Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/158 E. 2018/276 K. 19.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BAKIRKÖY
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/158
KARAR NO : 2018/276

DAVA : Genel Kurul Kararlarının İptali, Yönetici Azli
DAVA TARİHİ : 18/02/2015
KARAR TARİHİ : 19/04/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 09/05/2018

Mahkememizde görülmekte olan genel kurul kararlarının iptali, yönetici azli davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı şirket ortağı olduğunu, şirketin 02/06/2005 tarihinde kurulduğunu, kurucu ortaklarının …. ve …. olduğunu, ….’ın şirketteki 4 hissesini ….’e devrettiğini, şirketin diğer ortağı ….’in 04/09/2006 tarihinde vefat ettiğini, veraset ilamı gereğince bu ortağın şirketteki hissesinin yarısının ….’e yarısının da müvekkili …’e intikal ettiğini, 10/06/2007 tarihli ortaklar kurulu kararı ile şirketin 10.000,00-TL olan sermayesinin 150.000,00-TL’ye çıkarıldığını, ortak ….’in 202 pay karşılığı 75.750,00-TL, diğer ortak müvekkilinin de 198 pay karşılığı 74.250,00-TL sermaye sahibi olduğunu, ortak ….’in şirketteki mevcut hisselerinin tamamının 09/02/2010 tarihli hisse devir sözleşmesi ile kızı olan davalı … ….’e devrederek ortaklıktan ayrıldığını, aynı zamanda şirket müdürlüğünün de sona erdiğini, 01/03/2010 tarih … sayılı ortaklar kurulu kararı ile şirkete 25 yıllığına …e ….’in müdür olarak atandığını, her hususta münferit imzası ile temsil ve ilzam etmek üzere yetki verildiğini, müvekkilinin 01/03/2010 tarihli ortaklar kurulu kararından bilgisi bulunmadığını, muvafakatının da olmadığını, karardaki imzanın müvekkiline ait olmadığını, hisse devrinin ve müdür atanmasının yapıldığını davadan bir hafta önce öğrendiğini, yine 05/09/2014 tarih …sayılı ortaklar kurulu kararı ile şirket sermayesinin 150.000,00-TL’den 250.000,00-TL’ye çıkarıldığını, sermaye artışıyla birlikte müvekkilinin şirketteki hisse oranının düştüğünü, bu karardaki imzanın da müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin söz konusu ortaklar kurulu toplantılarına katılmadığını, davalı şirket müdürü olan ve müvekkilinin kızı olan …’ın şirket hesaplarında ve muhasebe kayıtlarında oynamalar yaptığını, kendini şirketten alacaklı göstererek müvekkilinin %48 olan hissesini %25’lere indirme çabasında bulunduğunu, müvekkilinin karar defterindeki imzalarının muhtemelen kızı tarafından taklit edildiğini, davalı şirket adına kayıtlı araçların eşi olan …’ın kullanımına verdiğini, bu şahsın araçları kiralayarak şahsi gelir elde ettiğini, böylece şirket ortağı ve müdürü davalı …’ın kendi şahsına haksız kazanç elde ettiğini, müvekkilinin kandırılarak şirketin borçlarının kapatılması için para alındığını, 2009 yılında şirkete alınan … plakalı aracın 2011 yılında müvekkilinin haberi dışında satıldığını, yine …ve …plakalı araçların …’a kiralaması için verildiğini, bu araçların gelirlerinin nereye harcandığının belli olmadığını, şirket müdürünün eşi …’ın hiçbir yetkisi olmadığı halde şirket yetkilisi gibi hareket ettiğini, şirket hesaplarının gayri resmi ve resmi olarak iki tür tutulduğunu, son olarak müvekkilinin karar defteri getirilip kararları göreceğini söylemesi üzerine kızı davalı … ile yapmış olduğu konuşma dökümlerinin kayda alındığını, müvekkili de eşi ….’in damadı … ve kızı davalı … tarafından 13/02/2014 günü darp edildiklerini, olayın savcılğına intikal ettiğini ileri sürerek davalı şirketin 01/03/2010 tarih … nolu pay devrinin kabulü ve müdür atanmasına ilişkin genel kurul kararı ile 05/09/2014 tarih … nolu şirket sermayesinin artırılmasına ilişkin genel kurul kararının imzaların sahteliği ve müvekkilinin bilgisi ve rızası olmadığından iptaline, şirket müdürü …’ın müdürlükten azline, öncelikle ve tedbiren şirket müdürünün tedbiren müdürlükten azline, şirket yönetimi için kayyım atanmasına, şirket adına kayıtlı tüm araçların devrinin önlenmesine, banka hesaplarının boşaltılmaması için tedbir konulmasına, şirket demirbaş malvarlığının yerinde tespiti ile devrinin önlenmesi, çeklerin tahsili ve temlik edilmelerinin önlenmesi için tedbir kararı verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacının bütün taleplerinin hukuka aykırı olduğunu, davalı şirketin aile şirketi olması dışında tamamen hilafı hakikat olduğunu, şirketin davacının da beyan ettiği gibi aile şirketi olduğunu, ….’in şirketteki hisselerini müvekkiline satış ve devir etmesi ile müvekkilinin annesi olan davacıyla birlikte şirketin ortağı durumuna geldiğini, şirketin kurucusu ve ortağı olan …. (hisse devrine kadar şirketi temsile yetkili)’in şirket ortağı olan eşi ile karar alarak şirket hisselerini müvekkiline devrederek bedelini aldığını, bu devir ve tescil işlemlerinin tamamen hukuka uygun ve istenilen şartlara haiz olarak yapıldığını, davacının bu devirlerden haberinin olmadığına ilişkin iddiasının yıllarca şirketi yöneten müvekkilinin o tarihlerde de aynı evi paylaşıyor olması da dikkate alındığında itibar edilecek bir beyan olmadığını, aile içindeki bir takım huzursuzluğu, şirket işleri ve ticari ihtilaf varmış konumuna sokma gayretinde olduğunu, şirket karar defterindeki bu devir ve müvekkilinin 25 yıllığına şirketi temsil etme yetkisini veren karar sayfalarında davacının da imzalarının bulunduğunu, müvekkilinin babasının ilerleyen yaşından dolayı işlerle tam ilgilenemediğini ve şirketin borçlarını ödeyemez duruma geldiğini, şirketin ekonomik krizden çıkarak hayatiyetini devam ettirebilmesi için müvekkiline hisse devirleri yapılarak işlerin başına geçmesinin tarafların ortak fikri olduğunu, davacı ile ….’in sahibi oldukları …. …. Tic.Ltd.Şti. de çalışmış olan … isimli işçinin açmış olduğu ve hüküm altına alınan tazminat ve özlük alacaklarını ödeyemez hale gelmesiyle icra takipleri ve haciz işlemlerinin başladığını, müvekkilinin …. Ltd.Şti. ni devir alıp işlerin başına geçtikten sonra geçmiş borçları ödeyip, çalışabilir bir vaziyette bu günlere getirebilmek için çok büyük bir özveri ile çalıştığını, hatta annesi olan davacının huzur hakkını her ay düzenli bir şekilde ödediği halde, kendi hakkını hala şirketten almadığını, müvekkilinin şirketin imza yetkilisi olmasına müteakip, şirket merkezine bağlı 2 adet üretim atölyesi bulunduğunu, 2010 yılına kadar ilgili belediyeden alınmış bir çalışma ruhsatının olmadığını fark etmesi üzerine, gerekli çalışmaları yapıp eksiklikleri gidererek işyeri ruhsatlarını aldığını, davacının işyeri açılışı ve kapanışlarından haberdar değilim iddiasının da tamamen hilafı hakikat olduğunu, müvekkilinin bilinçli ve özverili bir şekilde borca batık devraldığı şirketi çalışabilir duruma getirdiğini, halihazırda 10-12 işçinin çalıştığını, müvekkilinin eşi …’ın şirketin sigortalı çalışanı olduğunu, fazla mesai yapmak suretiyle aile şirketine katkı sağlamaya çalıştığını, bilirkişi incelemesinde ortaya çıkacağı üzere müvekkilinin imza yetkilisi olduğu günden bugüne kadar şirketi oldukça iyi yönettiğini, davacının tedbiren kayyım atanması talebinin hukuki dayanağının bulunmadığını, diğer tedbir taleplerinin de yerinde olmadığını ileri sürerek haksız ve mesnetsiz açılan davanın ve tüm taleplerin reddini istemiştir.
Dava; limited şirketin 01/03/2010 ve 05/09/2014 tarihli genel kurul toplantısında alınan pay devrinin kabulü ve müdür atanmasına, sermaye artırımına ilişkin kararlarda davacı adına atılan imzaların sahteliği ve davacının bilgisinin bulunmaması iddiasına dayalı söz konusu kararların yok hükmünde olduğunun tespiti ile şirket müdürü …’ın müdürlük görevinden azli istemlerine ilişkindir.
Taraf vekilleri yazılı delillerini ibraz etmişler, diğer deliller mahkememizce toplanmıştır.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden davalı şirketin tüm sicil kayıtları getirtilmiş, şirket merkez adresi itibariyle mahkememizin kesin yetkili olduğu, davacının şirket ortağı bulunduğu, şirket müdürünün ise diğer ortak … olduğu görülmüştür.
Davacı …’in huzurda imza örnekleri alınmış, emsal imzalarını içeren belge asılları toplanmış, davalı şirketin iki adet genel kurul karar defteri aslı ibraz edilmiş ve mahkememiz kasasına konulmuştur.
Davacı yanın ihtiyati tedbir talepleri tensip aşamasında reddedilmiştir.
İmzalarına itiraz edilen 01/03/2010 ve 05/09/2014 tarihli genel kurul kararlarında davacı adına atfen atılan imzaların davacının eli ürünü olup olmadığı konusunda üç kişilik bilirkişi kurulundan rapor alınmış, ibraz olunan 16/05/2016 tarihli raporda; her iki genel kurulda davacıya atfen atılan imzaların davacının eli ürünü olmadığı belirtilmiştir.
Davalı tarafın sunduğu …’nin hazırladığı 14/12/2016 tarihli özel raporda ise; her iki genel kurul kararındaki imzaların davacının eli ürünü olduğu bildirilmiştir.
Mahkememizce önceki bilirkişi kurulundan sonradan toplanan mukayese imzaların değerlendirilmesi için ek rapor alınma yoluna gidilmiş ibraz olunan 28/07/2016 tarihli raporda; yine kök rapordaki gibi her iki genel kurul kararındaki imzaların davacının eli ürünü olmadığı belirtilmiştir.
Alınan kök ve ek raporlara davalı yanın itirazları bulunduğundan tüm kasa evraklarının Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesine gönderilerek 01/03/2010 ve 05/09/2014 tarihli ortaklar kurulu kararlarında davacı …’e atfen atılan imzaların davacının eli ürünü olup olmadığı konusunda rapor alınmasına karar verilmiştir. 07/02/2017 tarihli Adli Tıp raporunda özetle; inceleme konusu karar defterinin 01.03.2010 tarih ve … karar nolu hisse devrine ilişkin düzenlenen sayfasında …’e atfen atılı basit tersimli imza ile …’in mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzanın kuvvetle muhtemel …’in eli ürünü olduğu, inceleme konusu genel kurul toplantı ve müzakere defterinin 05.09.2014 tarih ve …karar nolu genel kurul kararına ilişkin düzenlenen sayfasında …’e atfen atılı basit tersimli imza ile …’in mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu imzanın mevcut mukayese imzalarına kıyasla kuvvetle muhtemel …’in eli ürünü olmadığı bildirilmiştir.
Mahkememizde alınan 16/05/2016 ve 28/07/2016 tarihli 3’lü heyet raporlarında 05/09/2014 ve 01/03/2010 tarihli genel kurul kararlarındaki davacı …’e atfen atılan imzaların davacının eli ürünü olmadığının belirtildiği, davalılarca alınan 14/12/2016 tarihli … tarafından hazırlanan uzman görüşünde her iki karardaki imzaların davacının eli ürünü olduğunun belirtildiği, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nin 07/02/2017 tarihli raporunda ise 01/03/2010 tarihli genel kurul kararındaki imzanın davacının eli ürünü olduğu, 05/09/2014 tarihli genel kurul kararındaki imzanın ise davacının eli ürünü olmadığı yönünde görüş bildirildiği, raporlar arasında çelişki oluştuğundan 6754 sayılı Kanunun 30.maddesiyle … sayılı Adli Tıp Kanunu’nun 15.maddesine eklenen ek fıkra uyarınca Adli Tıp Fizik İhtisas Dairesi’nin raporu ile mahkememizce alınan 3’lü heyet raporu ve davalılarca alınan uzman görüşü arasında çelişki bulunduğundan, çelişkinin giderilmesi amacıyla dosyanın ve kasa evraklarının da gönderilerek Adli Tıp Fizik İhtisas Dairesi’nin en az 7 uzmanının katılımı ile oluşan genişletilmiş uzmanlar heyetince inceleme yapılarak; 01/03/2010 ve 05/09/2014 tarihli ortaklar kurulu kararlarında davacı …’e atfen atılan imzaların davacının eli ürünü olup olmadığı konusunda rapor alınmasına karar verilmiştir. Adli Tıp Fizik İhtisas Dairesi Genişletilmiş Uzmanlar Heyetinin düzenlediği 16/08/2017 tarihli raporda özetle; inceleme konusu 01/03/2010 tarih ve 5 karar nolu hisse devrinde …’e atfen atılı basit tersimli imza ile …’in mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzanın kuvvetle muhtemel …’in eli ürünü olduğu, inceleme konusu 05/09/2014 karar tarih ve … karar nolu genel kurur kararında …’e atfen atılı basit tersimli imza ile …’in mevcut mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından, söz konusu imzanın mevcut mukayese imzalarına kıyasla kuvvetle muhtemel …’in eli ürünü olmadığı mütalaa olunmuştur.
Huzurdaki davada 2 adet genel kurul kararının iptali talebi ve şirket müdürü davalı …’ın müdürlükten azli de talep edildiğinden davalı şirketin ihtilaf konusu döneme ilişkin tüm ticari defter ve mali kayıtları, maddi varlığı ve demirbaş listeleri de incelenmek suretiyle taraf iddia ve savunmaları çerçevesinde alınan imza raporları da değerlendirilerek 01/03/2010 ve 05/09/2014 tarihli genel kurul kararlarının yokluk ya da iptali koşullarının oluşup oluşmadığı, davalı şirket müdürü …’ın şirketi kötü yönetip yönetmediği, şirket zararına mal varlığını azaltıcı işlemler yapılıp yapılmadığı, şirketin zararının bulunup bulunmadığı, şirket müdürünün özen ve bağlılık yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği, yönetici azli koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak rapor alınmasına karar verilmiştir. Re’sen görevlendirilen mali müşavir …, şirketler konusunda uzman Prof. Dr. …. ile finans uzmanı …. tarafından tanzim olunan 19/01/2018 tarihli raporda özetle;Adli Tıp Kurumunun raporları ile 01/03/2010 tarihli genel kurul kararlarında atılı imzanın …’in eli ürünü olduğunun tespit edildiği, bu durumda oy birliği ile alınan kararların iptali koşulunun oluşmadığını söylemenin mümkün olduğu, iptali talep edilen 05/09/2014 tarih ve …nolu Genel Kurul kararında ise …’e atfen atılı imzanın kuvvetle muhtemel …’in eli ürünü olmadığı..” yönünde kanaat bildirildiği görülmüş olup. anılan kararın gerek TTK md. 416’da yer alan hazırlararası genel kurula ilişkin emredici düzenlemeye gerekse TTK. md. 589’da yer alan sermaye arttırımına ilişkin nisaplara aykırılık dolayısıyla yok hükmünde olduğu, davalı şirket müdürünün mahkeme kararıyla azli bakımından sermaye artırımına ilişkin kararın davacının hazır bulunmadığı bir toplantıda onun imzası taklit edilerek alındığı göz önünde bulundurulduğunda bu durumun davalı şirket müdürünün azli bakımından haklı bir sebep oluşturduğu, mahkemenin davalı şirket müdürünün azline karar vermesi halinde davalı şirketin tek bir müdürü olduğundan azliyle birlikte şirket idare ve temsile yetkili organını kaybedeceğinden davalı şirket müdürünün azli halinde şirketin organsız kalmaması için mahkemece kayyum atanmasının yerinde olacağı mütalaa olunmuştur.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, imza incelemesine ilişkin alınan ve benimsenen Adli Tıp raporları, sicil kayıtları, şirket defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucunda ibraz olunan 19/01/2018 tarihli bilirkişi heyeti raporu ile tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde; davalı şirketin 02/06/2005 tarihinde kurulduğu, halihazırda sermayesinin 250.000,00-TL olup bunun 74.250,00-TL’sinin davacı …’e, kalan 175.750,00-TL’sinin ise davalı …’a ait olduğu, şirket ortaklarının anne ve kız oldukları, imzaları inkar edilen ve dava konusu yapılan 01/03/2010 tarihli genel kurul toplantısında şirket ortaklarından ….’in şirketteki hisselerinin tamamını …e ….’e devrine ilişkin işlemin kabulüne ve devir hususunun şirket pay defterine işlenmesine, şirket müdürlüğüne yirmi beş seneliğine …e ….’in atanmasına, şirketi her hususta münferit imzası ile temsil ve ilzam etmesine karar verildiği, toplantı tutanağında …e …. ve …’in imzalarının bulunduğu, bu toplantının yapıldığı tarihte 150.000,00-TL olan şirket sermayesinin 75.750,00-TL’sinin …e …., 74.250,00-TL’sinin …’e ait olduğu, diğer dava konusu yapılan 05/09/2014 tarihli genel kurul toplantısında sermaye artışına ilişkin karar alındığı ve bu şekilde şirket sermayesinin 150.000,00-TL’den 250.000,00-TL’ye çıkarılmasına, şirket ana sözleşmesinin sermaye maddesinin tadil edilmesine, artırılan 100.000,00-TL’lik sermayenin şirket ortaklarının alacaklarının sermayeye ilave edilmesi yoluyla karşılanmasına, bunun sonucunda sermayenin 175.750,00-TL’sinin …’a , 74.250,00-TL’sinin …’e ait olduğuna karar verildiği görülmüştür.
Davacı, dava konusu yaptığı her iki genel kurul toplantısına katılmadığını, bilgi ve rızasının olmadığını, toplantı tutanağındaki imzaların kendisine ait olmadığını iddia etmiştir. Mahkememizce Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 07/02/2017 tarihli ve raporlardaki çelişki nedeniyle son merci olan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Genişletilmiş Uzmanlar Heyetinin 16/08/2017 tarihli imzalara ilişkin raporlarına itibar edilmiştir. Bu raporlara göre 01/03/2010 tarihli genel kurul toplantı tutanağındaki davacıya atfen atılan imzanın davacının eli ürünü olduğu, diğer dava konusu olan 05/09/2014 tarihli genel kurul toplantı tutanağındaki davacıya atfen atılan imzanın davacının eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir.
Genel kurul kararlarının iptaline ilişkin değerlendirme; limited şirketlerde genel kurul kararlarının iptaline ilişkin ayrı bir düzenleme bulunmayıp bu hususta anonim şirkete ilişkin hükümlere atıf yapıldığından TTK.md 445 vd.hükümleri uygulama bulacaktır. Yukarıda belirtildiği üzere hisse devrinin kabulüne, pay defterine işlenmesine,davalının yirmi beş yıllığına şirkete münferiden müdür olarak atanmasına dair 01/03/2010 tarihli genel kurul kararında davacıya atfen atılan imzanın davacı …’in eli ürünü olduğu belirlenmiştir. Sermaye artırımına ilişkin 05/09/2014 tarihli genel kurul kararındaki davacıya atfen atılan imzanın davacı …’in eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir. 05/09/2014 tarihli genel kurul kararı herşeyden önce TTK nın 416. maddesinde yer alan hazırlararası genel kurul toplantısının tüm pay sahiplerinin katılımı koşulunu taşımadığı için yok hükmündedir. TTK md.416 hazırlararası toplantı için bütün pay sahiplerinin hazır bulunması ve hiçbirinin itiraz etmemesi koşulu ile toplantının yapılabileceğini düzenleyen açık hükmü karşısında yok hükmündedir. Hazırlararası toplantıda pay sahibinin bizzat veya vekili aracılığıyla toplantıya katılmış olması zorunludur. Davacının 05/09/2014 tarihli toplantıya katılmadığı, atılan imzanın kendisine ait olmadığı tespit olunmuştur. Görüldüğü üzere anılan genel kurul toplantısı TTK.md 416’nın emredici düzenlemesine aykırı biçimde gerçekleşmiştir. Ortada şeklen dahi bir genel kurul toplantısı bulunmamaktadır. O halde burada bir butlan hali değil yokluk hali söz konusudur. Yine anılan kararın içeriği itibariyle davacının vazgeçilmez ortaklık hakkı ihlal edilmiş, sermaye artırımı yoluyla şirketteki pay oranı düşürülmüştür. Anılan kararın ticaret sicil gazetesinde yayımlanmış olması da sonucu değiştirmeyecektir. Genel kurul kararlarının yokluğu, bir kararın meydana gelmesi için kanunun ön gördüğü unsur ve şartların hiçbirisinin mevcut olmaması durumunda gerçekleşen sakatlık halidir. Diğer bir ifadeyle, bir kararın doğabilmesi için uyulması gerekli bulunan kurucu , şekli nitelikte emredici hukuk kurallarına aykırlık halinde söz konusu olan durumdur. Bu sakatlık hali şekil ve usul hakkındaki emredici hükümlere aykırı kararlar hakkında uygulanmakta ve bu şekilde alınan kararlar “yok” sayılmaktadır. 05/09/2014 tarihli genel kurul karararı aynı zamanda sermaye artırımına ilişkin olup limited şirketlerde sermaye artırımı bakımından TTK.md 589/1’e göre “aksi şirket sözleşmesinde ön görülmediği taktirde, şirket sözleşmesi, esas sermayenin üçte ikisini temsil eden ortakların kararıyla değiştirilebilir. “davalının sermaye artırımı kararından önceki pay oranı %50,5 olup, davacının imzasının gerçek olmadığı dikkate alındığında TTK.nın emredici hükmüne aykırı bir nisap ile alınmış olacağından yine yok hükmündedir.
Diğer dava konusu edilen pay devrinin kabulü ve davalının müdür atanmasına dair 01/03/2010 tarihli genel kurul kararındaki imzanın davacı …’e ait olduğu, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Genişletilmiş Uzmanlar Heyetince tespit edilmiştir. Davacının bu iddiasının yerinde olmadığı, kararların oy birliğiyle alındığı, kanunun emredici hükümlerine aykırı bir durumun bulunmadığı, butlan ya da yokluk sebeplerinin de mevcut olmadığı, iptal sebepleri açısından ise üç aylık hak düşürücü sürenin fazlasıyla dolmuş olduğu anlaşılmakla anılan karara yönelik talebin reddi gerekmiştir.
Davalı …’a yönelik müdür azline ilişkin değerlendirme; limited şirketlerde genel kurulda çoğunluğun sağlanamaması halinde TTK md 630/2’ye istinaden her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. Şirketin pay dağılımı dikkate alındığında davalının genel kurulda azlinin veya yetkilerinin sınırlandırılmasının mümkün olmadığı görülmektedir. O halde TTK md 630/2’ye istinaden her bir ortak tarafından mahkemeden haklı sebeplerin varlığına dayanılarak müdürün azli talep edilebilecektir. Bununla birlikte limited şirket müdürünün azli veya temsil yetkisinin sınırlandırılmasını isteyen ortağın haklı sebeplerin varlığını ispat etmesi gerekir. Haklı sebeplerin neler olabileceği TTK md 630/3’de örnekseme yoluyla sayılmıştır. Buna göre, yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlüklülerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur. Taraflar arasındaki uyuşmazlıkta ise sermaye artırımına ilişkin kararın davacının hazır bulunmadığı bir toplantıda onun imzası taklit edilerek alındığı gözönünde bulundurulduğunda şirketin iki ortaklı olup diğer ortağının da davalı şirket müdürü olması nedeniyle bu durumun davalı şirket müdürünün azli bakımından haklı bir sebep oluşturduğunun kabulü gerekmiştir. Ayrıca şirket defter ve kayıtlarını inceleyen mali müşavir bilirkişinin tespitlerine göre davalı şirketin bir tüzel kişilik olarak kendi kasası olmakla birlikte davalı şirket kasasının kullanılmayarak neredeyse tüm giderlerin davalı …’ın cari hesabından ödenmesinin muhasebe usul ve esasları ile örtüşmediği, şirket aktifine kayıtlı araçların satılması neticesinde şirketin 2015 yılı sonunda herhangi bir aracının olmadığı, bahsedilen satışlar karşılığında yapılan tahsilatlara dair belgelerin de ibraz edilmediği, şirketin borçlarına dair ödemelerin davalı şirket müdürü hesabından yapıldığı, 2015 yılı sonunda şirket müdürünün davalı şirketten 207.159,76-TL alacaklı gözüktüğü belirlendiğinden şirketin defter ve kayıtlarının da denetime elverişli ve özenli tutulmadığı saptanmıştır. Tespit edilen her iki durum davalı şirket müdürünün azline yeterli haklı sebepler olarak kabul edilmiştir.
Şirket müdürünün azline ilişkin karar ancak kesinleştiğinde infazı kabil kararlardandır. Davalı şirkette organ boşluğu olmadığı, davalı şirket müdürünün görev süresinin dolmadığı, azil kararıyla birlikte hükmün kesinleşmesi halinde müdürlük görevi sona erse dahi, şirketin müdürünü seçecek olan TTK 616/b maddesi gereğince ortaklar genel kurulu olduğundan mahkememizin ortaklar kurulu yerine geçerek şirkete yönetim kayyımı ataması doğru olmadığından kararla birlikte yönetim kayyımı atanmasına gerek duyulmamıştır.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler karşısında; davacının davalı şirket aleyhinde açtığı genel kurul kararlarının iptaline yönelik davasının kısmen kabulü ile davalı şirketin 05/09/2014 tarihli …nolu genel kurul toplantısında alınan sermaye artırımına ilişkin kararın yok hükmünde olduğunun tespitine, davalı şirketin 01/03/2010 tarihli genel kurul toplantısında alınan pay devrinin kabulü ve müdür atanmasına ilişkin kararların iptaline yönelik davacı talebinin reddine, davacının davalı … aleyhinde açtığı yönetici azli davasının kabulüne, davalı …’ın davalı …ndeki (İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü … sicil nolu) yönetim ve temsil yetkilerinin kaldırılarak müdürlük görevinden azline karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davacının davalı şirket aleyhinde açtığı genel kurul kararlarının iptaline yönelik davasının kısmen kabulüne;
a)Davalı şirketin 05/09/2014 tarihli …nolu genel kurul toplantısında alınan sermaye artırımına ilişkin kararın yok hükmünde olduğunun tespitine,
b)Davalı şirketin 01/03/2010 tarihli genel kurul toplantısında alınan pay devrinin kabulü ve müdür atanmasına ilişkin kararların iptaline yönelik davacı talebinin reddine,
2-Davacının davalı … aleyhinde açtığı yönetici azli davasının kabulüne,
Davalı …’ın davalı …ndeki (İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü … sicil nolu) yönetim ve temsil yetkilerinin kaldırılarak müdürlük görevinden AZLİNE,
3-Harçlar Tarifesi uyarınca genel kurul kararlarının iptaline ilişkin dava yönünden alınması gereken 35,90- TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan 27,70-TL harcın mahsubuna, bakiye 8,20-TL harcın davalı şirketten tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Harçlar Tarifesi uyarınca müdür azli davası yönünden alınması gereken 35,90- TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubuna, bakiye 4,50-TL harcın davalı …’dan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 31,40-TL başvurma harcı ile 27,70 TL peşin harcın davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, müdür azli davası yönünden yatırılan 31,40-TL peşin harcın davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,

6-Genel kurul karar iptali davası yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı yararına tayin ve takdir olunan 2.180,00-TL maktu vekalet ücretinin davalı …nden alınarak davacıya verilmesine,
7-Müdür azli davası yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı yararına tayin ve takdir olunan 2.180,00-TL maktu vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacının davalı … hakkındaki genel kurul karar iptali davası kısmen reddedildiğinden; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 2.180,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …ne verilmesine,
9-Davacı tarafından sarf edilen 293,00-TL tebligat gideri, 59,30-TL müzekkere gideri, 110,00-TL Adli Tıp’a dosya gönderme masrafı, 770,00-TL Adli Tıp fatura bedeli, 6.300,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 7.532,30-TL yargılama giderinin 2 ayrı dava oluşu nedeniyle takdiren yarısı olan 3.766,15 TL ‘sinin genel kurul karar iptali davasının kısmen kabulü dikkate alınarak takdiren yarısı olan 1.883,08 TL ‘sinin davalı …nden alınarak davacıya verilmesine, müdür azli davasının kabulü dikkate alınarak davacının yaptığı toplam yargılama giderinin yarısı olan 3.766,15 TL ‘sinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davalı … tarafından sarf edilen 22-TL tebligat masrafının davanın red oranı dikkate alınarak takdiren 11,00 TL’sinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
11-Avanslardan artan olur ise karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
5235 Sayılı Kanunun geçici 2.maddesine göre Bölge Adliye Mahkemelerinin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 ve 29525 sayılı Resmi Gazetede ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/04/2018

Başkan …

Üye …
Üye …

Kâtip …