Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1633 E. 2022/1336 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/01/2022
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 29/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 29/06/2022

Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas – ….Karar sayılı dosyası üzerinden istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize intikal eden dosya incelendi:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin Antalya Serbest Bölge içerisinde yat üretimi konusunda faaliyet göstermekte olduğunu, davalı müflis …. Teknecilik isimli firmanın ise iflas etmeden önce Antalya Serbest Bölge içinde tekne üretimi konusunda faaliyet göstermekte olduğunu,
…. Teknecilik isimli firmanın mahkeme kararıyla iflasına karar verilince, davacı ile davalı arasında imza edilmiş bulunan, Antalya Serbest Bölgesi … Ada, … , parsellerde bulunan 5.900 m2 büyüklüğündeki binayı konu alan Antalya Serbest Bölgesi Kullanıcılar Arası İşyeri Kapalı Alan Kira Sözleşmesinin 31/Aralık/2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere iptal edildiğini,
Kira sözleşmesinin sona erdiği anda, davalıya ait bir tekne ve bir tekne kalıbı ile, bir takım malzemelerin müvekkiline ait olan ve kiralanan binada kaldığını, bu tekne, tekne kalıbı ve malzemelerin, kiraya konu binada tutulmaya devam edilmesi için, iflas masası tarafından yeni bir kira sözleşmesi imza edilmesinin taahhüt edildiğini ancak bugüne kadar, İflas Masasının yeni bir kira sözleşmesi imzalamadığı gibi bu yerdeki malzemelerine de teslim almadığını, bu nedenle müvekkiline ait binadaki yaklaşık 3000 metrekare alanda bulunan Müflis …. firmasının tekne, tekne kalıbı ve diğer menkulleri sebebiyle bu alanın işgal edilmiş durumda olduğunu,
Davalı Müflis …. Teknecilik firmasının bahsi geçen tekne, tekne kalıbı ve bir kısım malzemesinin üzerinde bazı 3. kişilerin alacakları nedeniyle haciz bulunmasından dolayı, malzemeleri binanın dışına çıkarma imkanlarının da bulunmadığını, bu nedenle müvekkilinin bu alanları kullanamadığı gibi kiraya vererek gelir elde etmekten de mahrum bırakıldığını,
Davada talep ettikleri işgal tazminatının iflasın açılmasından sonra doğan ve iflas masasının iflas işlemleri giderlerinden sayılması gereken bir tazminat olduğunu, talebin davalı müflisin iflasından önce yahut iflası nedeni ile doğmuş bir alacak talebi değil iflasın sonrasında oluşan bizzat iflas masasının gideri niteliğinde sayılması gereken ve sıra cetvelinde sıraya konulmaksızın öncelikli olarak ödenmesini gereken bir alacak olduğunu,
Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliği’nin 47. maddesi gereğince bölgedeki faaliyetlerle ilgili olarak mal bedelleri, Özel Hesap, hizmet ve işçi ücretleri ile ikramiyeleri ve kiralara ilişkin ödemelerin dövizle yapılmakta olduğunu, davalı müflisin haksız işgali nedeniyle;
Dava tarihinden geriye dönük olarak 5 yıllık süre için, HMK madde 107 uyarınca belirsiz alacak niteliğinde olmak ve yapılacak bilirkişi incelemesinden sonra olması gereken değere yükseltilmek üzere şimdilik 100.000,00 $ Amerikan Doları’nın iflas masası gideri sayılarak ve sıra cetveline konu olmaksızın haksız işgal tazminatının iflas masasından alınarak davacıya verilmesi gerektiğini, ayrıca; davalı müflisin haksız işgali nedeniyle müvekkili kendine ait binaları kullanamadığından haksız ve hukuka aykırı müdahalenin bir an evvel sonlandırılması gerektiğini,
Bu bağlamda, davalı müflisin tek malvarlığı, davacının binalarında bulunan hacizli bir kısım malzemeleri, bir tekne ve bir tekne kalıbı ile serbest bölge içerisinde bulunan binası olduğundan ve hacizli bir kısım malzemeler ile tekne ve tekne kalıbı üzerinde onlarca alacaklının haczi bulunduğundan müflise ait para edebilecek ve dava konusu alacak talebinin karşılanmasını sağlayacak olan tek şeyin müflise ait serbest bölgede bulunan bina olması sebebi ile ve hali hazırda, serbest bölge içerisinde de bilindiği üzere davalı müflis / iflas idaresi bu binayı (kullanım – üst yapı hakkını ) devretmeye çalışmakta olduğundan, davalının söz konusu binadaki üst yapı hakkını devretmesi halinde davacının alacağına kavuşma imkanı bulunmadığından dava sonunda verilecek olan hükmün infazının gerçekleştirilebilmesi ve davacının alacağına kavuşması adına davalının serbest bölge içerisinde yer alan binasına daire kullanım – üst hakkının 3. kişilere devrinin tedbiren önlenmesine ve yine davalının 3. kişilerdeki ve iflas masasındaki hak ve alacakları üzerine 100.000 $ Amerikan Doları değerinde ihtiyati haciz kararı verilmesini,
HMK’nun 329. maddesi uyarınca yargılama nedeniyle müvekkillerinin taraflarına ödeyeceği vekalet ücretinin de (bilirkişi incelemesi neticesinde ortaya çıkacak müddeabihe göre nispi oranda) davalıdan ayrıca alınarak davacı müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
İSTİNAFA KONU ARA KARAR: Mahkemece 26/11/2021 tarihli ara karar ile “Davacı vekilinin dava dilekçesi ile beraber talep ettiği ihtiyati haciz istemi konusunda 22/10/2021 tarihli ara kararla değerlendirme yapılarak talebi açıklanan gerekçelerle reddedilmiştir. Bu karar 01/11/2021 tarihli dilekçe ile istinaf edilmiştir. Henüz bu talebe ilişkin karar kesinleşmeden, delil durumunda bir değişiklik olmadan yeniden ihtiyati haciz talep edilmesinde davacı vekilinin hukuki yararı yoktur. Davacının iflas öncesi kira alacağının sıra cetveline yazılmış olması, İflas sonrası kira alacakları için ikrar niteliğinde değildir. Bu durum yeni bir delil olarak da kabul edilemez” gerekçesi ile ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddine karar verilmiş, davacı tarafça bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin ara kararının gerekçesinin hukuka aykırı olduğunu, ihtiyati tedbir taleplerinin reddine dair önceki ara kararın kesinleşmesinin zorunlu olmadığını, değişen hukuki durum nedeni ile yeniden değerlendirme yapılması gerektiğini, davalının cevap dilekçesinde dava konusu yeri kullandığını kabul ettiğini, yine kira sözleşmesinin feshedildiğinin de kabul edildiğini, ister kira bedeli olsun isterse işgal tazminatı olsun davalının ödemeyi ispat etmesi gerektiğini, eldeki davanın semeresiz kalmaması için ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini bildirerek ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir istemlerinin reddine dair ara kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE; Dava haksız el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istemine, ihtiyati tedbir talebi ise davalı müflis …. Teknecilik A.Ş adına olan, Antalya Serbest Bölgesinde bulunan üst hakkının devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemine ilişkin olup mahkemece ihtiyati tedbir isteminin bir önceki red kararı kesinleşmeden ve delil durumunda değişiklik olmadan yeniden tedbir istenmesinde hukuki yarar bulunmadığından bahisle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş davacı tarafça bu ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
HMK’nun 394. maddesinde;
“(1) Karşı taraf dinlenmeden verilmiş olan ihtiyati tedbir kararlarına itiraz edilebilir. Aksine karar verilmedikçe, itiraz icrayı durdurmaz.
(2) İhtiyati tedbirin uygulanması sırasında karşı taraf hazır bulunuyorsa, tedbirin uygulanmasından itibaren; hazır bulunmuyorsa tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın tebliğinden itibaren bir hafta içinde, ihtiyati tedbirin şartlarına, mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin olarak, kararı veren mahkemeye itiraz edebilir.
(3) İhtiyati tedbir kararının uygulanması sebebiyle menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati tedbiri öğrenmelerinden itibaren bir hafta içinde ihtiyati tedbirin şartlarına ve teminata itiraz edebilirler.
(4) İtiraz dilekçeyle yapılır. İtiraz eden, itiraz sebeplerini açıkça göstermek ve itirazının dayanağı olan tüm delilleri dilekçesine eklemek zorundadır. Mahkeme, ilgilileri dinlemek üzere davet eder; gelmedikleri takdirde dosya üzerinden inceleme yaparak kararını verir. İtiraz üzerine mahkeme, tedbir kararını değiştirebilir veya kaldırabilir.
(5) İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin uygulanmasını durdurmaz.” düzenlemesi mevcuttur.
HMK’nun 396. maddesinde ise;
“(1) Durum ve koşulların değiştiği sabit olursa, talep üzerine ihtiyati tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına teminat aranmaksızın karar verilebilir.
(2) İtiraza ilişkin 394 üncü maddenin üçüncü ve dördüncü fıkrası, kıyas yoluyla uygulanır” düzenlemesi öngörülmüştür.
HMK’nun 396. maddesinin madde gerekçesinde ise “İhtiyatî tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasını düzenleyen bu maddede de, yukarıda belirtilen iki maddedeki ortak yönler dikkate alınarak itiraza ilişkin benzer hükümlere ayrıca atıf yapılmıştır. Ancak, itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulması hakkındaki fıkraya atıf yapılmamıştır. Zira, hâl ve şartların değişmesi, hukukî bir değerlendirmeden daha çok, maddî şartlarla yakından ilgili, nispeten sübjektif ve doğrudan mahkemenin takdirine bağlı bir husustur. Ayrıca, aynı yargılama süreci içinde, bir çok kez hâl ve şartlarda değişiklik olması sebebiyle, tedbirde değişiklik yapılması veya kaldırılması, bu yönde talepte bulunulması ya da talebin reddi söz konusu olabilir. Her talepten sonra verilecek karar hakkında kanun yoluna başvurulması, ihtiyatî tedbirler için kanun yoluna başvurulmasında istenen amacı da sağlamayacaktır. Kanun yolunun açılmış olmasının amacı, ihtiyatî tedbirlerle ilgili temel hukukî ve prensip hatalarının önüne geçmektir. Bu sebeple, ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir.
Hal ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez. Kanun yolu incelemesinde bu husus da değerlendirilerek bir karar verebilme imkânı kapalı değildir.” denilerek mahkemenin ihtiyati tedbirle ilgili her talep hakkında verilen bütün kabul veya red kararlarına karşı kanun yolunun açık olmadığı vurgulanmıştır.
Sonuç olarak, 6100 sayılı HMK’nın 396. maddesinin ikinci fıkrasında, 394. maddenin beşinci fıkrasına atıf yapılmadığından ihtiyati tedbir kararı verilmesi hakkındaki her taleple ilgili mahkemece verilecek her bir karara karşı tek başına istinaf kanun yoluna başvurulamaz.Ancak bu durum işin esasıyla ilgili verilen nihai hükmün incelenmesi sırasında ihtiyati tedbirle ilgili kararın da incelenmesine engel teşkil etmez.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin ilk derece mahkemesince daha önce tensiben reddedildiği, bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulduğu ancak davacı vekili tarafından tekrar talepte bulunulması üzerine istinaf incelemesine konu edilen ilk derece mahkemesi ara kararı ile ihtiyati tedbir talebinin tekrar reddine karar verildiği, yukarıdaki yasal düzenlemeler karşısında istinaf kanun yoluna konu edilen karara karşı kanun yolunun kapalı olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinin reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyasından verilen 26/11/2021 tarihli ihtiyati tedbir isteminin reddine dair ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinin REDDİNE,
2-Peşin olarak yatırılan istinaf harcının istek halinde harcı yatıran tarafa iadesine,
3-İstinaf yargılama giderinin başvuran üzerinde bırakılmasına,
4-Kesin nitelikte verilen kararımızın tebliğinin yerel mahkemece yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, HMK’nun 391/3. maddesi gereğince KESİN olarak oybirliğiyle karar verildi.29/06/2022