Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/474 E. 2022/625 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/474 Esas
KARAR NO : 2022/625

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 12/09/2014
KARAR TARİHİ : 16/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/07/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacıların davalı şirkette % 37,37 oranında hissedar olup, azınlık haklarına sahip olduklarını, davacı …’ın davalı şirketin kurucusu ve en büyük ortağı merhum …’ın eşi, diğer davacıların ise çocukları olduğunu, …’ın 2008 yılı Mayıs ayında vefatının ardından yasal mirasçıları davacı anne … ile küçükler …, …. ve …’ın kaldığını, 12.05.2008 tarihinde davacıların davalı şirkette % 39,11 oranında hissedar iken 15.04.2008 tarihli genel kurul toplantısında alınan sermaye artışı kararı sonucunda davacıların hisse oranlarının düştüğünü, …’ın ise % 33,51 olan hissesinin % 51,63 yükseldiğini, şirketin yönetim kurulu başkanı olarak şirketi ele geçirdiğini, yönetim kurulu başkanı … ve Av….hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına iki ayrı suç duyurusunda bulunduklarını, 2002 yılından bu yana davalı şirketin kar dağıtmadığını, ellerinde nakit para olmayan davacıların 2.000.000 TL lik nakit sermaye artışına katılamadıklarını, bu nedenle % 39,11 olan hisse oranlarının % 37,37’ye düştüğünü, dağıtılmasını bekledikleri karın ise bedelsiz sermaye artışına gittiğini, davalı şirket yönetim kurulu başkanının hisselerinin büyük bir kısmını % 99’u kendisine ait olan …. Paz. San. Ve Tic. A.Ş’ne sattığını, anılan şirketin davalı şirkete % 45 oranında ortak edildiğini, davacılar üzerinde sürekli bir baskı unsuru oluşturularak sermaye arttırımının koz olarak kullanıldığını, kasıtlı ve kötü niyetli olarak azınlıkların kardan pay almalarına izin verilmediğini, daha önceki genel kurullarda alınan kararların iptali için davacı …’ın açtığı Bakırköy … ATM’nin … esas sayılı dosyasından lehe karar verildiğini, yönetim kurulu başkanının TTK.nun 334 ve 335 maddelerinde sayılan izinlerin oylamasına katılarak yasanın açık hükmünü ihlal ettiğini, davalı şirketin kazancını kendi şirketlerine aktarmak için adeta kılıf uydurduğunu, Bakırköy … ATM’deki davanın Yargıtay kısmi bozmasından sonra yine lehe sonuçlandığını, 2009, 2010 ve 2011 yıllarına ait genel kurul kararlarının iptali istemli Bakırköy …. ATM’de devam eden … esas sayılı dava açıldığını, ….’ın davalı şirketin elde ettiği kazancı kendi şirketlerine aktardığını, davacı …’un davalı şirketten bilgi almasının engellendiğini, hakkını aramak için dava açarsa çocuklarına kayyım atanacağı tehdidiyle korkutulmaya çalışıldığını, Bakırköy …. ATM.’de dava açıldığını öğrenen davalı şirketin vakit kaybetmeksizin Bakırköy … Sulh Hukuk Mahkemesine başvurarak …. esas sayılı dava ile küçüklerin hisselerine kayyım atanmasını istediğini, şirketin kayıtlarının gerçeği yansıtmadığını, daha az kar göstermek için gelirlerin az, giderlerin ise çok gösterildiğini, davalı şirketin elde etmesi gereken karın şirket yönetim kurulu başkanının şahsi şirketlerine aktarıldığını, tüketiciler nezdinde …. şirketinin davalı şirketin bir parçası gibi gösterilmeye çalışıldığını, nitekim davalı şirket ile …’ın şahsi şirketi …. şirketinin kullanıldığı marka ve logoların tamamen aynı olduğunu, davalı şirketin …. projesi adı altında gelirini faaliyet dışı konularda kullanarak şirketi zarara uğrattığını, müvekkillerinin ortaklık haklarını sürekli olarak ihlal ettiğini, davacı müvekkilleri açısından ortaklık ilişkisine devam edilmesinin çekilmez hale geldiğini, 6102 Sayılı TTK.nun 531 maddesinde düzenlenen haklı sebeple fesih koşullarının oluştuğunu, çoğunluğun gücünün kötüye kullanıldığını, pay sahipliği haklarının ihlal edildiğini, davacı müvekkillerinin paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin tespitiyle işbu pay bedelinin müvekkillerine ödenmesi gerektiğini belirterek davalı şirketin haklı sebeple feshine, davalı şirkete özel denetçi atanmasına, 03.04.2014 tarihinde yapılacak 2012 Olağan ve Olağanüstü Genel Kurullarında alınacak kayıtlı sermayeye geçiş ile yönetim kurulu üyelerine verilen izinlere ilişkin kararların tescilinin tedbiren durdurulmasına, davalı şirkete kayyım atanmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin 1996 yılında … önderliğinde kurulduğunu, şirket ana sözleşmesi gereğince hali hazırda 5 kişilik yönetim kurulunda …. temsilcisi ve … temsilcisinin üye olarak yer aldığını, dava dilekçesinde davacıların mağdur olduklarına yönelik iddiaların gerçeğe aykırı olduğunu, davacı …’ın eşinin ölümünden sonra hak etmediği halde müvekkili şirket yönetim kurulu başkanından ve babasından haksız taleplerde bulunmaya başladığını, bu taleplerinin bazılarının karşılanmaması üzerine şirketi çalışmaz hale getirebilmek için elinden gelen herşeyi yaptığını, davacının kendi lehine bile olsa şirket tarafından alınan her genel kurul kararına muhalefet ederek bu kararlar aleyhinde davalar açtığını, davacının velayeti altındaki çocukların hisselerini kullanarak müvekkili şirketi bu şekilde baskı altına almaya çalışması üzerine şirket tarafından MK.nun 426.maddesine dayanılarak davacı anne ile velayeti altındaki çocuklar arasında açık ve somut bir menfaat çatışması olduğundan velayet altındaki çocukların şirket nezdindeki hisselerini idare etmekle sınırlı olmak üzere kayyım atanması için Bakırköy …. Sulh Hukuk Mahkemesinin …. esas sayılı dosyasından dava açıldığını, davacı annenin azlık haklarından yararlanması mümkün olmadığından davanın öncelikle usulden reddedilmesi gerektiğini, davacı ile velayeti altındaki çocuklar arasında özellikle şirketin feshi talepli işbu dava açısından açıkça menfaat çatışması olduğunu, 6102 Sayılı TTK.nun 531.maddesine göre haklı nedenle fesih davasını şirket sermayesinin en az 1/10’ununa sahip azlık hissedarların açabileceğini, davacı …’ın tek başına şirket sermayesinin 1/10’ununa sahip olmadığından huzurdaki işbu davayı açamayacağını, bu sebeple kayyım atanması için açılan davanın sonucunun beklenmesi gerektiğini, şirketin feshini gerektirecek herhangi bir haklı nedeninin söz konusu olmadığını, şirketin feshinin son çare olduğunu, fesih dışında çözümlere başvurulması gerektiğini, kar payı dağıtılmamasının ve sermaye arttırımının hukuka aykırı olduğu iddiasının genel kurul kararının iptali davasıyla talep edilebileceğini, kaldı ki davacının şirket tarafından alınan bütün genel kurul kararlarının iptali için dava açtığını, yine davacının Bakırköy … ATM’nin … esas sayılı dosyasından özel denetçi atanması talebini de içeren dava açtığını, davanın halen derdest olduğunu, davacının açmış olduğu davalarda haklı bulunması halinde huzurdaki dava için hukuki yararı kalmayacağını, yönetim kurulu başkanının 4 yıldır şirketi üstün bir başarı ile idare ettiğini, şirketi zarara uğrattığı, ya da şirket karını kendi şirketlerine aktardığı iddialarının asılsız olduğunu, şirketin 4 yılda 4,5 kat büyüdüğünü, Türkiye’nin en büyük 500 şirketi arasında 61.sırada yer alan müvekkili şirketin herhangi bir haklı neden yok iken feshinin ekonomik bir yıkım olacağını, kar payı dağıtılmaması ve şirket sermayesinin arttırılmasının yasal ve ekonomik zorunluluktan kaynaklandığını, davacıların sermaye payları korunduğundan bu durumun şirketin feshi için haklı neden oluşturmayacağını, dağıtılmayan kar payları sermayeye eklenerek sermaye artışlarında davacılara kar payları miktarında bedelsiz hisse verildiğini, davacıların bu şekilde haklarının korunduğunu, Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas, … esas sayılı kararları ile genel kurul tarafından daha evvel kar payı dağıtılmamasına ilişkin alınan kararın iptaline dair davalarda mahkemece davacı talebinin reddine karar verildiğini, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, davacıların miras bırakanının yönetim kurulu başkanı olduğu dönemde de kar payı dağıtılmadığını ve sermaye arttırımı yapıldığını, kar payı dağıtılıp dağıtılmamasının genel kurulun münhasıran yetkisinde olduğunu, davacıların bilgi alma hakkının engellendiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacıların talep ettikleri, tüm bilgi ve belgelerin bugüne kadar eksiksiz olarak davacılara teslim edildiğini, yasada bilgi alma hakkına ilişkin özel düzenleme bulunduğundan bu hususun şirketin feshi için haklı neden oluşturmayacağını, şirketin daha fazla kar elde etmesi gerektiği iddiasının herhangi bir somut bilgiye dayanmadığını, şirketin ana iştigal konusunun altın alım satımı değil, altının saflaştırılması olduğunu, ağırlıklı olarak saflık dereceleri düşük altınların saflık derecesini yükselttiğini, şirketin başta … ve …. (….) olmak üzere uluslararası bağımsız denetim şirketleri ve yeminli mali müşavirler tarafından sürekli olarak denetlendiğini, bu nedenle şirket karının başka şirketlere aktarılmasının söz konusu olmadığını, huzurdaki davanın şirketin feshinin talep edildiği bir dava olup, ihtiyati tedbir yoluyla özel denetçi atanmasının talep edilemeyeceğini, 6102 Sayılı TTK.nun 432.maddesinde özel denetçi atanmasına ilişkin ayrı dava yolunun düzenlendiğini, kaldı ki bu talebin esas bakımından da haksız olduğunu, henüz yapılmamış olan bir genel kurul toplantısında alınacak kararların yürütülmesinin tedbiren durdurulmasının işbu davada talep edilemeyeceğini, bu hususun 6102 Sayılı TTK.nun 449.maddesinde ayrı olarak düzenlemeye tabi tutulduğunu, şirket organlarının görevlerinin başında olup, şirketin organsız kalması durumunun söz konusu olmadığını, şirkete kayyım atanması talebinin yersiz olduğunu,davacının maddi ve içtimai durumunun gayet iyi olduğunu, yine davacıların teminat yatırmak zorunda olduklarını belirterek haksız ve yersiz açılan davanın reddine, tedbir taleplerinin de reddine karar verilmesini istemiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Dava; davalı anonim Şirketin şirketin haklı sebeplerle fesih ve tasfiyesi, davacıların ortaklıktan çıkma talebinin haklı olup olmadığından tespiti istemine, TTK.nın 531.maddesi uyarınca davalı şirketin fesih ve tasfiyesi, davacı pay sahibine paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenerek davalı şirketten çıkarılması istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın;, TTK 531..madde uyarınca davacıların ileri sürdüğü şirketin fesih ve tasfiye koşullarının oluşup oluşmadığı, makul kabul edilebilir çözüm yolu bulunup bulunmadığı hususlarından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre HMK’nun 14/2 maddesi gereğince işbu davaya bakmaya mahkememiz kesin yetkili olup, dava 6102 sayılı TTK’nun 1521.maddesi gereğince basit yargılama usulünce incelenip sonuçlandırılmıştır.
Davalı şirketin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden sicil kayıtlarının gönderildiği, şirketin muamele merkez adresi itibariyle mahkememizin kesin yetkili olduğu anlaşılmıştır.
Bakırköy CBS’nın …. Soruşturma Nolu dosyası ve ilişkili olduğu dosya içindeki diğer soruşturma ve dosyalar. Bakırköy …. Ağır Ceza Mahkemesi’nde … Esas nolu dosya, Bakırköy C.Savcılığı’na B.M …. nolu dosya , …. PAZ. SAN VE TİC A.Ş. ile … ve …. PAZ. SAN VE TİC A.Ş.’nin ortağı olduğu tüm şirketlerin sicil kaydı, Davacıların, Davalı şirket aleyhine açtığı ve kazandığı Bakırköy … Asliye Tic. Mahkemesi’nin … E. ve … Karar Sayılı dosyası , Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin …,…. , … esas sayılı dosyaları,-Bakırköy …. Sulh Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından verilen kayyım tayinine ilişkin karar dosya arasına celb edilmiştir.
Toplanan delillere göre mahkememizce HMK 266.madde kapsamında alınan 10/12/2018 tarihli raporda özetle: davalı şirketin finansal anlamda herhangi bir sıkıntı içerisinde olmadığı, 2008 yılından itibaren düzenli olarak kar elde ettiği, sermayesini koruduğu, özsermayesinin arttığı bu nedenle kar dağıtmama kararının davalı şirketin finansal sıkıntı içerisinde olmasıyla ilişkilendirilemeyeceği, ancak davalı şirket tarafından … üyeliği zorunlu şartları arasında 15.000.000 GBP tutarına denk gelen sermaye zorunluluğu gerekleri bulunduğu, davalı şirket sermayesinin GBP değerlerine ilişkin hesaplamalara göre davalı şirketin … üyeliği için sermaye şartını sağlamaya çalıştığının anlaşıldığı, … üyeliği 15.000.000 GBP zorunlu şartına ilişkin ayrıca tevsik edici belge sunması gerektiği, davalı şirketin vefat edenin ölüm tarihinden önce ve sonra 2016 yılına kadar kar payı dağıtmadığı, ancak 2017 yılında kar payı dağıttığı, 2008 öncesi incelenen Genel kurul toplantı tutanaklarında vefat edenin asaleten ve vekaleten katıldığı Genel kurul toplantılarında da kar dağıtmama kararı verildiği, kararlarda vefat edenin de onayı olduğu, herhangi bir muhalefet şerhi olmadığı, davalı şirketin satılan malın maliyetinin net satışların %90’ından fazlasına geldiği, Brüt kar marjlarının bu nedenle çok düşük olduğu, sektörel bilgimiz olmadığından bu kar marjlarının normal olup olmadığının değerlendirilemediği, davalı şirketin davadışı …. Paz AŞ ile ticari ilişkileri olduğu, 2010 yılından itibaren düzenli olarak mal satışı yapıtdığı, Davalı şirketin 120’li ticari alacaklar alt hesapları ile karşılaştırma yapıldığında davadışı …. Paz AŞ’nin payının diğer alıcılara kıyasla oldukça yüksek olduğu, davalı şirketin satışlarının önemli bölümünü davadışı …. AŞ’ye yaptığı, davalı şirketin 2012 yılında 35.688,16 TL, 2013 yılında 300.339,60 TL ve 2014 yılında 3.500,00 TL dernek yardım ve bağışlar hesabında giderler olduğu, bu giderlerin şirketin iş hacmi düşünüldüğünde olağan giderler olduğu, Şirketler Hukuku bakımından şirketin devamlılığının sağlanılması esas olup, düzenleme uyarınca, ekonomik değer taşıyan şirketin feshi yerine şirketi ayakta tutacak diğer çözüm yolların değerlendirilmesi gerektiği, şirketin finansal bir sıkıntı içinde olmadığı, aksine Türkiye’nin 500 büyük şirketi arasında yer aldığı, davacıların ortaklıktarı çıkmalarına karar verildiği takdirde, davalı şirketin mal varlıkları içerisinde stoklar (altın, gümüş gibi değerli madenler olduğu), maddi duran vartıkları arasında bina, birçok makine tesis ve teçhizat olduğu bunun gibi tüm mal varlıklarının çıkma tarihine yakın bir tarihteki rayiç değerlerinin bulunması gerektiği, aynı dönemde şirketin tüm borçlarının varlık rayiç tutarından çıkarılarak çıkma akçesi hesaplanması gerektiği tespiti yapımıştır.

01/10/2019 tarihli raporda özetle: davalı şirketin yönetim politikalarının doğru olduğuna, ortaklar arasında çatışmalardan bahsedilmiş olsa da ihtiyaç sebebiyle ödenen kar payına istinaden ödenen avanslar olduğu görüldüğünden kötü niyet ve çatışma olduğu görülmediği, davacının bu konudaki iddialarının bu anlamda anlaşılamadığı, sermaye artırımı, kararlarını şirketin menfaatleri doğrultusunda alındığı, çoğunluğun azlığı zedelemek amacı güttüğüne dair herhangi br emaraye rastlanmadığı, davacıların iddialarının davalı şirketin fesih edilmesi ya da başkaca çözüm yolu aranması için şart koşulan haklı sebep halleri olarak değerlendirilemeyeceği,
14/01/2021 tarihli raporda özetle: davalı şirketin 15.04.2008 tarihli GK kararı ile sermayenin 10.000.000 TL’den 30.000.000 TL’ye çıkarılmasında davacıların pay oranının aynen korunmuş olması gözetilerek, diğer bir kısım ortakların rüçhan haklarını kullanmaması ve …’ın onların paylarını da alarak hissesini %51,63’e çıkarmasının TTK’na ve esas sözleşmeye aykırı bir yönünün bulunmadığı, davalı şirketteki nakit/bedelli sermaye artırımları yönünden, şirketin 03.04.2014 tarihli genel kurul kararı ile yapılan sermaye artırımındaki 5.773.539,15 TL nakit artırım ile 02.09.2015 tarihli YK kararı ile yapılan sermaye artırımındaki 4.600,312,87 TL nakit sermaye artırımının, davalı şirketin … üyeliği için aranan öz kaynak yeterliliği yönünden gerekli olmadığı halde yapıldığı, bu sermaye artırımlarında nakit kısımdan kaynaklanan rüçhan haklarının ise davacılar tarafından, çeşitli ithamlar yöneltilen … tarafından kullanılmış ve onun hisse miktar ve oranları arttığı, bu iki nakit artırım sonucunda davacıların hisseleri %37.3761 TL’den %31,6361’e gerilediğini, bu konunun söz konusu sermaye artırımları yönünden açılması mümkün olan iptal/butlan davalarında ele alınması gereken hususlar mı olduğu, yoksa huzurdaki dava yönünden de dikkate alınıp alınmayacağı hususunun mahkemenin takdirinde olduğunu, şirket 2020 yılında iki kez sermaye artırımı yaptığı, 04.05.2020 tarihli …. nolu YK kararı ile sermayesi 100 milyondan 130 milyona çıkarılmış, tamamı şirketin iç kaynaklarından karşılandığı, 26.10.2020 tarihli … nolu YK kararı ile şirketin sermayesi 130.000.000’dan 205.398.608 TL’ye çıkarılmış ve tamamı iç kaynaklardan karşılandığı, son sermaye artırımı Mahkeme’nin TTK.m.531’e göre alternatif çözüm olarak kar dağıtımı yönünde ara karar kurarak bilirkişi görevlendirilmesinden sonra yapıldığı, şirket 2020 yılında henüz 6 ay önce iç kaynaklardan 30 milyon sermaye artırmışken, Mahkemenin “düzenli kâr payı dağıtımı yönünde alternatif bir çözüm yolu getirildiğinde dağıtılması gereken kâr payının oranı ve miktarı konusunda şirketin son bilanço, envanter ve şirket defterleri ve önceki raporlar incelenerek rapor aldırılmasına” dair ara kararından sonra 26.10.2020 tarihinde, tamamı iç kaynaklardan karşılanmak üzere ikinci kez, bu defa yaklaşık 75.000.000 TL daha artırım yapılmıştır. Şirketin hakim ortakları, şirketin kullanımında olan iç kaynaklardaki bu fonu böylece kalıcı şekilde sermayeye eklendiği, bu son sermaye artırımının amacının, … üyeliği için aranan asgari öz kaynak ihtiyacı veya şirketin sermaye/nakit ihtiyacı olduğunun da söylenemeyeceği, zira sermayeye eklenen bu fonlar zaten şirketin uhdesinde ve kullanımında olduğu, özellikle şirketin, dava tarihine kadar kâr dağıtmamış olması, sonra ise yalnızca 2017, 2018, 2019 yıllarında yetersiz kar dağıtması iyiniyetli bir yaklaşım olarak değerlendirilemeyeceği, mahkemenin alternatif çözüm olarak kâr dağıtımı hususunu irdelemek ve şirket finansal tabloları üzerinde tespit çalışmaları yapmak üzere bilirkişi görevlendirmişken şirket sermayesinin 26.10.2020 tarihinde 130.000.000 TL’den 205.398.608 TL’ye çıkarılması, mahkemenin verebileceği muhtemel kar dağıtımı kararını engellemeye ve etkilerini sınırlandırmaya yönelik olabileceği, son sermaye artırımı tamamen şirketin iç kaynaklarından yapılmış olup davacılara da hisseleri oranında bedelsiz payları verildiği, bununla birlikte söz konusu sermaye artırımının amacı ve zamanlaması dikkate alınarak, kısmen veya tamamen iptali ile karın tamamen veya kısmen dağıtılmasının mahkemenin takdirinde olduğu, şirket 2017 yılında 1.000.000, 2018 yılında 500.000, 2019 yılında 600.000 TL kar dağıtmıştır. Dağıtılan kar payları toplam dağıtılabilir karın 2017 yılında 1/8’i, 2018 yılında 1/17’si, 2018 yılında ise 1/20’sine tekabül etmektedir. Ayrıntıları yukarıda yer aldığı üzere, toplam cirosuna göre karlılığı düşük olsa da şirketin genel olarak karlı olduğu, şirketin kar dağıtım politikasının ise, karın olabildiğince dağıtılmayıp şirket bünyesinde tutulması yönünde olduğu ve 2017, 2018 ve 2019 yıllarındaki nakit kar dağıtımlarının ise dağıtılabilir karın küçük bir kısmını oluşturduğunun tespit edildiği, davacılar tarafından ileri sürülen ve bilirkişi heyetince mahiyeti tespit edilerek yukarıda açıklanan haklı sebeplerin şirketin feshi için yeterli haklı sebep oluşturmadığı kanaatinde oldukları, aynı şekilde, dosya kapsamındaki delil durumuna göre, hem şirketin feshini gerektirecek nitelikte haklı sebeplerin bulunmaması hem de tarafların talepleri ve karşılıklı menfaat dengeleri bakımından, heyetimizce “fesih yerine” davacıların şirketten çıkarılmasının da uygun olmadığı değerlendirildiği, davalı şirketin feshini veya davacıların şirketten çıkarılmasını gerektirecek önem ve ağırlıkta haklı sebep bulunmasa da davacıların üstün ve öncelikli miras ve velayet hakları ile şirketin ve diğer ortakların hak ve menfaatleri arasındaki çıkar dengesi gözetilerek, kârın kısmen nakit olarak dağıtılmasını gerektirecek önemde ve ağırlıkta haklı sebeplerin bulunduğu kanaatinde oldukları, böylece bir yandan şirketin nakit ihtiyacı ve sermaye yeterliliği bakımından gereksinimleri diğer yandan davacıların miras ve velayet hakkından kaynaklanan haklı ve acil ihtiyaç ve talepleri karşılanmış olacağı, davacıların reşit olmasına kadar her yıl net karın 2/3’lük kısmının şirket genel kurulunun tasarrufuna bırakılarak kalan 1/3’lük kısmının nakit olarak dağıtılması yönünde oluşacak bir alternatif çözümün, somut olayın şartlarına, davacıların, şirketin ve tüm şirket ortaklarının menfaat dengesine uygun ve TTK.m.531 anlamında “duruma uygun düşen ve kabul edilebilir” bir bir çözüm olabileceği değerlendirildiği, bu amaçla, rapor tarihi itibariyle şirket bünyesinde bulunduğu tespit edilen 1.658.452,06 TL dağıtılabilir karın, bir genel kurul kararı gerekmeksizin tamamen derhal dağıtılması, 2020 yılı ve sonraki yıllarda finansal tablolar ile tespit edilecek dağıtılabilir karların ise 1/3’ünün her yıl nakit olarak dağıtılması (davacılardan en küçük olanın 18 yaşını dolduracağı yılın sonu itibariyle oluşacak kar dahil) bu şekilde kar dağıtımının, her yıl yapılacak ilk olağan genel kurul toplantısının gündemine konulması hususlarının mahkemenin takdirinde olduğu,
13/09/2021 tarihli raporda özetle: Maliyet/Piyasa Esaslı Marka Değerleme ve Teknik Değerlendirme değeri esas alınarak yapılan çalışmalar neticesi; davalı firmanın, Fikri Mülkiyet Haklarının Piyasa Rayiç Toplam değerinin 3.974.567,6 TL olduğu,
29/03/2022 tarihli raporda özetle: davalı şirketin taşınmazlarının toplam değerinin 31.12.2021 tarihinde 77.175.840,00 TL olarak kıymet takdiri edildiği sonuç ve kanaatlerine ulaşıldığı bildirilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, uyuşmazlık konuları, sicil kaydı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Davalı şirket anonim şirket olup 6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir” hükmünü havidir. Anılan hüküm uyarınca sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahipleri ancak haklı sebeplerin varlığını kanıtlamaları halinde şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceklerdir. Haklı nedenler kanunla tanımlanmadığı için her somut olayın özelliğine göre mahkemelerce taktir edilecektir.
Davacıların dava tarihi itibariyle ve halen davalı şirketteki pay oranı % 31,63 olduğundan işbu davayı açma yetkisi bulunmaktadır.
Haklı sebep kavramı hakkında bütün hukuki ilişkilerde geçerli genel bir tanım vermek güçtür çünkü haklı sebep her hukuki ilişkinin ve her somut olayın özelliklerine göre değişen nisbi bir kavramdır (Şükrü Yıldız, “Şirketin Haklı Nedenle Feshi ve Tasfiyesi ile Tasfiye Memurunun Tayini”, Hukuki Mütalaalar-2, İstanbul 2015, s. 90). Bununla birlikte, hakı sebep “pay sahibinin hak veya menfaatlerini sürekli olarak, ağır ve ciddi şekilde ihlal eden ve dürüstlük kuralı gereğince davacı pay sahibi yönünden ortaklığa devamı çekilmez kılan karar, işlem ve davranışlar” şeklinde tanımlanabilir (Ayşe Şahin, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, T.C Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Yayımlanmış Doktora Tezi, 2011; s. 97). Haklı sebepleri belirlemede kullanılabilecek temel kıstaslar; çoğunluk gücünün kötüye kullanılmış olması, şirketin amacına ulaşmasının tehlikeye düşmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi ve şirketin devamının nesnel olarak çekilmez hale gelmesi olarak gösterilmektedir (Nuri Erdem, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, T.C Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Hukuk Anabilim Dalı Özel Hukuk Bilim Dalı, Yayımlanmış Doktora Tezi, 2012, s. 106; Şahin, s. 111-112).
Haklı sebep; hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve (bozucu) yenilik doğaran bir bildirim veya dava ile hukuki ilişkiyi sona erdirmek veya değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgudur. Somut olayda, haklı sebebin varlığı olayın niteliklerine ve koşullarına göre değerlendirilecek ve hakimin takdir yetkisi haklı nedenlerin gerçekleşip gerçekleşmediği yönünden önem kazanacaktır.
TTK 531’inci maddenin gerekçesine göre; haklı sebep tasarıda tanımlanmamış, haklı sebepler örnek olarak da gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlali, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının düzenli azalması, haklı sebep sayılmıştır. Buna karşılık varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep sayılmamıştır. İleri sürülen sebeplerin haklı olup olmadığına karar verecek olan mahkemedir. Mahkeme sebepleri haklı bulsa bile fesih kararı vermek zorunda değildir. Şirketin feshini haklı kılan sebeplerin varlığına rağmen, yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına kanaat getiren mahkeme; şirketi feshetmek yerine, fesih talebinde bulunan pay sahiplerinin paylarının gerçek değerinin ödenmesine ve kendilerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir. Davacıya paranın kimin tarafından ve nasıl ödeneceği, bu payların geçici olarak şirketin iktisap edip edemeyeceği yargı kararlarına ve öğretideki görüşlere göre belirlenecektir.
Hakim, çoğunluğun davranışının haklı sebep olup olmadığını değerlendirirken TMK md. 2’de yer alan dürüstlük kuralını ve hakkın kötüye kullanımı yasağını esas almalıdır. Haklı sebepler yorumlanırken ikili sözleşmelerde uygulanan kriterlerden yararlanılabilirse de şirketler hukuku alanında bu kriterlerin birebir kullanılmasının mümkün olmadığına dikkat edilmelidir. Pay sahipleri arasında kişisel çekişmeler sermaye şirketlerinde kural olarak haklı sebep teşkil etmezler. Haklı sebebin nesnel olması aranır. Bununla birlikte bazı durumlarda şahıslar arasındaki ilişkiler de belirli bir ölçüde dikkate alınır. Örneğin aile tipi şirketlerde boşanmalar, aile üyeleri arasındaki çekişmeler, mirasçılar arasındaki anlaşmazlıklar, yine az sayıda ortağı olan küçük şirketlerde ortaklar arasındaki şahsi nitelikteki husumet ya da eşit paylara sahip olunan şirketlerde pay durumu haklı sebep olarak kabul edilebilir.
Haklı sebep olduğu iddia edilen olayın, şirketin feshine neden olacak nitelikte olup olmadığı değerlendirilirken, şirketin yapısı, ortak sayısı, ortaklar arasındaki ilişkileri dikkate alınmalıdır. Örneğin iki ortak arasındaki ciddi bir anlaşmazlık, iki kişilik bir şirkette, şirketin çalışamaz duruma gelmesine neden olabilirken, daha fazla ortak sayısına sahip bir şirkette aynı anlaşmazlık şirketin faaliyetlerinin devamını etkilemeyebilir. Bunun yanı sıra talep edilen sonucun kabulünün menfaatler dengesine uygun olup olmadığı da değerlendirilmelidir. Feshi talep eden ortağın çıkması veya çıkarılması taraf menfaatlerine daha uygun ise feshe karar verilmemelidir. Taraf menfaatlerinin dışında fesih talebinin son çare olup olmadığı hususu da değerlendirilmelidir.
Haklı sebeple fesihte, ana öge ortaya çıkan sebebin ortaklığın yaşamasını imkânsız hale getirmesidir. Her davada, hukuki ve maddi olayların özelliği dikkate alınarak iddianın haklı sebep teşkil edip etmeyeceklerinin irdelenmesi gerekir. Şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkân kalmaması, ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü gibi hususlar haklı neden olarak kabul edilebilir. Kişisel sebeplerin yanı sıra elbette nesnel sayılabilecek olgular da şirketin feshine yol açabilirler. Söz gelimi şirketin kar elde edemez hale gelmesi, uzun süredir gayrı faal olması da şirketin feshine sebebiyet verebilir. (Bkz. Yargıtay 11 HD’nin 01/12/2015 T., 2014/18024 E.,2015/12808 K. sayılı kararı)
Bu genel açıklamalar ışığında huzurdaki dava değerlendirildiğinde, davalı şirketin faal olup Türkiye’de ilk defa aylık ekonomi dergisi …. tarafından gerçekleştirilen, EN BÜYÜK …. ÖZEL ŞİRKETİN sıralandığı “….” araştırmasına göre Davalı …, 2019 yılı
verilerine göre önemli miktarda Cirosu ile, birçok şirketi geride bırakarak Türkiye’nin en büyük … Şirketi olduğunu,
davalı davalı şirkete ait bilançolar dikkate alındığında, “…” yer alan 24.
Sıradaki şirketin (kuyum sektöründe) Davalı şirket olduğunun açık olduğunu,
…. Dergisi tarafından yer yıl yayınlanan … listesinde Davalı şirketin, 2019
yılında … sırada yer almış iken, yine kendisini gizlemeyi tercih ederek 2020 yılı için kendi
Türkiye’in ilk … firması arasında yer aldığının açık olduğunu,
Türkiye’nin en büyük Dünyanın ise ilk … şirketi
arasında yer alan ….’nin pazar payı, cirosu, sermayesi, dünyada sayılı
rafinasyon şirketlerinde olan … gibi üyelikleri, bankalar nezdindeki kredi ve iş birliği
anlaşmaları, yurt dışındaki iştiraklari ve yurt içindeki pazarlama ağı dikkate alındığında şirketin sermaye şirketi olduğu dikkate alındığında davacıların fesih talebi feshin son çare olması ilkesi dikkate alınarak yerinde görülememiştir.
Davacıların fesih ya da çıkma gibi alternatif çözüm bakımından ikincil düzeyde haklı sebep iddiaları yönünde ise şirketin yapısı bakımından davalı şirketin son
ortaklık/sermaye yapısına göre …. AŞ’nin payı %47,30, …’ın payı %13,82,
bu ikisinin toplamı %61 civarındadır. TTSG’nin 04.08.2015 tarihli
ve … sayılı nüshasında yayımlanan son sermaye artırımına göre …. AŞ’nin
sermayesinin 85.000 paya bölündüğü, bunların 10 unun A grubu 84.990 ının B grubu paylar
olduğu, A grubu paylarının tamamının B grubu payların ise 84.129 adedinin (%98,98) ’a ait olduğu görülmektedir. Böylece …’ın A grubu paylara bir imtiyaz tanınıp
tanınmadığı dikkate alınmaksızın ve kendisiyle birlikte hareket eden diğer ortaklar olmaksızın
dahi tek başına davalı …. AŞ’nin genel kurulunda basit çoğunlukla alınabilecek tüm
kararları alabilecek veya engelleyebilecek sermaye/pay çoğunluğuna sahiptir. Ancak, … AŞ ve … birlikte davalı …. AŞ’nin %61 pay ve oy haklarına
sahip olduğuna göre TTK.m.195 çerçevesinde
hakim şirket veya hakim teşebbüstür.
Mahkememizin kar dağıtımı yönünde ara karar kurarak bu yönden bilirkişi incelemesi sonrasında son yapılan sermaye artırımının şirketin bünyesindeki karın dağıtılmasına yönelik muhtemel kararını bertaraf etmeye yönelik
olabileceğine dair açıkça beyan edilmiş, kaldı ki davalı şirket ortaklarından …’ın gerek sayısal olarak gerek pay
grupları itibariyle kendi şirketiyle birlikte sermaye artırımı dahil genel kurulda tek başına
karar alacak pay ve oy miktarını kontrol ettiği izah edilmiş ve sonuçta “%61 oranında olup bilirkişi değerlendirmelerine ve 2014 yılından beri
davacıların hisse oranlarının azaldığı, bazı diğer ortakların hisselerinin arttığına “hakim teşebbüs” konumuna geçtiği görülmüştür.
Fesih yerine çözüm olarak davalı şirketin, Mahkememiz ilk etapta alternatif çözüm olarak kar dağıtımı etrafında bir alternatif çözüm
zerine yoğunlaşarak ve bu konuda ara karar kurup bilirkişi görevlendirmesinden sonra, 2020
yılında iç kaynaklardan ikinci kez sermaye artırımı yapılarak, şirketin kesinleşen 2019 yılı
bilançosuna göre bakiye dağıtılabilir karın büyük kısmının sermayeye eklenmiş olduğu tespit
edilmiştir. Bu durum sonrasında başka bir alternatif çözüme odaklanmak gerekmiştir.
Somut olay bakımından ,Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 24.11.2015 Tarih ve …. Esas sayılı iddianamesi ile Bakırköy … Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yapılan kovuşturma sonunda, mahkemenin 04.07.2019 Tarih, … Esas ve …. Karar sayılı kararı ile, … ve …’nın üzerine atılı suçların 5237 Sayılı TCK’nun 158/1.d, (Nitelikli Dolandırıcılık) 210/1, 204/1 ve 53.maddelerine uygun düştüğü gerekçesi ile dosya üzerinde görevsizlik kararı vererek dosya Bakırköy …. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiştir.Yargılama sonucunda Bakırköy … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas ve … Nolu kararı ile 03.02.2021 tarihinde zaman aşımı nedeniyle Bedelsiz Kalmış senedi kullanmak suçundan DÜŞME, senetler üzerindeki tahrifatın iğfal kabiliyeti bulunmadığı için Resmi Belgede Sahtecilik suçundan BERAAT kararı verildiği görülmüştür.
Davalı …, Davalı şirket başta olmak üzere, Davalı şirket yöneticileri hakkında onlarca Genel kurul Kararların İptali, YK üyelerinin sorumluluğu, Şirketin Feshi, Çok sayıda tespit, onlarca kez Genel kurulda temsil, ceza şikayetleri ve onlarca ihtarname keşide ettiği görülmüştür. …’ın vefat ettiği 12.05.2008 tarihi itibariyle davacı … ve 3 çocuğunun hisse oranı %39,1145 iken 2021 yılına kadar yapılan bedelli sermaye artışları ile 31,6360’a düştüğü görülmüş …’ın hissesi ise 33,5160 %’den, %68,2029’a çıkmıştır.
Diğer taraftan şirket, davacının ve çocuklarının şirkete miras yoluyla ortak olduğu 2008 yılından 2017 yılına kadar kâr dağıtımı yapmadığı raporlarla tespit edilmiştir.
Bir anlamda Aile şirketi konumunda olan ve Davacıların Miras yoluyla hissedar oldukları şirkette, şirket ve şirket yöneticileri ile onlarca, hukuk ve ceza davasına konu uyuşmazlık olduğu görülmüştür.
Yine son olarak paydaş … tarafından başlatılan takiple Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası üzerinden davacı …’ın … Anonim Şirketi’ndeki (….) hisseleri üzerine haciz uygulandığı dosyaya yansımıştır.
Davalı şirketin feshini gerektirecek önem ve ağırlıkta haklı sebep bulunmasa da davacıların üstün ve öncelikli miras ve velayet hakları ile şirketin ve diğer ortakların hak ve menfaatleri arasındaki çıkar dengesi gözetilerek, taraflar arasında süre gelen davalar önemde ve ağırlıkta haklı sebeplerin çıkma bakımında bulunduğu kanaatine varılmıştır. Davacıların şirketten çıkarılmaları şirketin ve tüm şirket ortaklarının menfaat dengesine uygun ve TTK.m.531 anlamında “duruma uygun düşen ve kabul edilebilir” bir çözüm olabileceği kannatine ulaşılmıştır.
Haklı sebep, azınlık için şirketin devam etmesini çekilmez bir hale getiren veya şirket ilişkisini sona erdirmeyi gerektiren herhangi bir olgudur. Bu nedenler sübjektif olabileceği gibi objektif nedenlerde olabilir. Pay sahipleri arasında kişisel çekişmeler sermaye şirketlerinde kural olarak haklı sebep teşkil etmemekle birlikte somut durumun özelliklerine göre şirket ortakları arasındaki ilişkilerinde duruma göre dikkate alınması gerekir. Yüksek Mahkeme’nin kararları ile doktrin görüşüne göre aile tipi şirketlerde aile üyeleri arasındaki çekişmeler, mirasçılar arasındaki nizalı davalar, yine az sayıda ortağı olan küçük şirketlerde ortaklar arasındaki şahsi nitelikteki husumet ya da eşit paylara sahip olunan şirketlerde pay durumu haklı sebep olarak kabul edilmektedir. Haliyle haklı sebebin varlığı tespit edilirken şirketin tüm özellikleri (ortak sayısı, yapısı, ortaklar arasındaki her türlü ilişki) dikkate alınmalıdır.
Mahkememizin ulaştığı sonuç ve uygulama olarak da mahkemenin alternatif çözümü uygun görmesi halinde haklı sebebin feshi gerektirecek kadar ağır olmasına gerek olmadığı kanaatini taşıdığını belirtmiştir.(TEKİNALP,Fesih, s. 218 ) Bu anlamda davalıların çıkarılması yönünden aynı düzeyde fesih için arana haklı sebeplerin ikincil düzeyde çözüm için de aranması gerektiği yönündeki itirazları yerinde görülememiştir.
Yine bu davaların sui generis karakteri dikkate alınarak, her davanın açıldığı tarihteki duruma karara bağlanacağı yönündeki ilkenin de bu davalarda katı bir şekilde uygulanması bir çok soruna yol açabilecektir ve haklı sebeplerin tespitinde dava tarihinden önceki olaylarla birlikte, onlarla bağlantılı olan sonraki olaylarında dikkate alınması usül ekonomisi ve dava niteliği bakımından gerekli olduğundan davalı velinin bu öndeki itirazları yerinde görülmemiştir.
Şirketin feshine ve tasfiyesine son çare (ultimaratio) olarak başvurulabileceğinden hâkimin mümkün olduğunca alternatif çözümlere yönelmesi kanun koyucunun önceliğini oluşturmaktadır. TTK m. 531 düzenlemesi, limited şirketlerin aksine doğrudan ortaklara şirketten çıkma hakkını tanımasa da fesih yerine şirketin ayakta kalması için mahkemenin ortakların şirketten çıkarılmalarını bir çözüm yolu olarak uygulamasına imkân vermektedir. Fesih yerine şirketten çıkarılmanın yanı sıra duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer alternatif çözüm yolları da mahkeme tarafından uygulanabilecektir.
TTK md. 531.madde hakime istem yerine duruma uygun çözüm konusunda geniş bir takdir hakkı verdiğinden mahkeme kural olarak bu talep ile bağlı değildir. Haklı sebeple fesih davasının arkasında yatan düşünce, hakimin kendiliğinden hatta davacının alternatif çözüm yönünde bir talebi olmadan dahi fesih yerine başka alternatif çözümler araması gerektiğidir. Hakim ortakların dengeleştirilmiş menfaati, ortaklığın mali yapısı, şirketlerin faaliyetinde devam etmesinin gerek ortaklar gerekse şirketin ilişkisi bulunduğu üçüncü kişiler yönünden etkisi de gözetilmelidir. Davalı şirketin bilirkişi raporu ile değerlendirilen ekonomik yapısı ve mali varlığı gözetildiğinde, şirketin feshinin hakkaniyetle bağdaşmayacağı açıktır. Davacıların fesih ile elde edeceği sonuca çıkma ile de ulaşabileceği değerlendirilmiş, davalı şirketin ekonomiye katkısını sürdürmeye devam etmesi hakkaniyete uygun bulunmuştur. Bu sebeple, alternatif çözüm olarak davacılar …, … ve …’ın ortaklıktan çıkartılmasına karar verilmesinin yerinde olacağı kanaatine varılmış ve bu alternatif çözüm yönteminin taraflar lehine olacağı değerlendirmesi yapılmıştır.
Paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerleri bakımından; Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin … E., … K. ve 30.05.2017 sayılı ilamında eksik inceleme ile yargılamanın başında alınan bilirkişi raporu üzerinden verilen hükmün bozulması gerektiğine hükmetmiştir.
Gerçek değerin tespiti hususunda Mahkeme konusunda uzman bilirkişiler vasıtasıyla davacı paylarının karar tarihine en yakın gerçek değerini tespit edecektir. Gerçek değer; TTK madde 493/f.1 gerekçesinde de belirtildiği üzere aktiflerin olası satış değeri, kapitalizasyon değeri ve işletme iktisadının kabul ettiği, şirketin tüm malvarlıklarını temel alan değerlerdir. İnceleme yapılırken şirketin varlıkları, dağıtılan kar payları, karlılığı, sermaye yapısı, yapmış olduğu yatırımlar, girmiş olduğu riskler, gizli yedek akçeler, varsa marka hakları, ….’i de içerir şekilde şirketin satılması durumunda ödenecek değer tespit edilir ve pay oranına göre davacıya yapılacak ödeme miktarı ortaya konur. Gerçek değerin ödenmesindeki amaç davacının ortaklıkta kalması halinde elde edebileceği ekonomik durumun sağlanmasıdır. denilerek belirli kıstaslar getirmiştir. Yasada payın gerçek değerinin nasıl yapılacağı hususu düzenelenmemiştir.
Bilirkişi Heyet üyesi teknik bilirkişiler Makine Mühendisi
Gayrımenkul Değerleme Uzmanı Marka Değerleme Uzmanı Prof.
Dr. …., Kuyumculuk Sektör Uzmanı tarafından, “Rayiç
Değerli Bilançoda değerlemeye esas hesap kalemlerine ilişkin yapılan tespitler” rayiç
değerli bilançoya aynen aktarıldığı görülmüştür. Marka değeri bakımından şirketin yapısı ve büyüklüğü dikkate alındığında ikinci marka bilirkişi raporunun objektif kriterler esas alınarak hesaplama yaptığı gözetilerek hükme esas alınması gerekmiştir.
Davalı şirketin Diğer Maddi Duran Varlıklarına ilişkin yapılan incelemelerde, bina tesisat
giderlerini kapsadığı, nakde dönüştürülecek bir nitelik taşımadığı tespit edilmiştir. Birinci
ek raporumuzda bu varlıklara ilişkni detay liste verilmediğinden sehven rayiç değerli
bilançoya alınmış ise de, işbu rapor kapsamında detay mizandan bu hesap kaleminde bina
tesisat giderleri olduğu görülmüş olup, rayiç değerli bilançoda -0- olarak alındığı görülmüştür.
Davalı vekili, … firmasında davalı şirketin iştirak payının %15
olduğunu, kök rapora yaptıkları itirazlar nedeniyle tarafımızdan kasti olarak %45 alındığını
iddia etmiştir.
Ancak Davalı şirketin iştiraki
…. yurt dışından mukim bir firma olduğundan, yurt içinde
olan firmalar gibi Ticaret Sicil Gazeteleri incelenerek davalı şirketin iştirak payının ne
kadar olduğunu tespit etme imkanı yoktur. Keza davalı şirket söz konusu iştiraki ile
ilgili olarak tarafımıza detaylı mali bilgileri sunmamıştır. Davalı şirketin 2020 yılı sonu gerek Yönetim Kurulu Faaliyet
raporunda, gerekse 2020 yılına ilişkin Bağımsız Denetim raporunda ….’ye olan iştirak oranı %45’dir. İncelemeler esnasında da söz konusu
firmaya olan iştirak hisse bakımından davalı vekilinin söz konusu iştirakteki hisse oranlarının
aslında %15 olduğu,
iddiaları yerinde görülmemekle birlikte birlikte, 2. Ek rapor kapsamında bu sefer, davalı şirkete ait …’nin hisselerinin %30’nun satıldığına ilişkin fatura İşbu ikinci ek rapor kapsamında davalı şirketin %45 iştiraki olan ….
firmasının %30 iştirak hissesinin satıldığına ilişkin 28.05.2021 tarih
…. nolu 2.000.000,00 USD bedelli fatura ibraz edilmiştir. Ancak ibraz
edilen faturada Alıcı İsmi gözükmediğinden davalı şirketin iştirakinin %30 hissesinin satıldığı
itirazları yerinde görülememiştir. Sonuç olarak hükme esas alınan 28.03.2022 tarihli rapor hakkaniyete uygun bulunmuş ve davalı şirketin iştiraki ….nin iştirak hissesini satışının muvazaalı olduğu ve iştirak hisselerinin %45 olarak
kabul edilmesi gerektiğine kanaat edildiğinden davalı şirketin 31.12.2021 tarihi itibariyle
rayiç değerli özkaynaklarının (+) 431.091.360,28 TL hesaplandığı, buna göre, davacıların
ortaklık hisseleri oranında ortaklıktan ayrılma paylarının, … 34.095.015,68 TL,
… 34.095.015,68 TL, … 34.095.015,68 TL hesaplama teknik yönden de uygun görülmüş bu son tarihli ek rapor dikkate alıkarak
bu kapsamda bilirkişi kurulunca denetime ve hüküm kurmaya elverişli raporda belirtilen karar tarihine en yakın reel değerler üzerinden yapılan hesaplamaya göre, davacılar …’ın davalı şirketteki çıkma payının 34.095.015,68 TL, …’ın davalı şirketteki çıkma payının 34.095.015,68 TL ve …’ın davalı şirketteki çıkma payının 34.095.015,68 TL olduğu sonucuna varılmış, davacı … 20/12/2018 havale tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiğinden bu davacı yönünden feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:YUKARIDA AÇIKLANAN NEDENLERLE;

1-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile ;
2-Davacıların davalı şirketin feshi ve tasfiyesi taleplerinin REDDİ İLE,
-TTK.531.maddesi uyarınca davacıların …. sicil numaralı ….’den ÇIKARILMALARINA, karar tarihine en yakın tespit edilen davacı … için 34.095.015,68 TL, … için 34.095.015,68 TL, … için 34.095.015,68 TL olmak üzere toplam 102.285.047,04 TL çıkma payının karar tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalı şirketten tahsili ile davacılara VERİLMESİNE,
3-Davacı … yönünden feragati nedeniyle davasının REDDİNE,
4-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının davacılar tarafından peşin yatırılan 25,20 TL harçtan mahsubuna, bakiye 55,50 TL karar ve ilam harcının davalı şirketten tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacılar tarafından yatırılan 25,20 TL başvurma harcı ile 25,20 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı şirketten alınarak davacılara verilmesine,
7-Kısmen red yönünden; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı şirkete verilmesine,
8-Davacı … yönünden davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalılar yararına tayin ve takdir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacı …’tan tahsili ile davalıya verilmesine,

9-Davacı tarafından sarf edilen 515,00 TL tebligat ve müzekkere gideri, 86.650,00 TL bilirkişi ücret olmak üzere toplam 87.165,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
10-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
11-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/06/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır