Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2020/605 E. 2022/437 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İncelenen Kararın
Mahkemesi : Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi : 06/03/2020
Davanın Türü: Maddi ve Manevi Tazminat (Eser Sözleşmesi)

Mahalli mahkemenin kararına karşı istinafa başvurulmuş olmakla, Dairemiz Üyesi tarafından hazırlanan rapor incelendi. Yapılan müzakere sonucu,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
Davacı vekili açtığı dava ile; …’da kurulu bir firma olan davacı şirketin bina dış cephe sistemlerinin tasarım ve inşaatı işini yaptığını, …’ta yapılacak olan bir inşaatın özel dış cephe camlarının temini ve montajı işini üstlenen davacının, bu işte kullanılacak olan camların üretimi için davalı şirketle anlaştığını ve sözleşmede yer alan ürünleri iki ayrı sipariş mektubuyla davalıya sipariş ettiğini, bu kapsamda davalıya 50.000 USD’nin üzerinde ödeme yapıldığını, davalının ilk siparişe konu ürünlerin bir kısmını ciddi şekilde ayıplı olarak teslim ettiğini, ikinci siparişe konu ürünlerin ise, davacıya hiç teslim edilmediğini, davacının talep etmesine karşın ödediği tutarları iade alamadığını ve uğradığı zararlarının tazmin edilmediğini, davacının hem ürünleri başka bir üreticiden temin etmek zorunda kalması nedeniyle fiyat farkından kaynaklanan zarara uğradığını, hem de iş sahiplerine karşı taahhütlerinin ve inşaat projesinin gecikmesi sebebiyle ciddi zararları oluştuğunu ve ayrıca itibar kaybına uğradığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 117.978,32 USD, 19.557,10 Euro ve 220,80 TL maddi tazminat ile 10.000,00 TL manevi tazminatın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Taraflar arasında herhangi bir sözleşme akdedilmediğini, doğrudan sipariş üzerine anlaşma ile üretim yapıldığını, taraflar arasında üretim aşamasında yapılan yazışmaların davacının kusursuz olmadığını ortaya koyduğunu, mail ortamında yapılan son anlaşmaya göre tarafların karşılıklı olarak birbirlerinden hiçbir talepte bulunmayacaklarını, davacının yaptığı ödeme toplamının 50.352,33 USD olduğunu, davacının siparişte olmayan çıtaları istemesi ve siparişi değiştirmesinden dolayı gecikme oluştuğunu, ayrıca bu çıtaları davacının davalıya gönderdiğini, yapılan imalatların bir kısmının ayıplı olduğunun davacı tarafça teslimden çok sonra bildirildiğini, davalının müşteri memnuniyeti ilkesi gereğince zamanında yapılmayan bu ayıp ihbarına rağmen ayıpları gidermek istediğini, davacının talep edebileceği tek şeyin son anlaşmada yazan 48 adet boyalı cam ile kullanılmayan çıtalar olduğunu, davalının bunları göndermeye hazır olduğunu, ancak davacı istemediği için gönderilemediğini, gecikme davalıdan kaynaklanmadığından cezai şart istenilemeyeceğini, davacının dava dışı Refleks firmasına yaptırdığı camlar ile davalıdan istediği camların aynı özelliklerde olmadığını, bu firmadan istenilen camların imalat şeklinin değiştirildiğini, zira davalıdan istenildiği şekilde imalat yapılamayacağını davacıda kabul ettiğinden tazminat talep haklarının bulunmadığını, davacının personellerinin ziyaretlerinin kendi talepleriyle deneme üretimi için olduğunu, montaj konusunun davalının taahhüdünde olmadığını, davacının manevi zarara uğramadığını ve manevi tazminatı gerektirecek bir durum bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesi; Mahkemece alınan bilirkişi raporları ve davacı vekili tarafından delil listesi ıslahı yoluyla ibraz edilen … Mahkemelerince yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesi dosyaya ibraz edilen teknik bilirkişi raporlarının birlikte değerlendirilmesinden; davacı tarafından sözleşme gereği davalıya gönderilen iki adet siparişten birincisinin ebat ve teknik nitelikleri itibariyle ayıplı olduğu, davacı tarafça teslim edilen camların sadece 10.815,30 USD’lik kısmının kullanılmış olduğu, geri kalan kısmının kullanılamayacak derecede ayıplı olduğu, ikinci siparişin ise davalı tarafça hiç gönderilemediği, eksik teslim edilen camlardaki ayıpların davalının kusurundan kaynaklandığı ve davalının sorumluluğunda olduğu, davacı tarafından sözleşme gereği davalıya 4.288,30 USD nakliye ödemesi de dahil olmak üzere 50.352,33 USD ödeme yapılmış olduğu, dava tarihine kadar davalı tarafından iade edilmiş herhangi bir ödeme bulunmadığı, davacının camların eksik ve ayıplı çıkması nedeniyle dava dışı üçüncü bir firmadan cam sipariş ederek temin etmek zorunda kaldığı, fakat dava dışı firmaya verilen siparişlerin davalı şirkete verilen siparişlerden tamamen farklı özellik ve ebatlarda olduğu, sözleşmede gecikme halinde toplam siparişin % 10’unu geçmeyecek oranda cezai şart ön görüldüğü, davacı tarafından davalıya Beyoğlu 3. Noterliğinin …tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi ile ifa konusunda temerrüt ihtarnamesi gönderildiği, ihtarnamenin 12/11/2016 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, ihtarnamede davalıya 15 günlük süre verildiği, tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; davalının sözleşme gereği teslim etmediği ve ayıplı teslim ettiği ürünler nedeniyle iade etmesi gereken 39.537,03 USD ödeme ile birlikte sözleşmede kararlaştırılan cezai şart tutarı olan toplam sipariş bedeli olan 56.418,79 USD’nin % 10’u olan 5.641,88 USD cezai şart tutarı olmak üzere toplam 45.178,91 USD’yi ihtarname ile temerrüde düştüğü 28/11/2016 tarihinden itibaren, yine 220,80 TL ihtarname masrafının da dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının dava dışı firmadan sipariş ettiği mallarla davalıdan sipariş ettiği malların birbirinden farklı özellik ve ebatlarda olması ve sözleşmede de hüküm altına alınmamış olması nedeniyle siparişler arasındaki bedel farkı ve yine personel giderleri gibi masrafların talep edemeyeceğinden fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı tarafça davadan sonra 08/01/2019 tarihinde yapılan 17.877,62 USD iadenin infaz aşamasında göz önüne alınmasına, yine davacı tarafından açılan manevi tazminat davası yönünden de davalının haksız ve kusurlu olarak davacıyı itibarını zedeleyecek, kişilik haklarına haksız saldırı sayılabilecek bir eylemi ve manevi bir zarar ispatlanmadığından davacının manevi tazminat talebinin de reddine karar vermek gerektiği gerekçesiyle, maddi tazminat davası yönünden davanın kısmen kabulü ile, 45.178,91 USD’nin 28/11/2016 tarihinden itibaren devlet bankalarınca USD cinsi döviz uygulanan en yüksek oranda faizi ile birlikte 220,80 TL’nin de dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davadan sonra 08/01/2019 tarihinde yapılan 17.877,62 USD ödemenin infaz aşamasında nazara alınmasına, manevi tazminat davası yönünden davanın reddine karar vermiş, iş bu karar taraf vekilleri tarafından yazılı gerekçelerle ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
Dava, taraflar arasındaki eser sözleşmesi kapsamında ayıplı ve geç ifa iddiasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
HMK 355. maddesine göre yapılan istinaf incelemesi neticesinde;
Davalı iş sahibi şirket, davacının dayandığı sözleşmenin yetkili olmayan kişi tarafından imzalanması nedeniyle bağlayıcı bulunmadığını, davacı ile aralarında herhangi bir sözleşme akdedilmediğini ileri sürmüş ise de, doğrudan sipariş üzerine anlaşma ile üretim yapıldığı ve kısmen teslimin gerçekleştiği belirtilmekle, taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulduğunun kabulü gerekmektedir.
Davacı açtığı davada, diğer taleplerinin yanında yapılmadığını iddia ettiği iş bedeli ile kalan işi başka bir yükleniciye yaptırmasından dolayı oluştuğunu ileri sürdüğü zararını talep ettiğine göre, sözleşmeden dönüldüğünün kabulü gerekir. Dosyada mevcut, taraflar arasında yapılan yazışma içerikleri de bu hususu teyit etmektedir.
6098 Sayılı TBK 125. maddesinde, borçlunun temerrüdü halinde alacaklının seçim hakları düzenlenmiş olup, alacaklı sözleşmeden dönme yolunu seçmiş ise, sözleşmenin hükümsüzlüğünden doğan zarar (menfi zarar) kapsamında kalmayan müspet zararlarını isteyemez. Gecikme cezası ve cezai şart alacağı müspet zarar kapsamında kaldığından, sözleşmede aksine açık bir hüküm olmadıkça sözleşmeden dönen tarafın bunları isteyebilmesi mümkün değildir. Ancak, sözleşmede feshedilmeyen süre varsa bu süreyle sınırlı olmak üzere, bu süreden sonra yapılan feshe rağmen cezai şart alacağı talep edilebilir.
TBK’da ifaya ekli ceza ile ilgili olarak yer alan; ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir (TBK 179/2 m) düzenlemesi de aynı sonucu içerir şekilde, ancak akdin ifasının istenmesi halinde bu cezanın istenilebileceğini, sözleşmeden dönen tarafın sözleşmede aksi düzenleme bulunmaması halinde akdin ifasından vazgeçmiş olması nedeniyle ifaya ekli cezayı da isteyemeyeceğini ortaya koymaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, taraflar arasındaki sözleşmenin 5. maddesinde düzenlenen cezai şartın ifaya ekli cezai şart niteliğinde olup olmadığı, talep edilme koşullarının mevcut bulunup bulunmadığı değerlendirilmeden ve bu hususta herhangi bir gerekçeye yer verilmeksizin yazılı olduğu şekilde cezai şarta hükmedilmesi doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; Taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nun 353/1-a/6 maddesi uyarınca, esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ
Yerel Mahkeme kararının esası incelenmeksizin ORTADAN KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, peşin alınan istinaf karar harcının isteği halinde ilk derece mahkemesince istinaf yoluna başvuran taraflara iadesine, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde 06/04/2022 tarihinde kesin olarak oybirliği ile karar verildi.

….