Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1118 E. 2020/639 K. 30.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1118
KARAR NO : 2020/639

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/12/2016
KARAR TARİHİ : 30/09/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile müvekkili şirketin uzun süredir ticaret yaptığını, açık hesap şeklinde çalıştığını davalının herhangi bir mal talebi olduğunda müvekkili şirketten talepte bulunduğunu, kendisine istediği mal fatura edilerek teslim edildiğini, ödemelerde banka havalesi yoluyla müvekkili şirketin hesabına yapıldığını, taraflar arasındaki ticari ilişki devam ederken davalı şirketin müvekkili şirkete gereken ödemeleri yapmadığını, 33.646,80 TL bakiye borç kaldığını, davalı şirketin yapılan şifahi görüşmelere rağmen bu meblağı ödemediğini ileri sürerek, davanın kabulüne, borçlunun takibe, asıl alacağa ve faize ilişkin itirazlarının kaldırılmasına, takibin devamına, davalının %20’den aşağı olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından cari hesap alacağı olarak icra takibine konulmuş olan alacağa ait dosyaya sadece muavin defter kaydının fotokopisinin ibraz edildiğini, alacağa esas teşkil eden emtianın alışverişinin gerçekleşmediğini, davacının müvekkili şirkete davaya konu ettiği malları göndermediğini, davacının malları müvekkili şirkete teslim ettiğine dair bir irsaliyenin veya nakliye faturasının ibraz etmediğini, davacının alacaklı olması için alışverişe konu malların davacı tarafından müvekkili şirkete tesliminin ispat yükünün davacıda olduğunu, müvekkili şirketin davaya konu alacak miktarınca mal varlığında haksız bir artış olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava,davacının,faturaya dayalı bakiye cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası incelendiğinde; davacı tarafça davalı aleyhine 33.646,80 TL asıl alacak sebebi ile 07/12/2016 tarihli cari hesap tahsili için faturaya dayalı ilamsız icra takibini geçildiği, borçlunun borcun tamamına, faizine ve ferilerine itiraz ettiğini belirterek takibin durmasına sebebiyet verdiği anlaşılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222 nci maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi … tarafından düzenlenen 02/08/2017 tarihli bilirkişi raporunda;
Davacı tarafça ibraz edilen yasal defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca davacı lehine delil niteliğinin bulunmadığı, davacı yasal defter kayıtlarına göre 07/12/2016 takip tarihi itibari ile davacı asıl alacağının 7.624.80 TL’sinin olduğunu, mahkemenin davalı vekiline defterlerin ibrazı konusunda ihtar verdiği verilen süreye karşın davalının defter ve belge ibraz etmemesine ilişkin değerlendirmenin mahkemenin takdirinde olduğunu, davacı tarafın takip konusu yaptığı faturaların içeriğinin teslimine ilişkin ispat edici mahiyette bilgi ve belge sunulmadığı, diğer taraftan davacının defterlerinin de sahibi lehine delil niteliğinin bulunmadığı nazara alındığında davacının iş bu dava konusu ettiği takip alacağını ispat edemediğinden davanın reddini gerektiği, mahkemenin ara kararı ve ihtarına rağmen davalının defter ve belgelerini ibraz etmediğ,i davacının takip konusu yaptığı alacağın 7.624.80 TL’lik kısmının davacı tarafın sahibi lehine delil niteliği bulunmayan yasal defterlerinde kayıtlı olduğunu, davacının defterlerine kayıtlı olan alacak tutarının mahkeme tarafından kabulü halinde davacının 07/12/2016 takip tarihi itibariyle davalı taraftan 7.624.80 TL’sinin asıl alacaklı olabileceğini, dava konusu takibin, açık hesaba (fatura müstenidine) dayalı adi takip olması ve işlemiş faiz talep edilebilmesi için davalının BK 117 maddesi uyarıca mütemerrit olması gerektiğini, dava konusu alacakla ilgili davalının TBK’nun 117 maddesi uyarınca mütemerrit olması gerektiği, ancak dosya içeriğinde davalının temerrüdüne ilişkin herhangi bir vesaikin bulunmadığı nazara alındığında davalının 07/12/2016 takip tarihi itibar ile mütemerrit olduğu, bu itibarla işlemiş faiz tahakkukunun mümkün olmadığını, 07/12/2016 tarihli, 33.646.80 TL’lik takip miktarı ile karşılaştırıldığında 26.022,00 TL’lik fazlalığın olduğunu, fazlalığın kaynağı belirli olmayan (dosya kapsamında sadece gayri resmi ibareli ekstra olduğu) asıl alacak talebinden kaynaklandığını, bu itibarla takibin 7.624.80 TL’si üzerinden devamı ile davalının mütemerrit olduğu nazara alınmak suretiyle 07/12/2016 takip tarihinden itibaren talep doğrultusunda davacının asıl alacağının 7.624.80 TL’sinin davacı talebi doğrultusunda 3095 sayılı kanunun 4489 sayılı kanun ile değişik 2 maddesi gereğince Merkez Bankası tarafında dönemde kısa vadeli avans kredilerine uygulanan faiz oranları (01/01/2014-31/12/2014 arası %11,75, 01/01/2015 sonrası %10,50) üzerinden basit usülde temerrüt faizi tahakkukunun uygun olacağını, davacı tarafça talep edilen %20 oranında icra inkar tazminatının mahkemenin takdirinde olduğunu bildirir raporunu sunmuştur.
Dava itirazın iptali davasıdır.Bilindiği üzere, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67.maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66.maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlayan bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süre içinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına da hükmedilebilir.(Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219,223) Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu usulü dairesinde ispat etmesi gerekir. İspatın konusu , ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu 6100 sayılı HMK.nun 187 ,190 ve 200’ncü maddelerinde açıkça belirtilmiştir.
İspatın konusu HMK.nun 187’nci maddede “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.” Şeklinde belirtilirken, ispat yükünün kimde olduğu ise HMK.nun 190’ncı maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”düzenlemesi ortaya konmuştur.
İspat vasıtaları ise HMK.nun 200’ncü maddesinde “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”düzenlemesi ile ispatın nasıl yapılacağı gösterilmiştir.
Akdi ilişki taraflar arasında düzenlenen bir sözleşme ile , faturaya konu malların teslim edildiğine dair bir irsaliye , teslim fişi ve teslim alındığına dair yazılı bir belge ile ispat edilebilir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/07/2011 tarihli kararında “Hemen belirtmelidir ki, satılanın tesliminin “hukuki işlem” niteliğinde olup, buna ilişkin savunmanın hangi delillerle kanıtlanabileceğinin belirlenmesinde, hukuki işlemlerin varlığının kanıtlanmasına ilişkin genel usul hukuku kurallarının (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 288 ve devamındaki hükümler) göz önünde tutulması gerekir.Bunun sonucu olarak ta; herhangi bir hukuki işlem gibi, teslim de anılan hükümdeki senetle (yazılı delille) ispat kuralı çerçevesinde, ilişkin bulunduğu malın miktar ve değerine göre belirlenmelidir. (Kuru Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 1990 5.basım,C:2,S:1534, S:1603, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06/11/2002 gün 2002/13-875 E., 2002/885 K. sayılı ilamı da bu yöndedir.).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na göre “faturanın onu teslim alan muhatabı borç altına sokabilmesi için her şeyden evvel borç doğurucu bir hukuki ilişkinin mevcudiyeti ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatabı tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya 8 gün içinde itiraz edilmemiş olmasının onu borç altına sokacağı şeklinde görüş hem mantıki hem de hukuki dayanaktan yoksun olur. O halde öncelikle taraflar arasında böyle bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının göz önünde tutulması zorunludur.”Akdi ilişki ispat edilemediği sürece davacının davalı adına fatura düzenlemesi ve ticari defterlerine göre bu faturalar nedeniyle alacaklı gözükmesinin davalıyı bağlayıcı bir yanı yoktur. “
Örneğin faturalara dayalı olarak karşı taraftan alacaklı olduğunu iddia eden taraf faturadaki mal ve hizmetin karşı tarafa teslim edildiğini belge ile ispat etmelidir.Tek taraflı düzenlenen faturalar hiçbir zaman bir akdi ilişkiyi ispat vasıtası olmayıp , akdi ilişkinin ifası aşamasında düzenlenen bir belgedir.Bu nedenle faturanın geçerli olabilmesi için teslime dair belge sunulamaması durumunda faturaların karşı tarafın defterlerinde de kayıtlı olması gerekir.
Davacı yan icra takibinde ödenmediğini iddia ettiği alacağı için takibe girişmiştir. Taraflar arasında yazılı bir akit olmadığı sözlü olarak ticari ilişkiye girdikleri anlaşılmıştır. Kendisi lehine bir olaydan hak çıkaran taraf ispat külfeti altındadır.Davacı yanın tek taraflı olarak tanzim ettiği fatura davalı yanca kabul edilmemiştir. Faturaya konu edilen malların davalıya teslim edildiği de yazılı belgeler ile ispat edilememiştir.Bunun üzerine davacı vekili delil listesinde açıkça yemin deliline dayandığından davacı vekiline yemin delili hatırlatılmış, davacı vekili yemin deliline dayandığını belirterek yemin metni oluşturmuş,mahkememiz tarafından uygun bulunan yemin metni davalıya tebliğe çıkartılmış,davalı davaya konu faturaları mahkememiz huzurunda firması adına teslim almadığına dair yemin eda etmiştir.
Buna göre somut olaya döndüğümüzde davacı ticari defter ve kayıtlarla alacağını ispat edememiş, davalı duruşmada yemini ifa ettiğinden ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 54,40-TL maktu ilam ve karar harcının davacı tarafından peşin yatırılan 574,61 TL harçtan mahsubuna, artan 520,21 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince tayin ve takdir olunan 5.047.02 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerine bırakılmasına,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekilleri ile davalı firma yetkilisinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 30/09/2020

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza