Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/308 E. 2018/503 K. 05.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/308
KARAR NO : 2018/503

DAVA : Haksız Rekabetin Tespiti, Maddi-Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 18/05/2011
MAHKEMEYE TEVZİ TARİHİ : 12/09/2014
KARAR TARİHİ : 05/07/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 24/07/2018

Bakırköy ….ATM’nin ….Esas sayılı dosyası mahkemenin 1/2 müstemir yetkili hakimi …’in uhdesindeki işler yönünden Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nde yetkilendirilmesi ve mahkemenin faaliyete geçmesi nedeniyle Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. numarasını aldığı, Bakırköy ….Asliye Ticaret Mahkemesinin faaliyetinin durdurulması üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 1.Dairesinin 08.09.2014 tarih 1945 Sayılı Kararı uyarınca yapılan devir işlemi nedeniyle, Bakırköy …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas numarasını alan dava dosyasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı şirketin …. Diyaliz Merkezini işletmekte olduğunu, davalı … Ltd. Şirketi’nin ise davacı şirketin yaklaşık 500 metre ilerisinde yer alan ve bünyesinde diyaliz merkezi de bulunan …. Hastanesini işlettiğini, her iki şirketin faaliyet gösterdikleri sektör ve bölge itibariyle birbirlerinin en büyük rakibi konumunda olduklarını, davacı şirket ortaklarından mesul müdür ve sorumlu diyaliz hekimi olarak görev yapmakta olan …’in şirkete yazılı ya da sözlü ihbarda dahi bulunmadan 10/03/2011 tarihinde işe gelmediğini ve akabinde müvekkili şirketin rakibi olan ….Hastanesinin diyaliz merkezinde çalışmaya başladığını, sonrasında ise şirketten 8 personel ve 43 hastanın daha ayrıldığını, şirketlerinden ayrılan personelin tamamının rakip firmada çalışmaya başladığını ve hastaların da tedavilerini şirketlerinden ayrılan sağlık personelinin gözetimi altında rakip firmada devam ettirdiklerini, …. ve davalı şirketin birlikte hareket ederek başta TTK’nın haksız rekabet hükümleri olmak üzere, İş Kanunu ve mesleki mevzuatı da ihlal etmek suretiyle müvekkili şirketi telafisi mümkün olmayan zararlara uğrattıklarını, davalının yasalara ve mesleki mevzuata aykırı işlemleri dolayısıyla 15/03/2011 tarihinde İl Sağlık Müdürlüğüne ve 02/05/2011 tarihinde Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu’na ayrıca SGK İl Müdürlüğüne ve İstanbul Tabip Odası’na gerekli şikayetlerde bulunduklarını, davalı şirket yetkililerinin müvekkili şirket çalışanları aracılığıyla eriştiği tüm hasta iletişim bilgilerini kullanmak suretiyle, davacının diyaliz merkezinde tedavi olan hastalara hemen hemen her gün ve hatta rahatsız edecek şekilde telefon ederek ve bizzat evlerine giderek davacı şirkette halen görev yapan hekim ve hemşireler aleyhinde kötüleyici ve karalayıcı yanlış ve yanıltıcı beyanlarda bulunarak çeşitli vaatlerle hastaların ….Hastanesi diyaliz merkezine gitmeleri için yoğun çaba gösterdiklerini,…hakkında Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına yapmış oldukları suç duyurusu üzerine …. Hazırlık sayılı dosyası ile başlatılan soruşturmanın devam ettiğini, ayrıca yine …. hakkında güvenin kötüye kullanılması nedeniyle yapılan suç duyurusu neticesinde Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturmanın tamamlanarak Silivri ….Sulh Ceza Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyası ile ceza davası açıldığını, davalının müvekkili şirketin kilit personelini ayartarak hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir şekilde elde ettiği ticari sırlardan faydalanarak …’in ve diğer personelin hastalar nezdinde kurdukları baskı, yönlendirme, özendirme sonucu çoğunluğu ilk üç gün içerisinde toplam 43 hastanın müvekkili diyaliz merkezindeki tedavilerine son vererek ….Hastanesi Diyaliz Merkezine geçerek tedavilerine orada devam etmelerini sağladığını, davalı şirket tarafından istihdam edilen tüm personelin haksız rekabet teşkil eden eylemlerini aralıksız olarak devam ettirmekte olduklarını, davalının hukuka aykırı davranışları oluşmadan önce müvekkili şirkete ait diyaliz merkezinde tedavilerine devam eden hasta sayısı 126 iken bu hastaların % 35’inin davalının diyaliz merkezine geçmiş bulunduğunu, bu sayının davalının haksız rekabet teşkil eden eylem ve hareketleri ile her geçen gün arttığını, müvekkili şirket hastalarının rakip şirkete geçmeleri nedeniyle uğramış oldukları zararın aylık 74.820,00 TL olduğunu, bu zararın yıllık karşılığının ise 897.840,00 TL olduğunu, davalının müvekkili şirkete karşı yürüttüğü haksız rekabet eylemleri neticesinde şirketin son derece büyük bir ticari itibar kaybına uğradığını, zaten yoğun bir rekabet ortamı içerisinde faaliyet göstermekte olan davacı şirketin uğramış olduğu itibar kaybını telafi edebilmek için pek çok tanıtım, kampanya ve ilave yatırıma kalkışması gerektiğini, bunların davacı şirkete maliyetinin ise 100.000,00 TL olacağının düşünüldüğünü, davalının haksız eylemleri nedeniyle müvekkili şirketin % 70-80 olan doluluk oranının % 50’ye düştüğünü, bu oranın haksız eylemlerin devam etmesi halinde giderek daha da düşeceğini, müvekkili şirketin 2010 Mayıs ayında tedavi ettiği hastalara daha iyi hizmet verebilmek için kapasite artırımına gittiğini, yaklaşık 140.000,00 TL dolayında yatırım yaptığını, yapmış olduğu yatırımlarla ilgili olarak 2012 Mayıs ayına kadar senet ödemeleri bulunduğunu, atıl kapasite nedeniyle müvekkili şirketin zararının somut delillere dayalı 140.000,00 TL civarında olduğunu ileri sürerek, öncelikle davalının rekabet hükümlerine aykırı eylemlerinin tedbiren önlenmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının eylemlerinin haksız rekabet olduğunun tespitiyle şirketin hasta kaybı sebebiyle uğradığı yıllık maddi zarar için 1.000,00-TL, şirketin atıl kapasiteye düşmüş olması nedeniyle uğramış olduğu zarar nedeniyle 1.000,00-TL maddi tazminat, davalının haksız ve hukuksuz eylemlerinin davacıda yol açtığı itibar kaybı nedeniyle 10.000,00-TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, hükmün tirajı en yüksek üç gazeteden birinde yayınlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle uyuşmazlığın İş Kanunundan kaynaklandığını, bu nedenle görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini, görevsizlik kararı verilmesine ilişkin taleplerinin reddi halinde ise dava edilen taleplerin tamamının aynı yargı çeşidi içinde yer almaması nedeniyle HMK 110 maddesi gereğince davanın tefrik edilerek tefrik edilen kısmın iş mahkemesine gönderilmesini talep ettiklerini, sağlık sektöründe hizmet vermekte olan müvekkili şirketin 16/02/2010 tarihinde diyaliz hizmeti vermeye başladığını, davacı şirketin de aynı bölgede iştigal ettiğini, hastaların birden çok diyaliz merkezi seçeneğinin olmasının hastanın lehine bir durum olup, hastanın iki birim arasında tercih yaparken taraflarca bilinmeyen bir çok etkeni de göz önüne alabileceğini, yine bu iki diyaliz merkezinin birbirine yakınlığının aynı etkiyi personel üzerinde de göstermekte olduğunu, diyaliz tedavisi konusunda uzmanlaşmış olan sağlık personellerinin bir merkezden ayrılarak aynı bölgede bulunan diğer bir diyaliz merkezine geçebilmekte ve uzmanlığının gerektirdiği işte çalışma imkanını elde edebilmekte olduğunu, bu nedenlerle bu iki merkez arasında personel ve hasta aktarımlarının olmasının tabi olduğunu, müvekkili diyaliz merkezinde süregelen tedavilerini bırakıp davacı diyaliz merkezinde tedavi olmaya başlayan 11 hasta mevcut olduğunu, bu hususun hastanın hekim seçme hakkı kapsamı içerisinde değerlendirilerek davacının sorumluluğunun araştırılmamış olduğunu, müvekkili şirketin yeni kurulan ve büyüme aşamasında olan bir şirket olduğundan bu durumun personel açığı yarattığını, hastanenin yenilikçi tutumu, hizmetin verilmesi sırasında gözetilen özen, güler yüz ve hijyen kurallarına bağlılığın hastaların ilgisine mazhar olduğunu, hizmet biriminin Silivri Bölgesinde kurulmuş olsa bile şirketin hizmetinin Avrupa yakasındaki tüm diyaliz hastalarının tercihi olduğunu, müvekkili şirkette diyaliz hizmeti ile birlikte tüm tıp dallarındaki diğer hizmetlerin de birlikte verildiğini, diyaliz hastalarının tedavisi sırasında herhangi bir konsültasyon geliştiğinde hastane içinde birimlerden anında yardım alınabilme olanağının bulunduğunu, müvekkili şirketin 7 adet personeli işe aldığını, başvurularında en son işlerinden neden ayrıldıkları sorulduğunda ücretlerinin ödenmediğini belirterek iş sözleşmelerini feshetmekte haklı olduklarını beyan ettiklerini, davacı şirketin personellerine baskı uyguladığını, müvekkili şirketin davacı şirket çalışanları ile hukuka aykırı bir eyleminin olmadığını, ….’in de davacı şirket iş yerinde beraber çalıştıkları arkadaşlarını ayartmasının söz konusu olmadığını, davacı şirketin müvekkiline geçiş yapan personeli hakkında rekabet yasağına aykırılıktan dolayı davalar açtığını, bir kısım personelin de davacı şirket aleyhinde ücret ve tazminat alacaklarına ilişkin davalar açtığını, personelin davacı şirketten ayrılmasına müvekkilinin sebebiyet vermediğini, bilakis davacı şirketin personel ücretlerini zamanında ödemediğini, daha ağır şartlar ihtiva eden rekabet yasağına ilişkin hükümleri içeren iş sözleşmelerini imzalamaları konusunda baskı yaptığını, her yeri izleyebilen kameralar donatarak personeli huzursuz ettiğini, bunun sonucunda personellerin kendi lehlerine doğan haklı ve derhal fesih hakkını kullandığını ve sözleşmelerini sona erdirdiklerini, ayrılan bu personelin de iş için müvekkili şirkete başvurduğunu, davacı şirketle yaptıkları iş sözleşmelerini haklı sebeplerle feshettiklerini beyan ettiklerini, müvekkilinin de haklı oldukları kanaati ile 7 adet personeli işe aldığını, davacının kendi zarar verici politikası sonucunda zarara uğradığını, Hasta Hakları Yönetmeliği’ne göre mevzuat ile belirlenmiş usullere uyulmak şartıyla hastanın, kendisine sağlık hizmeti verecek olan personeli serbestçe seçme, tedavisi ile ilgilenen tabibi değiştirme ve başka tabiplerin konsültasyonunu isteme hakkı bulunduğunu, müvekkilinin haksız rekabet oluşturacak hiçbir davranışı olmadığını,…. hakkında açılan soruşturmanın veya ceza davalarının müvekkili ile ilgisi olmadığını, hastaların müvekkili diyaliz merkezini seçmelerinin hekim seçme hakkına dayandığını, müvekkilinin iş şartlarına uygun davrandığını, zararın müvekkili tarafından karşılanması ve tedbir talebinin reddinin gerektiğini davacının iddia olunan zararını ispat edemediğini, esasen müvekkilinin bu zarardan da sorumlu tutulamayacağını, davacının tanıtım ve kampanyalarının maliyetinin müvekkili şirkete yüklenmesinin kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin tamamen hukuka uygun olarak davrandığını belirterek, her türlü talep ve dava hakları ile fazlaya ilişkin talepleri saklı kalmak üzere davanın reddine, hükmün tirajı en yüksek 3 gazeteden birinde yayınlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Dava; haksız rekabetin tespiti ile haksız rekabet nedeniyle uğranıldığı iddia olunan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Taraf vekilleri delil listeleri ile yazılı delillerini ibraz etmişler, diğer deliller mahkememizce toplanmış, bu kapsamda İl Sağlık Müdürlüğünden inceleme raporu, Cibali Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi’nden medula dökümleri, Silivri …Sulh Ceza Mahkemesi’nin …. esas …. karar sayılı gerekçeli kararı, Silivri …Asliye Ceza Mahkemesi’nin …. esas…. karar sayılı gerekçeli kararı, Silivri …Asliye Hukuk Mahkemesi’nden davalı tarafın bildirmiş olduğu dosyaların dava, cevap dilekçeleri, duruşma tutanakları, karara çıkan dosyaların gerekçeli karar örnekleri celp edilmiştir.
Davacı tanıkları …, …, …, …, …, davalı tanıkları …. …, … mahkememizde dinlenmişlerdir.
Tarafların ticari defter kayıt ve belgeleri ile dosya kapsamı üzerinde re’sen görevlendirilen bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak rapor alınmıştır. Mali müşavir …., haksız rekabet uzmanı Doç.Dr…, Diyaliz Uzmanı İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr….tarafından düzenlenen 03/03/2014 tarihli kök raporda özetle; davacı şirket ile hemodiyaliz hemşiresi olarak çalışan personeller arasında imzalanan iş akdindeki rekabet etmeme yasağının “işçinin müşterileri tanımasından veya iş sırlarını bilmesinden dolayı işverene önemli bir zarar vermesi ihtimali” şartının mevcudiyeti nedeniyle geçerli olduğu, ancak davada adı geçen diğer personel açısından bu unsurun sağlanmaması nedeniyle söz konusu şartın geçersiz olduğu, rekabet yasağı şartının varlığından veya geçerliliğinden bağımsız olarak davalı şirketçe, davacı şirketin aralarında 3 diyaliz hemşiresinin bulunduğu 8 eski personelinin işe alınması ve 42 hastanın bu personeli izleyerek davalı şirkete geçmesinin haksız rekabet fiilinin varlığını ortaya koyduğu, sadece 2011 yılı mart ayında 30 hastanın davacıyı terk edip davalıya geçmesi karşısında davalı şirketin, hayatın olağan akışına ve basiretli tacir yükümlülüğüne göre, personelin ve hastaların geçişinin haksız rekabet oluşturmayacak bir nedene dayandığını ispatlayamadığı, davacının 42 hastanın davalıya geçmesi nedeniyle Mart, Nisan ve Mayıs ayları için gerçekleşmeyen gelir kaybının toplam 171.007,50 TL olduğu, mahrum kalınan gelirden oluşan fon kaybının önlenemediği, bu sebeple gelir kaybına ilişkin hesaplamadaki tutar düşülerek fon kaybına ilişkin haksız rekabete bağlı 261.372,68 TL daha zarara uğradığı mütalaa olunmuştur.
Davalı vekili rapora itirazlarını sunmuştur.
Yargılamanın devamı sırasında Bakırköy …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasında 01/10/2013 tarihinde davacı …Ş.’nin iflasına karar verilmiştir. Davacı müflis şirketin iflas tasfiyesi Bakırköy …İcra ve İflas Müdürlüğü’nün …. iflas sayılı dosyasında adi usulde yürütülmüş, iflas idare memurları olarak … atanmıştır. İİK’nun 194 maddesi uyarınca davanın davacı şirketin iflas masasında 2.alacaklılar toplantısından 10 gün sonrasına kadar durdurulmasına karar verilmiştir. 2.alacaklılar toplantısı 21/12/2015 tarihinde yapılmış, toplantı tutanak sureti dosyamıza gönderilmiştir. Davacı müflis şirketi temsilen iflas idaresi vekili vekaletname ibraz ederek dosyayı takip etmiştir.
Davalı vekilinin 14/03/2014 tarihli itiraz dilekçesindeki itirazlarının değerlendirilmesi, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının vergi dairesinde yerinde incelenmesi suretiyle önceki bilirkişi kurulundan ek rapor alınması yoluna gidilmiştir. İbraz olunan 06/09/2017 tarihli ek raporda özetle; davacı emek ilkesini ihlal eden hasta transferini kanıtlamış bulunduğundan haksız rekabetin varlığı sonucuna ulaşıldığı, kök raporda belirtildiği üzere Aralık 2010-Şubat 2011 arasında düzenli diyaliz hizmeti alanlardan ve sonradan davacıyı terkeden 42 hastadan 7 hastanın 10/03/2011 tarihinde, 8 hastanın 11/03/2011 tarihinde, 5 hastanın 12/03/2011 tarihinde, 6 hastanın 14/03/2011 tarihinden sonra diyaliz hizmeti almadıkları, hastaların bir kısmının arka arkaya 4 günde toplu şekilde davacıyı terk ederek hepsinin davalıya geçtiği, davalının bu hastaların davacıyı terk edip kendisine hangi objektif sebeplere göre ve haklı bir biçimde geçtiğini bilgi ve belgeler ile destekleyemediği, sadece 2011 Mart ayında 30 hastanın davacıyı terk edip davalıya geçmesi karşısında davalı şirketin, hayatın olağan akışına ve basiretli tacir yükümlülüğüne göre, personelin ve hastaların geçişinin haksız rekabet oluşturmayacak bir nedene dayandığını ispatlayamadığı, kök rapordaki görüşlerinin değişmediği, hastaların personel ekibinin geçişiyle aynı tarihlerde davalıya geçiş yaptıkları, ayrıca geçiş yapan ekibin sağlık mevzuatına aykırı biçimde reklam yaparak bu transferi tanıttığı, İstanbul Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü inceleme raporundaki tespitlerin haksız rekabetin varlığı sonucunu desteklediği ve mesleki kurallara uyulmaması nedeniyle m.57/10’un ihlali anlamına geldiği, hastaların bir kısmının arka arkaya 4 günde toplu şekilde davacıyı terk edip davalıya geçtiği, davalının 3 ayda davacıda tedavi gören 42 hastanın olağanüstü bir oran ve rakamla kendi hastanesine geçişini şablon bir kağıt imzalatarak değil de özel bir hizmet sunmasıyla veya hemşire ve doktoru içeren ekip transferinden bağımsız bir biçimde tercih edilmesini ispatlayabilecek objektif bir gerekçeye dayandıramadığı, bu sebeplerle kök rapordaki görüşlerini muhafaza ettiklerini bildirmişlerdir.
Davacı iflas idaresi vekili 31/01/2018 tarihli ıslah dilekçesinde; bilirkişi kurulunun kök ve ek raporu ile haksız rekabet teşkil eden eylemlerin tespit edildiğini, bu kapsamda kök raporda tespiti yapılan haksız rekabet dolayısıyla müflis şirketin uğramış olduğu zararlardan hasta kaybı nedeniyle uğramış olduğu maddi kayıplar için talep edilen 1.000,00 TL’nin 170.007,50 TL artırılarak 171.007,50 TL olarak ıslahına, atıl kapasiteye düşmüş olması nedeniyle uğramış olduğu fon kaynaklı zarar için talep edilen 1.000,00 TL nin 260.372,68 TL artırılarak 261.372,68 TL olarak ıslahına, dava dilekçesinde talep edilen maddi tazminatın dava tarihinden, ıslah edilen maddi tazminat bedellerinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak müflis şirkete verilmesine, 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak müflis şirkete verilmesine karar verilmesini istemiş, ıslahla artırılan rakamlar üzerinden aynı tarihte ıslah harcını ve sonrasında mahkememizce tespit olunan noksan harcı yatırmıştır.
Davacı iflas idaresi vekilinin ıslah dilekçesi davalı vekiline tebliğ edilmiş, davalı vekili 07/03/2018 tarihli dilekçesinde; ıslahı kabul etmediklerini, maddi ve manevi tazminat taleplerinin zaman aşımına uğradığını, zira ilk dava açılır iken maddi tazminat yönünden kısmi dava ikame edildiğini, faiz taleplerinin de reddi gerektiğini belirtmiştir.
6762 sayılı TTK.nun 62.mad, 6102 s.TTK.nun 60.maddesi hükümleri uyarınca haksız rekabete konu fiiller 5237 sayılı TCK gereğince cezayı gerektiren bir fiil niteliğinde olduğundan somut olayda ıslah tarihi itibariyle ceza zamanaşımı süresi dolmadığından davalı vekilinin ıslahla artırılan miktarlar yönünden ileri sürdüğü zamanaşımı def’inin reddine, ceza dosyasında delil yetersizliği nedeniyle beraat kararı verildiğinden TBK.nun 74/1 maddesi hükmü gözetildiğinde davalı yanın ceza davasında verilen kararın kesinleşmesinin beklenilmesine yönelik talebinin de reddine, taraf vekillerinin huzurunda 05/07/2018 tarihli duruşmada karar verilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ile tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde; davanın açıldığı tarih ve haksız rekabet teşkil ettiği iddia olunan eylemlerin vuku bulduğu tarihler itibariyle somut olaya 6762 sayılı TTK’nun 56 ve devamı maddeleri uygulanmalıdır. e TTK 56.maddesi haksız rekabeti, “aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimali” olarak tanımlamıştır. Haksız rekabet hükümlerinin dayandığı temel ilke, “emek ilkesi” dir. Bu ilke, herkesin dürüstlük ve ahlak kurallarına uygun olarak kendi emeği oranında davranışlarının sonucunu elde etmesini ifade eder. Kanunun 57.maddesinde haksız rekabet teşkil edecek eylemler örnek niteliğinde sıralanmış olup, sınırlı sayıda değildir. Bu nedenle bu örneklerden birini teşkil etmese de, aldatıcı hareket veya dürüstlük kurallarına aykırı şekilde iktisadi rekabetin suistimali, haksız rekabet oluşturacaktır.
Taraf şirketler Silivri’de yakın mesafede diyaliz merkezi işletmektedirler. Davacı şirket ….Diyaliz Merkezi’ni, davalı şirket ise…. Diyaliz Merkezi’ni işletmektedir. Davacı şirketin faturalama elemanı, şoför, diyaliz teknisyeni ve hemodiyaliz hemşiresi pozisyonlarında çalışan 8 personeli davacı şirketten ayrılarak davalı şirkette çalışmaya başlamışlardır. Davacıdan 3 aylık kısa bir sürede 42 hasta ayrılmış ve bu dönemde davalıya aynı 42 hasta kaydolmuştur. Personel transferinin olduğu sadece Mart ayında 30 hasta davacıdan davalıya geçmiştir. Tarafların dinlettikleri tanıklar, tanığı oldukları taraf lehine beyanda bulunmuşlardır. Bu itibarla, karşılıklı tanık beyanları birbirini doğrulamayıp, her tanık beyanı kendisini talep edenin iddialarını desteklemektedir. Davacıdan ayrılıp davalı şirkette çalışmaya başlayan personelin sözleşmelerinde “rekabet yasağı” şartı mevcuttur. Rakip şirket ile çalışanları arasında rekabet yasağı şartı bulunduğunu bilerek o çalışanları bu şarta aykırı olarak işe alan şirketin, aldatıcı hareket veya dürüstlük kurallarına aykırı şekilde iktisadi rekabetin suistimali yoluna gittiği söylenebilecektir. Nitekim, bir şirketin, rakip şirketin yanında çalıştırdığı personelin çalışma süresince vakıf olduğu sırlara (müşteri çevresine), iktisadi rekabetteki “emek ilkesi” kuralına aykırılık oluşturacak şekilde, “kısa ve kolay yoldan” rakip şirketin eski personelini istihdam ederek ulaşmaya çalışmak, ahlak ve dürüstlük kuralları ile bağdaşmayacak bir davranıştır. Davalı şirketin çalışanı olan ….’in, davacı şirketin eski ortağı ve çalışanı olduğu dikkate alınırsa davalı şirketin, davacı şirket ile personel arasında bir rekabet yasağı şartı olduğunu bildiğinin kabulü gerekmektedir. Dosyada mevcut reklam resimleri ve gazete haberleri incelendiğinde …. ve ekibinin davalı şirkete geçtiği hususu alenen duyurulmuştur. İki firma arasında ciddi bir rekabetin mevcut olduğu da tarafların kabulündedir. Dosya kapsamındaki bilgiler ticari hayatın olağan akışına göre değerlendirildiğinde …’in ve çalışanların aynı dönemde birlikte geçiş yapmaları söz konusu olup basiretli bir tacir olması gereken davalının rekabet yasağı sözleşmelerinden haberdar olmaması mümkün gözükmemektedir. Bu itibarla, rekabet yasağı sözleşmesini imzalayan ve müşteri bilgilerine sahip olan söz konusu personeli davalı şirketin işe alması, haksız rekabet fiilini oluşturmaktadır. ….Diyaliz’den …. Diyaliz’e geçen personelden …. faturalamada, … diyaliz teknisyeni olarak çalışmakta, … ve …. hemodiyaliz hemşiresi olarak, …. şoför olarak, …. muhasebe personeli olarak çalışmaktadır. Davalı tarafından yapılan ilanlarda açıkça “…” ifadesi kullanılmıştır. 818 sayılı BK m.348/2’deki “işçinin müşterileri tanımasından veya iş sırlarını bilmesinden dolayı işverene önemli bir zarar vermesi ihtimalinin olması” şartının hemodiyaliz hemşireleri bakımından geçerli olduğunu söylemek mümkündür. Zira hemodiyaliz hemşiresinin hastalarla kişisel ilişki ve ihtiyaç seviyesinde yakın bir diyalog kurması mümkündür. Nitekim bu duygusal bağ nedeniyle bir diyaliz hastasının, hemşiresini izleyerek (veya hemşire ile birlikte geçiş yapan personel ekibini izleyerek) hastane değiştirmesi hayatın olağan akışına uygundur. Bu durumda söz konusu geçişle birlikte işverene önemli derecede zarar verme ihtimali doğmuş olacaktır. Bu personelin davalı şirket tarafından rekabet yasağı süresi dolmadan işe alınması, hukuka uygun rekabet etme hakkının temeli olan “emek ilkesi” ne aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim, söz konusu hemşirelerin istihdam edildiğinde hastaların da onları izleyerek davalı şirketin diyaliz merkezinden hizmet almaya başlayacakları bu sektördeki kişiler ve tecrübeli bir tacir olan davalı şirket tarafından tahmin edilebilir bir sonuçtur. TTK’da her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiği öngörülmüştür. Davalı şirketin bu sonucu tahmin etmesi ve ona göre hareket etmesi gerekir. Söz konusu hemşirelerin davalı şirkette istihdam edilmesiyle birlikte, hastalar da onları izleyeceğinden dolayı (somut olayda üç ay içerisinde 42 hasta davacıyı terkedip davalı işletmede tedavi olmaya başlamıştır) davacı şirketin emek harcayarak elde ettiği müşteri çevresine kısa ve kolay yoldan erişilmiştir. Kaldı ki, davalı şirket rekabet yasağı şartını bilmeseydi dahi, diyaliz hemşirelerinin kendi şirketine geçişinin, onların davacı şirkette elde etmiş olduğu müşteri çevresi sırlarını kendi şirketinde kullanabilecekleri sonucunu doğuracağını öngörmesi kendisinden beklenirdi.
Rekabet yasağı sözleşmesi geçersiz olsaydı dahi haksız rekabetin varlığı söz konusu olabilecektir. e TTK nun 56.maddesi haksız rekabeti, aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimali olarak tanımlamıştır. Somut olayda, davalı şirket, davacı şirketin özellikle diyaliz hemşiresi olarak çalışan personelini istihdam etmekle, emek ilkesine aykırı olarak davacı şirketin elde etmiş olduğu müşteri çevresine, bu işçilerin davacı şirketteki pozisyonlarını kullanarak kısa yoldan sahip olmuştur. Bir diyaliz merkezinde, merkeze çok sık uğramak ve uzun saatler geçirmek durumundaki hastaların kritik ve önemli bir pozisyona sahip olan hemşirelerle çok yakın ilişkiler ve duygusal bağ geliştirdikleri sıklıkla görülen bir durumdur.
Ticari hayatın olağan akışına göre, aralarında 500 metre mesafe bulunan iki diyaliz merkezinden 8 personel ve 42 hasta geçişi durumunda, basiretli tacir yükümlülüğü olan davalı şirketin, bu personel ve hastaların geçişi ile ilgili, onların haksız rekabet kurallarına aykırılık oluşturacak şekilde değil kendi istekleriyle ve zorlama olmadan geçtiklerini kanıtlaması kendinden beklenirdi. Esasında, davalının üç ayda davacıda tedavi gören 42 hastanın olağanüstü bir oran ve rakamla kendi hastanesine geçişini şablon bir kağıt imzalatarak değil de özel bir hizmet sunmasıyla veya hemşire ve doktoru içeren ekip transferinden bağımsız bir biçimde tercih edilmesini ispatlayabilecek objektif bir gerekçeye dayandıramadığı kanaatine varılmıştır.
Dosyada mevcut İstanbul Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü’nün inceleme raporunda hekimlik meslek etiği kurallarının 11.maddesine aykırı reklam nedeniyle davalıya yaptırım uygulanmasının uygun olacağı tespit edilmiştir. Bu rapordaki tespitler haksız rekabetin varlığı sonucunu desteklemekte ve mesleki kurallara uyulmaması nedeniyle 6762 sayılı TTK’nun 57/10 maddesinin ihlali anlamına gelmektedir. Dosyada mevcut iki hasta ifadesi dikkat çekicidir. Hastalardan … beyanında; 15 yıldır diyaliz hastası olduğunu, ….’in kendisi ve diğer hastalara …. Hastanesi’ne geçmelerini, kendisinin de ekibiyle oraya geçeceğini söylediğini, maddi yardımda bulunacaklarını söylediğini, geçiş yapan hastalar olduğunu bildiğini, halen de devam ettiğini, hastalardan … beyanında; 1,5-2 senedir diyaliz hastası olduğunu, hastaneye gitmeye başladıktan 1-2 hafta sonra ….’in davacı hastaneden ayrıldığını, şoför …. kendisinin …. Hastanesi’ne geçmesini istediğini, kömür, bilgisayar, tüm ailenin sağlık hizmetini Anadolu Hastanesi’nin vereceğini, eşine iş imkanı sağlanacağını söylediğini, teklifi kabul etmediğini, bir hafta sonra telefonla ….’in kendisini aradığını, aynı teklifleri ve hatta evin badana boyasını da yapacaklarını söylediğini, …. Diyaliz Merkezi’ni batıracağını, orayı kapattıracağını belirttiğini, kendisinin bu teklifi de kabul etmediğini belirtmiştir. Bu tarz ifadeler 6762 sayılı TTK’nun 57/1 ve 2.bentlerindeki “başkalarını veya onların emtiasını, iş mahsullerini, faaliyetlerini yahut ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici beyanlarla kötülemek, başkasının ahlakı veya mali iktidarı hakkında hakikata aykırı malumat vermek” durumunu oluşturacaktır. Bu iki hastanın beyanları haksız rekabet fiilinin işlendiğine dair ifadeler içermektedir. Belirli bir ölçüde rakibi kötüleme eyleminin yapıldığını işaret etmektedir.
Gerek kök raporda gerekse ek raporda ayrıntıları açıklandığı üzere haksız rekabetin varlığı kapsamında davacı maddi tazminat talep edebilecektir. 42 hasta için 2011 yılı Mart,Nisan ve Mayıs aylarına ilişkin gelir kaybı nedeniyle davacı 171.007,50 TL zarara uğramıştır. Yine davacının 2011 mali tablolarına göre ilk üç ayından sonraki transferler sebebiyle 9 ayda şirketin durumu toparlayamadığı, mahrum kalınan gelirden oluşan fon kaybının önlenemediği, faaliyetlerin verimli olarak sürdürülebilirliğine ilişkin olanaktan yoksun kaldığı, davacı tarafından da zararın artışına engel olunamadığı, gerçekleşmeyen fon sebebiyle zararın meydana geldiği, meydana gelen bu zararın 1/2’sinin davalıya bağlı sebeplerle oluştuğunun kabulü gerektiği, 42 hastanın dava açılana kadarki gelir kaybı düşüldüğünde fon kaybına ilişkin haksız rekabete bağlı zararın 261.372,68 TL olduğu hesaplanmıştır.
Davalının haksız rekabet teşkil eden fiilleri haksız eylem niteliğinde olduğundan manevi tazminat koşullarının oluştuğu, eylemlerin gerçekleşme şekli, emek ilkesinin ihlali, davacının zedelenen ticari itibarı, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, hak ve nesafet ilkesi gözetildiğinde davacı tarafından talep olunan 10.000,00 TL manevi tazminatın makul ve kabul edilebilir ölçüde olduğu kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davacı vekili dava dilekçesinde faiz isteminde bulunmamış ise de, yapmış olduğu ıslah ile dava ile istenilen miktarlara dava tarihinden, ıslah ile artırılan miktarlara ise ıslah tarihinden itibaren avans faizi talep etmiştir. Yargıtay ….Hukuk Dairesi’nin 26/09/2013 tarih … esas, …. karar sayılı, aynı dairenin 17/12/2014 tarih …. esas ….karar sayılı ilamlarında ifade edildiği üzere faiz alacağı asıl alacağın eklentisi olup, ayrı bir dava ile istenebileceği gibi, ıslah yolu ile de istenebilir. Bu sebeple davacının maddi tazminat talepleri için dava dilekçesinde talep ettiği 2.000,00 TL maddi tazminat talebine dava tarihinden itibaren, ıslahla arttırılan maddi tazminat talebine, talebi gibi ıslah tarihinden itibaren, kabul edilen manevi tazminata dava tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler karşısında; davanın ıslah edilmiş haliyle kabulüne, davacı şirket ile aynı sektörde faaliyet gösteren davalı şirketin, davacıda çalışan 8 personelin işten ayrılmasını sağlayarak kendi bünyesinde çalıştırmaya başlaması ve bu personel aracılığıyla davacıda tedavi gören 42 hastanın kendi işlettiği hastaneye geçişini sağlaması eylemlerinin haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, 432.380,18-TL toplam maddi tazminatın, dava dilekçesinde talep edilen 2.000,00-TL’sine dava tarihi olan 18/05/2011 tarihinden itibaren, ıslahla talep edilen 430.380,18-TL’sine ıslah tarihi olan 30/01/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 10.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihi olan 18/05/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 6762 sayılı TTK.nun 61.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde masrafı davalıdan alınmak üzere hüküm özetinin tirajı 100.000’in üzerinde yurt genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde ilan edilmesine, Yargıtay …..Hukuk Dairesi’nin 23/05/2018 tarih….. esas … karar sayılı ilamında belirtildiği gibi davacının farklı istemlerini tek bir davada talep etmiş olması ve bu durumda objektif dava birleşmesi söz konusu olduğundan davacının istemlerinin her biri için davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 10 ve 13.maddeleri uyarınca ayrı ayrı vekalet ücretine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın ıslah edilmiş haliyle kabulüne,
2-Davacı şirket ile aynı sektörde faaliyet gösteren davalı şirketin, davacıda çalışan 8 personelin işten ayrılmasını sağlayarak kendi bünyesinde çalıştırmaya başlaması ve bu personel aracılığıyla davacıda tedavi gören 42 hastanın kendi işlettiği hastaneye geçişini sağlaması eylemlerinin haksız rekabet oluşturduğunun tespitine,
3-432.380,18-TL toplam maddi tazminatın, dava dilekçesinde talep edilen 2.000,00-TL’sine dava tarihi olan 18/05/2011 tarihinden itibaren, ıslahla talep edilen 430.380,18-TL’sine ıslah tarihi olan 30/01/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-10.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihi olan 18/05/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-6762 sayılı TTK.nun 61.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde masrafı davalıdan alınmak üzere hüküm özetinin tirajı 100.000’in üzerinde yurt genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde ilan edilmesine,
6- Harçlar Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden alınması gereken 30.218,99 TL nispi ilam ve karar harcından davacı tarafından yatırılan 178,20 TL peşin harç ile 7.376,55 TL ıslah harcının mahsubuna, bakiye 22.664,24 TL nispi ilam ve karar harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
7-Haksız rekabetinin tespiti davasının kabulü yönünden Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 35,90 TL maktu ilam ve karar harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Davacı tarafından yatırılan 18,40 TL başvurma harcı, 178,20 TL peşin harç, 7.376,55 TL ıslah harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Maddi tazminat talebinin kabulü yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 31.245,21 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Manevi tazminat talebinin kabulü yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 2.180,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
11-Haksız rekabetin tespiti davasının kabulü yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
12-Davacı tarafından yapılan 18,40 TL başvurma harcı, 178,20 TL peşin harç, 7.376,55 TL ıslah harcı, 213,00 TL tebligat, 102,75 TL müzekkere, 250,00 TL tanıklık ücreti, 2.600,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 10.738,90 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
13- Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
14- Avanslardan artan olur ise karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
5235 Sayılı Kanunun geçici 2.maddesine göre Bölge Adliye Mahkemelerinin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 ve 29525 sayılı Resmi Gazetede ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/07/2018

Başkan …
e-imzalıdır
Üye 107509
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır