Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/182 E. 2022/111 K. 08.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/182 Esas
KARAR NO : 2022/111

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/02/2015
KARAR TARİHİ : 08/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil ile davalı şirket arasında akdedilen 15.02.2010 tarihi) acentalık sözleşmesi ile karayolu taşımacılığı yapan davalı şirketin Sarıkayadaki acentalık işlemlerinin müvekkil tarafından işbu sözleşmenin 1. Maddesi gereğince yürütüleceğini, iş bu sözleşme gereği müvekkilin, acentalık işlemlerinin yürütüleceği yerin belediye ve İlgili kurumlarından ruhsatlarını aldığını ve davalı şirketİn sözleşme kapsamındaki faaliyetlerini yürütmeye başlattığını, 15.02.2012 tarihine kadar bu işlemleri yürüten müvekkilden bu yetkilerin alınarak bir başkasına verildiğini acentanın başına bir başka isim geçirilerek davalı şirketin faaliyetlerine devam ettiğini, davalı şirketin sözleşmeye aykırı davranışlarına rağmen sözleşme kapsamında kararlaştırılan net gelirden 35 payını müvekkile vereceğini söylemesine rağmen 15.02.2012 tarihinden sonra müvekkile hiçbir ödeme yapmadığı gibi acentanın faaliyetlerini yürütmesi için müvekkilin masraf yapıp hazırladiğı mekanın ne kira giderlerini ne yapılan masrafları nede sözleşmede kararlaştırılan bedelin müvekkile ödenmediğini, müvekkilin davalı şirketle akdedilen ve sözleşmenin 6. Maddesi gereği 5 yıl süreli olan acentalık mukavele şartlarının yerine getirilmesi için davalı tarafa Kartal …. Noterliğinin 29.12.2014 tarih ve …. yevmiye holu ihtarı keşide edildiğini, davalının ihtara cevap vermediği gibi zararı karşılamaktan imtina ettiğini, neticeten; 50.000,00 TL gelir kaybı ve 50.000,00 TL cezai şart olmak üzere cem’an 100.000,00 TL’nin ihtar tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile davalıdan tahsili ile müvekkile verilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile şehirler arası yolcu taşımacılığı yapan müvekkil şirketin yolcu biletlerinin Sarıkaya ilçesinde firma ismi yazılarak yazıhanesinde komisyon karılığında satılması ve elde edilen komisyondan bu işter için yapıları masraflar çıktıktan sonra kalan gelirin paylaşılması hususunda protokol yapıldığını, yazıhane işletmecilerinin komisyonu kaynaktan kesmekte olduğunu, sattıkları bilet bedelinden komisyonları kendilerinin aldığını geriye kalan miktarı ise yolcu alan otobüs sahiplerine ödediklerini, bu nedenle müvekkil firma tarafından payının ödenmediği iddiasının gerçek olmadığını, ayrıca davacının iddia ettiği gibi 15.02.2010 tarihli Protokol de …. acentalık işlemlerinin sadece davacı tarafından yapılacağına dair herhangi bir madde olmadığını, acentalık faaliyeti sonucu elde edilecek gelirin %35’inin davacıya ait olacağına, geri kalan kısmının müvekkil şirketin belirleyeceği ortaklara ait olacağının, bu paylaşımdan sonra acentanın gelir dağılımınılı ortakların sorumluluğunda olduğunun, ortakların bu paylaşımdan sonra herhangi bir şekilde payını alamadığından bahisle davalı şirkete bavurmayacağına ve davacının davalı şirketin belirlediği diğer ortaklarla uyumlu halde davalı şirketin şart kurallarına uygun yürüteceğini, davacının başka bir firmanın acentalığını yapmayacağına ve davacının yükümlülüklerinin düzenlendiğine dair bir protokol olduğunu, yine Yazıhane olarak davacıya ait bir adres belirlenmediği gibi yazıhane ruhsatının davacıya ait olacağına dair bir şart olmadığını, müvekkil tarafından protokole istinaden davacının muvafakati ve bilgisi dahilinde … ve … ile yazıhane gelirinin geri kalanının paylaşımı ile ilgili 10.02.2012 tari li protokol yapıldığını, bu tarihten sonra protokolün 3. Maddesi gereğince müvekkil şirketin gelir paylaşımı ile ilgili ortaklara karşı herhangi bir sorumluluğunun olmadığını, 10.02.2012 tarihli protokolün tarifi olan … ve … ile yapılan görüşmede davacının kendi payına düşen geliri aldığını ve kendisinin ve davacının oğlunun bu gelirleri düzenli aldığına dair imzaları olduğunu ve bu hesaplarına paraların yatırıldığının ifade edildiğini, davacının tamamen kötü iyetli olup sözleşmenin bitiş tarihi olan 15.02.2015 tarihi yaklaştığında sözleşmenin yenilenmesini sağlamak için baskı kurmak amaçlı girişimlerde bulunulduğunu, davacı tarafından dava dilekçesinin 3. Maddesinde 15.02.2012 tarihinden sonra taraflarına ödenmeyen net gelirin %35’ini talep ettiklerinin görüldüğünü, müvekkil şirketin davacı ile yaptığı protokolün 3. Maddesinin kendisine sağladığı hakkını kullandığını, davacının payı dışında kalan kisminin 10.02.2012 tarihli Protokol ile … ve …’a paylaştırdığını, bu tarihten sonraki dönemde yazıhane gelirinin paylaşımından ortakların birbirlerine karşı sorumlu olup müvekkil şirketin herhangi bir sorumluluğun olmadığını, davacı tarafın sözleşmenin kendisine yüklediği yükümlülükleri yerine getirmediğini, Neticeten; davanın … ve …’a ihbar edilmesirle ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
… Talimat sayılı dosyada alınan bilirkişi raporunda; Davacı ile davalı ortakları arasında ticari defter ve belgelerde herhangi bir gelir paylaşımını göstere bulguya rastlanılmadığı görüşü bildirilmiştir.
…Talimat sayılı dosyada alınan bilirkişi ek raporunda; davacı tarafından 2010-2015 yılları arasını kapsayan ticari defter ve belgelerin çok kapsamlı olduğu, 5 yılı kapsayan ticari defter, fatura, yolcu fişi/bileti incelemelerinin çok kapsamlı bir emek gerektirmesi nedeniyle ek rapor düzenlenmesinin mümkün olmadığı görüşü bildirilmiştir.
2017/76 Talimat sayılı dosyada alınan bilirkişi raporunda; davacı ile davalının ticari ilişkilerinin 15.02.2010 tarihli sözleşme ile başlayıp, 21.11.2014 tarihinde halen devam ettiği(dosyada bulunan belgelere göre), davacı ile ihbar olunanlar arasında 2012 tarihinden önce veya sonra herhangi bir ticari ilişkiye ait bulguya rastlanmadığı, davacının sözleşme başlangıç tarihinden itibaren 31.12.2014 tarihine kadar (muavin defter dökümüne göre) yukarıda detayları verilmek suretiyle toplam 1.063.811,18 TL gelir elde ettiği, dosya ve eklerinde bulunan mevcut belgeler arasında, davalı ile ihbar olunanlar arasında 10.02.2012 tarihli ACENTALIK SÖZLEŞMESİ’nden başka bir belgenin olmadığı, bu belge ile muhasebe açısından bir ilişkinin olup olmadığının (her hangi bir alış-satış faturası vs. resmi defter ve belgeler olmadığı için) tespitinin mümkün olmadığı, davalının sunmuş olduğu yolcu listesi, ajanda vb. belgeler içerisinde bulunan bilgilerin VUK kanunu hükümlerine göre kayıt altına alınacak belge niteliği taşımadığı için muhasebe kayıtlarına alınmadığı görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
22/11/2018 Tarihli bilirkişi raporunda özetle; Dava konusunun, acentalık sözleşmesine dayalı alacağının tahsili talebinden ibaret olduğu, Davalının 2010 ve 2012 yılı ticai defterlerin ibraz edilmediği, 2011 yalı Yevmiye ve Envanter defterlerinin kapanış tasdikleri ibraz edilmediğinden 2010, 2011 ve 2012 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliği konusunda değerlendirilme yapılamadığı ve 2013, 2014 ve 2015 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, neticeten, davacının dayarımış olduğu 10.02.2010 tarihli sözleşmenin 4.maddesi gereğince pay talep edebileceğinin kabulü halinde dahi …. Turizmin Sarıkayadaki Acentasının gelir ve giderlerinin tespit edilmesi neticesinde davacının acentalık sözleşmesinden kaynaklı pay hesabı için gerekli belgeler tarafımıza ulaşmadığından herhangi bir hesaplama yapılamadığı kanaatine varıldığını bildirmiştir.
Bilirkişi 22/08/2019 Tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; 2010, 2011 ve 2012 yılı Yevmiye ve Envanter defterlerinin kapanış tasdikleri ibraz edilmediğinden 2010, 2011 ve 2012 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliği konusunda değerlendirilme yapılamadığı ve 2013, 2014 ve 2015 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, mezkur biletlerin sözleşme kapsamında düzenlenip düzenlenmediği, mezkur biletlerin ne kadarlık kısmının davacıya ait olup olmadığı veyahut biletlerin sözleşme kapsamında tümünü kapsayıp kapsamadığı hususu uzmanlık alanımız dışında olduğundan alanında Uzman (taşıma bilirkişisi) tarafından hem sözleşmenin hemde biletlerin incelenmesi gerektiği, kanaatine varılmıştır.
Bilirkişi 07/04/2021 Tarihli 2. ek bilirkişi raporunda özetle; taraflar arasında 15/02/2010 tarihli acentelik sözleşmesi ve protokolün akdedildiği hususunun tarafların kabulünde olduğunu, 15.02.2010 tarihli protokolün 3. Maddesinde “… Turizmin Sarıkaya’daki acentasının giderleri çıktıktan sonraki net gelirin %35’i …’a ait olup geri kalan kısım …. Turizmin betirleyeceği ortakların arasında yine …. Turizmin belirleyeceği oranlarda paylaştırılacak olup bu Paylaşımdan sonra acentanın net gelir dağılımı ortakların sorumluluğunda olup hiçbir ortak … turizmden bu sözleşmede zikredilen payını alamadığından bahisler herhangi bir gelir, bedel talep edemez” hükmü bulunduğunu, davacı tarafın 15/02/2012 tarihinden sonra hiç kar alamadığını iddia ederek dava tarihine kadar geçen yaklaşık 3 yıllık süreçte mahrum kaldığı karı talep ettiğini, davacı ile davalı arasında akdedilen acentelik sözleşmesinin başlangıç tarihi olan 15/02/2010 tarihinden uyuşmazlığın başladığı 15/02/2012 tarihine kadar geçen 2 yıllık süre içerisinde davacının sözleşme kapsamında talep ettiği komisyon gelirini davalıdan aldığının anlaşıldığını, bu tarihi kadar feri müdahillerin de sözleşmesi olmadığından bu iki tarih arasında davacı ile davalı arasında acentelik sözleşmesinin sorunsuzca işlediğinin kabul edilebileceğini, davacının bilet kestiği tahsilatını yaptığı ve tahsilatını yapamadığını iddia ettiği hiçbir dönemde gerek davalıya gerekse dava dışı feri müdahillere fatura kesmediği ve resmi tahsilat yapmadığı hem ticari defterler ile hem de davacının 04/12/2017 tarihli dilekçesi ile sabit olduğunu, davacı tarafın 28/11/2018 tarihli dilekçesinde 2010-2014 yılları arası 2 aracın bilet satışlarından 1.063.811,18 TL ise davacıya ait söz konusu yerde çalışan 15-20 araçtan elde edilecek gelirin kat be kat fazla olacağını, bunun üzerinden hesaplama yoluna gidebileceğini ifade ettiğini, davacının varsa acentelik gelirinin tespitinin oran orantı yöntemiyle tespit edilemeyeceği, denetime elverişli bir hesaplama yapılması gerektiğinden böyle bir hesaplama yapılmasının mümkün olmadığını, davacının komisyon alacağının tespiti için şimdiye kadar davacı ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapan 2 bilirkişi de düzenlenen yaklaşık 18.000 bilet üzerinden böyle bir tespitin yapılamayacağını rapor ettiklerini, taraflarından kaleme alınan raporda da bu hususun tekrar edildiğini ve bu hususun da uzmanlık alanları dışında kaldığının beyan edildiğini, davacının komisyon alacağının davacının uyuşmazlığın başladığını ifade ettiği 15/02/2012 tarihinden dava tarihine kadar geçen yaklaşık 3 yıllık süreçte davalı firma lehine düzenlemiş olduğu ve nihai bilete dönüşen bilet koçanlarının tespiti ile bu koçanlardan dolayı davacının elde ettiği bir tutar bulunup bulunmadığının tespiti, elde ettiği bir tutar varsa alacağından mahsubu ile varsa davacının nihai alacağı olarak tespit edilerek bu tutardan davalının sorumlu olup olmadığının belirlenmesi neticesinde tespit edilebileceği, davacının uyuşmazlığın başladığını ifade ettiği 15/02/2012 tarihinden dava tarihine kadar geçen yaklaşık 3 yıllık süreçte davalı firma lehine düzenlemiş olduğu ve nihai bilete dönüşen bilet koçanlarının ekonomik değerinin tespiti için Bakırköy … ATM’nin …. Esas ayılı dosyasındaki gibi varsa davalı yanca ilgili uyuşmazlık döneminde 15/02/2012-24/02/2015 dava tarihi kadar Ulaştırma Bakanlığı’na ilgili Mal Müdürlüğü’ne ve mahkemece gerekli görülebilecek …. nezdinde düzenlenen davalı firmaya ait bilet koçanlarının adet ve tutar bilgilerinin elde edilmesinin mümkün olup olmadığı, yine davacı tarafından çuvallar ile saklanan yaklaşık 18.000 adet olarak ifade edilen biletlerin bir üst icmal listesi ile klasörlenerek incelenebilir hale getirilmesi neticesinde uzman bilirkişi heyeti ile inceleme yapılabileceği kanaatine varıldığını bildirmiştir.
Bilirkişi 12/11/2021 Tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı tarafın talep ettiği gelir kaybının hesaplanabilmesi için yeteri bilgi ve belgenin dosya kapsamında bulunmaması ile tarafların karşılıkk olarak cari hesap ilişkisi de olmaması nedenleri ile hesaplama yapılması imkanı bulunmadığı, davacı vekili raporda belirtilen gelirin emsal olarak alınması neticesinde hesaplama yapılması gerektiğini belirtmiş ise de bu şekilde bir hesaplama yapma imkanı bulunmadığı, taraflar arasındaki sözleşmeye istinaden davacı tarafından cezai şarta hak kazanılıp kazanılmadığı yönünde taktirin mahkemeye ait olduğu görüş ve kanaatine varıldığını bildirmiştir.
Bilirkişi tarafından hazırlanan 10/01/2022 tarihli bilirkişi raporunda; Bakırköy…. Atm Mahkemesinde …Esas sayılı dosyada davacının …. Turizm Ltd. şti., davalının ise … olduğu, (Huzurdaki davadan farklı olduğu) dosyada alınan 12.03.2013 tarihli bilirkişi raporu ve 07.06.2013 tarihli Bilirkişi ek raporundaki değerlendirmelerin 15.07.2009-18.01.2020 tarihleri arasındaki dönem için yapılmış olduğu anlaşıldığından, huzurdaki dava konusu olan dönem (dava konusu olan dönem 15.02.2012.-15.02.2015 arasındaki dönemdir.) ile ilgisi bulunmadığından, davacı vekilinin talep ettiği şekilde bu satış gelirlerinin nazara alınması ihtimali bulunmadığı, Taraflar arasındaki 15.02.2020 tarihli protokolde (Acentelik Sözleşmesi) 3. md. de özetle; …. turizm’in Sarıkaya’daki acentesinin giderleri çıktıktan sonra Net gelirin Yo 35 inin …’a ait olduğu, 6. md. de ise 5 yıl süre ile …’a verileceği belirtilmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde 15.02.2012 tarihinden sonraki dönem için ödemelerin yapılmadığını iddia etmiştir. Davalı şirketin gelir tablolarına göre 2013-2014-2015 yıllarında ticari karlılığının bulunmadığı 22.11.2018 tarihli bilirkişi raporundaki gelir tablosundan anlaşıldığına göre, davacı lehine 2013-2014-2015 yılları için hesap yapılacak ve tespit edilebilecek bir ticari karılılık bulunmadığı, 2012 yılı için davalı şirketin 1.004.414,50 TL ticari karlılık elde etmiş olduğu gelir tablosundan anlaşılmakla, bu satış karlılığının ne kadarının, taraflar arasındaki sözleşmeye istinaden Sarıkaya’daki acentenin karlılığı olabileceğini ise dosyada mevcut bilgiler ile tespit etme imkanı bulunmadığı, Bakırköy …. Atm Mahkemesinde … Esas sayılı dosyada alınan 12.03.2013 tarihli bilirkişi raporu ve 07.06.2013 tarihli Bilirkişi ek raporundaki değerlendirmelerin 15.07.2009-18.01.2020 tarihleri arasındaki dönem için yapılmış olduğu anlaşıldığından, huzurdaki dava konusu olan dönem (dava konusu olan dönem 15.02.2012.- 15.02.2015 arasındaki dönemdir.) ile ilgisi bulunmadığının anlaşıldığı, davacı vekilinin talep ettiği gibi ihmalli hesaplama yapılması imkanı bulunmadığı görüş ve kanaatine varıldığını bildirmiştir.
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, taraf beyanları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Dava, acentelik sözleşmesinden kaynaklı gelir kaybı ve cezai şart isteminden ibarettir.
Dava konusu, davacı ile davalı şirket arasındaki 15.10.2010 tarihli acentelik sözleşmesinden kaynaklı davacıya ödenmesi gereken gelir payının davalı tarafından 15.02.2012 tarihinden sonrasında ödenmediği iddiasına dayalı gelir kaybı alacağı ve sözleşmeye uyulmamasından kaynaklı cezai şart alacağına ilişkindir.
Davalı tarafça, davacının iddiaları kabul edilmemiş ve davanın reddi talep edilmiştir.
Yargıtay …. Hukuk Dairesinin 04.12.2019 Tarih ve … E. – …. K . sayılı ilamı ” Cezai şart, borçlunun alacaklıya karşı mevcut bir borcu hiç veya gereği gibi ifa etmemesi halinde ödemeyi vaad ettiği, hukuki işlem ile belirlenmiş ekonomik değeri olan bir edimdir. Cezai şartın amacı, borçluyu borca uygun davranmaya sevketmektir. Cezai şart, asıl alacağı kuvvetlendirme amacı güder. Bu bakımdan cezai şart, kuvvetlendirilecek asıl borcun mevcut olmasını gerektirir. Asıl borç yoksa cezai şart da söz konusu olamaz. Bu niteliği itibariyle cezai şart asıl borca bağlı fer’i bir borçtur. Asıl borç, mevcut ve geçerli ise, cezai şart da borç doğurur. Asıl borç sona ermiş ya da geçersiz doğmuşsa, cezai şart bağımsız bir borç oluşturamaz. Cezai şart, asıl borcun bağlı olduğu şekle tabidir. Asıl borç bir geçerlilik şekline bağlanmışsa, cezai şartın borç doğurabilmesi aynı şekilde kararlaştırılmış bulunmasına bağlıdır. Ancak, geçerlilik şekline bağlı olan bir sözleşme bu şekle uygun olarak yapılmadığı halde, şekle aykırılığı ileri sürmenin dürüstlük kurallarıyla bağdaşmaması nedeniyle dinlenmediği hallerde, sözleşme geçerli sayıldığından, onun fer’i nitelikte olan cezai şart da geçerli sayılacaktır. Cezai şartın fer’ilik niteliği asıl borca bağlı olduğu sürece devam eder. Başka bir anlatımla cezai şartın fer’iliği, muaccel olduğu ana kadar devam eder. Borçlu borca aykırı davrandığında cezai şart muaccel hale geldiğinden artık fer’i değil, asli (bağımsız) bir alacak niteliğini kazanır. Cezai şart, sağlararası hukuki işlemlerde ve özellikle sonuçlarını hayatta doğuran sözleşmelerde kararlaştırılır. (Bkz.Tunçomağ Kenan; Türk Borçlar Hukuku I.Cilt Genel Hükümler İstanbul 1976 Sh.853 vd., Eren Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 5.Bası, Cilt 2 Sh.1169-1171; Kılıçoğlu M.Ahmet; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 4.Bası Sh.575-577; Reisoğlu Safa; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 12. Bası Sh. 362.)
818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 158. maddesinin başlığı “cezai şart” iken 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ceza Koşulu” başlığı altında üç çeşit ceza koşulu düzenlenmiştir. Bunlar öğretide ortaya atılan kavramlara göre seçimlik ceza koşulu (TBK. md. 179/I), ifaya eklenen ceza koşulu (TBK md. 179/II) ve ifayı engelleyen ceza koşulu (dönme cezası) (TBK md. 179/III) dur.
TBK’ nun 179/II maddesine göre; “ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkca feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.”
Anılan yasa hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi, ifaya eklenen ceza koşulunda, şart gerçekleştiği takdirde alacaklı, hem ifayı hem de cezayı talep edebilecektir. Buna öğretide “taleplerin birleşmesi” veya “toplanması” denmektedir. TBK, “borcun belirlenen zamanda veya yerde ifa edilmemesi” hali için kararlaştırılmış ceza koşulunun, ifaya eklenen ceza koşulu niteliğinde olacağına dair bir karine koymuştur. Bu iki olasılık dışında kalacak eksik ifa hallerinde TBK’nun 179/II. md. değil, 179/I. md. hükmü uygulanacaktır. Zira, Kanun, 179. maddenin ikinci fıkrasında bütün eksik ifa hallerini değil, bunlardan sadece zaman veya yer itibariyle aykırılık teşkil edenlerin ifaya eklenen ceza koşulu olduğunu kabul etmiştir. TBK’nun 179/II. md. hükmü emredici yapıda olmayıp düzenleyici nitelikte olduğundan taraflar, yukarıda belirtilen iki hal dışında kalan eksik ifalarla, bütün ifa etmeme hallerinde de ifa ile birlikte cezai şartın istenebileceğini kararlaştırabilirler. (Bkz. Tunçomağ Kenan; age sh. 875 vd.; Eren Fikret age sh. 1173 vd. ; Kılıçoğlu M. Ahmet age sh. 579 vd.; Günay Cevdet İlhan, Cezai Şart Ankara 2002 sh. 83 vd.; Uygur Turgut; Açıklamalı – İçtihatlı Borçlar Kanunu Genel Hükümler, İkinci Cilt 1990 sh. 740)
TBK.’nun 179/II. maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez.
TBK’nun 179/II. Maddesinde öngörülen hüküm, emredici nitelikte olmadığından taraflar, sözleşme serbestisi ilkesi gereğince aralarında farklı bir düzenleme yapabilirler. Örneğin, sözleşmenin feshi halinde hem cezai şart hem de kar mahrumiyeti ödeneceğini kararlaştırabilirler. Ancak sözleşmenin feshi halinde cezai şart ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde, Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir.” şeklindedir.
Dosya kasamından ve tarafların beyanlarından anlaşıldığı üzere, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesi sonlanmıştır.
Yukarıdaki içtihat kapsamında, cezai şartın yanında sözleşmede açıkça gelir kaybının da tahsil edileceğine ilişkin herhangi bir madde olmaması sebebiyle (ifaya eklenen cezai şart bulunmadığından) gelir kaybına ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Cezai şart yönünden değerlendirme yapıldığında; dosya içerisinde aldırılmış olan birden fazla bilirkişi raporundan da anlaşıldığı üzere; davacının hesaplamaya esas verilerini ortaya koyamadığı, davalı ile aralarındaki gelir gider ilişkisini ortaya koyabilecek düzeyde karşılıklı cari hesap ilişkisinin bulunmadığı, davalı şirketin 2013-2014-2015 yıllarında ticari karlılığının tespit edilemediği, bu haliyle taraflar arasındaki sözleşmenin 3. Maddesi kapsamında bu yıllara yönelik davacının herhangi bir alacağının bulunmadığı, davalının 2012 yılı ticari satış karlılığının ne kadarının, taraflar arasındaki sözleşmeye istinaden Sarıkaya’daki acentenin karlılığı olabileceğinin ise dosyadaki deliller kapsamından anlaşılamadığı görülmüştür.
Yukarıda açıklanan nedenlerle aşağıdaki şekilde sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacınını sübut bulmayan davasının REDDİNE,
2- Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 80,70 TL harcın davacı tarafça peşin yatırılan 1.707,75 TL peşin hartan mahsubu ile bakiye 1.627,05 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacı tarafa İADESİNE,
3- Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
– Davacı tarafça yatırılan gider avansından arta kalan miktarın karar kesinleştiğinde davacı tarafa İADESİNE, (Gerekçeli kararın tebliğe çıkarılma masraflarının kalan gider avansından karşılanmasına)
4- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince tayin ve takdir olunan 13.450,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekil ile temsil eden davalıya VERİLMESİNE,

Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/02/2022

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza