Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1192 E. 2023/994 K. 09.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
YEDİNCİ HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İncelenen Kararın
Mahkemesi : Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi : 01/03/2022
Davanın Türü : Alacak

İlk derece mahkemesince verilen karar istinaf edilmekle dairemiz üyesi tarafından hazırlanan rapor okunduktan ve dosya kapsamı incelendikten sonra yapılan müzakere sonucu gereği düşünüldü;
I. TALEP
Yargılamanın yenilenmesini talep eden davacı/karşı davalı ve birleşen dosyalarda davalı olan … Konut Yapı Kooperatifi vekili talep dilekçesi ile; Müvekkili tarafından açılan Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E sayılı dosyasında mahkemenin … K sayılı kararı ile davanın kısmen kabulü ile 758.712,33TL miktarın müvekkile ödenmesine şeklinde karar verildiğini kararın temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 10.04.2008 tarihli … E ve … K sayılı kararı ile fesih tarihindeki piyasa birim fiyatının hesaplanarak kar oranı düşülmeksizin hesaplama yapılması gerektiği yönüyle karar bozulduğunu, Bozma kararı üzerine mahkemece yapılan yargılama neticesinde, mahkemenin 11.06.2010 tarihli … E ve … K sayılı kararı ile yine davanın kısmen kabulü ile 742.132,80TL’nin dava tarihi olan 10.07.2003 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davacı müvekkile ödenmesine şeklinde karar verildiğini, . Mahkemenin bu kararı yine temyize konu edilmekle , Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 28.02.2011 tarihli … E ve … K sayılı kararı ile 742.132,80TL hakediş kısmı bozmaya konu edilmemiş hatta “raporlarda yüklenicinin yaptığı imalat bedeli hesaplamasında çelişki bulunmamakla beraber bozma kapsamında davalı karşı davacının uğradığı zarar yönünden yapılan hesaplamalarda çelişki bulunmakta…” olduğu belirtildiğini, YARGITAY’IN … E VE … K SAYILI KARARI İLE İLE DAVA KONUSU EDİLEN 742.132,80TL HAKEDİŞ BEDELİNE İLİŞKİN MAHKEMENİN 11.06.2010 TARİHLİ … E ve … K SAYILI KARARININ HMK 303. Maddesine göre kesinleştiğini , Ancak bu kesinleşmenin mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, bu defa davanın reddine karar verildiğini ve bu kararının 23. HD ne gönderilerek onanmasının açıkça usule ve yasaya aykırı olduğunu ; ayrıca Davalı … Konut Yapı Kooperatifi tarafından müvekkil ile yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshinden sonra … Yatırım Turz. İnş. Yaş Sebze Ve Meyve Ür. Pet. Ür. Maden Tic. Ve San. Ltd. Şti ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, müvekkili tarafından dava konusu edilen yapılar yapıldıktan sonra … Yatırım Turz. Ltd. Şti firması tarafından da inşaatlar kaldığı yerden %4 ila %6 arasında bir yapım oranı ile yapım işleminin devam etmiş olduğunun mahkemeye sundukları kararlardan anlaşıldığını, Antalya 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin … E ve … K sayılı kararı ile davalının açmış olduğu sözleşmenin iptali davasının reddedildiği, Yargıtay 23.hukuk Dairesinin … E ve … K sayılı kararı ile mahkemenin bu kararının onandığı, yine Yargıtay 23.hukuk Dairesinin … E ve … K sayılı kararı ile davalının karar düzeltme talebinin reddedildiğini, yine davalı tarafından Antalya 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin … E dosya ile açılan tazminat davasının ve … K sayılı kararı ile reddedildiği, Yargıtay 23.hukuk Dairesinin … E ve … K sayılı kararı ile mahkemenin kararının onandığını, bu her iki davaya bakıldığı zaman bu her iki davanın davalı tarafından açıldığı, dava tarihlerine ve davanın konusuna bakıldığı zaman davalı tarafından dava konusu yapıların çürük olduğu, yıkılması gereken yapılar olduğu şeklinde iddiada bulunulmamakla birlikte yapılar sağlam olarak değerlendirilerek dava dışı … Ltd. Şti firmasından tazminat talebinde bulunduğunun anlaşıldığını, davacının dava konusu yapıların çürük olmadığını aslında kendisinin de bilmekte olup bu iki davayı da dava konusu yapıların sağlam olduğunu kabul ederek dava dışı … firmasına tazminat davası açtığını, davalının müvekkilinin sözleşmesini feshetmesinden sonra dava dışı … firması ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığı, … firması tarafından dava konusu yapılarda inşaatların yapılmasına devam edildiği, daha sonra … firmasına tazminat ve sözleşmenin geriye etkili olarak feshine ilişkin iki ayrı dava açtığı açılan davaları davalının kaybettiği ve yargıtay tarafından onanarak kesinleştiği ve bu durumun müvekkili tarafından sonradan öğrenilmiş olduğundan bu yargılamanın yenilenmesi kanun yoluna müvekkil adına başvurulduğunu, çünkü davalının bir tarafta müvekkile karşı dava konusu yapıların çürük olduğunu iddia etmiş olmakla birlikte mahkemeden bu yönde karar aldırdığını, bir yandan da dava dışı … firması ile dava konusu yapıların tamamlanması için kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığını, sözleşme gereğince yapıların yapılmasına devam edildiğini, %4 ila %6 arasında dava dışı firma tarafından inşaatlara ilaveler yapılmış olduğunu, davaları kendi menfaatlerine olarak gerçek dışı bir şekilde mahkeme kararlarını birbiri ile tezat oluşturacak şekilde yönlendirerek, mahkemeleri yanılttığını, mahkemelerce farklı kararlar verilmesinin sağlandığını, dava dışı … firması ile olan mahkeme kararlarından müvekkilin bilgisi olmamakla birlikte yargılamanın yenilenmesi talep edilen karar ile bu kararlar arasında içerik ve öz itibariyle çelişki olduğunu, müvekkil ile davalı arasında 27.03.1995 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılarak inşaatların yapılmasına başlandığı, davalının 2001 tarihinde yürürlüğe giren yapı denetim kanununa tabi olmayan dava konusu yapıların 2001 tarihinden önce yapılan yapılar olduğunu, 2001 tarihinde yürürlüğe giren yapı denetim kanununun geriye yürütülerek evvelinde yapılan yapıların bu kanun kapsamında çürük olduğu tespiti ile sanki müvekkil tarafından çürük yapı yapılmış imajı verilerek müvekkilin iş bu tazminat davasının reddine karar verilmesinin sağlandığını, taraflar arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesinin 1995 yılında yapılarak dava konusu yapıların 2000 yılına kadar müvekkil tarafından yapılmış olduğu, 2001 yılında yapı denetim kanununun yürürlüğe girdiği, davalının kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında yapılan yapıların karşılığı olarak müvekkile herhangi bir bedel ödemediğini, müvekkil tarafından iş bu tazminat davasının bu nedenle açıldığını, mahkemece karar verildikten sonra dosyanın temyiz aşamasında iken, davalı tarafından 2001 yılında yürürlüğe giren yapı denetim kanunu ile de yapıların bu kanuna göre çürük olduğunun tespiti ile sanki yapıların yapıldığı tarihteki kanun ve mevzuata göre yapıların çürük yapıldığı intibaının verilerek müvekkilin açtığı tazminat davasında mahkemenin yanlış yönlendirilerek ve hile ile kandırıldığını, konuyla ilgili olarak mahkeme kararlarının dosya içerisine sunulmadığını, sanki müvekkil tarafından yapılar çürük yapılmış gibi değerlendirilerek davanın reddine karar verildiği anlaşıldığından yargılamanın yenilenmesi talep edilmiştir.
II. CEVAP
Ana davada davalı, birleşen davalarda davacı vekili yargılamanın yenilenmesi talebine karşı sunduğu cevap dilekçesi ile; Yargılamanın iadesi talebinin ,hile yapıldığının öğrenildiği tarihten itibaren üç aylık süre içerisinde istenebileceğini, hilenin ne olduğunun da anlaşılamadığını, karot testinin hatalı olduğu iddiasında ise testin Mahkemece seçilen bilirkişi heyetince yapıldığını, bilirkişi raporlarında hile varsa, bilirkişilerin de Mahkeme tarafından seçildiğini, herhangi bir bilirkişi heyeti tarafından gerçeğe aykırı rapor verilmiş ise ispatlamanın davacıya düştüğünü, müvekkil tarafından yapılan hilenin dayanağının Mahkeme kanalı ile yaptırılan test ve keşifler ise bu durumda bilirkişilerin yanlış rapor verdiklerinin kanıtlanması gerektiğini, müvekkiline isnat edilecek hilenin ne olduğunun açıklanması gerektiğini, Yargıtayın, iade talebinin yetkili Mahkemece incelenmesi gerektiğine ilişkin kararın üzerinden iki yıl geçtiğinden ve iade için öngörülen süre geçirildiğinden iade talebinin reddedilmesi gerektiğini, davacı tarafından dayanak yapılan taleplerin Mahkeme tarafından ayrıntılı olarak kararda incelenmiş olmakla ,yapılan iade talebinin kötüniyetli olduğunu, yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Somut olayda davacının yargılamanın yenilenmesi talebine dayanak olarak ileri sürdüğü sebeplerin; uyuşmazlığa konu taşınmazın 4708 sayılı Yapı Denetim Kanu’nun (13.07.2001 tarihli R.G de yayımlanmış ve yayım tarihinden otuz gün sonra yürürlüğe girmiştir) yürürlüğe girmesinden önce 1994-1995 yıllarında yapılmaya başlanması ve Mahkememizin birleşen … E sayılı dosyasında davanın kabulü ile davaya konu edilen binaların yıkılmasına karar verildiği halde binaların yıkılmadığı ve karşı tarafın başka bir firma ile anlaşarak inşaata devam etiği ve bu hallerin hukuken fahiş hata ve karşı tarafın hilesi olarak kabul edilmesi gerektiğine yönelik olduğu görülmüştür. Davacının olaya yanlış mevzuat uygulanması yönündeki taleplerinin yargılama aşamasında ve Yargıtay incelemesinde yargılamanın yenilenmesini talep edence ileri sürüldüğü, bu savunmanın yerinde görülmediği kaldı ki bu hususun yukarıda sayılan yargılamanın yenilenmesi sebeplerinden biri olmadığı, Yine yıkım kararına rağmen davacı yanca yapılan binaların yıkılmadığı ve başka bir firma tarafından tamamlanmaya başlandığı, dolayısı ile davacı tarafından yapılan kısmın kullanılmasının hile niteliğinde olduğu iddiasının ise; lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması olarak kabul edilemeyeceği, dosyaya alınan bilirkişi heyeti raporu ile binaların projeye, deprem yönetmeliğine ve imar mevzuatına uygun olmadığının belirlenmesi üzerine asıl dava ile talep edilen imalat bedeli alacağının reddedildiği, buna mukabil arsa sahibinin açtığı birleşen davanın kabulü ile binaların yıkımına ve yıkım bedelinin birleşen dosya davalısından (asıl dava davacısı yükleniciden) tahsiline karar verildiği, mevzuata aykırı olarak imal edilen yapının yıkılmamış olmasının hukuki ve cezai yaptırım gerektirmesi karşısında davacının bu iddiasının da yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul edilemeyeceği gerekçesi ile , yargılamanın iadesi talebinin HMK 379/2.maddesi uyarınca esasa girmeden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili, kesinleşen hakediş alacaklarının sonradan usule aykırı reddinin yargılamanın iadesi nedeni olduğu, ancak mahkemenin bu hususta gerekçe yazmadığı ,Müvekkili ile davalı arasında 27.03.1995 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılarak inşaatların yapılmasına başlandığı, davalının 2001 tarihinde yürürlüğe giren yapı denetim kanununa tabi olmayan dava konusu yapıların 2001 tarihinden önce yapılan yapılar olduğu, 2001 tarihinde yürürlüğe giren yapı denetim kanununun geriye yürütülerek evvelinde yapılan yapıların bu kanun kapsamında çürük olduğu tespiti ile sanki müvekkil tarafından çürük yapı yapılmış imajı verilerek müvekkilin iş bu tazminat davasının reddine karar verilmesinin sağlandığı, Tüm bu işlemler davalı tarafından hile ile ve kanuna karşı hile ile yapılan işlemler olduğu. Bunun neticesinde de müvekkilinin açtığı davanın bu gerekçe ile reddedildiği anlaşıldığından yargılamanın yenilenmesi ile yeniden yargılama yapılarak mahkemece karar verilmesi gerektiği gibi nedenlerle kararı istinaf etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava,yargılamanın iadesi talepli bir dava olup, davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. . Taraflar arasındaki asıl yargılamaya konu uyuşmazlık, TBK 470 vd. maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, istinafın konusunu ise yargılamanın iadesine ilişkin talep oluşturmakla HMK 374-381 maddeleri dikkate alınacaktır.
2. Ön İnceleme ve İncelemenin Kapsamı
İlk derece mahkemesi kararının; kesinlik, süre, istinaf başvuru şartları ve diğer usul konuları yönünden HMK 352. maddesine göre ön incelemesi yapılmış ve eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosyanın incelenmesine geçilmiştir. İstinaf incelemesi de, HMK 355. maddesi göz önünde bulundurularak, kamu düzeninden olan hususlar re’sen gözetilmek suretiyle istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
3. Değerlendirme
3.1. Yargılamanın yenilenmesi talep edilen dava ve birleşen davalarda; davacı ana davada hakediş alacağını talep etmiş, davalı karşı dava ile müspet ve menfi zararlarının giderilmesini istemiştir. Yine birleşen davalarda da fazlaya ilişkin saklı tuttuğu menfi ve müspet zararlarını dava konusu etmiş ve birleşen bir diğer dosyada da güçlendirme giderlerine veya bu mümkün görülmüyorsa yıkım giderlerine hükmedilmesini talep etmiştir.
3.2. Davacının iki temel yargılamanın iadesi gerekçesi vardır. Bunlardan birincisi mahkemenin Yargıtay bozma kararına uyup hüküm verirken kazanılmış hakları dikkate almadan karar verdiğine yönelik taleptir. Asıl davanın konusu yüklenici olan davacı/ karşı davalı ve birleşen dosya davalısı olan yüklenicinin hakediş alacağına ilişkindir. İlk nihai karar, 1. Bozma ilamı, 2. Nihai karar ve 2. Bozma ilamı içeriği ve 3. Nihai karar ve bu kararın Yargıtay incelemesi dosyada mevcuttur.
Davacının talebi hakkında üçüncü kez nihai karar veren mahkeme “…Yüklenicinin açtığı imalat bedellerinin tahsiline dair dava karşısında arsa sahibinin açtığı ve bu dava ile birleştirilen binaların yıkılması gerektiğine dair davanın aydınlatılması gerekmektedir. Zira arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi gereğince yüklenicinin bedele hak kazanabilmesi için inşaatı sözleşme ve ekleri ile tasdikli proje ve inşaat ruhsatı ile kamu düzeninden olan imar mevzuatına uygun olarak tamamlayıp, arsa sahiplerine teslim etmesi gerekmektedir. 3194 sayılı imar Kanunu uyarınca her türlü bina inşaatının yerel idarenin tasdikli projesine uygun yapılması zorunludur. Şayet inşaata kısmen veya tamamen tasdikli projesine aykırı imalat var ise bu kaçak ve yıkılması gereken inşaat niteliğinde olup, aynı Kanun’un 32. maddesi yıkılacak yerlerle ilgili olarak da, kazanılmış ekonomik değerden söz edilemez. İmar Kanunu kamu düzenine ilişkin olup mahkemenin re’sen göz önünde bulundurması gerekir. Tarafların anlaşması ile dahi İmar Kanun’unun emredici hükümlerine aykırı inşaat yapılamaz. Bu kapsamda basiretli bir tacir gibi davranmakla yükümlü olan yüklenicinin, arsa sahibinin açık beyanı olsa dahi kaçak, imara aykırı, ruhsat ve projesiz bir şekilde inşaat yapmaması gerekir. Arsa sahibinin bu tür bir rızası imalat bedeli konusunda önem taşısa da somut olayda, arsa sahibinin kaçak inşaata ses çıkarmaması hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilemez. Kaldı ki olayımızda binalar yapılıp bitirilmiş de değildir. Binaların yapıldığı tarihteki deprem yönetmeliği , tasdikli proje ve inşaat ruhsatı ile kamu düzeninden olan imar mevzuatına uygun olarak yapılıp yapılmadığı hususunda incelemeler yapılmıştır. Ayrıca davacı arsa sahibi de kendi yaptırdığı inceleme raporlarını dosyaya sunmuştur. Mahkememizce mahallinde uzman bir heyet oluşturularak karot test de dahil inceleme yaptırılmış, beton numunelerinin laboratuvar testleri alınmış ve bina denetim ve perfonmans uzmanının da bulunduğu heyetten rapor alınmıştır. Bilirkişilerin yeterli inceleme ve araştırmaya dayanan raporlarına göre binaların projeye ,deprem yönetmeliğine ve imar mevzuatına uygun olmadığı ortaya çıkmıştır. Dolaysıyla davacı yüklenicinin imal ettiği binaların yıkılması gerektiği bilirkişiler tarafından beyan edilmiştir. Bu durumda davacı yüklenicinin imal ettiği yapıların ekonomik bir değer taşıdığından bahsedilemeyeceğinden ,bu yapıların imal edilmesi nedeniyle imalat bedeli talebinin de yerinde olmadığı sonucuna varılmış ve yüklenici tarafından açılan imalat bedeli tahsiline yönelik dava reddedilmiştir. Buna mukabil arsa sahibi tarafından açılan ve bu dava dosyası ile birleştirilen dava kabul edilmiş, binaların yıkılmasına ,yıkım bedelinin (150.000,00TL) yükleniciden tahsiline karar verilmiştir. …şeklinde gerekçesini ortaya koymuş yargılamanın yenilenmesini talep eden davacı vekili 17/11/2015 tarihli temyiz dilekçesinde mahkemece kazanılmış haklara riayet edilmediği, Yargıtay’ın önceki bozma ilamlarında davacının alacağının hesaplanmasına ilişkin olarak verilen karara yönelik temyiz başvurusunu reddettiği, bozmanın esasen davalının açtığı davalara ilişkin olduğu hususu açıkça temyiz konusu yapılmıştır. Temyiz talebini inceleyen Yargıtay 23. Hukuk Dairesi “… Esas sayılı kararı ile asıl davada davacı – karşı davalı ve birleşen dosyalar davalısı … Konut Yapı Kooperatifi vekilinin asıl dava ve birleşen … E. sayılı davadaki tüm, Karşı dava ve birleşen … E. ile birleşen … E. sayılı dava dosyaları yönünden ise, aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. ..” şeklinde birleşen dava yönünden bozma yapmış, bunun üzerine de ilk derece mahkemesi asıl davanın reddi hususu kesinleştiğinden yeniden hüküm kurulamayacağına hükmetmiş ve bu hüküm de benzer gerekçelerle temyiz edildiğinde Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin … Esas ve … Karar sayılı ilamı ile onanmış ve karar düzeltme istemi de reddedilerek kesinleşmiştir.
Görüldüğü gibi davacının yargılamanın yenilenmesi talebi olarak ileri sürdüğü hususlar yargılamanın olağan kanun yolu safahatlarında ileri sürülmüş olup, bu yönüyle de yargısal denetimden geçmiştir.
3.3. Davacının yargılamanın yenilenmesi talep ettiği ikinci husus ” davalı/ birleşen dosya Davacısının davasının kabulüne, davaya konu edilen binaların yıkılmasına, Yıkım bedeli 150.000,00-TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine….” dair kesinleşen hükme rağmen binaların yıkılmadığı, yeniden sözleşme yapılarak imalatın devam ettiği hususu ise yargılamanın yenilenmesine ilişkin sınırlı sayıdaki nedenlerden olmayıp ayrıca bu davanın konusunu teşkil etmemektedir.
3.4. HMK Madde 375 madde yargılamanın iadesi sebeplerini tahdidi olarak sıralamış olup, buna göre
(1) Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.
c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması.
ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.
d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.
e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.
f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.
g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.
ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.
h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.
ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.
i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi (Ek ibare: 25/07/2018-7145 S.K./19. md)
(2) Birinci fıkranın (e), (f) ve (g) bentlerindeki hâllerde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır. Delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya mahkûmiyet kararı verilememiş ise ceza mahkemesi kararı aranmaz. Bu takdirde dayanılan yargılamanın iadesi sebebinin, yargılamanın iadesi davasında öncelikle ispat edilmesi gerekir.
Davacının talebi ve talep gerekçeleri incelendiğinde HMK 375. Madde koşullarının sağlanamadığı anlaşılmaktadır.
3.5. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, mahkemenin istinaf incelemesine konu kararında, dosyadaki mevcut delillere göre yaptığı değerlendirmeye, takdire ve ortaya koyduğu gerekçeye göre, mahkemenin vardığı sonuçta istinaf sebepleri yönünden usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
V. KARAR
1)Davacı, karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2)Alınması gerekli 269,85 TL istinaf karar harcından, peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubuyla bakiye 189,15 TL harcın davacı karşı davalı kooperatif vekilinden tahsili ile Hazineye gelir kaydına, harç tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
3)Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Dairemize ya da Dairemize gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilecek bir dilekçe ile Yargıtay ilgili Hukuk Dairesine temyiz yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde 09/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.