Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/278 E. 2018/22 K. 16.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BAKIRKÖY
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/278
KARAR NO : 2018/22

DAVA : İstirdat
DAVA TARİHİ : 18/03/2015
KARAR TARİHİ : 16/01/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 05/02/2018

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesi ile; davalı tarafça müvekkili şirketten davaya konu dönem kapsamında haksız olarak alınan kayıp – kaçak bedelleri ve bu bedeller üzerinden haksız olarak alınan KDV, TRT payı, Enerji Fonu, Belediye Tüketim Vergisi vs. haksız olarak kesintiler yapıldığını belirterek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 65.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yine Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 02/10/2014 tarih …. esas , …. karar sayılı dağıtım sayaç okuma bedeli, perakendee satış hizmet bedeli ve iletim bedelinin de alınamayacağına ilişkin kararı doğrultusunda dava konusu dönem nedeniyle bu bedellerinde tespitine ve bu bedellerden şimdilik kaydıyla 10.000 TL ‘nin dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesi ile ; öncelikli olarak işbu davada mahkemenin görevli bulunmadığı, yine yetkili mahkemenin de Bursa Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu, işbu davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığı gibi davalıya husumet de yöneltilemeyeceği, müvekkili şirkete insiyatif kullanma hak ve yetkisinin verilmediği bir konuda alacak talebi ile açılan davanın reddinin gerektiği, kayıp enerji bedelinin abonelerden tahsil edilmesinin dağıtım şirketleri için mevzuat gereğince zorunlu olduğu, dava konusu taleplerden dağıtım şirketlerinin sorumlu tutulmasının ancak ilgili mevzuatın değiştirilmesi veya iptali ile mümkün olduğu, bu nedenle davalıya herhangi bir sorumluluk yüklenemeyeceğinden açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği savunulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ KABUL :
Dava; elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp kaçak, dağıtım ve iletim sistemlerini kullanma bedeli, parakende satış hizmet bedeli, sayaç okuma bedelleri ile kayıp kaçak bedeli üzerinden alınan TRT ve BTV bedellerinin davalı taraftan istirdadı istemine ilişkindir.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında davacı isteminin yerinde olup olmadığı yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, mali müşavir bilirkişi …, bilirkişi … ve elektrik bilirkişi … tarafından düzenlenen 15/12/2015 tarihli raporda; davacı taraftan toplam 10/10/2008 – 30/06/2010 tarihleri arasında bilirkişi raporunda tablo olarak gösterildiği üzere toplam 250.869,77 TL kesinti yapıldığının tespit edildiği bildirilmiştir.
Yine mahkememizce yapılan yargılama sırasında aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınmış olup, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 14/08/2017 tarihli ek raporda sonuç olarak; davalı tarafından davacıdan tahsil edilen dava konusu kayıp kaçak bedeli, parekende satış hizmet bedeli, dağıtım bedeli ve iletim bedelleri tutarının toplam 248.413,67 TL olduğu, yasada yapılan değişiklikle 6446 sayılı Kanununun 17.maddesine, 10.fıkrasında ” Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda Tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır ” şeklinde düzenleme getirildiğinden, değerlendirmenin bu çerçevede kalması gerektiğinin anlaşıldığı, bu durumda davalı tarafından davacıdan tahsil edilmiş olan davacının talebi olan dava konusu tutarların, o dönem itibariyle geçerli olan EPDK ‘nın kurul düzenleyici işlemlerine uygunluğu bulunduğu, EPDK kurul kararları gereği davalının tahsil etmek zorunda olduğu, tahsil edilen faturalardaki dava konusu kayıp kaçak , dağıtım, iletim ve perakende satış hizmet bedeli birim fiyatlarının rapor içeriğinde de her bir fatura bazında tablolar halinde belirtildiği üzere her fatura döneminde davacının tarife grubuna ait EPDK tarafından yayımlanmış olan Ulusal Birim Tarife fiyatlarına uygun olarak faturaya yansıtılmış olduğunun anlaşıldığı bildirildiği görülmüştür.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında taraflar arasındaki uyuşmazlık Özel Hukuk sözleşmesinden doğmuş olmakla davalı vekilinin yargı yoluna ilişkin itirazının yerinde görülmediğinden reddine yine davalı vekilinin yetki itirazının ise uyuşmazlığın sözleşmeden doğması ve davacının adresi mahkememiz yargı çevresinde bulunması, ifa yerine özel bir belirlemenin bulunmaması karşısında HMK 10 ve BK 89 maddesi gereğince yerinde görülmediğinden reddine karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Yargıtay ….Hukuk Dairesi’nin …Esas, …. Karar ve 07/06/2017 tarihli ilamı ile;
“Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve … Esas …. K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 Sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek,Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 Sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen;
Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri birlikte değerlendirildiğinde; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan (ve halen derdest olan) davalar, (açıklanan yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte) konusuz kalmıştır.” şeklinde karar verilmiştir.
Davalı tarafça düzenlenen faturalara yansıtılarak davacı taraftan tahsil edildiği iddia olunan kayıp kaçak, dağıtım ve iletim sistemlerini kullanma bedeli, parakende satış hizmet bedeli, sayaç okuma bedellerinin davalı taraftan istirdadı için açılan iş bu dava 18/03/2015 tarihinde açılmış olup, 30/03/2013 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6446.Sayılı Elektrik Piyasası Kanununda, dava açıldıktan sonra 17/06/2016 tarih ve 29745 Sayılı Resmi Gazete yayınlanarak yürürlüğe giren 6719.Sayılı Kanunla yapılan değişiklik kapsamında 6719.Sayılı Kanu’nun 21.maddesi ile 6446.Sayılı Elektrik Piyasası Kanu’nun 17.maddesinin 1., 3, ve 4.fıkraları ile 6.fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmünün getirildiği, yine, 6719 Sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19.madde ile; “Bu maddeyi ihdas eden kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, geçici madde 20.ile de; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Davacı tarafça mahkememize açılan işbu davada dava dilekçesi incelendiğinde davacı tarafça davaya konu edilen faturalar kapsamında kayıp kaçak, dağıtım ve iletim sistemlerini kullanma bedeli, perakende satış hizmet bedeli, sayaç okuma bedeli olarak faturalara yansıtılmak suretiyle davacı taraftan haksız ve hukuka aykırı olarak tahsil edildiği belirtilen bedellerin davalı taraftan istirdadı talep edilmiş olup, davanın açıldığı tarihten sonra yürürlüğe giren 6719.Sayılı Yasanın 21.maddesi ile 6446.Sayılı Kanunun 17.maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile 6. fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile de ; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek, Mahkemelerinin bu konuda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkilerinin sadece dağıtım, sayaç okuma, parakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerini kurumun bu konudaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlandırıldığı ve aynı yasanın 17.maddesi hükümlerinin, aynı yasanın geçici 20.maddesi gereğince eldeki davalarada uygulanması gerektiğinden, davacı tarafça davaya konu faturaların düzenlendiği tarih itibarı ile EPDK tarafından dönemlik olarak belirlenen tarifelere aykırı olarak düzenlendiği yönünde bir iddianın dile getirilmediği gibi mahkememizce yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuyla da kesintilerin tamamının davacının tarife grubuna ait EPDK tarafından yayımlanmış olan Ulusal Tarife birim fiyatlarına uygun olarak faturaya yansıtılmış olduğu tespit edilmiş olduğu anlaşılmakla yasal düzenleme gereği konusu kalmayan dava nedeni ile bir karar verilmesine yer olmadığına karar verme gereği doğmuştur.
Ayrıca Yargıtay ….Hukuk Dairesi’nin … Esas, …. Karar Sayılı ve 07/06/2017 tarihli kararında da belirtildiği üzere; yargılama harç ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan tarafa, eş söyleyişle aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HMK m. 326/I). Bu cümleden olarak, davayı kazanan taraf, davayı bir vekil aracılığı ile takip etmişse, haksız çıkan taraf, yargılama gideri olarak vekalet ücreti ödemeye de mahkum edilir (HMK m. 323/1-ğ).Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur.Burada önemle vurgulanmalıdır ki, bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 günlü ve 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında da aynı ilkeye yer verilmiştir.). Dava konusu somut olayda; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. Bu itibarla, dava açıldığı tarihte, yapılan yasa değişikliği henüz ortada bulunmadığından, dava tarihi itibariyle davacının dava açmakta haklı olduğu kabul edilmiş olup, işbu davada davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilerek davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin de davalıdan tahsiline karar verme gereği doğmuştur.
Yine her ne kadar davacı tarafça dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6719.Sayılı Yasanın ilgili maddelerinin Anayasaya aykırılığı nedeni ile Anayasa Mahkemesi’ne yapılan müracatlarının sonucunun beklenmesine karar verilmesini talep etmiş ise de, Anayasanın 152/3.maddesi gereğince Anayasa Mahkemesi’nin işin kendisine gelişinden başlamak üzere 5 ay içerisinde kararını verip açıklayacağı, bu süre içerisinde karar verilmez ise mahkemenin davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandıracağı hüküm altına alınmış olmakla, başka mahkemelerce Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru tarihinden bugüne kadar geçen süre de dikkate alınarak davacı vekilinin bekletici mesele yapılması yönündeki talebi yerinde görülmemiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
Konusu kalmayan dava nedeniyle davanın esası hakkında BİR KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 35,90-TL maktu karar ve ilam harcının başlangıçta yatırılan 1.280,82 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.244,92 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafça başlangıçta yatırılan toplam 1.308,52 TL harç ile 292,15 TL tebligat ve posta gideri, 1.800,00 TL bilirkişi ücretine ilişkin yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Taraflarca yatırılan gider avasından geriye kalanın karar karar kesinleştiğinde ve talep halinde talep eden taraflara iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.16/01/2018

Katip …

Hakim …