Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/437 E. 2019/51 K. 17.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/437
KARAR NO : 2019/51
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 24/10/2008
KARAR TARİHİ : 17/01/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25.01.2019
25.07.2011 tarihi itibariyle Ticaret Mahkemelerinin tek hakimli oluşu nedeniyle Komisyon Başkanı Başkanlığında Ticaret Hakimlerinin katılımıyla yapılan toplantı sonucunda alınan karar gereği dosyaların paylaşımı neticesi mahkememize gönderilen Bakırköy …. ATM nin … esas sayılı dava dosyası Bakırköy ….Asliye Ticaret Mahkemesinin …. esas sayılı dosya numarasını almış, Bakırköy ….Asliye Ticaret Mahkemesinden verilen 15/05/2012 tarih … esas … karar sayılı kararı Yargıtay 13/06/2013 tarih …. esas …. karar sayılı ilamı ile BOZULMUŞ, aynı dairenin 13/12/2013 tarih … esas … karar sayılı ilamı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verildiğinden mahkemenin … esasına kaydı yapılmış, mahkemenin 1/2 müstemir yetkili hakimi Aydan Şimşek’in uhdesindeki işler yönünden Bakırköy ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nde yetkilendirilmesi ve mahkemenin faaliyete geçmesi nedeniyle yapılan aktarım sonucunda Bakırköy … ATM nin … esas numarasını aldığı, Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin faaliyetinin durdurulması üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 1.Dairesinin 08.09.2014 tarih 1945 Sayılı Kararı uyarınca yapılan devir işlemi nedeniyle iş bu dosyanın Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas numarasını alan dava dosyasının bozma sonrası yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin Mersin Serbest Bölge şubesi tarafından dava dışı ….A..Ş. ve …. şubesi tarafından ….Ltd.Şti’ne muhtelif tarih ve tutarlarda kredi kullandırıldığını, kullandırılan krediler için şahsi ve maddi teminatlar alındığını,…. hakkında yapılan ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takiplerde 10.950.000 YTL toplam ipotek tutarı tesis edilmiş taşınmazların tamamının satışından ancak 5.521.043 YTL kadar tahsilat sağlanabildiğini, borçlu ve kefillerine ait taşınmazlar üzerine konan hacizlerin mevcut kamu ve 3.şahıs hacizlerinden dolayı satıştan pay isabet etmediğini, dosyaların aciz vesikasına bağlanması ihtimali nedeniyle alacağın tahsili imkanının bulunmadığını, dava dışı borçlu ….A.Ş. ile ….Tic.Ltd.Şti’nin ortaklarının baba ve kardeş aile üyelerinden oluştuğunu, bu firmaların başka nam ve unvanlarla, aynı kişilerce perde arkasından faaliyetlerine devam ettiğini, bu firmalar ile aleyhlerine ihtiyati haciz kararının verilmesini talep ettikleri firmalar arasında fiili ve organik bağ bulunduğunu, borçluların nam-ı müstear kullanarak faaliyetlerini kanuna karşı hile yaparak bu firmalar üzerinden devam ettirdiklerini, davalıların hukuk sistemini ve müesseselerini suiniyetli tasarruflarıyla kalkan olarak kullandıklarını, bu eylemlerini yargı içtihatları ve doktriner görüşler ışığı altında ayrı ayrı nam-ı müstear ve kanuna karşı hile, muvazaa ve butlana dayandırdıklarını ileri sürerek …. ili … ilçesi …. mh. … ada, … parsel üzerine ihtiyati haciz vazına, ihtiyati haciz kararının hüküm kesinleşinceye kadar devamına, davalı şirketlerin tüm mal varlığı üzerine ve şirketlerin tüm hisseleri ve 3.şahıslardaki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasına, davalıların tüm menkul, gayrimenkul, şirket hisseleri ve 3.kişilerde bulunan hak ve alacaklarının tamamı üzerine 9.262.867 YTL asıl alacak tutarı kadar 5411 sayılı Bankacılık Kanununun geçici 13.maddesinde yer alan 134.maddesi kıyasen uygulanarak 140.maddesi gereğince teminatsız olarak ihtiyati haciz konulmasına, fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 9.262.867 YTL nin 20/12/2000-14/09/2001 tarihlerinden itibaren tahsiline kadar bankanın kademeli temerrüd faizi oranları üzerinden hesaplanacak temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar …, …, …, …,…., …, …., …., …, …., … vekili cevap dilekçesinde; alacağın tahsilinin talep hakkının 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, zamanaşımını aşmak için birtakım iddialarla davanın muvazaa sebebine dayandırılmaya çalışıldığını, müvekkillerinin davacı banka ile hiçbir kredi ilişkisinin bulunmadığını, huzurdaki davada müvekkillerinin muhatap gösterilmelerinin tek dayanağının dava dışı kredi borçlusu şirketlerin ortakları ile akrabalık bağının olduğunu, sırf akrabalık bağının borçlardan sorumlu olmayı gerektirmediği gibi bu durumun yasa ve mantık kuralları ile bağdaşmadığını, eğer davacı bankanın müvekkillerini kredi borcundan sorumlu tutmak istiyor idiyse kredi verildiği tarihte reşit ve ticaret yapmakta olan müvekkillerinin kefaletlerini alması gerektiğini, o tarihlerde kredi vermek için koşan bankalardan biri olan davacı bankanın, diğer bankalarla birlikte gruba bağlı tüm şirketlerin ve aile bireylerinin tüm mal varlığını ipotek aldığını, 2001 krizi ve fabrikada çıkan yangınla sermayenin tamamını yitiren dava dışı şirketin tüm kredilerini kapatarak ticaret hayatını felç ettiğini, yurt dışı çıkış yasağı koydurttuğunu, muhtelif görüşmelerde hiçbir sonuca ulaşılmayarak dava dışı akrabalarının 2002 yılında ticari hayatını 1 günde bitirdiğini, halböyleyken aradan geçen 7 yıl sonra bu borçla hiçbir ilgisi ve imzası olmayan müvekkillerini borçtan sorumlu tutmaya çalıştığını, ortada böyle bir davaya değecek ne bir kazanç, ne birikim ne de mal varlığı olduğunu, müvekkillerinin sadece yaşamlarını sürdürebilmeye çalıştıklarını, keza dava dışı borçlu akrabalarının da durumlarının aynı olduğunu, nam-ı müstear olarak ileri sürülen şirketlerin kuruluşunda veya ticari faaliyetlerinin devamında bu şirketlere ve şahıslara davacı bankaya borçlu hiçbir şahıs ve şirket tarafından maddi katkı olmadığını, zaten borçluların finansal katkıyı sağlayacak paraları ve mal varlığının da kalmadığını, milyonlarca dolarlık malların tamamının isteyen alacaklı bankaya rızaen satış yoluyla devredildiğini, gayrimenkul almak istemeyen bankanın da bunları icra kanalıyla satarak paraya çevrildiğini, nam-ı müstearda, ön planda olana, yani nam-ı müsteara saklanmak için bir mal veya para verildiğini, bu mal veya paranın nam-ı müstear tarafından kendi adına ama korunmak istenen diğerinin namına saklandığını, dava konusu olayda namı müstear veya muvazaaya başvurmaya değecek ne bir mal ne de paranın olduğunu, iddianın hertürlü dayanaktan yoksun olduğunu, asıl davacı …Ş. ile …Sigorta A.Ş nin organik bağ içersinde bulunduğunu, müvekkili davalı şirketlerinin hiçbirin organında dava dışı kredi borçlusu şirket yöneticisinin bulunmadığını, müvekkili gerçek şahısların hiçbir zaman kredi borçlusu şirketlerin yönetim organlarında yer almadığını, bu bakımdan organik bağın da bulunmadığını, sadece akrabalık bağının olmasının borçtan sorumluluk gibi bir yükümlülük altına sokmayacağını, para hareketlerinin ise kredi alacağı ile son derece orantısız ve küçük meblağlar olup arşiv araştırması gerektirdiğini, davacı bankanın başka bankadaki hesapları incelemesinin bankacılık kanununa aykırılık teşkil ettiğini, bu davanın kabul edilmesi halinde Türkiye’deki tüm banka kredi borçlularının tüm akrabalarının gelecekteki hayatlarının borçla bağlı olarak ipotek altına alınmış olacağını, bunun da hak ve adalet duygularını zedeleyici kamu düzenini sarsıcı, toplumsal düzeni bozacağını ileri sürerek haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ….Ltd.Şti vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirket hakkında açılan tefrikine karar verilmesine ,açılan davanın haksız ve yersiz olduğunu, muvazaa iddiasının yerinde olmadığını, zira müvekkili şirketin 2 ortağı bulunduğunu, her iki ortağın da kredi borçlusu şirketlerin davacı bankadan aldıkları kredinin müşterek borçlu ve müteselsil kefili bulunduğunu, müteselsil kefil olarak borçlu oldukları kredi borcu ortada iken kendi adlarına tekrar şirket kurup bu şirket adına mal kaçırmalarının mantıklı olmadığını, davacının dava dışı borçluların kredi alıp kullandıktan bir süre sonra yakınlarına şirketler kurduğu, alınan krediden para aktardıklarını iddia ettiğini, oysa müvekkili şirketin kredi kullanılmadan çok önce 23/03/1995 tarihinde kurulduğunu, kredinin ise 4 yıl sonra 1999 yılının Mart ve Eylül aylarında kullandırıldığını, davacının genel ifadeler ile tüm davalıları bir kefeye koyarak, kredi borçlularının, bir kaç kuşak tüm aile bireylerini şahsen ve ortak oldukları şirketlerle birlikte davaya dahil ettiğini, müvekkili şirketin kurulduğu tarihten beri ortaklarının aynı kişiler merkezinin de aynı yer olduğunu, şirketin hiçbir bankadan veya kuruluştan kredi kullanmadığını, kefil olmadığını, adı geçen kişi ve şirketlerden banka transferi, havale almadığını, şirketin 1998 yılında ortaya çıkan deri piyasasındaki büyük krizden bu yana gayri faal olduğunu, hiçbir gayrimenkul mal varlığının olmadığını, ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacının iddialarının soyut kaldığını, huzurdaki davanın dava dışı iki şirketin borçlarının davalılar tarafından ödenmesi talepli bir eda davası olduğunu, dava konusu edilen vakıalar, hem hukuki görüşleri hem de neticei talebin karmaşık bir şekilde ifade edildiğini, çok sayıdaki şirketin ünvanı , ismi, adresi, tarih ve para transferi sistematik bir tasnif yapılmadan ardı ardına sıralandığını, davacının borçlusu olduğu belirtilen dava dışı şirketler arasında alacaklıları zarara uğratmak amacına yönelik karmaşık ilişkiler ağının bulunduğu izleniminin yaratılmaya çalışıldığını, davacı talebinin davalıların tümünün kredi borçlusu olduğu belirtilen dava dışı şirketlerin borçlarından müteselsilen sorumlu oldukları yönünde bulunduğunu, müvekkili … in 1984 yılından bu yana Almanya’da yaşadığını, diğer gerçek kişi davalılar ile akrabalık bağı dışında hiçbir ilgisi ve bağının olmadığını, davalı olarak gösterilen şirketlerde ortaklığının bulunmadığını, davacı banka tarafından dava dışı şirketlere kullandırıldığı iddia olunan bahsi geçen krediler ile de hiçbir ilgisinin olmadığını, kredi sözleşmelerinden haberi dahi bulunmadığını, bu sözleşmelere hiçbir şekilde taraf olmadığı gibi sözleşmeleri borçlu veya kefil sıfatı ile hiçbir surette imzalamadığını, müvekkilinin Bakırköy’deki taşınmazı ücüncü kişiden devralarak bu binanın bazı bölümlerini aile bireylerinin ortak olduğu şirketlere kiraya verme şeklindeki işleminin, dava dışı şirketlere ait bulunduğu iddia olunan kredi borçlarını ödemekle sorumlu tutulması için geçerli bir sebep sayılamayacağını, ihtiyati haciz şartlarının mevcut olmadığını , müvekkili hakkındaki davanın tefrikine, davacı iddialarının zamanaşımına uğramış olması sebebiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, hak düşürücü süre bakımından da reddine, usul ve yasaya aykırı davanın müvekkili bakımından reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar…Ltd.Şti ile … vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin mal kaçırmak amacıyla kurulmadığını, 05/10/1999 tarihinde yasal çerçevede kurulmuş bir şirket olduğunu, kredi borçlusu olduğu belirtilen dava dışı ….A.Ş. ye ait … ili … ilçesi …. mevkii … ada , …. parselde bulunan deri fabrikasının müvekkili …’e devredilmiş olmasının da, bu anlamda farklı değerlendirilemeyeceğini, muvazaa olduğundan bahsedilemeyeceğini, …’in iddia edildiği üzere ….’in oğlu olmadığını, …Ltd.Şti nin, …. tarafından perde arkasından yönetildiğine ilişkin beyanın varsayımdan ibaret olduğunu, müvekkili şirketin gerek kuruluşu gerekse işleyişi bakımından kanuna karşı yapmış olduğu herhangi bir hilenin de bulunmadığını, ülkemizde genellikle şirketlerin güvenilir , tanıdık , kişi veya akrabalar arasında kurulduğunu, şirket ortaklarının bu şekilde oluşmasının paravan şirket olarak niteleme veya organik bağın varlığından bahsetme olanağının bulunmadığını, davacı bankanın tespitlerinin doğru olmadığını ileri sürerek mülkiyet hakkını kısıtlayıcı ihtiyati haciz talebinin ve davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı … ..Ltd.Şti ne usulüne uygun tebligat yapılmış ise de; herhangi bir cevap dilekçesi vermediği gibi duruşmaları vekil veya temsilci vasıtasıyla takip etmemiştir.
DELİLLER VE YARGILAMANIN ÖZETİ
Dava; dava dışı kredi borçluları ile davalılar arasında fiili ve organik bağın bulunduğu borçluların mal kaçırmak için nam-ı müstear kullanarak faaliyetlerini kanuna karşı hile yaparak davalı firmalar üzerinden devam ettirdikleri iddiasına dayalı tüzel kişilik perdesinin kaldırılması, nam-ı müstear hukuki sebebine dayalı dava dışı asıl borçluların borçlarından davalıların da sorumlu olduğu iddiasıyla açılan fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 9.262.867 YTL alacağın temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istemine ilişkindir.
Tensip aşamasında davacı yanın ihtiyati haciz istemi davanın niteliği ve iddiaların yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle reddedilmiştir.
Taraf vekilleri; delil listeleri ile yazılı delillerini ibraz etmişler, diğer deliller mahkemece toplanmıştır.
İddia ve savunmaların değerlendirilmesi yönünden dosya üzerinde resen seçilen bilirkişiler Prof.Dr…, Prof.Dr…, Doç.Dr….,…, ….’den oluşturan bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak rapor alınmıştır. İbraz edilen raporda özetle; davalı şirketlerin kuruluş tarihlerine, faaliyet süreçlerine, iştigal konularına, ortaklık yapıları ile sermayelerine, ortakların sermaye paylarına ve dava dışı asıl kredi borçluları ile ilgili kredi kullandırma süreçlerine bakıldığında muvazaaya delalet edebilecek bir ortaklık yapılanmasına rastlanmadığı, davalı şirketlerin hepsinin toplam sermayesinin 217.000 TL olduğu, halbuki dava dışı şirketlere açılan gayri nakdi ve nakdi kredi toplamının 17.000.000-18.000.000 USD civarında bulunduğu, dolayısıyla bu şirketlerin sermaye tutarları yönüyle de, kredi kullanmış olan dava dışı şirketler tarafından sermaye tahsisi yoluyla desteklendiği sonucuna varılamadığı dava dışı asıl kredi kullanan şirketlerden , davalı şirketlerin hesaplarına herhangi bir kaynak aktarımı tespit edilemediği, bilakis davalı şirketlerin kendi aralarında finansal ilişkilerinin bulunduğu ve dava dışı şirketleri finanse ettiği, dava dışı asıl kredi borçlusu şirketlerden, davalı gerçek kişilere muvazaalı yöntemlerle herhangi bir para aktarıldığının kayıtlardan tespit edilemediği, davalı şirketlerden davalı gerçek kişilere yapılan ödemelerin ise, gerek tutarları ve gerekse kaynağı dikkate alındığında teknik yönden böyle bir aktarım olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı mütalaa olunmuştur.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, ticaret sicil kayıtları, banka kayıtları, hesap hareketleri,bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde aşağıdaki sonuçlara varılmıştır.
Dava dışı …A.Ş ile davacı bankanın …. Şubesi arasında 03/02/1999 tarihinde 10 milyon USD limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmeye …. A.Ş., ….AŞ,. …A.Ş., …., …., …., …, ….ve ….’in kefil oldukları, şahsi kefaletlerin yanı sıra bazı taşınmazların ipotek olarak alındığı, nakit kredilerin tahsil edilememesi , gayri nakdi kredilerin de nakde dönüşmesi ve tahsil edilememesi üzerine davacı bankanın kredi hesaplarını kat ettiği, borçlulara hesap kat ihtarnamelerinin gönderildiği, dava tarihi itibariyle davacı bankanın bu krediden dolayı 9.083.596,16 TL asıl alacak, 274.041.235,28 TL temerrüt faizi, 13.702.061,75 TL faizin %5 gider vergisi olmak üzere toplam 296.826.893,19 TL alacağının bulunduğu, dava dışı …Ltd.Şti ile davacı bankanın ….şubesi arasında bila tarih 1 milyon USD ve 1 milyon DEM limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, sözleşmeye …. , ….’in kefaletlerinin bulunduğu, şahsi kefaletlerin yanı sıra ….Yapı Kooperatifine ait bazı taşınmazların da ipotek olarak alındığı, nakit kredilerin tahsil edilememesi , gayri nakdi kredilerin de nakde dönüşmesi ve tahsil edilememesi üzerine davacı banka tarafından kredi hesaplarının kat edildiği, borçlu ve kefillere kat ihtarnameleri gönderildiği, banka tarafından kayıtların tümünün sunulmaması nedeniyle bu krediden dolayı dava tarihi itibariyle net alacağın hesaplanmasının yapılamadığı, bilirkişi raporunda tespit edilmiştir.
Dava dışı asıl kredi borçluları …A.Ş. , …Ltd.Şti ile davalı şirketlerin ortaklık yapıları, hisse oranları, kuruluş Tarihleri, sermaye yapıları incelendiğinde; dava dışı asıl kredi borçlusu ….A.Ş. nin 03/11/1999 tarihinde 50.000 TL sermaye ile kurulduğu, ortaklarının …. olduğu, diğer kredi borçlusu ….Ltd.Şti nin 22/01/1996 tarihinde 60.000 TL sermaye ile kurulduğu, şirket ortaklarının …. ve ….den oluştuğu, davalı şirketlerden; …Ltd.Şti nin 1996 yılındaki kuruluş sermayesinin 1.000 TL olduğu, bu sermayeyi 2007 yılında 25.000 TL ye yükselttiği, ….Ltd.Şti nin 2001 yılındaki kuruluş sermayesinin 60.000 TL olduğu, sonraki yıllarda herhangi bir değişikliğin olmadığı, ….-…’in şahıs işletmesi olduğu ve bu yapısını sonraki yıllarda da aynen sürdürdüğü, ….Ltd.Şti nin 2000 yılındaki kuruluş sermayesinin 60.000 TL olduğu, sonraki yıllarda bir değişikliğin olmadığı,….Ltd.Şti nin 1993 yılındaki kuruluş sermayesinin 2.000 TL olduğu, sonraki yıllarda bir değişikliğin olmadığı, …Ltd.Şti’nin 1999 yılındaki kuruluş sermayesinin 50.000 TL olduğu, sonraki yıllarda bir değişikliğin olmadığı, ….Ltd.Şti’nin 1995 yılındaki kuruluş sermayesinin 500 TL olduğu, 2007 yılında sermayesini 20.000 TL ye yükseltildiği, dolayısıyla davalı şirketlerden sadece ikisinde (….Ltd.Şti, …Ltd.Şti ) kuruluştan sonra sermaye arttırımına gidildiği, diğerlerinin sermayelerinde bir değişiklik olmadığı, sermaye arttırım işlemlerinin 2007 yılında gerçekleştirildiği görülmüştür. Dava dışı asıl kredi borçlusu şirketlere kredilerin 1999 -2000 yılları arasında kullandırılmasına karşın yedi davalı şirketten üç tanesinin (…, …, …) kredi kullandırım döneminden önce faaliyette bulunduğu, diğer şirketlerin ise kredi kullandırım döneminde ya da sonrasında kurulduğu anlaşılmaktadır.
Davacı banka; asıl kredi borçluları ….A.Ş. ile …Ltd.Şti ne 13/01/1999-10/08/2000 döneminde muhtelif tarihlerde toplam 17 milyon USD ve 1 milyon DEM, tutarında nakdi ve gayri nakdi kredi kullandırmış , daha sonra kredi ilişkilerinin bozulması ile asıl kredi borçluları ve sözleşme kefilleri hakkında yasal takibe geçmiştir. Kredinin teminatı olarak muhtelif taşınmazlar üzerinde 10.950.000 TL tutarında ipotek tesis edilmiş, takip aşamasında da ipotekli taşınmazların paraya çevrilmesinden 5.521.043 TL tahsilat sağlanmış, bakiye alacakla ilgili rehin açığı belgeleri alınmıştır.
Davalı şirketlerin kuruluş tarihlerine, faaliyet süreçlerine, ortaklık yapıları ile sermayelerine, iştigal konularına , ortaklık sermaye paylarına ve dava dışı asıl kredi borçluları ile ilgili kredi kullandırma süreçlerine bakıldığında muvazaayı kanıtlayacak bir ortaklık yapılanmasına rastlanmamıştır. Davalı şirketlerin hepsinin toplam sermayesinin 217.000 TL olduğu, dava dışı şirketlere açılan gayri nakdi ve nakdi kredilerin toplamının 17.000.000 USD-18.000.000 USD civarında bulunduğu, dolayısıyla bu şirketlerin sermaye tutarları yönüyle kredi kullanmış olan dava dışı şirketler tarafından sermaye tahsisi yoluyla desteklendiği sonucuna varılamamıştır. Öte yandan dava dışı asıl kredi kullanan şirketlerden, davalı şirketlerin hesaplarına herhangi bir kaynak aktarımı tespit edilemediği, davalı şirketlerin kendi aralarında finansal ilişkilerinin bulunduğu ve dava dışı şirketleri finanse ettikleri, davacı bankaca dava dışı şirketlere kullandırılan kredilerin davalı şirketlere sermaye ya da sermaye dışı bir fon olarak aktarıldığı yönünde tespit yapılamamıştır. Bpzma öncesi Yapılan yargılama sonucunda; ibraz edilen bilirkişi raporu ile dosya içeriğine göre muvazaa ve tüzel kişilik perdesinin kaldırılması veya aralanması koşullarının somut dava açısından oluşmadığı anlaşılmakla davanın reddine yasal düzenlemeler gereği …. Bankası A.Ş harçtan muaf olduğundan ayrıca harç alınmasına yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE SONUÇ
Önceki hükmün davacı vekilince temyizi üzerine Yargıtay …Hukuk Dairesi’nin 13/06/2013 tarih …. Esas…. Karar sayılı ilamı ile;
“1-Dava, dava dışı … A.Ş. ve … Ltd, Şti’ne davacı tarafından muhtelif tarih ve tutarlarda kullandırılan kredilerin davalılara hileli yo İlan um ak kırıldığı, bu şekilde bankanın zarara uğratıldığı iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir. Mahkemece alman bilirkişi raporu ve yapılan yargılama sonucunda dava dışı asıl kredi borçlusu şirketlerden davalı gerçek kişilere muvazaalı yöntemlerle herhangi bit para aktarıldığı kayıtlardan görülmediği gibi davalı şirketlerden davalı gerçek kişilere yapılan ödemelerin gerek tutarları gerekse kaynağı dikkate alındığında muvazaanın varlığını kanıtlamaya yeterli bulunmadığı gerekçesiyle tüm davalılar hakkında açılan davanın reddine karar veri imiş tir. Ancak mahkemece yapılan inceleme karar vermeye yeterli değildir Zira, h tikine esas alman 28.11.2011 tarihli bilirkişi raporunun 28.ve 29. sayfasında davacı bankadan kavi kullanım dava dışı şirketler …A..Ş. ve … Ltd, Ştirmn hesaplanırın dava dosyasına sunulmadığından bu şirketlerin he sap I arından diğer davalı ve dava dışı şirketlerin, hesaplarına bir aktarını olup olmadığının incelenemediği belirtilmiş olup, sonuca davalı şirketlerin kayıtları vc defterleri incelenmek suretiyle ulaşılmıştır. Yine gerçek kişilere yapılan ödemelerin krediyi kullanım şirket kayıtlarındaki dayanağı da incelenmemiştir. Davacı vekili bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde bilirkişi raporunda istenen belge ve kayıtların dosyaya sunulduğunu ancak incelenmediğini belirterek rapora ciddi itirazlarda bulunmuştur. Ancak, mahkemece davacı vekilinin, yukarıda açıklanan iddialarına İlişkin sunduğu belgeler ve cevaplanıl ma sı gereken ciddi itirazları üzerinde durulmadan, bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmişi ir. Bu durumda, mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta bankacılık işlemlerinde uzman öğretim üyesi ve mali müşavirin yer aldığı yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak, davacı iddialarının tek tek İncelenmek suretiyle Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
2-Bozma sebep ve şeklin, güre davacı vekilinin ücreti vekalete yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine olmadığına karar vermek gerekmiştir.”gerekçesiyle önceki hükmün davacı lehine BOZULMASINA karar verilmiştir.
Bozmadan sonra yapılan yargılamada davacı vekili bozma ilamına uyulmasını, davalı … Paz. Vekili önceki kararda direnilmesini, davalı … vekilleri önceki kararda direnilmesini, bir kısım davalılar vekili önceki kararda direnilmesini istemiştir.
Mahkememizce usül ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
16/09/2014 tarihli duruşmada 6545 Sayılı Kanunun 45. Maddesi ile yeniden düzenlenen 5235 Sayılı Kanunun 5. Maddesi ve Hakimler ve Savacılar Yüksek Kurulu 1. Dairesinin 26.08.2014 tarih ve 1876 Sayılı kararı uyarınca Asliye Tİcaret Mahkemelerinin 15.09.2014 tarihinden itibaren heyet halinde çalışmaya başlamaları nedeniyle dava değeri itibariyle iş bu dosyanın heyet halinde görülmesi gerektiğinden Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin diğer hakimlerinin aynı gün ve saatte tek hakimli duruşmaları bulunduğundan dosyanın heyete tevdiine karar verilmiştir.
13/10/2015 tarihli ara karar ile dosyadaki iddia ve savunmalar çerçevesinde davalı olarak gösterilen şirketlerin ve kişilerin kredi borçlusu şirketlere mevcut organik bağları var ise tespiti ve dereceleri, kredinin alındığı tarihten itibaren davacı bankanın sunduğu hesap hareketleri ile davalı şirketlerin o tarih ve sonrasına ilişkin hesap hareketlerinin kredi kullanan dava dışı şirketler …. A.Ş ve … Ltd. Şirketinin hesaplarının incelenmesi için davacı banka ile davalı şirketlerin ve dava dışı asıl kredi borçlusu şirketlerin defter ve kayıtları ile dosya kapsamı üzerinde inceleme yapılmak suretiyle dava dışı kredi borçlusu şirketler ….A.Ş ile …. Ltd. Şirketinin hesaplarından, davalı gerçek ve tüzel kişilerin hesaplarına bir aktarım olup olmadığı, gerçek kişilere yapılan ödemelerin krediyi kullanan şirketlerin kayıtlarındaki dayanağının incelenmesi, davacı banka vekilinin 13/03/2012 tarihli önceki bilirkişi raporuna itiraz dilekçesindeki itirazları üzerinde tek tek durulmak suretiyle rapordan sonra davacı tarafça sunulan belge ve kayıtların da incelenerek dava dışı kredi borçlusu asıl şirketlerin davacı bankadan kullandıkları davaya konu kredilerin davalılara hileli yollardan aktarılıp aktarılmadığı, dava dışı şirketler ile davalılar arasında organik bağ bulunup bulunmadığı, tüzel kişilik perdesinin aralanması koşullarının oluşup oluşmadığı, davacı bankanın alacak miktarının ne kadar olduğu hususlarında 5 kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilmiş, 05/04/2016 tarihli raporda özetle; davacı bankanın mevcut delil durumuna göre talep edebileceği asıl miktarı 9.082.796,79 TL olarak hesaplandığı, mevcut delil durumuna göre, dava dışı kredi borçlularının bakiye kredi borularından dolayı davalıların davacı bankaya karşı sorumlu olmaları doğurabilecek herhangi bir hesap veya başkaca bir olgu tespit edilemediği, perdeyi kaldırma teorisi yönünden değeriendirildiğinde ise, dosya İçeriğindeki bilgi ve belgelere göre, muvazaa oluşturabilecek bir ortaklık yapılanması açıkça belfle ernemiş, dava dışı asıl kredi borçlusu şirketlerin, davalı şirketleri sermaye bağlamında endiğine ilişkin açık bir olguya ulaşılamadığı, bu sebeplerle, davalı şirketlerin tüzel perdesinin kaldırılması yoluyla kredi borcundan sorumlu tutulamayacakları kanaatine bildirilmiştir.
22/09/2016 tarihli duruşmada davacı vekilinin 03/05/2016 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesindeki itirazlarının ve 09/05/2016 tarihli dilekçesi ekinde tekrar sunduğu hesap hareketlerinin incelenmesi ve değerlendirilmesi için bozmadan sonra rapor hazırlayan bilirkişi heyetinden (Prof. …., Doç. Dr. …., Yard. Doç. …. , mali müşavir bankacı …., bankacı ….) ek rapor alınmasına karar verilmiş, 15/12/2016 tarihli ek raporda özetle; davacı bankanın mevcut delil durumuna göre dava dışı 2 ayrı kredi lehtarı şirketin borcundan dolayı (….A.Ş ile …. Ltd. Şti.) talep edebileceği asıl atacak miktarı 9.262 867.-TL olarak hesaplandığı, her ne kadar davalı şirketler ile diğer davalılar arasında ortaklık yapısı yönünden bir ilişkinin varlığı görülebiliyorsa da, tek başına bu ilişkinin varlığının, davalılar arasında bir muvazaa olduğunu, dava dışı asıl kredi borçlusu şirket kanalıyla davalı şirketlerin sermaye bağlamında desteklendiğine ilişkin açık bir olguya ulaşılamadığı, bu nedenle de asıl borçlu dava dışı şirket dışında, ortaklık yapısının benzerliği sebebiyle davalıların kredi borcundan sorumlu tutulamayacağı mütalaa olunmuştur.
Mahkememizce bozma sonrası yapılan yargılama ve toplanan delilller sonucunda ; davacı banka dava dışı … A.Ş. ve … Ltd, Şti’ne davacı tarafından muhtelif tarih ve tutarlarda kullandırılan kredilerin davalılara hileli yoluyla aktarıldığı, bu şekilde bankanın zarara uğratıldığı iddiasına dayalı alacak istemine ilişkin olup kural olarak tüzel kişiliklerde mal ayrılığı ilkesi geçerli olup, tüzel kişinin malvarlığı onun ortaklarının ve onun yönetiminde bulunan organları oluşturan kişilerin ve kardeş ortaklıkların malvarlığından bağımsız ve ayrıdır. Eğer kişilik ve mal varlığı ayrılığı ilkesi uygulanmıyorsa yani malvarlıkları birbirine karışmışsa ve bu durumdan 3. kişiler zarar görüyorsa, art niyetle ve hesabi davranışlarla sırf sorumluluktan kurtulmak amacıyla tüzel kişilik perdesi ardına sığınılmış ise bu durumda TMK’nin 2. maddesi gereği şahıs ve mal ayrılığı ilkesi istisnaen uygulanmamaktadır.
Somut davada dava dışı asıl kredi borçlusu şirketlerden davalı gerçek kişilere muvazaalı yöntemlerle herhangi bir para aktarıldığı kayıtlardan görülmediği gibi davalı şirketlerden davalı gerçek kişilere yapılan ödemelerin gerek tutarları gerekse kaynağı dikkate alındığında muvazaanın varlığını kanıtlamaya yeterli bulunmamıştır.
Dava ortaklara ve davalı şirketlere yöneltildiğine göre, tüzel kişiliğin perdesinin aralanmasında esas alınan ölçütlerin biri olan mal varlıklarının veya ortakların alanların birbirine geçmesi kapsamında değerlendirme yapılmalıdır.
Yargıtay emsal içtihatlarına göre de davalı gerçek kişilerin tüzel kişiliğin perdesinin aralanması kapsamında şahsi mal varlığı ile sorumlu tutulabilmeleri için şirketin mal varlığı ile kendi mal varlıklarının iç içe geçip, karşı tarafta da bu konuda makul bir düşünce oluşturması gerekir. Somut olayda davalıların ortak oldukları her iki şirketin mal varlığı ile kendi mal varlıklarını iç içe geçirdikleri ve şirketlerin ticari ilişkide bulundukları ve kişiler üzerinde bu konuda makul bir kanı uyandırdıkları hususu ispatlanmamıştır.
Yapılan yargılama sonucunda bozma sonrası alınan ek kök raporlar sonucudna ibraz edilen bilirkişi raporu ile dosya içeriğine göre muvazaa ve tüzel kişilik perdesinin kaldırılması veya aralanması koşullarının somut dava açısından oluşmadığı anlaşılmakla davanın reddine yasal düzenlemeler gereği …. Bankası A.Ş harçtan muaf olduğundan ayrıca harç alınmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı … tarafından yapılan 138,25 TL tebligat ve müzekkere giderinin davacıdan tahsili ile davalı …’e ödenmesine ,
5-AAÜT 3/2. Maddesi uyarınca birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek vekalet ücreti hükmedilir hükmü uyarınca dosya kapsamı ve gerekçeye göre red sebebi ortak olan kendisini bir vekille temsil ettiren Davalılar yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 157.828,67 TL nispi avukatlık ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara müştereken ve müteselsilen ödenmesine,
6-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine
7-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
Dair; davalılar vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere verilen oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/01/2019

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸