçekmece ….Noterliği’nin 21/03/2012 tarih ve …. yevmiye numaralı Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesine ek, Büyükçekmece … Noterliğinde 17/06/2014 tarih ve (….) yevmiye nolu ek sözleşme düzenlendiği, davalıların sözleşme hükümlerine uymayarak cezai şart koşullarının oluştuğu, arsa sahibi davalıların düzenlenen sözleşme hükümlerine uymayarak, 17/06/2014 tarih ve …. yevmiye nolu ek sözleşmenin 25.paragrafında yer alan cezai şartı öder, sözleşmenin 13 ve 14 paragrafında ise ödenmesi gereken cezai şart olarak m² birim fiyat olan 4.000,00 USD olarak belirlendiği, buna göre davalıların ödenmesi gereken ceza bedelinin toplam inşaat alanı olan 59.905,37 m² ‘den 1.842,27 m² dükkan alanının minha edilerek, kalan 5.806,30 m² alanın %10 oranına denk gelen alan 5.806,00 m²’nin belirtilen 4.000,00 USD/m² bedelle çarpılması neticesinde cezai bedeli; 5.806,00 m²x4.000 USD=23.224.000,00 USD olduğu tespit edilmiş,ş, diğer bilirkişi …. ise “ceza bedelinin hukuki değerlendirme gerekeceği kanaatindeyim” yönünde görüş bildirmiş olup İnşaat Mühendisi …. hukuki değerlendirme yaparak 23.224.000,-USD cezai şart ödemesi gerektiği yönünde kanaat bildirmiştir. Hukukçu bilirkişi ise 12/12/2019 tarihli ayrık raporda özetle; somut olayın hal ve şartları karşısında, davalıların davacılara 17/06/2014 tarihli ek sözleşmenin ilgili hükmünde öngörülmüş olan cezai şartı ödeme yükümlülüğü altına girmedikleri, dolayısıyla da davacıların davalılardan söz konusu cezai şartı talebe hak kazanamadıkları şeklinde mütalaa edilmiştir.
Davacı tarafından 17/03/2020 tarihli talep artırım dilekçesi ile dava değerinin 500.000,00 TL’ye çıkarıldığı, davacı tarafından 17/03/2020 tarihli tarihli talep arttım dilekçesi sunulduğu, harcının yatırılmış olduğu nedeniyle davacı vekilince ıslah ile arttırılan dava değeri dikkate alınarak 5235 sayılı yasanın 6545 sayılı yasayla değişik 5.maddesi uyarınca dosyanın mahkememiz heyetine tevdiine karar verildiği anlaşılmıştır.
Yapılan yargılama, toplanan deliler ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davanın eser sözleşmesinin bir türü olan kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart bedelinin tespiti ile talebinden ibaret olduğu anlaşılmaktadır.
Bu halde, davaya konu uyuşmazlığın çözümünde, öncelikle cezai şarta ilişkin hükümlerin tartışılıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Bilindiği üzere cezai şart, borçlunun alacaklıya karşı mevcut bir borcu hiç veya gereği gibi ifa etmemesi halinde ödemeyi vaad ettiği, hukuki işlem ile belirlenmiş ekonomik değeri olan bir edimdir. Cezai şartın amacı, borçluyu borca uygun davranmaya sevketmektir. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ceza Koşulu” başlığı altında üç çeşit ceza koşulu düzenlenmiştir. Bunlar doktrinde bilinen adları ile seçimlik ceza koşulu (TBK. md. 179/I), ifaya eklenen ceza koşulu (TBK md. 179/II) ve ifayı engelleyen ceza koşulu (dönme cezası) (TBK md. 179/III) dur. Bunlardan, kanunun 179/I maddesinde düzenlendiği şekliyle “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.” hükmünü amirdir.
Somut olayda, Büyükçekmece …. Noterliği’nde düzenlenmiş 21/03/2012 tarih ve … yevmiye no’lu düzenleme şeklinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve işbu sözleşmeye ek olan Büyükçekmece … Noterliği’nde düzenlenmiş olan 17/06/2014 tarih ve …. yevmiye no’lu ek sözleşme’nin 25. Maddesinde “İşbu sözleşme hükümlerine aykırı hareket edilmesi, taahhütlere uyulmaması halinde aykırı hareket eden taraf diğer tarafa 5 ayrı ekpertiz firmasınca tespit edilecek her iki bloğa ait aritmetik ortalama toplam konut bedelinin %10’u oranında ceza-i şartı nakden ve defaten ödemeyi gayr-i kabili rücu kabul ve taahhüt eder.” şeklinde cezai şart düzenlemesine gidilmiştir. Mahkememizce yapılan yargılamada, sözleşmenin bu maddesine göre kararlaştırılan cezai şartın TBK’nın 179/I maddesinde belirtilen ifaya yerine cezai şart yani seçimlik cezai şart niteliğinde olduğuna kanaat getirilmiştir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 27.11.2018 tarihli ve 2018/2963 E., 2018/4699 K. Sayılı emsal içtihadında “Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 158/1 maddesinde “Akdin icra edilmemesi veya natamam olarak icrası halinde tediye edilmek üzere cezai şart kabul edilmiş ise, hilafına mukavele olmadıkça, alacaklı ancak ya akdin icrasını veya cezanın tediyesini isteyebilir..” hükmü bulunmakta ve benzer hüküm olarak dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179/1 maddesinde ise “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir..” hükmü bulunmaktadır. Bahsi geçen düzenlemelerde yer alan ceza türü, öğretide ifa yerine seçimlik ceza koşulu olarak adlandırılmaktadır. Bu durumda, sözleşmenin hiç ya da gereği gibi ifa edilmediğini düşünen taraf sözleşmenin ifası ya da bu cezanın tahsilini isteyebilecektir. Bir başka deyişle sözleşmenin ifasını isteyen taraf aksi sözleşmede açıkça yazılı olmadığı sürece cezayı, ceza isteyen ise ifayı isteyemez. Alacaklı, seçimlik hakkını kullandığında bununla bağlıdır. Yenilik doğurucu hak niteliğinde olduğundan seçim hakkını kullanma halinde bu haktan diğer tarafın rızası olmadığı sürece vazgeçilmesi mümkün değildir.” yönündeki değerlendirmesi ile seçimlik cezai şartın uygulama çerçevesini özetlemiştir.
Celp edilen Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. E. sayılı dosyasının incelenmesinde, davacıların mahkemeden 16/12/2015 tarihinde ikame edilen dava ile ifa izni talep ettikleri, bu davayı açmadan evvel de Bakırköy …. Noterliği kanalı ile 02/12/2015 tarihinde davalıya ihtarname göndererek ifanın talep edildiği anlaşılmıştır. Taraflar arasında cezai şartla birlikte ifanın da istenebileceğine ilişkin bir anlaşma bulunmadığı, davacının seçimlik hakkını borcun ifası şeklinde kullandığı anlaşılmıştır. Dosya kapsamında davacıların ifadan vazgeçmiş olduklarını gösteren delil de bulunmamaktadır. Bu halde sözleşme ile kararlaştırılan ceza seçimlik ceza niteliğinde bulunduğundan akdin ifasını isteyen tarafın seçimlik cezayı istemesi mümkün değildir. Dolayısıyla cezai şart alacaklarının muaceliyet kazanmadığı değerlendirilerek, davacılar tarafından ifanın talep edilmiş olması nedeniyle artık bu cezai şartın talep edilmesinin mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.
Öte yandan, bir an için sözleşmede yer alan cezai şartın ifa ile birlikte istenebilecek cezai şart olduğunun kabulü ihtimalinde dahi 17.11.2017 tarihli bilirkişi raporunda yapılan değerlendirmeler ve 26.11.2019 tarihli ….. Belediyesi tarafından tutulan tutanak ışığında davacının da anılan sözleşme kapsamında borçlarını ihlal ettiği, sözleşme ile taahhüt edilen edimlerini sözleşmeye, projeye, inşaat ruhsatına ve imar mevzuatına aykırı olarak ifa ettiği ve kendisinin de kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır. İnşaatın yapı tatil tutanağı ile durdurulup mühürlenmesi sonucunda, davacının özen ve sadakat borcuna aykırı davranışları nedeniyle arsa sahibi davalının haklı nedenlerle yetki verdiği vekilleri azletmiş olması, sözleşmeden kaynaklanan borçların davalı tarafından ihlal ettiği şeklinde yorumlanamaz. Bu halde, davacının kendisinin de ihlal ettiği bir sözleşmeye dayalı olarak karşı taraftan cezai şart talep etmesi dürüstlük kuralına dahi aykırı olacaktır.
Tüm bu değerlendirmeler neticesinde, davacının davalıdan sözleşmeye dayalı cezai şart talebinde bulunamayacağı değerlendirilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan 8.538,75-TL peşin nispi harçtan alınması gerekli 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.484,35-TL harcın karar kesinleştiğinde isteği halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Hüküm tarihindeki tarife uyarınca 42.050,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davalı … tarafından yapılan 7.475,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
6-Bakiye gider avansı bulunması halinde karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
7-6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.25/06/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır.
Üye …
¸e-imzalıdır.
Üye …
¸e-imzalıdır.
Katip …
¸e-imzalıdır.