Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1099 E. 2022/278 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/1099 Esas
KARAR NO : 2022/278

DAVA : Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)), Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/11/2014

BİRLEŞEN BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2015/691 ESAS, 2015/825 KARAR SAYILI DOSYASI

BİRLEŞEN DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
BİRLEŞEN DAVA TARİHİ : 08/07/2015
KARAR TARİHİ : 17/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)), Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ;Davalıların, yapılan ihtarnamelere rağmen …. Gıda İnş. Deniz Taşımacılığı ve İletişim San. Tic.A.Ş.’nin Genel Kurul toplantısını yapmamaları üzerine müvekkilin talebi üzerine Bakırköy …’nci Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. … K. sayılı 14/11/2012 tarihli kararı ile kavyım olarak atanan …’ın düzenlediği 26/02/2013 tarihli genel kıırulda yeni yönelim kurulunun seçildiğini,bu yönetim kurulu tarafından … İli … ilçesi, … Köyü,… mevkiinde kain tapuda …, Anaç mevkiinde kain tapuda … ve … parsel no’da kayıtlı olan ve 2007 yılında satın alınmış olan taşınmazların gerçek değerinin tespitini bu konuda uzman olan Türkiye Sanayi Kalkınma Bankası kanalıyla yaptırıldığını,tespit sonucu …. parselin ¨… parselin ¨…. parselin ¨…. parselin ¨4.480,00 olmak üzere toplam ¨23.920,00 değerinde olduğunun anlaşıldığını,böylece davalılar, davacı şirketi ¨645.570,00 zarara uğrattıklarını,şirkete alınmış olan gayrimenkullerin daha öncc davalılardan birinin adına kayıtlı iken bir başkasına satıldığını, o kişi tarafından da şirkete satıldığının söylendiğini,bu durumun açıklığa kavuşması için satın alınan gayrimenkullerin tapu kaydının evveliyatlı olarak celp edilmesini talep ettiklerini,davacı şirketin 10/12/2013 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulunda şirketi zarara uğratmış olan eski yönetim kurulu üyeleri hakkında sorumluluk davası açılmasına karar verildiğini,görevlerini kötüye kullanarak davacıyı zarara uğratan davalılardan davacının zaran olan ¨645,570,00’TLnin tahsili için dava açmak zorunluluğu doğduğunu,bu nedenlerle davacıyı zarara uğratan davalılardan ¨645.570,00’TL nin taşınmazların satın alındığı 2007 yılından itibaren ticari faizi ile birlikte davalılardan müşterek vc müteselsilen tahsiline, yargılama giderlerinin davalılara yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar benzer olan cevap dilekçelerinde;Davada basit yargılama usulünün uygulanamayacağını,davacının nispi harç yatırması gerektiğini,davacının harç eksikliğini tamamlaması gerektiğini,dava dilekçesinde de belirtildiği üzere taşınmaz alımının 2007 yılında yapılan bir işlem olduğunu,hâl böyle olunca TTK’nun 560 vd. Maddeleri uyarınca davanın zamanaşımına uğradığını,şirket adına alınan taşmmazların şirket yönetim kurulu kararı ile alındığını,davacı şirketin şimdiki yöneticisinin de bizzat yönetim kurulunda başkan yardımcısı olarak bulunduğunu ve alınan kararı imzaladığını,alınan taşınmazların bedeli ödenerek satın alındığını,hâlen de şirket adına kayıtlı bulunduğunu,iddia edildiğinin aksine taşınmazların şirketin faaliyetleri nedeniyle alındığını,zira şirketin Yozgat’ta çok büyük bir hayvan yetiştirme kompleksi kurmak için söz konusu yatırımları yaptığını,şirketin şimdiki temsilcisinin şirketin kasasını boşalttığını,paraları aldığı için yatırımların yarım kaldığını,şirketin şimdiki yöneticisinin şirketin kasasında bulunan parayı kendi hesabına geçirdiği için hakkında İstanbul …’ncu Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası üzerinden dava açıldığını ve yapılan yargılama sonucunda şirket temsilcisinin şirketten usulsüz olarak aldığı para nedeniyle borçlu olduğunun hüküm altına alındığını,verilen kararın İstanbul …’ncu İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası üzerinden icraya konulduğunu,şirketin içini boşaltan paralarını alan,kendi bulduğu muhasebeci ile kendi yönettiği şirket ile ilgili olarak sonrasında bu şekilde asılsız ithamlarda bulunmasının davacı şirket yetkilisinin niyetini açıkça ortaya koyduğunu,şirketin parasını alan ve halen ödemeyen şirket temsilcisi hakkında gerekli şikayetlerin yapılacağını,davacı şirket tarafından aynı iddialar ile ilgili olarak Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ….sayılı dosyası üzerinden şikayette bulunulduğunu ancak ceza davası açılmasını gerektirecek bir durum olmadığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini,bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini,yargılama giderleri ile ileride tutulması durumunda avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Birleşen Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde; …. Gıda İnş. Deniz Taş. ve İlet. San. Tic. A.Ş’de pay sahibi olan müvekkili hakkında şirket vekili tarafından Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile yönetim kurulu üyesi sıfatıyla açılan yönetici sorumluluk davasında eski yönetim kurulu üyesi sıfatını taşıyan müvekkilleri … ve … tarafından 2007 yılında satın alınan taşınmazların gerçek değerinin 23.920,- TL olduğunu, davacı şirketin 645.570,- TL zarara uğratıldığını, şirketin 10/12/2013 tarihli Olağanüstü Genel Kurul toplantısında eski yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası açılmasına karar verildiğini belirterek 645.570,- TL nin müvekkillerinin içinde bulunduğu davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilinin talep edildiğini, davacı şirketin çoğunluk pay sahibi ve hali hazırda yönetim kurulu üyeliği devam eden …’ın zarara sebep olunduğu belirtilen taşınmazların satışı sırasında yönetim kurulu üyesi olup, satış kararında imzasının bulunduğunu, … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında davalı …’ın dava edilmediğini, oysa ki …’ın da oluşan zarardan müteselsil sorumluluğunun bulunduğunu, ayrıca İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas ve …. Karar sayılı ve 14/05/2012 tarihli kararı ile …’ın şirkete faiz ve masraflar hariç 629.000,- TL kesinleşmiş borcunun da halen şirkete ödenmediğini, şirket yönetim kurulu başkanı ve imza yetkilisi …’ın anılan alacağın tahsili amacıyla herhangi bir girişimde bulunmaadığını ve bu suretle şirketi zarara uğrattığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, … Gıda İnş. Deniz. Taş. ve İletişim San. Tic. A.Ş’nin uğradığı zarar nedeniyle şimdilik 10.000,- TL nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı … birleşen davada cevap dilekçesinde; davacı tarafından yönetim kurulu üyesi olarak Yozgat’ta … A.Ş adına alınan gayrimenkullerin 2007 yılında satın alındığını, TTK.nun 560.maddesindeki 2 ve 5 yıllık zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, bu nedenle davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin gerektiğini, esasa ilişkin olarak ise; davacının da aralarında bulunduğu eski yönetim kurulu üyelerinin görev süreleri bitmiş olmasına rağmen yapılan tüm ihtarlara rağmen genel kurulu toplantıya çağırmadıklarını, bunun üzerine mahkemece tayin edilen kayyum denetiminde yapılan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyeliğine seçildiğini, ayrıca genel kurul toplantısında eski yönetim kurulu üyelerinin şirketi zarara uğrattıkları gerekçesiyle haklarında sorumluluk davası açılmasına karar verildiğini ve eski yönetim kurulu üyeleri hakkında şirketi 645.570,- TL zarara uğrattıkları iddiasıyla Bakırköy …Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, kendisinin gayrimenkul alımı ile ilgili herhangi bir yönetim kurulu kararı imzalamadığını, bu durumun davacıda bulunan karar defterinin ibrazı ile anlaşılacağını, eğer karar defterinde gayrimenkul alımına ilişkin kararda ismi ve imzası bulunuyor ise bu imzasının kendisine ait olmadığını, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı ve 14/05/2012 tarihli kararı ile faiz ve masraflar hariç 629.000,- TL nin şirkete ödenmesine ilişkin verilen kararın kesinleştiğini, kesinleşen bu karar nedeniyle davacının da aralarında bulunduğu diğer yönetim kurulu üyeleri … ve …’un şirketin bu alacağını kendilerinin şirketten olan huzur hakları alacağına karşılık temlik aldıklarını ve şirketin kendisinden olan alacağını tahsil için aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlatarak şirketteki hisselerine haciz koydurttuklarını, bu nedenle şirketin herhangi bir zararının söz konusu olmadığını belirterek davanın öncelikle zaman aşımı nedeniyle, aksi taktirde yasal dayanaktan yoksun haksız açılan davanın esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Asıl davada: uyuşmazlığın,eski yönetici olan davalıların davacı şirkete satın aldığı taşınmazların değerinin çok üzerinde alınıp alınmadığı,bu işlem dolayısıyla davacı şirketin bir zarara uğrayıp uğramadığı,uğramış ise zarar miktarının ne olduğu,zarardan eski yönetici olan davalıların sorumlu olup olmadıkları,talebin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususlarından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Birleşen Bakırköy .. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında taraflar arasındaki uyuşmazlığın; … Gıda İnş. Deniz. Taş. San. Tic. A.Ş’nin eski yönetim kurulu üyesi olan davalının şirketi zarara uğratıp uğratmadığı, yönetici sıfatından kaynaklanan tazminat sorumluluğunun bulunup bulunmadığından oluştuğu tespit edilmiştird.
Asıl davada; zamanaşımı süresinin yöneticilerin sorumluluk doğuran eylemlerine dava açmaya yetkili organın ıttıla ettiği ve bu yolda dava açılmasına dair karar alındığı toplantı tarihinden itibaren başlayacak olması,davalılar hakkında dava açılmasına ilişkin alınan kararın 10/12/2013 tarihli olup davanın 18/11/2014 tarihinde açıldığı gözönüne alındığında davalıların zamanaşımı definin reddine karar verilmiştir.
Davacı şirketin 2007 yılı ve sonrasına ait ticari defter kayıt ve belgeleriyle dosya kapsamı üzerinde bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak asıl ve birleşen dosyalarda ön inceleme duruşmalarında tespit edilen uyuşmazlık konularında rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişiler mahkememize sunmuş oldukları 20.04.2017 tarihli raporlarında özetle; dava konusunun, asıl dava yönünden davacı firmanın davalıların yönetimde bulunduğu dönemde davalıların yönetici kusuru ile alınan arazilerin gerçek değerlerinin üzerinde satın alınmasından doğan zararın davalılardan tahsili talebinden ibaret olduğu, birleşen dava yönünden, mezkur arazilerin satın alındığı dönemde birleşen davada davalı …’ın da yönetici olmasından ve arsa alımı kararında imzasının bulunmasından dolayı doğan zararın davalı …’dan tahsili talebinden ibaret olduğu, davacı şirketin 08.10.2007 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 23.07.2007 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısının 7. Maddesinde Şirketin Yönetim Kurulu Üyeliklerine, 3 (üç) yıl süreyle görev yapmak üzere … (davalı), … (birleşen davada davalı), … (davalı), … (davalı) ve ….’un tekrar seçilmelerine oy birliği ile karar verildiği, davacı … Gıda İnş. Deniz Taş. İlet. San. Tic. A.Ş.’nin 2007, 2009, 2010 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunmadığı 2013, 2014 ve 2015 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davacı şirket kayıtlarında göre, 04.10.2007 tarihinde … parseldeki arsa bedeli olarak 112.950,00 TL, …. parseldeki arsanın bedeli olarak 144.550,00 TL, … parseldeki arsa bedeli olarak 229.719,00 TL, 783 parseldeki arsanın bedeli olarak 182.271,00 TL ödeme yapılmış olduğu, dava konusu arsaların tapu kayıtlarına göre toplam alınma bedelleri (%3,3 tapu harcı dahil) 671.446,90 TL olduğu, davacı yan ticari defterlerinde mezkûr arsaların alınma bedeli toplam 669.650,00 TL olarak kaydedildiği, davacı firmanın mezkur arazilerin alımı için toplam 671.446,90 TL ödemiş olduğu, arazilerin alım tarihinde rayiç değerinin mübrez bilirkişi raporu ile toplam 63.805,00 TL olduğunun tespit edildiği, arazilerin rayiç değeri ile fiili ödeme tutarları arasındaki farkın (tapu harç masrafları da dahil) 605.536,34 TL olduğu, özetle davacı firmanın 605.536,34 TL fazladan ödeme yapmış olduğu, davacı firmanın dava konusu taşınmazları alırken ödemiş olduğu fazla tutara taşınmazların alındığı tarihlerden dava tarihine kadar geçen sürede işlemiş ticari temerrüt faizi 781.417,94 TL olarak hesap edildiği sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizdeki davayla konu ilgili asıl dosya davalıları hakkında Bakırköy … Asliye Ceza Mahkemesinde ceza davası açılmış olduğundan HMK 165.maddesi uyarınca ceza davasının bekletici mesele yapılmasına karar verilmiş ise de, davanın açıldığı tarih yargılamanın geçirdiği safha, makul yargılama süresinde davanın görülmesi gerektiği de dikkate alınarak mahkemece toplanan deliller gözetilerek Bakırköy … Asliye Ceza Mahkemesinin sonucunun beklenilmesi yönündeki ara karardan rücu edilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama, iddia, savunma, sunulan ve toplanan deliller, bilirkişi raporları tüm dosya kapsamına göre;
Uyuşmazlık davalıların yönetici oldukları şirkette dönem itibariyle meydana gelen zarardan sorumlu olup olmadıkları noktasındadır.
Konuyu düzenleyen 6102 sayılı TTK m. 553.madede yöneticilerin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettiği takdirde doğacak zarardan ötürü sorumluluğunu düzenlenmiştir. Genel anlamda vazifelerin yapılmamasını sorumluluğa gerekçe gösteren 6762 sayılı TTK’nın 336/1-b.5 hükmü karşısında, sorumluluk için yükümlülüklerin ihlal edilmesi şartını arayan 6102 sayılı TTK m. 553/1 hükmünün kısmen farklılaşmıştır. Özellikle 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik ile, TTK m. 553/1’deki “kusurlarının bulunmadığını ispatlamadıkça” kısmı fıkra metninden çıkarılmış ve bu fıkradaki “yükümlülüklerini” ibaresinden sonra gelmek üzere “kusurlarıyla” ibaresi eklenmiştir.
Hükmün son hali itibariyle, genel hükümlerin sözleşmeler için öngördüğü kusur karinesine dayalı sorumluluk sistemi yerine, kusurun ispatını davacıya yükleyen, haksız fiil hükümlerine paralel bir sorumluluk sistemi kabul edildiği analşılmıştır.
Nitekim güncel Yargıtay kararlarında da, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu davasında kusuru ispat yükünün davacı taraf üzerinde olduğu vurgulanmaktadır.
Yargıtay 23. HD. 6.2.2019 tarihli, E. 2016/2905, K. 2019/301 sayılı kararında, “… 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 553. maddesinin 1. fıkrasının ilk halinde, ”Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri takdirde, kusurları bulunmadığını ispatlamadıkça hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar” şeklinde düzenlenme yapılmış ve kusur bir karîne olarak kabul edilerek, ispat yükü yönetim kurulu üyeliklerinde görev alanlara yüklenmişti. Söz konusu maddenin 26.06.2012 tarih ve 6335 Sayılı Kanun’un 28. ve 41. maddeleri ile düzenlenmiş son hali ise, ”Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar” şeklinde olup, kusurluluk bir karine olmaktan çıkmış ve yönetim kurulu üyeliklerinde görev alanların kusurlu oldukları ispat edilmekdikçe sorumlu olmadıkları düzenlenmiştir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya baktığımızda, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporlarında ihtimalli değerlendirmeler yapılmış ve vergi beyannamelerinin verilmemesinde davalı yönetim kurulu üyelerinin kusurları davacı yanca kesin olarak ispat edilememiştir. Bu itibarla, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir…” denilerek uygulama kusurun ispatının davacılar üzerinde olduğu sabit olmuştur.
Ancak, davalı taraf bu dava ile ilgili de zamanaşımı defiinde bulunmuştur.
Yönetim kurulu üyesini taşıyan davalıların zamanaşımı define ilişkin olarak ise TTK m. 560 (eski TTK m. 309) uyarınca yönetim kurulu aleyhine açılacak sorumluluk davası davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve herhalde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Mülga 6762 sayılı TTK’nun 340 ıncı maddesinde 336 ve 337 nci madde hükümleri gereğince şirket yöneticilerine yükletilen sorumluluk hakkında 309′ uncu madde hükmü uygulanır. 336 ve 337 nci maddelere yapılan atıf dolayısiyle ve metin açıklığı karşısında davalı şirketin yönetim kurulu başkan ve üyeleri aleyhinde açtığı bu sorumluluk davasında, özel hüküm niteliği taşıyan 309 uncu maddenin son fıkrasında(6102 s. TTK md.560) yazılı zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Buna göre, sorumlu olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumlu olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran eylemin meydana geldiği tarihten itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Ancak, 6102 s. TTK’nin 560. Maddesinin 2. Cümlesinde fiil TCK’ya göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır hükmü bulunmaktadır.
Diğer davalıların zamanaşımı define ilişkin olarak TBK m. 147/l-4(eski BK. 16/1-4) uyarınca bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar beş yıllık zamanaşımına tabidir. TBK m. 149 (eski BK. m. 28) uyarınca “Zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar. Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlt olduğu hâllerde, zamanaşımı bu bildirimin yapılabileceği günden işlemeye başlar”.
Ancak, fiil ceza kanunlarında suç olarak kabul edildiği taktirde ceza zamanaşımının uygulanması gerekmektedir.
Buna göre, eylem suç olduğu taktirde hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanma suçu meydana geldiği iddiasıyla dosya incelendiğinde bu suç yönünden ceza zamanaşımı süresi TCK’nin 66/1-e maddesi uyarınca 8 yıldır.
Somut olayda işlemler 2007 yılındaki taşınmaz alınıma dair fiil ve işlemlere dayalı olarak iş bu sorumluluk davası açılmış 8 yıllık süresi içinde 18.11.2014 yılında açıldığından davalıların zamanaşımı defi yerinde görülmemiştir.
Sorumluluğun doğması bakımından ilk şart , zararın olmasıdır. Zarar gören, bu zararının varlığını kanıtlamadır. Zararın varlığı sabit ise, TTK m. 553 hükmüne göre, kusurun varlığını aramak gerekecektir. Ancak bahsi geçen tüm koşulların sağlanması halinde, TTK m. 555 uyarınca, dolaylı zarar niteliğindeki tazminatın şirkete verilmesine hükmedilmesi söz konusu olacaktır.
Somut olay incelendiğinde sorumluluğu doğrundan olayın aynı zamanda ceza mahkemesinde yargılaması olması nedeniyle Bakırköy … Asliye Ceza Mahkemesinin ”…. esas sayılı dosyasında iş u davya konu eylemden dolayı ”Sanıkların yönetim kurulu üyesi oldukları şirketten yetki almadan, şirket adına Yozgat ilinde nüfusa kayıtlı oldukları köylerinden 4 adet tarla aldıkları, ancak gerçekte tarlalara 63.000 TL ödedikleri halde, resmiyette 605.536 TL ödemiş gibi şirket kayıtlarına yansıtarak ve bu bedeli şirketten alarak aradaki farkı uhdelerine geçirdiklerinin iddianameye konu eylem nedeniyle TBK 74.madde esas alınarak ceza mahkemesi dosyası bekletici mesele yapılmıştır.
Bununla birlikte; kural olarak ceza mahkemesinde, haksız eylemin öğelerinden eylem nedensellik bağı ve hukuka aykırılık yönleri saptanmış ve bunlar kesinleşmişse, bu üç öğe bakımından ceza mahkemesinin mahkumiyet ya da beraat kararı hukuk hakimini bağlayacaktır. Hukuk hakimi, ceza hakimini mahkumiyet kararına götüren olaylarla bağlıdır. O halde hukuk hakimi, artık olayların başka şekilde gerçekleştiğini benimseyemez ve zararın var olmadığını kabul edemez. (Yargıtay 4. HD. 5.10.1987, 4123-7124, YKD.1987/12-1770) T.B.K.’nun 53. maddesi uyarınca ceza mahkemesinin sabit saydığı olaylar üzerine verdiği ve kesinleşen mahkumiyet kararı hukuk hakimini bağlar. (Yargıtay 4. HD.4.2.1992, 90/12957-92/959, YKD.1992/5-693) Bu ilke ve kurallar dikkate alındığında davalı sürücünün davacıya karşı haksız fiili olduğu sabittir. Böylece olaydaki hukuka aykırı fiil uygun illiyet bağı ve kusur durumu tespit edilerek haksız fiilin davalı sürücü tarafından ceza mahkemesinde alınan raporlarla davalı sürücü tarafından asli kusurlu olarak meydana getirildiği tespit edilmiştir ve bu hususu sabit olmuştur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi ve yerleşik Yargıtay uygulaması uyarınca, hukuk hâkimi, ceza hâkiminin belirlediği kusur oranı ve beraat kararı ile bağlı değil ise de, maddi olgulara ilişkin kararlarıyla bağlıdır. Bu açıdan hukuk hakimi sanığın isnat edilen eylemi işlemediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayalı beraat kararı veya eylemin hukuka aykırılığını ve fâilini belirleyen mahkumiyet kararı ile bağlıdır.
Bu kapsamda mahkememizce uzun süreden beri bekletici mesele yapılan dosyanın istinaf yargılama sonrasında eylemin sübutu bakımından bir eksiklik görülememiş ceza mahkemesi dosyasında usuli bir takım eksikliklerden dolayı yerel mahkemeye dosyanın gönderildiği dikkate alındığında makul yargılama süresinin de aşıldığı eylenin 2007 yılında olduğu dikkate alındığından yaklaşık 15 yıllık bir sürecin artık sürüncemede kalmadan sonlanması adına mahkememizde alınan rapor yeterli görüldüğünden artık bekletici mesele yapılması yönündeki ara karardan rücu edilmesi gerekmiştir.

İddia kapsamında arsa bedellerinin rayicin tespiti önemlidir bir husustur. Şirkete alınan taşınmazların bedelinin yüksek olduğu iddiası iş adamı kuralı çerçevesinde de değerlendirilmeli
Yöneticiler tarafından yürütülen görevin, ticari hayata ilişkin olması nedeniyle, belirli ölçüde riskin üstlenilmesi, faaliyetin doğasından kaynaklanmakta ve kaçınılmaz olmaktadır. Yöneticilerden risksiz faaliyette bulunmayı beklemek, şirketin kârdan ya da faaliyetlerinden vazgeçmesini beklemek ile aynı anlamı taşıyacaktır1. Risk, ticareti karakterize eden bir öğedir. Bu nedenle şirket faaliyetlerinde belli şartlara riayet edilerek riskin üstlenilmesi, yöneticilerin özen yükümünü ihlal ettikleri ve dolayısıyla kusurlu oldukları şeklinde yorumlanamaz2. Ancak ticari faaliyetlerden kaynaklanan riskin üstlenilmesinde, hangi esaslara riayet edilmiş olması halinde yöneticilerin sorumluluktan kurtulabileceği konusunda sınırların belirlenmesi gerekmektedir.Bu sınırları belirleyen ilke, işadamı kararı olarak isimlendirilen Business Judgment Rule’dir.
TTK m. 369’a göre, yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü kişiler, görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadırlar. . Bu koşulların varlığı halinde kararın içeriğine bakılmaksızın sorumluluk davasının reddedilmesi gerekecektir. Zira, karar mekanizmasında bulunan her yöneticinin aldığı risk sonucu zararın meydana çıkması halinde sorumluluğunun söz konusu olacağının kabulü, şirketi işlemez hale getirebilecek nitelikte olup yöneticilere tanınan takdir yetkisini ortadan kaldırma ve şirketin başarısını garanti altına alma borcu altına sokma sonucu doğuracaktır.
Bu ilkeler kapsamında somut göre gelen kayıtlar ve raporlara ceza mahkemesinde kesinleşen eylemelere göre dava konusu arsaların tapu kayıtlarına göre toplam alınma bedellerinin 671.446,90 TL olduğunun tespit edildiği, davacı yan ticari defterlerinde mezkur arsaların alınma bedelinin toplam 669.650,00 TL olarak kaydedildiğinin tespit edildiği; Davalıların davacı şirket yönetiminde bulundukları dönemde alınan dava konusu arsaların dosyaya mübrez tapu kayıtlarına göre alım bedelleri ve dosyaya mübrez 13.06.2016 tarihli raporda hesaplanmış olan gerçek değerlerinin toplam 671.446,90 TL olduğu; Arazilerin rayiç değeri ile fiili ödeme tutarları arasındaki farkın 605.536,34 TL olduğu, özetle davacı firmanın 605.536,34 TL fazladan ödeme yapmış olduğunun tespit edilmiş olduğu dikkate alındığında söz konusu alımın iş adamı kuralı gereğince yapıldığını söylemek mümkün görünememektedir. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin TTK m. 555 vd. hükümlerinin uygulama alanı bulacağı; Davalıların dava dışı şirketi temsil ve ilzama yetkili yönetici sıfatıyla organ vasfını haiz oldukları, şirketi zarara uğrattığı tespit edilen arsa alım kararında imzaları bulunduğu dikkate alındığında kendilerine pasif husumet yöneltilebileceği; Yönetim kurulu üyelerinden tazminat istenebilmesi için gerekli olan zarar, kusur, hukuka aykırılık ve illiyet bağı şartlarının oluştuğu, buna göre davalı yönetim kurulu üyelerinin davacı şirketin zararından dolayı sorumlulukları bulunduğunu söylemenin mümkün olduğu dikkate alınarak asıl dava yönünden davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile; 605.536,34 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı şirkete verilmesine, mirası reddeden davalı … yönünden davanın reddine, birleşen Bakırköy .. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası yönünden ise davalı yönetici aleyhine bu davadan sonra açılan dava TMK madde kapsamında da değerlendirme yapmak gerekirse davalı yöneticiye bildirim yapıldığı bu alımdan yöneticinin haberdar edildiğine dair diğer yönetici ispata yarar delil sunmadığı gibi davalı yöneticinin de taşınmaz alımına resmi olarak da iştirak etmediği dikkate alındığında davalının sorumluluğunu gerektirir bir husus olmadığı gibi birleşen dosya davalısı uhdesine geçen bir bedel olduğu ispat edilemediği görülmüştür. İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas ve … Karar sayılı ve 14/05/2012 Tarihli kararı ile …’ın şirkete 629.000,00 TL ödemesi gereken tutar halen şirkete ödenmediği iddiası bakımından ise dönem itibariyle tek yönetici davalı olmayıp söz konusu ilamın akibeti ise Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas (01.07.2013dava tarihi) 31.12.2013 ara karar tarihinde verilen kararda; … sayılı dasya borçlusu (…) gayrimenkulünün cebri icra yoluyla satına ilişkin icra takip işlemlerinin durdurulması talebinin reddedildiği ancak dosyaya yatan paraların dosya alacaklısı olarak görünen …, …, … ve haleflerine dava sonuna kadar Tedbiren Durdurulduğu dava ve İcra dosyalarında yapılan incelemede de davalının takip talebinde bulunarak işemlerin başladığı ve bir çok safhadan geçtiği dikkate alındığında davalının bu anlamada şirketi zarara uğrattığı iddialarını ispat edemediğinden birleşen dosya yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-ASIL DAVA YÖNÜNDEN
DAVANIN KISMEN KABULÜ KISMEN REDDİ İLE;
605.536,34 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı şirkete verilmesine,
-Mirası reddeden davalı … yönünden davanın REDDİNE,
2-BİRLEŞEN BİRLEŞEN BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2015/691 ESAS SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN ;
DAVANIN REDDİNE,
ASIL DAVA YÖNÜNDEN:
a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gerekli 41.364,18-TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 11.024,75 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 30.339,43 TL harcın davalı … hariç davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye İRAD KAYDINA,
b)Davacı tarafından yatırılan 11.024,75-TL peşin harç, 25,20 TL başvurma harcının davalı … hariç davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
c) Davacı tarafından sarf edilen 4.000,00 TL bilirkişi ücreti 481,30 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere toplam 4.481,30 TL yargılama giderinden davanın kabul oranı (%93,79) dikkate alınarak 4.203,01 TL yargılama giderinin davalı … hariç davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine bakiye kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
d)Davacının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 47.326,82 TL ücreti vekaletin davalı … hariç davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
9-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
10-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
Birleşen dava yönünden;
a) Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 80,70 TL harcın davacı tarafından peşin yatırılan 170,78 TL harçtan mahsubu ile bakiye 90,08 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
b)Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
c)Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
d)Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
Dair; 6100 sayılı HMK.’nun 341. ve devamı maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere huzurda bulunan tarafların/vekillerin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/03/2022

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸