Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/488 E. 2018/213 K. 26.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
BAKIRKÖY
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/488
KARAR NO : 2018/213

DAVA : Ticari Satım Akdinde Ayıba Dayalı Tazminat
DAVA TARİHİ : 22/04/2014
KARAR TARİHİ : 26/03/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/04/2018

Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin faaliyetinin durdurulması üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 1.Dairesinin 08.09.2014 tarih 1945 Sayılı Kararı uyarınca yapılan devir işlemi nedeniyle Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas numarasını alan iş bu dava dosyasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin davalı şirketten 29.06.2012 tarihinde …plakalı ….marka …. tipi 2. el aracı 59.000.-TL karşılığında satın aldığını, müvekkilinin sözkonusu aracı davalı şirketin resmi internet sitesinde yer alan ilandan gördüğünü, davalının internet sitesindeki ilanda araçla ilgili hasarsız ibaresi yazdığını, davalının söz konusu araç nedeniyle 2 yıl – 100.000. Km için garanti verdiğini, müvekkili şirket tarafından satın alındıktan sonra plakası ….olarak değişen aracın kısa bir süre sonra sık aralıklarla farklı arızalar yapmaya başladığını, her defasında davalı şirketin yetkili servislerinde yapılan tamirler sonucunda arızaların bir kısmı giderilirken yeni arızalar çıkmaya devam ettiğini, arızaların garanti kapsamında giderildiğini, müvekkili şirketin şüphelenmesi üzerine TRAMER kayıtlarının incelenmesi sonucunda davalının hasarsız ibaresi ile satmış olduğu aracın daha önce geçirmiş olduğu ağır bir kaza neticesinde kullanılamaz (pert) hale geldiğinin öğrenildiğini, satılan aracın…. nolu plakayı taşıdığı dönemde kullanılamaz hale geldiğini, daha sonra plaka kayıtları üzerinden hasar kontrolünün yapılmasının engellenebilmesi için …olarak değiştirildiğini öğrendiklerini , davalının ağır kusurlu olduğunu, turizm faaliyetleri ile iştigal eden müvekkili şirketin aracın taşıdığı gizli ayıpları bilmesi halinde bu aracı satın almayacağının açık olduğunu, müvekkilinin itibar kaybına uğradığını, uğranılan zararların giderilmesi amacıyla davalı şirkete ihbarname gönderildiğini, davalının ise cevabi ihtarnamesinde ayıp ihbarının süresi içinde yapılmadığını, aracın plakasının değiştirilmediğini ileri sürdüğünü, ancak davalı şirketin araçta bulunan ayıpları gizlemeye yönelik hileli hareketlerinin tamir belgelerinde görüleceği üzere davalının yetkili servislerinin araç defalarca kendilerine götürüldüğü halde araçtaki gizli ayıpları müvekkilinden saklamaya devam etmeleri karşısında davalının ağır kusurunun ortaya çıktığını, dava konusu aracın Yalova da arızalandığı tarihten itibaren kullanılamamakta olup halen ….Ticaret Türk A.Ş.’nin ……/İstanbul servisinde bulunduğunu, aracın tamiri için yapılan kontrolde, 13.611,78.-Euro hasarlı olduğunun görüldüğünü belirterek satılandaki ayıp nedeniyle dava konusu aracın pert değerinin hesaplanıp ödenen hasarsız araç değeri ile aradaki bedel farkının satım tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline , müvekkili şirketin aracı aldığı tarihten itibaren arızalanması nedeniyle yaptığı tüm masraflar ile yetkili servisten çıkarılan tamir bedeli olan 13.611,78.-Euro nun dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, aracın Yalova da arızalandığı tarih olan 17.01.2014 tarihinden beri yetkili serviste bulunduğundan ötürü kullanılabilir hale gelinceye kadar aylık kira bedeli olan 5.000.-TL nin aradan gececek zaman içinde oluşacak toplam kira bedelinin hesaplanıp bu bedelin davalıdan tahsiline, dava konusu araç nedeniyle müvekkilinin kötü imajı oluştuğundan bilirkişi incelemesi ile belirlenecek olan ticari itibar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkiline süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulmadığını, TTK 23 , TBK 223 maddeleri uyarınca davacı alıcının dava açma hakkı bulunmadığını, müvekkilinin ağır kusurlu olmadığını, iddia edilen ayıbı davacı taraftan saklamasının söz konusu olmadığını, aracın satılmak üzere müvekkili şirkete getirildiği tarihte plakasının …olduğunu, davacının hem bedel indirimi , hem de tamirat bedeli talebinde bulunmasının hukuken mümkün olmadığını, maddi tazminat talebinin hukuka aykırı olduğunu, ticari itibar tazminatı diye bir tazminat türünün bulunmadığını, manevi tazminat miktarının ise bilirkişi marifetiyle hesaplanamayacağını kaldı ki davacının ticari itibarının ne şekilde zedelendiğine ilişkin delil sunmadığını, huzurdaki davanın ….İnşaat Turizm Ticaret Ltd. Şti.’ne ve …’e ihbarını talep ettiklerini belirterek haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İhbar olunan …’e usulüne uygun tebligat yapılmış ise de; herhangi bir beyan dilekçesi sunmamıştır.
Dava; satın alınan aracın ayıplı olduğu iddiasıyla bedel indirimi, tamir bedeli, aracın kullanılamamasından kaynaklı kira bedeli tazminatı ile manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Taraf vekilleri yazılı delillerini ibraz etmişler, diğer taraf delilleri mahkememizce toplanmıştır.
Dava konusu aracın trafik kayıtları, TRAMER kayıtları, dava dışı sigorta şirketlerinden hasar dosya örnekleri, …den tüm servis kayıtları celpedilmiş, emsal kira bedelleri araştırılmıştır.
Davacı vekili 23/02/2015 havale tarihli açıklama dilekçesinde; 29.250,00 TL bedel indirimi, 5.000,00 TL manevi tazminat ile 17/01/2014-11/06/2014 tarihleri arasındaki tüm kira bedellerinin ve yetkili servisten çıkarılan tamir bedeli olan 13.611,78 Euro talep ettiklerini bildirmiştir.
Dava konusu ….plaka sayılı araç üzerinde adliye otoparkında makine mühendisi-otomotiv uzmanları, sözleşmeler konusunda uzman ve mali müşavirden oluşturulan bilirkişi heyeti refakata alınmak suretiyle keşfen inceleme yapılarak ve ayrıca kazanç kaybı iddiası bulunduğundan davacı şirketin ticari defter, kayıt ve belgelerinin ve dosyadaki delillerin incelenmesi suretiyle dava konusu araçta ayıp bulunup bulunmadığı, davalı şirketin söz konusu aracın geçmişi ve hasar durumunu davacıdan gizleyip gizlemediği, ayıp var ise açık ayıp mı yoksa gizli ayıp mı olduğu, ayıbın nelerden ibaret olduğu, ayıp nedeniyle davacının zarara uğrayıp uğramadığı, davacının ödediği hasarsız araç değeri ile hasarlı araç değeri arasındaki farkın ne miktar olduğu, servisten çıkartılan tamir bedelini isteyip isteyemeyeceği, davacının aracı aldığı tarihten itibaren arızalanmasına bağlı olarak yaptığı masrafların neler ve hangi miktarlarda olduğu, 17/01/2014 tarihinden 11/06/2014 tarihine kadar aracın kullanılamaması iddiası nedeniyle kira bedeli olarak talep edilen tazminat miktarının ne olduğu hususlarında rapor alınmasına karar verilmiştir.
Makine Mühendisi …, Makine Mühendisi …., Mali Müşavir …., sözleşmeler konusunda uzman ….tarafından düzenlenen 24/08/2016 tarihli kök raporda özetle; olayda tacir olan davalının “hasarsız” olduğuna dair beyanı eklemek suretiyle satış ilanını resmi sitesine koyduğu, bu noktada aracın hasarlı olduğuna ilişkin bilgisiz olduğuna dair beyanının kabul edilemeyeceği, davalı satıcının tacir olması ve sattığı malın bu derece temel nitelikteki durumunu bilmediğine dair açıklamasını beyhude kılacağı, ağır kusurun bir görünümü olan hilenin sözkonusu olduğu, satılan aracın “ağır hasar-pert” kaydı olmasına karşın hasarsız olarak satışa çıkarıldığı, ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu, eBK.m200, TBK m.225 e göre ayıplı mal söz konusu olduğunda satıcı ağır kusurlu ise, satılandaki ayıbın kendisine zamanında bildirilmediğini ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamayacağı, ağır kusurun bir görünümünün de hile olduğu, somut olayda hilenin mevcut olduğu, aracın pert olup onarılarak satılmış olması nedeniyle davalı-satıcının ayıp sebebiyle sorumluluğu kapsamında, araç değerinin satış değerinden 11.800,00 TL daha az olduğu, bu tutarın davacıya satış bedelini ödediği tarihten itibaren işleyecek faizi ile birlikte ödenmesi gerektiği, onarım masraflarının ve yoksun kalınan kar kapsamında değerlendirilebilecek aracın kiraya verilememesi dolayısıyla davacı tarafın uğradığını iddia ettiği zarar kalemlerini ispata yarayacak herhangi bir ispat vasıtasını dava dosyasına ibraz etmediği, ticari itibar kaybına dair manevi tazminat talebinin koşullarının oluşmadığı mütalaa olunmuştur.
Davacı vekili 26/12/2016 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; ıslah suretiyle aracın ayıplı olması nedeniyle sözleşmeden dönme hakkını kullandığını ve aracın davalı yana iadesi ile davalı yana ödenen 59.000,00 TL satış bedelinin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, bu talebin kabul edilmemesi halinde bedel farkının satım tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, aracın motorunun dava açıldıktan sonra müvekkili tarafından değiştirilmesi nedeniyle motor değiştirme bedeli olan 20.000,00 TL nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, dava konusu araç müvekkili şirketçe kiraya verilmek amacıyla alındığından Yalova da arızalandığı tarih olan 17/01/2014 tarihinden motor takıldığı 13/05/2014 tarihine kadar 3 ay 26 günlük araç kiralama bedeli 14.500,00 TL nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili 17/01/2017 tarihli davanın tamamen ıslahına ilişkin dilekçeye karşı itiraz dilekçesinde özetle; davacının huzurdaki dava ile satış bedelinden indirim talep etmesi mümkün olmadığı gibi ıslah suretiyle seçimlik hakkını değiştirmesinin de mümkün olmadığını, zira 19/02/2014 tarihli ihtarnamesinde aracın iadesiyle sözleşmeden döndüğünü beyan ettiğini, açtığı davada satış bedelinden indirim, onarım masrafları, ticari kazanç kaybı ve manevi tazminat talep ettiğini, bunun mümkün olmadığını, davacının iş bu davayı fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmadan ikame ettiğini, bu itibarla taleplerini ıslah yolu ile arttırmasının hukuken mümkün olmadığını, dava dilekçesinde motorun tamir bedeli ile araç satış bedeli yer almadığı gibi kira bedeli için fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmadığını, yine taleplerin davanın ilk açıldığı 22/04/2014 tarihine göre değerlendirilmesi gerektiğini, davadan sonra ki döneme ilişkin kira bedeli talep edilemeyeceği gibi yine davadan sonra yapılan motor değiştirme bedelinin de talep edilemeyeceğini belirtmiştir.
Kök raporda mali değerlendirmenin bulunmadığı, ayrıca neticede takdir mahkememize ait olmak üzere sözleşmeden dönme koşullarının somut olay açısından oluşup oluşmadığı, davacının aracı kiraya verememekten kaynaklanan zararının tespiti amacıyla dosyada mevcut emsal kiralama ücretleri de gözönüne alınarak getirebileceği aylık ortalama kira gelirinin belirlenmesi, davacının ticari defterlerinin yeniden incelenerek motor değişimi için ücret ödeyip ödemediği, ödediyse hangi tarihlerde ne miktarda ödeme yaptığı, ayrıca davacının ıslah dilekçesindeki taleplerinin de değerlendirilmesi konularında önceki bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
İbraz olunan ek raporda özetle; davacının incelenen ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, 06/05/2014 tarihli 20.000,00 TL tutarlı faturanın defterlerinde kayıtlı olduğu ancak 13/05/2014 tarihli motorun takılma servis bedeli açıklamalı 590.00 TL tutarlı faturanın ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, dolayısıyla talep edilemeyeceği, davacının 13.611,78 Euro tazminat talebine dayanak olarak sunmuş olduğu komple motor içerikli 06/05/2014 tarihli faturanın davanın açılmasından sonra düzenlendiği, miktar olarak da farklı olduğu, söz konusu iddianın ispata muhtaç kaldığı, bedelde indirim oranının %20 olarak kabulü gerektiği, bu durumda satış değerinden 11.800,00 TL indirime gidilebileceği, mezkur indirim tutarının davacıya satış bedelini ödediği tarihten itibaren işleyecek faiziyle birlikte ödenmesi gerektiği, dava konusu aracın çalışmadığı süre boyunca yoksun kaldığı kira bedelinin 15.820,00 TL olarak hesap edildiği ancak davacının talebiyle bağlı kalınarak en fazla 14.500,00 TL tutarında kira bedeli talep edebileceği, davacının bu iddiasının hukuken kabul edilebilecek delillerle ispat etmiş sayılamayacağı, mahkeme aksi kanaatte ise TBK 51,52 maddeleri hükümleri gereği yapılacak masraflar olarak %30 a kadar oransal bir indirimin mümkün olduğu, araçtaki ayıbın niteliğinin ancak kullanımla ortaya çıkabilecek gizli ayıp olması nedeniyle söz konusu satış sözleşmesi ticari satım da olsa ayıbı ihbar külfetine ilişkin süre ve kuralların belirlenmesinde TTK hükümleri değil Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiği, somut olayda kullanım sırasında defalarca meydana gelen arızalar sonucu aracın davalının servisine götürüldüğü, bir netice alınamadığı ve pert kaydı olduğu öğrenildiği tarihin akabinde davacı tarafından davalıya gönderilen ihtar ile ayıba karşı sahip olduğu haklarını kullanma iradesinin beyan edildiği, bu noktada ayıba karşı tekeffül hükümlerinin uygulanmasına ilişkin şartların oluştuğu, ayıptan dolayı seçimlik hakkın yenilik doğuran hak olarak nitelendirildiği, davacının davayı açarken bedel indirimi ve tazminat seçimlik hakkını kullandığı, daha sonra ıslah yoluna başvurarak sözleşmeden dönme ve tazminat seçimlik hakkını kullanmasının mümkün olamayacağı, zira bu hakların kullanımla biten inşai haklardan olduğu, bu nedenle davacı tarafından yapılan ıslahın hukuki sonuç doğurmayacağı belirtilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, TRAMER kayıtları, hasar dosyaları, trafik ve servis kayıtları, benimsenen bilirkişi raporu ile tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde; davacı, davalının internet sitesindeki satış ilanı üzerine dava konusu …plakalı ….marka …. tipi 2.el aracı 29/06/2012 tarihinde 59.000,00 TL karşılığında davalıdan satın almıştır. İlanda aracın hasarsız olduğuna ilişkin ibare bulunmaktadır. Davalı firma ülkemizde tanınan ve bu işi profesyonel anlamda yapan bir firmadır. Araç “ağır hasar-pert” kaydı olmasına karşın hasarsız olarak satışa çıkarılmıştır. Taraflar arasındaki satış sözleşmesine konu mal bir motorlu taşıttır. Hasarlı olmasına rağmen internet üzerindeki ilanda “hasarsız” kaydı ile birlikte satışa sunulmuş ve nihayetinde hasarsız olduğu haklı beklentisini taşıyan davacı tarafından satın alınmıştır. Bu noktada malın vaat edilen nitelikleri taşımadığı yani ayıplı olduğu sonucuna varılmıştır. Maldaki ayıbın niteliği ise ancak kullanım ile ortaya çıkabilecek gizli ayıptır. Ayıplı mal sözkonusu olduğundan satıcı ağır kusurlu ise, satılandaki ayıbın kendisine zamanında bildirilmediğini ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz. (TBK.m.225, eBK.m.200) Ağır kusurun bir görünümü de hiledir. Hile, herhangi bir çıkar veya avantaj elde etmek için gerçekleştirilen, adil veya dürüstçe olmayan davranıştır. Aktif olabileceği gibi , pasif de olabilir. Somut olayda tacir olan davalı hasarsız olduğuna dair beyanı eklemek suretiyle satış ilanını resmi internet sitesine koymuştur. Davalı satıcının tacir olması, bu işi profesyonel anlamda yapması ve sattığı malın bu derece önemli durumunu bilmemesi mümkün değildir. Kaldı ki davacının satın aldığı aracın kullanımı sırasında defalarca meydana gelen arızalar sonucu davalının servisine götürüldüğü, netice alınamadığı, pert kaydı olduğu öğrenildiği tarihin akabinde davacının davalıya ihtarname ile ayıba karşı sahip olduğu haklarını kullanma iradesini beyan ettiği, bu nedenle ayıba karşı tekeffül hükümlerinin uygulanmasına dair şartların oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Davacı dava dilekçesinde satış bedelinde ayıp oranında indirim hakkı ile ayıp sebebiyle uhdesinde meydana gelen zararın tazminini talep etmiştir. Teknik inceleme sonucunda dava konusu aracın önceki hasar durumu dikkate alındığında satış bedelinden %20 oranında indirim yapılabileceği tespit olunmuştur. Satış bedeli 59.000,00 TL olduğuna göre %20 indirim bedeli 11.800,00 TL dir. Davacı bu miktarı ödeme yaptığı tarihten itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan talep edebilecektir.
Ayıptan dolayı seçimlik hak , yenilik doğuran hak olarak nitelendirilmektedir. Davacı, davayı açarken bedel indirimi ve tazminat seçimlik hakkını kullanmıştır. Daha sonra ıslah yoluna başvurarak sözleşmeden dönme ve tazminat seçimlik hakkını kullanması mümkün değildir. Zira bu hak kullanımla biten inşai haklardandır. Bu nedenle davacı tarafından yapılan sözleşmeden dönme yönündeki ıslah hukuki sonuç doğurmayacaktır. Yine davacı ıslah dilekçesinde yoksun kalınan kar (kira bedeli tazminatı) talebini 5.000,00 TL den 14.500,00 TL ye çıkarmıştır. Oysa dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmadığından yoksun kalınan karın ıslah suretiyle artırılması mümkün değildir.
Dava dilekçesinde; yetkili servisten çıkarılan tamir bedeli olarak 13.611,78 Euro talep edilmiştir. Ancak davanın açıldığı tarih itibariyle talep edilen bu miktar davacı tarafça ödenmemiştir. Davanın açılmasından sonra motor değişimi için ödenen 20.000,00 TL nin ise huzurdaki davada talep edilmesi hukuken olanaklı değildir. Kaldı ki dava dilekçesinde bu yönde bir talep de söz konusu yapılmamıştır. Fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmamıştır.
Davacı araç kiralama faaliyeti ile iştigal etmektedir. Bilirkişi raporunda belirlendiği üzere bu tür bir aracın talep edilen dönemler itibariyle muhtemel kira geliri 15.820,00 TL olarak tespit edilmiş gelirin elde edilmesi için yapılacak masrafların düşülmesi gerektiğinden ve bu oran %30 olarak kabul edilmekle yoksun kalınan net kira geliri 11.074,00 TL bulunmuştur. Ancak dava dilekçesinde yoksun kalınan kar (kira geliri tazminatı) 5.000,00 TL talep edilmiş olup fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmadığından bu konudaki ıslaha hukuki sonuç bağlanamayacağından davacının dava dilekçesindeki talebi ile bağlı kalınmak suretiyle 5.000,00 TL yoksun kalınan kar tazminatına hükmetmek gerekmiştir. Dava dilekçesinde yoksun kalınan kar için faiz talep edilmemiştir.
Davacı ticari itibar kaybına uğradığını iddia ederek 5.000,00 TL manevi tazminat talep etmiştir. B.K.m.49 da düzenlenen manevi zarar, kişilik haklarına yapılan saldırı sebebiyle maruz kalınan kişisel keder ve üzüntüyü ifade eder. Bir tüzel kişinin kişisel haklarından olan (adı, şerefi, onuru ve itibarı gibi) varlıklarına yapılan saldırının, bu manevi değerlerinde bir eksilmeye, diğer bir ifade ile manevi zarara neden olacağı kabul edilir. Duyguları olmayan tüzel kişilerin elem ve ıstırap duymaları düşünülemez. Ancak bu onların kişilik değerlerinin saldırıya uğramayacağı anlamına gelmez. Hukuk düzeni tüzel kişileri hukuk süjesi olarak tanıdığına göre tüzel kişinin üzüntü duymayacağı gerekçesiyle talebin reddi yerinde olmaz. Manevi zarar salt üzüntünün varlığı halinde değil, kişinin kişilik değerlerinin saldırıya uğraması durumunda gerçekleşen bir zarardır. Gerek Medeni Kanun, gerekse Borçlar Kanunu yalnız gerçek kişilerin değil aynı zamanda tüzel kişilerin de kişisel haklarını korumaktadır. Ticari itibarın zedelendiğinden bahsedilebilmesi için müşteriler nezdinde kötü imaj oluştuğunun ispatı gerektiği gibi, bu imajın oluşması noktasında zarar verici eylemlerin gerçekleştirilmesi ve bunların da ispatı gerekir. Somut olayda dosya içerisinde yer alan veriler , ayıplı mal ifası dolayısıyla böyle bir itibar kaybının meydana geldiğini kabule imkan verecek nitelikte değildir. Davacı, hangi kişilik haklarına yönelmiş ne tür fiiller sebebiyle manevi zarara uğradığını ispata yarayacak delil sunamamıştır. Manevi tazminat koşulları oluşmadığından davacının manevi tazminat talebinin reddi gerekmiştir.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler karşısında; davacının seçimlik hakkın değiştirilmesine ve yoksun kalınan kârın artırılmasına yönelik ıslah talebinin reddine, dava dilekçesindeki talepler yönünden davanın kısmen kabulüne; gizli ayıp nedeniyle satış bedelinden indirim miktarı olan 11.800,00-TL’nin ödeme tarihi olan 29/06/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5.000,00-TL yoksun kalınan kâr tazminatının (faizsiz) davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının masraf bedeli, manevi tazminat ve diğer fazla taleplerinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının seçimlik hakkın değiştirilmesine ve yoksun kalınan kârın artırılmasına yönelik ıslah talebinin reddine,
2-Dava dilekçesindeki talepler yönünden davanın kısmen kabulüne;
a)Gizli ayıp nedeniyle satış bedelinden indirim miktarı olan 11.800,00-TL’nin ödeme tarihi olan 29/06/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
b) 5.000,00-TL yoksun kalınan kâr tazminatının (faizsiz) davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
c) Davacının masraf bedeli, manevi tazminat ve diğer fazla taleplerinin reddine,
3-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 1.147,61-TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan 1.007,60-TL harç ile ıslah harcı olarak yatırılan 589,17-TL harcın mahsubuna, artan 449,16-TL karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 25,20-TL başvurma harcı, 1.007,60-TL peşin harç ile ıslah harcından mahsup edilen 140,01 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davanın kabul edilen miktarı dikkate alınarak karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/1.maddesi uyarınca davacı yararına tayin ve takdir olunan 2.180,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davanın reddedilen miktarı dikkate alınarak karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 8.237,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacının manevi tazminat talebi reddedildiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 10/3 maddesi uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 2.180,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafından sarf edilen 197,30-TL tebligat gideri, 240,00-TL müzekkere gideri, 206,30- TL keşif harcı, 4.400,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.043,60-TL yargılama giderinin davanın kabul oranı dikkate alınarak takdiren 906,33-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı tarafından sarf edilen tebligat giderinden oluşan 27,00-TL yargılama giderinin davanın red oranı dikkate alınarak takdiren 22,15-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
10-Karar kesinleştiğinde avanslardan artan olur ise yatıran tarafa iadesine,
5235 Sayılı Kanunun geçici 2.maddesine göre Bölge Adliye Mahkemelerinin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 ve 29525 sayılı Resmi Gazetede ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/03/2018

Katip …

Hakim …