Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/331 E. 2018/558 K. 10.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/331
KARAR NO : 2018/558

BİRLEŞEN DAVA TARİHİ : 03/04/2017
KARAR TARİHİ : 10/09/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/09/2018
Bakırköy ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….esas sayılı dosyasının Bakırköy …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. esas sayılı dosyasına aktarıldığı, sonrasında ticaret mahkemelerinin heyet halinde çalışmaya başlaması üzerine yapılan aktarım nedeniyle Bakırköy …Asliye Ticaret Mahkemesinin …. esas numarasını aldığı, Bakırköy …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. esas sayılı dosyasının dosyamızla birleştirildiği, davacı … tarafından davalı …aleyhinde açılan bayilik sözleşmesinin haklı nedenle feshi, ipotek ve intifa hakkının terkini, tazminat talepli asıl dava ile, davacı …tarafından davalı … aleyhinde açılan aynı bayilik sözleşmesinden kaynaklı kar mahrumiyeti alacağı talepli birleşen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile müvekkili arasında yapılan 2010/578 nolu bayilik sözleşmesinin davalının müvekkilinin ihtiyacı olan akaryakıt ürününü tedarik etmemesi üzerine haklı sebeple feshedildiğinin kabulüne, sözleşmenin müvekkili aleyhine olan hükümlerinin iptaline, davalı lehine … ili, …. ilçesi, …. köyü …. mevkii,…. ada , … parsel ,…. cilt , …. sayfa 3891,85 m2 alanlı kagir petrol binası ve müştemilatı vasfındaki müvekkiline ait olan taşınmazda bayilik ilişkisi kapsamında davalı lehine tesis edilen 75.000,00-TL meblağlı ipoteğin fekkine, aynı taşınmazda 10 yıl süre ile davalı lehine tesis edilen intifa hakkının terkinine, fazla saklı yoksun kalınan 25.000,00-TL kazanç kaybı ile istasyona yönelik yapılan harcamalardan şimdilik 50.000,00-TL sinin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 08/02/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile; yapılan harcamaların talimat yoluyla alınan bilirkişi raporunda 110.804,62 TL olarak tespit edildiğini belirterek dava dilekçesinde talep ettikleri fazla saklı 50.000,00-TL’yi 60.804,62-TL arttırarak 110.804,62-TL talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkili şirkete sözleşmelerdeki taahhütlerinden dolayı borcu bulunduğunu, bu borçların teminatını teşkil eden ipoteğin fekkinin söz konusu olamayacağını, davacının satış taahhütlerini yerine getirmediğini, satış taahhütlerinden açığı ve cezai şart borcu bulunan davacının bu borç ve taahhütlerinden kurtulmak için mal verilmediği şeklinde gerçek dışı iddialarla kendi nezdinde haklı sebepler yaratmaya çalıştığını, bayilik sözleşmeleri asgari mal alım taahhütnameleri nedeni ile müvekkili şirketin davacıdan sözleşmenin geçerli olduğu dönemde ve haksız suretle feshi sonrasında doğmuş cezai şart alacağı bulunduğunu, davacının ariyet olarak verilen malzeme ve kurumsal kimlik uygulaması bedellerini de geri ödemediğini, intifa hakkının terkini koşullarının gerçekleşmediğini, TMK 796. maddesinde terkin sebeplerinin sayıldığını, davacının müvekkili şirketin akaryakıt taleplerini karşılayamadığı yönündeki iddiasının da gerçek dışı olduğunu ileri sürerek haksız, dayanaksız, kötü niyetli davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı arasında birden fazla akaryakıt bayilik sözleşmesi akdedildiğini, son olarak 17/09/2010 tarihli 5 yıl süreli akaryakıt bayilik sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 12.maddesinde davalının sözleşmenin başlangıç tarihinden sözleşme süresinin sonuna kadar geçecek dönemde 300 m3 ürünü satın almayı taahhüt ettiğini, aksi halde aradaki farktan doğan müvekkilinin uğradığı kar mahrumiyetini hiçbir itirazda bulunmaksızın ve herhangi bir mahkeme kararı gerekmeksizin derhal ve defaten ödemeyi taahhüt ettiğini, davalı bayinin Beyoğlu …Noterliği kanalı ile 26/03/2012 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname keşide ederek bayilik sözleşmesini tek taraflı olarak feshettiğini, davalının bugüne kadar sözleşmeden kaynaklanan kar kaybını ödemediğini, taraflar arasında görülmekte olan Bakırköy …Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyasında hazırlanan bilirkişi raporunda bayinin eksik mal alımı yaptığının hesaplandığını, her iki dosya arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğunu dosyanın daha önce açılan Bakırköy …ATM’nin …. Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, yapılacak yargılama sonunda fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.000,00 TL kâr mahrumiyeti alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen dosya davalısı vekili cevap dilekçesinde; birleşen davadaki talebin zaman aşımına uğradığını, acentelik sözleşmelerinden kaynaklı taleplerin 1 yıllık zaman aşımına tabi olup ayrıca 5 yıllık sürenin dahi geçtiğini, birleşen dosya davacısı tarafından zaman aşımını kesen bir işlem yapılmadığını, öte yandan kısmi dava açılmasının hukuka aykırı olduğunu, esasa ilişkin olarak ise asıl dosya kapsamındaki tüm beyanlarının geçerli olduğunu, davacının müvekkili tarafından talep edilen ürün ve teslim ettiği ürün konusunda bilgi vermesi gerektiğini ileri sürerek eksik harcın ikmalini, davanın öncelikle zaman aşımı yönünden reddini, aksi taktirde esastan reddini istemiştir.
Asıl dava; akaryakıt bayilik sözleşmesinin davacı bayi tarafından haklı nedenle feshedildiğinin tespiti, davacıya ait taşınmazdaki davalı lehine konulan ipotek ve intifa hakkının terkini, sözleşmenin haklı nedenle feshi sebebiyle yoksun kalınan kazanç kaybı ile istasyona yapılan harcama bedellerinin faiziyle birlikte tahsili istemlerine ilişkindir.
Birleşen dava ise; bayinin ifa yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmemesi ve sözleşmeye aykırılık nedeniyle mahrum kalınan kâr alacağı istemine ilişkindir.
Taraf vekilleri asıl ve birleşen dosyalarda delillerini ibraz etmişler, diğer taraf delilleri mahkememizce toplanmış, taraflar arasındaki bayilik sözleşmeleri, ipotek ve intifa hakkı bulunan taşınmazın tapu kaydı, ipotek akit tablosu celp edilmiş, davacı bayinin istasyonunun bulunduğu yerde keşfen inceleme yapılmak suretiyle bilirkişi raporu talimat yoluyla alınmış, sonrasında davalı-birleşen dosya davacısı akaryakıt satış şirketinin ticari defter ve kayıtları ile dosya kapsamı üzerinde uzman bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak rapor ve tarafların itirazlarının değerlendirilmesi, birleşen dosyadaki talebin incelenmesi amacıyla ek rapor alınmıştır.
Asıl davada taraflar arasındaki uyuşmazlık, davaya konu bayilik sözleşmesinin davacı bayi tarafından haklı sebeple feshedilip edilmediği, sözleşmenin bayi aleyhine maddeler içerip içermediği, bu maddelerin iptalinin gerekip gerekmediği, davacının taşınmazındaki ipoteğin ve intifa hakkının terkini koşullarının oluşup oluşmadığı, davacının kazanç kaybı ve harcama bedellerini davalıdan talep edip edemeyeceği, edebilecek ise miktarlarının tespiti hususlarından oluşmaktadır.
Birleşen davada taraflar arasındaki uyuşmazlık, akaryakıt bayilik sözleşmesinin 12.maddesi kapsamında talep edilen kâr mahrumiyeti alacağının yerinde olup olmadığı, davalı yanın zaman aşımı def’inin ve kısmi dava açılamayacağına ilişkin itirazlarının yerinde olup olmadığından kaynaklanmaktadır.
Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 23/01/2013 gün 2012/15273 Esas, 2013/1188 Karar sayılı ilamında da ifade edildiği üzere, taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesi gereğince bayinin ifa yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmemesi ve sözleşmeye aykırılık nedeniyle kâr mahrumiyeti alacağı talep edildiğine göre bu talebin e.BK’nın 125., 6098 sayılı TBK.’nın 146.maddelerinde öngörülen 10 yıllık genel zaman aşımı süresine tabi olduğu nedeniyle davalı yanın birleşen dosya yönünden ileri sürdüğü zaman aşımı def’inin reddine, HMK’nın 109.maddesinin 2.fıkrası 11/04/2015 tarihinde yürürlükten kaldırılmış olduğundan birleşen dava yönünden kısmi dava açılması mümkün hale gelmekle davalı yanın buna ilişkin itirazının da reddine 17/07/2017 tarihli birleşen davanın ön inceleme duruşmasında taraf vekillerinin huzurunda karar verilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi, tapu kaydı, benimsenen bilirkişi raporları ile tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde; asıl dava davacısı, kendisine Mayıs 2011’den itibaren yeterince akaryakıt verilmemesi gerekçesine dayalı olarak sözleşmeyi feshettini beyan etmiştir.Bayilik sözleşmesinde bayilik verenin temel edim yükümlülüklerinden en önemlisi sözleşmeye uygun bir şekilde ürün teslimi suretiyle bayinin desteklenmesidir. Nitekim dosyada mevcut taraflar arasında imzalanan bayilik sözleşmesinin 2.maddesinde bu husus hükme bağlanmıştır. Bu hukuki durum sebebiyle davacı bayi, bu iddiasını hukuken geçerli deliller aracılığı ile ispat edebildiği takdirde bayilik sözleşmesini haklı sebeple feshetmiş kabul edilecektir. Taraf defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemede, davacı bayinin, bu iddiasını doğrulamaya yarayacak herhangi bir delile rastlanmamıştır. Sadece davacının Mayıs 2011 ve Aralık 2011 aylarında herhangi bir akaryakıt alımı gerçekleştiremediği anlaşılmış ise de; söz konusu aylar dışında, akaryakıt alımlarının düzenli olarak ve hatta bir önceki yıl ile mukayese edildiğinde artan bir şekilde gerçekleştirildiği tespitleri yapılmıştır. Benzer şekilde, davacı tarafından araçlarının akaryakıt ürünü alımı için rafineri önünde günlerce beklediği açıklaması yapılmış olmasına rağmen Tüpraş tarafından gönderilen cevabi yazılarda, davacının iddia ettiği gibi bir beklemenin söz konusu olmadığı, davacıya ait aracın geldiği gün akaryakıt teslim alarak sahadan ayrıldığı bilgisinin verildiği görülmektedir. Bunun dışında davacı tarafça temin edilerek dosyaya ibraz edildiği anlaşılan akaryakıt talepnamelerinin de davacıya yönelik talepnameler olduğu, davalı ile arasındaki uyuşmazlık bakımından bu talepnamelere hukuki değer atfedilemeyeceği anlaşılmaktadır. Davacının belirli bir dönemde davalıdan akaryakıt talep edip de kendisine akaryakıt tesliminin gerçekleşmediğini ortaya koyan bir delile rastlanmamıştır. Talimat yoluyla alınan bilirkişi raporunda da bu husus ayrıntılı şekilde değerlendirilmiş, bu raporda da haklı fesih için aranan şartların gerçekleşmediği sonucuna ulaşılmıştır. Bu sebeple davacının haklı sebeple fesih iddiasının ispata muhtaç kaldığı değerlendirilmiştir.
Bir sözleşmenin feshi dolayısıyla uğranılan zararın tazmini, ancak feshin muhataba isnadı mümkün sebeplere dayalı olması ihtimalinde gündeme gelebilir. Bu husus eBKm.96(TBKm.112) hükmünün amaç ve lafzından anlaşılmaktadır. Davacı bayi, her ne kadar dava dayanağı sözleşmeyi haklı sebeple feshettiği beyanında bulunmuş ise de; dava dosyası içerisinde bu iddianın doğruluğunu ispata yarayacak herhangi bir delile rastlanılmamıştır. Hal böyle olunca, davacı bayinin davalıdan haklı fesih sebebiyle kazanç kaybı veya istasyona yapılan harcamaların tazminini talep edemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Taraflar arasındaki sözleşmenin bayi aleyhine maddeler içerip içermediği, bu maddelerin iptalinin gerekip gerekmediği hususuna gelince; davaya konu sözleşmenin 17/09/2010 tarihli sözleşme olduğu açıktır. Bu sözleşme bütün olarak incelendiğinde, davalı bayilik veren tarafından, tek başına ve benzer bayilik ilişkilerinin kurulmasında kullanılmak üzere önceden hazırlanmış bir sözleşme metni olduğu, davacının önüne konulan bu metni kabul etmek veya etmemek şeklindeki tercih dışında, metnin hazırlanması ve oluşturulması noktasında bir katkı ve etkisinin bulunmadığı açıktır. Sözleşmenin geçerliliği ve bağlayıcılığı noktasında imzalandığı tarih itibariyle eski BK.hükümlerinin uygulanması suretiyle değerlendirme yapılacaktır. TBK’nun yürürlüğe girmesinden önceki dönemde de genel işlem koşullarının denetlenmesi gerektiği kabul edilmekte, bu denetimin de BK.m.19 hükmünde düzenlenen ahlaka aykırılık esasına dayandırılabileceği görüşü bulunmaktadır. Bu yaklaşım tarzı Yargıtay tarafından da benimsenmiştir. Bu hukuki durum sebebiyle bayilik sözleşmesi içerisinde yer alıp, sadece bir tarafın menfaatlerini aşırı ve ahlaka aykırı bir şekilde koruma amacı güden hükümlerin geçersizliğine karar verilmesi mümkün olacaktır. Ancak sözleşme davacı tarafça feshedilmiş olduğundan zaten bir bütün olarak sona ermiştir. Bu nedenle daha dar kapsamlı inceleme yapılması gerekmiştir. Sözleşmenin 12/e maddesinde “işbu sözleşmenin her ne sebep ve suretle olursa olsun sona ermesi halinde, bayinin söz konusu yerlerle ilgili işletmeciliği de sona erecektir. Bayi, sözleşmenin feshini müteakiben herhangi bir mahkeme kararı gerekmeksizin istasyon ve tesisleri derhal tahliye ederek Şirkete teslim edeceğini kabul ve taahhüt etmiştir…” bu hüküm içeriği itibariyle ihkakı hak yasağına açıkça aykırı olup, davalı bayilik vereni olağanüstü ayrıcalıklı bir konuma taşımayı amaçlamaktadır. Bu sebeple sözleşmenin 12/e maddesinin geçersiz olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Davacıya ait taşınmazdaki ipoteğin fekki ve intifa hakkının terkini koşullarının oluşup oluşmadığı yönünden değerlendirme yapıldığında; davalı lehine tesis edilmiş ipotek hakkının karz ipoteği değil “teminat” ipoteği olduğu, bu kapsamda bayilik sözleşmesinden kaynaklanan muhtemel alacakları teminat altına almayı amaçladığı açıktır. Söz konusu ipotek hakkının varlığı ve devamı, davalının bayilik sözleşmesi kapsamında alacaklı olmasına bağlıdır. Bu tür bir alacak mevcut değil ise, alacağa bağlı fer’i bir hak niteliği taşıyan ipotek hakkının da terkini gerekecektir. Alacak doğmadığında veya sona erdiğinde, ipotek hakkı da fer’i niteliğinin bir sonucu olarak kendiliğinden sona erer. Davalı bayilik verenin ipotek hakkının devamını istiyor ise ipoteğin temin ettiği ve sona eren bayilik sözleşmesinden kaynaklanan bir alacağının bulunduğunu hukuken geçerli deliller ile ispat etmesi gerekir. Bu kapsamda davalı geçmiş yıllarda asgari mal alım taahhütlerine aykırı hareket edilmesinden kaynaklanan cezai şart alacaklarının bulunduğunu iddia etmiştir. Bilirkişi kurulunun kök ve ek raporlarında belirtildiği gibi sözleşmenin ilk yılı davacı bayi asgari alım taahhüdüne uymadığı halde davalı şirket ikinci yılda herhangi bir ihtirazi kayıt koymadan mal vermeye devam etmiştir. Bu durumda Yargıtay 19.Hukuk Dairesi ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararları uyarınca ilk 1 yıllık döneme ilişkin davalı bayilik verenin cezai şart talep etmesi dürüstlük kuralına aykırı olduğundan mümkün değildir. 17/09/2011 tarihinde başlayan ikinci sözleşme yılı için davacı bayi bu dönemin ortasında sözleşmeyi haksız bir şekilde feshetmiştir. Bu durumda davalı şirket 5 yıllık sözleşme süresinden geriye kalan kısım için taahhüt edilmiş bulunan asgari mal alım taahhütleri dikkate alınarak cezai şart ödenmesini talep edebilecektir. Cezai şart miktarı bakiye 3 yıl 5 ay 22 gün için 83.446,00-USD olarak hesaplanmıştır. Her ne kadar davalı şirket davacıya ait istasyonun giydirilmesi sebebiyle ortaya çıkan yatırım alacağı olduğunu iddia etmiş ise de; söz konusu yatırım harcamalarının, taraflar arasında daha önce akdedilen diğer sözleşme zamanında yapıldığı ve bu harcamaların amortismana tabi tutulmak suretiyle karşılandığı tespit olunmakla davalı şirketin yatırım alacağının bulunmadığını kabul etmek gerekmiştir. Davacı bayi sözleşmeyi yaklaşık 4 yıl önce haksız şekilde sona erdirdiğinden erken feshin davalı şirketin zarara uğramasına sebebiyet verdiğinde kuşku yoktur. Terkini talep edilen ipotek hakkı bayilik sözleşmesinden davalı lehine doğması muhtemel alacakları teminat altına almak üzere tesis edildiğinden ve davalının cezai şart alacağı söz konusu olduğundan ipotek hakkının terkini koşullarının oluşmadığı sonucuna varılmıştır.
Davalı lehine 01/10/2015 tarihine kadar devam etmek üzere süreli intifa hakkı tesis edilmiştir. Asıl davanın açıldığı tarih itibariyle intifa hakkı süresi dolmamıştır. İntifa hakkı tesisine yönelik sözleşme ile bayilik sözleşmesi “bileşik-bağlantılı sözleşme” niteliği taşımaktadır. Bu nedenle iki sözleşme diğerinin hukuki sebep ve temelini teşkil etmekte, her ikisi de taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin amaca uygun bir şekilde devamını garanti altına almayı amaçlamaktadır. Bu açıklama çerçevesinde bir sözleşme bünyesinde yaşanan gelişmeden diğerinin etkilenmesi kaçınılmazdır. Birisi sona ermesine rağmen diğerinin devam ettirilmesi kural olarak isabetli olmayacaktır. Her ne kadar intifa hakkının süresi yargılama sırasında dolmuş ise de, dava açıldığı tarih itibariyle intifa hakkı süresi dolmadığından davacının talebi esas yönden değerlendirilmelidir. Bu hukuki durum sebebiyle bayilik sözleşmesi sona erdiğinden artık intifa hakkının devamının da anlamsız hale geldiği kabul edileceğinden intifa hakkının sona erdirilmesi ve terkinine karar vermek gerekmiştir.
Birleşen davaya gelince; bu davada davacı akaryakıt satış şirketi (bayilik veren) sözleşmenin haksız ve erken feshi nedeniyle kar kaybı alacağı talep etmiştir. Bilirkişi kurulunun ek raporunda belirtildiği üzere davacı bayilik verenin cezai şart dışında sözleşme 3 yıl 5 ay 22 gün daha yürürlükte kalmış olsa idi, elde edeceği kar miktarını elde edememiş olması sebebiyle uğradığı zararın tazminini talep etmesi mümkündür. Kök raporda ayrıntılı açıklandığı gibi, davalı (bayi) sözleşmeyi haklı sebebe dayalı olarak feshettiği iddiasını ispatlayabilmiş değildir. Ancak bunun için davacının TBK m.180 (eBK m.159) hükmünün gereği olarak, uğradığı kar kaybının talep edilebilecek cezai şart tutarından daha fazla olduğunu ispat etmesi gerekecektir. Bilirkişi kurulunun yapmış olduğu hesaplamada davacı bayilik verenin, 26/03/2012 fesih tarihinden 10/01/2015 sözleşme sonu tarihine kadar olan kısım için mahrum kaldığı kar miktarı 89.114,38 TL olarak tespit edilmiştir. Davacı bayilik verenin sözleşmenin ilk yılı için ihtirazi kayıt koymadan yeni dönemde ürün vermeye devam etmiş olması nedeniyle ilk yıla ilişkin asgari alım taahhüdüne riayet edilmediği gerekçesi ile cezai şart talep etmesi dürüstlük kuralına aykırı olmakla birlikte sözleşmenin davacı tarafça feshinden sonraki yıl ve sözleşme süresi dolana kadar 3 yıl 5 ay 22 gün için cezai şart talep etmesi mümkündür. Bilirkişi kurulunca talep edilebilecek cezai şart miktarı 83.446,00 USD hesaplanmıştır. Bu durumda davacının uğramış bulunduğu varsayılabilecek kar kaybı, talep edebileceği toplam cezai şart tutarının altındadır. Diğer bir ifadeyle davacı bayilik veren cezai şartı aşacak şekilde kar kaybına uğramamıştır. Bu nedenle birleşen davaya konu kar kaybı alacağı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler karşısında; Asıl davanın kısmen kabulüne, taraflar arasında akdedilen 17/09/2010 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinin 12/e madde ve bendinin geçersizliği nedeniyle iptaline, … ili, …. ilçesi, … …. mevkii, …. ada, … parselde kayıtlı, 3891,85 m2 yüz ölçümlü, kargir petrol binası ve müştemilatı nitelikli taşınmazın tapu kaydında davalı ….A.Ş lehine konulan 10 yıl süreli 10/01/2005 tarihli …. yevmiye nolu 10.000 YTL tutarlı intifa hakkı kaydının terkinine, davacının diğer taleplerinin ve ıslahla arttırdığı talebinin reddine, birleşen davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle ;
1-ASIL DAVADA ;
a)Asıl davanın KISMEN KABULÜNE ; Taraflar arasında akdedilen 17/09/2010 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinin 12/e madde ve bendinin geçersizliği nedeniyle İPTALİNE,
b)…. ili , … ilçesi, …. …. mevkii, …. ada, …. parselde kayıtlı, 3891,85 m2 yüz ölçümlü, kargir petrol binası ve müştemilatı nitelikli taşınmazın tapu kaydında davalı …. A.Ş lehine konulan 10 yıl süreli 10/01/2005 tarihli 22 yevmiye nolu 10.000 YTL tutarlı İNTİFA HAKKI KAYDININ TERKİNİNE,
c) Davacının diğer taleplerinin ve ıslahla arttırdığı talebinin REDDİNE,
d)Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 683,10 TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 2.227,50 TL harçtan mahsubuna, peşin harçtan artan 1.544,40 TL harç ile tamamlama ve ıslah harçları olarak yatırılan 1.210,78 TL artan harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
e)Davacı tarafından yatırılan 21,15 TL başvurma harcı ile karar ve ilam harcından mahsup edilen 683,10 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
f)Davacı tarafından yapılan 362,10 TL tebligat, talimat posta, müzekkere gideri, 4.800,00 TL bilirkişi ücreti, 343,95 TL keşif harcı olmak üzere toplam 5.506,05 TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranı nazara alınarak takdiren 250,00 TL sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
g)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davanın kabul edilen miktarı dikkate alınarak davacı yararına tayin ve takdir olunan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
h) Davanın reddedilen miktarı dikkate alınarak karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 18.598,28 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
2-BİRLEŞEN DAVADA ;
a)Birleşen davanın REDDİNE,
b)Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 35,90 TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 51,24 TL harçtan mahsubu ile , artan 15,34 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde birleşen dava davacısına iadesine,
c)Birleşen dosya davacısının yapmış olduğu yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
d)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca birleşen dosya davalısı yararına tayin ve takdir olunan 2.180,00 TL vekalet ücretinin birleşen dosya davacısından alınarak birleşen dosya davalısına verilmesine,
3)Artan avans olur ise karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmi Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.10/09/2018

Katip …

Hakim …