Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/449 E. 2022/1287 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İncelenen Kararın
Mahkemesi : Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 16/09/2020
Davanın Türü: İtirazın İptali (Antalya 4. İcra Müd. …E.)

Mahalli mahkemenin kararına karşı istinafa başvurulmuş olmakla, Dairemiz Üyesi tarafından hazırlanan rapor incelendi. Yapılan müzakere sonucu,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
Davacı vekili açtığı dava ile; davacının davalı şirkete ait aracın tamir ve parça değişim işini yaptığını, hizmet aldığına dair formun davalı temsilcisince imzalandığını, yapılan iş bedelinin ödenmediğini, bu nedenle icra takibi başlattıklarını, para alacağı olduğu için davacının ikametgahında da takip yapılabileceğini, davalının takibe itiraz ettiğini, arabuluculuğun sonuçsuz kaldığını ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, davacı lehine tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; yapılan icra takibine itiraz ettiklerini, davalı hakkındaki tebligatın vekile yapılması gerektiğini beyan etmiştir.
İlk derece mahkemesi; eldeki dava eser sözleşmesine dayalı yapılan takibe vaki itirazın iptali davası olduğu, davacı yaptıkları tamir işlemi karşılığı ücretin ödenmediğini iddia ettiğini, davalının ise davaya cevap vermemiş ancak icra dairesindeki itirazında böyle bir yedek parçayı almadıkları ve tamirat yapmadıklarını öne sürdüğünü, takibe konu fatura ve servis formu incelendiğinde altında davalı şirketin kaşesi ve şirket yöneticisinin imzası olmakla talebe konu tamir ve parça değişim işleminin yapıldığının kabulü gerektiği, kaldı ki davalı açıkça davacı ile aralarında böyle bir sözleşme ilişkisi olmadığını iddia etmeyip, bünyelerinde böyle bir parçanın kullanılacağı araç olmadığını öne sürdüğü, bu haliyle davacının sözleşme ilişkisini kanıtladığı, bundan sonra yapılacak iş sözleşmeye konu bedelin ödenip ödenmediğinin tespit edildiği, davalı tarafın bu yönde bir iddiası olmadığı gibi herhangi bir ispat faaliyetine de girişmediği, bu halde davacının alacağın varlığını kanıtladığı, davalının ise borcun ödendiğine ilişkin bir belge sunamadığı anlaşılmakla davanın esasının ve alacağın faturaya dayalı olmakla likit ve belirlenebilir olduğu gerekçesiyle; davanın kabulü ile; Antalya 4. İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı takibine yapılan itirazın iptaline, davalı aleyhine takip tutarının %20 si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar vermiş, iş bu karar davalı vekili tarafından yazılı gerekçelerle istinaf edilmiştir.
HMK’nun 355. maddesi uyarınca yapılan istinaf incelemesi neticesinde;
İtirazın iptali davasında usulüne uygun olarak başlatılmış ve itirazla durmuş bir takibin varlığı dava şartı olup, 6100 sayılı HMK’nın 115. maddesi uyarınca dava şartının varlığı yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmelidir. İİK 67. Maddesinde yetkili mahkeme gösterilmemiştir. İcra takibinde yetki kurallarının düzenlendiği 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 50. maddesinin birinci fıkrasına göre “Para veya teminat borcu için takip hususunda HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur.” Başka bir ifadeyle yetkili icra dairesi ve mahkeme HMK’nun yetkiye dair genel hükümleri çerçevesinde değerlendirilecektir.
HMK.nun 6. maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Aynı kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir.
Para alacakları yönünden yetkili mahkemeyi alacaklının yerleşim yeri mahkemesi olarak belirleyen 6098 Sayılı TBK’nun 89. maddesi hükümlerinin sadece karz akdinden doğan borçlarla sınırlı olduğunun kabulü gerekir. Aksi halde, bütün para borcu ilişkilerinden doğan ihtilâflarda yetkili mahkemenin bu maddeye göre tayini gerekeceğinden, para borçlarıyla ilgili tüm ihtilâfların davacının yerleşim yerinde davaya konu olması sonucu doğar ki, bu da; Hukuk Muhakemeleri Kanununda yer alan yetkiyle ilgili kuralları adeta istisna haline getirmiş olur. Eser sözleşmesinden kaynaklanan bir alacakta yetkili mahkemenin tayininde 6098 Sayılı TBK’nun 89. maddesi hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
İİK’nun 50. maddesi uyarınca, para veya teminat borcu için takip hususunda HMK’nun yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla tatbik olunur. Takibe esas olan akdin ifa edileceği yer icra dairesi de takibe yetkilidir. İtirazın iptali davalarında, Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarına göre icra dairesinin yetkisine itiraz edilmişse, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın öncelikle icra dairesinin yetkisine itirazın incelenip sonuçlandırılması gerekir. İtirazın iptâli davasının görülebilmesi, usulüne uygun şekilde yapılmış geçerli bir icra takibinin varlığına bağlıdır. Geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda, itirazın iptâli davasının görülebilmesine usulen imkân bulunmamaktadır. İcra dairesinin yetkisine itiraz edildiği hallerde bu itiraz incelenip sonuçlandırılmadığı sürece geçerli bir takibin bulunmayacağı açıktır. Nitekim; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/11/2013 tarih 2013/10-395 Esas ve 2013/1568 Karar sayılı ilâmında da aynı kurallar gösterilmiştir.
Somut olayda, davalı borçlu tarafından yasal süre içerisinde verilen itiraz dilekçesiyle, icra dairesinin yetkisine usulünce itiraz edilmiştir. Dosya kapsamına göre davalının ikametgahı … merkezde olup, servis formu ve davacı çalışanı tanık … nin beyanına göre işin(araç tamiri) davalının faaliyet gösterdiği maden ocağında gerçekleştirildiği, bu adresin … adresi olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir takip olmadığından davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esasına girilerek karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmemektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalara göre, davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile kararın düzeltilmesi amacıyla HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılarak, yeniden esas hakkında aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ
1)Yerel Mahkeme kararının tümüyle ORTADAN KALDIRILMASINA,
2)Dava şartı yokluğu nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,
3)Alınması gerekli 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin olarak alınan 272,49 TL harçtan mahsubuyla, bakiye 191,79 TL harcın talebi halinde ilk derece mahkemesi tarafından davacıya iadesine,
4)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacının kendi üzerinde bırakılmasına,
5)Davalı tarafından yapılan 43,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
6)Davalı kendisini vekili ile temsil ettirdiğinden avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca belirlenen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
7)Taraflarca yatırılan gider avanslarının kullanılmayan kısımlarının HMK 333. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi tarafından yatıran taraflara iadesine,
8)Peşin yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince davalıya iadesine,
9)Arabuluculuk aşamasında sarf edilen 1.320,00 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde 24/11/2022 tarihinde HMK’nun 362. maddesi uyarınca kesin olarak oybirliği ile karar verildi.