Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/877 E. 2022/444 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/877 Esas
KARAR NO : 2022/444

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 08/09/2014
KARAR TARİHİ : 21/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; halen 5.500.000,- TL kayıtlı ve ödenmiş sermayesi bulunan davalı şirketin 2012 yılında davacılık hizmetleri vermek üzere kurulduğunu, kurulduğunda sermayesi 500.000,- TL iken şirketin o yıl içinde oluşan zararlar nedeniyle sermayesinin 5.500.000,- TL ye çıkartıldığını, müvekkilinin davalı şirketin %24,98 hissesine sahip olduğunu, şirketin şoğunluk hissesi ve yönetiminin ise …. Ulaşım Araçları San. Ve Tic. Ltd. Şirketine ait olduğunu, şirketin gereksiz ve şüpheli giderler nedeniyle sermayesini tüketme noktasına gelindiğini, hesaplara bakıldığında bir yandan sermaye artırılıp fon sağlanırken sağlanan fonun üçte birinin kasada bekletildiğini, artırılan sermaye personel üzerinde ve kasada beklerken giderlerin yönetici ortaklardan alınan borçlardan karşılanmış gibi gösterildiğini, davalı şirketin 2012 yılını 2.387.330,20 TL zararla kapattığını, bunun kuruluş sermayesinin bittiği, artırılan sermayenin de yaklaşık yarısının şirketin kurulduğu yıl eridiği anlamına geldiğini, 2012 yılı bilançosunda bir yandan 5.000.000,- TL sermaye arttırılırken, artırılan sermayenin % 80’inin personele avans verildiği, giderlerin de ortaklardan alınan para ile karşılandığının görüldüğünü, öde yandan artırılan sermayenin 1.025.947,25 TL lik kısmının kasada göründüğünü, yıl sonu itibariyle bankadaki paranın ise 19.713,68 TL olduğunu, esasen maliyenin bu miktar kasa mevcudunun yöneticiler elinde sayıp, çekilen para nedeniyle Katma Değer Vergisi ve Kurumlar Vergisi hesaplayıp hesapladıkları vergi için de vergi ziyaı cezası uyguladıklarını, şirket yöneticilerinin hem şirket varlıklarını uhdesine aldıklarını, hem de şirketi maliye karşısında kabahatli hale getirdiklerini, 2013 yılına gelindiğinde ise şirket kararının 288.624,74 TL arttığının gözlemlendiğini, 2013 yılında yapılan bir iş olmadığı gibi yapılması planlanan bir işin de bulunmadığını, davalı şirket hesaplarının düzgün olmadığını, muhasebe kayıtlarında hesap hilesi yapıldığının bilançolardan anlaşıldığını, şirketten ortaklara bilgi akışının tam olmadığını, 07/06/2014 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul toplantısı hesapları incelenmek amacıyla bir ay geri bırakılmasının talep edildiğini, ancak müvekkiline çoğunluk tarafından bu yasal hakkın tanınmadığını, açıklanan durumlar karşısında şirketin haklı sebeple feshinin gerektiğini, çoğunluk yönetimin şirketi kötü yönetmelerinin şirketi git gide daha kötüye götürdüğünü ve her geçen gün pay sahiplerinin tasfiye alacağının azaldığını ileri sürerek dava süresince şirkete kayyım atanmasını, davalı şirketin fesih ve tasfiyesini, tasfiye sonucu oluşan bakiyenin dağıtılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesindei; davacının şirketin haklı sebeplerle feshi ve kayyım atanması talebinin tamamen haksız, dayanaksız usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının şirketin kuruluşundan yakın zamana kadar şirketle ilgili iş ve işlemlerini vekil tayin ettiği babası … aracılığı ile yürüttüğünü, ….’un gerek müvekkili şirketin gerekse şirketin iştirakçisi olan …. Ltd. Şirketine yönelik zararlandırıcı iş ve eylemlerin birincil sorumlusu olduğunu, bu eylemleri nedeniyle hakkında yürütülen soruşturma ve açılan ceza davaları bulunduğunu, anılan dönemde müvekkili şirketin Sivil Havacılık Kurumunda sivil havacılık faaliyeti için ön izin aldığını, içlerinde pilotlar, uçak teknisyenleri, hostesler ve benzeri nitelikli ve yüksek aylıklı çalışanların bulunduğu 80 kadar personelin istihdam edildiği bir yapıya sahip ve nihai uçuşa uygunluk belgesi alma ve uçak yolculuğu taşımacılığına başlama evresindeyken davacının vekil ettiği bu kişinin sorumsuz ve güven sarsan tutum ve davranışları nedeniyle şirket faaliyetinin akim kalma noktasına geldiğini, yatırımların sonuçlarının alınamaması nedeniyle şirketin hızla zarar etmeye başladığını, davacının hesapların düzgün tutulmadığı iddialarının tamamen soyut ve dayanaksız olduğunu, 2013 ve 2014 yılı genel kurullarında da hesapların doğru olduğunun benimsendiğini ve yönetim kurulunun ibra edildiğini, davacının müvekkili şirketin usulünce bilgi ve belge alma istemi olmadığını, davacının şirket bilgi ve kayıtlarına vakıf olabilecek durumda bulunduğunu, toplantının ertelenmesi talebinin kabul görmemesi üzerine davacının Bakırköy … Asliye ticaret Mahkemesinin …. esas sayılı dosyası ile dava açtığını, kaldı ki davacının bilgi ve belge alma hakkının engellendiği nedeniyle şirketin haksı sebeplerle feshini gerektirdiği sonucunu doğurmadığını, müvekkili şirketin 2012 yılında 2.387.330,20 TL zarar ettiğini, 2013 yılı zararının ise 288.624,74 TL şirket öz varlığının zarar düşüldükten sonra 2.824.045,06 TL olduğunu, şirketin önceki yılın ağır zararını azalttığını, davacının şirkete sermaye koyarak kayıtlarda gözüktüğü miktar hisse ile ortak olmuş bir pay sahibi olmadığını, şirket kasasından avans olarak çıkartılan paranın şirkete davacının sermaye koyma borcunun yerine getirilmesi şeklinde geri konulduğunu, davacı taleplerinin şirket ortaklarını doğrudan ilgilendirdiğinden davanın davacı dışındaki diğer tüm şirket ortaklarına ihbarını talep ettiklerini, davacının şirkete kayyım atanması talebinin yargılamayı gerektirdiğini bu nedenle reddinin gerektiğini belirterek usul ve yasaya aykırı davanın reddine, aksi takdirde TTK.531 madde gereğince kabul edilebilir bir çözüm bulunarak hüküm tesisine, davanın diğer şirket ortaklarına ihbarına, davacıdan müvekkili şirketin olası zararlarını karşılamak üzere teminat alınmasına ve kayyım atanması taleplerinin reddine karar verilmesini istemiştir.

DELİLLER VE YARGILAMANIN ÖZETİ
Dava; 6102 sayılı TTK’nun 636/3 madde ve fıkrası uyarınca limited şirketin haklı sebeple feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, 6102 sayılı TTK nun 531 maddesi uyarınca davalı ….’nin haklı sebeple feshi koşullarının oluşup oluşmadığından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkereye cevap verildiği, davacı vekilinin davalı şirkete dava süresince kayyım atanmasına ilişkin talebinin değerlendirilerek 11/11/2014 tarihli celse arası heyet ara kararı ile reddine karar verildiği, ara kararın taraf vekillerine tebliğ edildiği anlaşıldı.
Mahkememizin 11/06/2015 tarihli celsesinin 1 nolu ara kararı gereğince; iddia ve savunmaların değerlendirilmesi için davalı şirketin ticari defter kayıt ve belgeleri ile dosya kapsamı üzerinde mali müşavir ve şirketler konusunda uzmanlardan oluşan 3 lü bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak davalı şirketin haklı sebeplerle fesih koşullarının oluşup oluşmadığı, davacı iddialarının defter ve kayıtlarda yer alıp almadığı, fesih yerine başkaca uygun çözüm yollarının bulunup bulunmadığı hususlarında ayrıntılı rapor alınmasına karar verilmiş olup, bilirkişiler mali müşavir …, mali müşavir …., şirketler konusunda uzman ticaret hukuku öğretim üyesi Yard. Doç. … in mahkememize sunmuş olduğu 15/01/2016 tarihli raporda özetle; Davalı şirketin rapor içerisinde de açıklandığı üzere kuruluşundan bu yana herhangi bir satış gelirinin bulunmacığı dikkate alındığında şirketin faaliyetsiz olduğunun kabul edilebileceği, Davalı şirketin bilançolarına göre 2013 yılı sonu itibariyle öz varlığının 2.824.045,06 TL olduğu, 2014 yılı sonu itibariyle 2.726.549,15 TL olduğu, ayrıca rapor içerisinde ayrıntılı. olarak açıklandığı üzere davalı şirket bilançolarındaki … no.lu hesaptaki 4.226.524,01 TL, … no.lu hesaptaki 257.055,00 TL, … nolu hesaptaki 135.413,98 TL, … no.lu hesaptaki 30.661,87 TL ve … no.lu hesaptaki 5.677,76 TL’lik bakiyelerin de gider veya karşılık gideri olarak kabul edilmesi gerektiği, bu durumda davaltı şirketin 2013 yılı sonu itibariyle öz varlığının (2.726.549,15 — 4.226.524,01 — 257.055,00 — 135.413,98 — 30.661,87 — 5.677,76) – 1.928.783,47 TL olduğu, bu itibarla davalı sirketin dava tarihi itibariyle özvarlığını kaybetmiş olduğu, Rapor içerisinde belirtildiği üzere davalı şirketin hem faaliyetsiz hem de sermayesini kaybettiği anlaşıldığından haklı nedenle fesih koşullarının oluştuğu, dava tarihi itibariyle şirketin Öz varlığının eksi olması nedeniyle tasfiye sonucu dağıtılacak herhangi bir meblağ bulunmadığı ” görüş ve kanaatinde olduklarını bildirmişlerdir.
Davalı vekilinin 08/02/2016 tarihli rapora karşı beyan dilekçesindeki itirazlarının değerlendirilmesi yine Bakırköy … Asliye Tİcaret Mahkemesinin .. Esas sayılı dosyası ve Ankara C. Başsavcılığında yürütülen soruşturma dosyalarının huzurdaki davaya etkisinin değerlendirilmesi için önceki bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına karar verilmiş olup bilirkişi heyeti mahkememize sunmuş olduğu 28/04/2017 tarihli ek raporda özetle; Soruşturma dosyalarının ve diğer davaların huzurdaki davaya herhangi bir etkisinin bulunmadığı ve davalının kök rapora yönelik İtirazlarının kök raporumuzdaki tespit ve değerlendirmelerimizde hiçbir değişiklik yaratmadığı görüş ve kanaatinde olduklarını bildirmişlerdir.
Davacı vekili davalı şirkete tedbiren kayyım atanması talebinde bulunmuş, davalı şirketin yönetim organının bulunduğu, organsız kalma durumunun söz konusu olmadığı, davacının ortaklıktan çıkarıldığı belirtildiğinden dava şartı açısından bu hususun araştırılması gerektiği, davacının ortaklıktan çıkarılmayla ilgili dava hakkını kullanabileceği nedenleriyle davanın niteliği de gözetilerek yerinde görülmeyen tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili mahkememizin 18/05/2017 tarihli celsedeki beyanında; Müvekkilinin şirket ortaklığından ıskat yoluyla çıkarılmasına ilişkin yönetim kurulu kararının geçersiz olduğunun tespiti istemi ile Bakırköy ….ATM’nin … Esas sayılı dosyasında dava açtıklarını ön inceleme duruşmasının 14/06/2017 tarihine bırakıldığı anlaşılmıştır.
Davacının aktif husumetinin değerlendirilmesi açısından Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasına karar verilmiştir.
Davacının dava tarihi itibariyle şirkette hissedar olduğu ve azınlık pay sahisi olduğu dikkate alındığında Mahkememizin 21/04/2022 tarihli celsesinde HMK 320 madde uyarınca davanın basit yargılamaya tabi olması ve makul yargılama süresi dikkate alınması yönünde bekletici mesele yapılması yönünde ara kararından rücu edilmiştir.
Tüm dosya kapsamının incelenmesinde;

Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, ticaret sicil kayıtları ve tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde;
Her ki davada farklı ortak tarafından açılan anonim şirketin feshi talebine ilişkin olup Konuyla alakalı 6102 sayılı TTK’nun 531. maddesi uyarınca:
” Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir”. denmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 3.maddesinde; Tarafların iradelerinden bağımsız olarak, kanunla düzenlenen hukukî ilişkilere, bunlar Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olsalar bile, Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanacağı belirtilmiştir.
Davacıların davaya konu anonim şirketteki hisse oranları toplam %46 olup dava açma konusunda yeterli çoğunluğun bulunduğu anlaşılmıştır.
Şirketin haklı sebeple feshi, ikincil bir çözümdür. Bu talebin ikincilliği hem davanın açılması hem de davada verilecek hüküm bakımından geçerlidir. Haklı sebeple fesih davasının diğer hukuki yollarla ilişkisi konusu çok net bir biçimde ortaya konulmuş değildir. Ancak İsviçre doktrininde bugün hakim olan ve Türk doktrininde de benimsenen görüş davanın ikincil niteliğinin bu davaların açılmasının haklı sebeple fesih davasının ön şartı olmadığı yönündedir. Gerçekten de davanın ikincil nitelikte olması diğer davalar ile arasında bir bağlılık bulunduğu ve azlığın bu davaları açmadan haklı sebeple fesih davası açamayacağı anlamına gelmez.
Bilindiği üzere anonim şirketlerde; şirketin haklı sebeplerle feshi ve şirket ortaklığından çıkma için haklı sebep teşkil edecek nedenlerin hangi haller olduğu hususu Türk Ticaret Kanununda sayılmamış olup, doktrinde ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin emsal içtihatlarında “şirketin kötü yönetilmesi ve ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıklar bulunması”, “şirketin kuruluş gayesini gerçekleştirmesinin imkansız olması”,”şirket varlıklarının yanlış kullanılması veya israf edilmesi”,”azınlığa karşı fiili veya manevi güç baskı uygulanması”, “azınlığın meşru taleplerinin devamlı olarak reddedilmesi” ve “pay sahiplerinin şirketteki hareket kabiliyetinin ortadan kalkması”, şirketin feshi açısından haklı sebep olarak örnek olarak sayılmış olup haklı sebep, kanunda tanımlanmamıştır. Somut olayın özelliğine göre hakim haklı sebebin varlığını takdir edecektir. Haklı sebep, şirketin devam etmesini çekilmez bir hale getiren veya şirket ilişkisini sona erdirmeyi gerektiren herhangi bir olgudur. Objektif veya subjektif bir neden olabilir. Şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkan kalmaması, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü gibi, sebepler anılan maddede yer alan haklı sebeplere örnek olarak sayılabilir. Ancak, haklı nedenlerle fesih davası açılabilmesi için, davacı ortağın, haklı nedenlerin ortaya çıkmasında kendilerinin eylem ve işlemlerinin katkısının bulunmaması, diğer bir anlatımla feshe dayanak gösterilen haklı nedenlerin diğer ortaktan kaynaklandığının kanıtlanması gerekir. Hakim, çoğunluğun davranışının haklı sebep olup olmadığını değerlendirirken TMK md. 2’de yer alan dürüstlük kuralını ve hakkın kötüye kullanımı yasağını esas almalıdır. Haklı sebepler yorumlanırken ikili sözleşmelerde uygulanan kriterlerden yararlanılabilirse de şirketler hukuku alanında bu kriterlerin birebir kullanılmasının mümkün olmadığına dikkat edilmelidir. Pay sahipleri arasında kişisel çekişmeler sermaye şirketlerinde kural olarak haklı sebep teşkil etmezler. Haklı sebebin nesnel olması aranır. Bununla birlikte bazı durumlarda şahıslar arasındaki ilişkiler de belirli bir ölçüde dikkate alınır. Örneğin aile tipi şirketlerde boşanmalar, aile üyeleri arasındaki çekişmeler, mirasçılar arasındaki anlaşmazlıklar, yine az sayıda ortağı olan küçük şirketlerde ortaklar arasındaki şahsi nitelikteki husumet ya da eşit paylara sahip olunan şirketlerde pay durumu haklı sebep olarak kabul edilebilir. Haklı sebep olduğu iddia edilen olayın, şirketin feshine neden olacak nitelikte olup olmadığı değerlendirilirken, şirketin yapısı, ortak sayısı, ortaklar arasındaki ilişkileri dikkate alınmalıdır.
Somut olayda rapor’da da belirtildiği üzere Demi hesabında azalma meydana geldiğinin anlaşıldığı davalı Şirket’in genel mali yapısına bakıldığında ise şirket ana faaliyetiyle ilgili bir kar olmadığı ve şirket’in sürekli zarar kaydeden bir şirket olduğu görülmektedir. ruluşundan bu yana herhangi bir satış gelirinin bulunmacığı dikkate alındığında şirketin faaliyetsiz olduğunun kabul edilebileceği, Davalı şirketin bilançolarına göre 2013 yılı sonu itibariyle öz varlığının 2.824.045,06 TL olduğu, 2014 yılı sonu itibariyle 2.726.549,15 TL olduğu, ayrıca rapor içerisinde ayrıntılı. olarak açıklandığı üzere davalı şirket bilançolarındaki … no.lu hesaptaki 4.226.524,01 TL, … no.lu hesaptaki 257.055,00 TL, …. nolu hesaptaki 135.413,98 TL, 195 no.lu hesaptaki 30.661,87 TL ve …. no.lu hesaptaki 5.677,76 TL’lik bakiyelerin de gider veya karşılık gideri olarak kabul edilmesi gerektiği, bu durumda davaltı şirketin 2013 yılı sonu itibariyle öz varlığının (2.726.549,15 — 4.226.524,01 — 257.055,00 — 135.413,98 — 30.661,87 — 5.677,76) – 1.928.783,47 TL olduğu, bu itibarla davalı sirketin dava tarihi itibariyle özvarlığını kaybetmiş olduğu gibi hususlar değerlendirildiğinde TTK.m.531 anlamında Yargıtay kararları ile tespit edilmiş haklı sebeplerin somut olay bakımından gerçekleştiği, davalı şirketin faaliyetinin bulunmadığı kurluştan beri ticari bir faaliyeti bulunmama yanında ticari faaliyete dayalı elde ettiği bir gelir de söz konusu olmayıp şirketin bu dönemde gelir elde etmemesine rağmen artan yönetim giderlerinin tespit ediliği davalı şirketin faaliyetinin bulunmadığı dikkate alınarak gayrı faal şirket yönünden dosya kapsamına göre sunulan deliller, tespit ve değerlendirmeler bütün olarak değerlendirildiğinde, şirket ortaklarının pay sahibi olmalarından kaynaklı ekonomik beklentilerinin şirketin mevcut hali dikkate alındığında gerçekleşmeyeceğinin görüldüğü, ortaklık ilişkisinin bu şartlar altında sürdürülemeyeceği hususları birlikte değerlendirildiğinde TTK m.531 anlamında gayrı faal bu şirket yönünden haklı sebeplerin somut olay bakımından gerçekleştiğinden davalı şirket hakkında fesih kararı verilmesi kanaatine ulaşılmıştır.
Tüm bu nedenlerle; asıl ve birleşen (istanbul 10.atm’nin 2018/40 esas sayılı dosyası) davaların kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … numarasında kayıtlı …. Anonim Şirketi’nin 6102 sayılı TTK.nun 531.maddesi uyarınca haklı sebeplerle fesih ve tasfiyesine, tasfiye işlemlerini yürütmek ve sonlandırmak için tasfiye memuru olarak mali müşavirin atanmasına, tasfiye memuruna emek ve mesaisine karşılık toplam 4500,00-TL ücret takdirine, ücretin ileride davalı şirket hesaplarından tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafından kesinleşmesinden itibaren 1 haftalık süre içerisinde yatırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın KABULÜNE,
İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’nun …. numarasında kayıtlı …. BAKIM MERKEZİ ANONİM ŞİRKETİ’ nin FESİH VE TASFİYESİNE,
2-Tasfiye işlemlerini yürütmek ve sonlandırmak için tasfiye memuru olarak mali müşavir …. atanmasına,
3-Tasfiye memuruna emek ve mesaisine karşılık 1 defaya mahsus olmak üzere 4.500,00 TL ücret takdirine, ücretin ileride davalı şirket hesaplarından tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafından kesinleşmesinden itibaren 1 haftalık süre içerisinde yatırılmasına,
4-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 80,70- TL maktu karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 55,5 TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
5-Davacı tarafından sarf edilen 3.000 TL bilirkişi ücreti, 441,30 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere toplam 3.441,30 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
8-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.. 21/04/2022

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸