Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1152 E. 2022/970 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/03/2022
DAVANIN KONUSU : Reddi Hakim/Hakimin Çekinmesi İncelemesi
KARAR TARİHİ : 20/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/05/2022

Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin … D.İş – … Karar sayılı dosyası üzerinden istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize intikal eden dosya incelendi:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Mahkememizin … esas sayılı tazminat istemli dava dosyasında davacı … Limited Şirketi vekili tarafından verilen 05/01/2022 tarihli dilekçe ile Hakim …’ın taraflı davrandığından bahisle reddi hakim talebinde bulunmak istediğini belirterek, belirtilen gerekçelerle Hakim … hakkındaki reddi hakim isteminin kabulüne karar verilmesini istediği görülmüştür.
MÜTALAA: Reddi istenen Hakim … 02/03/2022 tarihli mütalaa yazısında davacı vekilinin ileri sürdüğü sebeplerin yasaya uygun olmadığını, davacı vekili tarafından söylendiği ileri sürülen ifadelerden hiç birinin hakimliğince söylenilmediğini ve iması dahi yapılmadığını, ihsası rey niteliğindeki cümleleri hiçbir hakimin kullanmayacağının açık olduğunu, kullanıldığı anda da hiç bir avukatın bunu zapta düşürmeden, duruşma salonundan çıkmayacağının da açık olduğunu, yargılamaya son vermeden hükmün tefhim edildiği ve ancak duruşmada hükme ilişkin kısa karar verilmediğinin ileri sürülmüş ise de, buna rağmen davacı vekilinin duruşmada ihsası rey nedeni ile reddi hakim talebinde bulunmadığını, davacı vekilinin beyanı zapta geçirilmedi ise, davacı vekilinin o anda bu durumun ispatı için tutanak tutması gerektiğini, davacı vekilinin bir avukat olarak bu hususları bilmeme gibi bir mazeretinin olamayacağını, davacı vekilinin delil toplama hususundaki iddiasının ise davacı vekilinin sonuca etkili olmamasından dolayı olduğunu, ayrıca bu hususunun yasada öngörülen hakimin reddini gerektiren sebeplerden de bulunmadığını, bu hususların istinaf ve temyiz aşamasında her zaman ileri sürülebilecek hususlar olduğunu, davacı vekilinin HMK’nın 38/1. Maddesi hükmü gereği ret talebinin süresinde ileri sürülmediğinden talebinin dinlenemeyeceği kanaatinde olduğu yönünde görüş bildirdiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Yerel mahkemece yapılan inceleme sonunda; “1-Davacı … Limited Şirketi vekilinin reddi hakim isteminin yerinde görülmediğinden REDDİNE,
2-HMK’nın 42/4.maddesi uyarınca 3.000,00-TL para cezasının adı geçen davacıdan TAHSİLİNE,” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı şirket vekili istinaf dilekçesinde özetle: dava da, reddi hakim sebepleri oluştuğu için 05/01/2021 tarihli dilekçeyle Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne hakimin reddi talebinde bulunma zorunluluklarının hasıl olduğunu, Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … D. İş sayılı ve 03/03/2022 günlü ilamı ile talebin reddine karar verildiğini, hukuka aykırı olarak verilen bu karara karşı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddeleri uyarınca itirazını sunduklarını, Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi … E. numaralı Dosya Hakiminin 13/10/2021 tarihli 3 Numaralı Celsede -yargılama Süreci Devam Ederken- davayı reddedeceğini açıkça bildirdiğini, HMK’nun 36. Maddesi uyarınca ret sebebinin oluştuğunu, mahkeme hakiminin davalıların sözleşme ihlali ve haksız fiilleri sebebiyle müvekkilinin uğradığı zararı tazmin için açmış oldukları davanın görülmekte olan duruşması esnasında; “işçi şirket kursun veya başka bir şirkette çalışsın ne olmuş, benim bu davada vereceğim karar belli”, ”bu dosya için talep ettiğiniz delilleri toplamaya gerek yok zaten davanızı reddedeceğim” şeklinde söylemlerde bulunduğunu, yargılama sonunda davayı reddedeceğini açık şekilde belirttiğini, hatta kendisinin “Siz şimdi reddi hakim talep edersiniz” dahi diyerek taraflarına alaycı bir üslupla yol gösterdiğini, hakimin bu söylemleri ve taraflı davranışlarının müvekkili ve tanıklarının huzurunda alenen gerçekleştiğini, tüm bu hususlarla davada açıkça taraflı davranan ve reddedeceğine dair görüş bildiren bir hakim için reddi hakim durumu mevcut olmuşken adil bir yargılama yürütülmesi ve dosyaya bu şekilde devam edilmesinin mümkün olmadığını, mahkeme hakiminin, davalı taraf gibi hareket ederek beyanlarına cevap verdiğini, yargılamanın tarafsızlığına gölge düşürdüğünü, ayrıca müvekkilinin zararı olduğunu, ancak bunun bir önemi olmadığını ima ederek görüş bildirdiğini, Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas numaralı dosyanın 13/10/2021 tarihli 3 numaralı celsesinin her aşamasında hakimin; tanık ve müvekkili asil tarafından ve avukat olarak taraflarınca belirtilen beyanlara sanki davanın karşı tarafıymış gibi cevap verdiğini ve davalıların sözleşme ihlali ve haksız fiilleri neticesinde müvekkilinin zarara uğradığını belirttiklerinde açıkça ”Zararı varsa ne yapalım biz mi ödeyelim”, tanık …’ün dinlenilmesi esnasında da hakimin, başlangıçta dosyaya hiç vakıf değilmiş gibi sorular sorduğunu ve sonra tanığa “dosyayı okumadım zannetmeyin ben sizi deniyorum” dediğini, ayrıca taraflı davranılarak tanığın beyanlarının zapta eksik olarak geçirildiğini, bu tutumuyla da bağımsız ve tarafsız olması gereken bir hakimden beklenmeyecek şekilde taraflı olduğunu da gösterdiğini, neticede müvekkilinin Anayasal olarak da kendisine tanınan hak arama özgürlüğü çerçevesinde yasal yollara başvurarak meydana gelen zararını karşı taraftan tazmin için davayı açtığını, mahkeme hakiminden beklenenin; bağımsız ve tarafsız olarak yargılamayı sevk ve idare ederek, delilleri toplayıp dava hakkında Türk milleti adına hüküm vermesi olduğunu, reddi hakim sebebi olmamakla birlikte dosyadaki delillerinin toplanmaması ve ilgili kurumlardan müzekkerelerin celp edilmemesinin yargılamanın taraflı olarak yürütüldüğünü gösterdiğini, her ne kadar nihai hüküm verildiği takdirde kanun yolu incelemesinde ileri sürülebilecek, hakimin reddi sebepleri içerisinde gösterilmemiş bir husus olsa dahi; belirtilen dava dosyasında yargılamanın üzerinden uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen Mahkemece toplanmasını talep ettikleri delillere dair ilgili kurumlara müzekkere yazılmamasının, delillerinin celp edilmemesinin yargılamanın adil ve tarafsız bir şekilde yürütülmediğini gösterdiğini, ayrıca duruşma esnasında da avukat olarak taraflarınca dosyanın esasına ilişkin sunduğu beyanlar ve delillerinin artık toplanması yönündeki taleplerinin duruşma zaptına hiç geçirilmediğini, delillerin mahkeme hakimi tarafından toplanmaması, hakimin davaya bakmaktan kaçınıldığını da gösterdiğini, ayrıca bu hususun yargılamanın sevk ve idaresini usulüne uygun olarak sağlamakla yükümlü bir hakimin, davayı aydınlatma yükümlülüğüyle de ters düştüğünü, duruşma esnasında tanık beyanlarının zapta eksik ve taraflı olarak geçildiğini, ayrıca doğrudan zapta geçirilmesini talep ettikleri beyanları ve davalı asilin duruşmaya katılmış olduğu hususunun dahi hiç zapta geçirilmediğini, HMK’nun 154. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ve hakimlere tanınan, beyanların ”gerekirse” özet olarak zapta geçirilmesi hususunun suiistimal edildiğini, davacı müvekkilinin de duruşmaya katıldığı ve taraflarınca zapta geçirilmesinin talep edildiği halde davacı asilin duruşmaya katıldığı hususunun zapta hiç geçirilmediğini, müvekkilinin davacı asilin birçok beyanda bulunduğu halde hiçbir beyanının zapta hiç geçirilmediğini, avukat olarak taraflarınca dosyanın esasına ilişkin sundukları beyanları ve delillerinin artık toplanması yönündeki taleplerinin duruşma zaptına hiç geçirilmediğini, duruşma esnasında bu hususların belirtildiği halde, zapta geçirilmemekte ısrar edildiğini, duruşma sırasında karşı taraf mazeretli olduğunda ve covid kapsamında duruşmada izleyici olmamasından dolayı görgüye dayalı bir tutanak taraflarınca tutulmadığını, bu tutanağa gerek olmadığı gibi kimse bulunmadığından tutulmasının da mümkün olmadığını, aksi yönde bir tutumun hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, fakat neticede duruşma esnasında ilgili hakimle yaşananların yeni bir adli vak’aya sebebiyet verdiğini, bu hususta duruşma salonunda var ise kamera kayıtlarının incelenmesi, kamera kayıtlarının bulunmaması halinde bu eksikliğin taraflarından kaynaklanmadığından tanıklarının ifadelerine başvurulmasının, bu doğrultudaki taleplerinin kabul edilmez ise; Adil Yargılama İlkesinin gereğinin bu aşamadan sonra dosyaya tarafsız olarak bakılması mümkün olmadığından yargılamanın başka bir hakim/ mahkeme tarafından sürdürülmesinin elzem olduğunu, hakimin reddi talebine ilişkin olarak verilen kararda tarafları aleyhine hükmedilen disiplin para cezası için kanunun aradığı kötüniyetin varlığından söz edilemeyeceğini, aksine taleplerinin haklılığı ilgili kararda yer alan mütalaadan da anlaşıldığını, merci kararında müvekkili aleyhine 3.000,00-TL disiplin para cezasına hükmedilmiş olsa da karara dayanak olarak gösterilen HMK.nun 42/4 maddesinin verilen kararla hiçbir ilgisi bulunmadığını ve gösterilen dayanaktan yoksun olduğunun açık olduğunu, mahkemece dayanak gösterilen bentte sehven hata yapılmış olsa dahi HMK.nun 42/6 maddesi, ”Ret talebinin, kötüniyetle yapıldığının anlaşılması ve esas yönünden kabul edilmemesi hâlinde, talepte bulunanların her biri hakkında beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur.” şeklinde disiplin para cezasına hükmedilebilmesi için kötüniyetin varlığının bulunması gerektiğinin açık ve net bir şekilde düzenlendiğini, red talebinin kötüniyetle yapıldığının anlaşılması gerektiğinin belirtildiğini, somut olayda, taraflarına isnat edilen hiçbir kötüniyet varlığından bahsedilemeyeceğini ve kötüniyetli bir talep olduğuna ilişkin herhangi bir dayanak da bulunmadığını, aksine duruşma esnasında yaşanan olaylarda ilgili ve dava dosyasından da anlaşılacağı üzere hakimin davranış ve tutumlarında kanuna, usule ve etik ilkelere aykırılık görülmediğini, vekil olarak şahsının ve müvekkilinin toplumda tanınan, itibar gören kişiler, olmamış bir olayı olmuş gibi dilekçesinde belirtmeleri mümkün olmadığı gibi kanunların taraflarına sundukları hakkı kullanmasının kötü niyet şeklinde değerlendirilmesinin yasaya aykırı olduğunu, bir avukat olarak; duruşmasına girdiği dosyamda, yargılamanın ortasında hakimin açıkça yargılamanın sonunda vereceği kararı bildirmesi, “davanızı zaten reddedeceğim” demesi, dosyaya ilişkin görüş bildirmesi, gerek hal ve tavırları gerek söylemleri ile “zararı varsa ne olmuş biz mi ödeyelim” gibi ve diğer yazdığımız cümlelerle adeta hukuk mücadele ve müvekkilinin haklarını küçümser şekilde davranmasını olağan karşılamalarının mümkün olmadığını, net bir şekilde anlaşılmasına istinaden bugüne kadar hakimin reddi yoluna ilk defa işbu dosyada başvurma zorunluluklarının hasıl olduğunu, ret usulünün 38. Maddede düzenlendiğini, bu davaya aynı hakimin bakmaya devam etmesi halinde taraflarınca aleyhlerine adil yargılama hakkına gölge düşürüleceğinin açık olduğunu, düzenlenen değişik iş kararında tanıkların dinlenemeyeceği ve duruşma esnasında vekil olarak tutanak tutmaları gerektiğinden bahsedildiğini, ancak dosyada …’ün taraf değil tanık sıfatıyla yer aldığını, bu nedenle reddi hakim sebeplerine tanık olarak … dinlenebileceği gibi tutanak tutmalarının mümkün olmadığını, yaşanan olay ile ilgili …, … ve vekil olarak şahsımın yeminli ifadesine başvurulabileceğini, dosyaya aynı hakimin bakmaya devam etmesi durumunda müvekkilinin adil yargılanma hakkına açıkça gölge düşürüleceğini, hukuk ilkelerinin ihlal edildiği bir yargılamanın kanunun lafzı ve amacı ile bağdaşmayacağını, Türk Hukuk Sistemine, adalete olan güven ve inancı sarsacağının izahtan vareste olduğunu, sair hususlarla birlikte merci kararının bozulmasına, reddi hakim talebinin reddine ilişkin kararlara karşı itirazları doğrultusunda gereğinin yapılmasını, yargılamada verdikleri usul ve yasaya açıkça aykırı kararlar ve uygulamalar nedeniyle hakimin reddi sebepleri oluşan ve tarafsızlığını tamamen yitirdiği görülen hâkimin reddi talebinin kabulünü, HMK’nun 42/4. Maddesi gereğince verilen usulsüz ve haksız para cezasının iptalini ve kaldırılmasını talep ederek istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
GEREKÇE:
Talep, reddi hâkim istemi hakkında verilen merci kararının kaldırılmasına ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nun 36. maddesinde hâkimin red sebepleri düzenlenmiş olup, anılan hükme göre; “Hâkimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir sebebin bulunması hâlinde, taraflardan biri hâkimi reddedebileceği gibi hâkim de bizzat çekilebilir.
Özellikle aşağıdaki hâllerde, hâkimin reddi sebebinin varlığı kabul edilir; Davada, iki taraftan birine öğüt vermiş ya da yol göstermiş olması, davada, iki taraftan birine veya üçüncü kişiye kanunen gerekmediği hâlde görüşünü açıklamış olması, davada, tanık veya bilirkişi olarak dinlenmiş veya hâkim ya da hakem sıfatıyla hareket etmiş olması, davanın, dördüncü derece de dâhil yansoy hısımlarına ait olması, dava esnasında, iki taraftan birisi ile davası veya aralarında bir düşmanlık bulunması” gerekir. Maddede belirtilen haller tahdidi olarak sayılmamakla birlikte hakimin şahsı ile ilgili olan veya kişisel sebeplerle tarafsızlığından şüpheyi gerektiren haller belirtilmiştir.
Somut olayda red talebinde bulunan taraf,öncelikle ilgili hakimin davayla ilgili “”işçi şirket kursun veya başka bir şirkette çalışsın ne olmuş, benim bu davada vereceğim karar belli”, ”bu dosya için talep ettiğiniz delilleri toplamaya gerek yok zaten davanızı reddedeceğim” “Siz şimdi reddi hakim talep edersiniz” ‘Zararı varsa ne yapalım biz mi ödeyelim”, “dosyayı okumadım zannetmeyin ben sizi deniyorum” şeklinde söylemlerde bulunduğunu, yargılama sonunda davayı reddedeceğini açık şekilde belirttiğini, tüm bu hususlarla davada açıkça taraflı davranan ve reddedeceğine dair görüş bildiren bir hakim için reddi hakim durumunun oluştuğunu beyan ederek hakimin reddi talebinde bulunmuş ise de ilgili iddialar soyut mahiyette ve reddi hakim talep edenin iddiasından ibaret olup bu konuda dosyada herhangi bir tutanak olmadığı gibi 13.10.2021 tarihli duruşma zabıtlarında da bu hususun tutanak altına alınmadığı anlaşılmaktadır. Duruşma tutanaklarının duruşmalarda ve keşifte yapılan işlemlerin ispatı bakımından münhasır delil olma özelliği vardır. Tahkikat ve yargılama işlemeleri ancak tutanakla ispat olunabilir. Bu durum HMK’nun 156. madde de açıkça belirtilmiştir. Tutanağa yanlış geçirilen bir husus hemen düzeltilmez ise ileride bunu ispat etmek zorlaşacaktır. Tutanağın tutulmasında 1. derecede görevli ve sorumlu olan duruşma hâkimidir. Tutanakta olmayan bir konuda karar verilmesi de mümkün değildir. Davaya ilişkin yapılan tüm yargılama işlemleri ile iki tarafın ve diğer ilgililerin sözlü açıklamaları gerekirse hakim tarafından özetlenerek zabıt katibi aracılığı ile tutanağa geçirilir, HMK’nun 154/1. maddede bu husus belirtilmiştir. Buna ilişkin dosyada herhangi bir tutanak mevcut değildir. Davalı tarafın beyanı soyut bir iddiadan ibaret kalmıştır. Mahkeme hakiminin mütalaa yazısında da, bu iddia kabul edilmemiştir.Bu açıdan bakıldığında davacı tarafın reddi hakim talebini kanıtlamış olduğu kabul edilemez.
Yine davacı taraf istinaf dilekçesinde dosyadaki delillerin toplanmaması ve ilgili kurumlardan müzekkerelerin celbedilmesinin yargılamanın taraflı olarak yürütüldüğünü gösterdiğini beyan ederek bu hususu hakimin reddi sebebi olarak ileri sürdüğü anlaşılmaktadır.
Yargıtay’ın süreklilik kazanmış uygulamaları ile şekillendiği ve kabul edildiği üzere, mahkeme ara karar ve usul işlemleri ret sebebi teşkil etmeyecektir. (Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2016/5743-8382 E.K. Sayılı ilamı, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2016/8956-10840 E.K. Sayılı ilamı, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2017/6745-4877 E.K. Sayılı ilamı, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2018/3562-4911 E.K. Sayılı ilamı, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2020/9586-10900 E.K. Sayılı ilamı ile benzer sayısız ilamı) Yargılama sırasında mahkeme heyeti davanın ne şekilde yürütüleceği, hangi usul hükümlerinin uygulanacağı, hangi yasal maddeye göre davanın yürütüleceği konusunda her türlü kararı verebilir. Buna müdahale mümkün değildir. Mahkeme hakiminin bu kararlarından dolayı taraflı davrandığını ileri sürmek mümkün değildir. Zira bu nitelikteki karar ve usul işlemleri hüküm ile birlikte kanun yolu denetiminde değerlendirme konusu teşkil edecektir. Aksinin kabul edilmesi halinde mahkeme hakimi tarafından herhangi bir tarafın talebi hakkında verilen her olumlu-olumsuz ara kararın hakimin reddi sebebi sayılabileceği, bunun ise yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve yasa koyucunun amacına uygun bir uygulama olmayacağı açıktır.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin reddi hakim talebinin reddine ilişkin kararının hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin merci kararının kaldırılmasına yönelik istinaf kanun yolu başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle istinaf talebi hususunda aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03/03/2022 tarihli … D.İş – … Karar sayılı, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan talepçi davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
Harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Talepçi tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Dairemiz kararının yerel mahkemece taraflara tebliğinin sağlanmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 43/2. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.20/05/2022

….