Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2011/622 E. 2021/1054 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2011/622 Esas
KARAR NO : 2021/1054

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 24/11/2011
KARAR TARİHİ : 04/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ; taraflar arasında Distribütörlük Sözleşmesi imzalandığı, davacı müvekkil ile davalı şirket arasında 09.04.2010 tarihinde imzalanan distribütörlük sözleşmesi uyarınca davacı müvekkili şirketin …. Şeker Fabrikalarında, 2010-2011, 2011-2012 ve 2012-2013 pazarlama yıllarında üretilecek, A kotası şekerin %75’i, B kotası şekerin Türkiye Şeker Kurulundan onay çıkması halinde tamamının ve C kotası şekerin tamamının, Distribütör sıfatı ile pazarlama ve satış işlemlerini üstlenmiş, davalı şirket ise 3 yıl boyunca sözleşme konusu şekeri davacı müvekkil şirkete temin edeceğini taahhüt ettiğini, işbu distribütörlük sözleşmesine konu şekerin satış şeklinin, satış fiyatının ve tarih aralıklarının; piyasadaki diğer şeker fabrikalarının uyguladığı şeker satış fiyatları ve fiyat politikaları dikkate alınarak ve piyasa şartları esas alınarak taraflarca müştereken belirleneceği de sözleşmenin 3. Maddesinde açıkça kararlaştırılmış olup, dayanağını 4634 sayılı Şeker Kanunu’nun 5. Maddesinden aldığını, “4634 sayılı Kanun Madde 5 -Şeker pancarı fiyatları her yıl, şeker fabrikası işleten gerçek ve tüzel kişiler ile ve/veya temsilcileri arasında varılan mutabakata göre belirlenir. Buna ilişkin usul ve esaslar, bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” sözleşme yürürlükte olduğu süreçte, davalı şirket sözleşmesel yükümlülüklerini eksik ifa etmek suretiyle sözleşmeye aykırı davrandığı, şöyleki; davalı şirket, 2010-2011 pazarlama yılında sözleşmenin 2. Maddesindeki taahhüdünün aksine, A kotası şekerin %75 yerine yaklaşık % 40’ını, B kotası şekerin tamamı yerine %40’ını temin ettiği, ayrıca sözleşmenin 3. Maddesinin f fıkrasında düzenlenen %2 distribütörlük primini de 14.700 ton bakımından hiç ödemediği, 2011-2012 pazarlama döneminde de sadece C kotası şekerin tamamını temin ettiği, A ve B kotası şekeri ise hiç temin etmediğini, davalı şirketin, Kayseri …. Noterliği’nin 15.07.2011 tarih … yevmiye no.lu ihtarnamesi ile müvekkil şirkete davaya konu distribütörlük sözleşmesini feshettiğini bildirmiş, ancak ihtarnamenin sözleşmenin feshini haklı kılabilecek hiçbir gerekçe ihtiva etmediğini, Borçlar Kanunu’nun 21. Maddesi uyarınca gabin talebi zaman aşımına uğradığı, zira sözleşme 09.04.2010 tarihinde imzalanmış olmasına rağmen, sözleşmenin fesih bildirimi 21.07.2011 tarihinde yapıldığı, dolayısıyla davalı, sözleşmenin akdedilmesinden itibaren hesaplanan 1 yıllık zaman aşımı süresini geçirdiğini, sözleşme; süresi, konusu, şartları birlikte değerlendirildiğinde feshi haklı kılacak hiçbir hukuka aykırılık taşımadığını, bu bağlamda davalı şirket, davacı müvekkil şirketin uğradığı müspet zararı tazminle yükümlü bulunduğunu, dava konusu uyuşmazlık açısından zarar kalemini, müvekkil şirketin sözleşme gereği ilk pazarlama yılındaki temin edemediği A kotası şekerin %75’i, B kotası şekerin %60’ı, ikinci pazarlama yılındaki A kotası şekerin %60’ı, ikinci pazarlama yılındaki A ve B kotası şekerin tamamı ile sözleşmenin haksız feshi nedeniyle gelecek 2012-2013 pazarlama döneminde temin edemeyeceği A, B, C kotası şekere ilişkin yoksun kaldığı karı oluşturduğunu, taraflar arasında imzalanan 09.04.2010 tarihli distribütörlük sözleşmesinin, davalı şirket tarafından haksız feshedilmesi ve sözleşmenin ifasının tam olarak yerine getirilmemesi sebebi ile müspet zarardan ayrı olarak davalı şirket, sözleşmenin 6.maddesinde düzenlenen 1.000.000 USD tutarındaki cezai şartı ödemekle yükümlü bulunduğunu, müspet zarar kapsamında ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla yaklaşık 15.000.000 TL tutmasını beklediği alacağın şimdilik 100.000 TL’nin ticari işlerde uygulanan en yüksek temerrüt faiz oranı üzerinden ve dava tarihinden işletilecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tazminine, 09.04.2010 tarihli sözleşmenin 6. Maddesinde düzenlenen 1.000.000 USD cezai şartın ticari işlerde uygulanan yüksek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin de davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı şirket ortaklarından ve sözleşmenin imzalandığı tarihte Yönetim Kurulu Başkanı olan … ve YK Başkan Yardımcısı olan … hakkında Özel Yetkili Ankara …. Ağır Ceza Mahkemesi … Esas ile müvekkil şirketi dolandırmak için kurulan örgüte üye olmak ve nitelikli dolandırıcılık yapmaktan dolayı dava açıldığı, bu nedenle bu dosya sonucunun bekletici mesele yapılmasını yasal olarak gerekli olup bekletici mesele yapılmasını talep ettiğini, müvekkili şirket ile … Şeker Gıda Tic. ve San. AŞ arasında 09.04.2010 günlü distribütörlük sözleşmesi imzalandığı, mevcut sözleşmenin 2. Maddesi gereği müvekkil şirketin üreteceği A kotası şekerin %75, B kotası ve C kotası şekerin tamamı pazarlama ve satış işlemleri … Şeker Gıda Tic. ve San. AŞ tarafından yapılacağı, sözleşmenin 3. Maddesi b fıkrası gereği müvekkil şirket hiçbir şekilde belirlenen oranlar üzerinde doğrudan ya da 3. kişiler aracılığı ile satış yapmayacağını taahhüt eder düzenlemesinin mevcut olduğunu, müvekkili şirket ve büyük hissedarı olan …. Kooparitifi’ne yönelik Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada …. Koop. ve ….Fabrikası AŞ Yönetim Kurulu Başkanı ve yöneticilerinin bir kısmı tutuklanmış Kooperatif Yönetim ve Denetim Kurulunun görevlerine Tarım Bakanlığı tarafından Koop. Kanunu Madde 90 gereği tedbiren son verilmiş yerlerine geçici yönetim atantığını, ….AŞ Yönetim Kurulu üyelerinin tutuklanması ve istifaları sonucu şirkette 28.01.2011 günü yapılan Olağanüstü Genel Kurul ile Yönetim ve Denetim Kurulu seçildiği, devam eden süreçte ise … Kooperatifine Ankara Özel Yetkili …. Ağır Ceza Mahkemesinin … D. İş ve 25.11.2011 günlü sayılı kararı ile Kayyım ataması yapılmış, müvekkil şirket ile i̇lgili gelişmeler davacı şirket yetkililerince de takip edildiğini, Yeni Yönetim Kurulu Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı …. dosya ile devam eden soruşturma konusu olaylar ve yine Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müfettişlerince yapılan tespitler konusunda şirketin mevcut sözleşmelerini incelemeye almış ve yapılan değerlendirme sonucu davacı ile yapılan sözleşme Kayseri …. Noterliğinin 15.07.2011 gün ve … yevmiye ihtarı ile fesh edildiği, bunun ihtarlarında açıkça ifade edildiğini, davaya konu sözleşmenin maddeleri incelendiğinde sözleşmede sadece davacı lehine hükümlerin olduğu neredeyse müvekkil şirket lehine hiçbir düzenlemenin olmadığı, bu durumda müvekkil şirketin sözleşmeye bağlı kalması ve bu mevcut sözleşmenin uygulanmasının imkansız olduğunu, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca yapılan inceleme sonucu verilen i̇nceleme raporuna göre davacı şirkete ve yan şirketlere birçok haksız ödeme yapıldığını, yine yapılan sözleşmelerde şirket yönetim kurulu üyelerinin şirketin aleyhine davrandığı ve sözleşme şartlarının kabul edilemez uygulanmaz olduğunun raporda belirtildiğini, fesih için 1 yıllık sürenin geçirildiği iddiasının doğru olmadığı, fesih ihtarında da açıklandığı üzere olayların belirlenmesi ve raporlar soruşturma dosyaları nedeniyle olayın ortaya çıktığı ve süresinde sözleşmenin fesih edildiğini, müvekkili şirketin C kotası şeker satışı için ihaleye çıkmış ve davacı şirket yapılan ihale sonucunda teklif vererek 53.000 ton şeker alımını sağladığını, anılan tarihli distribütörlük sözleşmesinin geçersiz olduğu davacı tarafça da kabul edildiği, davacı tarafından sözleşmenin yeni yönetim tarafından belirli süre uygulandığı iddiasının gerçek olmadığı, davacı şirketin halen müvekkil şirketin yapmış olduğu ihalelere katılmakta ve i̇hale sonucuna göre şeker almaya devam ettiğini, dava dilekçesinde davacı tarafça da kabul edildiği üzere şirketin ortakları arasında … ve …. olduğunu, hatta … ve … şirketin davaya konu sözleşmesinin yapıldığı tarihte Yönetim Kurulu Başkanı ve Yardımcısı olduğu,…. Fabrikası AŞ’ne yönelik yapılan soruşturma sonucu Özel Yetkili Ankara …. Ağır Ceza Mahkemesinde … Esas sayılı dava açıldığını, davaya dayanak iddianamede ise … ve …’ın TCK 220/2 ve TCK 158/1-e maddesi gereği cezalandırılmaları istendiğini, davaya konu sözleşmenin tarihi 09.04.2010 olup davacı şirketin ana sözleşmesinin noter onay tarihinin ise 08.04.2010 tarih olduğu, bu durum bile bu şirketin sadece mevcut iş için kurulduğunun amacının başka olduğunu gösterdiğini, davacının cezai şart ve yoksun kalınan kar ile ilgili taleplerinin hiçbir şekilde hukuki dayanağının olmadığı, davacı şirketin sebepsiz zenginleşme ve zenginleştirme amacını devam ettirmek istediğini, neticeten, Özel Yetkili Ankara …. Ağır Ceza Mahkemesi … Esas ile devam eden davanın bekletici mesele yapılmasına, açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Dava; taraflar arasındaki 09.04.2010 tarihli Distribütörlük Sözleşmesinin haksız olarak feshedilmesi iddiasıyla davacının uğradığı kâr kaybı ve cezai şartın dava tarihinden itibaren en yüksek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekilinin delillerinin distribitörlük sözleşmesi, noterlik ihtarı, üretim kotalarına dair bakanlık mevzuatı, ticari defterler, … Ltd. Şti nin ticari defter ve kayıtları, Ankara Özel Yetkili C. Savcılığının … soruşturma sayılı dosyası olduğu, davalı vekilinin delillerinin ise Ankara Özel Yetkili C. Savcılığının … soruşturma sayılı dosyası, bu dosyaya dayanak Ankara … Ağır Ceza Mahkemesinin … E sayılı dosyası, distribitörlük sözleşmesi, noterlik ihtarı, bakanlık yazısı, davacı şirket ortak ve yöneticileri hakkındaki ihtarname kısımları, kayyum kararı, genel kurul tutanak sureti, taraf şirketlerin defter ve kayıtları olduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın distribitörlük sözleşmesinin davalı yönünden feshini gerektiren neden olup olmadığı, yok ise davacının talep edebileceği cezai şart miktarı ile yoksun kaldığı zarar miktarının ne olduğu, davacının iddia etmiş olduğu sözleşmenin başlamasına ve sona ermesine kadar geçe aşamada tarafların lehine veya aleyhine kayıt olup olmadığı, sözleşmenin feshedilmiş olmasının davalı şirket defter ve kayıtlarında ne şekilde gözüktüğü hususlarından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden celp edilen sicil kayıtlarına göre: … sicil nolu …. Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin … Mahallesi … Sokak No:7 Yenibosnha/Bahçelievler/İstanbul adresinde sicilde kain olduğu, şirket yetkilisinin … olduğu anlaşılmıştır.
Huzurdaki ihtilafa konu sözleşmenin imzalandığı sırada görevde olan davacı şirket yöneticileri …. ve … ile davalı şirket yöneticileri hakkında diğer bir kısım suçlarla birlikte suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma ve örgütün faaliyetleri çerçevesinde nitelikli dolandırıcılık suçundan açılan kamu davasında Kayseri …. Ağır Ceza Mahkemesi 04.06.2015 tarih, … E., …. K. sayılı kararı ile sanıklar … ve …’ın örgüte üye olma ve örgütün faaliyetleri çerçevesinde nitelikli dolandırıcılık suçlarından ayrı ayrı beraatlerine, temyiz incelemesini yapan Yargıtay … Ceza Dairesi … E., … K. 06.12.2018 tarihli bozma kararı verildiği, bozma kararı sonrasında ceza dosyasının son duruşma tarihi itibarıyla derdest olduğu anlaşılmıştır.
Kayseri …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Talimat Dosyası ile … Esas sayılı dosyasına sunulmak üzere 27.02.2013 tarihinde düzenlenen bilirkişi kök raporunda; Mahkemenin bilirkişilerden araştırılmasını istediği hususlar hakkında dosya kapsamında ve davacının muhasebe defterlerinden ulaşılan tespit ve değerlendirmelerinin aşağıdaki gibi olduğunu, dosyadaki bilgilerden de anlaşıldığı üzere fesih nedeninin davalı şirkette ilgili dönemde hileli işlemler sonucu meydana gelen zararların bir kısmının 3. kişilerle gerçekleştirilen ilişkilerden kaynaklanabileceği öngörüsü ile davalı şirketin önemli bir müşterisi olan davacı şirketin de hileye karışmış olabileceği endişesi olduğunu, sözleşmenin 6. maddesinde belirtilen cezai şart konusunda ise taraflar; “İşbu sözleşmenin feshi, fesihten doğan hakların ve özellikle cezai şartın talep edilmesine engel olmadığı, bundan başka mevzuattan doğan diğer yaptırımlar da saklı kalmak kaydıyla taraflardan sözleşmeye aykırı hareket eden taraf, diğer tarafa 1.000.000 USD tutarında cezai şart ödeyeceği” hususunda anlaştıkları, söz konusu hususun mahkemenin takdirinde olmakla birlikte davacının söz konusu 1.000.000 USD şartı ceza iddiasında haklı olduğu kanaatinde olduğunu, davacı şirketin yoksun kaldığı zarar yönünde yapılabilecek hesaplamaların iki kısımdan oluştuğunu, davacı şirketin sözleşmenin feshinden sonra alması gereken şekeri alamayıp, ticari faaliyetinin aksaması ve dolayısıyla elde etmesi gereken karları sağlayamaması olduğunu, davacı şirketin bu yönde yapılacak bir hesaplamada varsa zararının tutarını hesaplayabilmek için geçmiş yıllardan itibaren (son beş yıllık) bilanço gelir tabloları dikkate alınarak, davacı şirketin ortalama brüt satış karlarını, faaliyet karlarını ve dönem karlarını bilmek ve buna göre hesaplama yapmakla mümkün olacağını, davacı şirket vekili yoluyla davacı şirketin son beş yıllık mali verileri istenmiş olmasına rağmen tarafıma gönderilmemiş, ayrıca dava dilekçesinde bu yönde bir hesaplama ortaya konmayacağını, neticeten; davacı şirketin son beş yıllık muhasebe kayıtlarının tutarlı mali tabloları olmadıkça söz konusu varsa zarar tutarının hesaplanamayacağı kanaatinde olduğunu, davacı şirketin sözleşmenin feshi ile birlikte mahrum kaldığını belirttiği %2 prim yönünden değerlendirmelerinin ise; taraflar arasındaki ticari ilişkinin konusu şekerle ilgili olup, davalı şeker fabrikasının ürettigi şekerle i̇lgili 3 tür kota söz konusu olduğunu, A kotasının asıl üretim olduğunu, B kotası A kotasının %4’ü olup, savaş vb. nedenlerle devlete ayrılan pay olarak nitelendirildiğini, söz konusu oranın 2013 yılında %3 olduğunu, C kotasının ise şeker fazlası olup, Türkiye Şeker Kurumunun izni ile dış piyasaya satılabilecek olan şeker olduğunu, B kotası şekerin özelliğinden dolayı davalı şirkette B kotası A kotası ile birlikte dikkate alındığı, C kotası şekere ilişkin olarak ne geçmişte ne de günümüzde prim uygulamasının olmadığı, ne davacı şirkete ne de başka şirketlere prim verilmediğini davalı şirket yetkililerince tarafına bildirildiğini; davacı şirketin sözleşmeye göre prim alacağının 2010-2011 dönemi için 2.284.199 TL, 2011-2012 dönemi için 1.124.662 TL, 2012-2013 dönemi için 2.118.101 TL olduğunu, dolayısıyla alamadığı A kotası şekerler için toplam alacak tutarının 5.526.962 TL olduğunu, söz konusu hesaplamalarda; sözleşmenin yanı sıra fiilen gerçekleşen oranların dikkate alınmasının bir başka sebebinin davacı şirketin de söz konusu prim oranlarını yazı ile kabul etmiş olması olduğunu, buna ilişkin davacı şirketin davalıya göndermiş olduğu bir yazı örneğinin EK 3’de sunulduğunu, davacı şirketin fesih edilen sözleşmeye göre alacak iddiasında bulunabileceği prim tutarının yukarıdaki gibi hesaplanmış olmakla birlikte aşağıdaki hususların da dikkate alınması gerektiğinin değerlendirildiğini, söz konusu hususların taraflar arasındaki ticari ilişki ile sözleşmenin feshedildiği 15.07.2011 tarihinden sonra da ticari ilişkinin devam ettiğini, 2011 ve 2012 dönemlerinde davacı şirketin başka sözleşmelerle ticari ilişkisini sürdürdüğünü, Davacı şirketin yaklaşık %46 oranında ortağı durumunda olan … Ltd. Şti. 2011-2012 döneminde davalı şirketin A kotası şekerinin %23’ünü (67.550.000 Kg), 2012-2013 döneminde ise %26’sını (43.800.000 Kg’nı) satın aldığını, dolayısıyla davacı şirketin kendisi doğrudan almasa bile başlıca ortağı olan … Ltd. Şti. davalı şirket ile ilişkisini güçlü bir şekilde devam ettirmiş ve ettirmeye devam ettiğini, söz konusu ilişkilere ilişkin tablolar EK 4’de sunulduğunu, neticeten; taraflar arasındaki 09.04.2010 tarihli 3 yıl geçerli olacak olan sözleşmeyi davalı şirketin 15.07.2011 tarihinde feshetmesinin ticari ilişki yönünden haklı bir gerekçesinin olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 6. maddesine göre davacının 1.000.000 USD şartı ceza iddiasında haklı gözüktüğünü, davacı şirketin yoksun kaldığı zarar tutarını hesaplayabilmek için davacı şirketin geçmiş yıllar mali verilerine ihtiyaç olduğu, bunların dosyaya sunulmadığını, davacı şirketin sözleşmeye göre iddia edebileceği prim alacağının kendisinin sonraki tarihlerde kabul ettiği fiili oranları da dikkate alarak; 2010-2011 dönemi için 2.284.199 TL, 2011-2012 dönemi için 1.124.662 TL ve 2012-2013 dönemi için 2.118.101 TL olduğunu, dolayısıyla feshedilen sözleşme döneminde alamadığı A kotası şekerler için toplam alacak olarak iddia edebileceği primlerin 5.526.962 TL olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin sözleşmenin feshedildiği 15.07.2011 tarihinden sonra da devam ettiği, davacı şirketin yaklaşık %46 oranında ortağı durumunda olan … Ltd. Şti.’nin 2011-2012 döneminde davalı şirketin A kotası şekerin %23’ünü (67.550.000 Kg), 2012-2013 döneminde ise %26’sını (43.800.000 Kg’ını) satın aldığının, dolayısıyla davacı şirketin hem kendisinin hem de başlıca ortağı olan … Ltd. Şti.’nin davalı şirketle ilişkisini güçlü bir şekilde devam ettirmekte olduğu sonuç ve kanaatine ulaşıldığı anlaşılmıştır.
6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 45 inci maddesi ile değişik 5235 sayılı Kanunun 5 inci maddesi ile aynı Kanuna eklenen geçici 5 inci maddesi gereğince faaliyette bulunacak asliye ticaret mahkemelerinin sayısı ve faaliyete geçirilecekleri tarihin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Birinci Dairesince görüşülmesi karşısında adı geçen kanun hükümleri ve asliye ticaret mahkemelerinin 15/09/2014 tarihi itibari ile faaliyete geçmiş olması ve dava konusu miktar karşısında mahkeme hakiminin davayı görme konusunda yetkisinin sona erdiği, davanın heyet tarafından görülmesi zorunluluğu taraf vekillerine bildirilmiştir.
27.02.2013 Havale Tarihli Bilirkişi Kurulu Kök Raporunda; Dosyaya mübrez 27.02.2013 tarihli Bilirkişi Kök Raporunda; Mahkemenin bilirkişilerden araştırılmasını istediği hususlar hakkında dosya kapsamında ve davacının muhasebe defterlerinden ulaşılan tespit ve değerlendirmelerinin aşağıdaki gibi olduğunu, Dosyada yer alan Sanayi ve Ticaret Bakanlığının İç Ticaret Genel Müdürlüğünün davalı şirkete gönderdiği14.12.2010 tarihli raporun 2.Sayfasında; “Şeker satışları sırasında …. firmasına 16.277.351,15 TL tutarında haksız ödemenin yasal faiziyle birlikte öncelikle ilgili firmadan tahsili gerektiği ..”belirtildiğini, ayrıca yine dosyada yer alan ve davacı şirket ortaklarından ….’ın dosyada yer alan “Şüpheli İfade Tutanağına” göre 1989 yılında … şirketini kurduklarını ve …. ile çalışmaya başladıklarını, daha sonra (….iştiraki)…. %25 ortağı olduklarını” belirttiğini, ya da yer alan ve dava konusu tazminatın konusunu oluşturan 09.04.2010 tarihli sözleşmenin tarafları davacı şirket (o zaman ki unvanı … Toptan Şeker Gıda San. ve Tic.A.Ş.) ile davalı şirket olup, sözleşmenin konusu’- …. Şeker Fabrikalarında üretilen;
– A Kotası şekerin %75’ini (50 Kg. torba kristal şeker) – B kotası şekerin tamamını (Türkiye Şeker Kurulundan onay çıkması şartıyla), -C Kotası şekerin tamamının Pazarlama ve satış işlemlerinin münhasır distribütörlük oluşturduğunu,
Sözleşmenin 3/a maddesine göre davalı şirket, distribütörün siparişi üzerine süresinde ve her türlü ayıptan ari olarak distribütöre sağlama yükümlülüğü altında olduğunu, aksi takdirde uğrayacağı zararları tazminle yükümlü olduğunu, Sözleşmenin 3/e maddesinde ise satış fiyatının piyasa şartları esas alınarak müştereken belirleneceğinin belirtildiğini. Sözleşmenin 3 f maddesine göre yeni piyasa satış fiyatları üzerinden ayrıca %2 distribütörlük primi verileceği, distribütörün bu oranda hizmet faturası düzenleyerek şirketten talep edeceğini belirttiğini, Sözleşmenin 4/d maddesinde ürünün serbest piyasadaki satış şeklinin distribütör tarafından münhasıran belirleneceğini, sözleşmenin 5. Maddesinde ise sözleşmenin süresinin imza tarihinden itibaren 3 yıl olduğu (dolayısıyla 09.04.2013 tarihine kadar) belirtildiğini, Dava konusu sözleşmede de ismi bulunan … Toptan Şeker Gıda San. ve Tic. A.Ş. 10.01.2011 tarihli Ticaret Sicili Gazetesinde de ilan edildiği üzere unvanını …. Gıda San. Ve tic. A.Ş. Olarak değiştirdiğini, iş merkezini de Nevşehir’den İstanbul’a taşıdığını, Söz konusu Ticaret Sicil Gazetesinde görüleceği üzere; Davacı tarafın dava dilekçesinde adı geçen … Toptan Şeker ve Gıda Ltd. Şti’nin davacı şirketin %45,69 ortağı konumunda olduğunu, (Toplam 11.000.000 TL sermayenin 5.026.000 TL kısım söz konusu şirkete aittir). Davacı şirket vekili dava dilekçesinde … Toptan Şeker ve Gıda Ltd. Şti ile davalı şirket orasındaki organik bağdan söz ettiğini, Ancak kendisi ile de organik bağı olduğunun açık olduğunu, arasında 09.04.2010 tarihinde yapılan ve 3 yıl geçerli olacağı kararlaştırılan sözleşmenin, davalı tarafından 15.07.2011 tarihinde feshetmesini hukuki değerlendirmeler bir yana bırakılırsa taraflar arasında geçmişten gelen ve devam eden ticari ilişki ve devamında muhasebe ilişkisi yönünden sözleşmeyi feshetmenin haklı bir gerekçesinin gözükmediğini, Davalı şirketin denetime elverişli ve düzenli tutulan muhasebe kayıtlarına göre davacı şirketin (2011 yılından önceki adı … A.Ş.,2011’den sonra … A Ş) hesap özeti EK l’de sunulmuş olup, söz konusu hesap özetine göre davacının şeker alımından kaynaklanan borcunu ödememesi, geciktirmesi vb. gibi olumsuzlukların söz konusu olmadığını, Dosyadaki bilgilerden de anlaşıldığı üzere fesih nedeninin davalı şirkette ilgili dönemde hileli işlemler sonucu meydana gelen zararların bir kısmının 3. Kişilerle gerçekleştirilen ilişkilerden kaynaklanabileceği öngörüsü ile davalı şirketin önemli bir müşterisi olan davacı şirketin de hileye karışmış olabileceği endişesi olduğunu, Sözleşmenin 6. maddesinde belirtilen cezai şart konusunda ise taraflar; “İşbu sözleşmenin feshi, fesihten doğan hakların ve özellikle cezai şartın talep edilmesine engel olmadığı, bundan başka mevzuattan doğan diğer yaptırımlar da saklı kalmak kaydıyla taraflardan sözleşmeye aykırı hareket eden taraf, diğer tarafa 1.000.000 USD $ tutarında cezai şart ödeyeceği” hususunda anlaşmışlardır. Elbette söz konusu husus Mahkemenin takdirinde olmakla birlikte davacının söz konusu 1.000.000 USD $ şartı ceza iddiasında haklı olduğu kanaatinde olduğunu, Davacı şirketin yoksun kaldığı zarar yönünde yapılabilecek hesaplamalar iki kısımdan oluştuğunu, Davacı şirketin sözleşmenin feshinden sonra alması gereken şekeri alamayıp, ticari faaliyetinin aksaması ve dolayısıyla elde etmesi gereken karları sağlayamaması olduğunu, Davacı şirketin bu yönde yapılacak bir hesaplamada varsa zararının tutarını hesaplayabilmek için geçmiş yıllardan itibaren (son beş yıllık) bilanço ve gelir tabloları dikkate alınarak, davacı şirketin ortalama brüt satış karlarını, faaliyet karlarını ve dönem karlarını bilmek ve buna göre hesaplama yapmakla mümkün olacağını, Davacı şirket vekili yoluyla davacı şirketin son beş yıllık mali verileri istenmiş olmasına rağmen tarafıma gönderilmemiş, ayrıca dava dilekçesinde bu yönde bir hesaplama ortaya konmayacağını, Neticeten; davacı şirketin son beş yıllık muhasebe kayıtlarını tutarlı mali tabloları olmadıkça söz konusu varsa zarar tutan hesaplanamayacağı kanaatinde olduğunu, Davacı şirketin sözleşmenin feshi ile birlikte mahrum kaldığını belirttiği %2 prim yönünden değerlendirmelerinin ise; Taraflar arasındaki ticari ilişkinin konusu şekerle ilgili olup, davalı şeker fabrikasının ürettiği şekerle ilgili 3 tür kota söz konusu olduğunu, A kotasının asıl üretim olduğunu, B kotası A kotasının %4’ü olup, savaş vb. nedenlerle devlete ayrılan pay olarak nitelendirildiğini, Söz konusu oranın 2013 yılında %3 olduğunu C kotasının ise şeker fazlası olup, Türkiye Şeker Kurumunun izni ile dış piyasaya satılabilecek olan şeker olduğunu, B kotası şekerin özelliğinden dolayı davalı şirkette B kotası A kotası ile birlikte dikkate alınmaktadır. C kotası şekere ilişkin olarak ne geçmişte ne de günümüzde prim uygulamasının olmadığı, ne davacı şirkete ne de başka şirketlere prim verilmediği davalı şirket yetkililerince tarafına bildirildiğini; davacı şirketin sözleşmeye göre pirim alacağı 2010- 2011 dönemi için 2.284.199 TL, 2011-2012 dönemi için 1.124.662 TL, 2012- 2013 dönemi için 2.118.101 TL olduğunu Dolayısıyla alamadığı A kotası şekerler için toplam alacak tutarının 5.526.962 TL Olduğunu, Söz konusu hesaplamalarda; sözleşmenin yanı sıra fiilen gerçekleşen oranların dikkate alınmasının bir başka sebebi davacı şirketin de söz konusu prim oranlarını yazı ile kabul etmiş olması olduğunu, Buna ilişkin davacı şirketin davalıya göndermiş olduğu bir yazı örneği EK 3’de sunulduğunu, Davacı şirketin fesih edilen sözleşmeye göre alacak iddiasında bulunabileceği prim tutarı yukarıdaki gibi hesaplanmış olmakla birlikte aşağıdaki hususların da dikkate alınması gerektiği değerlendirildiğini, Söz konusu hususların Taraflar arasındaki ticari ilişki ile sözleşmenin feshedildiği 15.07.2011 tarihinden sonrada ticari ilişki devam ettiğini, 2011 ve 2012 dönemlerinde davacı şirketin başka sözleşmelerle ticari ilişkisini sürdürdüğünü, Davacı şirketin yaklaşık %46 oranında ortağı durumunda olan … Ltd. Şii 2011-2012 döneminde davalı şirketin A kotası şekerinin %23’ünü (67.550.000 Kg), 2012-2013 döneminde ise %26’sını (43.800.000 Kg’nı) satın aldığını, Dolayısıyla davacı şirketin kendisi doğrudan almasa bile başlıca ortağı olan … Ltd. Şti davalı şirket ile ilişkisini güçlü bir şekilde devam ettirmiş ve ettirmeye devam ettiğini, Söz konusu ilişkilere ilişkin tablolar EK 4’de sunulduğunu Neticeten; Taraflar arasındaki 09.04 2010 tarihli 3 yıl geçerli olacak olan sözleşmeyi davalı şirketin 15.07.2011 tarihinde feshetmesinin ticari ilişki yönünden haklı bir gerekçesinin olmadığı. Taraflar arasındaki sözleşmenin 6. maddesine göre davacının 1.000.000 USD şartı ceza iddiasında haklı gözüktüğünü, Davacı şirketin yoksun kaldığı zarar tutarını hesaplayabilmek için davacı şirketin geçmiş yıllar mali verilerine ihtiyaç olduğu, bunların dosyaya sunulmadığı, Davacı şirketin sözleşmeye göre iddia edebileceği pirim alacağının kendisinin sonraki tarihlerde kabul ettiği fiili oranları da dikkate alarak; 2010-2011 dönemi için 2.284.199 TL, 2.011-2012 dönemi için 1.124.662 TL ve 2012-2013 dönemi için 2.118.101 TL olduğunu, dolayısıyla feshedilen sözleşme döneminde alamadığı A kotası şekerler için toplam alacak olarak iddia edebileceği primlerin 5.526.962 TL olduğunu. Taraflar arasındaki ticari ilişki sözleşmenin feshedildiği 15.07.2011 tarihinden sonrada devam ettiği, davacı şirketin yaklaşık %46 oranında ortağı durumunda olan … Ltd. Şti.’nin 2011-2012 döneminde davalı şirketin A kotası şekerinin %23’ünü (67.550.000 Kg), 2012-2013 döneminde ise %26’sını (43.800.000 Kg’ını) satın aldığının, dolayısıyla davacı şirketin hem kendisinin hem de başlıca ortağı olan … Ltd. Şti.’nin davalı şirketle ilişkisini güçlü bir şekilde devam ettirmekte olduğu, sonuç ve kanaatine ulaştıkları bildirilmiştir.
Davacı vekili 15/09/2014 tarihli dilekçesi ile, davasını 38.443.983 TL toplam zarar (mahrum kalınan kâr ve prim tutarları) ve 1.000.000 USD cezai şart tutarı üzerinden kabulüne karar verilmesini talep ederek bedel artırım talebinde bulunmuş, eksik harcı tamamlamıştır.
23.12.2015 tarihli bilirkişi heyeti kök raporunda; dava konusunun, davacı şirketin davalı şirket ile 09.04.2010 tarihli Distribütörlük Sözleşmesinin haksız olarak feshedilmesi iddiasıyla uğradığı kar kaybı, prim alacağı ve cezai şartın dava tarihinden itibaren en yüksek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilmesi talebinden ibaret olduğu, taraflar arasındaki ihtilafın, davacının davalı yanca feshedilen sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini iddia etmesi ve sözleşmedeki cezai şart miktarı ile yoksun kaldığı kar miktarını talep etmesi üzerine, davalının distribütörlük sözleşmesinin haklı sebeplerle feshedildiği beyan üzerinde toplandığı, davalı … Fabrikaları A.Ş. tarafından 15.07.2011 tarihinde Kayseri …Noterliğinin …. yevmiye numaralı ihtarnamesiyle feshedilen sözleşmenin, o zamanda vuku bulan ve ceza davasına konu olan olaylar zinciriyle beraber değerlendirildiğinde davacı yan lehine aşırı yararlanma koşulları taşıyabileceği, sözleşmede belirlenen kotaların tamamlanmaması karşılığında davacı yanca fesih ve cezai şart hakkı bulunmasına rağmen davacının eksik de olsa alımlara devam ederek mevcut durumu zımmen kabul ettiği ve ilgili dönemde herhangi bir itirazda bulunmadığını, raporun ilgili kısmındaki değerlendirme ve tespitler hep birlikte değerlendirildiğinde sözleşmenin davalı tarafından haklı sebeple feshedilmiş sayılabileceğine karar verilirse, davacının ceza tutarı, prim ve kar mahrumiyeti talebinin dayanaksız kalacağı, Sayın Mahkeme Tarafından Feshin Haksız Olduğuna Hükmedildiği Takdirde; Sözleşme m.6’nın “…taraflardan sözleşmeye aykırı hareket eden taraf, diğer tarafa 1.000.000 USD tutarında cezai şart öder.” ibaresinin, burada BK m.158 f.1’de hükme bağlanan seçimlik ceza koşulunun karara bağlandığı şeklinde yorumlanabileceği, seçimlik ceza koşulu söz konusu ise, BK m.158 f.1’de açıkça belirtildiği üzere “…hilafına mukavele olmadıkça, alacaklı ancak ya akdin icrasını veya cezanın tediyesini isteyebilir.” sözleşmede belirlenen 1.000.000 USD ceza tutarının, dava tarihi itibariyle Türk Lirası karşılığının 1.844.500,00 TL olduğu, davacının kar kaybı talebine istinaden rapor içerisinde hesaplamalarımız mevcut olup, davacının kar kaybı prim talep edebileceği Sayın Mahkemece takdir edildiğinde ve Davacının kar kaybını isteyebileceği süre bir yıl esas alındığında, şeker piyasasında oluşan yüzde oranına göre A ve C kotaları için 8.645.256,24 TL prim hesaplandığı, davacının kar kaybının (… Ltd. Şti.’ne yapılan satışlar dahil) (2010-2011 tarihleri arası) 1.085.095,53 TL hesaplanması neticesinde toplam 9.730.351,77 TL prim ve kar kaybı hesap edilebileceği hususları bildirilmiştir.
Tarafların raporlara itirazlarının tek tek değerlendirilmesi, sunulan raporlar, talimat raporları, ceza dosyası, denetim raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek ve mukayese edilerek; önceki uyuşmazlık konuları çerçevesinde distribütörlük sözleşmesinin davalı tarafça feshini gerektiren neden olup olmadığı, davalının sözleşmeyi fesihte haklı olup olmadığı, davacının talep edebileceği cezai şart miktarı ile yoksun kaldığı kar miktarının ne olduğu, sözleşmenin başlamasına ve sona ermesine kadar geçen aşamada tarafların lehine veya aleyhine kayıt olup olmadığı, sözleşmenin fesh edilmiş olmasının davacı şirket defter ve kayıtlarında ne şekilde gözüktüğü, Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden ceza dosyasında ileride mahkemenin mahkumiyet veya beraat kararı verme durumlarına göre iki ihtimalli olarak ayrıntılı şekilde rapor hazırlanması için bilirikşi kurulundan ayrıntılı, gerekçeli, hükme ve denetime elverişli rapor alınmasına karar verilmiş, 28/04/2021 tarihli bilirkişi heyeti raporunda;
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin gabinin objektif ve subjektif tüm şartlarını oluşturduğu, bununla birlikte davalının sözleşmenin kurulduğu andan itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde bu hakkını kullanmadığı, bir yıllık hak dürüşürü sürenin geçtiğinin ileri sürülmesinin TMK.m.2 kapsamında hakkın kötüye kullanılması teşkil edip etmeyeceğinin takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğu, gabinin koşullarının oluşup oluşmadığının tespiti bakımından ceza davasında verilecek beraat ya da mahkumiyet kararının doğrudan huzurdaki davaya bir etkisinin olmayacağı, davalı tarafça gabine dayalı olarak sözleşmenin usulüne uygun olarak haklı sebeple iptal edildiğinin kabulü halinde davacının davalıdan cezai şart, prim ya da kar mahruimyeti adı altında bir bedel talep edemeyeceği, davalının sözleşmeyi fesihte haksız olduğunun kabulü halinde davalının sözleşmede kararlaştırılan 1.000.000 USD tutarındaki cezai şartla birlikte sözleşmenin feshi nedeniyle davacının uğradığı zararını tazmin etmesi gerekeceği, işbu raporda ve önceki bilirkişi raporlarında davacı tarafından talep edilebilecek distribütörluk prim tutarı hem sözleşme ile belirlenen % 2 prim oranı hem de piyasadaki fiili gerçekleşen prim oranları kullanılarak hesaplanmış olmakla birlikte, Sayın Mahkeme tarafından feshin haksız olduğunun takdir edilmesi halinde taraflar arasında imzalanan distribütörlük sözleşmesi hukuken geçerli ve taraflarını bağlayıcı bir sözleşme özelliği taşıyacağından, prim tutarının hesabında tarafların kendi iradeleriyle imza altına almış oldukları sözleşmede kararlaştırılan %2 oranının dikkate alınmasının uygun olacağının heyetimizce değerlendirildiği, bu kapsamda; A Kotası şeker için 17.751.740,22 TL ve C Kotası şeker için 2.103.240,90 TL olmak üzere toplam 19.854.981,12 TL tutarında prim hesaplandığı, bununla birlikte mahkemenin aksi kanaatte olması, diğer bir ifadeyle prim hesabında oran olarak sözleşmede belirtilen % 2’nin değil de piyasada gerçekleşen fiili prim oranının dikkate alınması kanaatinin kabulü halinde ise A Kotası şeker için 5.253.194,33 TL ve C Kotası şeker için 1.674.239,00 TL olmak üzere toplam 6.927,433,33 TL tutarında prim hesaplandığı, bununla birlikte davacının bu primlere hak kazanabilmek için, bir kısım masraf yapması gerekeceği, sözleşmenin feshi nedeniyle bu masrafları yapmaktan da kurtulduğu, yapacağı bu masraflar düşüldükten sonra kalan bedelin davacının karı, diğer bir ifadeyle uğradığı zararı olacağı ve ancak bu miktarı davalıdan talep edebileceği, davacının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmek için davalıdan temin edeceği şekerlerin nakliye ve depolama giderleri ile bu ticari faaliyet için gerekli olan demirbaş ve personel istihdamı nedeniyle ortaya çıkacak olası kaçınılmaz giderlerlere ilişkin dava dosyasında herhangi bir hesaplama yapılması mümkün olmamakla birlikte, BKm.98/f.2-42. madde hükümleri çerçevesnde aynı sektördeki diğer işletmelerin bu tür faaliyetlerin katlanmış oldukları zorunlu maliyetler dikkate alınarak hesaplanan prim tutarı üzerinden belirli bir oranda maliyet hesabı yapılmasının ve davacının talep edebileceği prim tutarının belirnecek maliyet oranı kadar düşürülmesinin uygun olacağı, prim tutarı ve cezai şart dışında davacı tarafından talep edilebilecek başkaca bir zarar kaleminin olmadığı kanaatine varıldığı, bununla birlikte önceki bilirkişilerin mahrum kalınan kar hesabı yapmaları nedeniyle, mahkemenin aksi kanaatte olması ihtimaline karşılık olarak heyetimizce A kotası şeker için 181.067,75 TL ve C kotası şeker için 21.453,06 TL olmak üzere toplam 202.520,81 TL tutarında mahrum kalınan kar tutarı hesaplandığı, öte yandan, Yargıtay Hukuk Dairesi içtihatlarında haksız nedenlerle fesh edilen sözleşmelerde kar kaybı hesabının tüm sözleşme süresi için değil de aynı şartlarda yeni bir sözleşme yapılması için geçecek makul süre için yapılması belirtildiğinden, yeni bir sözleşme yapılabilmesi için makul sürenin bir sonraki sezon olduğu dikkate alındığında kar mahrumiyeti hesabının sadece 2010-2011 pazarlama yılı için yapılması durumda mahrum kalınan kar tutarının 20.985,75 TL olarak hesaplandığı sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Toplanan ve sunulan deliller, bilirkişi heyeti kök ve ek raporları, taraflarca sunulan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Taraflar arasındaki ihtilafın davalının sözleşmeyi fesihte haklı olup olmadığı, fesih nedeniyle davacının uğradığı bir zarar bulunup bulunmadığı, zarar varsa bunun miktarının tespiti ile davalıdan bunu talep edip edemeyeceği ve sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın talep edilip edilemeyeceği noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
Davacı, sözleşmenin davalı tarafça haksız feshedildiğini ileri sürerek müspet zararının tazminini ve sözleşmede kararlaştırılan cezai şartı talep etmektedir.
Taraflar arasında 09.04.2010 tarihli dosyaya mübrez “Distribütörlük Sözleşmesi” ile ilgili maddeler bakımından yapılan incelemede;
Sözleşmenin “Konusu” başlıklı 2. Maddesinde; İşbu sözleşmenin konusu Şirket ‘e ait …. Şeker Fabrikalarında üretilecek A kotası şekerin %75 ‘ini (50 kg’lık torba kristal şeker) B kotası şekerin Türkiye Şeker Kurulundan onay çıkması şartıyla tamamını, C kotası şekerin tamamını pazarlama ve satış işlemlerinin münhasıran Distribütör aracılığı ile yapılacağı
Sözleşmenin “Süresi ve Sona Ermesi” başlıklı 5. Maddesinde; İşbu sözleşmenin süresi imza tarihinden itibaren 3 yıldır. Taraflarca sözleşmenin sona erme tarihinden 1 ay evvel sözleşmenin sona ereceği yönünde herhangi bir bildirimde bulunulmadığı takdirde, işbu sözleşme aynı şartlarla 1 yıl süre ile uzatılmış sayılacağı,
Sözleşmenin “Cezai Şart, Sözleşmenin Bütünlüğü ve Uygulama Esasları” başlıklı 6. Maddesinde; İşbu sözleşmenin feshi, fesihten doğan hakların ve özellikle cezai şartın talep edilmesine engel değildir. Bundan başka mevzuattan doğan diğer yaptırımlar da saklı kalmak kaydıyla taraflardan sözleşmeye aykırı hareket eden taraf, diğer tarafa 1.000.000 USD tutarında cezai şart ödeyeceği, hükme bağlanmıştır.
Daha sonra … Fabrikası A.Ş. 15.07.2011 tarihinde … yevmiye no.lu ihbarnamesi ile … Gıda San. Tic. A.Ş. ve … Gıda Tic. Ve San. A.Ş’ ye taraflar arasından yapılan distribütörlük sözleşmesini feshettiğini bildirmiştir.
Davalı, Kayseri … Noterliğinden keşide ettiği 15.07.2011 tarih ve …. yevmiye numaralı ihtarnamesiyle 09.04.2010 tarihli distribütörlük sözleşmesini feshettiğini bildirmiştir. Fesih sebebi olarak ise özellikle gabine dayanıldığından somut olayda gabinin şartlarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Öncelikle taraflar arasındaki uyuşmazlığın mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Zira taraflar arasındaki ihtilaf 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlük tarihi olan 01.07.2012 tarihinden önce doğmuştur.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “Gabin” kenar başlıklı 21. maddesi aynen şu şekildedir:
“Bir akitte ivazlar arasında açık bir nispetsizlik bulunduğu takdirde, eğer mutazarrırın müzayaka halinde bulunmasından veya hiffetinden yahut tecrübesizliğinden istifade suretiyle vukua getirilmiş ise, mutazarrır bir sene zarfında akdi feshettiğini beyan ederek verdiği şeyi geri alabilir. Bu müddet, akdin inikadından itibaren cereyan eder.”
Maddede düzenlenen gabinin (aşırı yararlanmanın) esası, bir sözleşmede bir tarafın edimi ile diğer tarafın edimi arasında açık bir oransızlık bulunmasıdır. Şayet böyle bir oransızlık bir tarafın zor durumda (müzayaka halinde) olmasını, düşüncesizliğini (hiffetini) veya deneyimsizliğini (tecrübesizliğini) diğer tarafın kötüye kullanması (istismar etmesi) sonucu ise gabin sözleşmenin geçerliliğini etkiler.
Gabin nedeniyle sözleşmenin iptali yoluna gidebilmek için biri objektif diğeri subjektif olmak üzere başlıca iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Objektif şart edimler arasında açık bir nispetsizliğin (oransızlığın) bulunması, subjektif şart ise bu açık nispetsizliğin (oransızlığın) karşı tarafın (zarar görenin) zor durumda (müzayaka halinde) kalmasından, düşüncesizliğinden veya deneyimsizliğinden diğer tarafın yararlanması ile meydana getirilmiş olmasıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/13-636 E., 2018/1762 K., 22.11.2018 tarihli içtihadında gabinle ilgili aynen şu açıklamalarda bulunmuştur:
“Borçlar hukukunda temel kural sözleşme özgürlüğüdür. Bu özgürlüğün sınırı kanun koyucu tarafından “Kanunun kat’i surette emreylediği hukuki kaidelere veya kanuna muhalefet; ahlaka (adaba) veya umumi intizama yahut şahsi hükümlere müteallik haklara mugayir” içerik taşımamak şeklinde düzenlenmiştir [818 Sayılı Borçlar Kanunu (BK) m.19].
Tarafların karşılıklı edimleri tayin edebilme konusundaki özgürlüklerine getirilmiş olan sınırlamalardan biri 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda “aşırı yararlanma” olarak adlandırılan, yürürlük tarihi itibari ile somut olayda uygulanması gereken BK’daki anlatımı ile “gabin” hâlidir.
Sözleşme koşullarının oluşturulması sırasında taraflardan birinin içinde bulunduğu olumsuz koşullardan yararlanılmış, bu olumsuz koşullar nedeniyle bir taraf haksız yararlar temin etmişse, buna rağmen sözleşmenin geçerli olduğunu iddia etmek adalet duygularını sarsabilir. Gabin de taraflardan birinin içinde bulunduğu olumsuz koşulların diğer tarafça sömürülmesini ve dolayısı ile aşırı yararlanmayı engelleyen bir hukuksal koruma yoludur.
BK’nın “Bir akitte ivazlar arasında açık bir nispetsizlik bulunduğu takdirde, eğer mutazarrırın müzayaka halinde bulunmasından veya hiffetinden yahut tecrübesizliğinden istifade suretiyle vukua getirilmiş ise, mutazarrır bir sene zarfında akdi feshettiğini beyan ederek verdiği şeyi geri alabilir.” şeklindeki 21. maddesi hükmüne göre gabinden söz edilebilmesi için edim ile karşılık edim arasındaki oransızlık, gabine maruz kalanda aranılan hiffet, müzayaka veya tecrübesizlik hâli ve bu hâllerinin birinden istifade edilerek sözleşmenin meydana getirilmesi koşullarının mevcut olması gerekir.
Müzayaka kelime anlamı olarak “darda kalma, sıkıntı içinde bulunma” demektir. Başka bir anlatımla, mevcut ya da muhtemel iktisadî bir zarar veya sıkıntıyı karşılamak için ölçüsüz bir fedakârlıkta bulunma hâli olarak tanımlanabilecek bu durumdan bahsedilebilmesi için, kişinin içinde bulunduğu zor durumdan kurtulabilmesinin tek çaresi sözleşmede öngörülen orantısız, ağır koşulları kabul etmek olmalıdır.
Gabinin mevcudiyeti için, bu hâlin yarattığı ortamda kabul edilmek durumunda kalınan sözleşmede tarafların edimleri arasında eş değerlilik bulunmaması, nispetsiz derecede aşağı olan karşılık eda için bir eda taahhüt edilmesi veya aksine, ahzolunacak bir eda için orantısız derecede yüksek bir karşılık değer konulması gerekmektedir.
O halde, gabinden söz edilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı nispetsizlik yanında bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafişik) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki subjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı verir. Hemen belirtmek gerekir ki gabin davasında öncelikle edimler arasında aşırı oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur isbatlandığı takdirde mutazarrırının kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani subjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir…”
Alınan heyet raporlarında da belirtildiği üzere somut uyuşmazlık bu teorik bilgiler ve içtihatlar kapsamında değerlendirildiğinde aşağıdaki sonuçlara varılmıştır:
a.Objektif Şart Olan Edimler Arası Açık Bir Nispetsizliğin Bulunup Bulunmadığı Açısından Yapılan Değerlendirme:
Açık nispetsizlik haliyle ilgili olarak Çiğdem Mine Aslan “Gabinin Unsurları ve Hukuki Sonuçları” isimli yayımlanmamış yüksek lisans tezinde aynen şu açıklamalarda bulunmuştur:
“Açık oransızlık kavramından, herkesin gözüne çarpan, “şüphesiz, zahir, aşikar, bedihi” bir oransızlığı anlamak gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 6.11.1974 t. ve 973/1-976 E ,1146 K. s. kararında açık oransızlık kavramı şu sözlerle ifade edilmiştir: “Kanunumuzda belli bir miktar üzerinden nispet gösterilmemiş olmakla beraber, karşılıklı ivazlar arasındaki aşırı farkın tayinindeki ölçü, satılan mal için ödenen paranın normal olarak herkes tarafından kabul ve takdir edilen değerin (piyasa değerinin) çok altında olması ve açıkça göze çarpacak bir farklılık göstermesi, toplumdaki ekonomik değer ölçülerini aşan ve ticari ahlak kurallarına aykırı düşen fahiş (aşırı) bir nispetsizliğin mevcudiyeti halidir…” (Çiğdem Mine Aslan “Gabinin Unsurları ve Hukuki Sonuçları” Yüksek Lisans Tezi, 2003 s:56)
“Yargıtay kararlarında ise herhalde uygulamada birlik ve kolaylık sağlamak amacıyla, kanunda yeri ve dayanağı olmadığı halde bazı oranlar tespit edildiği görülmektedir.
Yüksek mahkeme ilk önce 1969 yılında verdiği bir kararda (Yar. 1. HD. 4.3.1969 t. ve 69/391 E,, 69/1133 K. s. Yayımlanmamış Karar; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/ Altop, s. 459 dn. 1c’den naklen.), oransızlığın en az % 50 oranında olmasını aramışken, 1976 yılında verdiği başka bir kararı ile oransızlık % 50 ise, BK. md. 21’in aradığı açık oransızlığın herhalde gerçekleşmiş sayılacağını, buna karşın oran % 25 veya daha aşağı ise gabinin kabul edilmeyeceğini ifade etmiştir (.Yar. 1. HD. 27.12.1976 t. ve 1976/10791 E., 1976/12571 K. s. Karar; YKD. 1977/5, s. 620.) (Çiğdem Mine Aslan “Gabinin Unsurları ve Hukuki Sonuçları” Yüksek Lisans Tezi, 2003 s:57, 58.)”
Taraflar arasındaki sözleşmenin 3. maddesinin f bendinde distribütörün satış fiyatları üzerinden %2 prim alacağı düzenlenmiştir.
Sözleşme ile belirlenen prim oranı % 2 olmasına rağmen, davalı şirketin 01.05.2010-27.03.2013 tarihleri arasında satış yaptığı firmalara verdiği prim oranları incelendiğinde;
-01.05.2010 – 30.04.2011 tarihleri arasında toplam 13 firma ve diğer firmalara yaptığı satışlar üzerinden ortalama % 2.02,
-01.05.2011 – 30.04.2012 tarihleri arasında toplam 14 firma ve diğer firmalara yaptığı satışlar üzerinden ortalama % 0.28,
-01.05.2012 – 27.03.2013 tarihleri arasında toplam 10 firma ve diğer firmalara yaptığı satışlar üzerinden ortalama % 0.80, olmak üzere 3 yılda toplam % 3.10 oranında prim ödemesi yapıldığı görülmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere 3 yıllık fiili piyasa uygulaması % 3.10 olmasına rağmen, sözleşmede belirlenen yıllık % 2 nin dikkate alınması durumunda davacı lehine 3 yılda sağlanacak prim oranı (% 2 x 3 yıl) % 6 olacak ve bu oran da piyasadaki fiili oranın 2 katı tutarında olacaktır. Sözleşmedeki satış fiyatı ve prim oranının belirlenmesinde piyasa şartlarının dikkate alınacağı hususu dikkate alındığında piyasada fiili olarak gerçekleşen prim oranının 2 katı oranında bir prim oranı belirlenmesinin, söz konusu prim oranının piyasa şartlarına göre belirlenmediği görüşünü ortaya çıkarmaktadır.
Haklarında davalı şirketi zarara uğrattıkları gerekçesiyle kamu davası açılan davalı şirket yönetim kurulunun değişmesi sonrasında, yeni seçilen yönetim tarafından yapılan sözleşmelerde 01.05.2011 – 30.04.2012 tarihleri arasında toplam 14 firma ve diğer firmalara yaptığı satışlar üzerinden primin ortalama % 0.28; 01.05.2012 – 27.03.2013 tarihleri arasında toplam 10 firma ve diğer firmalara yaptığı satışlar üzerinden primin ortalama % 0.80 olarak kararlaştırıldığı dikkate alındığında, davaya konu sözleşmede kararlaştırılan %2 prim oranının, gabinin objektif şartı olan edimler arasında açık bir nispetsizlik teşkil etse de yukarıda ifade edildiği üzere edimler arasındaki açık nispetsizliğin bulunması gabinin uygulanması ve sözleşmenin iptali için tek başına yeterli değildir. Gabin sebebiyle sözleşmenin iptali için subjektif şartın da gerçekleşmesi gerekir. Edimler arasındaki açık nispetsizliğin (oransızlığın) karşı tarafın (zarar görenin) zor durumda (müzayaka halinde) kalmasından, düşüncesizliğinden veya deneyimsizliğinden diğer tarafın yararlanması ile meydana getirilmiş olması gerekmektedir.
Somut olayda tarafların tacir oldukları ve basiretli davranmakla yükümlü oldukları dikkate alındığında, hiffetsizlikten ya da tecrübesizlikten ziyade müzayaka halinde bulunma (zor durumda kalma) söz konusu olabilecektir. Zira, gerçek kişilerin aksine tüzel kişilerin, hiffet halindenden bahsedilemeyeceği gibi, tecrübesiz olmalarından da bahsedilemez. Zira tüzel kişiliğin yapısı buna elverişli değildir. (Çiğdem Mine Aslan, Gabinin Unsurları ve Hukuki Sonuçları,Yüksek Lisans Tezi, 2003, s:65, s:78)
Zor durumda kalmak demek, çaresizlik (umarsızlık) duygusuna kapılacak kadar güç durumda, sıkıntı içinde olmak demektir. Güç durum ekonomik sebeplerden olabileceği gibi, psikolojik de olabilir. İktisaden çok sıkışık durumda olduğu için çok değerli malını çok düşük bedelle satma halinde güç durumun sebebi ekonomik, çok ihtiyacı bulunan ilacı fahiş fiyatla satın alma halinde güç durumun sebebi psikolojiktir. (M.Kemal Oğuzman, M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt 1, 17. Bası, 2019, s:141)
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığının yaptıpı incelemeler sonucunda 17.08.2010 tarihinde 2010/2-1 sayılı raporuyla davalı … Fabrikaları A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkan ve Üyeleri hakkında şirketi zarara uğrattıkları gerekçesiyle savcılığa suç duyurusu,
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müfettişi ve Müfettiş Yardımcısı tarafından yapılan inceleme sonucunda düzenlenen 27.08.2010 tarihli ve … sayılı İnceleme Raporu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Vekili’nce 2009/625 soruşturma numarası ile Ankara Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığın’na tevdi edilmek üzere hazırlanan iddianame,
Davalı … Fabrikaları A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı …., davacı …. Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı … ve Başkan Yardımcısı …’ın da bulunduğu toplam 154 kişi hakkında Ankara …. Ağır Ceza Mahkemesinde Cebir Ve Tehdit Yöntemlerini Uygulamak Suretiyle Haksız Ekonomik Çıkar Elde Etmek Amacıyla Suç Örgütü Kurmak, Yönetmek, Bu Örgütün Faaliyeti Çerçevesinde Nitelikli Tehdit Suçuna Azmettirme, Yargı Görevi Yapanı Etkileme, Rüşvet Verme, Kişiler Arasındaki Aleni Olmayan Konuşmalardan Elde Ettiği Bilgiden Yararlanma, Zincirleme Zimmet, Nitelikli Dolandırıcılık, Zincirleme Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama suçlarından açılan dava,
30.07.2011 tarihinde … Fabrikası A.Ş. Olağan Genel Kurul Toplantısında Ağır Ceza davasında yargılanan Yönetim Kurulu Üyelerinin ibra edilmemeleri,
… Fabrikaları A.Ş.’ye atanan kayyım heyetinin tespit ve değerlendirmelerinde, yüksek prim içeren … ve …’a ait …. Firması ile şeker satış sözleşmelerinin uygulamadan kaldırılması yoluyla tasarruf yapıldığının belirtilmesi,
Sözleşme metninde geçen %2 prim oranının şeker satış piyasasında oluşan prim oranından yüksek olduğunun ve sözleşme şartlarının davalı … Gıda San. ve Tic. A.Ş. lehine aşırı yararlanma şartları içerisinde ve orantısız olarak değerlendirilmesi tespiti,
Davacı şirket yönetim kurulu üyesi …’ın ifadesinde prim ve iskontoların günün şartlarına göre belirlendiğini ve bütün şeker alıcıları ve fabrika içinde bu sistemin geçerli olduğu ikrarı hususları şirketin tüzel kişi şahsında meydana gelen olağanüstü olaylar olmayıp yetkilileri hakkında gerçekleşen olaylar olup gabinin subjektif koşulları oluştuğu anlamına gelmez Tüzel kişilerin, hiffet halindenden bahsedilemeyeceği gibi, tecrübesiz olmalarından da bahsedilemez. Zira tüzel kişiliğin yapısı buna elverişli olmadığı da dikkate alındığında subjektif unsurların gabin bakımından oluşmadığından davalının gabin yönündeki itirazları yerinde görülememiştir.
Bir an için gabin şartları oluştuğu varsayılsa bile somut olayda gabinin okjektif ve subjektif şartlarının oluşması yeterli olmayıp, gabin nedeniyle sözleşmenin iptali için bu hakkın yasada öngörülen süre içerisinde de kullanılması gerekmektedir. 818 sayılı Borçlar Kanunun 21. maddesine göre bu hak, sözleşmenin kurulmasından itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde kullanılmalıdır. Somut olayda taraflar arasındaki sözleşme 09.04.2010 tarihinde akdedilmiş, sözleşmenin feshine ilişkin ihtarname ise 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 15.07.2011 tarihinde keşide edilmiştir. Şu halde kanunun öngördüğü bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği dolayısıyla iptal hakkının süresinde kullanılmadığı anlaşılmaktadır. Bu hususlar dikkate alındığında sözleşmenin ayakta ve geçerli olduğu gabin şartlarının oluşmadığı anlaşılmıştır.
Cezai Şart Talebi Açısından Değerlendirme:
Sözleşmenin geçerli olduğunun ve davalı tarafça haksız feshedildiğin analşıldığından davacının taraflar arasındaki sözleşmenin 6. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen cezai şartı talep edip edemeyeceğini ve sözleşmede öngörülen cezai şartın nitelğini de tespit etmek gerekmektedir.
Cezai şart ya borcun ifa edilmemesi veya kötü ifa edilmesi halinde ifa yerine istenilmek üzere kararlaştırılmış olabilir (BK.m.158/f.1) (ifa yerine istenebilecek cezai şart) ya da gerektiği gibi ifa edilmeyen borcun ifasına ilave olarak istenebilmek üzere kabul edilmiş (ifayla birlikte istenebilecek cezai şart) olabilir (BK.m.158/f.2).
Somut olayda kararlaştırılan cezai şartın BK.m.158/1 hükmü çerçevesinde “ifa yerine istenebilecek cezai şart” mı olduğu yoksa BK.m.158/2 hükmü çerçevesinde “ifayla birlikte istenebilecek cezai şart” mı olduğunun tespiti gerekmektedir. Bu tespitin yapılabilmesi için sözleşmedeki cezai şarta ilişkin düzenlemenin içeriğine bakmak gerekir. Taraflar arasındaki sözleşmenin cezai şarta ilişikin 6. maddesinin 1. fıkrası aynen şu şekildedir:
“İşbu sözleşmenin feshi, fesihten doğan hakların ve özellikle cezai şartın talep edilmesine engel değildir. Bundan başka mevzuattan doğan diğer yaptırımlar da saklı kalmak kaydıyla taraflardan sözleşmeye aykırı hareket eden taraf, diğer tarafa 1.000.000 USD tutarında cezai şart öder.
Anılan hükümden tarafların sözleşmeyle kararlaştırdıkları cezai şartın BK.m.158/f.2 hükmü çerçevesinde ifaya eklenen cezai şart niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davacının sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğradığı zarara ek olarak ayrıca sözleşmede kararlaştırılan cezai şartı da isteyebileceği kanaatine varılmıştır. Ancak sözleşmenin objektif koşullarının davalı aleyhine dengesiz oluşu piyasa koşullarının çok üstünde bir sözleşme koşullarının düzenlendiği ve cezai şartın 2011 yılında konulduğu iş bu davanın 10 yıldır da devam ettiği düşünüldüğünde enflasyonist ortam paranın alım gücü ve yabancı paranın karar tarihi itibariyle de kur olarak çok fazla artış gösterdiği dikkate alındığında sözleşmeye konulan cezai şartın hakkaniyet uyarınca indirilmesi gerektiği kanaatine varılarak mahkememizce takdiren indirim yapılarak hükmedilmemesine karar vermek gerekmiştir. Salt davalının tüzel kişi oluşu gabin şartlarının bu bakımdan oluşması mümkün olmasa da sözleşmenin hakkaniyetli şekilde de bir şekilde edimler arasında dengesizlik yaratacak şekilde ifa edilmesinin sonuçlar bakımından taraflara zarar vereceği dikkate alınmış ve ceza mahkememsinde alınan raporla bu sözleşme öncesi bir çok şekilde bu şekilde benzer sözleşmeler nedeniyle şirketin zararlandırıldığı ancak dava konusu sözleşmenin ceza davasına konu olmasa da bu zincir içinde düzenlenen sözleşmelerden oluşu nedeniyle fiili durum da dikkate alınarak cezai şart bedelinde indirim yapılması gerekmiştir.
Ceza Dosyasının iş bu Davaya Etkisi Açısından :
İş bu davadaki ihtilafa konu sözleşmenin imzalandığı sırada görevde olan davacı şirket yöneticileri …ve … ile davalı şirket yöneticileri hakkında diğer bir kısım suçlarla birlikte suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma ve örgütün faaliyetleri çerçevesinde nitelikli dolandırıcılık suçundan açılan kamu davasında Kayseri … Ağır Ceza Mahkemesi 04.06.2015 tarih, … E., … K. sayılı kararı ile sanıklar … ve …’ın örgüte üye olma ve örgütün faaliyetleri çerçevesinde nitelikli dolandırıcılık suçlarından ayrı ayrı beraatlerine karar verilmiştir.
Temyiz incelemesini yapan Yargıtay …. Ceza Dairesi … E., … K. 06.12.2018 tarihli bozma kararı verilmiştir. Anılan Yargıtay kararının davacının huzurdaki ihtilafa konu sözleşmenin imzalandığı sırada yöneticileri olan ….. ve …. ’la ilgili iddiaların geçtiği bölümü aynen şu şekildedir:
“… Fabrikası A.Ş. ile bayilik sözlemesi bulunan …. ve … şirketlerine sözleşmedeki iskonto oranları aşılarak toplamda 22.036.920,54 TL tutarında fazladan prim ödemesi yapılarak fabrikanın zarara uğratıldığı ve her iki şirketin de başka fabrikalara şeker satarak sözleşmeye aykırı davrandıkları tespit edilmesine rağmen fabrika yönetimince ceza uygulanmadığı iddiasıyla ilgili olarak sanıklar hakkında yapılan yargılamada; söz konusu bayilerden prim oranlarının arttırılmasına dair bir talep gelip gelmediğinin, yönetim kurulunun prim artırım kararlarının dayanaklarının neler olduğunun, bilirkişi raporunda belirtildiği gibi, aynı tarihlerde kamu şeker fabrikeleri olan … Fabrikaları A.Ş.’nin %10 oranında indirim yapıp yapmadığının, ayrıca aynı tarihlerde Şeker Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile piyasadaki diğer Şeker Fabrikalarının prim oranlarının ne olduğunun ilgili kurumlardan sorulup belirlenmesinden, bilirkişi raporundaki tespitler karşısında, adı geçen bayilerin sözleşmeye aykırı davranmaları durumunda …. Fabrikası yönetiminin bu durumun tespitini ne şekilde gerçekleştireceği, bayilere yönelik bir denetim yapıp yapamayacağı, yapılması gereken cezai işlemi fabrika yönetiminin uygulayıp uygulayamayacağı gibi hususların araştırılıp gerektiğinde bilirkişi raporu ile saptanmasından sonra her bir sanığın suç kasıtları ayrı ayrı değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre tek eylemi bulunan sanıklar yönünden eylemlerinin sübutu halinde TCK’nın 158/1-h maddesinde tanımlanan nitelikli dolandırıcılık suçunun, birden fazla eylemi bulunan sanıklar bakımından ise bu eylemleri ile iddianamenin farklı bölümlerinde anlatılan ve aynı suçun konusunu oluşturan diğer eylemlerinin sğbutu halinde TCK’nın 158/1-h, 43/1 maddelerinde tanımlanan zincirleme biçimde nitelikli dolandırıcılık suçunun oluşup oluşmadığı karar yerinde tartışılarak bir sonuca varılması gerekriken, eksik inceleme ile yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması…”
Bozma kararı sonrasında ceza dosyasının son duruşma tarihi itibarıyla derdest olduğu anlaşılmaktadır.
Bir haksız fiilin aynı zamanda suç teşkil etmesi sebebiyle ceza mahkemesinde açılan davada ceza mahkemesince verilen beraat kararının aynı fiil sebebiyle hukuk mahkemesinde görülen tazminat davasında hukuk mahkemesi hakimini bağlamayacağı 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:
“Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.”
Faili cezaya mahkum eden ceza mahkemesi kararının fiilin suç teşkil ettiği ve sanık tarafından işlendiği konularında tazminat davasına bakan hukuk hakimini bağlayacağı genellikle kabul edilmektedir. (M. Kemal Oğuzman, M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt 2, Vedat Kitapçılık, 15. Bası, 2020, s: 84)
Şu halde hukuk mahkemesince toplanan deliller ve dosya içeriğiyle gabinin koşullarının oluşup oluşmadığı hukuk mahkemesince tespit edilebileceği için, ceza dosyasında verilecek beraat ya da mahkumiyet kararının doğrudan somut davaya etkisinin olmayacağı açıktır. En fazla yöneticilerin sorumlulukları bakımından esas alınması gereken bir meseledir. . Gerçekten de, gabinin koşullarının oluşmadığı ya da koşulları oluşmasına rağmen 1 yıllık hak düşümü süresi içerisinde gabine dayalı sözleşmenin iptali hakkının süresi içerisinde kullanılmadığı, dolayısıyla hak düşürücü sürenin dolduğu kanaatine vararak sözleşmenin davalı tarafça feshinin haksız olduğu kanaatine varacak olur ise, ceza dosyasında verilecek bir mahkumiyet kararının, hukuk mahkemesinin bu kararına etkisi olmayacaktır . Örneğin tersi de geçerli olup, yine hukuk mahkemesi gabinin koşullarının oluştuğu ve 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunun ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması teşkil edeceği kanaatinden hareketle davalının sözleşmeyi iptal etmekte haklı olduğu kanaatine varırsa, ceza dosyasında verilecek beraat kararının da hukuk mahkemesinin bu kararına etkisi olmayacaktır iş bu davaya konu sözleşme de bekletici mesele yapılan dosyaya da konu edilmediği dikkate alındığında makul yargılama süresinin aşıldığı dikkate alınarak bekletici mesele yapılması yönündeki ara karardan rücu edilerek alınan raporların değerlendirilmesi sonucunda esas hakkında karar vermek gerektiğinden ceza mahkemesi kararının beklenmesinin sözleşmenin geçerliliğine etkisi olmayacağı sözleşmenin taraflarının şirketler oluşu dikkate alınarak rücu edilmiştir.
Sözleşme kapsamında pirim alacağı bakımından;
Önceki raporlarda da Bilirkişice de tespit edildiği üzere Davacı Şirket … A.Ş. ve … Ltd Şti müvekkil şirketten yeni şartlarda şeker alımına devam ederek ticari ilişkisini devam ettirdiği için bir nevi fesih edilen ve geçersiz olan davaya konu sözleşmenin uygulanmamasını kabul etmişlerdir. Gerek bu raporda gerekse daha önceki raporlarda da ifade edildiği üzere ticari ilişkilerini sürdürmüşlerdir. İhale ilanı üzerine teklif vermişler ve yeni şartlarda şeker alımına devam etmişledir. Almış Oldukları şekerler karşılığı pirim tahsilatlarını da yapmışlardır. Bu sebeplerle o zamanda vuku bulan ve ceza davasına konu olan olaylar zinciriyle beraber değerlendirildiğinde davacı yan lehine aşırı yararlanma koşulları taşıyabileceği, sözleşmede belirlenen kotaların tamamlanmaması karşılığında davacı yanca fesih ve cezai şart hakkı bulunmasına rağmen davacının eksik de olsa alımlara devam ederek mevcut durumu zımmen kabul ettiği ve ilgili dönemde herhangi bir itirazda bulunmadığını, raporun ilgili kısmındaki değerlendirme ve tespitler hep birlikte değerlendirildiğinde hükme esas alınan son bilirkişi heyeti raporuna göre tespit dilen araflar arasında imzalanan distribütörlük sözleşmesi hukuken geçerli ve taraflarını bağlayıcı bir sözleşme özelliği taşıyacağından, prim tutarının hesabında tarafların kendi iradeleriyle imza altına almış oldukları sözleşmede kararlaştırılan %2 oranının dikkate alınmasının uygun olacağının heyetimizce değerlendirildiği, bu kapsamda; A Kotası şeker için 17.751.740,22 TL ve C Kotası şeker için 2.103.240,90 TL olmak üzere toplam 19.854.981,12 TL tutarında prim hesaplanmış ise de yukarıda anılan gerekçelerle piyasanın çok üstünde bulunan hakkaniyete aykırı bu sonuç rakam mahkememizde kabul görmemiş olup diğer bir ifadeyle prim hesabında oran olarak sözleşmede belirtilen % 2’nin değil de piyasada gerçekleşen fiili prim oranının dikkate alınması kanaatinin kabulü gerekmiş olup A Kotası şeker için 5.253.194,33 TL ve C Kotası şeker için 1.674.239,00 TL olmak üzere toplam 6.927,433,33 TL tutarında hesaplanan prim bedeli üzerinden bedele hükmetmek hakkaniyet uyarınca gerekmiştir. Davacının kar mahrumiyeti yönünden dilekçelerinde bu yönde alacak kalemi olamamasına rağmen bilirkişilerin bu yönde hesaplama yaptıkları görülmekle sözleşmenin feshi nedeniyle bu masrafları yapmaktan da kurtulduğu, yapacağı bu masraflar düşüldükten sonra kalan bedelin davacının karı, diğer bir ifadeyle uğradığı zararı olacağı ve ancak bu miktarı davalıdan talep edebileceği, davacının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmek için davalıdan temin edeceği şekerlerin nakliye ve depolama giderleri ile bu ticari faaliyet için gerekli olan demirbaş ve personel istihdamı nedeniyle ortaya çıkacak olası kaçınılmaz giderlerlere ilişkin dava dosyasında herhangi bir hesaplama yapılması mümkün olmamakla birlikte, BKm.98/f.2-42. madde hükümleri çerçevesnde aynı sektördeki diğer işletmelerin bu tür faaliyetlerin katlanmış oldukları zorunlu maliyetler dikkate alınarak hesaplanan prim tutarı üzerinden belirli bir oranda maliyet hesabı yapılmasının ve davacının talep edebileceği prim tutarının belirnecek maliyet oranı kadar düşürülmesinin uygun olacağı, prim tutarı ve cezai şart dışında davacı tarafından talep edilebilecek başkaca bir zarar kaleminin olmadığı kanaatine varıldığı varıldığından anılan nedenlerle davacının fazlaya ilişkin alacak talebi yerinde görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle; davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile; davalının dava tarihinden önce uslüne uygun şekilde temerrüde düşürülmediği de dikkate alınarak 6.927.433,33 TL pirim alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının cezai şart alacağı yönünden takdiren indirim yapılarak 500.000 USD cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Yasanın 4/a hükmü uyarınca yabancı para alacağına ilişkin devlet bankalarınca USD cinsi 1 yıl vadeli mevduat hesabına uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, cezai şartta takdiri indirim nedeniyle de davacı yararına yargılama v vekalet ücreti hesabında bu kısım dikkate alınmadan davalının yargılama giderlerinin hesaplanmasına davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-DAVANIN KISMEN KABULÜ KISMEN REDDİ İLE;
6.927.433,33 TL pirim alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacının cezai şart alacağı yönünden takdiren indirim yapılarak 500.000 USD cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Yasanın 4/a hükmü uyarınca yabancı para alacağına ilişkin devlet bankalarınca USD cinsi 1 yıl vadeli mevduat hesabına uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine,
4-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 536.973,52 -TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan 29.033,25 TL harç ile 656.528,00 TL tamamlama harcının mahsubuna, artan ‭148.587,73‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından sarfedilen 18,40 TL başvurma harcı ile 536.973,52 -TL mahsup edilen harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13-2 maddesine göre göre davanın kabul edilen miktarı dikkate alınarak davacı yararına tayin ve takdir olunan 167.233,33 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine 13.maddesine göre göre davanın kabul edilen miktarı dikkate alınarak davacı yararına tayin ve takdir olunan 167.233,33 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
8-Davacı tarafından sarfedilen 148,55 TL keşif harcı, 1.458,30 TL tebligat, talimat ve müzekkere masrafları, 10.885,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam ‭12.491,85‬ TL yargılama giderinin kabul red oranına göre ‭‭2.725,23 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
9-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya İADESİNE,
10-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara TEBLİĞİNE,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin e duruşmalı olarak yüzüne karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.04/11/2021

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸